Jump to content

21 Mart Dünya Şiir Günüydü...


Recommended Posts

Ben Senin ...

Ben senin kahve fallarında, felaket uykusuna yatan hallerini sevdim.

Pencere kenarındaki çiçekleri sularken, gözlerindeki ıslak yalnızlığı.

Geç kaldığım akşamlarda, cevabını verdiğim anda, beni yeni sorularla karşılamanı.

Kadınsı surlarını.

Ben senin, sahiplendiğim kusurlarını sevdim.

***

Ben senin, kendine kilitlendiğinde anahtarı paspasın altına bırakmanı sevdim.

Her sinema çıkışında, hırkanı koltukta unutmanı...

Araba kullanırken sigara yakmanı.

İtiraz hakkımı kullandığımda, gemileri yakmanı...

Giderken ardımdan yağmur gibi bakmanı sevdim.

***

Ben senin çocukluğuna yazdığın mektuplarının içinden kuş çıkartmanı sevdim.

Servis otobüslerindeki çocuklara dil çıkartmanı.

Yüreğinde pankart açmanı, her türlü haksızlıklara.

Ben senin namus kokan düşlerini dokumanı..

Bir kitap gibi beni okumanı sevdim.

***

Ben senin en acı gerçeklerin içinde bile, hayallere dalışını sevdim...

Yüzündeki sonsuz mutluluğa inat, hüzünlere hamile kalışını...

Hastalık muamelesi yapışını, sivilcelerine bile...

Ben senin, benden firar ederken, menzilimden çıkmayışını sevdim.

***

Ben senin, her yemekten sonra, "Eyvah kilo aldım" korkusuyla kendini tartılara taşımanı...

Kalan yemekleri deniz kenarındaki martılara taşımanı sevdim.

Unutkan pozlarını, özel günlerdeki...

Sol yanımdaki sıcaklığını.

İliklerine işleyen merhametini...

Ben senin ölüme giderken bile dublör kullanmayan cesaretini sevdim.

***

Ben senin gözlerindeki sisi..

Ben seninle, sana benzeyen herkesi sevdim.

Hakkı YALÇIN

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben Senin...

Ben senin, dünyadaki bütün insanlar için el açtığın dileklerini sevdim.

Gökyüzünde asılı duran can yeleklerini.

Selanik örgüsü kazaklarını.

Saçlarında sakladığın beyaz güvercinleri.

Zaman makinesine taktığın filmlerde, siyah-beyaz maziyi özlemeni.

Ben senin, dünyanın en güzel hazinelerini yüreğinde gizlemeni sevdim.

***

Ben senin, toplumsal olaylara bakarken kurduğun cümlelerde onikiden vuruşunu sevdim.

Gizlediğin alışverişlere mazeret uyduruşunu.

Her akşam halimi-hatırmı soruşunu,

bir arkadaş gibi.

Ömrünün özetini çıkartmanı bir solukta.

Ben senin makyajı akmış, yorgun duruşunu sevdim.

***

Ben senin, yıllanmış arkadaşlarınla düşman çatlatan dost sohbetlerini sevdim.

Burnundan solurken bile, koltuğunun altında taşıdığın sevda sepetlerini.

Geciktiğim akşamlarda kuş uçurmaz yanını.

Telaşlı akşam vakitlerini.

Ben senin, çocukluğundan kalan yalancı şahitlerini sevdim.

***

Ben senin gözlerinde toplanan bulutları sevdim.

Yolculuğa çıkarken ardımdan serptiğin suları.

Kurşun dökmeni çaresizliğin başından.

Pazar sabahlarındaki inatçı uykularını.

Ben senin, evde kalmış kızlar için ettiğin dualarını sevdim.

***

Ben senin, benim en aksi huylarımdan bile hoşlanmanı...

Ben senin benimle birlikte yaşlanmanı sevdim.

Hakkı YALÇIN

tarihinde barisarock tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bence herkesin bi şair kişiliği vardır. ne mutlu hayatı yorumlayana ve üretene..

bu da benden olsun, şiir ile fazla ilgilenmiyorum ama forum a şiir asan arkadaşların ilgisini çeker belki..

--

unutuyorum bazen.

nerede olduğumu

ve ne yaptığımı..

bazen de

umursamıyorm hayatı.

böyle gidip gelmek daha iyi sanki..

ya da yazıp yazıp silmek,

şimdi olduğu gibi

23 ocak 2008

--

red.

Link to post
Sitelerde Paylaş

BULANTI

Savaş resimleri..

Korkunç savaş resimleri..

Ölüm kokan, mide bulandıran savaş resimleri...

Heryerde kadın, çocuk, erkek cesetleri.

Dokunmaya kıyamayacağınız o güzel eller,

Kollar ve bacaklar,

Yoklar...

Kafalar param parça...

Bakmakla doyamayacağınız yüzler tanınmıyor artık,

Lime lime...

Ölüler tabutlarda değil..

Hiç beklenmedik

Yerlerde...

Yollarda, kaldırımlarda, köşebaşlarında,

Tarlalarda, çukur ve hendeklerde.

Her yerde....

Neyi simgeliyor dersiniz bu resimler?

Ne ifade ediyorlar sizlere?

Amerikan zulmünü mü simgeliyorlar?...

Irak’da, Afganistan’da öldürülenler...

Yoksa savaşın zulmünü mü?

Türk’ler daha mı nazik öldürüyorlar?

Ölümün estetiği olur mu?

Saddam gibi arkadan sinsice yaklaşıp,

Sessizce öldürmek daha mı etik?

Daha mı insancıl ve estetik?

