Jump to content

Devlet Nedir?


Recommended Posts

Pante bu konuda bende karmaşa içerisindeyim ama elimde bazı argümanlar mevcut. Bunlarında hepsinin uzun uzadıya tartışılması lazım, ayrıca komünistte değilim. O yüzden bir şey koyamayacağım ortaya.

Trustedyou, ben komünist dedim ama farketmez, eğer anlatıldığı şekliyle komünizmin gerçekleşebileceğine dair argümanların varsa paylaşman yararlı olacaktır.

Senin de; şimdiye kadar takip ettiğim düşüncelerini dikkate aldığım zaman, benzer bir yaklaşımın var. Demokratik sosyalizm gibi bir geleceği öngörüyorsun. Tabi bu öngörülerinde. Devletin ve ailenin ortadan kalkıp kalmayacağına ilişkin ne savunduğunu bilmiyorum. Anlattıysan takip edemedim. Donanımlı bir komünist ütopya olmadığını kanıtlayamazsa. Senin düşüncelerini almak isteriz.

Sevgili Drekinci;

Daha önce de yazdığım gibi ortaya konulan görüşleri tartışmayacağım.

Yazdıklarında zaten bir iddiadan ziyade bir umut var, olasılık var. Yani ütopya olarak görmüyorsun, gerçekleşebilirliğine ihtimal veriyorsun. Katılmasam da, benim gözümde olumlu bir bakış açısı.

Benim düşüncelerimde de sonuçta komünizm var.

Yani ilelebet dünya demokratik sosyalizmle sürüp gitmeyecek.

Ama Marks'ın öngörüsünden farklı hayal ediyorum.

Bütün ülkelerde sosyalizm gerçekleştikten sonra, uzun bir sürecin sonunda tüm güvensizlikler, şüpheler kalkacak ve toplumlar savaşa ihtimal vermeyecekler artık. Bu gelişme, ulusçuluğun tamamen ortadan kalkmasını, sınırların tümüyle kaldırılmasını sağlayacak. Devletler otorite gerektirmeyen koordinasyon kurumlarına dönüşecek. Ülkelerin devletlerinden ziyade "bütün ülkelerin birliği" devletleşecek. Ülke devletleri zaman içinde iyice pasifleşip işlevsiz kurumlar haline gelecek, yetkileri yerel yönetimlere kayacak.

Aile konusunda ise görüşüm, evliliğe gerek duyulmayacak ama aile devam edecek.

Tabi on binlerce yıl sonrası için ne olacağını bilemem.

Çünkü şartlar çok farklılaşabilir, örneğin enerji kaynakları tamamen tükenebilir. Buna benzer olumsuz gelişmelerin sonucunda toplumsal yapı da değişebilir ve aile ortadan kalkabilir.

Ama günümüz benzer şartları için düşünecek olduğumuzda, insanın karakteristik yapısında büyük değişimler yaşanmadığı takdirde aile kurumu mevcudiyetini koruyacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 64
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sevgili pante Lenin'in kendisi açık bir şekilde ifade etmektedir ki sosyalizm aşaması hiçbir zaman geçilmeyebilir. Kendisi komünizmi sadece bir tahmin olarak görmekte ve insanlığın hiçbir zaman yeterli gelişimi göstermeyeceği ihtimalinden bahseder ve komünizme asla ulaşılamayacağı gibi bir ihtimalin mevcut olduğunu belirtmektedir. Bu da proleterya diktatörlüğündeki baskıcı tutum kapitalistler tarafından kırılmadıkça sonsuza dek sürebilir anlamına gelmektedir.

tarihinde BlackSail tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili pante Lenin'in kendisi açık bir şekilde ifade etmektedir ki sosyalizm aşaması hiçbir zaman geçilmeyebilir. Kendisi komünizmi sadece bir tahmin olarak görmekte ve insanlığın hiçbir zaman yeterli gelişimi göstermeyeceği ihtimalinden bahseder ve komünizme asla ulaşılamayacağı gibi bir ihtimalin mevcut olduğunu belirtmektedir. Bu da proleterya diktatörlüğündeki baskıcı tutum kapitalistler tarafından kırılmadıkça sonsuza dek sürebilir anlamına gelmektedir.

'Belkim daima tepenizde kalırız' diye de eklemeyi unutmamış yani, peki :)

Bunu bir yazıda kullanabilirim, kaynak gösterebilir misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında sorun ne komünizmin kendisinde, ne de kapitalizmde veya herhangi bir izmde...

