Jump to content

Kapitalizm: Emeğin Fahişeleştirilmesi


Recommended Posts

Sevgili lex

Gözden kaçırdığın şey, Hala piyasanın görünmez elinin her şeyi dengelediğini zannetmen. Piyasanın görünmez eli diye bir şey kalmadı. Bu iletişim çağında patronlar aptal mı ki birbirleriyle rekabet etsinler. Artık her üretim dalındaki patronlar bir araya gelip fiyatları kendileri tespit ediyor. Ürünlere bir taban fiyatı koyuyor. Üstünde satabilirsin ama altında sattığın zaman seni piyasadan siliyorlar. Ürünlerin maliyetlerini elbette patronlar herkesten iyi bilir. Buna göre bir kar marjı koyarak piyasaya ağızbirliği ile sürüyorlar.

Ama kapitalizmin elbette iç çelişkisi var. Bu çelişki arz/talep meselesinde talebi çalışanların ücretlerinin belirlemesidir. Yani halk için üretim yapıyorsun ama hakla (işçi, köylü, memur, aydın vs) yeterli alımgücü sağlayacak ücret vermiyorsun. Çalışanları işten çıkarıp tamamen tüketici konumuna sokuyorsun.

Peki bu ürünleri kime nasıl satacaksın? Her tüketicinin cebindeki para kadar tüketim sınırı vardır. Cebinde 1000 lira olana otomobil satamazsın. Asgari ücretle geçinen insanlara ev, araba, beyazeşya satamazsın. İşte bu çelişki kapitalizmi krize sokuyor. Kapitalist karını düşününce para kimde ise onun istekleri onun talebi doğrultusunda üretime yöneliyor. Dolayısıyla milyonlarca üretici, patronların sınıfsal isteklerine yönelik lüks üretimlerde istihdam ediliyor. Vee giderek insanın insana köleliği daha bariz, daha gözle görünür hale gelmiş oluyor.

Kapitalizm artık öyle geniş halk kitlelerinin talepleri doğrultusunda üretim yapmıyor. Dünyadaki ac sefil insanlar, işsiz güçsüzler, risk grupları umurlarında değil. Bu nedenle kapitalizm artık sorun çözen değil kendisi sorun haline gelmiştir. Krizleş çöküşü hızlandıracaktır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 79
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sevgili lex

Gözden kaçırdığın şey, Hala piyasanın görünmez elinin her şeyi dengelediğini zannetmen. Piyasanın görünmez eli diye bir şey kalmadı. Bu iletişim çağında patronlar aptal mı ki birbirleriyle rekabet etsinler. Artık her üretim dalındaki patronlar bir araya gelip fiyatları kendileri tespit ediyor. Ürünlere bir taban fiyatı koyuyor. Üstünde satabilirsin ama altında sattığın zaman seni piyasadan siliyorlar. Ürünlerin maliyetlerini elbette patronlar herkesten iyi bilir. Buna göre bir kar marjı koyarak piyasaya ağızbirliği ile sürüyorlar.

Dünyanın her yerinde rekabet yasaları var drekinci, öyle fiyat tespit etmek falan yasak. Bu yasalar uygulanmıyor falan da deme, devletler bahsettiğim rekabet yasalarına dayanarak henüz çok yakın geçmişte Intel ve Microsoft gibi dev şirketlere milyarlarca dolarlık cezalar yazdılar. Devlet burjuvazinin falan diyorsunuz, ama bu tarihi geçmiş açıklamalar görüldüğü üzere gerçekliği yansıtmaktan çok uzaklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onlar ceza değil astur, onlar devlete verilen rüşvet.

Devlete rüşvet verir. Devlet fiyatlara karışmaz.

Sevgiler.

Burjuvazinin devleti burjuvaziyi rüşvet vermeye mi zorluyor yani?

Bu arada devlet bazı alanlarda fiyat belirler, taban-tavan fiyat uygulanan alanlar var, rekabet yasaları var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden olmasın?

Adam kendini koruması için badigard tutuyor.

Sonra badigardtan kurtulamıyor.

Devletin taban/tavan yasalarını kapitalistler belirliyor.

