Jump to content

'Komüniste kız vermek haram'


Recommended Posts

öyle ateist oldum demekle ateist olunmaz kaldıki o kızın ateist olmanı istemesinede şaşırrdım bu isteyerek değil okuyarak tartışarak yapılır öyle birgün karar verip ertesi gün ateist olamazsın

Neden ki Allah'ıkabul etme ol sen de ateist bu kadar basit. Müslüman ve inanan olmak için biraz terlemek gerekir İşte ateistler bu zahmetten kurtulmak için güya kolay olan yolu tercih ederek rahatlamak istiyorlar. Ama mantıkları ve akılları ise onları sürekli balyozlarla döğüp duruyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 66
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

sizin türk aile yapısından haberiniz yok galiba.

suçu türklüğe atma bu islamın getirdiği birgelenek islamdan önce türk kızlarının erkeklerini seçme hakları vardı kendi kadını alınıp satılan bir mal gibi gören arap dinin rezilliklerini türklüğe mal etme

T

ÜRK AİLESİNİN ÖZELLİKLERİ VE AİLEDE KADININ YERİ:

Türk ailesi, yukarıda bahsedilen toplumların hemen hemen hepsinde görülen geniş aile tipinde değil, küçük aile tipindeydi.. Küçük aile tipi olması, kadının aile içindeki statüsünün

artmasını sağlıyordu. Aile ilk zamanlar maderşahi(anayı esas alan topluluk anlayışı) bir özellik göstermiştir. İyi Oza(ana Batını) olarak adlandırılan bu ailede, Türkler avcılıkla geçinmekteydi ve Göçebe yaşayan diğer toplumlardan iç güvey damat almaktaydılar. Daha sonraları bu aile şekli, kan akrabalığı esasına dayanan pederşahi aile tipine dönüşmüştür. Fakat diğer topluluklarda görüldüğü gibi sultaya(cebir, zor) dayanan bir pederşahilik değil, velayete (dost, yardımcı) dayanan bir baba hukuku vardı. Tek evlilik görülürdü. Hükümdar ailesinde siyasi sebeple birden fazla evlilik de mevcuttu. Ölen kardeşin dul kalan zevcesi ile evlenme(leviratus) suretiyle de, hem dul kalan kadın, himaye edip hayatını teminat altına alıyorlardı; hem de aileden ayrıldığı takdirde kendi malını alıp gideceği için, aile mülkünün parçalanmasını önlüyorlardı. Ailede kadının özel mülkiyeti vardı. Kız çocukları evleneceği kişiyi kendisi seçerdi. Bu, ailede ferdi hürriyet hakkının da bulunduğunun işaretidir. Babadan sonra aileyi, anne temsil ederdi. Bunun için ananın yeri, babanın diğer akrabalarından önce gelirdi. Ailede kararlar, herkesin fikri sorulduktan sonra alınırdı. Ailede erkek ve kadında bulunan en büyük vasıf, sadakatti. Bu vasıf, yabancı kadın ve erkeklerin de takdirini toplamaktadır. Erkek ve kadın, zinadan şiddetle kaçınırlardı. Zina ihanetti ve kanunlar ihaneti hoş görmezdi. Kocalar karılarına, "görklüm"(güzelim) diye hitap ederlerdi. Kadın bakımına büyük özen gösterirdi. Giydikleri elbiseler, diğer toplumlarda moda olurdu. (Hazar Prensesi çiçek´in, 8. asırda Bizans sarayına gittiği zaman giydiği Türk tipi imparatoriçe elbisesinin moda olması, bunun bir örneğidir.)

[--pagebreak--]

TÜRKLERİN YAZILI VE SÖZLÜ EDEBİYATINDA KADIN:

Milletimizin yüksek inanışlarını, ruhunu, ahlak anlayışlarını gösteren destan ve efsaneler, atasözleri gibi edebi eserlerde kadının yerine bakmak gereklidir. Çünkü edebi eserler, toplumların düşünüş tarzlarının en güzel ve en belirgin örnekleridir.