Sorun insandadır.. Sorunlu olan insandır..

Önce bunu bilmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor.

Siz ona ne kadar mükemmel bir rejim teklif ederseniz ediniz, o onu yozlaştıracaktır.

Komünizm dogmalaştırılıp, idealize edilen bir yaşam tarzdır.

Ne yalnız rejimdir, ne de yalnız ekonomik sistemdir.

Ne tek başına bir dogmadır, ne de sosyal bir olgudur...

Hepsidir. Herşeydir..

Ütopik bir çözüm yoludur..

Ve bu kusurlu insanlar için bir sorunsa, sorun nerededir?

Ütopik derecede mükemmel komünizmde midir?

Yoksa mükemmel olmaktan çok uzak kusurlu insanda mıdır?

Marx'ın ortaya attığı ütopik bir teoridir.

Modifiye edilmiş şekli, komünizmin hiç uygulanmamasından daha iyidir diyebilirsiniz...

Haklı da olabilirsiniz...

Sosyal demokrasi, kusurları ve eksikleri ile insanlık için çok daha uygun bir rejim ve ekonomik sistem gibi durmaktadır.

Ama sosyal demokrası bir yaşam tarzı değildir ve olmamalıdır.

İnsanlık için yaşam tarzı olan hiç bir şey makbul değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Burjuvalar" öpsün seni.

Nedir bu düşmanlık? Napmış ki "burjuvalar" sana?

Hem bir insanın "burjuva" olup olmadığını nasıl anlıyorsun ki?

Yoksa ezberden kulaktan dolma lafları aynen tekrar mı ediyorsun?

Belki 19. yüzyıl Almanya'sında anlamı olmuş olan kavramları ve ayrımları başka çağlarda başka ülkelerde de aynı geçerlikle kullanabileceğini kim sana söyledi ki?

Hem bu "burjuvalar" nasıl devlete hakimmiş ki?

"Burjuvalar" devlete hakim olsa bir lüks araba almak için %85 ÖTV vergisi ödemelerini şart koşan yasa gibi yasalar çıkartırlar mıydı?

Ülkenin anayasasında sendika, grev haklarını, asgari ücreti zart zurt çıkartırlar mıydı?

Hiç mi kafan çalışmıyor?

Wall Street battı Amerikan ekonomisi deprem geçirdi.

İzlanda ki sermaye sahipleri battı ülke eBay da satışa sunuldu.

Bugün Türkiyede Sabancı ve Koç batsa, ülkenin durumu ne olur sence? İktisat okumuş adamsın. Eğer adamsan açıkla.

Bugün kapitalist ülkelerin hepsi ulusal burjuvalarının tekelindedir. 1 tane yatırımcı iflas ettimi ülkedeki köylü bile krizden etkileniyor. Sen gelmişsin burada vırvır ediyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yanılmıyorsam Devlet Ve İhtilal kitabında geçmişti. Yarın bakar tam olarak kitap ve sayfa numarasıyla belirtirim sevgili Terence :)

Tamam, teşekkür ederim. Zahmet olacak ama, öğrenmek isterim dostum :)

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Var mı kendine güvenen, devletin ve ailenin ortadan nasıl kalkacağını bize açıklayabilecek donanımlı bir komünist?

Öyle edebiyat parçalayarak değil ama somut örnekler vererek, önceki yazımda değindiğim konuları açıklayarak ve bilimselliğini kanıtlayarak.

Tartışma daveti değil bu, ütopya olmadığını anlamak istiyoruz sadece.

1) 'Devlet ve ailenin nasıl ortadan kalkacağını' bilebilecek kimse yok, sana bir soru: Sonsuz sayıda toplumsal değişkenden ciddi bir kısmını değiştirirsen toplum ne yönde hareket eder? Bütün bir iktisadi dinamikleri belirleyecek senin 'sosyalist devletin', tüm kurum ve kuruluşlarıyla nasıl ortaya çıkacak, anlat bakalım.

2) Burada 'bilimsel' olan, oldukça sınırlı paradigmatik araçlarımızla sınırlı sayıda değişkeni hesaba katabiliyorken; gelecekteki bir toplumun bütün vecheleriyle açıklanamayacak olmasının kabulüdür.

Zapatistaların söylediği gibi, 'Sorarak yürüyoruz.'