Devlet kendisi üretmedikçe bir mal ve hizmetin maliyetini bilmez ki referans alıp gerçekçi bir fiyat belirlesin.

Örneğin bir ilaç fabrikası, bulunan bir ilaç maliyetini astronomik rakamlarla ifade eder ve ona göre fiyat ister. Eğer devlet bir ilaç üretim maliyeti hakkında bir fikri yoksa firmanın öne sürdüğü fiyatı kabul etmekten başka türlü davranamaz.

Üstelik zaten kapitalistler mal ve ürünlerin fiyatlarının, kalitelerinin devlet tarafından denetlenmesini istemiyorlar.

Sizlerin devlete karşı çıkışınızın altında bu denetim yatar.

Siz dikensiz gül bahçesi istiyorsunuz. Bırakınız yapalım bırakınız geçelim istiyorsunuz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden olmasın?

Adam kendini koruması için badigard tutuyor.

Sonra badigardtan kurtulamıyor.

Devletin taban/tavan yasalarını kapitalistler belirliyor.

Devlet kendisi üretmedikçe bir mal ve hizmetin maliyetini bilmez ki referans alıp gerçekçi bir fiyat belirlesin.

Örneğin bir ilaç fabrikası, bulunan bir ilaç maliyetini astronomik rakamlarla ifade eder ve ona göre fiyat ister. Eğer devlet bir ilaç üretim maliyeti hakkında bir fikri yoksa firmanın öne sürdüğü fiyatı kabul etmekten başka türlü davranamaz.

Üstelik zaten kapitalistler mal ve ürünlerin fiyatlarının, kalitelerinin devlet tarafından denetlenmesini istemiyorlar.

Sizlerin devlete karşı çıkışınızın altında bu denetim yatar.

Siz dikensiz gül bahçesi istiyorsunuz. Bırakınız yapalım bırakınız geçelim istiyorsunuz.

Sevgiler.

Bir an için dediğini kabul edeyim sevgili drekinci, senin dediğin doğru ise devlet artık burjuvazinin değil bodyguard dediğin ayrı bir sınıfın olmuş olmuyor mu?

Devlet dediğimiz şey baya karmaşık aslında. İçinde askeri var, bürokratlar var, yargı var; ki bunların her birinin ayrı çıkarlara sahip ayrı sınıflar olduğu rahatça savlanabilir. Bu denli karmaşık bir şeyi açıklamak da doğasıyla daha karmaşık açıklamalara gereksinim duyuyor.

tarihinde Astur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki işletmecilik normal işçi kadar kazandığı zaman kim o işle uğraşacak ki? Herkes risksiz işçi ücretini almak ister, hem de ne güzel dolgun ücretse. Kim riskli işletme kazancı için kendini hırpalar?

İşletmecı ,işci ile aynı parayı kazansın demıyoruz ki ! Hem tek yuk işletmeciye binmiyor .mesela ssk primleri,diger malum kesintiler ne işciden ne işverenden kesilmesin. bu basit uygulama bile işci maşşlarında yaklaşık ( asgari ucreti olcut alırsak) % 30 a varan bir artıs sağlar.Ayrıca işletmecilerin yasal olmayan ama adeta yapılmaması yasak mıs gibi uygulanan ssk sız işci caloştırma olayıda biter ve insanlar daha insancıl yaslarda emekli olur dolayısı ile emekli olanların yerine yenileri alınır buda işsizlik sorununun cozumunede katkı saglar ...

Tabi bunlar sadece bir kac basıt ornek,birazda karikaturize edip olaya yaklasıyorum cunku öbur turlu cıldırmamak elde degil ..

selamlar ,

heval

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci, herkes çıkarını arar, işçi de dahil. İşçi de mümkün olan en yüksek ücreti almaya çalışmaz mı? Niye patron sömürgen oluyor da işçi masum ve mazlum oluyor?

Bu soruna gelince cevap cok basıt dostum : " biri yapıyor digeri sadece istiyor " :):(

selamlar,

heval

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben hep diyorum vergileri keselim diye ama dinleyen yok. Vergileri yüzde 10 sabit yapsak 15 senede uçarız. Cidden.

Meseleyi anlamadığınız nasıl da sırıtıyor.

