Jump to content

Materyalizm insana ne vaadeder?


Recommended Posts

Alacele cevap olmuş ama yinede yavrusu ölmüş anne için akılca değil.

Yavrusunu yitirmiş anne ateist te olsa yıllardır beslediği şefkati hiçe sayamazsın..Hiç bir insan yavrusunun ölümüne dayanıklı olamaz , görmüyormusun ki ,şavaş halinde kıyılan yavruların anneleri sarmasarışık yavrularıyla bereber öldüklerini ??Baksana dünyaya evladının değil ölmesi ayağına diken batan bir anne bile feyadı figan etmiyormu ?

Böylesi şefkatin en doruk zirvesindeki bir anneye evladın yok olup bir daha onu göremeyeceksin diye teselli vermen o anne için nasıl bir azaptır ?

Ayrıca herşeyin değişebileceğini hiçbir şeyin kutsiyeti olmadığını savunan sen !!! acaba evladını kutsal bilip kendi canından daha fazla seven bir anneye katı ,soğuk karanlıklı bilğilerle avutmak dahamı akıllıcadır??

Daha önce de belirttiğim gibi materyalizm insanları avutmaya değil, avuntu ihtiyacını yaratan durumları önlemeye yarar. Materyalizm ölüler için değil yaşayanlar içindir. Materyalizm doğan çocuklar içindir, ölen çocuklar için değil. Siz gibi ölümü kutsayıp hayatı hiçe saymaktansa, yaşama değer verip ölümü düşünmemek daha iyidir.

O anneye çocuğunun başka bir yaşama uyandığını söyleyince çok mu teselli buluyor sanıyorsun? Öyle olsaydı, asker cenazelerinde anneler feryat figan ağlamazlardı. Neyle avutmaya kalkarsan kalk, yavrusunu yitirmiş anneyi sakinleştiremezsin. Bırak acısını yaşasın, ne olacaksa olsun. Sonra sakinleşir. En iyi avuntu zamandır, cennet masalları değil. Dininizi meşrulaştırmak için insanların acılarını en iğrenç şekilde sömürüyorsunuz! Kadının illa sakinleşmeye ihtiyacı varsa iğne vurup uyutmak, cennet masalı anlatmaktan evladır.

Kaldı ki, bizim ona cennet masalları anlatıp buna inandırmamız, varolmayan cenneti var kılmaya yetmez. En iyisi gerçekle yüzleşmektir. Öte yandan, bu teselli örneği üzerinden konuyu açarak aslında inandığın dini basit bir avuntu aracına indirgemiş olduğunun farkında mısın? Evet, biz de tam olarak bunu söylüyorduk zaten. Din, acı çeken insanların duygularını sömürmeye yarar, bu yüzden bu kadar yaygındır. İnsanlar hala gerçekle yüzleşecek olgunluğa sahip değil. İnsanlık hala çocukluk çağından çıkıp olgunlaşamadı. Bunda, insanların yaşatıldıkları koşulların payı büyük. Materyalizm bize koşulları insanileştirerek hayatı daha tatminkar kılmayı, böylece ölüme direnci artırmayı öğretir. Fakat bu gerçek bir dirençtir, sizin masallarınız gibi sahte değil.

Bu arada sana bir soru sormuştum üstte. Atlamışsın. Bir müslüman, yavrusunu yitirmiş bir ateist anneyi nasıl teselli eder? Çocuğun şimdi cehennemde yanıyor olduğunu söyleyerek mi?

tarihinde Freddie_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 84
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Müslüman bir anne düşünelim. Belki de bir şehit annesi.

Bu anne çocuğu ölünce niye üzülüyor? Cennetin bilmemkaçıncı katında çok harika bir yer bekliyor onu. Anne niye ağıtlar yakıp duruyor peki? Anne bu kadar bencil olabilir mi?

güzel soru.. hadi ateistleri geçtik... öbür dünyada yeni bir yaşam olduğuna inanan müslümanlar niye bu kadar ağlıyor biri ölünce?? hem de ne ağlama... dövünmeler, bağırmalar üstbaş yırtmacalar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslüman bir anne düşünelim. Belki de bir şehit annesi.