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1) 'Devlet ve ailenin nasıl ortadan kalkacağını' bilebilecek kimse yok, sana bir soru: Sonsuz sayıda toplumsal değişkenden ciddi bir kısmını değiştirirsen toplum ne yönde hareket eder? Bütün bir iktisadi dinamikleri belirleyecek senin 'sosyalist devletin', tüm kurum ve kuruluşlarıyla nasıl ortaya çıkacak, anlat bakalım.

Toplumun ne yönde hareket edeceği, değiştirilen fonksiyonların niteliğine bağlı.

Eğer çok daha sonra yapılması gereken değişiklikleri öne çeker, asıl yapılması gerekenleri geride bırakırsan toplum olumsuz yönde gelişir.

Sürekli devrimlerin başarılı olabilmesi için çok yüksek düzeyde uzman bir toplum mühendisliğine ihtiyaç vardır. Ne 100-150 yıl önceki öngörülerle hareket edilebilir, ne de partililerin kalkan parmaklarıyla.

Ya da sosyal düzeni asgari nispette oluşturduktan sonra toplumun gelişimini (eğitim hariç) kendi evrimine bırakmak gerekir.

Olanaksız olmasına rağmen; Eğer geçiş kapitalist düzenden değilde, feodal düzenden olsaydı çok daha kolay olurdu.

Hatta ilkel toplumdan sosyalizme geçiş çok daha sorunsuz olurdu.

Çünkü bu denli farklılıklar söz konusu olmaz, özel mülkiyetle ilgili problemler düşünülmezdi.

Gelinen bu aşamadan sosyalizme geçiş oldukça sıkıntılıdır ve can yakacağı, haksızlıklara neden olacağı açıktır. Arada yaşanması mümkün olsa da, uzun bir sosyal demokrasi süreci yaşansa keşke. Ve yumuşak bir geçiş sağlansa. Ama buna sınıf çatışması izin vermeyebilir. Gelişmiş ülkelerde bu mümkün olsa da, geri kalmış, az gelişmiş ülkelerde çok zor.

2) Burada 'bilimsel' olan, oldukça sınırlı paradigmatik araçlarımızla sınırlı sayıda değişkeni hesaba katabiliyorken; gelecekteki bir toplumun bütün vecheleriyle açıklanamayacak olmasının kabulüdür.

Uzak gelecekteki toplumu düşünebilir, hayal edebiliriz. O hayalimize umutla bakabiliriz.

Ama kendimizi ona şartlandıramayız. Bugünün sorunlarını uzak geleceğe göre çözümleyemeyiz.

Uzak geleceği bilmeden, ilgili projeleri bugünden yapamayız.

Bizim yakın geleceğe hedeflenmemiz, projelerimizi yakın gelecek için yapmamız gerekir.

"Başlangıçta ilkel komünal toplum vardı, sonda da modern komünal toplum olacaktır." şeklindeki öngörüyü kanunmuş gibi kabullenmek de hatadır.

Zapatistaların söylediği gibi, 'Sorarak yürüyoruz.'

Ben de bir soru sorayım o halde, liberal arkadaşlara:

Gelecekte ABD idealizminin başarıya ulaşmasını ve tüm dünya halklarının tek devlet çatısı altında birleşmelerini isterler mi?

tarihinde Pante tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Toplumun ne yönde hareket edeceği, değiştirilen fonksiyonların niteliğine bağlı.

Eğer çok daha sonra yapılması gereken değişiklikleri öne çeker, asıl yapılması gerekenleri geride bırakırsan toplum olumsuz yönde gelişir.

Sürekli devrimlerin başarılı olabilmesi için çok yüksek düzeyde uzman bir toplum mühendisliğine ihtiyaç vardır. Ne 100-150 yıl önceki öngörülerle hareket edilebilir, ne de partililerin kalkan parmaklarıyla.

Ya da sosyal düzeni asgari nispette oluşturduktan sonra toplumun gelişimini (eğitim hariç) kendi evrimine bırakmak gerekir.

Tüm bu söylediklerin aslında benim pozisyonumu doğruluyor: Toplumun ne yönde hareket edeceğinin, senin sözlerinle 'bilimsel', benim sözlerimle eskatolojik bir tasvirini yapabilmek için, sahip olduğumuz hiçbir teorik araç kullanılamaz. Aynı anda toplumda varolan bütün toplumsal değişkenleri içererek, açıklayabilecek bir mega-teorimiz yok; ne Marksizm, ne liberalizm bu rolü oynayamaz.

