Jump to content

Kapitalizm: Emeğin Fahişeleştirilmesi


Recommended Posts

Ahlaki relativizm noktasındaki bir insanın herhangi bir ahlaki yargılama yapması onu tutarsız yapar. Bildiğim kadarıyla sen öyle düşünüyorsun, yorumumun sebebi de buydu. Neyse, çok da önemli değil, konuya gelelim.

Fuhuşa ahlaki değil insani gerekçelerle karşı çıktığımı, ahlaktan değil onur ve özgürlükten hareket ettiğimi daha kaç defa belirtmem gerekiyor?

Onur ve özgürlük kavramlarını ise elbette duydum, ancak hayatımı yaşamak için para kazanmayı, emeğimin karşılığı olarak maaş almayı 'özgürlüksüzlük' veya onursuzluk olarak görmüyorum. Hatta aldığım her maaş ile ekonomik olarak özgürleşiyorum. Sosyalizmde de farklı bir durum olmazdı herhalde, yine çalışırdım, devlet bana ihtiyacım olarak uygun gördüğü şeyleri de emeğimin karşılığı olarak verirdi. Daha az seçim şansım olurdu, zira kapitalizmde kendi paramı kendim, istediğim yere harcayabiliyorum; ve mal ve hizmetlerin kalitesi daha yüksek. Bir karşılığı olmayacaksa kim neden çalışsın ki zaten?

Hayatını yaşamak için emek vermene, çalışmana ya da para kazanmana kimsenin birşey dediği yok. Zaten sorunun cinsellikte ya da çalışmakta olmadığını, başkasının tahakkümüne girmekte olduğunu başlık yazısında da belirttim. Elbette çalışmamız gerektiği müddetçe çalışacağız. Ama işgücümüzü bir başkasına satıp, başkasının tahakkümüne girip, başkası için çalışmayacağız. İşte bu sömürüdür. Bizi ''fahişeleştirir.'' Söylediğim bundan ibaret. Anlaşılmayacak veya yanlış anlaşılacak bir tarafı yok.

Berberlerin de işçi olduklarını elbette biliyorum, berber örneğini kullanmamın amacı verdiğin örneğin fahişeliğin aksine toplumda saygın olarak görülen berberlik gibi meslekleri de kapsayacağını göstererek senin insanların para karşılığı çalışmasını fahişelikle ödeşleştirme çabanı boşa çıkarmaktı. Bu konuda başarılı olduğum kanısındayım.

Üzgünüm ama yanlış kanıdasın. Çalışmakta hiçbir sorun olmadığını, asıl sorunun bir başkasının tahakkümüne girip bir başkası için çalışmak olduğunu belirtiyorum. Buna itiraz edemediğinizden olsa gerek, meseleyi çarpıtıp sanki çalışmayı fahişelikle özdeşliyormuşum gibi sunuyorsunuz. Algı bozukluğun var bence. Bu da muhtemelen kötü niyetli olmandan kaynaklanıyor.

Bir noktayu açıklığa kavuşturalım; sence fahişelerin başlarında patron yoksa ve kendileri fuhuş yapıp sadece kendileri para alıyorlarsa bunda bir sorun var mı?

Fahişelerin başlarında patron yoksa ve sosyal güvenceleri olmasına, başka bir işte çalışma olanakları olmasına rağmen sırf daha fazla kazanmak için cinselliklerini satıyorlarsa, bu durumda kadın(veya adam) aslında cinselliğini satmak zorunda değil demektir. Dolayısıyla müşterisinin hayvanca şeyler yapmasına tahammül etmek zorunda da değildir. Yani kendini ezdirmeden, sadece kendi için cinselliğini satar. Bu durumda ona fahişe denmez. Yaptığı işe de fuhuş denmez. Herhangi bir tahakküm ilişkisi olmadan, sırf kendi istediği için ve tamamıyla kendi çıkarı için biriyle cinsel ilişkiye girip üste para alıyor. Bunda sorun yok. Bunu ben de yaparım. Emekçiler de böyle olmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 79
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Fahişe fuhuş yaparken, bedenini satın alan. Patron konumunda oluyor zaten. Fuhuş zaten patron - seks kölesi ilişkisidir.

Tabi ayrıca fahişenin gelirinden başka faydalananlar, ortak olanlar da var.

Fabrikadaki işçi de yalnız patrona pay bırakmıyor ki. Devlete vergi ödüyor, çeşitli fonlara kesintiler yapılıyor. Hatta sendikaya aidat veriyor vs.

Bu fahişelik iyi bir metafor. Her hali ile kapitalist düzeni yansıtıyor.

Sevgiler.

Patronu olmayan bir berber düşünelim, kendine ait ufak bir dükkanı var, tek başına çalışıyor. Bu adamın müşterileri berber saç keserken bedenini satın alıp patron konumunda mı oluyor? Yoksa müşteri konumunda mı oluyor?

Patronlar vergi ödemiyorlar mı bu arada? Vergi kaçıran patronlar elbette vardır da, genel için konuşalım, neticede vergi kaçıran/vermeyen işçiler de vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fuhuşa ahlaki değil insani gerekçelerle karşı çıktığımı, ahlaktan değil onur ve özgürlükten hareket ettiğimi daha kaç defa belirtmem gerekiyor?

Ahlaki değil insani! :D Bu iyiymiş! Onurluluk, insanilik vs. bunlar yine ahlaki önermelerdirler.

Özgürlük gibi değerlerin ortak ölçüsü yoktur, farklı özgürlük tanımları olduğundan önce karşındakilerle özgürlük tanımında anlaşman gerek. Özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar için arada Kuhn ve Feyerabend'in kullandıkları 'incommensurable' kavramı kullanılır, Türkçe'deki karşılığı sanırım 'ortak ölçüsü olmayan' gibi bir şey.

Hayatını yaşamak için emek vermene, çalışmana ya da para kazanmana kimsenin birşey dediği yok. Zaten sorunun cinsellikte ya da çalışmakta olmadığını, başkasının tahakkümüne girmekte olduğunu başlık yazısında da belirttim. Elbette çalışmamız gerektiği müddetçe çalışacağız. Ama işgücümüzü bir başkasına satıp, başkasının tahakkümüne girip, başkası için çalışmayacağız. İşte bu sömürüdür. Bizi ''fahişeleştirir.'' Söylediğim bundan ibaret. Anlaşılmayacak veya yanlış anlaşılacak bir tarafı yok.

E diyorsunuz, kapitalizmde işçi olmak fahişeliktir demiyor musunuz burada? Dünyanın her yerinde iş bölümü var, herkes kendi için başkalarına çalışarak çalışıyor.

1- Fahişenin patronu var(pezevenk).

2- İşçilerin de patronu var.

3- Demek ki işçiler fahişedir.

Bu argüman yanlış.

Üzgünüm ama yanlış kanıdasın. Çalışmakta hiçbir sorun olmadığını, asıl sorunun bir başkasının tahakkümüne girip bir başkası için çalışmak olduğunu belirtiyorum. Buna itiraz edemediğinizden olsa gerek, meseleyi çarpıtıp sanki çalışmayı fahişelikle özdeşliyormuşum gibi sunuyorsunuz. Algı bozukluğun var bence. Bu da muhtemelen kötü niyetli olmandan kaynaklanıyor.

Ben neden fuhuş ve fahişelik örnekleri üzerinden konuştuğunu gayet iyi görüyorum. Sen şu sorulara cevap ver bence:

Patronu olmayan bir insanın fuhuş yapmasını da tahakküm olarak görüyor musun? Fahişe hizmeti karşılığında ücret alıyorsa burada alacağı ücret, yani kendi için çalışmış olmuyor mu?