Bu anne çocuğu ölünce niye üzülüyor? Cennetin bilmem kaçıncı katında çok harika bir yer bekliyor onu. Anne niye ağıtlar yakıp duruyor peki? Anne bu kadar bencil olabilir mi?

Neden doğamıza ters düşen bir şeye inanıyoruz?

Ayrılığın vermiş olduğu bir hüzündür sadece. Dünya ayrılık, ahiret ise kavuşma yeri.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha önce de belirttiğim gibi materyalizm insanları avutmaya değil, avuntu ihtiyacını yaratan durumları önlemeye yarar. Materyalizm ölüler için değil yaşayanlar içindir. Materyalizm doğan çocuklar içindir, ölen çocuklar için değil. Siz gibi ölümü kutsayıp hayatı hiçe saymaktansa, yaşama değer verip ölümü düşünmemek daha iyidir.

O anneye çocuğunun başka bir yaşama uyandığını söyleyince çok mu teselli buluyor sanıyorsun? Öyle olsaydı, asker cenazelerinde anneler feryat figan ağlamazlardı. Neyle avutmaya kalkarsan kalk, yavrusunu yitirmiş anneyi sakinleştiremezsin. Bırak acısını yaşasın, ne olacaksa olsun. Sonra sakinleşir. En iyi avuntu zamandır, cennet masalları değil. Dininizi meşrulaştırmak için insanların acılarını en iğrenç şekilde sömürüyorsunuz! Kadının illa sakinleşmeye ihtiyacı varsa iğne vurup uyutmak, cennet masalı anlatmaktan evladır.

Kaldı ki, bizim ona cennet masalları anlatıp buna inandırmamız, varolmayan cenneti var kılmaya yetmez. En iyisi gerçekle yüzleşmektir. Öte yandan, bu teselli örneği üzerinden konuyu açarak aslında inandığın dini basit bir avuntu aracına indirgemiş olduğunun farkında mısın? Evet, biz de tam olarak bunu söylüyorduk zaten. Din, acı çeken insanların duygularını sömürmeye yarar, bu yüzden bu kadar yaygındır. İnsanlar hala gerçekle yüzleşecek olgunluğa sahip değil. İnsanlık hala çocukluk çağından çıkıp olgunlaşamadı. Bunda, insanların yaşatıldıkları koşulların payı büyük. Materyalizm bize koşulları insanileştirerek hayatı daha tatminkar kılmayı, böylece ölüme direnci artırmayı öğretir. Fakat bu gerçek bir dirençtir, sizin masallarınız gibi sahte değil.

Bu arada sana bir soru sormuştum üstte. Atlamışsın. Bir müslüman, yavrusunu yitirmiş bir ateist anneyi nasıl teselli eder? Çocuğun şimdi cehennemde yanıyor olduğunu söyleyerek mi?

yaşama değer verip ölümü düşünmemek zavallığın ifadesi desem yerinde..Nasıl olurda ölün gibi gerçekleşecek bir durumdan gafil olunur? hayır sen asla doğruyu söylemiyorsun..Kaçamak cevap yerine aklını koyu bilgilerden kurtarabilseydin ya.

Şehitlerin anneleri feryadı figan etmeleri yavrularının ölmediklerine kati inanmaları senin şu basit muhakemeni redder.

varolmayan cennet demekle, bilmediğin görmediğin insanın asli vatanı olan ahiret alemini yok sayman, ölenleri yoklukla suçlaman acaba yalanın en katmerlisi değilmi, masalların en güzeli değilmi?

Müslüman bir anne için çocuğu (ateist müslüman ) ölmeyip yok olmayacağını bilmesi yeterli sanırım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yavrusunu kaybetmiş ıztıraplar içinde zavallı bir anne için kainatın içi dışı, kendi iç ve dış dünyası yok olmuş adeta her şey matem karanlıklar içinde hiçliğe gitmiştir...