Tam da bundan dolayı, aynı senin dediğin gibi 'toplumun gelişimini kendi evrimine bırakmak gerekir'; ve bu söylediğimden/söylediğinden dolayı da, 'toplumsal gelişim mühendisliğiyle' hiçbir yere varılamaz.

Olanaksız olmasına rağmen; Eğer geçiş kapitalist düzenden değilde, feodal düzenden olsaydı çok daha kolay olurdu.

Hatta ilkel toplumdan sosyalizme geçiş çok daha sorunsuz olurdu.

Çünkü bu denli farklılıklar söz konusu olmaz, özel mülkiyetle ilgili problemler düşünülmezdi.

Gelinen bu aşamadan sosyalizme geçiş oldukça sıkıntılıdır ve can yakacağı, haksızlıklara neden olacağı açıktır. Arada yaşanması mümkün olsa da, uzun bir sosyal demokrasi süreci yaşansa keşke. Ve yumuşak bir geçiş sağlansa. Ama buna sınıf çatışması izin vermeyebilir. Gelişmiş ülkelerde bu mümkün olsa da, geri kalmış, az gelişmiş ülkelerde çok zor.

İçinde yaşadığımız postmodern kapitalist çağ, veya Jameson'ın tabiriyle 'geç kapitalist çağ', bana göre komünist bir dönüşüm için en uygun toplumsal sistemdir. Ha, feodal veya diğer pek çok farklı toplumsal sistemden, komünizme giden bir yol olabilir; tıfıl kimi komünistler bilmez ama, Rusya'da devrim olasılığıyla ilgili sorulan bir soruya yanıt verirken Marx, Rusya'daki köy komünlerinin , sosyalizme giden yolda önemli bir işlevi olabileceğini belirtmiştir.

Sosyal demokrasi süreci yaşandı zaten, Fordist birikim rejimi toplumsal emeği bir figür olarak içerecek şekilde, 'kapitalist sosyalizmi' bütün bir 1940-1970'ler arasında gerçekleştirdi; 'tam istihdam', 'gelirin radikal dağıtımı', 'devletin büyük ölçekli müdahaleleri', 'sendikaların güçlü bir politik özne olarak, bizatihi anayasanın bir parçası kılınması', kendisine sosyalist diyen bütün bürokratik-despotik rejimlere kıyasla, sosyalizmi çok daha teknik ve ileri bir düzeyde gerçekleştirdi.

Bugün Marx'ın ve Hegel'in sivil toplumu, bütün bir toplumun fabrikalaşması, tüm toplumsal hayatın metalaşması süreci içerisinde buharlaştı, artık sermayeyle devlet bir ve aynı şeydir. Bir dolayım aracı olarak parlamentonun, reformist siyasanın kurumsal manifesti olarak sendikaların filan bir işlevi kalmadı. Bunlar bitti.

Artık, komünizmi kurmak durumundayız...

Uzak gelecekteki toplumu düşünebilir, hayal edebiliriz. O hayalimize umutla bakabiliriz.

Ama kendimizi ona şartlandıramayız. Bugünün sorunlarını uzak geleceğe göre çözümleyemeyiz.

Uzak geleceği bilmeden, ilgili projeleri bugünden yapamayız.

Bizim yakın geleceğe hedeflenmemiz, projelerimizi yakın gelecek için yapmamız gerekir.

"Başlangıçta ilkel komünal toplum vardı, sonda da modern komünal toplum olacaktır." şeklindeki öngörüyü kanunmuş gibi kabullenmek de hatadır.

Bu söylediklerine katılıyorum, en son tümcene de. Pierre Clastres'in 'Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu'nu okuyun, örneği ilkel-komünal toplumlarda bedeni işaretleme ritüeli temelinde sistemik işkencenin nasıl olağan bir durum olduğunu görün. İlkel komünal topluluk, ideal filan değildi şüphesiz. Ama bugünkü toplumdan daha farklı toplumlar bulunmasını örneklemesi; çok daha eşitlikçi, şeflerin çok daha güçsüz ve otoritesiz olduğu toplumları gözümüzün önüne sermesi bakımından bu toplumları incelemek önemlidir.

Ben de bir soru sorayım o halde, liberal arkadaşlara:

Gelecekte ABD idealizminin başarıya ulaşmasını ve tüm dünya halklarının tek devlet çatısı altında birleşmelerini isterler mi?

