Jump to content

Herşeyi Allah yarattı tamam da Allahı kim yarattı!


Recommended Posts

Peki lokomotifin içten motorlu olduğun sana ne ifade ediyor.

Allah içtenmotorlu mu çalışıyor. Allahın içtenmotorlu olması kendi kendini yarattığı anlamına mı geliyor?

Canlılar da ayakları üzerinde yürüyor. Canlılar da içten motorlu. Canlılar allah mıdır?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 167
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu dindarlar bu tür örneklerle birşeyler anlatmaya çalışırlar. Sonra verdiği örneğin yetersiz ve geçersiz olduğunu ortaya koyduğumuz zaman yok teşbihdi, yok benzetme idi diye kıvırmaya çalışırlar.

Al işte lokomotif örneği; Peki be adam! Lokomotifi ne hareket ettirir sorusu çok mu saçma bir soru? bu sorunun yanıtı yok mu?

İşte bir noktadan sonra aklı aradan çıkarmak böyle oluyor. Lokomotifi hareket ettiren şeyi sorgulayamıyor. Adamlar lokomotif yapmış yaratmış peşine vagonları eklemiş. Bizimki kendi yaptığımız şeyden allaha varmaya çalışıyor. Allahı lokomotife benzeterek oradan ileriye bir sorgu yürütmeyi men ediyor. Sen bu kafa ile zaten lokomotif yaratamazsın ki. Senin aklın lokomotifin nasıl hareket ettiğine yetmez ki.

İşte son cümle işin püf noktası. Anlayana...

“Gözler onu idrak edemez; o ise bütün gözleri idrak eder. O latîf ve habîrdir.” (En'am, 6:103)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte son cümle işin püf noktası. Anlayana...

“Gözler onu idrak edemez; o ise bütün gözleri idrak eder. O latîf ve habîrdir.” (En'am, 6:103)

İşte idrak edememeyi marifet sayan bir idraksizlik örneği.

Onun bütün gözleri idrak edebilmesinden sana ne?

Hem sen onun bütün gözleri idrak edebildiğini nerden çıkarıyorsun. Bu çıkarım bir vehamet değil mi?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte idrak edememeyi marifet sayan bir idraksizlik örneği.

Onun bütün gözleri idrak edebilmesinden sana ne?

Hem sen onun bütün gözleri idrak edebildiğini nerden çıkarıyorsun. Bu çıkarım bir vehamet değil mi?

Sevgiler.

İdrak edememenin bilincine varmak tarikatta en üst makamdır. (İmam-ı Rabbani KS)

Link to post
Sitelerde Paylaş

scarco... etrafa bir bakın herşeyin bir sebebi var, herşeyi bir yaratan var önermesini ortaya atan siz değil misiniz??

iş allaha gelince niye kendi önermenizi rafa kaldırıyorsun?

Seninle bir tirene binelim ve en arka vagonda oturalım. Ben aptalım ve sana soruyorum. Birader bizi ne çekiyor. ?

Sen öndeki vagon diyorsun.

Peki o vagonu ne çekiyor.?

Onun önündeki...

Peki onun önündekini ne çekiyor?

O vagonun bir önündeki,

Bu iş taaaa lokomotife kadar gider. Ama ben aptal olmama rağmen lokomotifi ne çeker diye sormuyorum.

Ama sormalısın; onu da motoru çeker...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Dehri,

Senin varolman, varlığının var olduğuna delildir.

Ama anne ve babana da işarettir :)

Sevgiler...

O zaman Tanrı'nın varolması neyi gösterir? :)

Ben maddeden oluşan belirli bir formum ama varlık dediğimde en temel düzeyde herşeyin yapısında bulunan "şey" i kastediyorum

Bunun varolması bunu haricen varden bir varedici oldugu anlamına gelmez.

Genelde inançlı arkadaşların tümevarım yaparak akıl yürütmeleri hatalıdır.

Toplu iğne bir şeydir ve ustası vardır.

Varlık bir şeydir ve ustası vardır.

Bu akıl yürütme, böyle bir genelleme felsefede geçerli değildir. Tümevarım değil tümdengelim esastır.