Peki ateizm bu anneyi nasıl teskin edecektir. .Huzur bulmanın tekrar diriliş olmadığınımı..? Çocuğuna kavuşmanın bir yalandan ibaret olduğunumu?....Onu ölümcül ve kısa bir hayatta hiçbirşeye sahip olmayacağı özverisine ve cesaretemi davet etmeliyiz.

Evet ne diyeceğiz bu anneye ??? Nasıl teskin edeceğiz, herşyini kayıpetmiş bu zavallı anneye ateizm hangi saçmalıklarla ikna edecek?

Evladının yok olduğunu ve kendisininde yok olacağını söylesek o anne için karanlıkların ta karanığına yoklukların derinliklerine ıztırap üstüne katmerli ıztırap olmazmı?

Çaresizlikler içinde elem ve acılarla dönüp duran bu anneye ne diyeceğiz?

Materyalizm böyle bir anneye ne mi vaadeder?

Oğluna duyduğu sevgi, gözetim vb duyguların kaynağının, kendisini kopyalama eğilimindeki genlerin bilinçsizce salgılattığı prolaktin vb hormonlar olduğunu söylerek; ağlayıp sızlamasının anlamsız olduğunu anlatarak acısını dindirebilir! :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hasta olayı ayrı..

Çocuğunu kaybeden anne hasta değildir.

Ben epeyi gördüm onlardan..

Hatta birinde anneye valyum verdim ve sakinleştirdim.

Bana sonra kızdı.. Neden beni sakinleştirdin diye..

Bu gibi durumlarda insanların ilginç bir beklentisi vardır.

Kaybettiklerini tanıyanlarla onu konuşmak ve acısını paylaşmak isterler.

Akıllarında başka hiç bir şey yoktur.

En istemedikleri şey teselli edilmektir.

Bu koşullarda teselli edilmek onlara hakaret gibi gelir.

Bütün yapılacak onların acısını paylaşmaktır.

evet doğrusun acıları paylaşmak belki bir sakinliktir buda yetmeyebilir.

Çünkü geçici bir ferahlık o anneye yetmiyecektir .belkide kendi ölümüne kadar o ıztırabı çekecektir.

Zaten her insan kendinde içsel bir teselli bulur umutsuz yaşayamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrılığın vermiş olduğu bir hüzündür sadece. Dünya ayrılık, ahiret ise kavuşma yeri.

Diyelim bir öğrenci dünyanın en iyi üniversitesini kazanıyor ve yurtdışına gidiyor, annesi de kendi ülkesinde kalıyor. Bu anne dövüne dövüne ağlar mı sonunda kavuşacak olsa da?

tarihinde nitrocan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Materyalizm böyle bir anneye ne mi vaadeder?

Oğluna duyduğu sevgi, gözetim vb duyguların kaynağının, kendisini kopyalama eğilimindeki genlerin bilinçsizce salgılattığı prolaktin vb hormonlar olduğunu söylerek; ağlayıp sızlamasının anlamsız olduğunu anlatarak acısını dindirebilir! :lol:

bu durumda o anne ağlayıp sızlamak yerine , muhteşem balolar hazırlamakla ölü evladının gülerek mezarını kazır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Materyalizm böyle bir anneye ne mi vaadeder?

Oğluna duyduğu sevgi, gözetim vb duyguların kaynağının, kendisini kopyalama eğilimindeki genlerin bilinçsizce salgılattığı prolaktin vb hormonlar olduğunu söylerek; ağlayıp sızlamasının anlamsız olduğunu anlatarak acısını dindirebilir! :lol:

İnsanın duygusallığı o kadar basite indirilemez.

Ayrıca hayvanlar için bile bir iki hormonun bütün olayı aydınlattığı kesin değil.

İnsanlarda bile materyelist bir tarafı vardır duygusallığın.. Ama onların neler olduğunu bilmiyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Materyalizm böyle bir anneye ne mi vaadeder?

