Jump to content

Allah Neden Yoktur?


Recommended Posts

44 minutes ago, Kindi said:

 

Bir eserin sanatkârı, varlığı ile o eserin içinde değil; dışındadır..Meselâ: matematik kitabının profesörü, varlığı ile matematik kitabının içinde aranmaz..."Bana matematik kitabının içinde profesörü göster" denilmez. Evet, matematik kitabı, profesörü tanıtır. Fakat o kitap, profesör olamaz. Profesör, o kitabın içinde ilmi ile mevcuttur. Ve o kitap, ilmi ile profesöre şâhittir. Hem meselâ: sanatlı bir tablo, ressamsız olamaz. Ressam, vücudu ile o tablonun içinde görünmez...Fakat o tablodaki resim, ressamı tanıtır...Şimdi biri dese ki: "Ben tabloda ressamı göremiyorum. Bana ressamı gösterin. Yoksa; ressamın varlığını kabul etmeyeceğim." Ne kadar komik duruma düşer...Hem yine meselâ: saati yapan usta, varlığı ile saatin içinde değil, dışındadır..."Saatin içinde saatçiyi göremiyorum. Öyleyse bu saati, bir saatçi yapmamıştır" demek; ruh ve akıl hastalığına işarettir. O saat, kendisindeki sanat ile saatçiyi tanıtır....Aynen öyle de; şu muntazam kâinatın Sanatkârı olan Allah, varlığı ile kâinatın içinde değil, dışındadır. Kâinattaki nihayetsiz intizam, ölçü, denge ve ölçülü düzgünlük; sonsuz bir ilim, irade ve kudret sahibi Allah'ın varlığına delil olur...

 

Dinciler tutturmuşlar kainattaki bir intizam, denge, düzen diye. Yahu canlılar birbirlerini yiyor hayatta kalmak için, binlerce tür yok olmuş. Bir doğal afet, bir deprem, bir hastalık onbinlerce canlıyı yok ediyor. Hangi denge ve düzenden bahsediyorsunuz?

 

Bir yerlerde sapığın birisi küçücük bir çocuğa tecavüz edip öldürüyor, bebekler açlıktan ölüyor, dinciler bu iğrençlikleri, bu vicdansızlıları, bu acıları görmezden gelip denge, düzen, sanat diye sayıklayıp duruyorlar. Açlıktan ölen bebekte, tecavüz edilip öldürülen çocukta, doğuştan gelen bir genetik bozuklukla tüm ömrü acı içinde geçen bir insanda nasıl bir düzen, denge ve sanat görüyorsunuz?

 

Bu arada bu bu çok övdüğünüz, yere göğe sığdıramadığınız Allah'ın sanatkarı kim, ustası kim? Kim yapmış bu Allah'ı? Sanatlı bir tablo ressamsız olmazsa Allah'ı yapan ressam nerede?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 127
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

1 saat önce, Kindi yazdı:

 

Bir eserin sanatkârı, varlığı ile o eserin içinde değil; dışındadır..Meselâ: matematik kitabının profesörü, varlığı ile matematik kitabının içinde aranmaz..."Bana matematik kitabının içinde profesörü göster" denilmez. Evet, matematik kitabı, profesörü tanıtır. Fakat o kitap, profesör olamaz. Profesör, o kitabın içinde ilmi ile mevcuttur. Ve o kitap, ilmi ile profesöre şâhittir. Hem meselâ: sanatlı bir tablo, ressamsız olamaz. Ressam, vücudu ile o tablonun içinde görünmez...Fakat o tablodaki resim, ressamı tanıtır...Şimdi biri dese ki: "Ben tabloda ressamı göremiyorum. Bana ressamı gösterin. Yoksa; ressamın varlığını kabul etmeyeceğim." Ne kadar komik duruma düşer...Hem yine meselâ: saati yapan usta, varlığı ile saatin içinde değil, dışındadır..."Saatin içinde saatçiyi göremiyorum. Öyleyse bu saati, bir saatçi yapmamıştır" demek; ruh ve akıl hastalığına işarettir. O saat, kendisindeki sanat ile saatçiyi tanıtır....Aynen öyle de; şu muntazam kâinatın Sanatkârı olan Allah, varlığı ile kâinatın içinde değil, dışındadır. Kâinattaki nihayetsiz intizam, ölçü, denge ve ölçülü düzgünlük; sonsuz bir ilim, irade ve kudret sahibi Allah'ın varlığına delil olur...

Herşeyin bir yartıcısı varsa iyneden başla masadan devam et yoksa demodemi oldu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, sağduyu yazdı:

 

Dinciler tutturmuşlar kainattaki bir intizam, denge, düzen diye. Yahu canlılar birbirlerini yiyor hayatta kalmak için, binlerce tür yok olmuş. Bir doğal afet, bir deprem, bir hastalık onbinlerce canlıyı yok ediyor. Hangi denge ve düzenden bahsediyorsunuz?

 

Bir yerlerde sapığın birisi küçücük bir çocuğa tecavüz edip öldürüyor, bebekler açlıktan ölüyor, dinciler bu iğrençlikleri, bu vicdansızlıları, bu acıları görmezden gelip denge, düzen, sanat diye sayıklayıp duruyorlar. Açlıktan ölen bebekte, tecavüz edilip öldürülen çocukta, doğuştan gelen bir genetik bozuklukla tüm ömrü acı içinde geçen bir insanda nasıl bir düzen, denge ve sanat görüyorsunuz?

 

Bu arada bu bu çok övdüğünüz, yere göğe sığdıramadığınız Allah'ın sanatkarı kim, ustası kim? Kim yapmış bu Allah'ı? Sanatlı bir tablo ressamsız olmazsa Allah'ı yapan ressam nerede?

 

Bir Bilgisayar düşünün ,Bilgisayarın içindeki entegre diğer entegreye soruyor

-Ben 3 voltla çalışıyorum.Sen kaç voltla çalışıyorsun?

Diğer entegre: ''Benim voltajım 2,8 '' diyor.

İkisi beraber merak ediyorlar:'

Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?''

Halbuki bilgisayar denilen sistemin yapanın ,o sistemin dışında olması dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması lazımdır.Kendisinin tamammen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir.

