Jump to content

Büyük Çelişki Evlatlık Meselesi!


Recommended Posts

İnsan kuldur. Allah insanın yaratıcısı ve dinin göndericisidir. Bu insanı yaratan Allah onun gerek ferdi gerek içtimai hayatta hangi kurallara göe yaşayacağını elbette insandan daha iyi bilmektedir. Bunun için ibadetler başta olmak üzere temel konularda kurallar ve hükümler koymuştur. Bu hükümlere uymak insanın vaizfesidir. Çünkü bu hüküm ve emirler yaratıcının emridir. Dini emirlere mutlak itaat gerekir.İnsan ancak bu şekilde bir dinin müntesibi olur. Ancak İslam insanın bir çok alanda kendi aklına göre yaşamasını kendi kararlarını almasını, aklını kullanmasını öngörmüştür. Temel bazı konular dışında bir çok meselesini akla havale etmiştir. İslam peygamberi dünya işlerinde çoğu zaman ashabıyla istişare etmiş. Mesleğinin erbabı olan kişilerin bilgisine müracaat etmiş "Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz demiştir". İslam dinindeki farklı mezheb, meşreb ve ekollerin olması ve İslam alimlerinin bir zaman bütün ilimlerde en ileri seviyelere ulaşmaları düşünce özgürlüğünün ürünüdür.

İslamda düşünce özgürlüğünün olmadığını iddia edenler Allahın emirlerine itiraz edilememesini öne sürmektedirler. Bu itiraz Ahzab sûresinden 36. âyet-i kerîmesinde belirtilen “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Hz. Zeyneb'in Hz. Zeyd ile nikahlanmasının Ayetle emredilmesine karşıdır.

Ayetteki, Hz. Zeyneb'in Hz Zeyd'le evlenmesinde Hz. Zeyneb'e seçim hakkı bırakılmadığı konusuna itiraz edilmiştir. Çok fazla sürmeyen bu evliliğin büyük hikmetleri vardır. Peygamberimizin ve ashabının hayatı daha sonraki gelecek müslümanlar için bir modeldir. Bu hikmetle bir çok olayın aslı o zaman yaşanmıştır. Vahiyle yapılması emredilen bu evliliğinde, yanlış olan cahiliye adetlerinden birisini kaldırmaya yönelik olma hikmeti vardır. Bir seneden fazla devam etmeyen evlilikte Hz. Zeynebin Hz. Zeyd'den ayrılmak istediğinde ayrılmasına izin verilmesi mutlak bir zorlamanın olmadığını gösterir.

Bilindiği gibi Allah elçisinin en önemli tebliğ metotlarından biri de Allah tarafından gelen emir ve yasakları önce kendisinde uygulaması, şayet bunları kendi şahsında uygulama imkânı yoksa veya böyle bir imkân bulamamışsa, o emir ve yasakları en yakın akrabasında uygulaması idi. Zira o, insanları bir tarağın dişleri gibi eşit kabul ediyordu. Ona göre, Allah korkusu ve takvadan başka hiç bir faktör insanlara ayrıcalık getirmemeliydi. Nitekim Kur'ân bu konuda; Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileri olanınızdır" (el-Hucurât, 49/13) diyordu. Buna göre Câhiliyye döneminden beri devam edip gelen imtiyazlı sınıf hakimiyeti ortadan kalkmalıydı. İslâm toplumu, eşitlik ve adalet üzerine kurulmalıydı. Bunun için de en hassas konulardan biri olan evlilikle bu iş gerçekleşmeliydi. Medine'ye hicret eden halasının kızı ve Abdullah b. Cahş'ın kız kardeşi olan Zeyneb, bu iş için bulunmaz bir fırsattı. Zeyneb'in evliliğinden söz edildiği bir günde eski ve kötü âdetin kaldırılma zamanının geldiğine hüküm ederek Zeyneb'i evlatlığı Zeyd için istedi. Fakat ne Zeyneb ne de kardeşi Abdullah, soylu ve hür bir kadının azad da edilmiş olsa bir köle ile evlenme teklifini hoş karşılamadılar. İkisi de dayızadeleri olan Allah'ın elçisine böyle birinin kendileri için uygun olup olmayacağını sordular. Onlara göre eşraftan birinin kızı azad edilmiş bir köle ile evlenemezdi. Zeyneb daha da ileri giderek kendisinin böyle biri ile evlenemeyeceğini söylüyordu.