Oğluna duyduğu sevgi, gözetim vb duyguların kaynağının, kendisini kopyalama eğilimindeki genlerin bilinçsizce salgılattığı prolaktin vb hormonlar olduğunu söylerek; ağlayıp sızlamasının anlamsız olduğunu anlatarak acısını dindirebilir! :lol:

bu durumda o anne ağlayıp sızlamak yerine , muhteşem balolar hazırlamakla ölü evladının gülerek mezarını kazır.

Seninde istediğin acıların dinmesi değil miydi? Bak materyalizm birşeyler vaadedebiliyormuş demekki :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanın duygusallığı o kadar basite indirilemez.

Ayrıca hayvanlar için bile bir iki hormonun bütün olayı aydınlattığı kesin değil.

İnsanlarda bile materyelist bir tarafı vardır duygusallığın.. Ama onların neler olduğunu bilmiyoruz.

Bildiğimiz hormonal süreçlerle açıklandığında, duygusallığın basit-değersiz anlaşılacağını mı söylemek istiyorsunuz tam anlayamadım?(:

Sonuçta metafizik olguların imkansız olduğunu savladığınıza göre; ''basit'' olmasada materyale indirgenebiliyor değil mi?

Bilmediğimiz etkilerin duygusallığın niteliğini değiştirmede ne gibi bir etkisi olabilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Materyalizm insana ne mi vaat eder?

Hiçbirşey

Şöyle düşünün

Materyalizme göre bir odun parçası ile insan cesedi aynı değere sahiptir

Materyalizme göre bir insan bir odundan daha değerli değildir

Daha çok şöyle ifade ediyorlar;

İnsan beyni ''değer'' kalıbını tasarlamıştır. İstediğine değer atfedebilir.

Ama değer kavramının dış dünyada bir karşılığı yoktur.

Dolayısıyla bir odunla bir insanın, atom yığınları olarak doğada bir ayrıcalıkları yoktur.

Böyle ifade edince farklı bir anlama geliyormuş gibi :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bildiğimiz hormonal süreçlerle açıklandığında, duygusallığın basit-değersiz anlaşılacağını mı söylemek istiyorsunuz tam anlayamadım?(:

Sonuçta metafizik olguların imkansız olduğunu savladığınıza göre; ''basit'' olmasada materyale indirgenebiliyor değil mi?

Bilmediğimiz etkilerin duygusallığın niteliğini değiştirmede ne gibi bir etkisi olabilir?

İnsan beyni kendisine ulaşan basit sinyallerden karmaşık algılar oluşturabilir.

Örneğin, deği duyusu diğer duyularla birleşerek, elin bir sıvı içine girdiğini algılayabilir.

Sıvıyı algılayan sinir uçları yoktur. Dokunma, çeşitli ağrılar, basınç, vibrasyon gibi duyular, içgüdü ile ilgilenen merkezler ve en temel insansal yetilerle donanmış korteksin üst düzey etkinlikleri birlikte beynin tümü tarafından elin suya girdiğini algılar. Buna karmaşık duyular deniyor.

Aynı şekilde annelik veya babalık hislerinin de kökeni bu tür karmaşık duyuların beyin tarafından birlikte yorumlanmasıdır.

Bütün olayı bir iki hormona indirgemek yanlıştır. Hayvanlarda bile bu yaklaşım yanlıştır.

Beyindeki nöral devrelerin doğasını bilmiyoruz. Ama olduklarını biliyoruz. Doğal devreler de varlıklarını kendilerine ulaşan sinyallere borçludurlar. Bunların hepsi maddenin davranış biçimlerinden ibarettir.

Bu sizde üstün insansal niteliklerin bu şekilde ifade edilmesininin insanları aşağılamak demek olduğu hissini uyandırıyor.

Bu nöral devrelerin gerçek doğası o kadar karmaşıkdır ki, belki de gizemleri asla çözülemeyecektir.