Entegrelerin kendi aralarında konuşup dizayn edicilerinide kendi tabi oldukları bir elektrik akımıyla çalışma kanununa tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.Sistemi dizayn eden sisteme koyduğu kanuna mahkum değildir.Sistemin içinde olanlar başka sistemlerle tanışmamışlarsa başka kanunları anlayamazlar, mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler İşte yaratılmış olmakta insanoğlunun bu alemin kanunudur.bu alemde her kim yaşıyorsa yaratılmıştır.Şimdi kalkıpta bu alemin kanunlarına tabi olan yaşayan birisinin yaratıcısını bu alemin kanunlarına tabi kılarak bizi yaratanı kim yarattı diye sorması entegrelerin kendi aralarındaki konuşmasına benzer.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Kindi yazdı:

Bir Bilgisayar düşünün ,Bilgisayarın içindeki entegre diğer entegreye soruyor

-Ben 3 voltla çalışıyorum.Sen kaç voltla çalışıyorsun?

Diğer entegre: ''Benim voltajım 2,8 '' diyor.

İkisi beraber merak ediyorlar:'

Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?''

Halbuki bilgisayar denilen sistemin yapanın ,o sistemin dışında olması dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması lazımdır.Kendisinin tamammen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir.

Entegrelerin kendi aralarında konuşup dizayn edicilerinide kendi tabi oldukları bir elektrik akımıyla çalışma kanununa tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.Sistemi dizayn eden sisteme koyduğu kanuna mahkum değildir.Sistemin içinde olanlar başka sistemlerle tanışmamışlarsa başka kanunları anlayamazlar, mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler İşte yaratılmış olmakta insanoğlunun bu alemin kanunudur.bu alemde her kim yaşıyorsa yaratılmıştır.Şimdi kalkıpta bu alemin kanunlarına tabi olan yaşayan birisinin yaratıcısını bu alemin kanunlarına tabi kılarak bizi yaratanı kim yarattı diye sorması entegrelerin kendi aralarındaki konuşmasına benzer.

Entegrenin biri de oradan çıkıp yaratıcımız benimle iletişim kurdu,o bana bir betik verdi,bana iman edin,bu betiğin içinde ne yazıyorsa katılın ,yoksa yaratıcımız sizi yüksek ısıda sonsuza dek yakacak diyor.Ama bir bakıyorsun betiğin içine,bu betikte sözü edilen yaratıcının bilgisayarın yapısından haberi yok.Betik yalan yanlış,onaylanamaz şeylerle dolu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Kindi haklısın,

7 kat gök üzerinde bir yerlerde tahtına kurulmuş yaşayan ve koca evreni insanlar için yaratıp, bir de cennet ve cehennem yaratan, insanları günah işlemeye eğilimli yaratıp, sonra işliyorlar diye cezalandıran, kendi varlığına dair hiçbir delil göstermeyip, sonra da inanmıyorlar diye suçlayan bir sadist hükümdar fikri çok mantıklıdır!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, Buzul yazdı:

Entegrenin biri de oradan çıkıp yaratıcımız benimle iletişim kurdu,o bana bir betik verdi,bana iman edin,bu betiğin içinde ne yazıyorsa katılın ,yoksa yaratıcımız sizi yüksek ısıda sonsuza dek yakacak diyor.Ama bir bakıyorsun betiğin içine,bu betikte sözü edilen yaratıcının bilgisayarın yapısından haberi yok.Betik yalan yanlış,onaylanamaz şeylerle dolu.

 

konu bu değil konu şu resimi çizen ressamı kim çizdi 

 

bu soru mantık hatasıdır. Senin dediğin şeyler bu konunun değil onu sayrı bir başlıkta inceleyelim 

 

 

yeniden anlatıyorum

 

Soru: Bu resmi kim çizdi?

 

Cevap: Picasso çizdi 

 

Soru: Picassoyu kim çizdi ?

 

Cevap: Yok ise o halde resim kendi kendine çizilmiştir.

 

bu örnekteki mantık hatası yaratıcıyı kim yarattı sorusundaki mantık hatası ile aynıdır.

 

Picasso çizilen boyadan kağıttan meydana gelen bir varlık değildir.Resmi çizen picassoyu resim gibi düşünmek ... işte ateistlerin mantık hatası 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Kindi yazdı:

 

konu bu değil konu şu resimi çizen ressamı kim çizdi 

 

bu soru mantık hatasıdır. Senin dediğin şeyler bu konunun değil onu sayrı bir başlıkta inceleyelim 

 

 

yeniden anlatıyorum

 

Soru: Bu resmi kim çizdi?

 

Cevap: Picasso çizdi 

 

Soru: Picassoyu kim çizdi ?

 

Cevap: Yok ise o halde resim kendi kendine çizilmiştir.

 

bu örnekteki mantık hatası yaratıcıyı kim yarattı sorusundaki mantık hatası ile aynıdır.

 

Picasso çizilen boyadan kağıttan meydana gelen bir varlık değildir.Resmi çizen picassoyu resim gibi düşünmek ... işte ateistlerin mantık hatası 

Konu tam olarak bu,konu islamın tanrısı allah.Konu allah ise,ona atfedilen kurana değinmeden olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Kindi Yani diyorsunuzki tanrı insanlar tarafından bilinip anlaşılamaz? 

Peki bu durumda siz varlığını nereden bilip hakkında birde ahkam kesebiliyorsunuz? 
tanrı anlaşılamazsa insan aklını kullanarak tanrıya ulaşamaz, bu durumda sınav da meşru olmaz,
bu tarz bir sınav ancak aklını kullanmaktan aciz, atalarından aktarılagelen masallara körü körüne iman eden akılsızları belirleyecektir..

tarihinde Ebu Kafir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Kindi yazdı:

 

Bir eserin sanatkârı, varlığı ile o eserin içinde değil; dışındadır..Meselâ: matematik kitabının profesörü, varlığı ile matematik kitabının içinde aranmaz..."Bana matematik kitabının içinde profesörü göster" denilmez. Evet, matematik kitabı, profesörü tanıtır. Fakat o kitap, profesör olamaz. Profesör, o kitabın içinde ilmi ile mevcuttur. Ve o kitap, ilmi ile profesöre şâhittir. Hem meselâ: sanatlı bir tablo, ressamsız olamaz. Ressam, vücudu ile o tablonun içinde görünmez...Fakat o tablodaki resim, ressamı tanıtır...Şimdi biri dese ki: "Ben tabloda ressamı göremiyorum. Bana ressamı gösterin. Yoksa; ressamın varlığını kabul etmeyeceğim." Ne kadar komik duruma düşer...Hem yine meselâ: saati yapan usta, varlığı ile saatin içinde değil, dışındadır..."Saatin içinde saatçiyi göremiyorum. Öyleyse bu saati, bir saatçi yapmamıştır" demek; ruh ve akıl hastalığına işarettir. O saat, kendisindeki sanat ile saatçiyi tanıtır....Aynen öyle de; şu muntazam kâinatın Sanatkârı olan Allah, varlığı ile kâinatın içinde değil, dışındadır. Kâinattaki nihayetsiz intizam, ölçü, denge ve ölçülü düzgünlük; sonsuz bir ilim, irade ve kudret sahibi Allah'ın varlığına delil olur...

