Jump to content

DOGMATİK DÜŞÜNCENİN KÖKENLERİ


Recommended Posts

BİLİM NEDİR?

Bu başlık altında, dogmatik düşüncelerin kökenleri üzerine yapılan değerlendirmelerin bir parçası olarak sanırım bu önemli soruyu yanıtlamak yukarıdaki kimi iletilere gereken karşılığı vermek adına yerinde olacaktır.

Bilimden ne anlamalıyız? Beşeri bilimler olarak anılan tarih, sosyoloji, psikoloji gibi araştırma konularını bilim olarak adlandırabilir miyiz? Örneğin sosyolojiye müspet bir bilim adını koyabilir miyiz?

Bilim, en özlü tanımıyla gözleme dayalı, sınanabilir ve aralarında mantıksal/akılsal bir ilişki/bağlantı kurulabilen veriler topluluğudur. Buna göre; fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimleri ve elbette salt mantık üzerine kurulu matematik müspet bilimlerdendir. Ancak, aynı şeyi beşeri bilimler olarak adlandırılan inceleme alanlarında söylemek olanaklı değildir. Kuşkusuz tarihi ve toplumu bilimsel bir gözle incelemek ve kimi gerçekleri ortaya çıkararak bunlar üzerinden akıl yürütmek mümkündür; ancak bunların hiçbiri sınanabilme kriterini yetine getirmezler. Bu nedenle de, toplumun geçirdiği ya da geçireceği değişimlere ilişkin yapılan/yapılacak uslamlamalar birer öngörü olmaktan öteye geçemezler. Toplumun en küçük yapı taşı olan insanın psikolojisi bile henüz aydınlanmamış sırlarla doludur. Bu bağlamda bir kez daha SINANABİLİRLİK kıstasının altını önemle çizmek gerekir. Ne sosyoloji ne de tarih kesin ya da ölçülebilir sonuçlar veremezler; bu nedenle de bilim değildirler.

K. Marx, üretim ilişkilerinden yola çıkarak kapitalizmin kaçınılmaz olarak yerini sosyalist bir topluma bırakacağı yolunda bir öngörüde bulunmuştur. Oysa, kapitalist sistemin, üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyeti üzerine kurulu sosyalist bir sisteme mutlaka evrileceğini ortaya koyan bilimsel bir veri mevcut değildir. Sosyalizmi gerçekleştirme amacıyla yapılan devrimlerden sonra da bu sistemin uygulanabilir olduğuna ilişkin hiçbir olumlu sonuç da elde edilebilmiş değildir. Kapitalist bir toplumun feodalizme geri döndüğünü asla gözlemlememiş olmamıza karşın, sosyalizm, uygulanmaya çalışıldığı tüm ülkelerde yerini yeniden kapitalist üretim ilişkilerine bırakmıştır. Böylece K. Marx'ın diyalektik gelişim ilkesi de yanlışlanmıştır.

Esasında ezilen halkların biricik kurtuluşu olması gereken sosyalizm, uygulamada yaşama geçirilememiş ve yarar da getirmemiştir. Böylece yine halklar tarafından yıkılıp yerle bir edilmiştir. Bu doktrinin hiçbir bilimsel yönü olmadığı artık tarihsel deneyin sonuçları ile yeterince tescillenmiş olsa da, esasında bu tür bir deneye gerek kalınmaksızın, ileri sürülen doktrinin kendi çelişkilerinden de- sınamaya gerek kalmaksızın anlaşılması olanaklıdır. Proleterya diktatörlüğünün açık bir tanımının olmayışı bile daha en başından nasıl bir kaosun altına girildiğinin açık bir göstergesidir. Marksist ekonomik sistemin uygulanma aşamaları da bu bariz çelişkilerin tarihsel kanıtlarını oluşturmuştur.

İnsanların, birbirleriyle rekabet / kavga etmeksizin bir arada kardeşçe yaşayabileceklerini gösteren tek bir bilimsel delil mevcut değildir.

Bununla birlikte, kapitalizmin evrilmeyeceğini ileri sürmek de mutlaka dogmatik bir yaklaşımdır ve mutlaka yanlıştır. Her olgu gibi kapitalizm de belli bir evrim geçirmiş/geçirmektedir. Şimdilik, sadece bu değişimin sınıfsız bir topluma doğru akmadığını ortaya koymakla yetineceğim. Ve bu çıkarımın kesinlikle ileride de sosyalist denemelerin asla olmayacağı anlamına gelmeyeceğini de belirtmek gerekir. Bu tür kalkışmaların gelecekte de olması umulur bir şey olsa da, gelişen devlet örgütlenmesi ve teknolojik izleme olanakları böyle bir organizasyonu önceden tespit edip önleyecek güce sahiptir. Ama, diğer yandan, sürekli gelişen ve ilerleyen teknolojinin beraberinde getireceği ekonomik yeniden yapılanma elbette kapitalizmi evrime uğratacaktır. Bunun ne yönde olacağını öngörmek ise ayrı bir başlığın konusu olmayı hak edecek kapsamda derin bir mevzudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bize bilimin yobazının tanımını yapar mısınız?