Bu tümevarım metodunu başka biçimlerde uygulasın ne kadar saçma sonuçlar çıktıgını herkes görecektir.

Ben birşeyim ve mutluyum

Elimdeki mouse birşey ise o da mutlu olmalı

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda Mehmet Kırkıncı Hoca'nın bir yazını aktarmak istiyorum

Yazı benim hoşuma gitti belki sizin de hoşunuza gider

Bütün varlıkları Allah yarattı; öyleyse -haşa- Allah'ı kim yarattı?

Mehmed KIRKINCI

Zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılan sorulardan biri de "Bu mahlûkatı Allah yarattı, peki ya Allah'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusudur.

Aynı soru müşrikler tarafından bizzat Peygamber Efendimize (asm.) sorulmuş ve bu soru üzerine Cebrail (as.), Allahü Azîmüşşân'dan İhlâs Sûresini cevap olarak getirmiştir. Bu sûre ile şirkin bütün nev’ileri kökünden kesilip atılıyor, tevhidin bütün mertebeleri en güzel bir şekilde izah ve ispat ediliyordu. Resûl-i Ekrem (asm.) Efendimiz de bu soruyu soran kimselere yine İhlâs Sûresi ile cevap verilmesini beyan buyurmuşlardır.(1)

Biz de Resûlulluh’a (asm.) ittiba ederek bu soruya İhlâs Sûresi ile cevap vereceğiz. Cenâb-ı Hak İhlâs suresinde kendisini kullarına şöylece bildirmektedir:

"De 'ki O Allah'dır, Ehad’dir. (O) Allah'tır, Samed'dir. Doğurmadığı gibi, doğmamıştır da. Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

Bu sûre Allah'ın varlığının, birliğinin, eşi ve dengi olmadığının en güzel, en cami bir ifadesidir ve Kur'ân-ı Kerîm'in tevhid noktasında bir özeti gibidir. Bu konudaki diğer âyet-i kerîmeler, bir bakıma bu sûrenin tefsiri hükmündedirler.

“De ki: O Allah'dır, Ehad'dir.”

Âyet-i kerîmedeki Allah lâfzı Cenâb-ı Hakk'ın zâtına işaret etmekte, Ehad ise, O'nun birliğini ifade etmektedir. Burada şunu belirtmek gerekir, Ehad ism-i şerifi "adet olarak" bir demek olmayıp, "yegâne birdir", "tek birdir", "şeriksiz birdir", "kendinden başkası hep mahlûk olan " manasına gelir. Yâni O'ndan başka bütün birler adet olarak birdirler, mahlûkturlar, mümkindirler.

Cenâb-ı Hakkın zâtının bir olduğunu, kudsî mahiyetinin hiçbir mahiyete benzemediğini, mekândan ve zamandan, cisimden ve cisme ait bütün özelliklerden münezzeh olduğunu ifade eder.

Cenâb-ı Hakk'ı "Ehad" olarak bilen bir insan O’nu kimin yarattığı gibi bir sorunun ne kadar saçma olduğunu hemen anlar. Böyle bir mü'mini hiçbir vehim ve vesvese şüpheye ve tereddüde düşüremez.

(O) Allah'tır, Samed'dir.

Yâni, O hiçbir şeye muhtaç değildir, herşey O’na muhtaçtır. Bütün istek ve arzulara cevap veren, bütün ihtiyaçları gideren yegâne merci O'dur.

Doğurmadığı gibi…

Yani, Ehad ve Samed olan Allahü Teâlâ, evlâd sahibi olmaktan, doğurmaktan ve bölünüp - parçalanmaktan münezzehtir.

"Allahü Teâlâ, Ehad, Samed olduğu için tecezzi etmez, O'ndan ne bir cüz, ne bir cevher, ne bir madde kopup ayrılmaz, çıkmaz. O'nun cinsi, nev'i, benzeri olmaz. Hiçbir ihtiyacı ve eksiği bulunmaz. Ancak O'nun ilminde bulunan herşey, yine O'nun yaratmayı dilemesiyle vücuda gelir. 'Ol' demesiyle olur."(2)

O Vahid-i Ehad bölünme ve parçalanmadan münezzeh olduğu için, kendi zâtından bir ilâh sudur etmesi muhaldir. Mahlûkatını ilmi, iradesi, kudreti ile yaratır. Yarattığı mahlûkatın O'na denk yahut O'ndan güçlü olması muhaldir.

