Jump to content

Kapitalizm bir sömürü düzenidir ve işçileri sömürür


Recommended Posts

Kapitalizm serbest piyasa ekonomisine dayalı bir sistem olarak, komünistler tarafından sık sık suçlamalara maruz kalır. Bunun temel nedeni 'mülkiyet hakkı' nın bir hak olmadığını, insanın böyle bir hakkı olmadığını iddia etmeleridir. Mülkiyetin nasıl bir hak olduğunu inceleyelim.

Bence temellendiremeyeceğin konulara girmemeliydin. Mevcudu ilahi ve kutsal şaşmazlar şeklinde sabit kabullendiğin bir mülk özgürlüğü zaten tarihsel süreçte binlerce yağma/işgal/fetih hareketleriyle şekillenmiş militer ve eril bir statükonun son halidir. Peki dünya kaynakları kimden hangi bedeller karşılığı kime ödenerek sahip olunmuştur? Bu birinci problem. Ben buldum, sahip oldum dediğin bir kaynağa pekala bir başkası da zorla sahip olabilir, zaten sahiplik ilişkilerine son şeklini veren eril iktidarın gücü değil midir?

Mülkiyet hakkı varoluşunu doğrudan doğruya yaşama hakkından alır. Yaşama ve mülkiyet hakkı bölünmez bir bütündür.

Doğada hak mak diye bir şey yoktur... Yaşama hakkına sahip olan yalnızca en güçlü ve zekilerdir. Ancak, doğanın kendine has bir dengesi vardır... Doğadaki hiçbir canlı yaşamsal gereklilik dışında başka bir canlıyı öldürmez; ve yine doğadaki hiçbir canlı tüketebileceğinden daha fazlasına sahip olmaya çalışmaz. Bunun tek istisnası insanlardır...

İçimizde bi kişinin yaşama hakkına karşı çıkan olduğunu zannetmiyorum, öyleyse bu hakkı tanıyıp da mülkiyet hakkını tanımamak doğrudan doğruya abesle iştigal etmektir.

Yaşama hakkı mı? Peki nerde o hak? İnsanın dışında ve ötesinde hangi hak vardır? Nasıl temellendireceksin yaşama hakkını nesnel olarak? Doğada yaşama hakkı var mıdır? Yaşam için zorunlu gördüğün yerde yersin/öldürürsün... Peki bunu sosyalistler yaparsa? hayır, yaşam hakkı deme sakın; nerde o hak!!!?? Doğada yaşam için zorunlu olanlar dışında hiçbir şey yoktur, her şey zorunluluktan doğar/evrilir.

Özel mülkiyet insandan çok önce zaten doğada var olan bir durumdur. Yaşamak için bir bitki köklerini toprağın derinliklerine salarak, o toprağı sahiplenmek ve böylece yaşamını sürdürmek durumundadır. Bitkinin yaşama hakkı ona doğrudan mülkiyet hakkını da sağlamış olmaktadır.

Doğada hak diye bir şey yoktur, yalnızca zorunluluklar vardır. Bitkiler milyonlarca yıl süren evrimlerinde zorunluluklar ve şartlardan ötürü mevcut yaşam formlarına sahip olmuşlardır. Canlılığın yaşama için mücadele vermesi hak değil zorunluluktur. Bir arslan acıktığı zaman körpecik ceylan yavrularını yer afiyetle. Bir insan da denizde avladığı balıkları. Ne aslan avladığı ceylanın ''yaşam hakkı''nı düşünür ne de insanlar afiyetle mideye indirdiği balığın... Hani nerde hak?

İnsanoğlu ise aynı durumları yaşamıştır. İlk ilkel insanlar yaşamak için yemek zorunda kalmışlardır. Bunun sonucunda doğanın kendilerine bahşettiği besinleri emeklerini katarak toplamış ya da güçlerini kullanarak avlanmışlardır. Heralde yemek yeme eylemi için dünyada var olan bütün insanların iznini bekleselerdi - doğa bütün insanların olduğuna göre- hiçbir zaman sağlanamayacak bir anlaşmayı bekleyene kadar açlıktan ölürdü.

Bingoooo!!! Gördüğün gibi tamamen zorunluluk... Hak değil...