Nasıl öldürdüğün o kadar mı önemli?

Yine de ölenlerin bazıları,

Diğerlerinden daha korkunç bir manzara oluşturuyor.

Aralarında sanki bir kereden fazla ölenler var.

On kere ölenler, yüz kere ölenler var...

Azrail bile canı bir kere alıyor.

Tek bir can var ama savaş onu yüz kere, bin kere geri alıyor..

Azraile çok iş düşüyor..

Şeytan da var işin içinde mutlaka..

Kimin kılığında dersiniz acaba?

Hangi askerin, hangi generalin kılığında?

Hangi politikacının?

Hangi katilin, hangi teröristin?

Ne ölen öldüreni tanıyor, ne öldüren öleni..

Belli ki savaş bir piknik değil....

Peki nasıl düşman oluyorlar

Birbirlerini öldürecek kadar,

Birbirlerini tanımayan bu insanlar?

Nasıl?

Savaş resimlerini izlerken sormalıyız bunu kendimize.

Kendi insanlığınızı sorgulamalıyız önce.....

Savaş, kadın-erkek hepimizin yaptığı ve

Yapacağı bir eylem değil mi?

Bu resimleri izlerken içinizde,

Kin ve nefret veya,

Hüzün ve dehşet kabarıyorsa,

Siz de öldürürsünüz.

Bu duyguları duyduğunuz için,

Kendinizi daha üstün ve düşünceli,

Üstün ahlaklı ve nitelikli,

Daha iyi,

Bir insan olarak düşünmeyin.

Çünkü değilsiniz!

Duygu simsarlığı yaparak,

Yaşamını kazanan insanlar da var.

Eskiden cenazelerde dövünerek,

Ağlayan profesyonel “matemciler,”

Vardı..

Hala var onlardan!..

Çoğu kılık değiştirerek,

Profesyonelleşti...

Savaş resimleri çekerek,

İnsanlara yaşamı,

Zehir etmeyi öğrendi..

Evet savaş piknik değildir.

Savaşı ciddiye almalısınız.

Her savaşta insanlar ölecektir.

Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler

Ve yaşamı en ucuz olan erkekler.....

Ne farkeder ki!

Kimin öldüğü o kadar mı önemli?

Ölen insan değil mi?

Kendi yaşamını ciddiye almayan,

Çoğu kere onun hesabını kendi canı ile öder.

Onlar ülkenin lideri iseler,

Onlar adına hesabı halk öder.

Savaş insan halidir.

İnsan doğasının en vahşi şekilde,

Tecelli eden bir manifestasyonudur.

Savaş resimlerinden alınacak bir ders varsa o da,

Savaş etmemeyi öğrenmektir....

Bunun da mümkün olacağını sanmıyorum.

Resimler beni de çok rahatsız etti.

Çok duygulandım.

Öyleyse ben de kendi inanç ve ilkelerim uğruna savaşırım.

Kendi saplantılarım için ben de öldürebilirim.

O saplantılarım barış olsa da farketmez.....

Bu keresinde barış için öldürürüm.

Çünkü ben duygusal bir insanım.

Barbarlıktan tiksiniyorum

Uygarlık için öldürürüm.

Çünkü ben insanım.

Bir neden bulur

Öldürürüm...

Öldürürü

Öldürür

Öldürü

Öldür

Öldü

Öld

Öl

ÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

BİR KUTU DOLUSU YAŞAM GÖNDERİYORUM SANA

Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana,

sade bir kurdeleyle süslenmiş. Çöz kurdeleyi

ve kaldır yavaşça kutunun kapağını...

Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya

bir cennet resmi yapıp içine gir diye...

Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye.

Bir tanede elma şekeri yerleştirdim,

içindeki çocuğu yeniden tadabil diye...

Güneşin batışını, billur suyun sesini,

kırmızı gelinciklerin saflığını,taze ekmeğin

kokusunu ve bir gülümsemenin sıcaklığını da sığdırdım.

Ruhlarımız aç kalmasın diye...

Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye,

çünkü acımasız olan güçsüzdür.

Beyaz güvercin uçup kendi kondu kutuya,

barışı ve özgürlüğü sunmak için...

Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da

Koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye...

Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için

yarınları beklemeyelim. Hemen şimdi bunu yapalım diye...

İçtenliği, umudu, neşeyi, bağışlayıcılığı, özgüveni

ve açık yürekliliği unutmadım,

“Ben” in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye...

Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya

bak bu kartta neler yazıyor.

Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla

ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin.

Yaşamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına

Ve sımsıkı sarıl. Yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle “İnsan” ol.

Unutma (!) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış,

Olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin.

Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene

Bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek

-Alıntı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kopuk

Sen en güzel caddelerde dolaşırsın

Altında son model araba

Ben ucuz meyhanelerde şiir okurum

Bir bardak şaraba

Ne zaman bir postacı görsem kapılarda

Ne zaman bir çocuk anne diye bağırsa

İçime içime yıkılır umut dağlarım

Sen bakma benim erkekler ağlamaz dediğime

Ara sıra ben de ağlarım

Bütün yıldızlar tanır beni

Kulağımda Bafra sigarası

Avucumda zar

Her gece bu kaldırımlarda

Ölürüm azar azar

Evlenmek adam olmak benim neyime

Böyle şeyler mutluluk vermiyor bana

Açmış bütün kollarını yalnızlık

Bir sevgili gibi gel diyor bana

İşte sen de bittin her masal gibi

Artık gözlerim gözlerini aramıyor

Anladım ben acıların çocuğuyum

Anladım gülmek bana yaramıyor

- Muammer Hacıoğlu

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...