Jump to content

İslam'da Köle Hukuku


Recommended Posts

İslam'da köle hukuku konusunu sadece "azad" kurumu çerçevesinde ele aldım ve bu haliyle "köle edinimi" konumuz dışında kalmaktadır.

Köle azad etme meselesi ise tam anlamıyla köleler için "pamuk ipliğine" bağlı bir durumdur.

Nisa 92. Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lazımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lazımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir

Görüleceği gibi bir kölenin azad olabilmesi için sahibinin bir mümini öldürmesini beklemesini gerekmektedir.

Mücadele 3 Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

Burada da göreceğin gibi cahilliye dönemine ait bir kabile geleneği olan "Zıhar" uygulaması konu ediliyor.

Peki, ne imiş Zıhar bir bakalım:

Zıhar: Erkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması harâm yerine; "Sen anam gibisin" veya "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" gibi sözlerle benzetmesi. Hanımına "Senin başın anamın sırtı gibidir" diyen bir erkeğin, keffâret vermedikçe hanımına sarılması, öpmesi ve cimâ etmesi harâm olur. Zıhâr keffâreti, oruç keffâreti gibidir. (İbn-i Nüceym)

Yani erkek karısına "senin sırtın bana anamın sırtı gibidir" derse daha doğrusu "artık sana anam gibi bakıyorum" veya Türkçe'deki ifadesiyle "artık kardeş olduk" derse bu söz ondan soğuduğunu ve ondan sözle uzaklaştığı anlamına gelir ki eğer bu sözü söyleyen kişi tekrar karısına dönüp onunla yatmak isterse (cima) o zaman köle azad etmek zorunda.

Sizin anlayacağınız gibi kölenin azad edilmesi için ya sahibinin birini öldürmesi ve dahası bu kişinin mümün olması (Nisa 92) ya da karısına "zıhar" yapmasını (Mücadele 3) beklemesi gerekecek

(Ayrıca artık bu çağda eski Arap kabilelerine ait bir gelenek olan "Zıhar"ın Türkler tarafından uygulanmadığı ve uygulanmayacağı ve bu haliyele bütün zamanlara şamil olduğu iddia eilen Kuran'ın en fazla 1400 yıl önceki Arap kabilelerine hitap ettiğini de rahatlıkla görebiliriz)

İlave olarak bu aşağıdaki ayette de köle azadı ile ilgili hüküm var :

Maide 89. Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!

Burada da bilerek yapılan yeminin keffareti ve üçüncü alternatifi olarak köle azad edilmesi söz konusu.

Çok rahatlıkla anlaşılabileceği gibi burada da bir mümin, kölesini azad etmek yerine 10 fakire yemek yedirmeyi tercih edecektir çünkü bir köleden ömür boyu faydalanmak yerine 10 fakiri doyurmak çok daha ekonomiktir.

Bunun dışında kölenin hürriyetine kavuşmasının bir diğer alternatifi olan mukatebe antlaşması ile ilgili ayet de şu.

Nur 33. Evlenme imkanını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Şimdi Mukatebe antlaşması nedir ona bakalım:

Mükatebe: Köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar. Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur. (Diyanet Vakfı meali dip notu)

Burada da islam uleması tarafından "kölenin hürriyetine kavuşturulmasını teşvik etme" gibi bir amaç olduğu öne sürülmüş ama bunlardan hiç birisi köle azadlamayı (köle açısından) kolaylaştırmadığı gibi bilakis adeta "tesadüflere" ve köleyi "ilave maddi yüklere" mecbur bırakmıştır.

Peki köle mukatebe antlaşması yaparak özgürlüğüne kavuşmak için gerekli olan meblağı nasıl elde edecektir ?

Bu soruya da cevabı Tevbe 60'da bulabiliriz:

Tevbe 60: Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu ayette de görüleceği gibi "sadaka" adeta köle için tek umut kaynağıdır. Ne var ki, bu sadakayı bile almak için köle sıraya girmek zorundadır.