Niyet okuma' çabaların da komik. Gel bir de çocukluğuma in! :)

Fahişelerin başlarında patron yoksa ve sosyal güvenceleri olmasına, başka bir işte çalışma olanakları olmasına rağmen sırf daha fazla kazanmak için cinselliklerini satıyorlarsa, bu durumda kadın(veya adam) aslında cinselliğini satmak zorunda değil demektir. Dolayısıyla müşterisinin hayvanca şeyler yapmasına tahammül etmek zorunda da değildir. Yani kendini ezdirmeden, sadece kendi için cinselliğini satar. Bu durumda ona fahişe denmez. Yaptığı işe de fuhuş denmez. Herhangi bir tahakküm ilişkisi olmadan, sırf kendi istediği için ve tamamıyla kendi çıkarı için biriyle cinsel ilişkiye girip üste para alıyor. Bunda sorun yok. Bunu ben de yaparım. Emekçiler de böyle olmalıdır.

Denir, para karşılığı cinsel ilişkiye girmenin adı fuhuştur. Git Amsterdam'a Red Light District'e, bak bakalım oradaki fahişelere 'hayvanca' davranabiliyor musun. Davranamazsın, orada fuhuş yasadışı değil, tabela asılı, fahişe seçtiği hizmetleri belirli fiyatlar karşılığında verir, isteyen alır. Bu insanların adları yine fahişedir. Bu arada patron altında çalışmak her zaman daha kötü olacak diye bir şey de yok, işlek bir 'dükkan'da çalışan bir fahişe sokakta kazanacağından daha fazla parayı, daha güvenli bir biçimde patron sayesinde kazanabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlaki değil insani! :D Bu iyiymiş! Onurluluk, insanilik vs. bunlar yine ahlaki önermelerdirler.

Özgürlük gibi değerlerin ortak ölçüsü yoktur, farklı özgürlük tanımları olduğundan önce karşındakilerle özgürlük tanımında anlaşman gerek. Özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar için arada Kuhn ve Feyerabend'in kullandıkları 'incommensurable' kavramı kullanılır, Türkçe'deki karşılığı sanırım 'ortak ölçüsü olmayan' gibi bir şey.

İnsani olan herşet ahlaki ise o zaman ahlaktan çıkmak için de insanlıktan mı çıkmak gerekiyor? Senin argümanından bu sonuç çıkıyor. Bu zihniyet, kendi ahlakını benimsemeyen herkesin kötülükler yapacağını savunan gericilerin zihniyetiyle aynı. Kaldı ki, ben ahlakı tanımlarken onun tarih-üstü olmasını temel alırım. İnsani değerler fetişleştirilmeden tarihsel olarak ele alınırsa hiç de ahlaksal olmazlar ve yine insancadırlar. Onur ve özgürlüğü de tarihsel olarak ve kendi konumuma göre ele alır, savunurum. Bu beni ahlakçı yapmaz.

E diyorsunuz, kapitalizmde işçi olmak fahişeliktir demiyor musunuz burada? Dünyanın her yerinde iş bölümü var, herkes kendi için başkalarına çalışarak çalışıyor.

Sen buradan hareketle... yoksa oraya mı varacaksın? Harbiden gördün mü o açığı?

Ama ben o açığı birkaç gün önce açtığım başka bir başlıkta vermiştim, kimse de görememişti.

Sen de görmemişsindir bence. O yüzden fazla sıkmadan yazayım. :)

İşçi, işgücünü başkasının tahakkümüne verdiği için sömürülmektedir. Onu ''fahişeleştiren'' de budur.

İşgücünü patrona satınca bir başkasının tahakkümüne girip onun için çalışmış oluyorsun.

Sonra da patron işçiyi, ''pezevenk''in ''fahişe''yi kullandığı gibi kullanıyor.

İtiraz ettiğim şey bundan ibaret. Anlaşılmayacak bir tarafı yok.

Ben neden fuhuş ve fahişelik örnekleri üzerinden konuştuğunu gayet iyi görüyorum. Sen şu sorulara cevap ver bence:

Patronu olmayan bir insanın fuhuş yapmasını da tahakküm olarak görüyor musun? Fahişe hizmeti karşılığında ücret alıyorsa burada alacağı ücret, yani kendi için çalışmış olmuyor mu?

Bu soruya cevap vermiştim bir önceki iletimde. Bir işçi, işgücünü patrona satıp onun tahakkümünde çalışmıyorsa, hizmeti karşılığında aldığı ücret onu ''fahişe'' durumuna sokmaz. Çünkü önemli olan hizmet karşılığında para almak değil, tahakküme girmemek ve başkası için çalışmamaktır. Yani başkasının sermayesini büyütmek için çalışmamayı kestediyorum. Senin bazı şeyleri anlaman için detaylı biçimde yazmak gerekiyor sanırım.

Eğer bir fahişenin patronu yoksa, patronu için çalışmıyorsa, onun tahakkümüne girmiyorsa yaptığı şey fuhuş olmayabilir. Ama hala şüphelidir. Çünkü fahişeliği söz konusu kişi bir başkasının zoru olmadan yapıyor ama yine de yapmak zorunda olduğu için yapıyor olabilir. İşsizse, güvencesi yoksa, yaşamak için başka yolu yoksa, müşterisi de azsa bu durumda müşteriler söz konusu kişiye kötü davranabilir ve söz konusu kişi yaşamak için bu kötülüğe boyun eğmek zorunda kalabilir. Bu kötü davranış da bir çeşit tahakkümdür. Hayatta kalmak için buna maruz kalmak insanı incitir. Bu durumda ona belki gene ''fahişe'' denebilir. Çünkü bu kez de müşterinin tahakkümü var. Benzer biçimde bir işçi de çalışırken kendi müşterisince sürekli aşağılanıyorsa buna da itiraz ederim. Çalışanların hakları olmalıdır. Fakat söz konusu kişi, patronu olmadan ve kendini de ezdirmeden cinselliğini satıyorsa o fahişe değildir. Örneğin, ben birini çok beğensem, onunla ilişkiye girmeyi arzulasam ve girsem fahişe olur muyum? Elbette olmam. Peki aynı kişiden bir de para koparmaya çalışsam, yani arzuladığım biriyle seviştikten sonra bir de üste para alsam fahişe olur muyum? Elbette yine olmam. Çünkü hiçbir tahakküm yok üstümde. Kimsenin tahakkümüne girmedim. Ne patronun(''pezevengin'') ne de müşterinin.

Bu arada patron altında çalışmak her zaman daha kötü olacak diye bir şey de yok, işlek bir 'dükkan'da çalışan bir fahişe sokakta kazanacağından daha fazla parayı, daha güvenli bir biçimde patron sayesinde kazanabilir

Efendinin kölesine bazı haklar ve belli bir refah sunuyor olması, köleyi köle olmaktan çıkarır mı?

Önemli olan kimsenin tahakkümünde çalışmamaktır. Yani kimse için çalışmamak, kendi emeğinle başkasının cebini doldurmak zorunda kalmamaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kadın, genelev patronuna cinselliğini satmak zorunda kalıyor. Belli bir paraya ''pezevenk'', kadını başkalarına kiralıyor. O paradan fahişeye, yani asıl işi yapana belli bir kısım veriyor, kalanı kendi yiyor. Fahişe buna direnrise genelevin korumalarından sopa yiyor. Aslında burada fahişe en başta o ''pezevenk''in tahakkümünde. Burada sömürü yok veya tahakküm yok mu? Elbette var. Peki sana göre çok mu güzel birşey? Fuhuşta sorun yok mu? Git sen de yap o zaman! Madem hiçbir terslik yok... Ayrıca, kadını pazarlayan ''pezevenk'', o kadının cinselliği üzerinden kendine çıkar sağlamıyor mu? Bunun adı sömürü değil mi? O kadın arada ''pezevenk'' olmadan cinselliğini satıp tüm parayı kendi yiyebilirdi ama ''pezevenk'' onu tahakkümü altına aldı. Benzer biçimde işçiler de arada onların işgüçlerinden para kazanan burjuva olmadan da çalışıp patrona kalan payı da kendileri alabilirler. Ama patron onları tahakküm ediyor, sömürüyor. Tpkı ''pezevenk'' gibi. Şimdi bastı mı kafan?