Matematik kitabı profesörü kitabı belli bir amaçla yapar demekki matematik profesörü gibi şeylerle tanrıyı kıyaslıyorsan tanrıda da eksiklik var demektir. Dediğin doğru bile olsa bizim görmediğimiz varlık neden ölünce kendini gösterecek ya da neden herkese kendini göstermiyor da bazılarına gösteriyor? Görenlerin doğru olduğuna nasıl inanıyorsun? Kitabın içeriğine körü körüne inanma inancı nerden geliyor? Ayrıca madem saat kendisinin sanatından saatçiyi anlıyorsa bu mantığa göre 1 tane yaratıcı olduğunu nerden biliyorsun elmayı yaratan A tanrısı, ayvayı yaratan B tanrısı olamazmı ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Kindi said:

Bir Bilgisayar düşünün ,Bilgisayarın içindeki entegre diğer entegreye soruyor

-Ben 3 voltla çalışıyorum.Sen kaç voltla çalışıyorsun?

Diğer entegre: ''Benim voltajım 2,8 '' diyor.

İkisi beraber merak ediyorlar:'

Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?''

Halbuki bilgisayar denilen sistemin yapanın ,o sistemin dışında olması dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması lazımdır.Kendisinin tamammen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir.

Entegrelerin kendi aralarında konuşup dizayn edicilerinide kendi tabi oldukları bir elektrik akımıyla çalışma kanununa tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.Sistemi dizayn eden sisteme koyduğu kanuna mahkum değildir.Sistemin içinde olanlar başka sistemlerle tanışmamışlarsa başka kanunları anlayamazlar, mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler İşte yaratılmış olmakta insanoğlunun bu alemin kanunudur.bu alemde her kim yaşıyorsa yaratılmıştır.Şimdi kalkıpta bu alemin kanunlarına tabi olan yaşayan birisinin yaratıcısını bu alemin kanunlarına tabi kılarak bizi yaratanı kim yarattı diye sorması entegrelerin kendi aralarındaki konuşmasına benzer.

 

Bilgisayarı dizayn eden, tasarlayan kişi o düzenin dışında falan değildir, tam aksine tamamen içindedir, kendi beyninin nasıl çalıştığına bakar, kendinden, diğer canlıların çalışma prensiplerinden esinlenir, bilgisayarı tasarlar. Ayrıca insan beyni de elektrikle çalışır.

 

Hala Allah'ı kimin yaptığını öğrenemedik.

 

Diğer konu da aşağıda:

 

Dinciler tutturmuşlar kainattaki bir intizam, denge, düzen diye. Yahu canlılar birbirlerini yiyor hayatta kalmak için, binlerce tür yok olmuş. Bir doğal afet, bir deprem, bir hastalık onbinlerce canlıyı yok ediyor. Hangi denge ve düzenden bahsediyorsunuz?

 

Bir yerlerde sapığın birisi küçücük bir çocuğa tecavüz edip öldürüyor, bebekler açlıktan ölüyor, dinciler bu iğrençlikleri, bu vicdansızlıları, bu acıları görmezden gelip denge, düzen, sanat diye sayıklayıp duruyorlar. Açlıktan ölen bebekte, tecavüz edilip öldürülen çocukta, doğuştan gelen bir genetik bozuklukla tüm ömrü acı içinde geçen bir insanda nasıl bir düzen, denge ve sanat görüyorsunuz?

 

Şimdi burada küçük bir çocuğa tecavüz edip öldüren sapığı ele alalım. Allah'ın dediğine göre Allah bu sapığı yaratırken kendi ruhundan üflemiş, yani bu sapıktaki tüm dürtüler, tüm özellikler aynen Allah'ta da var. Yani senin iddia ettiğin gibi Allah kendi yarattığından bağımsız falan değil, tam tersine kendisinin de dediği gibi kendisinin bir kopyası.

 

Hicr/28. Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti.

 

 

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

@Kindi Yani diyorsunuzki tanrı insanlar tarafından bilinip anlaşılamaz? 

Peki bu durumda siz varlığını nereden bilip hakkında birde ahkam kesebiliyorsunuz? 
tanrı anlaşılamazsa insan aklını kullanarak tanrıya ulaşamaz, bu durumda sınav da meşru olmaz,
bu tarz bir sınav ancak aklını kullanmaktan aciz, atalarından aktarılagelen masallara körü körüne iman eden akılsızları belirleyecektir..

 

Bir şeyin varlığını bilmek ayrı mahiyetini bilmek ayrıdır.Kainatta birçok şey vardır ki akıl onların varlıklarını apaçık bildiği halde mahiyetlerini kavrayamamaktadır.Mesela insan yer çekimini bildiği ve hatta ona tabi olduğu halde onun mahiyeti hakkında hiçbir fikir sahibi değildir.Annenin varlığına sarılmasıyla varlığını anladığımız şefkat hissinin nasıl bir his olduğu konusunda yine hiç kimse fikir sahibi değildir.Elektrik hayal gibi hususların varlığı nasıl apaçık ortada ise onların mahiyetlerinin bilinmemesi de aynı derecede açıktır. Akıl ile anlaşılamayacak konuları anlamaya çalışmak ve izaha zorlanmak demogojidir ,bilgisiziliktir.Bu davranışıyla insan doğru düşünce kulvarından sapar ve altından kalkamayacağı bir yükün altına girer.Eser ustasının idrak edip anlayamacağı gibi akılda kendisini yaratanın mahiyetini anlamaktan acizdir.Çünkü akıl yaratılmıştır sanat eseridir,sınırlıdır görmenin işitmenin kısaca beş duyu organının algılama sahası olduğu gibi aklında belirli bir algılama kapasitesi vardır.İnsan bırakın Allahın zatını kendi ruhunu hayalini vicdanını mahiyetini dahi kavrayamaz.Çünkü sayılan bu şeyler cismani olmadığından akıl onlara bir suret giydiremez bir şekil veremez. Mesela hayal için uzunluk kısalıkj büyüklük küçülüklük söz konusu olmadığından akıl onlara bir şekil veremez bir sınır çizemez ama insan mahiyetini bilmediği bu duyguları inkar edemez inanır.Kendi mahiyetini bilmekten aciz olan insanın akılların hayallerin hislrerin vicdanların hafızaların mahiyetini bilemezken bunları yaratan Allahın mahiyetini anlamaya zorlaması cehalet ve demogojidir.Allahın bütün sıfatları sonsuzdur,sınırsızdır,ezelidir,ebedidir. Sınırlı olanın sınırsızı başlangıcı ve sonu olanın ezeli ve ebedi olanı kavraması mümkün değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, sağduyu yazdı:

 

Bilgisayarı dizayn eden, tasarlayan kişi o düzenin dışında falan değildir, tam aksine tamamen içindedir, kendi beyninin nasıl çalıştığına bakar, kendinden, diğer canlıların çalışma prensiplerinden esinlenir, bilgisayarı tasarlar. Ayrıca insan beyni de elektrikle çalışır.