Rasûlüllah, Zeyd'in İslâm'daki ve kendi yanındaki değerini onlara anlatıp onun ana ve baba tarafından da soylu bir kimse olduğunu söyledi. Ancak onlar, Allah elçisine olan derin sevgi ve muhabbetlerine ve ona itaat etme konusunda son derece titiz davranmalarına rağmen bu evliliğin gerçekleşmesini istemiyorlardı. Bunun üzerine;

"Âllah ve Rasûlü bir işe karar verip hükmettiği zaman, mü'min bir erkekle, mü'min bir kadın için işlerinde muhayyerlik (seçme hakları) yoktur. Kim, Allah ve Rasûlüne isyan ederse, muhakkak ki o, apaçık bir sapıklık etmiş olur" (el-Ahzâb, 33/36) âyet-i kerimesi nâzil oldu. Bunun üzerine Zeyneb, Allah ve Rasulünün emrine itaat etmek için Zeyd ile olan evliliğe razı oldu. Fakat bu evlilik pek iyi işleyen bir seyir takib etmedi. Bu sebeple ancak bir sene kadar devam etti. Bununla beraber, İslâm'ın yerleştirmek istediği eşitlik ve adalet anlayışı artık kök salmış ve örnek bulmuş oluyordu. Bununla beraber bu evlilik hayatı, ikisine de mutluluk getirmedi. (Bu evlilik esnasındaki olaylar ve Zeyd'in durumu hakkında geniş bilgi için bk. Ziya Kazıcı, Hz. Muhammed'in Eşleri ve Aile Hayatı, İstanbul 1991, 233-235) Çünkü, Zeyneb, dindar ve Allah'tan korkan bir kadın olmasına rağmen sülalesi, güzelliği ve asaleti ile iftihar ediyor, azadlı bir köle olan kocasına iğneleyici sözler söyleyip tepeden bakıyordu. O, akrabasının evine bir köle olarak giren bir azadlının nikahı altında bulunmayı bir türlü hazmedemiyordu. Bu sebeple de her fırsatta kocasının kalbini kırıyordu. Zeyd artık buna dayanamadı. Hz. Peygambere müracaatla karısını boşamak istediğini bildirdi. Rasûlüllah, bu durumdan çok müteessir oldu. Çünkü evlenmelerini bizzat kendisi istemişti. Bu sebeple her defasında Âllah'tan kork, karını boşama" (el-Ahzab, 33/37) diyordu. Bununla beraber bu evlilik yürümedi ve Zeyd, karısını boşamak zorunda kaldı. Böylece Zeyneb binti Cahş serbest kalmış oldu.

Aradan bir süre geçtikten sonra bu defa sıra başka bir kötü âdedin kaldırılmasına gelmişti. Bu ise evlatlıkların hanımlarının öz evladın hanımı kabul edilip öz gelin muamelesine tabi tutulması idi. Bu sırada İslâm hukukî bakımından evlatlık müessesesini temelden değiştirmiş ve bir kişinin sadece öz babasına nisbet edilebileceğini ilkesini getirmişti. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de bu anlamda şöyle denilmektedir:

"Onları (evlatlıklarınızı) babalarının ismiyle çağırın. Bu, Allah katında daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız o halde (onlar) din kardeşleriniz ve dostlarınızdır" (el-Ahzab, 33/5). Bunun üzerine Hz. Peygamberin evlatlığı olan Zeyd de, Zeyd b. Hârise diye çağırılmaya ve daha sonraki nesillerce de bu isimle anılmaya başlandı (Ahmed b. Abdullah et-Taberî, es-Simtu's-emin, 106). Zeyd, Hz. Peygamberin evlatlığı idi. Buna göre onun hanımı olan Zeyneb de Rasûlüllah'ın öz gelini değildi. Evlatlık müessesesinin Kur'ân'ın emri ile kaldırılmasından sonra bunun bir kalıntısı olan "evlatlık hanımlarının, evlad edinenler tarafından alınmayacağı" anlayışının da kaldırılması gerekiyordu. Uygulamadaki prensibe göre bu âdetin kaldırılmasında en uygun durumda olan ise bu defa Hz. Peygamberdi. Hz. Peygamber de bunu biliyordu. Ancak ortaya çıkacak fitne ve dedikodular onu korkutuyordu. Ama İslâm'ın getirdiği bu prensip, kesinlikle kendisi üzerinde uygulanacaktı. Nitekim bu husus Kur'ân'da şöyle ifade edilir:

"Âllah'ın açığa çıkarıcı olduğu şeyi kalbinde gizliyordun. Ve halktan korkuyordun. Halbuki korkulmaya en ziyade layık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından alakasını kesince biz onu sana zevce (eş) yaptık ki, mü'minlere evlatlıklarının kendilerinden alakalarını kestikleri (boşadıkları) zevcelerini almakta bir müşkülat olmasın. Allah'ın emri yerine gelecektir" (el-Ahzab, 38/37)

Enes (r.a)'ın bildirdiğine göre Zeyneb boşanıp iddeti bitince Rasûlüllah, Zeyd b. Hârise'ye gidip, Zeyneb'i kendisi için istemesini söylemiş. Başlangıçta Zeyd'e zor ve ağır gelen bu vazife, Zeyd tarafından yerine getirilmiştir. Fakat Zeyneb bu konuda Allah'ın emrini beklediğini söyledi. Bunun üzerine yukarıda temas edilen âyet-i kerime nâzil oldu. Bir rivayete göre Zeyneb'in ilk adı "Berre" idi. Hz. Peygamber bundan böyle isminin Zeyneb olduğunu söyleyerek onun ismini değiştirir. Bundan sonra hep Zeyneb olarak anıldı (İbn Abdi'l-Berr, el-İstiâb, IV, 306-307).

Kur'ân âyeti ile meydana gelen bu evlilik, Câhiliyye döneminin kötü bir âdetini daha ortadan kaldırmış oluyordu. Böylece Hz. Peygamber, hem Zeyneb'in hem de akrabalarının ilk arzuları doğrultusunda onunla nikahlandı.

Hz. Peygamber Zeyneb'le evlenince münafıklar dedikodu yapmaya başladılar. Onlar, işi o kadar ileriye götürdüler ki, "Muhammed oğlun karısının babaya haram olduğunu bildiği halde kendisi oğlunun hanımını nikahladı" dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ el-Ahzab süresinin kırkıncı âyetini indirdi. Burada meâlen: "Muhammed, erkeklerinizden birinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur" (el-Ahzab, 33/40) denilmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'in yapmak istediği ıslâh, İslâm'ın bu defa evlilik yasakları mevzuunda, evlad edinilmiş (evlatlık) ile öz evladı aynı gören âdet hakkında idi. Bir şahsın evlatlığından boşanan veya dul kalan kadını, ebedî olarak böyle bir baba ile evlenemiyordu. Bu âdet o kadar köklü bir şekilde yerleşmişti ki, müslümanlar arasında bile hiç kimse böyle bir evliliği düşünemezdi.

Gerçekten, bu kadar basit ve bazı reformların yapılmasına yönelik olan bu izdivacı, bilhassa islâm düşmanları ve Batının müteassıb yazarları dillerine dolayarak bu konuda çeşitli senaryolar hazırladılar. Buna göre, Hz. Peygamber, Zeyd'in evde bulunmadığı bir sırada onu aramaya gelmiş, evde Zeyneb'i görmüş ve ona hayran olmuştur. Bunun üzerine Zeyd, hanımını boşamıştır. Bu şekilde düşünenlerin tamamının gözden kaçırdıkları bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, bu noktaları bilmeyerek değil, kasıtlı olarak gözden uzak tutmaya çalışmışlardır. Bunlar, Zeyneb'in Hz. Peygamberin yakın akrabası olduğunu, onun Medine'ye hicret eden ilk müslümanlar arasında bulunduğunu, Rasûl-i Ekrem'in Zeyd ile evlenmeden önce Rasûlüllah'a varmak istediğini kabul ediyorlar. Sonra da ilk münafıkların yaptığı gibi iftirada bulunmaktan da çekinmiyorlar.

Şayet Hz. Peygamber, Zeyneb'i almaya istekli olsaydı onu bakire iken almasına kim mani olabilirdi? Acaba Hz. Peygamber daha önce halasının kızı olan Zeyneb'i görmemiş miydi? Bunu söylemeye imkân var mıdır? Hz. Peygamberin Zeyneb'le olan evliliğinden önce kadınlar tesettüre (örtünmeye) riayet etmiyorlardı. Çünkü bu dönemde tesettürle ilgili emirler henüz gelmemişti. Zeyneb'in gerek Zeyd, gerekse Hz. Peygamber ile evlenmesi hicâb (örtünme) âyetlerinden önce idi. Buharî ve diğer sahih hadis kaynaklarında hicâb âyetinin inmesi ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Buna göre bunların inmesi, Hz. Peygamberin Zeyneb'le evlenmesinden sonra olmuştur (Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Buharî, Tefsiru'l-Kur'ân (33) 8; Kazıcı, a.g.e., 239-241).