Destan ve efsanelerde kadın, çoğu kez, insan üstünde bir varlık olarak karşımıza çıkar. Yaratılış Destanında, Tanrıya yaratma ilhamını veren Ak Ana, ışıktan bir kadın hayalidir. Oğuz Kağanın ilk karısı, ortalığı karanlık bastığı zaman, karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktı. Uygur Destanında Böğü Han, semavi bir ışıktan doğmuştu. Aynı Böğü Kağana dünyanın hakimiyetini kuracağını bir kız söylemişti. Böğü Kağan bundan sonra seferler yaparak dünya hakimi olmuştur. Destan kahramanları, karısının veya hemşiresinin sadakati sayesinde ölümden kurtulurlardı. Duha Koca oğlu Deli Dumrul hikayesinde olduğu gibi.) Dede Korkut hikayelerinde, Bay Bican´ın beylere, Allah´tan bir kız evlat vermesi için dua ettirmesi, sanırım diğer toplumlarla Türk inanışının farkı bakımından mukayese olur. Dirse Ghan oğlu Boğaç Han destanında, karısına, "Beri gel başımın bahtı, evimin tahtı" hitabıyla, evladı olmadığından dolayı suçun karısında mı, kendisinde mi olduğunda karara varmalarını istemesi, çocuk yapmadığı halde kadının statüsünden bir şey kaybetmediğini gösteriyor.

Wambery, gerek kadınlar, gerekse erkekler için ahlaksızlık ifadesi olan kelimelerin Türk dilinde bulunmadığını, daha sonraki çağlarda Farsça ve Arapça´dan geçtiğini belirtmiştir. Gerçekten de, Türk dilinde özellikle kadınlara, hep güzel unvanlar verilmiştir.. Yün-çü, Divan-ı Lugat-ı Türk´te, inci manasına gelen ve Hun imparatoriçelerine verilen bir isimdir. Hazarlar prenseslerine, Türkçe çiçek adını veriyorlardı.

Türkçe´de, kendisine kuvvet kapsamlı anlamlar vereceğimiz konunun başına "Ana"sözcüğünü oturtmak olayı vardır. (Anavatan, Ana damar, Anayurt örneklerinde görüldüğü gibi) Eski Türkler ise, ana kelimesini önce kullanarak, "ana-baba" derlerdi. Dede Korkut´ta buna "ana-ata"denirdi.

Çin´de ise, baba öne alınır ve "baba-ana" denirdi.

Ata sözlerimiz de, Türk kadınına verilen değeri gözler önüne sermektedir.

Ana hakkı ödenmez.

Kadın erkeğin eşi, evin güneşidir.

Yuvayı dişi kuş yapar.

Kadını eve bağlayan altın şakırtısı değil, beşik gıcırtısıdır.

Fransız yazarı Quitard´ın derlediği Fransız atasözlerinde ise, Türk ve Fransız toplumlarındaki kadın anlayışı farkını görüyoruz.

Şeytanın yapmadığını kadın yapar.

İyi kadın demek, kafası olmayan kadın demektir.

Bir kadın da bir takvim de ancak bir yıl işe yarar.

Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratılmıştır. V.b...

Türk erkeğinin bu güne kadar, geleneklerinde yerleşmiş çok aziz ve kutsal saydığı üç varlığı vardır: At, Avrat, Pusat...

Türkler, kadına duydukları saygıyı ve kadının yüceliğini, altay dağlarının en yüksek tepesine Kadın başı adını vermekle belirtmişlerdir. Türklerin İslamiyet öncesi inanışlarında tabiat kuvvetlerine inanmanın da olduğunu söylersek, yukarıda yaptıkları olayın önemi daha da belli olur. Bu bölümü, bir Uygur türküsü ile bitirmek istiyorum:

"Ayıpsız kadına erkek,

boynunu eğmek gerek.