Ne menen bir şeymiş bu bilim yobazları?

Birkaç cümle ile onları bize ifşa eder misiniz lütfen?

Ki onların canına okuyalım bu forumda..

Neden olmasın, mesela "ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur" demiş üstad, demiş de bunu niye demiş? Çünkü kendi etrafında bilimum bilim içre olup o kuşkuycu düşünceden nasibini alamamış at gözlükçülerini görünce bir hal tercümesi yapmış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden olmasın, mesela "ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur" demiş üstad, demiş de bunu niye demiş? Çünkü kendi etrafında bilimum bilim içre olup o kuşkuycu düşünceden nasibini alamamış at gözlükçülerini görünce bir hal tercümesi yapmış.

O lafı dindar yobazlar için söylemiş ama..

Bilimde önyargı olmaz.

Bilim direnir.. Bu normal bir dirençtir. Ona önyargı diyenin aklında yobazlık yoktur.. Bu doğal direnç vardır.

Gerçekten bu direncin çok fazla olduğu durumlar da vardır ama, onlar bilimin kesen ucunda yer alırlar.

Kuantum fiziğinde örneğin, gözlemlerin farklı yorumuna karşı çok büyük bir direnç vardır.

Ama onu yobazlık olarak nitelendirecek hiç bir delil bulamazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buraya kadar yapılan açıklamaların ışığında, şu "bilimsel yobazlık" ucube teriminin nasıl olduğuna ilişkin birkaç tespit yapabiliriz:

Bilimin ilkeleri vardır ve bilim yapabilmek mutlaka belli bir disiplin gerektirir.

Pozitif bilimlere aşinalığı olan herkesin onaylayacağı bir gerçektir bu.

Elementleri tanımadan, P.V= nRT temel formülünü anlamadan bir üst disiplin olan organik kimya ile iştigal edilemeyeceği gibi, klasik fizik kurallarını bilmeden kuantum fiziğinde akıl yürütmek olanaklı değildir. Bunların tümü için de temel seviyede matematik bilgisine sahip olmak şarttır. İşte bu temel eğitim de kişinin zeka seviyesine göre ilkokuldan sonra 5-10 yıl gibi uzun bir süre boyunca disiplinli ve özverili bir çalışam gerektirir. Ancak, tüm bunların yanı sıra bilim yapacak adayın belirli bir zeka eşiğinin üzerinde olması da mutlaka gereklidir. Sokaktan çevirdiğiniz her on kişiden sadece 1 ya da 2'sine yüksek matematik öğretebilirsiniz. Eğitime yatkınlık kesin bir olgudur.

İşte bilimsel düşünme yetisinden yoksun olan yeteneksizler, anlayamadıkları görüşlere ancak basit savunma mekanizmaları ile karşı koyabilirler. Bu zavallıca çabanın ürünü ise "bilimsel yobazlık" gibi absürd ve anlamsız kavramlardır. Böyleleri avuncayı dogmalarda bulurlar ve akıllarınca başardıklarını sandıkları bu sanrılı düşünce sistemini canları pahasına bile savunabilirler. Böylesi bir dogmalar cennetinde avunca bulan kişi için, gerçeklik gibi bir sorun da olmadığından böylelerinin pembe düşlerde uyuduklarını söylemekle yanılmış olmayız. Aynı düşünce sistemi, kişi hak ve özgürlüklerini de kendi çarpık mantığına göre yorumladığından yobazlığa da meşru bir kılıf uydurur ve içinde hasetle büyüttüğü kinini aydın dimağlar üzerine saçmakta duraksamaz. Değişmez, mutlak doğruların yarattığı etik değerler sisteminin bir yansısıdır bu.

tarihinde MrGuitar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bugün komünizm rüyası görenler, onun gerçekleşmeyeceğini bilemeyebilirler. Ama komünizm hiç bir zaman insanlığın yaşam tarzı olmayacaktır.

Bundan eminiz. Sosyal demokarasi insanlığın daha ötesine gitmeyeceği bir rejim ve yaşam tarzı olarak kalacaktır. Bunu çok iyi biliyoruz.