Tamamen hayal mahsûlü olan ve münafıkların dedikodusu sebebiyle ortalığa yayılan fitneden dolayı bu izdivaçla ilgili olarak müsteşrik ve misyonerler büyük bir faaliyetin içine girmişlerdir. Bu konuda bir piyes yazanlardan biri Woltaire'dir. Woltaire, tarihî gerçeklerle taban tabana zıt olan piyesi yazarken papadan iltifat görmüştü. Daha önce afaroz edilmişken yazdığı bu tiyatro eseri üzerine papa tarafından "Oğlum Voltaire.." diye başlayan bir mektup alarak iltifata nail olmuştur (Bu piyes hakkında daha geniş bilgi için bk. Zekai Konrapa, Peygamberimiz, İslâm Dini ve Aşere-i Mübeşere, İstanbul 1963, 485-487).

Dinsizliği kabul ettiği bildirilen bu adam, sadece İslâm'a hücum ettiği için papa tarafından affedilmekle kalmamış, aynı zamanda da papanın "oğlum" hitabına mazhar olmuştur. Gerçekte normal bir evlilik olan bu izdivaç, bilhassa İslâm düşmanları tarafından devamlı olarak gündemde tutulmaya çalışılmıştır. Bunun sebebi de herhalde dinî taassub olsa gerektir.

Hz. Peygamberle evlendiği zaman otuz beş yaşında bulunan Zeyneb binti Cahş'ın düğününde Rasûlüllah, büyük bir ziyafet vermişti. Hicretin beşinci yılında meydana gelen bu izdivacın, üçüncü yılda olduğunu söyleyenler olmuşsa da bu görüş pek doğru kabul edilmemektedir. Çünkü hicâb âyeti bu evlilikten sonra inmişti.

Hz. Zeyneb, Rasûlüllah'ın diğer hanımlarına karşı övünür ve "Sizi Peygamberle aileleriniz evlendirdi. Halbuki beni yedi kat göklerin üstünden Yüce Allah evlendirdi" diyordu. İbn Kesir'in naklettiği bir habere göre Zeyneb, Hz. Peygambere "Diğer hanımlarının sana karşı nazlanamayacağı üç şeyle nazlanabilirim" demiş. Bunlar:

1- Senin dedenle benim dedem aynı kişi (Abdülmuttâlib)dir.

2- Beni sana nikâhlayan Allah'tır.

3- Aradaki elçi Cebrail aleyhisselâmdır (İbn Kesir, el-Bidaye ve'n Nihaye, IV, 148). Hz. Zeyneb'in bu şekilde övünmeye de hakkı vardı. Zira o, hem güzel, hem Hz. Peygamberin akrabası hem de nikahı Allah tarafından kıyılmıştı. Hz. Aişe bu sebeple onu kıskanmaktan kendini alamamıştır. Hatta "Allah'ın ona yaptığı ikramdan dolayı bize karşı üstünlük taslar demiştim" diyen Hz. Aişe, bu hareket ve davranışında yanılmamış görünmektedir (İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 307). Zira bizzat Zeyneb, Hz. Peygamber'in huzurunda: "Ya Rasûlüllah! Allah'a yemin ederim ki ben, senin diğer eşlerinden biri gibi değilim. Onları, babaları, kardeşleri veya aileleri evlendirdi. Benden başka, Allah'ın gökte seninle evlendirdiği var mıdır?" diye soruyordu (İbn Sa'd et-Tabakat, VIII, 102-103; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 307). Keza, İbn Sa'd'da bulunan başka bir habere göre Hz. Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb, annesinin Zeyneb binti Cahş'tan bahsederken ona rahmet okuduğunu ve Hz. Aişe ile onun arasında meydana gelen bazı hadiselere değindiğini söyleyerek şöyle der: "Zeyneb dedi ki: Vallahi ben, Peygamberin diğer kadınları gibi değilim. Onlar, mehirle evlendiler. Onları akrabaları evlendirdi. Beni ise Allah, kendi elçisi ile evlendirdi. Allah, kitapta (Kur'an) benim hakkımda âyet indirdi. Müslümanlar onu okurlar ki, bu ebediyyen değişmez." Ümmü Seleme dedi ki: "Peygamber onu severdi. O, saliha, çokça namaz kılan, oruç tutan ve sadaka veren bir kadındı" (İbn Sa'd, et-Tabakat, VIII, 103).