Öyle dürüst bir insan ile,

Hayat sürmek gerek.

Bu ebedi bir gerçektir ebedi,

Daha ne demek gerek."

İBNİ FAZLAN SEYAHATNAMESİNDEN BİR KAÇ KESİT

Türkler, zina diye bir şey bilmezler. Böyle bir suç işleyen birini ortaya çıkarırlarsa onu iki parçaya bölerler. Şöyle ki: Bu kimseyi, iki ağacın dallarını bir yere yaklaştırarak bağlarlar. Sonra da bu dalları bırakırlar.

Dalların eski durumuna gelmesi neticesi, o kimse iki parçaya bölünür."

Kutlıklarda da zina eden kadın ve erkeği yakarlardı.

Göktürklerde sağlam bir aile hayatı vardı. "Fuhuş nedir bilmezlerdi.

Evli bir kadına tecavüzün cezası idamdı. Bir genç kıza tecavüz ise, genç kız evlenmeyi kabul etmezse aynı ceza ile karşılık görürdü. Hırsızlık yapan, çaldığının on mislini ödeyecek serveti yoksa hürriyetini kaybeder, esir olarak satılırdı.

Fuhşun yasak olduğu, zina edenlerin en ağır şekilde cezalandırıldığı bir yerde muhakkak ki iffetin derin bir manası vardır. Nitekim eski bir inanışa göre kadınlar doğum yapacağı zaman imdatlarına koşan Ayzıt adında bir doğum tanrıçası olduğu kabul edilirdi. Ayzıt´ın hiç müsamaha kabul etmeyen bir şartı vardı: İsmetini muhafaza etmemiş olan kadınların yardımına, ne kadar yalvarırlarsa yalvarsınlar ve ne kadar kıymetli kurbanlar ve hediyeler

takdim ederlerse etsinler, bir türlü gelmezdi "Bu misaller bize gösteriyor ki, Müslüman olmadan önce bile. Türklerde, cahiliyet Arapları ve Hıristiyanlık sonrası Avrupa milletleri ile mukayese edilmeyecek şekilde sağlam bir iffet ve namus anlayışı vardı. Bu anlayışın onların sadece örf ve adetlerinden doğan sosyal bir ahlak olduğu söylenemez; zira Ayzıt´ın iffetsizliğe müsaade etmemesi, kadını iffetli olmaya iten tamamen dini bir motiftir. Onların diğer milletlerinden tamamen farklı olarak fuhuş bataklığına düşmelerine mani olan otorite, İslamiyet ten önce kabul ettikleri Budizm, Brahmanizm, Mani ve Zerdüşt dinleri ile Şamanizm´den kalan inançların oluşturduğu bir milli ahlaktır. Daha sonra İslamiyet Türk kadınının şahsiyetine yakışmayan mezkur pürüzleri törpüleyecek, onu gerçek iffet anlayışına sahip kılarak layık olduğu üstün değere kavuşturacaktır."

[--pagebreak--]

GERÇEK HAYATTA KADIN:

Kadın, erkeğin her türlü faaliyetlerine iştirak ederdi. Siyasi ve idari faaliyetlerinde, en üst kademelerde bulunurlardı. Örnek vermeye, Orhun kitabelerinden başlamak istiyorum.

"Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, annnem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış olarak" ifadesiyle, Türk Milletine kurtarıcı olarak ylnız Kağanın değil, Kağan-hatun ikisinin gönderildiğini belirtmektedir. İdari hayatta bu ikili, devlet yönetiminde her zaman beraberdi. Nasıl ailede kararları, karı-koca alıyorsa, devlet idaresinde de kararları, hatun-kağan alıyorlardı. Kağanlar, yabancı devlet elçilerini hatunla birlikte kabul ederdi. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde hatun, hakanın solunda oturur, siyasi, idari, askeri konulardaki görüşmeleri dinler, fikrini beyan ederdi. Harp meclisine bile katıldıkları olurdu. Hatunların hükümdar Kut´una sahip oldukları kabul edilirdi. Bu yüzden ,hükümdar Kut´una sahip kadın anlamında "Terken" unvanına sahip olurlardı. Orhun kitabelerindeki "Umay gibi anam Hatun´un Kut´una küçük kardeşim er oldu." ifadesi, bu görüşü doğrular. Hükümdar buyrukları, "Hakan ve hatun buyuruyor ki" ifadesiyle başlıyordu. Attala´nın hatunu Arıkan örneğinde görüldüğü gibi, Terkenlerin, kendilerine ait ikta vilayetleri, bunları idareye memur divan teşkilatları, askerleri ve kendi hazinelerine akan mühim gelirleri vardı. Hatunlar gerektiğinde, devlet idaresini tek başlarına da yönetiyorlardı. Arap istilası sırasındada, oğlu Tuğ-Şad küçük olduğu için, anası Hatun, on beş yıl Buhara hükümdarı olarak tahtta kalmıştır. Bu süre içinde Araplarla savaşta bulunmuş, Çinlilerle de barış antlaşması imzalamıştır.

Hatunlar, siyasi işlere baktıkları gibi, adli işlere de bakıyorlardı.

Uygurlar V11. asırda, devletlerini kurmadan önce, reisleri Alp İlteber savaşlarla meşgul olurken, anası Uluğ Hatun, ihtilaf ve davalara bakıyor; kanunlara tecavüz edenleri şiddetle fakat adaletle cezalandırıyordu. Bu sayede Uygurlar arasında nizam kurulmuş oluyordu.

Türk cemiyet hayatında kadın, bütün faaliyetlere serbestçe katılıyordu.

Bunun sebebi, kadına yönelik suçların en ağır şekilde cezalandırılmasıydı.

Fuhuşum meçhul olduğu bu cemiyette, ırza tecavüzün cezası ölümdü. Bu yüzden, kadın, hayatın her safhasında rahatlıkla yer alabiliyordu. Töreyle, kendisine yönelecek en hafif suç bile, büyük bir şiddetle cezalandırılıyordu. Böyle olunca, kadın erkeğiyle birlikte vatan müdafaası da dahil olmak üzere tüm faaliyetlere katılıyordu. Bu özgürlük ortamında, iffet ve saygınlığın en üst noktasına çıkıyorlardı. Türk ülkelerini ziyaret eden Marko Polo, İbn Batuta, İbn Fadlan gibi gezginler, bunları doğrular bilgiler vermektedir.

SONUÇ

Bütün bu bilgilerin ışığında şunları söyleyebiliriz ki; Türk kadını, başka hiçbir millette görülmeyecek şekilde bir değere sahipti.

Bugün kadın hakları konusunda canını veren La Cambe, Ronald, de Gouges, Fransızlar için gurur kaynağı olabilir Hindiler İndra Gandhi ile, Siyonistler Golde Mair ile, İngilizler Margaret Thatcher, Arjantin İsabelita Peron ile öğünebilir;; fakat, onların öğündükleri mertebeye, Türk kadını, asırlar öncesinde zaten sahipti. Avrupa´da ve Amerika´da, 19. yüzyılın ikinci yarısında sahip oldukları vatanlarını müdafaa hakkına, Türk kadını doğuştan sahipti. O yüzden, Türk kadınının "feminizm" gibi akımlara itibar etmesine gerek yoktur. Toplumumuzda görülen kadın karşıtı olaylar, Türklüğünün şuuruna varmamış olan insanlar tarafından yapılan olaylardır.