 

Hala Allah'ı kimin yaptığını öğrenemedik.

 

Diğer konu da aşağıda:

 

Dinciler tutturmuşlar kainattaki bir intizam, denge, düzen diye. Yahu canlılar birbirlerini yiyor hayatta kalmak için, binlerce tür yok olmuş. Bir doğal afet, bir deprem, bir hastalık onbinlerce canlıyı yok ediyor. Hangi denge ve düzenden bahsediyorsunuz?

 

Bir yerlerde sapığın birisi küçücük bir çocuğa tecavüz edip öldürüyor, bebekler açlıktan ölüyor, dinciler bu iğrençlikleri, bu vicdansızlıları, bu acıları görmezden gelip denge, düzen, sanat diye sayıklayıp duruyorlar. Açlıktan ölen bebekte, tecavüz edilip öldürülen çocukta, doğuştan gelen bir genetik bozuklukla tüm ömrü acı içinde geçen bir insanda nasıl bir düzen, denge ve sanat görüyorsunuz?

 

Şimdi burada küçük bir çocuğa tecavüz edip öldüren sapığı ele alalım. Allah'ın dediğine göre Allah bu sapığı yaratırken kendi ruhundan üflemiş, yani bu sapıktaki tüm dürtüler, tüm özellikler aynen Allah'ta da var. Yani senin iddia ettiğin gibi Allah kendi yarattığından bağımsız falan değil, tam tersine kendisinin de dediği gibi kendisinin bir kopyası.

 

Hicr/28. Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" demişti.

 

 

 

 

 

o halde bir de şöyle anlatalım 

 

şöyle düşün 

 

Allah sonsuzdur, diğer bütün varlıklar ise sonludur. Sonsuz olan Allah’ın bir başlangıcının olduğunu iddia etmek imkansızdır. Sonu olmayanın başlangıcı da yoktur. Allah’ın yaratıldığını iddia etmek de O’nun bir başlangıcı olduğunu iddia etmektir aslında. Bu durumda başlangıcı olmayan Sonsuz Allah’ın bir yaratılma başlangıcından bahsetmemiz imkansızdır.

      Bu soruyu soran maddecilere göre madde ezelidir. Eğer madde ezeliyse, sayısız atom ve atom altı parçacıklardan oluşan bu kâinatın her bir parçacığı da ezeli olmalıdır. Bir tek yaratıcının ezeli olduğunu kabul etmeyip, trilyonlarca parçacığın her birinin ezeli olduğunu savunmak parçacıklar adedince saçmalıktır.

     Her sürecin bir başlangıcı vardır. Bu kâinat sürecinin de bir başlangıcı vardır. Eğer bir ezeli varlık olmazsa, varoluş silsilesi sonsuza kadar devam ederdi. Eğer yaratıcının yaratıcısı var denilirse, onu yaratanın bir yaratanı, öbürküsünün, ondan öncekinin, daha öncekinin birer yaratanının olduğu sonsuza kadar iddia etmek zorunda kalırdık. Mantıken mutlaka bir yerde durmamız gerekir. O halde durduğumuz o nokta ancak ezeli yaratıcının varlık noktası olacaktır. Diğerlerinin tamamı ise yaratılmış olacak ve dolayısıyla da onların “yaratılmamış olan ezeli Allah” olmadığı anlaşılacaktır.

 

 

diğer konu ise ;

 

doğal afetlerden depremi ele alalım bu depremler madenlerin ortaya çıkmasını verimli alüvyal ovaların oluşmasını sağlar, deprem ve tsunami gibi doğal afetlerde insanlar kendilerini koruyabilirler eğer dere yatağına ev yaparsan sel olur  , yada fay hatlarına güvenliksiz evler yaparsan bunun depremde ölüm olur  sebebi insandan kaynaklıdır. Örneğin japonya da çok şiddetli depremler olmasına rağmen insanlar kendilerini koruyabiliyor. Bunun dışında İslama göre  deprem gibi  felaketlerde hayatını kaybedenler şehit oluyor,malları sadaka zekat hükmüne geçiyor.

 

Genetiği bozuk insanlarında dünyadaki çektiği sıkıntılar onlar için ahiret aleminde artı bir değer sağlıyor dünyadaki çektiği sıkıntılar ibadet hükmüne geçiyor .Ayrıca Allah bu dünyada insanları eşit yaratmıyor eğer bir yönüyle eksik yaratıyorsa başka bir yönden büyük nimetler veriyor (akıl ,yetenek,zeka,ses....vs gibi) örneğin hawkin kafası dışında çalışan bir yeri yoktu ama hepimizden zengindi. Kimi insanlar topal oluyor ama iyi bir müzisyen olabiliyor, kimisinin gözü görmüyor ama hafıza kuvvetli oluyor 

 

tecavüz edilen bebek meselesi tamamen insandan kaynaklı bir mesele ,o bebek gene ahirette cennette bizden mutlu oluyor daha iyi bir yaşayış sürüyor.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 hours ago, Kindi said:

 

Bir eserin sanatkârı, varlığı ile o eserin içinde değil; dışındadır..Meselâ: matematik kitabının profesörü, varlığı ile matematik kitabının içinde aranmaz..."Bana matematik kitabının içinde profesörü göster" denilmez. Evet, matematik kitabı, profesörü tanıtır. Fakat o kitap, profesör olamaz. Profesör, o kitabın içinde ilmi ile mevcuttur. Ve o kitap, ilmi ile profesöre şâhittir. Hem meselâ: sanatlı bir tablo, ressamsız olamaz. Ressam, vücudu ile o tablonun içinde görünmez...Fakat o tablodaki resim, ressamı tanıtır...Şimdi biri dese ki: "Ben tabloda ressamı göremiyorum. Bana ressamı gösterin. Yoksa; ressamın varlığını kabul etmeyeceğim." Ne kadar komik duruma düşer...Hem yine meselâ: saati yapan usta, varlığı ile saatin içinde değil, dışındadır..."Saatin içinde saatçiyi göremiyorum. Öyleyse bu saati, bir saatçi yapmamıştır" demek; ruh ve akıl hastalığına işarettir. O saat, kendisindeki sanat ile saatçiyi tanıtır....Aynen öyle de; şu muntazam kâinatın Sanatkârı olan Allah, varlığı ile kâinatın içinde değil, dışındadır. Kâinattaki nihayetsiz intizam, ölçü, denge ve ölçülü düzgünlük; sonsuz bir ilim, irade ve kudret sahibi Allah'ın varlığına delil olur...