Nasıl tahakküme girilmiyor ya? Başkasının tahakkümüne girmeden, yani başkasına işgücümüzü satıp onun için çalışmadan üretim yapamıyoruz ki! Buna itiraz ettiğimizde ise devlet kendi şiddet tekelini kullanıp bize saldırıyor. Bu bal gibi de tahakkümdür. Üretim araçları herkesin olsaydı ben kimseye işgücümü satmaz ve kendi emeğimin sahibi olurdum. Kazandığım paradan bir başkasına pay vermek zorunda kalmazdım. İşin yönetim sürecinde sözüm geçerdi. Herşeyden evvel bir başkası için çalışmıyor olurdum. Ama burjuvazi devlet gücünü arkasına alıp üretim araçlarına çörekleniyor ve çalışmak isteyen herkese kendi tahakkümünü, yani işgücünü ona satmamızı dayatıyor. Bu zorbalıktır, haksızlıktır. Kendisi ''pezevenk'' rolüne giriyor, üretim yerlerini ''kerhane'' haline getiriyor ve bizi de ''fahişe'' durumuna sokuyor.

Demagoji yapmayı bırak! Yeri gelince ahlaka inanmazsın. Yeri gelince seks özgürlüğü dersin, erkek-egemen önkabulleri reddedersin. Yeri gelince de en kırosundan "zikilmek aşağılık birşeydir" hissiyatına oynamayı da iyi biliyorsun. "O zaman git sen fuhuş yap" derken bir adım daha atıp anamı bacımı da işin için kat da tam olsun. Demagojin tamam olsun.

Pezevenk ile fahişe arasında bir sözleşme olabilir. Ben bu sektörü tam bilmiyorum tabi ama pezevenk bir nevi bu kadınların parasının diğer pezevenkler tarafından zorla alınmasından bunları koruyor, ya da şiddet uygulamaya kalkan müşterilerden kadını koruyor gibi duruyor. Bir fonksiyonu var yani. Bu sektörün biraz da ne kadar legal olduğuna bağlı. Legal olduğu zaman pezevenklik bir tür ajanslık işi görür ve kadınlar bile bu işi yapar, Almanya'da olduğu gibi. İllegal olduğunda ise mafya gibidir. Senden haraç alıp senin başkaları tarafından haraca kesilmeni engeller. Ve itin kopüğün elindedir. Her illegal işte olduğu gibi.

Sonuç olarak mevzumuza gelirsek senin "tahakküm" ve "sömürü" laflarını kasten uygun olmayan yerlerde, sırf insanlarda istediğin türden duygusal tepkileri almak için kullandığın gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Sözleşme olan yerde tahakküm ve sömürü olamaz. Sözleşme her iki tarafın rızası ile yapıldığı zaman tabi. Silah zoru ile yapılandan bahsetmiyoruz. Ama eğer iki insan bir ticari sözleşmeye kendi rızaları ile imza atıyorlarsa burda tahakküm ve sömürü yok demektir.

Sen diyorsun ki "ama kadınla yatan müşteri zevk alıyor". Ya da "pezevenk kadından belli bir para alıyor". Ama müşteri kadına sağladığı bu hizmet için bir ücret ödüyor. Burda eğer kadın bedavaya bu hizmeti vermeye mecbur tutlsaydı bir zorbalık var demek zorunda kalırdık. Ve eğer bu bir şekilde sistematik bir şekle dönüşmüş olsaydı buna sömürü de derdik. Mesela kaçırılmış ve kerhanelere satılmış kadınların durumu böyledir. Ama kendi rızası ile bu işi yapan, ve verdiği hizmet karşılığında ücret alan kadın ne tahakküm altındadır ne de sömürülüyordur. Hatta ben kendim Karaköye gitmiş biri olarak söyleyeyim ki 5-10 dakikalık servis için 50-100 lira arası para harcadığım olmuştur. Emin ol kimse bu kadar iyi para kazanmıyor.

Pezevenge verilen para da onun sağladığı ajanslık hizmetinin karşılığıdır.

Ve diyorsun ki "başkasına işgücümüzü kiralamadan üretim yapamıyoruz ki". Kardeşim sen üretim yapmak için mi yanıp tutuşuyorsun? Kimsenin asıl amacı üretim yapmak değildir. Yalan atma. Herkesin asıl amacı kendi karnını doyurmak, ihtiyaçlarını gidermektir. Üretim yapmak ise bunun aracıdır. Piyasaya mal ve hizmet sunarak, sunduğun şeyin değerine eşit miktarda mal ve hizmeti satın almaya hak kazanırsın.

Sen gidip zaten kurulmuş bir piyasa, ve yüzyıllar binyıllar öncesinden günümüze gelmiş bir mülkiyet ilişkisinin içine doğup, kendi konumunu beğenmeyince mızıkçılık yapacan aklınca, biz de senin hatrın için tahtayı sıfırlayacaz da mülkiyeti kamulaştıracaz öyle mi? Ne kadar uyanıksın sen?

Hayır. Sen bu piyasada kendine bir yer bulmaya çalışacaksın. Eşşek gibi hem de. Herkesin yaptığı gibi bunu yapacaksın. Yapmıyorsan da defol git ne halin varsa gör.

Kimse seni zorla işyerinde çalışan etmeye çalışmıyor. Anlaşır da birine girersen kimse senin başına silah dayamıyor. Beğenmezsen çekip gidersin. Demagoji yapıp durumunu "köleliğe", ve ilişkiyi "tahakküme" falan benzetmeyi bırak.

Senin asıl şeytan beyninde geçen fikirleri hepimiz iyi biliyoruz. Sen ki Stalin gibi katil bir despota hayranlık duyan birisin. Demir yumruk bir devlet zorbalığı ile herkesi devletin tahakkümü altına almak isteyen birisin. Herkesi devletin kölesi etmek isteyen birisin. Kalkıp bizim düzenimizin rızaya dayalı özgür ilişkilerine bok atmadan önce kendi savunduğun değerlere bir dön bak.

Kalkıp burada insanların tahılını silah zoruyla gaspedip onları açlığa mahkum etmenin hem iyi metot olduğunu hem de senin hayran olduğun despotlar tarafından uygulandığını kendi ağzınla itiraf etmiş birisin. Sonra burda kalkıp "ah sömürü var, ah tahakküm var" diye timsah gözyaşları dökmene kimi inandıracaksın? Bu yalanlarla asıl tahakkümün hasını kurmak istediğini bilmiyor muyuz sanıyorsun?

tarihinde lex tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie bu durumda sana şöyle bir soru sormak istiyorum.

Fahişeler işçi olsun.

Kapitalist sistemde seks yapmaya zorlanıyorlar.

Çünkü fabrikanın patronu veya kendilerine geçici olarak sahip olan patronları var..

Peki sosyalist sistemde işçilerin durumu fahişeliğe benzemiyorsa, neye benziyor.

Onların patronları kendileri.

Onlar hem patron, hem de işçi..