Soru: Evlatlıklarının eşlerinin boşanmasından sonra onlarla evlenilebileceğini göstermek için neden illa ki uygulamalı olması icap etmiştir?

- Bu konu, Cahiliye dönemimde son derece yaygın bir kanaatti. Eskiden beri toplumda yer alan bir inancın ortadan kaldırılması oldukça zordur. İçki yasağının dört safhada ancak tamamen yasaklanmış olması bunun göstergesidir. Böyle bir inancın yanlışlığını ortaya koymak için, bizzat Hz. Peygamber(a.s.m)’in şahsında uygulaması en kestirme bir yol ve en inandırıcı bir düzenlemedir.

- Bu arada, Hz. Peygamber(a.s.m) için de çok zor bir imtihan olmuştur. O da bir sınav vermiş, bütün zerrelerine kadar böyle bir uygulamadan çekindiği halde, Allah’ın emri karşısında boyun eğmek zorunda kalmıştır. “Büyüklerin imtihanı da büyük olur” sözü, herhalde bu gibi imtihanlar için söylenmiştir.

- Allah’ın hikmeti, bu uygulama ile bir yandan yeni bir hüküm ortaya konmuş, diğer taraftan Hz. Muhammed(a.s.m)’in peygamberliğini pekiştirmeyi hedeflemiştir. Nitekim, bu durum o zaman hemen fark edilmiş ve Hz. Aişe “Eğer Hz. Peygamber(a.s.m) Kur’an’dan bir şey gizleseydi, (konuyla ilgili) bu ayeti gizlerdi” demiştir. Hz. Enes ve daha başka sahabilerden de bu konuya dikkat çekenler olmuştur. Daha sonraki alimler de bu hususu, Hz. Muhammed’in (a.s.m) peygamberliğinin açık bir delili olarak görmüşlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 139
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

çünkü muhammed'in allahı konuşturacağı zaman dilimleri bellidir:

ya insanları savaşa sokarken gaza getirmek için konuşturur, ya mallarını isterken konuşturur yada en sevdiği şeyi karılarını ellerinden alırken konuşturur. birde ayşeyi temize çıkarmak için konuşturuyor arada. ayşe ve köle ilişkileri ayyuka çıkınca.

allahın işi gücü yokmu diye soruyorsunuz ya allah yok ki işi gücü olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zeydin aslında omadığını o olay kurgusunun Kura'a sonradan sıkıştırılan bir iki ayet ile yapıldığını ama kimsnein bunu araştırmak aklına gelmediğinden şu an böyle bir algımızolduğunu mı anlatmak istemiştin?

Ayet eklendiğini düşünmüyorum.

Neyse odur. Ben sadece Zeydin evlatlık bir adam olduğunu nerden çıkardık diyorum...

Ben Muhammed'in insanları cesaretlendirdiğini düşünüyorum.

Ayıp günah yasak diyerek insanlardan çekinmeyin Allah kendisinden çekinilmesine daha layıktır diye ileten biri neden kendisi başta çekindi?

Neden içinde gizledi... Oysa ki sevmek birini istemek ayıp da günah da değildi... İnsanız hepimiz bazen duygulara set çekilmez...

Sesli düşünüyorum, arkadaşça düşe kalka tartışıp bulalım diyorum...

Yoksa ki temelde bir ateist ile bir müslümanın tartışması daha baştan bitmiştir, çünkü biri var diğeri yok derken tartışma başlayamaz ki...

Yarın bunu senle tartışalım... Anlaştık mı? Öyle kırmadan dökmeden...

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu kadar uzun bir soru sorma yazıktır.

Bak rica ediyorum, bana laf sokuşturma, yeter artık...

Ben copy-paste bilmem, neyse fikrim kimseden çekinmeden yazarım...

Senden de onlarca kat akıllıyım, bundan eminim...

Bana yazma ve imada da bulunma...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daniştay saldırısı aydınlandı. Halbuki olayın olduğu gün hemen dinciler suçlanmıştı.

Çetin Emeç'in kızının itirafları da cabası. Yatsı ve mum atasözü.

Ama bir gerçek de şu ki, ben de bu cemaat olaylarının bir şekilde önüne geçilmesini isterim.

Ama bu nasıl olacak? Hukuken olabilmesi gördüğün gibi mümkün değil.

O zaman bazı gruplar başka yöntemlerle bu cemaat gruplarını dağıtmak bölmek parçalamak istiyor ki kuvvetli bir şekilde ilerlemesin.

