Jump to content

Gün olala ,Sabah ola


Recommended Posts

Seyh Said

Saidi Kürdü(Nursi)

Fettos

Bunlar Risaleyi NURCULAR(Kürdiler)

tolonbeg

Metin TOKER YAYINEVİ VE ADRESİ

BASIM TARİHİ Temmuz 1994 KİTABIN YAYIM MAKSADI 1946’dan uzun yıllar sonra bile Şeyh Sait’in elinde bayrak olmuş koyu taassup ve itricanın, sesini, hem de fütursuzlukla Türkiye’de yükseltebilme imkanına sahip görülmesinden dolayı Cumhuriyetin bu önemli işaret taşının, Şeyh Sait ve isyanının bütün cepheleri ile bilinmesi gerekliliğidir. KİTABIN ÖZETİ :

1. BİRİNCİ BÖLÜM :

Ankara, Şubat 1924’te kaynayan kazandan farksızdı. Gazetelerde doğuda cereyan eden ve kimsenin anlayamadığı “Eşkıyalık olayı“ yer almıştı. 13 Şubat’ta Ergani’nin Piran köyünde, o civara gelen Şeyh Sait ve adamları, köydeki jandarma müfrezesi ile çatışmaya girmiş, eşkıya, telefon ve telgraf hatlarını tahrip etmişti. Bu eşkıyaların yakalanması için gerekli emirler verilmiş ve olay böyle başlamıştı.

İsmet Paşa, Gazi Paşa tarafından istirahatta olduğu halde Ankara’ya çağrılmış ve Gazi Paşa istasyona karşılamaya gitmişti. Bu durum bir “Hükümet buhranı”, “Hükümet değişikliği“ fısıltısını yaygın hale sokmuştu.

Doğuda, İngilizlerin teşvikiyle bir Kürt hareketinin hazırlanmakta olduğundan hükümetin haberi vardı. Fakat Şeyh Sait bir Kürt lideri gibi davranmak yerine bir “ Karşı ihtilalin “ ilk darbecisi gibi hareket ediyor ve açtığı bayrak; hilafet bayrağı, şeriat bayrağı olarak gözüküyordu.

İsmet Paşa, Gazi Paşa ve Meclis başkanı Kazım Paşa toplanarak gereken askeri önlemler üzerinde durdular. Asiler, 1nci Süvari Tümenini çökertmişlerdi. İsyanın irticai yönü önemliydi. Şeyh Sait “Din elden gidiyor” parolasıyla silaha sarılmış ve halkı ayaklandırmıştı. İktidar partisinin grup genel kurulu toplanıp bunun bir “İrticai isyan“ olduğunu bildirmişti. Şeyh Sait gönderdiği bildiride bağımsız bir kürdistanın kurulacağını, halifenin döneceğini, şeriatın tekrar toplum hayatına hakim olacağını, dinsiz olan hükümetin ortadan kaldırılması gerektiğini bildiriyordu. Bu durumla birlikte Hiyanet-i Vataniye Kanununa bazı ekler yapıldı. Dini alet ederek zihinleri karıştırma hareketi yapanlar kanun gereğince cezalandırılacaklardı. Kanuni önlemlerin esası, din sömürüsünün önlenmesiydi.

Nasturi İsyanı sırasında Albay Giranlı Halit önce tevkif edilmiş sonra bazı aşiret reisleri tarafından jandarma elinden kaçırılmıştı. Şeyh Sait bu durumdan dolayı endişe içinde idi. Piran’a ziyareti sırasında, bir teğmenin komutasındaki jandarma müfrezesini görünce kendisini tevkif edecekleri şüphesine düştü. Can havliyle, bir süre sonra patlaması gereken isyan barutunu, o gün orada ateşledi.

İngilizler Şeyh Sait için Diyarbakır’a silah ve cephane gönderecekti. Aynı zamanda Seyit Abdulkadir de İstanbul’da İngilizlerle işbirliği içindeydi.

Gazi’nin istediği, bütün memleketi kapsayan sıkı önlemlerin alınması, ihtilalin yumruğunun “Karşı ihtilal“in boğazına bastırılmasıydı. Fethi bey, ülke boyutunda önlemlere gerek duymuyordu. Gazi ise Fethi Bey’i fazla saf, hatta safdil bulmaktaydı. İsmet Paşa’yı kendi adamı olarak seçmişti. Sonradan bu fikir ayrılığı Türkiye’de bir polemiğin ve demogojinin konusunu teşkil edecek ve ne zaman çok partili rejime geçilse CHP aynı suçlamaların altında bırakılacaktı.

İsmet Paşa başbakan seçilmeyi müteakip “ Ben, memlekette çıkması muhtemel olan olaylara karşı bütün memleketi kapsayacak tedbirleri alacağım. “ diyerek Takriri Sükun Kanununun hemen sonuçlanmasını istedi. Böylelikle hükümetin eline geçen yetki parti kapatmaktan gazete kapatmaya kadar gidiyordu. Milli Savunma Bakanı memleketteki tüm huzursuzlukların nedeni olarak gazeteleri görüyordu. Bu arada biri isyan bölgesinde diğeri Ankara’da iki İstiklal Mahkemesi kuruldu. Artık iktidarın elinde bütün silahlar vardı. Önce isyan askeri hareketle bastırılacak, tasfiye edilecek; sonra Gazi ve İsmet Paşa’lar, bugün “ Atatürk Devrimleri “ adıyla bilinen ıslahat hareketine girişeceklerdi.