Şu okullar olmasa ne iyi idare ederdim diyen Milli Eğitim Bakanına benziyorsunuz.

Hadi devlete hiç vergi vermeyelim. Ne olacak. Ordu, polis, adliye, diyanet, sağlık, ulaştırma, Meclis vs bilimum davlet bakanlıkları kurum ve kuruluşları burada çalışan milyonlarca insan ne yiyecek ne içecek,

Sizler dünyaya yalnız patron gözü ile bakıyorsunuz. Patronların fabrikaları olacak, işçiler en düşük ücretle çalışacak, patronların kasaları karlarla dolacak. Patronun kasası dolacak da kime ne faydası olacak.

Devlete vergiyi kısmak ile hiçbir ilerleme olmaz. İlerlemenin gelişmenin tek yolu olabildiğince fazla mal ve hizmet üretmektir. Olabildiğince fazla iş yapmaktır. Üstelik bu iş bir avuç patronun lüks tüketimleri için değil toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yapılan işler olmalıdır.

Bu soruna gelince cevap cok basıt dostum : " biri yapıyor digeri sadece istiyor " :):(

selamlar,

Sevgili heval, doğrusu anlayamadım. Yapan kim? İsteyen Kim?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili heval, doğrusu anlayamadım. Yapan kim? İsteyen Kim?

Sevgiler.

Yapan : işine gelirse calıs işcimi yok elimi sallasam ellisi diyen işveren ; isteyen : ya ben haklıyım ama diretirsem işimden olacam eee kira,faturalar,diger masraflar...calısırken ustesinden gelemiyorum calışmasam ,işimden olsam ne yaparım ? diyen işciler :):(

Link to post
Sitelerde Paylaş

Lange okumuş olmana sevindim :)

Şmelev ve Popov doğru yazmışlar, koskoca bir bürokratik ''heyula'' asılı duruyordu Sovyet ekonomisinin üstünde, öte yandan ''politik rekabet''ten gayrı, bireysel olarak bürokratların üretimi artırmak için hiçbir müşevviki yoktu.

Ancak Sovyet ekonomisinin hakkını da teslim etmek lazım: İç Savaş'ta Sanayisinin yüzde 90'a yakını tahrip olan, İç Savaş'tan evvel 3 milyon işçi varsa, yüz milyon köylüsü olan, İkinci Dünya Savaşı'nda 20 milyon vatandaşını kaybetmiş bir rejim olarak; 20 yıl sonra dünyanın ilk 3 büyük sanayi ülkesinden biri oluyorsa, halen ABD dışında hiçbir devlet tarafından başarılamamış bir biçimde, uzay projeleri yürütmeyi başarmışsa bunlar alelade, basit şeyler değildir.

Uzay araştırmaları yapmak; -sanırım katılırsın- olağanüstü sayıda farklılaşmış ve uzmanlaşmış sektör, kalifiye eleman, olağanüstü ölçüde verimli bir biçimde bilginin işlenmesini zorunlu kılar. Devasa bir bilginin bir araya getirilmesi için gereken insan kaynağı, üretim faktörleri vs. yi bir düşünsene.

Sovyetler ekonomisi inanılmaz verimsizdi, doğru. Mal ve hizmetler üretimi ciddi dengesizlikler yaşıyordu, doğru. Fakat olayı ''vülgerleştirip'' de, ''planlama dolayısıyla 20 milyon kişi öldü'' demek de doğru değil.

Burada alışık olduğunuz üzere ''zorunluluk'' üzerinden Stalin'i aklamayacağım, bilakis: 20'lerin ortalarına kadar Buharin'le bir olup, ''köylüler zenginleşiniz'' diyen Stalin'in, Buharin'le ittifakı bozup kulakları tamamen tasfiye etmesi bilinçli bir sınıf mantığının ürünüydü. Bürokrasi, kendisini yegane egemen ilan edip, karşı-devrimini tamamlamak için ekonominin kontrolünde büyük söz sahibi olan köylüleri tarumar edip, tam anlamıyla bürokrasi vesayeti altına sokmak durumundaydı. Basitçe planlama yüzünden öldürülmedi o insanlar, bilinçli olarak ellerinden tüm tahılları alınarak, aç bırakıldılar.