Siz onları metafizik olgular olarak düşünüyorsunuz. Biz ise maddenin davranış biçimleri olarak değerlendiriyoruz.

Maddenin davranış biçimleri de olsalar, onlar son derece karmaşık ve üstün insansal niteliklerdir. Kimsenin onları bir şekilde küçümsemesi ve bayağı bulması kabul edilemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç bir anneden bir "ermiş" gibi, çocuğunun ölümüne üzülmemesi, sadece hüzünlenmesi beklenemez. Ahirette kavuşacaağına inansa bile, bu açık net belirgin ve "zamandaş" bir olgu olmadığı için annenin hisleri baskın gelecek.

Yine de materyalist bir annedense, ölüm ötesi yaşama inanan bir annenin TESKİN, TESELLİ, AVUNMA imkanı var.

Yaşarken duygularını paylaştığın, bir şekilde BAĞLANDIĞIN bir varlığın YOK olup gitmesiyle,

"Doğmadan öncesi gibi düşüneyim, n'olacak ki" diye materyalistçe de teskin olamaz. Sürüp giden ZAMAN'da birşeylerin zamanla var olup, zamanla HİÇ olması, bir daha o varlığa hiç rastlamayacak olmamız, o varlıktan YOKSUN kalmamız demektir. Bizi avutmaz. Anneyi avutAmaz. Şu kısa hayatta VAR olduğu (yani varlıkla ilişkili olduğu) zamanların yok olması onu anılarına gömer. Çünkü bir "varlık" kaybetmiştir, anılarından başka bir yerde YOKtur o varlık (öyle inanır.) Bu anne, anılarındaki varlığın gerçekliğini, yokluğun VAR olmayan gerçekliğine tercih etmiştir. Burada değer verilen varlıktır, yokluk nerde?!

Bir insan olan anne, sezgileriyle, o varlığın var oluğunu, hiç yok olmayacağını bilirse, daha bir teskin olur. ERMİŞ MATERYALİST anne gibi, yokluğun olmayan gerçekliğini kabul etmez. Her anne bunu sezebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tyler gene her zamanki krizine girmiş.

''Ne? Bütün duygularımız maddi süreçlerin ürünü mü? O halde onların beş kuruşluk değeri olmasa gerek! Ah bu materyalizm ah! Ne duygusuz bunlar ya!'' :lol:

Halbuki duyguların oluşumu dış koşulların da etkileşimiyle son derece karışık bir sürecin ürünüdür. Ve sonuçta maddesel bir etki sonucu oluşuyor olması, onların hiç de sahte olduğunu göstermez, çünkü herşey madde zaten. Önemli olan hissettiklerinin kökeni değil, sana hissettirdikleridir. Örneğin, sevdiğini, kendi canını verecek kadar çok seviyorsan, bu sevginin biyolojik ve toplumsal kökenlerini bilmek, o duygunun yoğunluğunu düşürmez. O hala bize kendini kutsal sandıracak denli güçlüdür. Önemli olan da budur. Onun maddesel kökenlerine bakıp ''demek herşey bir yalanmış'' türünden arabesk söylemlere sapmak, o duygunun hissetirdiğini görmezden gelmektir. Öte yandan, zihni ve duyguları bedenden koparıp ruha atfetsek ne olacaktı ki? Seni tatmin edecek bir samimiyet mi kazanacaklardı?

Saçmalık...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç bir anneden bir "ermiş" gibi, çocuğunun ölümüne üzülmemesi, sadece hüzünlenmesi beklenemez. Ahirette kavuşacaağına inansa bile, bu açık net belirgin ve "zamandaş" bir olgu olmadığı için annenin hisleri baskın gelecek.