 

Alakasız bir cevap vermişsiniz. Hakikaten kel alaka. Bunu, bu soruyu etrafınızdaki bir kısım müslümana sorarak alacağınız cevaplar üzerinden de teyit edebilirsiniz. Göreceksiniz ki, her birinin sorudan algıladığı ve buna istinaden verdiği cevap farklı olacak. Ki bir kısmı anlayamacak dahi(Normal olarak)..E ortak bir paydada birleşemiyorsanız eğer, mutlağa(tanrı vb.) dair yapılmış bir yorumda tekil bir öznenin yapacağı öznel tikel bir yorumun hükmü nedir ki?

 

Kaldı ki bu tamamen döngüsel mantığa dayalı, mantıksal olarak çelişkili bir edim.. Ne demek görünmeyenin "1"liği? Görmüyorsun ama şehadet ediyorsun, hem de "1"liğine..Akla ziyan bir oksimoron bu resmen. Ayrıca ona şehadet etmek de ne demek? Hem görmüyor, hem de şehadet ediyorsun..üzerine üstlük ne olduğu dahi belli değil, bir de kalkmış birdir diyorsun. Resmen yalancı tanıklık bu. Sahtekarlık. Kimi kandırıyorsun ki sen? Tanıklık etmek fiilinin karşılığına bir bak istersen sözlükten. Sonra bir de şu yazdığın akla ziyan pasaja.

 

Görülen, bilinen, şahit olunana tanıklık edilir. Mahkemede falan böyle bir beyanın ortaya çıksa adamın ümüğünü sıkarlar.

 

Akabindeki artık temcit pilavı gibi önümüze getirip durduğunuz metafora gelince:

 

Bir kere ortada saatin içinde saatçiyi göremiyorum aman da o zaman bu saati bir saatçi yapmamıştır diyen yok. Matematik kitabı içerisinde profesör arayan da yok, böyle bir beyanı olan da yok, bir non-teistin bakış açısının ve mantık silsilesinin iftira ettiğiniz üzere bu manaya geldiği falan da yok, benzeştiği de yok.  Hepsi sizin karşı taraf adına kendi kendinize gelin güvey olarak, onlar adına kendi çapınızda niyet okuması yaparak, ve daha da bu uydurduklarınızı gerçek zannederek, o uyduruğun üzerine yaptığınız yorumlardan ibaret. Benzeşmeyi kendiniz icat edip, sonra tipik bir "ben yaptım oldu"cu bir tavırla kendi uyduruğunuzun üzerine saldırıyorsunuz. (Bkz: https://evrimagaci.org/bilimsel-tartisma-14-strawman-korkuluk-230) Çünkü o zayıf muhakeme yeteneğiniz ve din virüsü ile birleşince ortaya ancak böyle bir ucube çıkabiliyor işte.

 

 - Bir eserin sanatkarı olmak zorundadır.

 - Neden: Çünkü deneyimlerimiz böyle söyler.

- A-posteriori bir bilgidir. Bir tümevarımdır. (Bkz: David Hume)

- Bir eseri ön kabul olarak aldıysanız eğer, sanatkarı da koşullamışsınız demektir. Çünkü bu çift-gerektirmeli bir durumdur. Deneyimlere binaen.

- Bir tablo, aslen aciz ve yetkin olmayan bir insan olan ressamın bir ürünüdür. O resmi içinden gelen dürtüler olduğu kadar, istek ve arzularına binaen yapar. Kendini kanıtlamak, içindekileri dışa vurmak, beğeni toplamak vb. vb..Bir profesör de kitabı yazmak durumundadır. Çünkü bildiklerini daha iyi bir aktarma yolu yoktur. Onun da bunu yapmak için türlü başka motivleri vardır. Ressam da, prof. da aslen kısıtlı olduğu için bunları yaparlar. Çünkü onlar birer aciz ve kısıtlı insandırlar. Benzetmeniz bu bağlamda zaten geçersiz. Tanrı neden eser yaratsın, neden kendini tanıtsın..? Ama neyse..Bunlar sizi aşar şimdilik.

 

Gördüğünüz üzere benzetmeniz tamami a-posteriori(deney sonrası) bilgilere, tümevarımla ve bunlara bağlı insansı yanılgılarınıza dayalı. Üzerinden bir çeşit ekstrapolasyon/orantılama yaptığınız örneklem ise kısıtlı insan. Ulaştığını şey ise buna bağlı olarak insansı, yani "antropomorfik" bir tanrı. Becerdiğiniz tek şey ise tanrının tam da insan tarafından yaratılmış olduğunu ispat etmek.

 

Oysa karşısındaki nedir:

 

Tanrı: Ön kabul. A-priori.

Eser: Ön kabul, a-priori. Sadece bir iddia. 

Tanrı nedir: Kadiri mutlak, kısıtsız. İstek, arzu ve motivler ise eksiklik, kısıtlılık ve giderilmesi gereken ihtiyaçlara dairdir. 

Örneklem nedir: İnsan. Aciz ve kısıtlı.

 

Sizin yapmanız gereken ise şu: Metaforunuzu aslı ile eşleştireceksiniz. Becerebilirseniz tabi. (eşleşmeyecek)

 

- Öncelikle evrenin, canlılığın vb. vb..nin bir eser olduğunu tanıtlayacaksınız. 

- Hatta bunun için ondan önce, düzenin zeka gerektiriyor olduğu önermesinin mantıksal bir zorunluluk olduğunu göstereceksiniz.

- Daha sonra bunlar için bir tanrının bir zorunluluk olduğunu göstereceksiniz. (Hani tanrı olamyan kısıtlı bir uzaylı ırkı falan da olabilir ya arkasındaki güç..)

- Akabinde o tanrıyı, mantıksal mümkünsüzlüklerden ve sıfatları ile beraber gelecek çelişikliğinden kurtaracaksınız. İnsan aklı için mümkün ve algılanabilir olacak.

- Arkasından dünya tarihince insalık tarafından yaratılmış tanrılar ve mitolojilerinin tamamına çalım atarak onun allah olduğunu göstereceksiniz. 

- Bunun için de o kuran denen kitabın tamamının hesabını verebiliyorsanız vereceksiniz.