çünkü sadaka öncelikle şu şekilde dağıtılır;

a-Fakirlere,

b-Düşkünlere,

c-Zekat işinde görevli olanlara,

d-Kalpleri islama ısındırılacak olanlara (müellef-i-kulub)

e-Kölelere

f- Borçlullara

e-Allah yolunda olanlara (veya Allah yolunda cihad edenler)

g-Yolculara

Düşünün ki, kölenin sadaka sırası bir müellef-i kulub'dan bile sonra gelmektedir. (Bu muellef-i kulûb konusu apayrı bir konudur. Huneyn savaşında Muhammed'in topladığı ganimetlerden islamı seçmeyen insanları islama sokmak için verdiği rüşvettir. Ne demek istediğimi anlatmak için şu hadis oldukça açıklayıcı olacaktır:

Safvan b. Ümeyye der ki: "Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu" (Tirmizî, III, 27).)

İşte bu şekilde parayı alanlar bir anda Muhammed'i ve İslam'ı sever hale gelmiştir.

Not: Müellef-i Kulb konusunun diğer detaylarına konumuz olmadığı için girmiyorum

Evet köle için sadece mukatebe parasını sadaka olarak toplamak da yeterli değildir çünkü yukarıda yazdığımız Nur 33'de belirtildiği gibi onların bunu hak etmesi için "kendilerinde hayır görülmesi" gerekmektedir. Peki nedir bu ? Bunu da Hamidullah'tan yazalım:

"....Kanunun öngördüğü belli bir kültür ve bilgi seviyesine ulaşmış olmaları koşulu ile köleler isterlerse özgürlüklerini satın alabilirler" (İslam Peygamberi s.574)

Görüleceği gibi zaten neredeyse maddi bedelini karşılamanın imkansız olduğu Mukatebe antlaşması ilave olarak da subjektif kriterlere tâbi tutularak kölenin hürriyetini efendisinin keyfiyetine açık hale getirilmiştir hatta adeta efendinin keyfiyetine teslim etmiştir.

Köle açısından bakacak olursak:

1-Köle efendisinin bir mümini öldürmesini beklemek zorundadır

2-Efendisinin "zıhar" yapmasını beklemek zorundadır

3-Efendisinin bilerek ettiği yemini bozmak istemesini beklemek zorunda kalacaktır

4-Ya da hiç bir ekonomki gücü olmadığı halde efendisinin keyfi olarak belirlediği bir mukatebe miktarını ödemek zorunda kalacaktır. (yani ömür boyu onun hizmetinde karın tokluğuna çalışmıştır köle olarak ve ayrıca insan olmaktan kaynaklanan en doğal hakkı olan hürriyetini de kazanmak için maddi bir bedel ödemek zorunda kalacaktır)

Kölelik her şeyden önce fıkıhsal bir statütüdür. Bu statü şu şekilde belirlenir.

Köleler, ganimet olarak veya ticari bir emtia olarak alınır-satılır-kiraya verilir-miras bırakılır ve hibe edilebilir.

Bu haliyle köleler;

a-Eşya olarak değerlendirilir ve bir ticari emtia olarak "Ticaret hukukunun" konusudur

b-Miras hukukunun konusudur

c-Savaş hukukunun konusudur

d-Köleler kölelerle veya hürlerle evlenir- boşanır ve hürlerden ayrı olarak "Medeni hukukun" konusudur.

Bu konularda çarpıcı paragrafları aşağıda Hamidullah'tan (İslam Peygamberi s. 576) aldım :

"Bir kadın köle (cariye) açık ve kesin bir nikah akdi olmaksızın, sadece efendisinin emir ve hizmetine bağlıdır. Çünkü evlilik (nikah) durumunda erkek hanımının vücudu üzerinde sdece bir yararlanma hakkına sahip iken, kadın kölenin sahibi cariyesinin şahsı üzerinde de bir mülkiyet hakkına sahiptir. diğer bütün insanlar hatta efendinin kendi oğlu bile bu cariye ile cinsel ilişkiye girmekten kesinlikle men edilmişlerdir. Bir efendi kendisinde çocuk dünyaya getirmemiş olan bir cariyeyi satabilir. Efendi cariyenin bir başka erkekle nikah akdi yapmasına da izin verebilir ancak bu durumda efendi bu cariye ile bir daha karı-koca hayatı yaşayamaz"

(Burada Hamidullah'in "bir daha karı-koca hayatı yaşayamaz" ifadelerine dikkatinizi çekerim)

Efendinin kadın köle olan cariye ile cinsel ilişkiye girmesi "mülkiyet üzerinde tasarruf hakkı" gereği doğaldır ve üstüne de cinsel ilişkiye girdiği bu cariyenin evlenmesine de izin verebilir (!)