Toplayıcılık ve avcılık kendisine doğrudan doğruya bazı besinler üzerinde mülkiyet hakkını tanımıştır. Sonra insan tarımı keşfetmiş ve bu da toprağın -yani taşınmaz mal- mülkiyetini kendisine sağlamıştır. Nüfus olarak çok düşük bir sayıda oldukları için herkes kendi gücünün yetebileceği kadar taşınmaz malı sahiplenmiş ve dünya bu nüfusa göre oldukça büyük olduğu için herhangi bir huzursuzluk çıkmamıştır. Bu ilk ilkel kabilelerde komünal iş bölümü düzeni, toprağın özel mülkiyete alındığı gerçeğini değiştirmez.

Komünal toplumlarda avcılar avladıklarını tüm kabile üyeleriyle paylaşırlardı. Kabile üyelerinden herhangi biri ''ben daha yetenekliyim, bugünkü avların yarısı benim'' demezdi! Toprağın özel mülkiyete alındığını söylemene hiç değinmiyorum...

Tarım alanında ve özel becerisini kullanarak başka aletler tasarlayanlar genelde bunları takasta kullanmışlar ve hiçbir zaman yüksek derecede bir sermaye birikimi elde edememişlerdir. Çünkü takas sisteminde bir şey alabilmeniz için bir şeyinizden de feragat etme durumundasınız. Yüksek sermaye birikiminin sağlanması paranın bulunmasıyla olmuş

Prekapitalist dönem toplumlarda servetin temel kaynağı ticaret değil; yağma/işgal ve fetih hareketleriyle bu bölgelerden alınan haraçların merkezde toplanmasıdır.

ve para ticari sisteme müthiş bir pratiklik kazandırmış ve bu sistemi çok daha işlevsel hale getirmiştir. İnsanların topluluklar halinde yaşaması ve daha geniş kesime hitap etmesi beraberinde sermayeyi artırmak isteyenlerin, bu işlerinde işçileri kullanmasıyla yeni bir yöntem kazanmıştır.

İşçiler değil, köleler/serfler...

Artık gerekli yaratıcılığa ve beceriye sahip olmayan insanlar 'para kazanma' gibi bir hakkı elde edebilmişlerdir. Çünkü bu insanlar iş güçlerini belirli bir miktar ücret - daha öncesinde besin- vs karşılığında işverenlere satmaya başlamışlardır.

Tabi, mesela 1400lü yıllarda girişimci ruhlu zeki adamlar ticaret ve üretim sayesinde olağan üstü zenginleşir ve para kazanırdı :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 132
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Dogmaları attığın an durumu temellendirmiş mi oldun? Peki bu durumda neden herkes altruist olmak durumundaymış, neden toplumun çıkarı gözetilmek durumundaymış? Öyleyse güçlünün her şeyi yapma hakkı vardır demiş oldun.

Oyy oyyy, sayın Albatross bakıyorum da özel mülkiyeti inkar etme adına yaşama hakkının bile olmadığı sonucuna vardınız. Durun bakalım, daha neler duyacağız.

tarihinde BlackSail tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yaşama hakkı mı? Peki nerde o hak? İnsanın dışında ve ötesinde hangi hak vardır? Nasıl temellendireceksin yaşama hakkını nesnel olarak? Doğada yaşama hakkı var mıdır? Yaşam için zorunlu gördüğün yerde yersin/öldürürsün... Peki bunu sosyalistler yaparsa? hayır, yaşam hakkı deme sakın; nerde o hak!!!?? Doğada yaşam için zorunlu olanlar dışında hiçbir şey yoktur, her şey zorunluluktan doğar/evrilir.

İnsanların evrensel çıkarları vardır, bu gerçeği temel alarak sosyal hayatta hüküm sürmesi gereken kurallara ulaşabilirsin. Haklar da zorunluluktan doğar.

Doğada hak diye bir şey yoktur, yalnızca zorunluluklar vardır. Bitkiler milyonlarca yıl süren evrimlerinde zorunluluklar ve şartlardan ötürü mevcut yaşam formlarına sahip olmuşlardır. Canlılığın yaşama için mücadele vermesi hak değil zorunluluktur. Bir arslan acıktığı zaman körpecik ceylan yavrularını yer afiyetle. Bir insan da denizde avladığı balıkları. Ne aslan avladığı ceylanın ''yaşam hakkı''nı düşünür ne de insanlar afiyetle mideye indirdiği balığın... Hani nerde hak?