… doğmamıştır da.

Yâni, bir başkasından doğmamıştır, sonradan olmamıştır; evveli yoktur, ezelîdir. O'nun olmadığı bir zaman tasavvur edilemez.

Bu ayet, Allahü Teâlâ hakkında babalığı, analığı, başkasından doğmuş olmayı reddetmekle, başta Hıristiyanların "teslis" akidesi olmak üzere her türlü velediyet fikrini reddeder.

Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

Merhum Elmalılı Hamdi Efendi, bu âyetin tefsirinde şöyle buyurur:

Ne öncesinde doğuran bir sabıkı ve üstünü, ne de sonrasında doğmuş ve doğacak bir astı ve eki yoktur. Şan ve değer bakımından da O'na eşdeğer olacak hiçbir şekilde hiçbir denk mevcut değildir. Ne zatında, ne sıfatında hiçbir eşiti, hiçbir benzeri, ne zıtlaşacak, ne birleşek şekilde hiçbir eş, arkadaş, ortak veya rakip olmamıştır ve olamaz. Yani ezelde olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. O'ndan başka bir "Vacibu'l-vücud" yoktur. Ezelde olmayınca sonradan olması da muhaldir. Bunu ihtara hacet yoktur. Çünkü sonradan olanlar hâdis ve mahluk olacağı için zaten O'na denk ve eşit olması mümkün değildir. Çünkü sonradan olanda ne kadar kemal farz edilirse edilsin yine de mahluktur. (3)

Sûrenin önceki âyetleri tevhidin bütün mertebelerini özet olarak ifade ettiği gibi, bu âyet-i kerîme de Cenâb-ı Hakk'ın Zâtında benzeri, fiillerinde ortağı ve sıfatında misli bulunmadığını beyan ile şirkin akla gelebilecek bütün türlerini reddetmektedir.

İhlas suresinin kısa bir açıklamasını verdikten sonra söz konusu soru hakkında şunları da ifade etmekte fayda görüyoruz:

Şu varlık aleminin yaratıcısı ancak ve ancak vücudu vâcib, ezelî ve ebedî, zâtında ve sıfatlarında benzeri bulunmayan Allah'dır. Elbette, O Zât-ı Akdes hakkında böyle bir soru sorulamaz. Çünkü kim yarattı sorusu ancak mahlûkat için sorulabilir.

Allahü Teâlâ Ehad’dir; birdir, zatında şeriki yoktur.

Allahü Teâlâ Samed'dir. Bütün mahlûkat yaratılmalarında, devam ve bekalarında, idare ve tedbirlerinde her an O'na muhtaçtır. Hiçbir şeye muhtaç olmayan O Ehad ve Samed hakkında böyle bir soru sormak O'nu tanımamanın, bilmemenin bir ifadesidir.

Allahü Azîmüşşân doğmadan ve doğurulmadan münezzehtir. Ezelî ve ebedî olan ve kendisinden üstün bir varlık tasavvur edilmeyen O Zât-ı Zülcelâl'in, bir başkasının tesiri ile, vücuda gelmesi nasıl tevehhüm edilebilir?

Allahü Teâlâ'nın eşi, benzeri, dengi ve misli yoktur. Ne ulûhiyyetinde, ne rubûbiyetinde, ne mabudiyetinde, ne hallâkiyetinde ve ne de hâkimiyetinde O'na denk ve misil olacak hiçbir varlık düşünülemez. Zerre kadar aklı olan bir insan böyle bir Zât hakkında bu çelişkili sorunun sorulamayacağını bilir.

Evet, "Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusunda açık bir çelişki vardır. Şöyle ki: Allahü Teâlâ Hazretleri'nin vücudu zâtidir. Ezelî ve ebedîdir. Eşi ve benzeri yoktur. Herşeyi yaratan ve herşeyin kendisine muhtaç olduğu bir Zata yaratılma izafe edilirse çelişki ortaya çıkar. Hakikatlerin zıddına dönüşmesi gerekir.