Türk insanı, yeniden maneviyatına döndüğü zaman, Türk kadını da, layık olduğu yeri bulacaktır. Türk kadını üzerine yapılan araştırmalar, kadın-erkek eşitliği üzerine değil, kadın-erkek birliği üzerine kurulmalıdır.

alıntıdır

Link to post
Sitelerde Paylaş
suçu türklüğe atma bu islamın getirdiği birgelenek islamdan önce türk kızlarının erkeklerini seçme hakları vardı kendi kadını alınıp satılan bir mal gibi gören arap dinin rezilliklerini türklüğe mal etme

şapşal herif.seçme hakkı derken sen ne kastediyorsun.kız sever ister erkeğin ailesi gelir kızı istetir.görücü usulu bile olsa kıza sorulur gönlün varmı diye.yoksa zaten verilmez kız.bizim buralarda böyle arkadaş.ha kızı zorla birine vermek isteyen birileri varsa bunu islama mal edemezsin.bi kızla evlenmek için o kız istedilir ailesinden.kural budur arkadaşım.işte ateizmin ne kadar başıboş ve kuralsız olduğu apaçık ortada

2.olay sadece ateistlere ve tatlı su müslümanları<içki içen karı kız ayağı olan hırsız ipsiz sapsız kumarbaz>na kız vermem dedim.çünkü aile yapımıza dinimize ,gelenek ve göreneklerimize uymayan biri damat olamaz.ayrıca kızıda dinden çıkarma tehlikesi vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nitsuga Müslümanların dinsize kız vermesini mi bekliyordun?!

Onların algılamasında dinsiz ve putperest birine kız verilmez...

Mâide 51: Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.

Bakara 221: İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir cariye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye ayetlerini insanlara açıklar.

Ayetler yeterince açık! İslamda bu anlamda hoşgörü yoktur.

Zaten bunuda bu sitede sık sık söylüyoruz.

Anlamadığım siz hoşgörümü bekliyorsunuz?!

Bir ateistin böyle bir beklenti içine girmeside yanlıştır!

Gerçek bir müslüman, müslüman olmayana kız vermez!!!

Buna doğal olarak razı olmaz!

Çünkü dini bunu emrediyor...

tarihinde Nektar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bırakın ateist olmayı, alevi olduğu için sevdiği insanla evlenemeyen akrabalarım var benim.

Evliliklerde inançlar,siyasi görüşler elbette önemlidir,farklılıkların olması ufak tefek zararlar da verebilir,ama hiç bir farklılık sevgi,aşk,dostluk,arkadaşlık gibi önemli ve özel duyguların önüne geçmemeli.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nitsuga Müslümanların dinsize kız vermesini mi bekliyordun?!

Onların algılamasında dinsiz ve putperest birine kız verilmez...

Tabiki biliyorum :)

Sadece ilkel zihniyetlerini kendileri dillendirmeleri hoşuma gidiyor,

"İslam insan ayırmaz, herkeze hoşgörülüdür" diye sallamaya başladıkları an, bu ayetleri ve fetvaları şamarlamak gerek B)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Burada bir mantık hatası var..

Bir Müslüman gibi düşünüyor ve ateistlerin öyle davranacaklarını kurguluyorsunuz.

Ateist insan kızını kimseye vermez.

Kızı istediğine gider..

Ateist aile çağdaş ailedir.

Dinlere inanmadığı gibi, dinle gelen gelenek ve görenekleri de reddeder.

Çünkü bilir ki din ahlakı kötü ahlaktır.

Ne demek kızını birine vermek!

Bu sapıklıktır..

Buna kimin hakkı olabilir?

Ana baba kızlarının sahibi midir?

HACI

Olay budur ya ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 yıl önce burda üniversitede okuyan bi kızı seviyordum oda beni aynı şekilde. ve kız ateistti.ama öyle seviyordumki çılgınlar gibi.

evlenmeye kadar getirmiştik olayı.ben kıza evlenme teklif ettim bana ne dedi biliyormusunuz:ya ben ya islam.ya dininden vazgeçeceksin yada benden.kıza terettütsüz ve hiç beklemeden dinim dedim. ve ayrıldık.Allah a şükürler olsunki geçici bi aşk için dinimden vazgeçmemişim ve şeytana uymamışım ve geçici dünya nimetleri için ahiretimi satmamışım.hayatta hiçbirşey islamdan üstün değil benim için.