Sizler "hak" nedir bilmiyorsunuz. Hayvanların(goril vb. birkaç türün hakları olabileceği savunulabilir, ama genel açısından konuşuyorum), bitkilerin falan hakkı olmaz. Hak sahibi olabilmen için, hak kavramını kavrayabilmen gerekir öncelikle, zira haklarla birlikle sorumluluklar da geliyor. Mesela sen başkalarının haklarını ihlal ettiğin ölçüde haklarından feragat etmiş sayılırsın.

Hak kavramını tanımıyor olabilirsiniz, ama mülkiyet hakkı olmadan "işçiler sömürülüyor", "doğa herkesin" falan demeniz komik kaçıyor. Hele "iş bulma hakkı", "beslenme ve sağlık hakkı" falan dendiğinde çok gülüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dogmaları attığın an durumu temellendirmiş mi oldun? Peki bu durumda neden herkes altruist olmak durumundaymış, neden toplumun çıkarı gözetilmek durumundaymış? Öyleyse güçlünün her şeyi yapma hakkı vardır demiş oldun.

Oyy oyyy, sayın Albatross bakıyorum da özel mülkiyeti inkar etme adına yaşama hakkının bile olmadığı sonucuna vardınız. Durun bakalım, daha neler duyacağız.

Yaşam hakkına hak derken ''parasız eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğe'' nasıl hak değildir diyeceksin peki? Hak dediğin şey tamamen insanla birlikte varsa, birine vardır derken birine nasıl yoktur diyeceğiz. Neticede yaşam hakkı da bizim genel bir kabulümüzdür, doğada öyle bir hak yoook! Peki yaşam hakkını kabul edip örnek verdiklerimi reddetmeni nasıl temellendireceksin?

Sana basit bir soru sordum: Bana sınırları, ülkeleri, sahiplikleri temellendir! Kim kime ne bedel ödemiş? Bence içinden çıkamıyacağın konulara girme Black, yahut her kimsen :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşam hakkına hak derken ''parasız eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğe'' nasıl hak değildir diyeceksin peki? Hak dediğin şey tamamen insanla birlikte varsa, birine vardır derken birine nasıl yoktur diyeceğiz. Neticede yaşam hakkı da bizim genel bir kabulümüzdür, doğada öyle bir hak yoook! Peki yaşam hakkını kabul edip örnek verdiklerimi reddetmeni nasıl temellendireceksin?

Parasız eğitim ve sağlık diye bir hak olduğunu da nereden çıkardın? Eğitim ve sağlık insanların bilgi ve becerilerini kullanarak sahip oldukları bazı olgulardır, bunu da senin hizmetine bedava sunmak gibi bir yükümlülük yoktur.

Sana basit bir soru sordum: Bana sınırları, ülkeleri, sahiplikleri temellendir! Kim kime ne bedel ödemiş? Bence içinden çıkamıyacağın konulara girme Black, yahut her kimsen :)

Devlet hiçbir şeye hakim değildir. Devlet denen kavram sadece insanların birbirlerinin haklarına müdahale etmemesini sağlayan ortak bir sözleşmenin ortaya çıkardığı durumdur.

tarihinde BlackSail tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsanların evrensel çıkarları vardırbu gerçeği temel alarak sosyal hayatta hüküm sürmesi gereken kurallara ulaşabilirsin. Haklar da zorunluluktan doğar.

Nedir o evrensel çıkarlar? Nerde ne şekilde bulunur? Evrensel çıkar diye bir şey olsa dünyada bin parçalı devletler, savaşlar ve ölümler mümkün olurmuydu? Sana ''ulusal çıkar'' acep bu evrenselin neresine denk gelir diye sorsam ne cevap vereceksin? Dünyaca milyon parçalı ve kallavi bir eril iktidar vardır... İktidarın olduğu yerde evrensellik yoktur.