Al işte, doğmatikliğinin belgesi. Sosyal demokrasiden ötesi yokmuş.

Hangi bilimsel ve evrimsel kafa ile, veri ile böyle değişmez şeyler yumurtluyorsun. Sosyal demokrasi değişmeyecekmiş. Pehh. Sanki allahın emri, doğa kanunu. Diyorum ya sen önce dokmatikliğin ne olduğunu öğren. Bak Mrguitar ne güzel yazmış. insanların kafası örümcek bağlamamış sizler gibi. Toplumsal sorunlarını çözebilecek durumdalar. Kapitalizmin yol açtığı gelir dağılımı adaletsizliğine son vermek çok zor bir şey değil. Adına ne dersen de. Bu adaletsizlik eninde sonunda çözülecektir. Kapitalizmin geçmişi daha 150-200 yıldır. Sosyalizm uygulamaları daha 100 yılını bile tamamlamadı. Toplumsal evrimi görmemek. Dindarların hani nerde evrim demesinden farkı yok.

Senin aklını kemirmiş komünizm. Sen komünizmi savunma adına, bilimde yobazlığa bile yer veriyorsun.

Beni cübbeliye benzetme nedenini ben senin bu konularda bilgisizliğine bile değil, kafanı çalıştıramamana, muhakeme yapamamana bağlıyorum.

Kapitalizm dogma değildir. Çünkü kapitalizm ekonomik bir sistemdir.

Sosyal bir dayatma değildir. Kapitalist sistemde bireyler zengin olabilirler.

Sosyal tabakanın en altında olduğunu düşündüğünüz çöpçülerin bile zengin olma şansı vardır.

Ve bunun çok örnekleri vardır. Kapitalizmde paylaşılan zenginliktir.

Ama komünist sistemde paylaşılan fakirliktir.

Komünizm dogmadır. Dindir... Birilerinin sapık fantezisi ve ütopyadır aynı zamanda.

Ama biz onu sadece dogma olduğu için reddediyoruz.

Al işte bir masal daha. Çöpçü de zengin olabilirmiş. Kapitalizmde paylaşılan zenginlikmiş?

Hani dindarlara sıklıkla soruyorum ya. Kimi kandırıyorsunuz. Allahı mı? Başkalarını mı? Yoksa kendini mi?

Aynı sorular işte bu tür masallar için de geçerlidir?

Kimi kandırıyorsun?

Kapitalizm ekonomik sistemmiş. Ee ne olmuş ekonomik sistem ise. Ekonomik sistemlerin değişmezliğinden mi dem vurmak istiyorsun. Ekonomik sistemler değişmez mi?

Dindarın allah diye tutturması gibi. HY nin evrim çöktü hezeyanları gibi komünizm doğmadır. sapık fantezidir, ütopyadır vs sayıklayıp duruyorsunuz. Ne kadar fazla sayıklarsanız kendinizi inandırırsınız. İsterseniz sizin de elinize 33 lük tespih vereyim sayı ile sayıklayın.

Sosyal evrim var mıdır?

İnsan sosyal bir hayvandır. Eğer diğer sosyal hayvanlar da sosyal evrime uğruyorlarsa, insanlar da uğrarlar.

Bu konu araştırmaya değer. Ama şurası bir gerçektir ki sosyal evrim söz konusu bile olsa, kominizm, kapitalizmin evrilmiş şekli değildir.

Olsa olsa yozlaşmış şeklidir.

İslam'ın putperestliğin yozlaşmış şekli olduğu gibi..

Bilimsel gelişmelerin yönü insanların istek ve arzularıyla orantılı bir seyir izler. Ancak çıkarları birbiri ile çelişen sınıflar ve insanlar varsa. Doğrultu bu çelişkilerin ortak bileşkesi yönündedir. Sınıfsal çelişkilerden biri zorunlu diğeri olmasada olur şeklinde ise, işte bu olmasa da olur sınıf eninde sonunda ortadan kalkar ve çelişki de çözülür. Asıl senin değişmez zannettiğin sosyal demokrasi bile sosyalist ve komunistler sayesinde sosyalliğini muhafaza eder. Aksi halde hızla vahşi kapitalizm ve faşizm haline dönüşür.
Bence asıl sen bu dogmatik düşüncelerinle Cübbelye çok yakınsın..

Ben hiç bir zaman düşüncelerimi sınırlamam ve dünyaya başkalarının gözünden bakmam.

Senin dünya görüşün Marx, Lenin ve Stalin'in gözlerinden.