 

Bu eşleştirmeyi yapamıyorsanız eğer, mal bulmuş mağribi gibi buraya getirdiğiniz benzetmenin hiçbir hükmü yok demektir. Yazdıklarınız külliyen bir akıl hastalığına ya da noksanlığına, veyahut din denen virüse işaret etmektedir. Geçmiş olsun. Allah şifa versin.

 

Ha bu arada; ressam da, resim de, profesör de, kitabı da atom ve moleküllerden oluşmakta, yani temelde "aynı cins". Buna ne buyrulur? :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 minutes ago, Kindi said:

o halde bir de şöyle anlatalım 

 

şöyle düşün 

 

Allah sonsuzdur, diğer bütün varlıklar ise sonludur. Sonsuz olan Allah’ın bir başlangıcının olduğunu iddia etmek imkansızdır. Sonu olmayanın başlangıcı da yoktur. Allah’ın yaratıldığını iddia etmek de O’nun bir başlangıcı olduğunu iddia etmektir aslında. Bu durumda başlangıcı olmayan Sonsuz Allah’ın bir yaratılma başlangıcından bahsetmemiz imkansızdır.

      Bu soruyu soran maddecilere göre madde ezelidir. Eğer madde ezeliyse, sayısız atom ve atom altı parçacıklardan oluşan bu kâinatın her bir parçacığı da ezeli olmalıdır. Bir tek yaratıcının ezeli olduğunu kabul etmeyip, trilyonlarca parçacığın her birinin ezeli olduğunu savunmak parçacıklar adedince saçmalıktır.

     Her sürecin bir başlangıcı vardır. Bu kâinat sürecinin de bir başlangıcı vardır. Eğer bir ezeli varlık olmazsa, varoluş silsilesi sonsuza kadar devam ederdi. Eğer yaratıcının yaratıcısı var denilirse, onu yaratanın bir yaratanı, öbürküsünün, ondan öncekinin, daha öncekinin birer yaratanının olduğu sonsuza kadar iddia etmek zorunda kalırdık. Mantıken mutlaka bir yerde durmamız gerekir. O halde durduğumuz o nokta ancak ezeli yaratıcının varlık noktası olacaktır. Diğerlerinin tamamı ise yaratılmış olacak ve dolayısıyla da onların “yaratılmamış olan ezeli Allah” olmadığı anlaşılacaktır.

 

 

Nereden biliyorsun sonsuz olduğunu? Ölçtün mü? Muhammed dedi diye bu zırvalığı kabul mü etmemiz lazım?

 

7 minutes ago, Kindi said:

diğer konu ise ;

 

doğal afetlerden depremi ele alalım bu depremler madenlerin ortaya çıkmasını verimli alüvyal ovaların oluşmasını sağlar, deprem ve tsunami gibi doğal afetlerde insanlar kendilerini koruyabilirler eğer dere yatağına ev yaparsan sel olur  , yada fay hatlarına güvenliksiz evler yaparsan bunun depremde ölüm olur  sebebi insandan kaynaklıdır. Örneğin japonya da çok şiddetli depremler olmasına rağmen insanlar kendilerini koruyabiliyor. Bunun dışında İslama göre  deprem gibi  felaketlerde hayatını kaybedenler şehit oluyor,malları sadaka zekat hükmüne geçiyor.

 

Genetiği bozuk insanlarında dünyadaki çektiği sıkıntılar onlar için ahiret aleminde artı bir değer sağlıyor dünyadaki çektiği sıkıntılar ibadet hükmüne geçiyor .Ayrıca Allah bu dünyada insanları eşit yaratmıyor eğer bir yönüyle eksik yaratıyorsa başka bir yönden büyük nimetler veriyor (akıl ,yetenek,zeka,ses....vs gibi) örneğin hawkin kafası dışında çalışan bir yeri yoktu ama hepimizden zengindi. Kimi insanlar topal oluyor ama iyi bir müzisyen olabiliyor, kimisinin gözü görmüyor ama hafıza kuvvetli oluyor 

 

tecavüz edilen bebek meselesi tamamen insandan kaynaklı bir mesele ,o bebek gene ahirette cennette bizden mutlu oluyor daha iyi bir yaşayış sürüyor.

 

Her şeyi Allah yapıyor deyip sonra da doğal afetler şundan oluyor, bundan oluyor da ne demek? Bu kadar doğal afet, deprem, salgın hastalık nasıl bir düzen oluyor? Sana bütün bunlarda nasıl bir düzen, denge görüyorsun diye soruyorum? Bir insanın genetik bozukluk dolayısıyla tüm hayatını acı ve keder içinde geçirmesinde nasıl bir düzen, nasıl bir intizam var?

 

Tecavüz edilen bebeğin nereye gittiğini sormadım. Bu Allah denen şey bir bebek yaratıp sonra da ona tecavüz ettirerek ne amaçlıyor? Bu sahneyi tasarlamasının amacı ne? Bir sapığın bu çocuğa tecavüz edip öldürmesini seyrederken hangi duygularını tatmin ediyor? Kısacası bu maskaralığın anlamı ne?

 

Her iğrençliğe, her zulme ama o insanlar cennete gidecek diye bir bahane üretmek, o insanların çektiği acıları yok mu etmiş oluyor? Madem bu put cennet gibi bir yer düşünebiliyor, neden tüm canlıları direk cennete almıyor? Ne gerek bunca maskaralığa?

 

Hadi insanları ama onlar cennete gidecek diye çektiği acıları sindirdin, görmezden geldin diyelim ya diğer canlılara ne diyeceksin? Peki onlar neden acı çekiyor, korku ve dehçet içinde yaşıyor? Neden yaşamak için birbirlerini diri diri yemek zorunda?

 

Bir de şuna cevap ver: Bir insanın sırf Muhammed'e inanmadığı için sonsuza kadar yakılmasının altında yatan mantık ne? Bu kadar saçma bir inanışın neresinde akıl, mantık, adalet var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 minutes ago, Kindi said:

tecavüz edilen bebek meselesi tamamen insandan kaynaklı bir mesele ,o bebek gene ahirette cennette bizden mutlu oluyor daha iyi bir yaşayış sürüyor.

 

Sen tanrı olsan bir sapığın bir çocuğa tecavüz edip öldürdüğü bir sahne tasarlar mısın? Daha geniş anlamda canlıların birbirlerin yediği bir sistem tasarlar mısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, Kindi said:

Bir Bilgisayar düşünün ,Bilgisayarın içindeki entegre diğer entegreye soruyor

-Ben 3 voltla çalışıyorum.Sen kaç voltla çalışıyorsun?

Diğer entegre: ''Benim voltajım 2,8 '' diyor.

İkisi beraber merak ediyorlar:'

Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?''