Sizler "hak" nedir bilmiyorsunuz. Hayvanların(goril vb. birkaç türün hakları olabileceği savunulabilir, ama genel açısından konuşuyorum), bitkilerin falan hakkı olmaz.Hak sahibi olabilmen için, hak kavramını kavrayabilmen gerekir öncelikle, zira haklarla birlikle sorumluluklar da geliyor. Mesela sen başkalarının haklarını ihlal ettiğin ölçüde haklarından feragat etmiş sayılırsın.

Mevcut olanın ilahi ve sarsılmaz gerçekliği midir hakların ihlal edilmemiş hali? Mesela sen Kürdlerin bağımsızlık hakkını savunbiliyor musun bu engin hak kavramınla? Kürtlerin özgür ve bağımsız bir ülke hakkını bir kenara bırak, yalnızca anayasada ''kollektif haklar'' bağlamında bile tanınmasına evet diyebilir misin? İktidarın ve eril gücün hala tek geçer akçe sayılıp sözünü ettiklerinin retorikten öteye pek gidemediği bir dünyada sorumluluk ve ihlal kelimeleri de ilüzyonun ötesine geçemeyen muğlaklıklardır yalnızca.

Hak kavramını tanımıyor olabilirsiniz, ama mülkiyet hakkı olmadan "işçiler sömürülüyor", "doğa herkesin" falan demeniz komik kaçıyor. Hele "iş bulma hakkı", "beslenme ve sağlık hakkı" falan dendiğinde çok gülüyorum.

Doğal kaynaklar ya hiçkimsenindir yahut herkesindir. Hiçkimsenin malıysa bunlardan herkesin yararlanabileceği imkanlar yaratılır. Herkesin malıysa o vakit orda orman kanunları geçer ve elime geçtiğin anda yaşamın insafıma kalır. Zorunluluk budur işte... Orman kanunun evrimleşmiş hali...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizler "hak" nedir bilmiyorsunuz. Hayvanların(goril vb. birkaç türün hakları olabileceği savunulabilir, ama genel açısından konuşuyorum), bitkilerin falan hakkı olmaz.

Keşke bunu blaksail bitkilerin yaşama hakları üzerinden mülkiyet hakkını temellendirmeye çalışırkende öne sürseydiniz. Ama sizin için o durumda pek bir öneminin olduğunu sanmıyorum. Liberalizm doğrulansın ne şekilde olursa olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Parasız eğitim ve sağlık diye bir hak olduğunu da nereden çıkardın? Eğitim ve sağlık insanların bilgi ve becerilerini kullanarak sahip oldukları bazı olgulardır, bunu da senin hizmetine bedava sunmak gibi bir yükümlülük yoktur.

Öyleyse orman kanunlarına döneriz ve senin yaşam hakkının garantisi ne diye sorarım? :) Ben neden ''devlet'' denen bir kurumsallaşmanın varlığını tanımak zorundayım ve sınırların/mülklerin bedelleri ne diye tekrar tekrar ve tekrar sorarım? :)

Devlet hiçbir şeye hakim değildir. Devlet denen kavram sadece insanların birbirlerinin haklarına müdahale etmemesini sağlayan ortak bir sözleşmenin ortaya çıkardığı durumdur.

Dünyada herhangi birinin hakkına müdahale etmeyen devlet yoktur... Gerisi retorikten öteye gitmez... Paşa gönlüne uyarsa devleti yok edelim önce, böylece sorunun çözümüne ilişkin radikal bir adım atmış oluruz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Keşke bunu blaksail bitkilerin yaşama hakları üzerinden mülkiyet hakkını temellendirmeye çalışırkende öne sürseydiniz. Ama sizin için o durumda pek bir öneminin olduğunu sanmıyorum. Liberalizm doğrulansın ne şekilde olursa olsun.

trustedyou işin gücün kıvırmak, kaçmak. Bir şey de anlamıyorsun. Burada hayvan ve bitkilerin insan karşısında hakları olmadığını belirtiyoruz. Sense bir benzetmeyi iyice çarpıtarak saçmalamaya başladın. Söylediğin her şeyi çürüttük, itirazların varsa buyur dedik; ama işin gücün bi laf atıp kaçma. Eee hani sen Adam Smith'in görüşlerine bile şüpheyle yaklaşıyordun, neden kendi görüşlerine şüpheyle yaklaşıp bir an için yanlış olabileceğini de düşünmüyorsun?