Kendi gözünden bu dünyaya bir kere bile baktığını sanmıyorum...

Sosyalizme ve komünizme gözlerini kapamak düşüncelerine sınır koymak değil de nedir? Kendi gözün nasıl bir gözdür? Dünyaya başkalarının gözü ile bakmamak zaten doğmatizmin kendisidir. Kör tuttuğunu beller demektir.

Marks, teorisyen ve düşünürdür. Lenin ve stalin bu düşüncelerin uygulayıcısıdırlar. Doğru veya yanlış, hiçbir zaman hiçbir iletimde bunların düşünce ve uygulamalarını doğmatik bir şekilde savunmuş değilim. Sosyalizm artık büyük bir sosyalbilim haline gelmiştir. Pek çok sosyalist tarafından gözden geçirilmekte, eleştirilmekte ve her geçen gün daha da zenginleşmektedir. Sen boğanın kırmızıya tepkisi gibi sosyalizm ve komünizmi nerede görsen gözlerini kapa. Senin tercihinin böyle olmasına kim ne diyebilir? Dindarların da benzer tercihleri vardır.

Pardon.. Bu halinle sen Cübbeli kadar bile inanç özgürlüğüne sahip değilsin.

Cübbeliye haksızlık yapmayalım.

Bana da haksızlık yapma.

Bak senin tercihine nasıl hak vermişim.

Senin elbette sermayeye tapınma özgürlüğün vardır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Mrguitar.

21. iletin bilim nedir? sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. Ama sosyal bilimlere, psikolojiye vs bilim demeye dili varmıyor.

Diyorsun ya. Klasik fiziği bilmeyen kuantum fiziği anlamaz. İşte bu dallarda da kuantum fiziğine benzer bir bilimsellik var. İnsanın biyolojik alt yapısının bilimsel davranışı yaşamını sürdürmek, tehlikeden kaçmak olarak varsa bile. Bazı durumlarda bu biyolojik yönelime ters davranışlarda bulunabiliyor. Bunlara bakarak psikolojiyi, sosyolojiyi bilim kategorisinden çıkarırsanız hem kafanızı hem de toplumu kaos'a teslim etmiş olursunuz. Bu bilimler istatistik bilimler haline gelmiştir. Genel yönelimleri saptar. Tıpkı meteoroloji gibi, kamuoyu yoklamaları gibi, insanların yönlendirilmesindeki yönetişim bilimleri gibi.

Üstelik aynı yazı hem nalına hem mıhına bir yazı olmuş.

Sosyalizmin ve komünizmin uygulanamadığına çok erken karar vermiş ve bu karar ile sizleri biraz olsun rahatlatmış. Niçin uygulanamayacağını da özürü kabahatinden büyük iddialara dayandırmış.

İnsanların, birbirleriyle rekabet / kavga etmeksizin bir arada kardeşçe yaşayabileceklerini gösteren tek bir bilimsel delil mevcut değildir.
aynı argümanı bir zamanlar sevgili hacı ile tartıştık.

insanların büyük bir kesimi zaten bir arada ve kardeşce yaşamaktadırlar. Sömürülere, adaletsizliğe, baskı ve şiddete ragmen bunu başarmaktadırlar. Bir de rekabet ve kavgayı kimlerin çıkardığına ve niçin çıkardığına bakabilseniz, sizin de aklınız başınıza gelir. Böyle kavga şiddet baskı savunucusu kesilmezsiniz.

Üretimde rekabet etmenin iyi yönleri olabilir. Ama paylaşımda kavga çıkarmanın bir yararı olur mu? Paylaşımda kavga, paylaşımda bir sorun olduğu için vardır. Üstelik bu kavgada güçlü olanlar daha büyük pay aldığı için kavga ortamını sürekli kılmak istemektedirler.

Paylaşım sorunları çözülünce kavganın gereği de kalmayacaktır.

Ama, diğer yandan, sürekli gelişen ve ilerleyen teknolojinin beraberinde getireceği ekonomik yeniden yapılanma elbette kapitalizmi evrime uğratacaktır. Bunun ne yönde olacağını öngörmek ise ayrı bir başlığın konusu olmayı hak edecek kapsamda derin bir mevzudur.

Evet derin bir mevzudur. Ama nedense halinden memnun olanlar bu derin mevzulara bir türlü girmek bilmezler.

Sevgili hocamız da tüm çarpıklıkları, sorunları çarşaf çarşaf ortaya koyar ama. Sıra çözüm önerilerine gelince. böyle derin mevzulara girmez.