Halbuki bilgisayar denilen sistemin yapanın ,o sistemin dışında olması dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması lazımdır.Kendisinin tamammen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir.

Entegrelerin kendi aralarında konuşup dizayn edicilerinide kendi tabi oldukları bir elektrik akımıyla çalışma kanununa tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.Sistemi dizayn eden sisteme koyduğu kanuna mahkum değildir.Sistemin içinde olanlar başka sistemlerle tanışmamışlarsa başka kanunları anlayamazlar, mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler İşte yaratılmış olmakta insanoğlunun bu alemin kanunudur.bu alemde her kim yaşıyorsa yaratılmıştır.Şimdi kalkıpta bu alemin kanunlarına tabi olan yaşayan birisinin yaratıcısını bu alemin kanunlarına tabi kılarak bizi yaratanı kim yarattı diye sorması entegrelerin kendi aralarındaki konuşmasına benzer.

 

 - Evet bilgisayar bir mühendis gerektirir. Ama bir "bilgisayar" gerektirir. Buradan evren ve varoluşa nasıl zıplıyorsunuz, böylesine hadsizce, fütursuzca, ulu orta?

 

- Bilgisayar da, mühendis de aynı atomlardan oluşmakta olup, aynı zamanda aynı fiziksel kaidelere tabidirler?

- O zaman yaratan da mı öyle olmalıdır? Ben demiyorum bakın yanlış olmasın. Sizin örnek öyle diyor. :)

 

Ayrıca evren ya da canlılık vb. bir bilgisayar, ya da mühendis gerektirir bir oluşum olduğunu da nereden çıkardınız?  

 

Bilgisayar ve mühendis arasındaki niyet-amaç ve sonuca dayalı ereksel ilişkiyi, evren için de gösterebilir misiniz bize?

Mühendisin amaç ve arzularına dayalı bir ilişki. Amaç ve arzuları da kısıtlılık ve acizliğine dair.

Tanrı da aciz mi o zaman? Ben demiyorum bakın yanlış olmasın. Sizin örnek öyle diyor :)

 

Bilgisayar dediğiniz anda deneyimlerime dayalı olarak bir ön kabül beraberinde gelir.

İşte siz o küçük aklınızla bu ön kabulü tüm evren ve varlık alanına dayatıyorsunuz bize.

 

Ama kazın ayağı öyle değil. 

Külliyen geçersiz benzetmelerle bir halt yediğiniz sanmaktasınız sadece. 

O benzetmeleri verirken kanıtlamaya çalıştığınız kavramsal çerçevesinin kadiri mutlaklık olduğunu atlıyorsunuz çünkü.

Benzetmelerinizin tamamı aciz olana dairdir. Ayrıca öbür bacakla, yani tanrı ve eser kısmı ile de eşleşmiyor.

Yiyorsa eşleştirin bakalım.

 

Netice itibari ile bu taraftan bakınca, en az on fırın ekmek yemesi gereken birini görüyoruz biz sadece.

Benzetmelerinizin cürmü ve hikmeti olsa olsa bu işte. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Kindi said:

 

 

 

o halde bir de şöyle anlatalım 

 

şöyle düşün 

 

Allah sonsuzdur, diğer bütün varlıklar ise sonludur. Sonsuz olan Allah’ın bir başlangıcının olduğunu iddia etmek imkansızdır. Sonu olmayanın başlangıcı da yoktur. Allah’ın yaratıldığını iddia etmek de O’nun bir başlangıcı olduğunu iddia etmektir aslında. Bu durumda başlangıcı olmayan Sonsuz Allah’ın bir yaratılma başlangıcından bahsetmemiz imkansızdır.

 

1- Kendi uydurduğun "tanrı" adında  bir kelimeyi keyfe keder sonsuz ilan edemezsin. Böyle bir dünya yok. Kafandan ilan ettiğin bir sıfatı argümanına kalkan olarak kullanamazsın.

Hele argümanına "herşeyin bir yaratacısı vardır" ya da "herşey sonludur"la başlamışken hiç yapamazsın. Herşeyin bir yaratıcısı vardır, ama yaratıcının yoktur. Yani "değili de doğru olan bir önerme"..Yani geçersiz. Hükümsüz. Bir adım önce ortaya koydupun postülatı, bir adım sonra kendin yıkıyorsun. Ve böylesine mal gibi bir mantığı önümüze bir haltmış gibi getiriyorsun. 

Yapman gereken şu: İki öncülü birlikte kullanamazsın. Ya birinden vazgeçeceksin, ya diğerinden. Ya herşey sonsuz olacak, o vakit tanrıya gerek kalmayacak. Ya da her şey sonlu olacak, o vakit tanrı da hokka altına gidecek. Kırk katır mı kırk satır mı, seç bakalım.

 

2- Kanıtlamaya çalıştığın şeyin açıklaması, yine kanıtlamaya çalıştığın şeyin kendisine gönderme yapıyor.  Döngüsel mantık safsatası.

 

Kısaca kendin çalıp kendin oynuyorsun. Komik duruma düşüyorsun.

 

Quote

      Bu soruyu soran maddecilere göre madde ezelidir. Eğer madde ezeliyse, sayısız atom ve atom altı parçacıklardan oluşan bu kâinatın her bir parçacığı da ezeli olmalıdır. Bir tek yaratıcının ezeli olduğunu kabul etmeyip, trilyonlarca parçacığın her birinin ezeli olduğunu savunmak parçacıklar adedince saçmalıktır.

 

Bu şimdiye kadar yaptığın en talihsiz en akılsız uslama olmuş. Ya da hangi salaktan alıntıladıysan onunki işte.

 

1- Be akılsızın önde gideni: trilyonlarca olsa dahi, madde mi daha kompleks ve karmaşıktır, yoksa karşısına koyduğun sınırsız, kadiri ve alim-i mutlak tanrı mı?

2- Be akıl mantık düşmanı; sen böyle demekle yaratıcıyı trilyonlarca maddeden daha basit bir şeye indirgemiş olmuyor musun?

 

Kendi topuğundan vurmuşsun kendini işte. Sonsuz karmaşıklık(tanrı), insan aklının kavrayışının ve mantığının dahi çok ötesinde olan "tanrı" daha karmaşıksa eğer, asıl mümkünsüz olan da "o"dur işte. Kendi saçmalığını kendin görüyor musun şimdi..? Olayı sayılarla miktarla ölçekleyen, oranlayan sensin neticede...

 

1- Bizler sadece basit ve temel parçacıklar sonsuzdur diyoruz, (madde, ön-madde, enerji..)