Yalnız ek bir not da düşmeden edemeyeceğim: Lange'ın, Hayek'le atıştığı dönemler, Amerikan kapitalizminin en müdahaleci olduğu yıllardı, New Deal akabindeki yıllardan söz ediyoruz. 70-80'e kadar Sovyetler'i aratmayacak ölçüde geniş kamu yatırımları ve mali politikalar uyguladı ABD.

Basitçe ''serbest piyasa, sosyalizmi yendi'' tartışması yapılmıyor yani; ne piyasalar ''serbestti'', ne sosyalizm ''sosyalizm''di.

Bizim temel derdimizin "devrim olacak güzel olacak" hikayeleriyle bir yola girilip sonra Stalin gibi despotla, kitlesel beyin yıkama seanslarıyla, propaganda bakanlıklarıyla başbaşa kalmayalım derdi olduğunu biliyorsun. Gizli polisler, devlet tekelinde basın-yayın, adil olmayan mahkemeler, hapislerde işkenceler, toplama kampları, infazlar, komple sınıfların "buharlaştırılması"... Senin dediğin gibi zorla tahılı gaspedilip açlığa mahkum edilen insanlar... Bunlar, daha, kalitesiz ve çeşitsiz ürünler, kuyruklarda geçirilen saatler-günler, verimsizce heba edilen kaynaklar gibi gene gayet önemli endişelerimiz dile getirilmeden önce bir de.

Sovyet devrimi öncesinde büyük ihtimal senin gibi düşünen (heralde Troçkist?) Marxistler de vardı. Ama iktidar sonuçta ne tarz komunistlerde kaldı gördük. Ne diye aynı facia tekrar yaşanmasın? Bizim temel endişemiz budur.

İkinci olarak senin istediğin (ve sanırım Freddie'nin anlattığına benzer olan) düzen yani bürokrasisiz bir düzen ki herkes hem üretimde, hem planlamada aktif (nasıl oluyor siz söyleyin); bu düzende anlaşılan insanların tüketici olarak planlamaya taleplerini isteklerini yansıtmaları isteniyor, ve buna göre üretim ayarlanıyor, ve herkesin ihtiyacı karşılanıyor(muş). Ben bu anlattığınız şeyin ne kadar mümkün olacağını tam göremiyorum. Ve madem istenen insanların isteklerini üreticiye iletmeleri, o zaman piyasanın ve onun fiyat mekanizmasının bu konuda ne eksiği var? Sizin dediğiniz bürokrasisiz sistem milyonlarca kişilik bir ekonomide uygulanamadı bildiğim kadarıyla, ama piyasa insanlığı bugüne kadar getirdi. Sizin sistemin neye benzediği ise muamma. Kimse de anlatmaya pek yanaşmıyor. Marcos "özyönetimsel" falan gibi beylik lafların arkasına saklanıyor. "Milyonlarca kişilik ekonomi nasıl işleyecek" diye sorulduğunda Freddie konu değiştiriyor. Ben şüphe içersindeyim açıkçası. Ve sizin hayal ettiğiniz devrimin de yıkımdan başka birşey vadettiğini görmüyorum. Belki yanılıyorumdur. Ama bu alternatifi ortaya sürenler olarak sizin bunu açıklamanız gerekiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Meseleyi anlamadığınız nasıl da sırıtıyor.

Şu okullar olmasa ne iyi idare ederdim diyen Milli Eğitim Bakanına benziyorsunuz.

Hadi devlete hiç vergi vermeyelim. Ne olacak. Ordu, polis, adliye, diyanet, sağlık, ulaştırma, Meclis vs bilimum davlet bakanlıkları kurum ve kuruluşları burada çalışan milyonlarca insan ne yiyecek ne içecek,

Sizler dünyaya yalnız patron gözü ile bakıyorsunuz. Patronların fabrikaları olacak, işçiler en düşük ücretle çalışacak, patronların kasaları karlarla dolacak. Patronun kasası dolacak da kime ne faydası olacak.

Devlete vergiyi kısmak ile hiçbir ilerleme olmaz. İlerlemenin gelişmenin tek yolu olabildiğince fazla mal ve hizmet üretmektir. Olabildiğince fazla iş yapmaktır. Üstelik bu iş bir avuç patronun lüks tüketimleri için değil toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yapılan işler olmalıdır.