24. iletinde ise insanları gayribilimsel bir şekilde zeka temelinde kategorize etmişsin. Bir yanda zeki insanlar diğer yanda aptallar.

Ve aptalların hiçbir zaman zeki insanları anlayamayacağından dem vurmuşsun.

Bu aptallık ve zekilik doğuştan gelen bir özellik midir? İnsanların büyük bir kısmı aplat ise ne yapmak gerekir. Bunların aptallıkları düzeltile bilir mi?

Aptalların zeki insanların uğraştıkları konuları anlayamaması, bana dindarların allahı kavrayamama yaklaşımını anımsattı.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Heşeyden önce sevgili Drekinci sen hiç konuşma..

Boş yere komünist değilsin sen.

Deha seni epeyi ifşa etmişti. İşçilere yapılan villalarda kimler oturuyor?

İşçilerden toplanan aidatları kimler kullanıyor? Cebe atıyor.

Bunları biz bilmiyor muyuz sanıyorsun.

Seni ve benzerlerini ben kimseye benzetmem.

Cübbeli senin gibi düşünen ve davrananlardan birkaç gömlek ilerdedir mutlaka.

Onun yalnız aklı törpülmüştür İslam'la biraz.

Senin aklın yerinde.. Törpülen tarafın aklın değil. O çok şeytani çalışıyor.

Çıkarını çok iyi bilenlerdensin.. Sen ve diğer sendikacılar..

Kimi kandırıyorsunuz.

Size göre komünizm elbette dogma olamaz. Sizin çıkar kapınızdır komünizm.

Cübbeli ve benzeri milyonlar ise, İslam'da çıkar aramazlar. İslam'a çıkar olurlar.

Kullanmazlar İslam'ı onlar. Kullanılırlar.

Onları kullananlar da var tabii.

İşte onlar size çok benzerler.. Sizlerin Erbekan, Mercümek, Deniz Feneri ve diğerlerinden hiç farkınız yoktur.

Komünizm dogma mıdır?

Kimin umurunda değil mi?

Karnınızı doyuruyorsa, ne bok olursa olsun farketmez sizin için.. Değil mi?

Komünizm yer kapitalizm ıçarsınız. İkisi arasındaki fark sizi hiç ilgilendirmez.

Önemli olan sizin çıkarınızdır..

Komünizm sizin için bir dogma değildir. Geçim kapısıdır.

Bu yoruma ben de katılıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Mrguitar.

21. iletin bilim nedir? sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. Ama sosyal bilimlere, psikolojiye vs bilim demeye dili varmıyor.

Diyorsun ya. Klasik fiziği bilmeyen kuantum fiziği anlamaz. İşte bu dallarda da kuantum fiziğine benzer bir bilimsellik var. İnsanın biyolojik alt yapısının bilimsel davranışı yaşamını sürdürmek, tehlikeden kaçmak olarak varsa bile. Bazı durumlarda bu biyolojik yönelime ters davranışlarda bulunabiliyor. Bunlara bakarak psikolojiyi, sosyolojiyi bilim kategorisinden çıkarırsanız hem kafanızı hem de toplumu kaos'a teslim etmiş olursunuz. Bu bilimler istatistik bilimler haline gelmiştir. Genel yönelimleri saptar. Tıpkı meteoroloji gibi, kamuoyu yoklamaları gibi, insanların yönlendirilmesindeki yönetişim bilimleri gibi.

Drekinci,

Beşeri bilimler bilim olarak adlandırılmaz. Bu son derece yaygın bilinen ve temel bir kural, bir gerçektir. Ne var ki, burada sınıfsız toplum masallarını kendilerine şiar edinen akıl ve bilim özürlü kimi katılımcılara artık gerçekten hak ettikleri dilden yanıt vermenin zamanın çoktan gelmiştir. Çünkü sizler de şeriatçılar kadar tehlikeli ve dogmatik birer sapmasınız. Bu yanıtım da özünde sana değil işte bu kesimedir. Çünkü artık sana yapılacak birşey kalmamış, dogmatik düşüncelerin kemikleşip esnekliğini yitirmiş, öğrenmemekte ve yanlışta sürekli ısrar eden katı ve değişmez, sekter bir demogoji makinesi gibisin. Daha temel kavramlardan bile haberin yok. Beşeri bilimler denilen disiplinler birer metodolojidir, bunlar asla pozitif bilimlerden sayılmazlar. Burada dogmalarla savaşmak ve insanlara bilimsel düşüncenin ne olduğunu açıklamak için bulunuyoruz. Senin kişileri yanlış bilgilendirmene elbette engel olacağız.