Doğru. İşte bu yüzden annenin acısını din afyonuyla bastırmaya kalkmak boş iştir ve dinin gereği yoktur. Zira annelik gibi doğal bir dürtüyü doğa üstü masallarla bastırma veya şekillendirme olanağı yoktur. Hiçbir anne, oğlu şu an cennetin en üst katında diye evladının arkasından ağlamak yerine göbek atmaya kalkmaz. Bu durum, dinin söylemlerine karşı bir inançsızlık göstergesi midir peki? Evet, bir bakıma. Annenin zihni belki inanıyor, inanmak istiyordur ama daha derin birşeyleri, doğası bunu kabul edemiyor, hiçbir iman tanımıyor ve evladının arkasından dövünüyor, onu hiç göremeyecek üzere yitirdiğini biliyor ve içi bu yüzden parçalanıyordur. En imanlı anaların bile evlatlarının ardından ağlaması, dövünmesi aslında dinin ne kadar etkisiz olduğunu gösteriyor. Doğal dürtü her zaman daha baskın.

Yaşarken duygularını paylaştığın, bir şekilde BAĞLANDIĞIN bir varlığın YOK olup gitmesiyle, "Doğmadan öncesi gibi düşüneyim, n'olacak ki" diye materyalistçe de teskin olamaz. Sürüp giden ZAMAN'da birşeylerin zamanla var olup, zamanla HİÇ olması, bir daha o varlığa hiç rastlamayacak olmamız, o varlıktan YOKSUN kalmamız demektir. Bizi avutmaz. Anneyi avutAmaz. Şu kısa hayatta VAR olduğu (yani varlıkla ilişkili olduğu) zamanların yok olması onu anılarına gömer. Çünkü bir "varlık" kaybetmiştir, anılarından başka bir yerde YOKtur o varlık (öyle inanır.) Bu anne, anılarındaki varlığın gerçekliğini, yokluğun VAR olmayan gerçekliğine tercih etmiştir. Burada değer verilen varlıktır, yokluk nerde?!

Tüm bunlar mazeret değil. Bir varlığı bir daha göremeyecek olmak, ölüm ötesi bir yaşamda ona tekrar kavuşmanın mazereti olamaz. Varsayalım ki çocuk ölmedi. Anne onun bebekliğini çok seviyor ve bebeğinden ayrılmak istemiyor. Ama zaman hızla akıyor ve bebek büyüyor! Ve artık bebek olmaktan çıkıyor. Anne artık onun bebekliğini sonsuza dek yitirdi, çünkü artık o koca bir adam oldu. Ama bebek ölseydi, anne yine bebeğini sonsuza dek yitirmiş olacaktı ama ona bir gün bebeğine tekrar kavuşacağı yönünde bir avuntu verilecekti. Peki neden ilk durumda avuntuya gerek duymuyor da ikincisinde duysun? İlkinde avutulmaya ihtiyaç duymayan ve kimsenin de(dinin de!) avutmadığı biri, neden ikinci durumda avutulsun? Sonuçta iki durumda da bebeğini kaybetti.

Bir insan olan anne, sezgileriyle, o varlığın var oluğunu, hiç yok olmayacağını bilirse, daha bir teskin olur. ERMİŞ MATERYALİST anne gibi, yokluğun olmayan gerçekliğini kabul etmez. Her anne bunu sezebilir.

Dünyada 900 milyona yakın dinsiz var. Semavi olmayan dinlerde de anne ile çocuğunun kavuşacağı bir diriliş inancı yok. Reenkarnasyon v.s. var sadece. Hepsini toplayınca milyarları buluyor. Bu kadar anne neden bahsettiğin türde bir sezgiye sahip değil açıklar mısın? İstersen ben açıklayayım. Anneler sadece üzülürler ama bu üzüntünün ne yönde akacağını içinde bulunulan kültür belirler. Müslüman kültür içindeki bir anne, yitirdiği evladının ardından ona ahirette tekrar kavuşacağını ''sezer''; bir kızılderili annesi ise evladının şimdi bir başka annenin bebeği olarak doğuyor olduğunu ''sezer''. Bunlar sezgi değil, öğrenilmiş bilgidir. Sezgi sandığımız çoğu şey aslında kültürel yönlenmedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Basliktan anladigim kadari ile "din insanlara huzur verir bu kötü degildir" düsüncesi vurgulanmaya calisilmis. Din insana huzur versin ama din yüzünden Diyanet gibi bir kurulusa bir ülkenin her kesiminden toplanan vergilerden olusan bütceden en büyük ikinci pay aktariliyorsa burda durup düsünmek lazim. Insan kendi imkani ile inancini ibadetini yapsin, hatta bu islerinin yürümesi icin bazi olusumlarida kursun ama Devletten gecinmesin. Devlet dünyevi islerimizi yoluna koysun. Olup olmadigi bile belli olmayan sözde öte dünya islerimizi bizlere biraksin.