Bunu, onlar yanıtlasın :)

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle düşünen insan olarak, geleceğe ilişkin hem kişisel hem de toplumsal olarak plan, proje, öngörü ve tahminlerde bulunmazsanız, önünüz karanlık demektir. Bunlar düşünme eyleminin temel taşlarıdır. Ancak bu öngörü ve tahminler ne denli gerçekci ve bilimsel dayanakları olsa da. Gelecek gelmeden bu öngörü ve tahminler üzerinden çeşitli spekülasyonlar yapmak mümkündür. Örneğin; en bilimsel gelecek tahminleri meteorolojinin ve astronominin tahminleridir. Meteorolojik tahminler üzerinden yapılan istatistiklerde %96 oranında isabet ortaya çıkmıştır. Astronomik tahminler Güneş ve ay tutulmaları, gezegenlerin ve yıldızların gökyüzündeki mevkileri, mevsimlere ve bulunulan yere göre %100 isabetli olmaktadır. Ama yine de öngürülen süre geçmeden bu tahminler üzerinde her türlü spekülasyon yapılabilir.

Bütün siyasal akımların, sosyal ve ekonomik ilişkiler içinde bulunan insanların geleceğe ilişkin öngörüleri, kendine ilişkin umut ve özlemleri de içerir. Bu umut ve özlemler birbiri ile çelişirse ne olur?

Hiçbirinin umut ve özlemi gerçekleşmez, herkesin özleminden bir parça barındıran ortak bir bileşke gerçekleşir.

Çıkarları birbiri ile çelişen sosyal sınıfların bulunduğu bir toplumda, çelişkiden yararlanan kesimler çelişkiyi ortadan kaldırmak isteyen kesimlerle mücadele içinde olur. Eğer biri diğerini tamamen ortadan kaldırarak (elbette bu sınıfsal kaldırmadan kasıt asıp, kesme değil) yaşamını sürdürebilirse bu kaldırma gerçekleşebilir. Ama biri diğeri olmadan yaşamını sürdürüyorsa, çelişkili durumun sürekliliğini istemekten başka çıkar yolu yoktur.

Biri, topluma karşı, bu toplumun %80'i sorunludur, bozuktur, aptaldır vs derse. Bu öneriye tepki göstermeyenler, doğal olarak kendini %80 lik grupta görmüyor, gösterenler ise görüyor demektir.

Hele bir de bu sözü söyleyen %80 lik grupta ise, durum tamamen paradox halini alır. Sorunlu birinin sözleri ne oranda doğru olur.

Toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini doğal görenler, kendilerini bu eşitsizliğin avantajlı tarafında gördükleri için veya bu eşitsizliğin avantajlı tarafında oldukları için, eşitsizliği ve çelişkinin sürekliliğini isterler. Veee bu nedenle bütün insanları sorunlu ilan ederler.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Trustedyou, ben komünist dedim ama farketmez, eğer anlatıldığı şekliyle komünizmin gerçekleşebileceğine dair argümanların varsa paylaşman yararlı olacaktır.

Anlatıldığı şekliyle gerçekleşebileceğine dair kimse argüman getiremez. Toplumsal olaylar, reçetelerle çözülemez tabii ki. Ben sadece komünizmin gerçekleşebileceğine dair argümanlara sahibim. Bu argümanların başında da tabii ki tekelleşme, sermayenin giderek aynı ellerde birikmesi, burjuvazinin sermayeyi işletmekte yetersiz kalması, orta sınıfın giderek çökmesi (en önemlisi), ekonomik krizlerin artarak devam edeceği gerçeği, burjuvazinin kriz yönetiminde ki çaresizliği. Devletin krizlerde piyasaya el atması dahi gösteriyor ki burjuvazi gereksiz bir sınıftır ve ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun yanında elbette kapitalizmin belli bir doygunluk seviyesine gelmesi gerekiyor. Feodalizmi atlatmak için insanlık yaklaşık 2000 yıl kadar bir süre içerisinde devinip durmuştur, halbuki kapitalizm daha çok gençtir, kendi doygunluğuna ulaşması ve kendi kendini iptal etmesi için zaman gerekmektedir, bu zamanı ben bilemem elbette. Bende toplumsal gelişmenin kendi evrilmesine bırakılması gerektiğini düşünmekteyim.