"İnkılâb-ı hakâik, ittifaken muhaldir ve inkılâb-ı hakâik içinde muhal-ender muhal, bir zıddın kendi zıddına inkılâbıdır. Ve bu inkılâb-ı ezdad içinde bilbedahe bin derece muhal şudur ki: Zıt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zıddının aynı olsun."(4)

Soru bu hakikatin ışığında incelendiğinde şu tezatlar ortaya çıkar:

Allahü Teâlâ'nın -hâşâ- yaratıldığı vehmedilirse o halde, O Zât-ı Mukaddes'in hem ezelî, hem hadis (sonradan yaratılmış), hem Hâlık, hem mahlûk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz âciz, kısacası, hem ulûhiyetin sonsuz kemâl sıfatlarına, hem de mahlûkiyetin sonsuz eksik sıfatlarına sahip olması lâzım gelir.

Soru böyle sonsuz çelişki ve zıtlıklar taşıdığı gibi, birçok imkansızlıkları da içine almaktadır. Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceğiz.

Bir an için O Vâcib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yâni Cenâb-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider. O hâlde bu sorunun mahiyeti muhale, imkânsızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz.

Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim:

On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.

Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir. Şeker fabrikasındaki âletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgâhları gösterilecektir. Sonunda mes'ele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgâhın da tezgâhı sorulacak ve teselsüle gidilecektir.

Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kâinat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kâinatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kâinat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir.

Bir asker emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da asker derecesine iner ve emir aldığı zât padişah olur. Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir.

Bu misâllerden anlaşıldığı gibi, bu kâinatın yaratılışının; zâtı, esması ve sıfatlarıyla ezelî ve ebedî olan Allah’ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir.

"Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" diye firavunâne soru soranlar “teselsülün muhal oduğunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Dehri,

Senin varolman, varlığının var olduğuna delildir.

Ama anne ve babana da işarettir :)

Sevgiler...

Evet anne babamızın varlığına da işarettir. Bu mantık bizi nereye kadar götürür. Ulaşabildiğimiz yere kadar. Şu anda evrenin varlığının farkındayız. Ve evrenin nasıl var olduğuna ilişkin bilimsel teoriler oluşturulmaktadır. En önde geleni big-bang, sonra sting teorileri, paralel evrenler, kuantum fiziği vs. Vee eldeki bulgularla gidebileceğimiz ulaşabileceğimiz yere kadar gidiyor, gitmeye çalışıyoruz.

Ama sizler işi çözmüşsünüz. Uğraşmaya, araştırmaya ne gerek var. Allah yaratmış dedinizmi iş bitmiştir.

Tamam allah yaratmış diyebilirsiniz. Bu sizleri tatmin edebilir. Bizler için böyle bir sonuç yeterli değildir. Durmak yok yola devam. O zaman biz allahı da mercek altına alırız. Nedir bu yaratıcı allah. Bilimsel bir şekilde ortaya koyun. Tıs yok. Aklımız almaz vs vs. ee o zaman bu akılalmaz şey ile bizi ve kendinizi niçin uğraştırıyorsunuz, oyalıyorsunuz. Gidin allahınızdan bulun ne bulacaksanız.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O zaman Tanrı'nın varolması neyi gösterir? :)

Ben maddeden oluşan belirli bir formum ama varlık dediğimde en temel düzeyde herşeyin yapısında bulunan "şey" i kastediyorum

Bunun varolması bunu haricen varden bir varedici oldugu anlamına gelmez.

Genelde inançlı arkadaşların tümevarım yaparak akıl yürütmeleri hatalıdır.

Toplu iğne bir şeydir ve ustası vardır.

Varlık bir şeydir ve ustası vardır.

Bu akıl yürütme, böyle bir genelleme felsefede geçerli değildir. Tümevarım değil tümdengelim esastır.

Bu tümevarım metodunu başka biçimlerde uygulasın ne kadar saçma sonuçlar çıktıgını herkes görecektir.