Şimdi bu suçtur! Diyeceksin. Ben de diyicem ki;

Çocuklar cemaate hurafeler ile hikayeler ile bağlamak da şerefsizliktir!

Gel görki bu kandırmacayı hukuk ile sonlandıramıyorsun.

Sonlandırabilmen için halkı karşına alman lazım.

Halk da kafası hurafeler ile dolu halk. Bunu sahipleniyor.

Siyasetçiler de geliyor bunu kullanıyor.

Erzincanda bir Savcı daha önce cemaatlere operasyon başlattı diye ablukaya alınıyor.

Halk da "Aaaaa pis terörist" diyor.

Bu tamamen siyasi ve koca bir şerefsizliktir.

Gün gelir, başka bir "ergenekon" da bunların kökünü kazır.

Al sana siyasi hesaplaşma.

Halk bu arada ne yapıyor?

Her zaman ki gibi, cahil ve uyuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayet eklendiğini düşünmüyorum.

Neyse odur. Ben sadece Zeydin evlatlık bir adam olduğunu nerden çıkardık diyorum...

Ben Muhammed'in insanları cesaretlendirdiğini düşünüyorum.

Ayıp günah yasak diyerek insanlardan çekinmeyin Allah kendisinden çekinilmesine daha layıktır diye ileten biri neden kendisi başta çekindi?

Neden içinde gizledi... Oysa ki sevmek birini istemek ayıp da günah da değildi... İnsanız hepimiz bazen duygulara set çekilmez...

Sesli düşünüyorum, arkadaşça düşe kalka tartışıp bulalım diyorum...

Yoksa ki temelde bir ateist ile bir müslümanın tartışması daha baştan bitmiştir, çünkü biri var diğeri yok derken tartışma başlayamaz ki...

Yarın bunu senle tartışalım... Anlaştık mı? Öyle kırmadan dökmeden...

Sevgiler...

Peki buraya yazarsın düşündüklerini. Anlaştık.

Sevgiler...

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hadi hatırın kırılmasın diye zeyd muhammedin evlatlığı olmasın,kapı komşusu olsun.Değişen ne oldu.Komşusunun karısına sulanıp onunla evlenen biri ahlaksız değilmidir?.Muhammedin zaten bir sürü eşi var, zeydinkini de alınca haremi çoğalıyor,garibimin ise bir tek eşi elinden gidiyor ve yuvası dağılıyor.Bunu nasıl vicdanınız onaylıyor?

Komşu karısıyla evlenmek dininizde yasak değil diye komşunun karısını ayartıp evlenenleri normal mi göreceksiniz?

Afrodit,kırmızı işaretlediğim yerlerde ki sorularıma cevap vermemişsin,neden?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Afrodit,kırmızı işaretlediğim yerlerde ki sorularıma cevap vermemişsin,neden?

Geldim :)

Vicdan da görecelidir dostum...

Kırmadan dökmeden mücadele eden kazanır...

Ahlak din toplumsal kurallar diyerek sevdiğiniz herhangi birşeyden uzak durursanız sonra da bunun suçunu topluma atarsanız ikitüzlülük etmiş olursunuz...

Allah, sadece benden çekin diyor. Ahmet Mehmet ne der değil, sen insansın ve insan gibi yaşa diyor... Tek talebi bu...

İçinde saklama, kendini üzme, bunun insanlık dışı bir yanı yok, bir şeyi istiyorsan mücadele et içinde tutma diyor...

Zeydmiş, evlatlıkmış, bu zaten palavra... Resmen erkek evlatlığın karısını ailede tutmak ve hatta yatakta tutmak için alçakça bir algı yanıltması...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki buraya yazarsın düşündüklerini. Anlaştık.

Sevgiler...

Gecikmeli de olsa geldim :)

Zeyd evlatlık değildi. Böyle bir ifade zaten hiç yok.

Dini mini unut, insanlığa gel ve düşün birşey hayal et ne olursa olsun, ve o şeyi iste, sonra da o şeyi almana engel olan duvarları düşün...

Şimdi o duvarları say bana, neredeyse tamamı insanlarca toplumlarca çekilmiş duvarlar...

İnsan kendi kendinin ahlak polisidir de farkında değildir...

Tabularım yok dersiniz ama en büyük tabu kendinizsiniz, işte elçi yık o tabuları diyor, insan ol kafi diyor...

Ben tüm Kitapta da bu ayetlerde de bunu görürüm...