Orta sınıf (Küçük burjuvazi) olayına gelecek olursak, bu sınıf komünizmin geleceği açısından en önemli ögeleri içinde muhteva etmektedir. Bu sınıfın yok olmaması durumunda, komünizm olgusu pekte ayakları yere basan bir olgu değildir. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, bu sınıf, sınıf savaşımı önünde de bir engeldir. Burjuvazi ve Proleterya arasında tampon bölge oluşturmaktadır. Bu tampon bölge ortadan kalkmadıkça, sınıf savaşımı belirginleşmeyecek ve nihai sonucuna varamayacaktır.Bugün özellikle Amerikada da çığırtkanlığı yapıldığı üzere bu sınıfın ortadan giderek kalktığı ve kalkacağı olgusu önemli bir olgudur.

Bu sınıfın etkinliğini kırmak adına sosyal-demokrat yada liberal akımların desteklenmesi gerektiği düşüncesine sahibim.

tarihinde trustedyou tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Orta sınıf (Küçük burjuvazi) olayına gelecek olursak, bu sınıf komünizmin geleceği açısından en önemli ögeleri içinde muhteva etmektedir. Bu sınıfın yok olmaması durumunda, komünizm olgusu pekte ayakları yere basan bir olgu değildir. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, bu sınıf, sınıf savaşımı önünde de bir engeldir. Burjuvazi ve Proleterya arasında tampon bölge oluşturmaktadır. Bu tampon bölge ortadan kalkmadıkça, sınıf savaşımı belirginleşmeyecek ve nihai sonucuna varamayacaktır.

Trustedyou, bu tespite kesinlikle katılıyorum. Küçük burjuva bireycidir ve salt özel mülkiyet kurumuna dayanır ve avunmayı kendi dönmedolabının sefaletinde arar. Küçük burjuvazi ahlakı dinle temellendirmiş, devleti dinle açıklamıştır. Fakat bu düşüncenin aksine devlet, sömürüyü tekeline alan, dini ve diğer üstyapı kurumlarını bu erek doğrultusunda kullanan bir yapılanmadır, saltanat üyelerinin oligarşik yapılanmasıdır.

tarihinde insanemektir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Orta sınıf (Küçük burjuvazi) olayına gelecek olursak, bu sınıf komünizmin geleceği açısından en önemli ögeleri içinde muhteva etmektedir. Bu sınıfın yok olmaması durumunda, komünizm olgusu pekte ayakları yere basan bir olgu değildir. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, bu sınıf, sınıf savaşımı önünde de bir engeldir. Burjuvazi ve Proleterya arasında tampon bölge oluşturmaktadır. Bu tampon bölge ortadan kalkmadıkça, sınıf savaşımı belirginleşmeyecek ve nihai sonucuna varamayacaktır.

Trustedyou, bu tespite kesinlikle katılıyorum. Küçük burjuva bireycidir ve salt özel mülkiyet kurumuna dayanır ve avunmayı kendi dönmedolabının sefaletinde arar. Küçük burjuvazi ahlakı dinle temellendirmiş, devleti dinle açıklamıştır. Fakat bu düşüncenin aksine devlet, sömürüyü tekeline alan, dini ve diğer üstyapı kurumlarını bu erek doğrultusunda kullanan bir yapılanmadır, saltanat üyelerinin oligarşik yapılanmasıdır.

Altyapı-üstyapı falan iyi diyorsun da bu ülkede askerin borusu ötüyor. Burjuvanın falan değil. Senin Marx'ın Türkiye'yi görse afallardı. Marx'ın teranelerini her kapıyı açan altın anahtar gibi görmeyi bırakın. Bu ne güçlü imandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Altyapı-üstyapı falan iyi diyorsun da bu ülkede askerin borusu ötüyor. Burjuvanın falan değil. Senin Marx'ın Türkiye'yi görse afallardı. Marx'ın teranelerini her kapıyı açan altın anahtar gibi görmeyi bırakın. Bu ne güçlü imandır.

Kavramlar üzerinden konuşuyoruz. Devletin tanımı için açılmış bu başlık. Ve bu başlık üzerinden herkes bir tanım üretme çabasında. Sen de kendi tanımını yap, bana bulaşma!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu ülke için orijinal kendi sosyolojisi üretilmesi gerekir. 19. yüzyıl Almanya'sı için yapılmış ve kafayı kapitalizme takmış analizleri alıp her çağa ve coğrafyaya uyacak altın anahtar gibi kabul etmek ahmaklıktır.

Bak Etyen Mahcupyan bu ülkede, Türkiye'ye dair orijinal bir sosyoloji üretiyor. Mesela yazılarından rasgele bir alıntı getireyim:

..