Ben birşeyim ve mutluyum

Elimdeki mouse birşey ise o da mutlu olmalı

Evet anne babamızın varlığına da işarettir. Bu mantık bizi nereye kadar götürür. Ulaşabildiğimiz yere kadar. Şu anda evrenin varlığının farkındayız. Ve evrenin nasıl var olduğuna ilişkin bilimsel teoriler oluşturulmaktadır. En önde geleni big-bang, sonra sting teorileri, paralel evrenler, kuantum fiziği vs. Vee eldeki bulgularla gidebileceğimiz ulaşabileceğimiz yere kadar gidiyor, gitmeye çalışıyoruz.

Ama sizler işi çözmüşsünüz. Uğraşmaya, araştırmaya ne gerek var. Allah yaratmış dedinizmi iş bitmiştir.

Tamam allah yaratmış diyebilirsiniz. Bu sizleri tatmin edebilir. Bizler için böyle bir sonuç yeterli değildir. Durmak yok yola devam. O zaman biz allahı da mercek altına alırız. Nedir bu yaratıcı allah. Bilimsel bir şekilde ortaya koyun. Tıs yok. Aklımız almaz vs vs. ee o zaman bu akılalmaz şey ile bizi ve kendinizi niçin uğraştırıyorsunuz, oyalıyorsunuz. Gidin allahınızdan bulun ne bulacaksanız.

Sevgiler.

Sevgili Dehri ve Sevgili drekinci,

Burda en sevdiğim ve saygı duyduğum atelerin başında gelen ikinize birden cevap vermek istiyorum. Biliyorum cevabım sizleri yine de tatmin etmeyecek ama düşüncelerimi net bilmenizi istiyorum.

Dehriye göre sanırım drekinciye de göre, bir Tanrıya gerek yok. Çünkü bugün bizler bilim sayesinde bir sürü sorunun cevabına ulaşabiliyoruz. Bu cevaplar içinde bir Tanrı olmaması onlara göre daha mantıklı geliyor, kendilerince haklıdırlarda. Zira bilim insanı soyuta bakmaz, somuta bakar.

Ama şunu ayırmak gerek. Tanrı bir inançtır özünde ve bilimin konusu değildir. Bizim onlara en mantıklı argümanımız şudur.

Bilimle bir yere kadar gidiyor insan ama ötesi ya daha karmaşık, ya daha çetrefilli. Yeni bilgiler yeni soruları da paralelinde getiriyor. Belki bu sistem içinde bir Tanrı yok ama insanın dünyada uyumu ve düzeni için Tanrı insanlar tarafından da yaratıldı (muhtemelen düşünceler bu minvalde). Bu da bana mantıksız gelmiyor. Ama tek başına mantık yetmiyor. Herşeyi hormonlara, beyine bağlayınca sırf etten bir varlık olup çıkıyoruz. Ama biz sadece et, kemik, kan yığını değiliz. Sadece yeyip içip şaaap mıyoruz :) Duygu/his adını verdiğimiz elle tutulmaz ama bilimsel bir takım yöntemlerle saptanan bir takım şeyler de barındırıyoruz. Bu da şey kavramına giriyorsa, o zaman sırf kanıt diye istediğimiz şeyler çok yetersiz diye düşünüyorum. Şöyleki, bir arkadaş demişti. Evladı ölen bir anne ile oğlu mezun olan bir anne görünürde aynı gözyaşını döker, gözlemlenen budur. Ama bu gözyaşının nedenleri çok farklıdır, yani özünde aynı şey değildir. Şey kavramı benim anladığım böyle bir şeydir :) Bizler bulamadığımız sebebe Tanrı demiyoruz, bizler sebepler/sonuçlar dünyasına bakarak Tanrı vardır/olmalıdır diyoruz. Böyle düşünmemiz ve inanmamız, bizim düşünceden uzak, araştırmayan, bilime saygı duymayan, okumayan, merak etmeyen bireyler olmamızı asla gerektirmez. Bu tutumunuza üzülüyorum şahsım adına açıkcası.

Kısaca diyeceğim, Tanrı bilimin konusu değildir. Çünkü bilimi var eden O dur ve O nun dışındadır.

Ama bunu maalesef nesnel olarak ispat edemeyiz.

Gerçi bu konuyu daha detaylı ve farklı boyutta incelemek için bir başlık açacağım ve inanın herkes güzelce tartışacak.

Şimdilik aklım bu kadar eriyor.