Şimdi ne diyeceksin, sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor mu? :lol:

tarihinde BlackSail tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlaşılan sen çok fight club izliyorsun etkisinden kurtulamamışsın :D. Sen beni boşver albatrosa cevap ver.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok canım, ben Mortal Kombat'ın etkisinde kaldım. Sen 5348523221 tane fight club avatarı kullandığına göre etkisinde kalan sen olmalısın :)

Olayı kişiselleştirme çabanı anlıyorum. Ama lütfen açtığın başlığı proveke etme. Kendi açtığın başlığa kendin saygı göster. Bak albatros ne güzel argümanlarla gelmiş, hadi işte tartış, daha neden bana sarıp duruyorsun ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olayı kişiselleştirme çabanı anlıyorum. Ama lütfen açtığın başlığı proveke etme. Kendi açtığın başlığa kendin saygı göster. Bak albatros ne güzel argümanlarla gelmiş, hadi işte tartış, daha neden bana sarıp duruyorsun ki?

Sen burda 1000 tane suçlamada bulunup eli ayağı düzgün bir şey ortaya koyamazsan, buyur gel dediğimizde kaçıp gidersen, sonra onun bunun iletisinden alıntı yapıp vur-kaça girişirsen ben de olayı kişiselleştiririm.

tarihinde BlackSail tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nedir o evrensel çıkarlar? Nerde ne şekilde bulunur?

Tüm insanların ihtiyaçları var. Yeme, içme, barınma, ısınma gibi şeylerden tut eğlenme gibi şeylere kadar var. Peki bunlar insan eylemi olmadan, kendi kendilerine karşılanıyorlar mı? Karşılanmıyorlar. Demek ki insan yaşayabilmek ve de yaşam şartlarını iyileştirmek için belirli eylemlerde bulunmak zorunda. İnsan hak ve özgürlükleri dediğimiz kavram da bu eylemlerde bulunma özgürlüğünü garanti altına alan, sosyal ilişkileri düzenleyen kavramlar.

İnsanların yaşamalarını ve yaşamlarını devam ettirecek eylemlerde bulunmalarını engelleyecek dış faktörler olabilir. Bunları da doğal faktörler ve de insan müdahaleleri olarak ikiye ayırabiliriz .

Doğal faktörlere seni hasta edecek virüs ya da mikroptan tut sana saldıracak bir hayvan, zehirli bir bitki, üstüne düşecek yıldırım vb. her şeyi dahil edebiliriz. Eğer yaşamak istiyorsak, bunlarla mücadele etmek dışında bir seçeneğimiz yok, zaten mücadele de ediyoruz. Zararlı hayvanlara karşı ilaçlama yaparız, avlarız, yıldırımdan barınaklarımızı koruma adına paratoner yaparız, soğuktan korunmak için kalın giysiler üretir ve giyeriz vs. ve bu şekilde yaşamımızı devam ettirme amacı ile doğa ile bir anlamda mücadele ederiz. Bu doğal dediğim tüm faktörlerin bir ortak noktası da hiçbirinin kuralları anlama, bunlara uyma, ahlaki seçimler yapma gibi yetenekleri olmaması. İnsanlarda ise bu yetenek var. Bu yetenek sosyal hayatı düzenlemekte kullanılabilir. Nasıl düzenleyeceğimiz sorusuna da gerçekliğe bakarak ve de aklımızı kullanarak cevap verebiliriz.

Bir insanın diğer insanlarla beraber yaşadığı bir ortamda hayatını idame etmek için yapması gerekenleri yapabilmesi için belli temel özgürlüklere sahip olması gerekir. Negatif özgürlükler diye adlandırılan şeyler de bunlar. Biri bana fiziksel olarak zarar verirse, yaşayamam. Biri aklımın ve çalışmamın ürünlerine gelip el koyarsa, yine yaşayamam. İnsanın hayatta kalmakta, yaşam şartlarını iyileştirmekte vs. kullandığı temel vasıtalar bellidir; bedeni, düşünceler ve de eylemleri. İnsan bunların sahibi değilse, yaşamak için eylemde bulunma özgürlüğü yok demektir. İnsan yaşamak için aklına ihtiyaç duyuyorsa, aklını kullanmasının kaba kuvvetle engellenmesi, insanın yaşamını idame etmesi için ihtiyaç duyduğu özgürlüğe sahip olmadığı anlamına gelir, aklını kullanmasına izin verilmeyen insanın yaşama araçlarından biri elinden alınmıştır.