Bu durumda onlar için senin işçilik ve seksüalite anlayışına göre, mastürbasyon yapıyorlar diyebilir miyiz?

keeeeeeeeeeeeeeeeeeh kehhhhhhhhh kehhhhhhhhhhhhhhhhhhhh

Link to post
Sitelerde Paylaş

..

İşçi, işgücünü başkasının tahakkümüne verdiği için sömürülmektedir. Onu ''fahişeleştiren'' de budur.

İşgücünü patrona satınca bir başkasının tahakkümüne girip onun için çalışmış oluyorsun.

Sonra da patron işçiyi, ''pezevenk''in ''fahişe''yi kullandığı gibi kullanıyor.

İtiraz ettiğim şey bundan ibaret. Anlaşılmayacak bir tarafı yok.

..

Rıza var. Sözleşme var. Alınan bir ücret var. Karşılığında sunulan bir hizmet var. Tahakküm yok. Sömürü yok.

Ama sen felsefe yapmıyorsun ki. Demagoji yapıyorsun. O yüzden bu tartışma bir yere varmaz.

Git entelektüel olarak dürüst olmaya karar verdiğin zaman geri gel, tartışalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda gerek başlık yazısında gerekse diğer iletilerimde cinsellikte bir sorun olmadığını, cinselliğin iki cins için de gayet doğal ve zevkli olduğunu, ahlaki kaygılardan değil özgürlük ve onurdan hareket ettiğimi, asıl sorunun tahakkümde ve cinselliğin bir başkasının(patronun-pezevengin) çıkarı için kullanılıyor olmasında olduğunu belirttim. Ama hala biriniz(Lex) benim ''zikilmek aşağılık birşeydir kıroluğuna oynadığımı'' iddia ediyor, diğeriniz de(Hacı) benim ''seksüalite anlayışımdan'' bahsediyor! Size laf anlatılmıyor arkadaş. Okuduğunuzu anlamıyorsunuz siz.

Rıza var. Sözleşme var. Alınan bir ücret var. Karşılığında sunulan bir hizmet var. Tahakküm yok. Sömürü yok.

Ama sen felsefe yapmıyorsun ki. Demagoji yapıyorsun. O yüzden bu tartışma bir yere varmaz.

Git entelektüel olarak dürüst olmaya karar verdiğin zaman geri gel, tartışalım.

Rıza yok, şartların zorlaması var; kendi emeğinin sahibi olmak istediğinde adını ''anarşist''e çıkarıp darbe yapıyorlar ya da üstüne polis yolluyorlar. Sözleşme, başka türlüsü bu düzende mümkün olmadığı için ve polis baskısıyla mecburen yapılıyor; aslında kölelik anlaşmasıdır bu. Senin emeğin üzerinden sadece sen değil bir başkası da para yiyor, bunun adı bal gibi de sömürüdür. Patron bu sömürme olanağına, senin işgücünü satın alıp üzerinde tahakküm ederek ulaşıyor; bunun adı bal gibi zorbalıktır.

Ben işin özünü anlatıyorum ama siz ''pezevenklik'' düzeninizi sürdürmek için çirkefleşiyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsani olan herşet ahlaki ise o zaman ahlaktan çıkmak için de insanlıktan mı çıkmak gerekiyor? Senin argümanından bu sonuç çıkıyor. Bu zihniyet, kendi ahlakını benimsemeyen herkesin kötülükler yapacağını savunan gericilerin zihniyetiyle aynı. Kaldı ki, ben ahlakı tanımlarken onun tarih-üstü olmasını temel alırım. İnsani değerler fetişleştirilmeden tarihsel olarak ele alınırsa hiç de ahlaksal olmazlar ve yine insancadırlar. Onur ve özgürlüğü de tarihsel olarak ve kendi konumuma göre ele alır, savunurum. Bu beni ahlakçı yapmaz.

Burada 'insani' sözcüğünü iki ayrı anlamı ile kullanıyorsun, kafa karışıklığının kaynağı da bu. Biri İngilizce'deki 'humane' sözcüğünün karşılığı, diğeri ise 'human'ın. Bu ikisi arasındaki ayrımı yapamazsan dediklerimi elbette anlayamazsın. Bir tanesi yerine insani yerine insancıl dersek belki anlarsın. Senin insani değer dediğin şeylerin ahlaksal olduklarını yineliyorum. Neticede bazı şeyleri doğru-yanlış veya kötü-iyi şeklinde sınıflandırmana yarayacak bir kriterden bahsediyorsun, ki ahlak bunları inceleyen bir felsefi disiplindir. Ahlakın statik değil dinamik olduğunu düşünmen de seni otomatik olarak gayri-ahlaki yapmaz, Hegel'ci bir ahlak anlayışına sahip olman falan mümkün.

Sen buradan hareketle... yoksa oraya mı varacaksın? Harbiden gördün mü o açığı?

Ama ben o açığı birkaç gün önce açtığım başka bir başlıkta vermiştim, kimse de görememişti.

Sen de görmemişsindir bence. O yüzden fazla sıkmadan yazayım. :)

Ben gördüm. :)

İşçi, işgücünü başkasının tahakkümüne verdiği için sömürülmektedir. Onu ''fahişeleştiren'' de budur.

İşgücünü patrona satınca bir başkasının tahakkümüne girip onun için çalışmış oluyorsun.

Sonra da patron işçiyi, ''pezevenk''in ''fahişe''yi kullandığı gibi kullanıyor.

İtiraz ettiğim şey bundan ibaret. Anlaşılmayacak bir tarafı yok.

Bunlara cevap vermek kolay. Diyelim ki ben bir aşçıyım, kendi başıma çalışırken ayda 150 saat çalışıyorum, karşılığında da 300 lira alıyorum. Bu durum bir olsun. İkinci durum da şu olsun: Bir patronun altında işe girdim, lüks bir restorana geçtim, daha kaliteli bir ortamda 120 saatte 600 lira kazanıyorum. Sence ikinci durumda sömürülüyor muyum? Beni patron 'pezevengin fahişeyi kullandığı gibi' kullanıyor mu? Bu örnek de tahakküme giriyor mu?

Lex sömürü ve tahakküm sözcüklerinin tanımlarını zaten vermişti. Bence sen sözcükleri kendince yorumlayıp bu yorumlar üzerinden hareketle yargılara varıyorsun. Yani kendin çalıp kendin oynuyorsun. :)

Bu soruya cevap vermiştim bir önceki iletimde. Bir işçi, işgücünü patrona satıp onun tahakkümünde çalışmıyorsa, hizmeti karşılığında aldığı ücret onu ''fahişe'' durumuna sokmaz. Çünkü önemli olan hizmet karşılığında para almak değil, tahakküme girmemek ve başkası için çalışmamaktır. Yani başkasının sermayesini büyütmek için çalışmamayı kestediyorum. Senin bazı şeyleri anlaman için detaylı biçimde yazmak gerekiyor sanırım.

Başlık yazısında da böyle deseydin sorun yaşamayacaktık. Bak orada ne yazmışsın:

Fahişe, bedenini başlangıçta aldığı bir ücret karşılığında müşterisinin tahakkümüne sunar. Başta anlaşılan para üzerinden artık bedenini müşterisinin tahakkümüne sunmuştur. Burada sorun seks değildir. Çünkü sekste aşağılık veya rahatsız edici bir durum yoktur. Burada sorun, seksin satılması, metalaşmasıdır. Yani belli bir ücret üzerinden müşterinin tahakkümüne bırakılmasıdır.

Burada patron vurgusu yok, fahişenin müşteri ile ilişkisine de tahakküm diyorsun.

Ben herkes her şeyi anlasın diye uğraşıyorum. Cidden.