Sen daha metodolojiyi müspet bilimden ayrımaktan acizsin, kalkmışsın toplumun evriminin sosyalizme doğru aktığından dem vuruyorsun. Biz bunları yemeyiz, ayrıca senin insanları kandırmana da izin vermeyiz.

Sana söyleyeceklerimi bu kadar. Daha geniş bir zamanda, yine bu başlık altında son derece büyük bir tehdit haline gelen marksizmin dogmalarını daha ayrıntılı olarak ele alacağım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı

Geldiğin çizgi. DEHA nın argümanlarına kadar düşmüş ise zaten ne hallere düşdüğünün bile farkında değilsin demektir.

Sendikalaşmanın, örgütlenmenin, hak aramanın nesi yanlış. İşçiler, emekçiler, bütün değerleri üretenler hak arama mücadelelerini bıraksın, birtakım sermaye sahipleri, siyasiler vs bu değerlerin üzerine konsun öyle mi?

Sendikacılar işçinin hakkını yıyormuş da bizim kapitalist müsvetteleri sendikacılardan daha fazla işçi hakkı koruyorlarmış.

Geç bunları sevgili hacı bunlar çıkmaz sokak,

Sendikacılar olmasa işçileri tamamen yok sayacaksınız.

Hem konu bağnazlıkken ve bağnazlığını gözüne sokmuşken, konuyu sendikal tartışmasına getirmenin kıvırtmaktan başka bir değeri yoktur.

Sevgili Mrguitar.

Son iletin tamamen içi boş, tehdit ve önyargıdan başka bir şey ifade etmeyen ileti.

Hadi merakla bekliyorum.

Toplumu kimler kandırıyormuş, ne şekilde kandırıyormuş görelim.

Dinlerin ne şekilde kandırdığını beraberce gösteriyoruz.

Sizler komünistlerin,

Bizler de kapitalistlerin toplumu nasıl kandırdıklarını, sizler gibi doğmalarla savaşıyorum diye kimlerin değirmenine su taşıdığınızı ortaya dökelim.

Marksizmin kimler için tehlike arzettiğini ortaya dök de bu yanlıştan bir an önce kurtulalım.

Bir an önce bilimmiş, metodolojiymiş. Her neyse ortaya koy. Metodolojinin bilim olmadığını öğrenelim. Ve bu metodoloji ile. İnsanları zeki ve aptal olarak sınıflandıralım. Yine bu metodoloji ile rekabetin ve kavganın değişmez olduğunun bilincine varalım.

Bu mücadele saz çalıp çığırmaya benzemez.

Bu mücadele insanın insan olma mücadelesidir.

Hadi birbirimize insan olmayı öğretelim.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili hacı

Geldiğin çizgi. DEHA nın argümanlarına kadar düşmüş ise zaten ne hallere düşdüğünün bile farkında değilsin demektir.

Sendikalaşmanın, örgütlenmenin, hak aramanın nesi yanlış. İşçiler, emekçiler, bütün değerleri üretenler hak arama mücadelelerini bıraksın, birtakım sermaye sahipleri, siyasiler vs bu değerlerin üzerine konsun öyle mi?

Sendikacılar işçinin hakkını yıyormuş da bizim kapitalist müsvetteleri sendikacılardan daha fazla işçi hakkı koruyorlarmış.

Geç bunları sevgili hacı bunlar çıkmaz sokak,

Sendikacılar olmasa işçileri tamamen yok sayacaksınız.

İkmizden biri bağnazsa, hangimiz bağnazız dersin?

Komunist olanımız mı, sosyal demokrat olanımız mı?

Sen bir sendikacı olarak elbette işçilerin haklarını sendikalaşamanın koruduğunu savunursun.

Ama onun parasal karşılığna hiç değinmezsin.

Gönüllü olarak mı işçilerin haklarını savunuyorsun?

Güldürme beni..

Hem ben sendikalar işçilerin haklarını yiyor demedim.

Sendikalar sayesinde bazıları işçilerin üzerinden geçiniyor dedim.

Erbekan ve benzerlerinin, İslam'ı kullanarak, Müslüman'ların üzerinden geçindikleri gibi, sizler de komünizmi kullanarak,işçilerin üzerinden geçiniyorsunuz.

Beni bağnaz olarak nitelendirmeniz çok normal.

Sizi ifşa edenler elbette çok kötüdürler. Ve ben çok kötüyüm. Bağnazlık benim için yeterince kötü bile sayılmaz.