2- sizler kalkmış basit parçacıklar ne kelime; koskoca, sonsuz, bilinçli, hem kadiri hem alimi mutlak, herşeye gücü yeten bir şeyin sonsuzluğunu koyuyorsunuz karşısına.

 

Sonra böylesine bir mallığa, kendi çelişkinize şaşırmamıza şaşırıyorsunuz..Ayıp kelimesi bile yetersiz bunun için. Utanın be!

 

Quote

     Her sürecin bir başlangıcı vardır. Bu kâinat sürecinin de bir başlangıcı vardır. Eğer bir ezeli varlık olmazsa, varoluş silsilesi sonsuza kadar devam ederdi. Eğer yaratıcının yaratıcısı var denilirse, onu yaratanın bir yaratanı, öbürküsünün, ondan öncekinin, daha öncekinin birer yaratanının olduğu sonsuza kadar iddia etmek zorunda kalırdık. Mantıken mutlaka bir yerde durmamız gerekir. O halde durduğumuz o nokta ancak ezeli yaratıcının varlık noktası olacaktır. Diğerlerinin tamamı ise yaratılmış olacak ve dolayısıyla da onların “yaratılmamış olan ezeli Allah” olmadığı anlaşılacaktır.

 

Her sürecin bir başlangıcı olması gerekliliği diye bir şey yoktur. Bu bir zorunluluk değildir. Sadece bir tümevarımdır. Siz yarım akıllı teistlerin insansı/antropik yanılgılarından biridir. Becerebiliyorsanız o mantıksal zorunluluğu gösterin bakalım.

 

Gördüğünüz gibi bu argümanınız da sadece cahilliğinize dayanıyor. Her seferin cahilliğiniz biz mi gösterecez size?

 

Quote

diğer konu ise ;

 

doğal afetlerden depremi ele alalım bu depremler madenlerin ortaya çıkmasını verimli alüvyal ovaların oluşmasını sağlar, deprem ve tsunami gibi doğal afetlerde insanlar kendilerini koruyabilirler eğer dere yatağına ev yaparsan sel olur  , yada fay hatlarına güvenliksiz evler yaparsan bunun depremde ölüm olur  sebebi insandan kaynaklıdır. Örneğin japonya da çok şiddetli depremler olmasına rağmen insanlar kendilerini koruyabiliyor. Bunun dışında İslama göre  deprem gibi  felaketlerde hayatını kaybedenler şehit oluyor,malları sadaka zekat hükmüne geçiyor.

 

Genetiği bozuk insanlarında dünyadaki çektiği sıkıntılar onlar için ahiret aleminde artı bir değer sağlıyor dünyadaki çektiği sıkıntılar ibadet hükmüne geçiyor .Ayrıca Allah bu dünyada insanları eşit yaratmıyor eğer bir yönüyle eksik yaratıyorsa başka bir yönden büyük nimetler veriyor (akıl ,yetenek,zeka,ses....vs gibi) örneğin hawkin kafası dışında çalışan bir yeri yoktu ama hepimizden zengindi. Kimi insanlar topal oluyor ama iyi bir müzisyen olabiliyor, kimisinin gözü görmüyor ama hafıza kuvvetli oluyor 

 

tecavüz edilen bebek meselesi tamamen insandan kaynaklı bir mesele ,o bebek gene ahirette cennette bizden mutlu oluyor daha iyi bir yaşayış sürüyor.

 

Kadiri mutlaklıktan ve kötülük probleminden haberi olmayan bir cahilin sayıklamaları bunlar.

 

Şşş..kardeş, senin tanrı "kadiri mutlak" haberin var mı?!!

Tüm bunları bunca felaket ve zulüm olmadan yapabilirdi.

Çünkü o KISITSIZ!!!! Bunu o kalın kafanıza sokun artık.

 

Yoksa kısıtlı mı?

Yok kısıtlı değilse, o vakit kötü mü?

 

Birinden biri olmak zorunda. Bu insan aklı ve mantığı için böyle.

Tanrını insan aklına göre rasyonalize edebilmek zorundasın.

Yoksa akıl mantık bilmemneyle ulaşılabilir olduğu savından, beraberinde de imtihan argümanından vazgeçeceksin.

 

İşinize gelince sonsuz, herşeye gücü yeten salla babam salla dur.

Ama işine gelmeyince bu sıfatları devre dışı bırakıp, onları görmezden gelerek salla babam salla dur.

Tipik teist kaypaklığı. Biraz da akıl noksanlığı tabi.

Ama yemezler. 

 

Şimdi seç beğen al.

Ziyade olsun.

 

Sokayım cennetine. Ben örneğin, evladımın bir kılına gelecek zararı, cennette zibilyon yıla değişmem. Bunu ancak bir alçak yapar. Diğer alçak da kabul eder.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, sağduyu yazdı:

 

Nereden biliyorsun sonsuz olduğunu? Ölçtün mü? Muhammed dedi diye bu zırvalığı kabul mü etmemiz lazım?

 

 

Her şeyi Allah yapıyor deyip sonra da doğal afetler şundan oluyor, bundan oluyor da ne demek? Bu kadar doğal afet, deprem, salgın hastalık nasıl bir düzen oluyor? Sana bütün bunlarda nasıl bir düzen, denge görüyorsun diye soruyorum? Bir insanın genetik bozukluk dolayısıyla tüm hayatını acı ve keder içinde geçirmesinde nasıl bir düzen, nasıl bir intizam var?

 

Tecavüz edilen bebeğin nereye gittiğini sormadım. Bu Allah denen şey bir bebek yaratıp sonra da ona tecavüz ettirerek ne amaçlıyor? Bu sahneyi tasarlamasının amacı ne? Bir sapığın bu çocuğa tecavüz edip öldürmesini seyrederken hangi duygularını tatmin ediyor? Kısacası bu maskaralığın anlamı ne?

 

Her iğrençliğe, her zulme ama o insanlar cennete gidecek diye bir bahane üretmek, o insanların çektiği acıları yok mu etmiş oluyor? Madem bu put cennet gibi bir yer düşünebiliyor, neden tüm canlıları direk cennete almıyor? Ne gerek bunca maskaralığa?

 

Hadi insanları ama onlar cennete gidecek diye çektiği acıları sindirdin, görmezden geldin diyelim ya diğer canlılara ne diyeceksin? Peki onlar neden acı çekiyor, korku ve dehçet içinde yaşıyor? Neden yaşamak için birbirlerini diri diri yemek zorunda?

 

Bir de şuna cevap ver: Bir insanın sırf Muhammed'e inanmadığı için sonsuza kadar yakılmasının altında yatan mantık ne? Bu kadar saçma bir inanışın neresinde akıl, mantık, adalet var?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...