Zorla güzellik olmaz, hiç bir güzellik de zorla yok olmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gecikmeli de olsa geldim :)

Zeyd evlatlık değildi. Böyle bir ifade zaten hiç yok.

Dini mini unut, insanlığa gel ve düşün birşey hayal et ne olursa olsun, ve o şeyi iste, sonra da o şeyi almana engel olan duvarları düşün...

Şimdi o duvarları say bana, neredeyse tamamı insanlarca toplumlarca çekilmiş duvarlar...

İnsan kendi kendinin ahlak polisidir de farkında değildir...

Tabularım yok dersiniz ama en büyük tabu kendinizsiniz, işte elçi yık o tabuları diyor, insan ol kafi diyor...

Ben tüm Kitapta da bu ayetlerde de bunu görürüm...

Zorla güzellik olmaz, hiç bir güzellik de zorla yok olmaz...

Güzel kız, ben seni okudukça daha çok seviyorum :)

Evet, güzel ve gerçekçi tespitler bunlar.

Konu ile alakasız ama bende geçen çok eşlilikle ilgili birşey yazmıştım. Geçenlerde bir arkadaşım İrana gitmişti ve kadın sayısı erkek sayısına oranla neredeyse 5-6 kat fazla imiş. Şimdi burada ne yapılması lazım, yasal olarak nikah akdi ile sadece bu süreç geçene kadar insanlar çok eşli olabilirler. Ama muta nikahı dedikleri dine soktukları yöntem kabul edilir gibi değil.

Kuranın bu tarz sivrilmiş hükümleri bence gerektiğinde çıkarılıp kullanılabilinsin diye insanlara sunulmuş ruhsat gibi duruyor.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel kız, ben seni okudukça daha çok seviyorum :)

Evet, güzel ve gerçekçi tespitler bunlar.

Konu ile alakasız ama bende geçen çok eşlilikle ilgili birşey yazmıştım. Geçenlerde bir arkadaşım İrana gitmişti ve kadın sayısı erkek sayısına oranla neredeyse 5-6 kat fazla imiş. Şimdi burada ne yapılması lazım, yasal olarak nikah akdi ile sadece bu süreç geçene kadar insanlar çok eşli olabilirler. Ama muta nikahı dedikleri dine soktukları yöntem kabul edilir gibi değil.

Kuranın bu tarz sivrilmiş hükümleri bence gerektiğinde çıkarılıp kullanılabilinsin diye insanlara sunulmuş ruhsat gibi duruyor.

Sevgiler...

aynen katılıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gecikmeli de olsa geldim :)

Zeyd evlatlık değildi. Böyle bir ifade zaten hiç yok.

Dini mini unut, insanlığa gel ve düşün birşey hayal et ne olursa olsun, ve o şeyi iste, sonra da o şeyi almana engel olan duvarları düşün...

Şimdi o duvarları say bana, neredeyse tamamı insanlarca toplumlarca çekilmiş duvarlar...

İnsan kendi kendinin ahlak polisidir de farkında değildir...

Tabularım yok dersiniz ama en büyük tabu kendinizsiniz, işte elçi yık o tabuları diyor, insan ol kafi diyor...

Ben tüm Kitapta da bu ayetlerde de bunu görürüm...

Zorla güzellik olmaz, hiç bir güzellik de zorla yok olmaz...

Hassitirin lan adi şerefsizler. İnsanı zorla küfretiriyorsunuz. Elçi tabuları yıkıyormuş.Aile yuvası en kutsal bir müeessesedir. Böyle bir müesseyi dağıtan ve dağıtanları normal gören insanlığını yitirmiş aşağılıktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Zeyd evlatlık değildi. Böyle bir ifade zaten hiç yok.

Asıl inkarcılık bu işte.

Gerçeğin üstünü örtmek de bu.

Akıllarınca Fahrialem'i aklayacaklar. :lol:

Ahzap-37. Ve iz tekûlu lillezî en’amallâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllâh ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs, vallâhu ehakku en tahşâh, fe lemmâ kadâ zeydun minhâ vetaran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne alel mu’minîne haracun fî ezvâci ed’ıyâihim izâ kadav min hunne vetarâ, ve kâne emrullâhi mef’ûlâ

Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: «Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork» diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.

Tebenni Olayı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu ile alakasız ama bende geçen çok eşlilikle ilgili birşey yazmıştım. Geçenlerde bir arkadaşım İrana gitmişti ve kadın sayısı erkek sayısına oranla neredeyse 5-6 kat fazla imiş. Şimdi burada ne yapılması lazım, yasal olarak nikah akdi ile sadece bu süreç geçene kadar insanlar çok eşli olabilirler. Ama muta nikahı dedikleri dine soktukları yöntem kabul edilir gibi değil.