Eğer bir fahişenin patronu yoksa, patronu için çalışmıyorsa, onun tahakkümüne girmiyorsa yaptığı şey fuhuş olmayabilir. Ama hala şüphelidir. Çünkü fahişeliği söz konusu kişi bir başkasının zoru olmadan yapıyor ama yine de yapmak zorunda olduğu için yapıyor olabilir. İşsizse, güvencesi yoksa, yaşamak için başka yolu yoksa, müşterisi de azsa bu durumda müşteriler söz konusu kişiye kötü davranabilir ve söz konusu kişi yaşamak için bu kötülüğe boyun eğmek zorunda kalabilir. Bu kötü davranış da bir çeşit tahakkümdür. Hayatta kalmak için buna maruz kalmak insanı incitir. Bu durumda ona belki gene ''fahişe'' denebilir. Çünkü bu kez de müşterinin tahakkümü var. Benzer biçimde bir işçi de çalışırken kendi müşterisince sürekli aşağılanıyorsa buna da itiraz ederim. Çalışanların hakları olmalıdır. Fakat söz konusu kişi, patronu olmadan ve kendini de ezdirmeden cinselliğini satıyorsa o fahişe değildir. Örneğin, ben birini çok beğensem, onunla ilişkiye girmeyi arzulasam ve girsem fahişe olur muyum? Elbette olmam. Peki aynı kişiden bir de para koparmaya çalışsam, yani arzuladığım biriyle seviştikten sonra bir de üste para alsam fahişe olur muyum? Elbette yine olmam. Çünkü hiçbir tahakküm yok üstümde. Kimsenin tahakkümüne girmedim. Ne patronun(''pezevengin'') ne de müşterinin.

Fuhuşun tanımı para karşılığı cinselliğini satma eylemi değil mi?

Bana inanmıyorsan buyur link:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Fahi%C5%9Felik

Bir insan işsizse, güvencesi yoksa, yaşamak için başka yolu yoksa ve bu sebeplerden ötürü tuvalet temizlemek zorunda kalıyorsa bu da kötüdür, ama buna fuhuş diyemeyiz. Lütfen kavramları işimize geldiği gibi anlam kaymasına uğratmayalım Freddie, bunun sonu yok. Kavramları kafana göre yorumlayarak tartışma yapamazsın.

Efendinin kölesine bazı haklar ve belli bir refah sunuyor olması, köleyi köle olmaktan çıkarır mı?

Önemli olan kimsenin tahakkümünde çalışmamaktır. Yani kimse için çalışmamak, kendi emeğinle başkasının cebini doldurmak zorunda kalmamaktır.

Çıkarmaz. Köleliğin tanımı nedir? Buna bakmak lazım. Tanım şöyle olabilir mesela: Kölelik başkasının malı olma durumudur. Değerlendirmeni buna göre yaparsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlaşıldı. Freddie'nin entelektüel dürüstlüğe ve felsefe yapmaya ilgisi yok. O demagoji yapmayı seviyor. Zaten ya demagoji yapıyorlar ya da direk slogan atıyorlar. Başka bir halt görebildiğimiz yok.

İşin acı tarafı zavallı Freddie kendi demagojisini değerli ve dürüst felsefe sanıyor. Allahtan felsefe nedir biliyoruz, hasını gördük.

Freddie'ye tavsiyem biraz kendini araştırsın, ve acaba içinde bazı duygusallıkların, nefretin, kinin, kıskançlığın falan onun hakikati araması önünde, entelektüel olarak dürüst olmasının önünde bir engel oluşturup oluşturmadığına baksın.

Bu gidişatla ondan anca ucuz bir demagog olur. Filozof olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Neticede bazı şeyleri doğru-yanlış veya kötü-iyi şeklinde sınıflandırmana yarayacak bir kriterden bahsediyorsun, ki ahlak bunları inceleyen bir felsefi disiplindir. Ahlakın statik değil dinamik olduğunu düşünmen de seni otomatik olarak gayri-ahlaki yapmaz, Hegel'ci bir ahlak anlayışına sahip olman falan mümkün.

Fakat asıl olanın ahlak değil çıkarlar olduğunu ve tahakküme girmenin de insanın çıkarlarına aykırı olduğunu söylüyorum. Böyle ahlak mı olur? Etik desen neyse. Varoluş ve eyleyiş gücümü(arzumu) sınırlayan ve beni kederlendiren herşeye itiraz ederim. Neyin arzumu sınırlandırıp beni kederlendirdiği de çıkarlarıma bağlıdır ve dinamik bir süreç tarafından belirlenir. Dolayısıyla fazlasıyla değişkendir. Burada ahlak nerede? Ben tahakküme girmeye ahlaki kaygılarla değil, kendi varoluşumu sınırladığı için, kendi çıkarlarım için karşı çıkıyorum.

Bunlara cevap vermek kolay. Diyelim ki ben bir aşçıyım, kendi başıma çalışırken ayda 150 saat çalışıyorum, karşılığında da 300 lira alıyorum. Bu durum bir olsun. İkinci durum da şu olsun: Bir patronun altında işe girdim, lüks bir restorana geçtim, daha kaliteli bir ortamda 120 saatte 600 lira kazanıyorum. Sence ikinci durumda sömürülüyor muyum? Beni patron 'pezevengin fahişeyi kullandığı gibi' kullanıyor mu? Bu örnek de tahakküme giriyor mu?

Verdiğin örnekte tahakküme girmeden çalışmanın, tahakküme girerek çalışmaya göre daha avantajlı olacağı önkabulünde bulunuyorsun ki bu önkabul yanlıştır. Zira senin emeğin özgürken daha az para kazanıyorsan, bunun sorumlusu da tahakkümcülerin varlığıdır. Çünkü senin ürettiklerin ile koca tekellerle yarışman çok zor. Burada çözüm tahakkümü kabul etmek değil, ortadan kaldırmaktır. Tahakküm bittiğinde özgür emeğin de değeri artar. Kaldı ki, kendi işini yaparken kazandığın para nasıl oluyor da bir başkasının bünyesinde kazandığından az olacak? O zaman o başkası, neyin üzerinden kar ediyor? Çoğu durumda dediğin şey zaten geçersizdir yani.

Fuhuşun tanımı para karşılığı cinselliğini satma eylemi değil mi?

Birileri öyle tanımlıyor olabilir. Fakat o tanım da bir bakış açısını ve dolayısıyla ideolojiyi yansıtır. Ben sana pek çok kavramı ataerkil bakış açısıyla tanımlayan bir sürü sözlük örnek verebilirim. Bu neyi değiştirir?

Fuhuşa yönelik, ''cinselliğin satılması'' şeklindeki bir tanım çok içeriksiz, çok kaba. Nasıl satıyoruz cinselliği? Sattığımız kişi ağzımıza tükürüyor mu, yoksa kendimizi ezdirmiyor muyuz? Satış gerçekleştikten sonra parayı biz mi alıyoruz, yoksa patrona da veriyor muyuz? Bunlar önemsiz şeyler mi? Fuhuşu, hiç işin içine para falan sokmadan basitçe zinaya eşitleyenler de var. Biz kavramları başkalarının tanımına göre değil, kendi özgürleşme ideolojimize göre anlamlandıracağız elbette. Fuhuşta cinselliğin sunumu veya evlilik dışı olmasında bir sorun yok, sorun cinselliğin tahakküme sokulmasıdır. Sömürü de zorbalık da buradadır. Fahişeliğin tanımı işte bu sömürü ve zorbalık(tahakküm) üzerinden yapılırsa anlamlı olur. Gerisi boştur, gerici ideolojik bakışı yansıtır.