Çünkü ‘Türklük’, kültürel veya etnik bir temelden hareketle değil, doğrudan devlet üretimi ile oluşmuş bir kimlik. Diğer bir deyişle kimin ‘Türk’ olduğu veya neyin ‘Türk’e yakıştığı, toplumsal birikime değil, devletin ‘Türk’den beklediğine bakarak anlaşılıyor. Devletin tanımladığı ve ‘kurtardığı’ halkına bağışladığı bir kimlik bu... Böylece halkın ‘millete’ dönüşmesi de mümkün olmakta. Kısacası ‘Türklük’le ilgili entelektüel ve ideolojik hegemonya devletin ve doğal olarak devletçilerin uhdesinde. Bu durumda devletin saptadığı ‘milli’ çıkarlar ve ‘milli’ siyaset stratejisi de ‘Türklüğün’ ideolojik zeminini oluşturuyor ve ‘Türk’ olmak bunları benimsemeyi ve savunmayı gerektiriyor. Dolayısıyla söz konusu ‘milli’ çıkarlara ve stratejiye aykırı olan her şey ‘Türklüğü’ tehdit ettiği gibi, ‘Türklüğe’ dayanan bir siyasete de hamaset malzemesi sağlıyor.

..

http://taraf.com.tr/makale/8429.htm

Hani bak her boku kapitalizme dayandırmadan da gayet güzel analizler yapılıyor.

Ve şuna da bak:

..

Cumhuriyet’in pembe dönemindeki ‘sürekli devrim’ ufkunun, bugün ‘sürekli darbe’ye dönüşmüş olması şaşırtıcı değil. Çünkü o devrimlerin ruhunda, zaten kendisini toplumun üstünde farz eden bağımsız bir elitin iradesi var. Diğer bir deyişle Cumhuriyet zaten bir darbe düzeni... Bu açıdan bakıldığında orduyu mazur görmek bile mümkün. Ne de olsa kendilerine düşeni yapmanın peşindeler. Diğer bir deyişle eğer Cumhuriyet’i otoriter zihniyete uygun olarak şekillendirir, o noktada sabitler ve her türlü değişim talebini güç kullanarak bastırma yolunu benimserseniz, ordunun da pek başka türlü davranmasını bekleyemezsiniz. Dolayısıyla bugün karşımızda yozlaşmış bir askerî kurum yok. Yozlaşmayı doğallaştıran bir rejimin askerî kurumu var.

Bunu kabullenmenin zorluğu karşısında birçok insan bunun ‘ittihatçılık’ olduğunu vurgularken ‘Atatürkçülükten’ de ayırma kaygısı taşıyor. Öyle ki devletin bütün kötü tarafları ‘ittihatçılık’, iyi tarafları ise ‘Atatürkçülük’ olarak sunuluyor. Bunun ardındaki koruma içgüdüsünü ve devleti kaybetme korkusunu anlamak mümkün. Ancak tesbit yanlış... Çünkü Mustafa Kemal’in bazı İttihatçılara mesafe almasının ardında siyasi erk kavgası ve kariyer çatışmasından fazlası çok etkili olmamış. İdeolojik planda bakıldığında Cumhuriyet’in hem kadro hem de siyaset stratejisi açısından ittihatçılığın devamı olduğunu görmek pek de zor değil.

Bu nedenle de Cumhuriyet’in devleti ve ordusu alışmış olduğu, bildiği ve bunca yıldır kurumsal prestiji ayakta tutmaya hizmet etmiş olan bir tutumu sürdürüyor. Sorun şu ki, bunca yıl bu yapılanlara ‘yozlaşma’ denmiyordu, ama şimdi deniyor... Ordunun ve onun destekçisi olan kurumların anlamamakta ısrar ettikleri şey, Cumhuriyet’in bugün kabul edilmesi mümkün olmayan bir zihniyet içinde şekillendiği ve ‘Cumhuriyet’in ilkelerinin’ yorumlanma biçiminin de artık taşınamayan söz konusu zihniyeti temsil ettiği.

..

http://taraf.com.tr/makale/8370.htm

Türkiye'nin sosyolojisini böyle yapmak durumundasın. "Kapitalizm", "burjuva" falan değil bizim olayımız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Devletin ekonomideki rolü temelde şunlarla sınırlı olmalıdır: İnsanları hırsızlık ve dolandırıcılıktan korumak. Devlet ekonomiden bu yukarıda saydığım iki konu dışında çekilirse altta kalanın canı falan çıkmaz, zaten can çıkaranlar bunu devlet eliyle yapıyorlar.