Özgürlükler konusundaki bir başka önemli nokta da şudur, herkesin sahip olması gereken özgürlüklerden bahsediyorsak bu özgürlüğün pratik olarak mümkün olması gerekir, yani bir anlamda herkesin aynı anda sahip olabileceği, temel insan çıkarlarını gözeten özgürlükler nelerdir diye düşünüyoruz.

Aklımızı kullanarak, gerçekliğe bakarak evrensel insan çıkarlarını temel alan kurallara ulaşabiliriz. Yukarıda olayı kısaca anlatmaya çalıştım, gerekirse başka bir zaman daha detaylı incelerim.

Evrensel çıkar diye bir şey olsa dünyada bin parçalı devletler, savaşlar ve ölümler mümkün olurmuydu? Sana ''ulusal çıkar'' acep bu evrenselin neresine denk gelir diye sorsam ne cevap vereceksin? Dünyaca milyon parçalı ve kallavi bir eril iktidar vardır... İktidarın olduğu yerde evrensellik yoktur.

"Evrensel çıkarlar var" demek, "tüm çıkarlar evrenseldir" demek değildir. Acele etme, bir karşındaki ne yazmış oku, sonra cevap verirsin.

Mevcut olanın ilahi ve sarsılmaz gerçekliği midir hakların ihlal edilmemiş hali? Mesela sen Kürdlerin bağımsızlık hakkını savunbiliyor musun bu engin hak kavramınla? Kürtlerin özgür ve bağımsız bir ülke hakkını bir kenara bırak, yalnızca anayasada ''kollektif haklar'' bağlamında bile tanınmasına evet diyebilir misin? İktidarın ve eril gücün hala tek geçer akçe sayılıp sözünü ettiklerinin retorikten öteye pek gidemediği bir dünyada sorumluluk ve ihlal kelimeleri de ilüzyonun ötesine geçemeyen muğlaklıklardır yalnızca.

Hakların ihlal edilmediğini kim söyledi?

Kollektif hak diye bir şey tanımıyorum. Türklerin Kürtlerden, kadınların işçilerden farklı hakları yoktur. Haklar en küçük azınlık olan bireyde başlarlar. :)

Doğal kaynaklar ya hiçkimsenindir yahut herkesindir. Hiçkimsenin malıysa bunlardan herkesin yararlanabileceği imkanlar yaratılır. Herkesin malıysa o vakit orda orman kanunları geçer ve elime geçtiğin anda yaşamın insafıma kalır. Zorunluluk budur işte... Orman kanunun evrimleşmiş hali...

Yaşamamız için doğal kaynakları kullanmak durumundayız, yaşam şartlarımızı iyileştireceksek daha fazla kullanmak durumundayız. Bunun için de bu kaynakları sahiplenmemiz gerekir. Hiçkimsenin malı otomatik olarak ne bir kişinin, ne bir topluluğun ne de herkesin malı olur. Mülkiyet nasıl ortaya çıkar, nasıl ortaya çıkarsa bu meşru olur, nasıl el değiştirirse meşru olur vb. sorular elbette sorulabilir, bunlarla ilgili tartışılabilir. Bunlar forumda zaten defalarca tartışıldılar. Onlara bir göz at.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen burda 1000 tane suçlamada bulunup eli ayağı düzgün bir şey ortaya koyamazsan, buyur gel dediğimizde açıp gidersen, sonra onun bunun iletisinden alıntı yapıp vur-kaça girişirsen ben de olayı kişiselleştiririm.