Bir insan işsizse, güvencesi yoksa, yaşamak için başka yolu yoksa ve bu sebeplerden ötürü tuvalet temizlemek zorunda kalıyorsa bu da kötüdür, ama buna fuhuş diyemeyiz. Lütfen kavramları işimize geldiği gibi anlam kaymasına uğratmayalım Freddie, bunun sonu yok. Kavramları kafana göre yorumlayarak tartışma yapamazsın.

Ben de zaten müşterisi kötü davranıyorsa ona kesin fuhuş denir demedim, ''denebilir'' dedim. Tartışmaya açık olduğunu belirttim. Çalışanların da hakları olması gerektiğini belirttim. Tuvaleti elinle temizlemek var, özel aletlerle temizlemek var. Elinle temizlersen kendini köle gibi veya fahişe gibi hissedersin. Hissetmez misin? Fakat bunu elimizle temizlemeyeceğimiz aletler üretilene, teknoloji o denli ilerleyene kadar yapacak birşey yok. Fakat patronun tahakkümüne karşı yapacak şeyimiz var.

Çıkarmaz. Köleliğin tanımı nedir? Buna bakmak lazım. Tanım şöyle olabilir mesela: Kölelik başkasının malı olma durumudur. Değerlendirmeni buna göre yaparsın.

Patronun bazı kolaylıklar sunması işçiyi kölelikten çıkarmadığına, bunu sen de kabul ettiğine göre daha hala neyi tartışıyorsun? Köleliğin tanımı da ideolojik görüşe göre değişir. Siyahları tekrar köleleştirme düşleri gören bir ırkçıya sorarsan sana bambaşka bir tanım verecektir örneğin. Kavramlar ve tanımları gökten sabit biçimde inmiyor. Dolayısıyla ''Şunun tanımı nedir? Bunun tanımı nedir?'' diye sormanızın benim için hiçbir anlamı yok. Çünkü yazı yazarken bunları nasıl gördüğümü de yansıtıyorum zaten. Kölelik geçmişte kendini olduğu gibi birine satmaktı. Fakat satın alan aslen niçin alıyordu köleyi? Kara kaşı, kara gözü için değil elbette. Onun emeğini tahakküm etmek, emeğinin ürünlerini sömürmek için köle yapıyordu. Bu aynı durum günümüzde de geçerli. Sadece günümüzün gerekleri köleleri tümden almayı gerektirmiyor. Keza patronlar arasında köle(işçi) değişimi de olabiliyor. Peki efendini değiştirebiliyor olmak, seni köle olmaktan çıkarır mı? İstersen buna köle değil de neo-köle diyelim. Ne fark edecek?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fredie, sendeki azim ve çabaya hayran olmamak mümkün değil be kardeş. İnan bana, espiri yapmıyorum.

Gecenin bu saati, tartışmadasın ve ideolojini anlatmaya çalışıyorsun.

Ciddi manada tebrik ediyorum.. Başarı, senin gibi insanlara uzak değil..

Allah gönlüne göre versin...

tarihinde HARUNN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie demagoji, polemik falan yapmıyor.

Mastürbasyon yapıyor..

Bu içerikli ve dolu dolu iletinle gene başlığa inanılmaz katkılar yapmışsın, seni zekandan öpüyorum Hacı amca.

Fuhuş yapmaktansa mastürbasyon yap, daha iyidir.

Yoksa değil midir?

Sen ''fuhuşa'' devam mı edeceksin yoksa Hacı?

Ben hiç olmazsa beni kendime ''düzdürüyorum''.

Seni kim bilir kimler...? :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

demagoji: Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyip onları kazanmaya çalışma, halk avcılığı.

------------------------------------------------------

tahakküm: a. Baskı, zorbalık, hükmetme.

sömürmek: 5. mec. Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak

kölelik: Bazı bireylerin diğerlerinin üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu bir tür toplumsal katmanlaşma biçimi.

------------------------------------------------------

Freddie kasten bu güçlü kelimeleri abartılı ve mecazi olarak ve temelde yanlış olarak kullanarak insanlarda bazı duygular uyandırmaya çalışıyor. Özellikle de şimdi bu fahişelik mevzunda uygun olmayan bir karşılaştırma yaparak tam demagoji yapma fırsatının hasını eline geçişrmiş, oynuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fakat asıl olanın ahlak değil çıkarlar olduğunu ve tahakküme girmenin de insanın çıkarlarına aykırı olduğunu söylüyorum. Böyle ahlak mı olur? Etik desen neyse. Varoluş ve eyleyiş gücümü(arzumu) sınırlayan ve beni kederlendiren herşeye itiraz ederim. Neyin arzumu sınırlandırıp beni kederlendirdiği de çıkarlarıma bağlıdır ve dinamik bir süreç tarafından belirlenir. Dolayısıyla fazlasıyla değişkendir. Burada ahlak nerede? Ben tahakküme girmeye ahlaki kaygılarla değil, kendi varoluşumu sınırladığı için, kendi çıkarlarım için karşı çıkıyorum.

Neyin doğru neyin yanlış olduğunun çıkarlara göre belirlenmesini gören, ahlakı amaç değil araç olarak gören görüşler de var. Faydacılık(diler pragmatizmin, diler utilitarianismin karşılığı olarak al) bir ahlaki teori değil mi?

Etik ise zaten ahlak felsefesi demek, komikleşmeyelim.

Verdiğin örnekte tahakküme girmeden çalışmanın, tahakküme girerek çalışmaya göre daha avantajlı olacağı önkabulünde bulunuyorsun ki bu önkabul yanlıştır. Zira senin emeğin özgürken daha az para kazanıyorsan, bunun sorumlusu da tahakkümcülerin varlığıdır. Çünkü senin ürettiklerin ile koca tekellerle yarışman çok zor. Burada çözüm tahakkümü kabul etmek değil, ortadan kaldırmaktır. Tahakküm bittiğinde özgür emeğin de değeri artar. Kaldı ki, kendi işini yaparken kazandığın para nasıl oluyor da bir başkasının bünyesinde kazandığından az olacak? O zaman o başkası, neyin üzerinden kar ediyor? Çoğu durumda dediğin şey zaten geçersizdir yani.

Olacağı değil, olabileceği diyorum. Tek başına çalışırken bir işletmede çalıştığından daha az para kazanman gayet olağan bir durumdur, bunun tahakkümle falan da alakası yok. Sen hayatında marka değeri diye bir şey de mi duymadın?! Neyse, bu konuyu tartışmaya gerek bile duymuyorum, ekonomiden az buçuk anlayan herkes bu konuda saçmaladığını görür.

Birileri öyle tanımlıyor olabilir. Fakat o tanım da bir bakış açısını ve dolayısıyla ideolojiyi yansıtır. Ben sana pek çok kavramı ataerkil bakış açısıyla tanımlayan bir sürü sözlük örnek verebilirim. Bu neyi değiştirir?

Fuhuşa yönelik, ''cinselliğin satılması'' şeklindeki bir tanım çok içeriksiz, çok kaba. Nasıl satıyoruz cinselliği? Sattığımız kişi ağzımıza tükürüyor mu, yoksa kendimizi ezdirmiyor muyuz? Satış gerçekleştikten sonra parayı biz mi alıyoruz, yoksa patrona da veriyor muyuz? Bunlar önemsiz şeyler mi? Fuhuşu, hiç işin içine para falan sokmadan basitçe zinaya eşitleyenler de var. Biz kavramları başkalarının tanımına göre değil, kendi özgürleşme ideolojimize göre anlamlandıracağız elbette. Fuhuşta cinselliğin sunumu veya evlilik dışı olmasında bir sorun yok, sorun cinselliğin tahakküme sokulmasıdır. Sömürü de zorbalık da buradadır. Fahişeliğin tanımı işte bu sömürü ve zorbalık(tahakküm) üzerinden yapılırsa anlamlı olur. Gerisi boştur, gerici ideolojik bakışı yansıtır.