Kuranın bu tarz sivrilmiş hükümleri bence gerektiğinde çıkarılıp kullanılabilinsin diye insanlara sunulmuş ruhsat gibi duruyor.

Sevgiler...

Yanlış bilgi...

2009 yılı verilerine göre İran'da erkek/kadın oranı 1.02'dir. Yani 102 erkeğe 100 kadın düşer. "Iran sex ratio" şeklinde bir arama yapıp çeşitli kaynaklardan bu bilgiyi doğrulayabilirsiniz. Uydurma bilgiden çıkarım yapmayalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel kız, ben seni okudukça daha çok seviyorum :)

Evet, güzel ve gerçekçi tespitler bunlar.

Konu ile alakasız ama bende geçen çok eşlilikle ilgili birşey yazmıştım. Geçenlerde bir arkadaşım İrana gitmişti ve kadın sayısı erkek sayısına oranla neredeyse 5-6 kat fazla imiş. Şimdi burada ne yapılması lazım, yasal olarak nikah akdi ile sadece bu süreç geçene kadar insanlar çok eşli olabilirler. Ama muta nikahı dedikleri dine soktukları yöntem kabul edilir gibi değil.

Kuranın bu tarz sivrilmiş hükümleri bence gerektiğinde çıkarılıp kullanılabilinsin diye insanlara sunulmuş ruhsat gibi duruyor.

Sevgiler...

Erkek sayısı kadın sayısına oranla 5-6 kat fazla olsaydı ne olacaktı?

Allah buna da bir ruhsat vermiş mi?

Yanlış bilgi...

2009 yılı verilerine göre İran'da erkek/kadın oranı 1.02'dir. Yani 102 erkeğe 100 kadın düşer. "Iran sex ratio" şeklinde bir arama yapıp çeşitli kaynaklardan bu bilgiyi doğrulayabilirsiniz. Uydurma bilgiden çıkarım yapmayalım.

Uydurma bilgiden soru sormuş bulundum ben. Umarım kızmamışsındır hanım kızım.

(...) Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.

Bütün dertler bitmiş, tüm sorunlar çözülmüş sanki de mümin kayınbabaların bir tek bu derdi kalmış. Bu derece istisnai bir olaya ayet yetmemiş uygulama emri de gelmiş. Külahıma anlatın bunu, bu kadar da saf olmayın.

İlla bir geleneği yıkmak gerekse Araplardaki çocuklarla evlenme geleneğini yıksaymış. Üvey de olsa gelinine niyetlenip de evlenemediğinden hayatı kararan insanların sayısı, çocuk yaşta evlenip de hayatı kayan kızlardan fazla değildir herhalde.

Bir arkadaşım dediğine göre üvey geliniyle evlenmeye niyetlenen kayınbabaların sayısı tüm müslüman kayınbabaların %22'sini oluşturuyormuş. :D

tarihinde VahsiMunky tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yanlış bilgi...

2009 yılı verilerine göre İran'da erkek/kadın oranı 1.02'dir. Yani 102 erkeğe 100 kadın düşer. "Iran sex ratio" şeklinde bir arama yapıp çeşitli kaynaklardan bu bilgiyi doğrulayabilirsiniz. Uydurma bilgiden çıkarım yapmayalım.

Sevgili Bilgehan,

Ama şunu demeyi unuttum. Biliyorsun körfez savaşı yakın bir tarihte oldu. Birde o kadın erkek oranı, yani benim verdiğim evlilik çağında diyeyim, yani belli bir yaş oranındaki insanlar. Yoksa birebir eşleme olsun cinsiyet oranında, ama kadın 30 yaşında, erkek 10 yaşında olunca bu bizim evlilik için düşündüğümüz oranı oluşturmuyor. Sanırım anlatabildim.

Sevgiler...

Erkek sayısı kadın sayısına oranla 5-6 kat fazla olsaydı ne olacaktı?

Allah buna da bir ruhsat vermiş mi?

Kadın-erkek eşitsizliğinin en büyük nedeni savaşlardır ve savaşlar var olduğu sürece senin dediğin şekilde bir oran olmayacaktır yeryüzünde.

O veriye bakmaya bile gerek yok, dünyanın hiçbir yerinde o tarz bir kadın-erkek oranı olmaz. Akıl var mantık var.

Cevaplar yukarıda...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...