Olur mu, ben meseleyi çok iyi anlıyorum. Diyanete giden milyonlarca tlnin faydası nedir? Ya da devlet görevlilerinin her sene altlarına yeni mercedes çekmelerinin? Devlet parayı etkin harcayamıyor. Bırakın insanların cebinde kalsın para, daha iyi harcarlar, o paralar yatırıma gitsin. Ordu, zorunlu askerlik vs. şeylere gerek yok, o paralara yazık. Devlete para vermekle üretim artmaz.

Düşük vergi politikaları ile inanılmaz yabancı yatırım çeken, büyük büyüme yaşayan bir sürü ülke var. Çin'in büyümesinin motoru olan SEZ'ler dünyanın en kapitalist yerleri, ondan bile haberiniz yok. Sizin dediğiniz doğru olsaydı onlarca yıl boyunca insanlar Çin'den Hong Kong'a değil, Hong Kong'dan Çin'e kaçarlardı. İrlanda da Avrupa'nın en fakir ülkelerinden birinden en zengin ilk birkaç ülkesinden birine dönüşemezdi.

Vergi verimli bir iş ise yapın vergileri %100 bakalım ne oluyor! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
Vergi verimli bir iş ise yapın vergileri %100 bakalım ne oluyor!

Olmadı Astur'um. Laffer eğrisinde bu mantığı görüyor musun? Bir noktaya kadar vergi oranlarının artması yararlı, o noktadan sonra yararlı değil eğriye göre, değil mi?

Yani ''Yüzde 100'de kötü oluyorsa, her bir birim vergi artırımı yanlıştır'' mantığı yanlış, tıpkı ''Su içmek iyiyse, 100 galon su iç, görelim'' mantığının yanlış olması gibi.

Sorun, Laffer Eğrisi'nin tespit ettiği hususun, her bir somut bağlamda nasıl anlaşılması gerektiği sorunu. Yoksa ''her tür vergi artırımı yararlıdır'' diyen yok, ama senin ''her halükarda özel sektör, devletten iyi iş yapar'' varsayımın var sanıyorum.

EDİT: Bir de Çin'de vergi oranları, döviz kontrolü, ''key enterprise''larda devlet kontrolü gibi hususlar üzerinden Çin'i, Amerika'yla kıyaslar mısın dostum?

tarihinde gerarddepardieu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Olmadı Astur'um. Laffer eğrisinde bu mantığı görüyor musun? Bir noktaya kadar vergi oranlarının artması yararlı, o noktadan sonra yararlı değil eğriye göre, değil mi?

Yani ''Yüzde 100'de kötü oluyorsa, her bir birim vergi artırımı yanlıştır'' mantığı yanlış, tıpkı ''Su içmek iyiyse, 100 galon su iç, görelim'' mantığının yanlış olması gibi.

Sorun, Laffer Eğrisi'nin tespit ettiği hususun, her bir somut bağlamda nasıl anlaşılması gerektiği sorunu. Yoksa ''her tür vergi artırımı yararlıdır'' diyen yok, ama senin ''her halükarda özel sektör, devletten iyi iş yapar'' varsayımın var sanıyorum.

Burada yararlı ne, zararlı ne? Laffer eğrisi hükümetlerin vergi gelirini nasıl maksimize edecekleri ile ilgili bir şey. Bunun kime ne kadar yarar olduğu tartışılır. Milton Friedman mesela vergilerin düşürülmesini daha fazla revenue gelsin diye değil devlet küçülsün diye savunur.

Gelişmenin devletin vergi alması ile geleceğini savlayan drekinci herhalde devletin bu kaynakları özel sektörden daha etkin kullanacağı gibi bir fikre sahip. Bu böyle ise vergilerin Sovyetler Birliği'ndeki gibi etkin olarak yüzde 100 olmasına da karşı çıkmaması lazım.

Bu arada Eylül ayında katıldığım bir seminerde Putin'in ekonomik danışmanlarından birinin yaptığı bir sunumu dinlemiştim, o adam en etkin(büyüme oranları açısından) vergi oranının yüzde 18 civarında olduğunu iddia ediyordu, tabii adamın çalışmasını çok detaylı incelemedim.