Dolandırıcılık ve hırsızlık göreceli kavramlardır ve yasalara göre değişirler... Yasayı kendinden yana yaparsan aslında hırsız bile olsan, adın "hırsız" olmaz... Bu yüzden devlet ve devletin görevleri son derece felsefi kavramlar aslında ve entellektüel düzeyde tartışılmayı hakediyorlar... Bu arada ben hakların demokrasi yoluyla falan alınacağına bizim gibi eğitimsiz toplumlarda inanmıyorum... Adam daha adını söyleyemiyor, biz diyoruz "çalışan hakları... "... Her işin başı önce laik olan ve asla dinci olmayan, yani insanı kul köle etmeyen bir eğitimden geçer... eğitimsiz toplumlar eğitimliler tarafından geçici bir süre için yönetilmelidir... Bu geçiş aşaması başarıldıktan sonra her şey daha kolay olur... Eğitimi kolaylaştıran, üniversiteyi sınavsız yapan sistemler hayata geçirilmeli ve ücretler kesinlikle aynı kast sistemi gibi eğitim düzeyine göre katı biçimde değişmeli... Ben olsam ilk iş olarak Açıköğretim liselerini ve Açıköğretim fakültesini herkese sınavsız yapardım... Ama sınavları asla tırışkadan yapmam; ciddi ciddi merkezi yöntemle gözünün yaşına bakmadan sınav olacaklar... Giriş kolay, mezuniyet çok zahmetli olacak... Sınavları geçemeyenleri ve mezun olamayanları hemen mesleki eğitim kurslarına yönlendiririm ve çıraklıktan başlatırım... Ama sınava girme hakkını falan da sınırlamam; hayatı boyunca istediği herzaman yeniden üniversiteye kayıt yaptırabilir ve yeniden deneyebilir her şeyi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dolandırıcılık ve hırsızlık göreceli kavramlardır ve yasalara göre değişirler... Yasayı kendinden yana yaparsan aslında hırsız bile olsan, adın "hırsız" olmaz... Bu yüzden devlet ve devletin görevleri son derece felsefi kavramlar aslında ve entellektüel düzeyde tartışılmayı hakediyorlar... Bu arada ben hakların demokrasi yoluyla falan alınacağına bizim gibi eğitimsiz toplumlarda inanmıyorum... Adam daha adını söyleyemiyor, biz diyoruz "çalışan hakları... "... Her işin başı önce laik olan ve asla dinci olmayan, yani insanı kul köle etmeyen bir eğitimden geçer... eğitimsiz toplumlar eğitimliler tarafından geçici bir süre için yönetilmelidir... Bu geçiş aşaması başarıldıktan sonra her şey daha kolay olur... Eğitimi kolaylaştıran, üniversiteyi sınavsız yapan sistemler hayata geçirilmeli ve ücretler kesinlikle aynı kast sistemi gibi eğitim düzeyine göre katı biçimde değişmeli... Ben olsam ilk iş olarak Açıköğretim liselerini ve Açıköğretim fakültesini herkese sınavsız yapardım... Ama sınavları asla tırışkadan yapmam; ciddi ciddi merkezi yöntemle gözünün yaşına bakmadan sınav olacaklar... Giriş kolay, mezuniyet çok zahmetli olacak... Sınavları geçemeyenleri ve mezun olamayanları hemen mesleki eğitim kurslarına yönlendiririm ve çıraklıktan başlatırım... Ama sınava girme hakkını falan da sınırlamam; hayatı boyunca istediği herzaman yeniden üniversiteye kayıt yaptırabilir ve yeniden deneyebilir her şeyi...

Dolandırıcılığın kapsamı bir noktaya kadar göreceli denebilir ama hırsızlığın ne olduğu oldukça açık. Birinin malını rızası olmadan almak hırsızlıktır.

Yasayı kendi işine geldiği gibi yapıp yasal yükümlülükten kurtulanlar elbette var, zaten liberallerin "yasal yağma" dediği ve karşı çıktığı şey de budur.

Hakların demokrasiye dayanmasına da gerek yok, haklarımın çoğunluğun insafına kalmasını ben de istemem.

Eğitim konusunda daha önce başka başlıklarda yazdım, genç zihinlerin "yıkanmama hakkı" diye bir şeyden söz edebileceğimize inanıyorum. Temel eğitim diyebileceğimiz şey regüle edilebilir, ama üniversitelerde devlet elini çeksin derim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...