Ben daha da kötüyüm senin gözünde. Seni ifşa edenler ne kadar kötü ise ben o kadar kötüyüm.

Bunu da kabul ediyorum. Hatta bundan gurur duyuyorum bile diyebilirim.

DEHA'nın argümanları müthişdi.. O sizlerin ruhunuzu tanıyor. Ben sizleri onun kadar tanımıyorum.

Ama benzerlerinizin burada da mebzul miktarda olduğunu biliyorum. Mafyasınız siz... Sendika mafyası..

Dogmanın lafı mı olur..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Sevgili Mrguitar.

Son iletin tamamen içi boş, tehdit ve önyargıdan başka bir şey ifade etmeyen ileti.

Hadi merakla bekliyorum.

Toplumu kimler kandırıyormuş, ne şekilde kandırıyormuş görelim.

Dinlerin ne şekilde kandırdığını beraberce gösteriyoruz.

Sizler komünistlerin,

Bizler de kapitalistlerin toplumu nasıl kandırdıklarını, sizler gibi doğmalarla savaşıyorum diye kimlerin değirmenine su taşıdığınızı ortaya dökelim.

Marksizmin kimler için tehlike arzettiğini ortaya dök de bu yanlıştan bir an önce kurtulalım.

Bir an önce bilimmiş, metodolojiymiş. Her neyse ortaya koy. Metodolojinin bilim olmadığını öğrenelim. Ve bu metodoloji ile. İnsanları zeki ve aptal olarak sınıflandıralım. Yine bu metodoloji ile rekabetin ve kavganın değişmez olduğunun bilincine varalım.

Bu mücadele saz çalıp çığırmaya benzemez.

Bu mücadele insanın insan olma mücadelesidir.

Hadi birbirimize insan olmayı öğretelim."

Drekinci,

Daha önce de burada defalarca yazdım. Yanlış tanımlardan yanlış sonuçlar çıkar dedim. Çürük bir zemine sağlam bina inşa edilemez dedim. Sen ve senin gibi düşünce sistemi çarpık kimileri çıktılar "tarih sosyalizme doğru akıyor" dediler, diyalektik materyalizm adını verdiğiniz safsata felsefelerin tarihsel determinizmini temel alarak toplumdaki değişim bu yönde olmasınn kaçınılmazlığından dem vurdular. Bunların tümünü de burada insanlara bilim diye yutturmaya kalktılar. Bunun üzerine bilim nedir diye bir alt başlık açıp müspet sonuçlara ulaşabilmenin kıstaslarını ortaya koydum; tarihi ya da sosyolojiyi bilimden sayan tek bir bilimsel otorite yoktur dedim. Beşeri konuları araştırmada izlenen metodolojiler bütününe beşeri bilimler denilir; çünkü bunların inceledikleri olgular bilimsel bir yöntemle irdelenir dedim. Ne çare ki, gerçekleri görmezden gelip kendi sanrılarına bilimsel bir kılıf uydurmaya çalışan dogmatik beyinlere bundan başka yapacak şey yoktur. Herkesten her şeyi anlamasını ummak çocukça bir saflık olur...

İnsanın insan olma mücadeleri demişsin; sana göre insan olmanın kıstasları nelerdir?

Eğitimsiz yığınların içinde bulundukları fikir kargaşasından yararlanıp onları pembe düşlerle kandırmak insanlığa sığar mı?

Gerçekleri insanlardan saklayıp zihinlerini tatlı hülyalarla uyuşturmak insancıl bir tutum mudur?

Saz çalıp türkü çığırmanın nesi kötü?

Senin sanata bakış açın bu mudur?

İnsan olmak adına benimsediğin standartların içinde - ki senin bu tür nesnel bir standardın olmadığı çok açık- sanatın yeri nedir?

Önce sen bu soruları yanıtla bakalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Erbekan, hiçbir işçinin hakkını yemezdi.

Biz ne kadar para gönderirsek İngiltere'den, onu dağıtırdı.

Mason locamızın yakın dostuydu..

Simge.. yeter zırvaladığın.. düzenimizi bozarsan ben de seninkini bozarım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı

Sendikacılar işçi sınıfının içinden çıkmış, işçi sınıfının ekonomik haklarını savunan bir örgüt kurmuş, işçi sınıfı mensubu insanlardır.

Sendikacılık işçi sınıfının sosyal ve ekonomik haklarını savunan bir meslek haline gelmiştir. Tıpkı politikacılar gibi.