Kaçırmışsın sağlam kızı valla; samimiyim bak ironi yapıyor sanma :rolleyes: olmayan hurafeler-mitolojiler-uyduruklar uğruna gitti kız...

tarihinde Andromeda tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
kuranmı huh sen bu kafayla ancak arabistanda yaşarsın

Niye orada yaşayanların aklı yok mu? İşte sizin aklınız ancak bu kadar malesef akıl edebiliyor.. Yazık be şu anda gerek hristiyanların gerekse de yahudilerin tek korktğu insanlar araplar bunu siz de yakinen biliyorsunuz. Onun için onlaraı parça parşça etmişler hak olarak yenemedikerini güçlede yenemediklerinden kalleşce tuzaklarla alt etme girişimlerini denemektedirler. Yani orası sizin akıllıyız dediklerinizden derecesiz akıllı insanlarla dolu. Hem ben hak neredeyse oradan alırım bu arap olur fransız olur ingiliz olur yahudi olur hristiyan olur fark etmez yeterki dünya saadetime yardım etsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Macchiato

İslam Müslüman olmayana kız vermez ve bunun dışındaki diğer başka ilişkileri de yasaklar.

Bu konuda inananları uyarır. Yani bu durumları açıkca onaylamaz!

Alevilere kız vermemeleri yanlış bilgilendirilmelerinden kaynaklanıyor.

Sanırım aleviliği din dışı sayıyorlar. Tabi birçok iftirada buna etken oluyor!

Komüniste kız vermek haramdır!

Çünkü komünizm diyalektik ve tarihi materyalizmden köken alır.

Doğal olarak özdekçidir(Maddeci).

Ki idealist bir materyalizm ne derece absürt olsada bu şekil komünist bakışta olabiliyor.

Kominist fikri yapı özdekçilikten beslenir ve doğal olarak teist literatüre terstir.

Teistlerin bu tepkiside dinlerine uygundur.

Yumuşatmaya kalkan müslümanlarda ılımlı islamcıdır:-)

tarihinde Nektar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden ki Allah'ıkabul etme ol sen de ateist bu kadar basit. Müslüman ve inanan olmak için biraz terlemek gerekir İşte ateistler bu zahmetten kurtulmak için güya kolay olan yolu tercih ederek rahatlamak istiyorlar. Ama mantıkları ve akılları ise onları sürekli balyozlarla döğüp duruyor..

Onu doğuşta hazır veriyorlar; esas ateist olmak için biraz terlemek, cesur olmak, kafa çalıştırmak ve özgür düşünmeyi öğrenmek gerekir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Olay budur ya ;)

nedemek olay budur.ateist ailelerde kız istenme olayı yokmu? yoksa kız kendi başınamı evleniyor.

kızın gönlü olsa bile erkeğin ailesi gelip istemek zorundadır.eğer böyle diyorsan ben ateizmin nekadar kuralsız başıboş bi felsefe olduğunu düşünürüm.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yunan-islam mitolojisi farketmez :rolleyes:

Roma mitolojisi'ndeki karşılığı için bakınız; Jüpiter

Zeus, eski Yunan mitolojisi'nde Olympos dağının tek sahibidir.