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş

[quote name='Freddie_' date='30 December 2009 - 08:27 PM'

Dünyada 900 milyona yakın dinsiz var. Semavi olmayan dinlerde de anne ile çocuğunun kavuşacağı bir diriliş inancı yok. Reenkarnasyon v.s. var sadece. Hepsini toplayınca milyarları buluyor. Bu kadar anne neden bahsettiğin türde bir sezgiye sahip değil açıklar mısın? İstersen ben açıklayayım. Anneler sadece üzülürler ama bu üzüntünün ne yönde akacağını içinde bulunulan kültür belirler. Müslüman kültür içindeki bir anne, yitirdiği evladının ardından ona ahirette tekrar kavuşacağını ''sezer''; bir kızılderili annesi ise evladının şimdi bir başka annenin bebeği olarak doğuyor olduğunu ''sezer''. Bunlar sezgi değil, öğrenilmiş bilgidir. Sezgi sandığımız çoğu şey aslında kültürel yönlenmedir.

Evet kültürler belirliyor ama, kültür O varlığın yok olmayıp, ne şekilden devam edeceğini/ettiğini belirliyor. O var olan ÖZ hep var. Aşmış ateist ebeveynler dışında ölen yavrusunun YOK olduğuna inanan bir kültür mensubu var mı acaba?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bildiğimiz hormonal süreçlerle açıklandığında, duygusallığın basit-değersiz anlaşılacağını mı söylemek istiyorsunuz tam anlayamadım?(:

Sonuçta metafizik olguların imkansız olduğunu savladığınıza göre; ''basit'' olmasada materyale indirgenebiliyor değil mi?

Bilmediğimiz etkilerin duygusallığın niteliğini değiştirmede ne gibi bir etkisi olabilir?

Bütün olayı bir iki hormona indirgemek yanlıştır. Hayvanlarda bile bu yaklaşım yanlıştır.

Bu nöral devrelerin gerçek doğası o kadar karmaşıkdır ki, belki de gizemleri asla çözülemeyecektir.

Maddenin davranış biçimleri de olsalar, onlar son derece karmaşık ve üstün insansal niteliklerdir. Kimsenin onları bir şekilde küçümsemesi ve bayağı bulması kabul edilemez.

Yukarıdaki sorum net anlaşılamadı heralde?!

İnsan zihninin yetersizliğinden doğan bu karmaşıklığı çözememek, duygusallığı nasıl üstün/ ''kutsal'' bir değere taşıyor?

Varoluşlarının nedeni en temel yapıda, bir takım bilinçsiz maddenin kendisini daha kolay kopyalaması değil mi?

Doğal seleksiyonun belli bir amacı olmadığına göre; farklı şekilde evrimleşseydik tüm nitelikleriyle bu duygular varlığını sürdürecek miydi?

Şimdi nefret edip tiksindiklerimiz, farklı bir evrim sürecinde ''üstün insansal nitelik'' olamaz mıydı?

Genler kendilerini ensest ilişkiyle daha uygun bir şekilde kopyalayabilseydi, bu cinsellik en uygun birliktelik olmayacakmıydı örneğin?

Neyin üstünlüğünden bahsediyorsunuz siz? Tüm duyguların doğada hiçbir anlamı olmayan, zihnimizin uydurduğu kurgulardan ibaret...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...