2. İKİNCİ BÖLÜM :

Şeyh Sait dini kurtarmak için harekete geçtiğini söylüyor, fakat bağımsız kürdistan hakkında pek bir şey söylemiyordu. Dersim ve Muş’un Kürt beyleri Şeyh Sait’in bu din kampanyasına önem vermediler. Kürtler tarafından “ ülkeleri “ nin başkenti olarak bilinen Diyarbakır düşünce Şeyh Sait bağımsız devletin kuruluşunu ilan edecekti. O zaman bu beylerde ister istemez bu devlete katılacaklardı. Fakat Diyarbakır’lılar Şeyh Sait’i düş kırıklığına uğrattılar. Mart’ın sonunda yığınaklarını tamamlayan düzenli hükümet birliklerinin kesin harekatı başladı. Milli Savunma Bakanı muhalefeti açıkça vatan hainliği ile suçluyordu.

31 Mart’ta Şeyh Sait’in karargahını kurduğu Hani düştü. 1 Nisan’da Lice ve Silvan geri alındı. 2 Nisan’da ciddi bir savaş patlak verdi. Nisan’ın ilk yarısı tamamlanırken asiler hemen hemen tümüyle Genç dağlarının eteklerine sürüldüler. Çoğu Şeyh adamlarıyla birlikte teslim oldu. 14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan gece Şeyh Sait teslim alındı. İsyana karşı alınan askeri tedbirler sonuç vermiş, bölge ve halk bir soluk almıştı. Seferberlik 31 Mayıs’a kadar sürdü. 1925 Nisan’ında Şeyh’ler Diyarbakır’da yargılandılar. Ardından İstiklal Mahkemesi Tekke ve Zaviyeleri kapatma kararı aldı. Dinleyiciler bu kararı “ Yaşasın İnkılap ve Cumhuriyet “ diyerek alkışladılar.

Başkan karardan sonraki konuşmasında “Herkes bilmelidir ki, genç Cumhuriyet hükümeti fesat ve irtica’ya müsaade edemeyeceği gibi, aldığı kati tedbirler sayesinde bu gibi caniyane hareketlere zemin ve zaman bırakmayacaktır. “ demiştir.

Bu sırada infazlar başlamıştı. Askerler mahkumları teker teker sehpaya çekiyordu. Fakat halk Şeyh’leri, bizzat asmak istiyor, kimi kim asacak diye kavgalar çıkıyordu. Bütün bölgeyi aylarca dehşet içinde bırakmış olan asilere karşı hınç ve kin o denli büyüktü. Her asılmayı halk hararetle alkışlıyordu. Şehitlerin aileleri de oradaydılar. Gözleri yaşlı, fakat Cumhuriyet kanunları intikamlarını aldığından dolayı memnundular.

Diyarbakır valisi Mithat bey Şeyh Sait’e sordu. “Türklerin en büyük düşmanı kimdir?“ Şeyh Sait cevap verdi. “İngilizler“. Mürsel Paşa ise “Din kalktı diyorsun. Namazını kılmıyor muydun, camilerden ezan okunmuyor muydu.” diye sordu. Şeyh Sait “Fena yaptık. Bundan sonra iyi olur inşallah. “ diyebildi. İdam sırası Şeyh Sait’e gelmişti. Gömleği giydirdiler. Sesini çıkarmadı. Kabullenmiş bir hali vardı.

Bir efsane şehirde dolaştırılmış, Şeyh Sait asılırken zelzele olacağı duyurulmuştu. 28 Haziran’ı 29 Haziran’a bağlayan gece Şeyh Sait idam edildi. Böylelikle hem Diyarbakır’ın hem de Türkiye’nin üzerine yeni bir gün doğmuştu. Gericiliğin başı ezilmişti. İdamdan sonra bir kadın bağırdı. “ Hani, alçağın kerameti? İpi bile kopmadı.

Arincinda kerameti var:Tipki dedesi gibi.

Bahsananiza,savcininda öleceyini ima etti.

Ne malum ,belkide sen ondan daha önce ölürsün.Erzrailin kime önce geleceyini nerden biliyorsun?Yoksa Ezraille akrabaliginmi var.

Ezrail temellede anlasmisdida,sözünde durmayarak temelin kapisini erken calmisti.

Ergenekon davasinda AKP liler yargiya müdahele edemezsiniz ,seyrini bekleyin derken,Partilerinin kapatma davasinda neden Cumhuriyet savcisini cesitli yollarla tehdit eden AKP liler,neden yarginin seyrini bekleyemiyorlar dersiniz?

Yoksa biz beklemeyiz ama siz beklemek zorundamisiniz demek istiyorlar?

Evettt,coh para görgüsüzleri azittigi gibi,cok oyda SERIATCILARI azitti olacak.Cümhuriyet yasalarini hice sayarak Saddamin güdümlü füzeleri gibi salliyorlar,nere gideceyini bilmeden.

Ama ,adama ögretirler.Hele bekliyelim bakalim.

Salahana Tilki koyuna kurt getirirmis.Hadi yine kibarligim üstümde.

Gün ola,harman ola.

tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...