Ben vergiler elbette yüzde 0 olsun demiyorum, devletin de belli bir gelire sahip olması gerektiğiin farkındayım, ama özellikle yatırım çekmek vs. için rekabet halinde olduğumuz ülkelerden daha düşük vergilere sahip olmamız bize büyük avantaj sağlayacaktır.

EDİT: Bir de Çin'de vergi oranları, döviz kontrolü, ''key enterprise''larda devlet kontrolü gibi hususlar üzerinden Çin'i, Amerika'yla kıyaslar mısın dostum?

Neden? Çin'in neresi hakkında konuştuğumuza göre değişecek bir şey soruyorsun, ben SEZ'lerden bahsediyorum; Pekin'e mi bakacağız Shenzen'e mi?

tarihinde Astur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelişmenin devletin vergi alması ile geleceğini savlayan drekinci herhalde devletin bu kaynakları özel sektörden daha etkin kullanacağı gibi bir fikre sahip. Bu böyle ise vergilerin Sovyetler Birliği'ndeki gibi etkin olarak yüzde 100 olmasına da karşı çıkmaması lazım.

Sevgili Astur. Ben daha devlet konusunda bir şey söylemedim. Devlet konusunu daha tartışmaya açmadım. Söylemediğim şeyler üzerinden yorum yapman doğru değil. Daha devletin ne olup olmadığı, kimin için çalıştığı ortaya konmamışken bu tür yorum yapman doğru değil. Devletin kaynakları özel sektörden daha etkin kullanacağı yaklaşımı devletin niteliği ile orantılıdır. Hangi devlet? Kimin için etkin kullanma?

Sen devlete verilen vergiler azaltılırsa daha iyi olur dedin. Ben bu yaklaşıma karşı çıktım.

İster kapitalist olsun ister sosyalist, devlet bir aygıttır. Bir mekanizmadır. Hayatın her alanında örgütlenmiş bir güçtür. Kim kullanırsa ona çalışır. Kapitalist devletin giderleri, masrafları ve israfları sosyalist devletlerden fazladır. Kapitalist devlet kaynakları özel sektöre oranla daha verimsiz kullanır, çünkü özel sektör ile rekabet kaygısı yoktur. Hatta özel sektörü destekler.

Sosyalist devletler ise; kapitalizmin saldırı tehlikesi olmazsa ordu bile beslemek istemez, silah sanayine kaynak ayırmaz. Diyanet vs yoktur. Bir avuç azınlığın lüks tüketimi için üretim yapmaz. Tüm bunlar sosyalist bir devletin daha az masraflı bir devlet olmasına yol açar. Kaynakların etkin kullanılması deyince ne anlaşılır? Kaynaklar kimlerin yararına yönlendirilmiştir ona bakılır. Kaynakların, halkın ihtiyaçlarına yönlendirilmesi, etkin kullanmak için yeterlidir. Çünkü sosyalist devlet kapitalistleri sevmez. Kapitalistlerin palazlanmasını istemez. Sarfedilen emekle orantılı olmayan gelirleri sorgular. vs vs.

Ayrıca bir başka başlıkta. Bir ülkenin kendini yabancı yatırımlara açması iyi midir? Kötü mü?

Yabancı sermayenin ülke kalkınmasındaki rolü ne kadardır?

Bu sorulara yanıt arıyalım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 6 years later...

 Trafikte hız cezasını özel sektör kesecek : Maliye bakanı Naci Ağbal'ın açıklamasına göre, özelleştirilecek pek bir şey kalmadığından Trafik cezaları özelleştirilecek. Kamuda çok fazla özelleştirilebilir varlık kalmadığına dikkat çeken bakan Naci Ağbal "bu kapsamda yeni fırsatlar yaratılmalı, fikir geliştirmeli" dedi.

  Trafik cezalarının özelleştirilmesi : Maliye Bakanı Naci Ağbal, bu kapsamda, bazı illerde belediyeler tarafından verilen elektronik trafik denetimi işinin, ülke genelinde yada bölgesel olarak, bu işin özel sektör tarafından yapılabileceğini söyledi.   

tarihinde Engse Hohol tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...