Yani bir sürü işyerinde, her işyerinin durumuna göre patron ile bir masaya oturup işçilerin haklarını savunmak, artık sendikacıların tüm zamanlarını almaktadır. Böyle olunca sendikacı elbette kendi yaşam standartlarını belirleyecek bir ücrete ihtiyaç duyacak ve bunu isteyecektir. Bu ücretler aidat aldığı işçilerden habersiz ücretler değildir. İşçiler aidatlarını hiçbir baskıya maruz kalmadan sendikanın kasasına öder. Ve yine sendikacının ücretlerini kongrelerde tastik eder. Sendikacı ile işçinin arasını ücretler üzerinden açmak ahlaksızlığın dik alasıdır. Kapitalistlerin kendi gelirlerinden gözleri uzak tutmanın bir yöntemidir. Kıytırık bir kapitalistin gelirinin kaynağını irdelemeyeceksin, sendikacının geliri üzerinden her türlü spekülasyonu yapacaksın. Tam da ahlaksızlık budur.

İşte DEHA nın ruhu ile sizin ruhunuzun örtürdüğü yer burasıdır.

Sevgili Mrguitar.

Tarihin yönünün sosyal ve ekonomik problemlerin çözümü doğrultusunda olduğuna itirazın varsa beri gel.

Sevgili hocamızın dile getirdiği sosyal ve ekonomik sorunlara bu düzen içinde kalarak çözüm üretmek istiyorsan, yine beri gel.

Ve bu düzen içinde kalarak bulacağın çözümleri ortaya koy.

Aramızdaki fark tam da bu noktada. Sen bu düzen, (kapitalist sermaye düzeninin, serbest piyasa ekonomisinin, neoliberalizmin, globalizmin) içinde kalarak hocanın bahsettiği sorunların çözülebileceğini zannediyorsun. Bu düzenin nereye gittiğini, nelere neden olduğunu ben değil hocamız gösteriyor. Hem bu sonuçları ağlamaklı bir uslüpla hocanın ağzından ortaya dökeceksin, hem de bu düzeni savunmakdan geri kalmayacaksın. Bu ne pehriz ne lahana turşusu.

İçinde bulunduğumuz dönemde, bu düzenin gereklerini AKP iktidarı herkesten daha güzel yerine getirmektedir. Siz iktidar olsanız bunların yaptıklarını bile yapamayacak durumdasınız.

Biraz önce Art tv de Kemal Kılıçtaroğlu ile Ümit Zilelinin sohbetine şahit oldum. İlginçtir Kılıçtaroğlu girişimcilerin önünün açılmasından isteklerinin yerine getirilmesinden bahsetti.

Girişimciler bir sınıftır. İsteklerini yerine getirenleri iktidara taşımaktadırlar. Demek ki! AKP, girişimcilerin isteklerini daha iyi yerine getiriyor ki onu tercih ediyorlar.

Veee sizler de sonunda havlu atıp, devletcilikten vaz geçip, girişimcilerin isteklerini yerine getirmeye soyunmuş durumdasınız.

Yine aynı sohbette türbanlıların da hislerine tercüman olmak onlara da saygı göstermekten bahsedildi. Türbanlıların işçi olmasına saygı göster ama türban gibi, kadın köleliği simgesinin nesine saygı göstereceksin.

Gelelim sanata.

Sanat insanların hayat damarlarından biridir. Doktor, mühendis, işçi vs olabilirsiniz ama sanatcı olmak bunların üstündedir.

Sanat, en iyi sosyal ve ekonomik sorunların halledildiği ortamların üzerine inşaa edilir.

Sanat en iyi sosyal ve ekonomik sorunların dile getirildiği bir zeminde değer kazanır.

Toplumların sosyal ve ekonomik sorunları, bir yanda tuzukuruları ortaya çıkarırken diğer yanda binbir zorluğa göğüs germek zorunda olan kitleleri ortaya çıkarır.

Her sınıfın kendine özgü sanatı olur. Tuzu kurular sallan yuvarlan sanatını icra ederken diğer kesimler öldüm bittim geberdim, tanrım beni baştan yarat sanatını ortaya çıkarır. Her ikisi de sanattır.

Ama en iyisi; bunların dışında, insanları; geleceğe yönelik, ufuk açısı, kavga ve çatışmaların nedenlerini gösteren, bu çatışmaları ortadan kaldıracak yol ve yöntemlere yönlendiren sanattır. Benim sanattan beklidiğim budur.

Sosyal ve ekonomik sorunlarımızı büyük oranda çözdükten sonra, sanata sınır konulmaz. O zaman; her uğraş, her meslek, her şey sanatla şekillenir.

Sanat yaşamdan tat alınacak her şeyin içine nüfus eder.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...