Bak albatros ortaya koymuş işte neden cıvıtıyorsun başlığı. Tartış ne güzel argümanlar ileri sürmüş. Ortaya bir şey koyamıyorsun diye olayı kişiselleştirmenin bir alemi yok ki, bu senin art niyetini gösterir ancak. Vur kaç yaptığım yok, ben Astura söyledim, seninle alakalı bir durum yok orada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyleyse orman kanunlarına döneriz ve senin yaşam hakkının garantisi ne diye sorarım? :) Ben neden ''devlet'' denen bir kurumsallaşmanın varlığını tanımak zorundayım ve sınırların/mülklerin bedelleri ne diye tekrar tekrar ve tekrar sorarım? :)

Albatross, sırf muhalefet olma için, marjinal durmak için saçma sapan söylemlerde bulunuyorsun. Sen de herkes kadar yaşama hakkına saygı gösteriyorsun ve bunun korunmasını istiyorsun. Ortaya bir iddia attın ya illa onunla çelişmemek için hislerini ifade etmiyorsun. Her insan yaşama hakkına (kendi) saygı duyar ve bu da sonunda bir mutabakatla güvence altına alınır.

Dünyada herhangi birinin hakkına müdahale etmeyen devlet yoktur... Gerisi retorikten öteye gitmez... Paşa gönlüne uyarsa devleti yok edelim önce, böylece sorunun çözümüne ilişkin radikal bir adım atmış oluruz...

İnsanlar yeteri kadar gelişebilirse, tepelerinde bir güç olmadan birbirlerinin haklarına saygı duymayı öğrenebilirlerse bu mümkün olabilir; ama şu anki ortalama insan seviyesinin yerlerde olduğunu ve bunun mümkün olmadığını biliyorsun. Orman kanunları istiyorsan git ormanda zebralarla falan yaşa ciğerim :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Keşke bunu blaksail bitkilerin yaşama hakları üzerinden mülkiyet hakkını temellendirmeye çalışırkende öne sürseydiniz. Ama sizin için o durumda pek bir öneminin olduğunu sanmıyorum. Liberalizm doğrulansın ne şekilde olursa olsun.

Sen o noktada zaten itiraz yapmıştın, ben de tartışmanıza karışmayayım dedim.(bu arada "sizli bizli" mi olduk dostum? :) )

Blacksail anladığım kadarıyla bitkiler için mülkiyet söz konusu diye bizler için de mülkiyet hakkı söz konusu dememiş zaten.

Özel mülkiyet insandan çok önce zaten doğada var olan bir durumdur. Yaşamak için bir bitki köklerini toprağın derinliklerine salarak, o toprağı sahiplenmek ve böylece yaşamını sürdürmek durumundadır. Bitkinin yaşama hakkı ona doğrudan mülkiyet hakkını da sağlamış olmaktadır.

Bitkilerin yaşam hakkı olduğu noktasında yanılıyor, ama verdiği örnek yine de güzel bence. Yaşayan her canlının doğadaki kaynakları yaşamının gereksinimlerini karşılama adına sahiplenmesinin bir zorunluluk olduğunun altını ne kadar çizsek az. Mülkiyet hakkının temellerinden biri de budur. En temel soru şu: Yaşayacak mısın? Cevabın evet ise, yaşam ve mülkiyet gibi haklara sahip olman gerekir. Bitkiler, hayvanlar, rüzgar vs. hak nedir anlamaz, bu temelde hareket edemez. Ama insanlar edebilirler. Bu nedenler haklar ancak sosyal bağlamda anlam kazanırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen o noktada zaten itiraz yapmıştın, ben de tartışmanıza karışmayayım dedim.(bu arada "sizli bizli" mi olduk dostum? :) )

Yok asturcuğum ben sadece yanlış anlaşılmaya yer vermemek için nezaket amaçlı öyle konuştum :D. Yoksa seni severim bilirsin ama böyle ucuzluklarla kapitalizmin doğrulanmaya çalışılmasına biraz olsun tepki göstermeni beklerdim. Güzel yazmışsından öte biraz daha eleştirel olmanı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

- doğa bütün insanların olduğuna göre-

Tamam blacksail, bunu öne sürdükten sonra doğal kaynakların, hatta arazilerin vs. sahiplenilmesini nasıl açıklayacaksın merak ediyorum. Hadi bakalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...