E kafamıza göre tanım yapıyorsak ben de sosyalistlik fuhuştur falan diyeyim, oluyor mu öyle? 10 kere diyince mi oluyor?!

Fuhuş cinselliğin satılmasıdır, o kadar basit. Bu konuda konsensus gibi bir durum varken bu tartışmaları yapmanın hiç anlamı yok.

Ben de zaten müşterisi kötü davranıyorsa ona kesin fuhuş denir demedim, ''denebilir'' dedim. Tartışmaya açık olduğunu belirttim. Çalışanların da hakları olması gerektiğini belirttim. Tuvaleti elinle temizlemek var, özel aletlerle temizlemek var. Elinle temizlersen kendini köle gibi veya fahişe gibi hissedersin. Hissetmez misin? Fakat bunu elimizle temizlemeyeceğimiz aletler üretilene, teknoloji o denli ilerleyene kadar yapacak birşey yok. Fakat patronun tahakkümüne karşı yapacak şeyimiz var.

Tabii. Öğretmenler öğrenciye takıp kötü sözlü notu verince ona da fuhuş denebilir bence. Neticede tartışmaya açık.

Elimle tuvalet temizlerse iğrenirim, kendimi köle ya da fahişe gibi hissetmem. Ailem beni zengin bir erkekle maddi çıkar için evlendirirse kendimi fahişe gibi hissedebilirim ama, ortada bir paralellik olur, ama bu durum yine de fuhuş olmaz.

Patronun bazı kolaylıklar sunması işçiyi kölelikten çıkarmadığına, bunu sen de kabul ettiğine göre daha hala neyi tartışıyorsun?

Çok ucuz kelime oyunları yapıyorsun Freddie, böyle yaparsan benden daha fazla cevap alamazsın. Sen bana şu soruyo sordun:

Efendinin kölesine bazı haklar ve belli bir refah sunuyor olması, köleyi köle olmaktan çıkarır mı?

Ben de hayır dedim. Ki dilesem o hakların ne olduğu üstünden tartışmayı uzatıp sana sıkıntı verebilirdim, zira köleye kendini azletme hakkı verirsen köle, köle olmaktan çıkabilir. Ama lafı dolandırmaya gerek görmedim, zira ne demek istediğini anladım.

Sen bu cevabımın başka bir soruya verildiği yalanını söyleyerek çarpıtma yapıyorsun. Ben asla işçiler köle falan demedim, işçiler köle değildirler.

Köleliğin tanımı da ideolojik görüşe göre değişir. Siyahları tekrar köleleştirme düşleri gören bir ırkçıya sorarsan sana bambaşka bir tanım verecektir örneğin. Kavramlar ve tanımları gökten sabit biçimde inmiyor. Dolayısıyla ''Şunun tanımı nedir? Bunun tanımı nedir?'' diye sormanızın benim için hiçbir anlamı yok. Çünkü yazı yazarken bunları nasıl gördüğümü de yansıtıyorum zaten. Kölelik geçmişte kendini olduğu gibi birine satmaktı. Fakat satın alan aslen niçin alıyordu köleyi? Kara kaşı, kara gözü için değil elbette. Onun emeğini tahakküm etmek, emeğinin ürünlerini sömürmek için köle yapıyordu. Bu aynı durum günümüzde de geçerli. Sadece günümüzün gerekleri köleleri tümden almayı gerektirmiyor. Keza patronlar arasında köle(işçi) değişimi de olabiliyor. Peki efendini değiştirebiliyor olmak, seni köle olmaktan çıkarır mı? İstersen buna köle değil de neo-köle diyelim. Ne fark edecek?

Tanımlar tamamen öznel iseler, tartışma yapmanın da pek anlamı kalmıyor değil mi? Ben kafama göre bir kölelik tanımı yapayım, sonra da Freddie Fronetic'in kölesi diyeyim, öyle şey mi olur?!

Bana sorarsan senin biraz mantık çalışman lazım, açtığım başlık senin için iyi bir başlangıç noktası olabilir.

tarihinde Fronetic tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

demagoji: Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyip onları kazanmaya çalışma, halk avcılığı.

------------------------------------------------------

tahakküm: a. Baskı, zorbalık, hükmetme.

sömürmek: 5. mec. Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak

kölelik: Bazı bireylerin diğerlerinin üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu bir tür toplumsal katmanlaşma biçimi.

------------------------------------------------------

Freddie kasten bu güçlü kelimeleri abartılı ve mecazi olarak ve temelde yanlış olarak kullanarak insanlarda bazı duygular uyandırmaya çalışıyor. Özellikle de şimdi bu fahişelik mevzunda uygun olmayan bir karşılaştırma yaparak tam demagoji yapma fırsatının hasını eline geçişrmiş, oynuyor.

Olayın özeti budur. Geçmiş olsun Freddie.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu içerikli ve dolu dolu iletinle gene başlığa inanılmaz katkılar yapmışsın, seni zekandan öpüyorum Hacı amca.

Fuhuş yapmaktansa mastürbasyon yap, daha iyidir.

Yoksa değil midir?

Sen ''fuhuşa'' devam mı edeceksin yoksa Hacı?

Ben hiç olmazsa beni kendime ''düzdürüyorum''.

Seni kim bilir kimler...? :lol:

Beni kimler mi?

Belki de senin fantezilerini süslüyorumdur.. Kimbilir?

Keeeeeeeeeh keh kehhhhhhhhhhhhhhhhhh

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neyin doğru neyin yanlış olduğunun çıkarlara göre belirlenmesini gören, ahlakı amaç değil araç olarak gören görüşler de var. Faydacılık(diler pragmatizmin, diler utilitarianismin karşılığı olarak al) bir ahlaki teori değil mi?

Etik ise zaten ahlak felsefesi demek, komikleşmeyelim.

Seninle işimiz var anlaşıldı. Sen en başta benim ahlakçı olduğumu ima ederek bir taşlama yaptın. Oysa şimdi şu yazdıklarından anlaşılıyor ki sana göre ahlaksızlık mümkün değil ve herşey bir çeşit ahlak. O halde neden başlangıçta beni ahlakçılıkla itham ettin? Yani bunu neden bir itham olarak kullandın? Ne tür bir cins olduğunu anlayamadım.

Etiğe gelince... Spinoza oldukça büyük ve önemli bir düşünürdür ve onda ahlak ile etik birbirinden farklıdır. Gilles Deleuze bu farkı şöyle anlatır: ''...Ve işte böylece içkin varoluş kiplerinin bir tipolojisi olan Etik, varoluşu her zaman aşkın değerlere yükleyen Ahlak'ın yerini alır. Ahlak, bir yargı sistemi olan, Tanrı yargısıdır. Ama Etik, yargı sistemini tersine çevirir. Değerlerin çatışmasının yerini(İyilik-Kötülük), varoluş kiplerinin(iyi-kötü) niteliksel farklılığı alır.''

Ahlak, yapısı gereği tarih-üstü ve aşkındır. Etik ise tarihsel ve içkindir. Bunlar birbirinin aynı değildir. Tabi sen şimdi bir felsefe sözlüğü bulup gene benim demagoji yaptığımı, sözlüklere kafama göre anlamlar yüklediğimi iddia edebilirsin. Ama bu sefer beni değil Spinoza ve Deleuze'yi, hatta Nietzsche'yi böyle suçlaman gerekiyor ki bunlar sana birkaç boy büyük gelir.