Gökyüzünün, şimşek ve gökgürültülerinin tanrısıdır. Çoğu zaman elinde bir şimşek ile resmedilmiştir. Rheia, zeus'u doğurur fakat zeus'un titanlar'a düşman olacağını önceden bilen titanların annesi gaia zeus'u öldürme emrini 2.ci oğlu kronos'a verir. Kronos rheia'ya giderek olayı anlatır ve rheia, zeus'u titanlara vereceğine dair söz verir. Fakat zeus doğduktan sonra bu sözünden vazgeçer ve zeus'u bir kartala emanet eder. Kronos gelince de bebeğe benzeyen bir taş parçasını beze sarıp kronosa uzatır. Kronos taşı farketmeden yutar ve geri gider, fakat gaia olayı öğrenmiştir ve oğlu kronos'u yok eder. Zeus ise bir mağarada büyür yeterli güce ulaşınca annesini ve kardeşleri hades ve poseidon'u esir eden gaia nın elinden kurtarır ve titanlara savaş açar. Titanların ruhlarını yakalayarak onları esir eder fakat en büyük titan olan atlas, bu olayı duyunca hemen savaş bölgesine gider ve tam gaia ve dört kardeşi esir olacakken onları kurtarır. Zeus'da atlas'ın ruhunu yakalar va onu sonsuza dek dünyayı taşımaya mahkum eder. Kurtulan diğer titanlar yer altında daha güvenli bir yerde yaşamaya başlamışlardır ve anne titan gaia zeus'dan intikam almak için oğlu prometheus'u olympos dağındaki hayat ateşini çalmak için gönderir. Prometheus ateşi zeus dan çalmayı başarır. Gaia bu ateşle insanoğlunu yaratır ve zeus'a düşman etmek için uğraşır ama insanlar zeus'un tanrı olduğuna inanır ve ona taparlar. Gaia'nın bu planı da boşa gitmiştir. Aradan uzun zaman geçer ve zeus'un iki tane çocuğu olur; ares ve athena adlı bu iki yeni savaş tanrısı olympos dağının üyesi olurlar. Athena titanlarla dost olur . Bunu öğrenen ares, babası zeus'a bildirir zeus da athena'ya bir daha yeryüzüne inmeme cezası verir ve athena artık ares'e düşman olmuştur. Ares'in dünyayı ele geçirmek için topladığı orduyu athena yok eder. Ares'de buna karşılık athena'nın şehri Atina'yı yıkmak için işe koyulur fakat ares Atina'ya giremez. Şehri yok etmenin yollarını düşünen ares, atina olan bir savaşı izler. Bu savaş barbarlarla Sparta'lıların savaşıdır. Yenilen Sparta ordusundan geriye tek bir kişi kalır, o da Sparta ordusunun komutanı kratos'dur. Kratos evinden ayrılırken karısına ve kızına ölmemek için söz verir. Barbar lideri ise Kratos'u köşeye sıkıştırır ve tam öldürecekken kratos düşmanını yok etmesi karşılında hayatını ares'e satar. Ares'in eline büyük bir fırsat geçmiştir. Kratos'u Atinayı yıkmak için kullanmak ister ve kratos un önerisini kabul eder ve tüm barbarları yok eder. Kratos'a kaos bıçaklarını verir bu bıçaklar üç metrelik bir zincire bağlıdır. Bu zincirler kraos'un eline yapışır. Kratos artık bir tanrı gücüne kavuşmuştur. Ares kratos'dan kartos'un köyündeki herkesi öldürmesini ister ve kratos herkesi öldürür ve geriye bir tek kızı ve karısı kalır. Ares kratos'un iredesini alır ve karısını ve kızını öldürür. Kratos artık ares'ten nefret etmektedir

kaç tane tanrı böyle.ipini koparan tanrı olmuş. :lol: tanrılar doğurmaz ve doğmaz yemez içmezler

Link to post
Sitelerde Paylaş
ateistler için tek çözüm bi kızı seviyorsa mecburen müslüman görünecek.başka çaresi yok.buda dürüstlüğe aykırı birşey ama işte son çare yani.

Neden her kiz müslümanmi yada müslüman olmak zorundami ? Bu laf müslüman olmayanlar icin anlamsizdir. Genellemelere dikkat.

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...