Sevgiler ikinize de...

tarihinde berguzar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

İşte bu kısımdır benim anlatmak istediğim.

Allah'ın zatı ile alakalı aklına ne geliyorsa bil ki o Allah değil. (Şah-ı Nakşibend KS.)

Salla gitsin aklı, nakle güven...

Müslümanları bu güne getiren düstur... Dubai'yi niye batılı mühendisler yapıyor?..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'nın bir inanç olmasında sorun yok ama Tanrıyı delillendirmek için öne sürülen argümanlar aslında benzer biçimde tanrı kavramına uygulandıgından onu geçersiz kılıyor. Tanrı herşeyin üstündedir diyerekte makul bir cevap verilmiş olmuyor. :) Materyalist dünya görüşü tatminkar gelmeyebilir, hayatı bazıları için anlamsızlaştırabilir ama gerçek neyse o dur bizi tatmin etmesi gibi bir zorunlulugu yoktur. Tanrı vardır yada tanrı yoktur, inanırsın yada inanmazsın ama tanrı kavramını mantık ve/veya bilimsel veriler ışıgında argümanlarınıza dahil dahil ettiğinizde bazı çelişkilerde kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bu yüzden hatalı genellemeler ile herhangi bir doğrulama veya kanıtlama eylemine girişmemek bir inanır için en makul olandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili bergüzar insan hakları içinde din ve inanç hürriyeti diye bir madde var. Yani insanların inançlarına karışmayınız. Neyi inanırsa inansın. Dolayısıyla sizlerin inançlarınıza karışmak bizlerin hedefi değil. Bizlere zararınız dokunmadığı sürece Neye inanırsanız inanın. Ama bizleri de inandırmak istiyorsanız. Kanıt sunmanız gerekir. Eh bunun olmadığını zaten söylüyorsunuz. O halde bizlerden böyle hayali şeylere inanmamızı beklemeyiniz.

İnsanların duygulanımları, sosyal varlık oluşu, arzu ve isteklerinin oluşu vs gibi gerekçeler de tanrının kanıtı değillerdir.

Tanrının tek kanıtı var o da insan aklı hayali kahramanlar üretme yeteneğine sahiptir ve kendi ürettiği hayali kahramanlar döner dolaşır kendi önüne gelir ve buna inanır. Toplumda aslı astarı olmayan iddialar da biri tarafından ortaya atılır bu iddia toplumda yaygınlaşır. Yaygınlaştığının farkında olmayan iddia sahibi kendi uydurduğu iddiayı başkalarından da duyunca kendi uydurduğu yalana kendisi inanır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylediklerine kısmen katılıyorum, katılmadığım yerleri açacağım başlıkta irdeleriz.

Ama şunu söyleyebilirim en son olarak.

Ben varım diyorsam, bunu ispatlamak bana düşer.

Belki Tanrı varlığını ispatlamak için bizi yetersiz kıldı ve bunu da kendisi kendi yöntemleriyle gösterecektir, olamaz mı:)

Sonuç itibarıyla ben Tanrıya inanıyorum, vardır/olmalıdır diyorum.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah ezelidir, başlangıcı yok, o halde yaratıcısı da yoktur. Eğer tanrılık başlangıçlı olsaydı, her tanrının da bir yaratıcısı olması gerekirdi. Siz bir tanrı bulduktan sonra, "acaba bunu kim yarattı?" der bir başka tanrı arardınız, onu da bulur yine arar, yine bulur yine arardınız. Tamam da nereye kadar?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

Allah'ın zatı ile alakalı aklına ne geliyorsa bil ki o Allah değil. (Şah-ı Nakşibend KS.)

Cübbelinin bu yaklaşımı aklıma bir bektaşi fıkrasını getirdi.

Hoca cemaate allahı anlatmaya çalışıyor ama tam da cübbelinin yaklaşımı ile. Allah ne yerdedir. ne göktedir, ne büyüktür ne küçüktür, zamandan ve mekandan bağımsızdır. Allah kavramak için aklınızdan ne geçiyorsa bilin ki o allah değildir. vs vs.

Konuşmalara kulak misafiri olan bektaşi dayanamamış.

-Hoca, hoca! Allah yoktur diyeceksin de dilin varmıyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...