Olacağı değil, olabileceği diyorum. Tek başına çalışırken bir işletmede çalıştığından daha az para kazanman gayet olağan bir durumdur, bunun tahakkümle falan da alakası yok. Sen hayatında marka değeri diye bir şey de mi duymadın?! Neyse, bu konuyu tartışmaya gerek bile duymuyorum, ekonomiden az buçuk anlayan herkes bu konuda saçmaladığını görür.

Mal mısın arkadaşım? Sana kendi emeğiyle çalışan birinin tekellerle rekabet edemeyeceği üzerinden zaten buna benzer bir açıklama yapmadım mı? Bir de kalkmış marka değeri üzerinden ukalalık yapıyorsun. Roq, sen misin yoksa? Bu kadar ukalalık sadece sende vardı.

Tek başına çalışırken, işletmelerle rekabet edemeyebilirsin elbete. Bu neyi değiştirir? Tek başına çalışırken, organize olmuş bir sürü kişiyle nasıl yarışacaksın? Elbette onların refah seviyesi daha yüksek olacak. Fakat sen de bir organizasyon tertipler ve mülkiyeti tüm çalışanlarda olan bir işletme kurarsan o zaman refah yönünden bir kaybın olmaz. Aynı ürünü aynı olanaklarla üreten iki işletmeyi ele alalım. Birinde özel mülkiyet olsun diğerinde ise mülk ortak olsun. Sence hangisinin işçileri daha çok para kazanır? Özel mülkiyetli işletmede en büyük payı patron alır ve işçilere kalanı dağıtır ama diğerinde tüm işçiler eşitçe aslan payını bölüşür. Karşılaştıracaksan benzer durumda iki işletmeyi karşılaştır. Sense bir işletmenin karşısına tek başına çalışan birini koyuyorsun. Bu hokabazlığını yutturabileceğini mi sanıyorsun?

E kafamıza göre tanım yapıyorsak ben de sosyalistlik fuhuştur falan diyeyim, oluyor mu öyle? 10 kere diyince mi oluyor?!

Fuhuş cinselliğin satılmasıdır, o kadar basit. Bu konuda konsensus gibi bir durum varken bu tartışmaları yapmanın hiç anlamı yok.

İnsanlar tüm dünyaya ve elbette kavramlara da kendi konumlarından, çıkarlarından ve bunlardan doğan kendi bakış açılarından bakarlar. Hayatı kendi dünya görüşümüze göre anlamlandırırız. ''Sarayda yaşan farklı düşünür, kulübede yaşayan farklı'' (Feuerbach). Bu yüzden anlamlandırma farklılıkları elbette olacaktır. Sen her kavramın anlamının sanki bir tanrı tarafından belirlenip asla değişmez birşey olarak tüm insanlığa sunulduğunu mu sanıyorsun? Çünkü böyle davranıyorsun. Benim dediğimin, her lafı kafana göre anlamlandırmak olmadığının sen de farkında olmalısın. Beni demagojiyle suçluyorsun ama alıntıda kimin demagoji yaptığı açıkça görülüyor. İşi salaklığa vurduğuna göre sıkıştın galiba.

Fuhuşun tanımı için konsensus mu varmış? Alla alla benim niye haberim yok? Çoğunluğun tanımına bakacaksak, o zaman işin içine hiç parayı veya satışı dahil etmeden basitçe zina=fuhuş dememiz lazım. Zira muhafazakar çoğunluk fuhuşu böyle değerlendiriyor. Ama böyle demiyoruz ikimiz de. Fakat nedense benim farklı tanımım sorun olurken senin farklı tanımın normal kabul ediliyor! Bu yaptığın sadece soytarılıktır. Kaldı ki, fuhuş cinselliğin satılmasından ibaret ise, işçi işe girerken kendi işgücünü patronuna sattığı için, işçilerin fahişe yerine konduğunu senin de kabul ediyor olman gerekir. O halde hala neye itiraz ediyorsun şuursuz?

Elimle tuvalet temizlerse iğrenirim, kendimi köle ya da fahişe gibi hissetmem. Ailem beni zengin bir erkekle maddi çıkar için evlendirirse kendimi fahişe gibi hissedebilirim ama, ortada bir paralellik olur, ama bu durum yine de fuhuş olmaz.

İstemediğin biriyle evlendirilirsen bu durum bir çeşit fuhuş olur. Neden? Çünkü ailen o kişiyi istemiş ve senin üzerinde tahakküm kurup seni kendi çıkarları için o kişiyle evlendirmiştir. Bunun adı da fuhuştur. Benzer biçimde bir işçi kendi işgücünü patronun tahakkümüne sokuyor ve patron bunu kendi çıkarı için kullanıyorsa bu durum da zorbalıktır, sömürüdür, bir çeşit fuhuştur. Kendini birçok erkeğe satman ile ailen tarafından bir erkeğe satılman arasında ne fark var? Nikah, söz konuşu fuhuş gerçeğini gizlemeye yetiyor mu gerçekten? Bu soruları sorarak fuhuşu gene kafama göre tanımlamış ve demagoji yapmış mı oldum? Fakat bu sefer de yalnız değilim çünkü anarşist-feminist Emma Goldman da fuhuşa aynen böyle bakıyor.

Tanımlar tamamen öznel iseler, tartışma yapmanın da pek anlamı kalmıyor değil mi? Ben kafama göre bir kölelik tanımı yapayım, sonra da Freddie Fronetic'in kölesi diyeyim, öyle şey mi olur?!

Kafanızın basmadığı nokta şurası: Tanımı farklı olan sadece ben değilim, senin tanımın da bir muhafazakar veya ırkçıya göre farklılık içeriyor. Neden senin tanımın ''normal'' oluyor da benimki ''öznel'' oluyor?

Hadi oradan!

Cevap veremediğiniz noktada, işinize gelen bir tanımı alıntılayıp dayatıyorsunuz ve karşınızdakini demagoji yapmakla suçluyorsunuz. Oysa asıl demagoji sizin bu yaptığınızdır.

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Patronu olmayan bir berber düşünelim, kendine ait ufak bir dükkanı var, tek başına çalışıyor. Bu adamın müşterileri berber saç keserken bedenini satın alıp patron konumunda mı oluyor? Yoksa müşteri konumunda mı oluyor?

Patronlar vergi ödemiyorlar mı bu arada? Vergi kaçıran patronlar elbette vardır da, genel için konuşalım, neticede vergi kaçıran/vermeyen işçiler de vardır.

Sevgili Fronetic

İkidir bu berber örneğini veriyorsun. Bu örnek senin tezini değil, bizim tezimize örnektir. Her ikisinde de beden espirisi var. Ama durum farklıdır. Fahişenin bedenini satması ile

berber müşterisinin berbere, saçını sakalını, tırnağını teslim etmesi farkıdır. Her ikisinde de müşteri patron, para alan işçi konumundadır.

İşçi-patron ilişkisi; iş ve hizmet satın alanı patron, iş ve hizmet satanı işçi konumuna sokar.

İster berber olsun, ister fahişe, ister banka müdürü, ister CEO bir iş yapıp karşılığında ücret alıyorsa ücreti veren patron, alan işçidir. Ücreti veren özel şahis da olabilir. Kurum veya kuruluş da. İş ve hizmeti sunan taraf da, şahıs, kurum veya kuruluş olabilir.

Fahişe metaforu, işçi-patron ilişki ve konumları için veciz bir metafordur.

Sevgili hacının değidiği gibi. Kapitalist düzende, patronların dışındakılerin hepsi fahişedir.

En kıymetli fahişeleri sınıflandırmak isterseniz. Aldıkları ücrete göre sınıflandırabilirsiniz. Başta CEO lar vardır. Sonra düzenin bekçiler. Bu bekçiler silahlı ve sivil olabilir. Sonra teknik personel gelir. En kıymetsizi asgari ücrete tabi olan işçilerdir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...