Devam ediyorum:

"Eğer nikahlanan her iki tarafta da köle ise doğan çocukta köle olur. Sadece koca köle ise çocuklar hür kimseler olarak anaya tâbi olurlar. Sadece annenin köle olması durumunda, doğacak çocukların o cariye kadının efendisine ait olmayacağı konusunda efendi ile önceden anlaşmış olması gerekir. Cariye bir kadının kendi efendisinden olan çocukları hür olarak doğarlar ve bu kadın artık 'çocuklu anne' sıfatı alır." Hukuken bu efendinin bundan sonra o cariyesini satamayacağı ve ne şekilde olursa olsun, onu herhangi bir erkeğe veremeyeceği, hatta efendisi onu hayatta iken azad etmemişse, onun ölümü ile birlikte cariyenin kendiliğinden hürriyetine kavuşacağı anlamına gelmektedir.

İslam hukukunda nikahlı hür bir zevce ile bir cariye arasındaki en temel fark, cariyenin efendisi konumundaki kocasından, nikahlı hür bir eş gibi miras alma hakkına sahip olmamasında görülür"

Görüldüğü gibi hürlerden ayrı olarak cariyeler efendileri ile evlenseler dahi miras alamazlar. Tabii bu konumuz değil, bizi ilgilendiren bir hürriyete kavuşma yolu olarak da İslam fıkhında kadın kölelerin (cariyelerin) efendisinden çocuk doğurmaları ve "ümmü'l veled" sıfatı kazandıktan sonra efendilerinin ölümünü beklemeleri, bir alternatif olarak hürriyete kavuşma yolu olarak öünümüze çıkmaktadır. Yani köle eğer kadın ise o zaman efendisi ile cimâ edecek ve bir çocuk dünyaya getirecektir. Daha sonra da efendisinin ölümünü bekleyecektir.

Sözün kısası İslam hukuku hürler ve köleler olmak üzere iki ayrı hukuktur ve kölenin hürriyetine kavuşması neredeyse imkansızdır.

Konuya bir de hadisler açısından bakalım.

Kütüb-i Sitte : Ağacı Ve Köleyi Satmak bölümü

Hadis No : 0379

Ravi: İbnu Ömer

Tanım: Hz. Peygamber (sav)'ın şöyle sölediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o hariç (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burada da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."

Kaynak: Buhari, Büyu 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyu 77, (1543); Muvatta, Büyu 9 (2, 617); Tirmizi, B

Açıkça bu hadiste de kölenin malı olsa dahi satıldığı anda malı onun olmaktan çıkar. Alıcı ile satıcı arasındaki antlaşmaya bağlı olarak efendisinin ya da yeni-efendisinin olacaktır. Bu haliyle "kölenin malı efendisinin malıdır" demek yeterlidir.

Kütüb-i Sitte: Alım-Satımı Caiz Olmayan Eşyalar Hakkında

Hadis No : 0232

Ravi: İbnu Ömer

Tanım: Hz. Ömer (ra) buyurdu ki: "Efendisinden çocuk doğuran cariyeyi efendisi artık satamaz, hibe edemez, miras olarak da bırakamaz. Hayatta kaldığı müddetçe ondan istifade eder. Ölecek olursa cariye hür olur."

Kaynak: Muvatta, Itk 6, (2, 776)

Yukarıda bahsettiğimiz durumun hadis kaynaklarından birisi. İslam fıkıhı Kuran-sünet ve hadis üzerine binâ edilir ve hiç değişmeyen ilahi normlar oluşturur.

Kütüb-i Sitte: Hayvan Vs. İle İlgili Teferruat

Hadis No : 0322

Ravi: Cabir

Tanım: Bir köle gelerek Hz. Peygamber (sav)'a hicret etmek üzere biat etti, Resulullah (sav) onun köle olduğunu sezemedi. Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resulullah (sav) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve köleyi iki siyah köle mukabilinde satın aldı."

Kaynak: Müslim, Musakat 123, (1602); Tirmizi, Siyer 36, (1596); Ebu Davud, Büyu 17, (3358); Nesai, Bey'a 66,

Bu da Muhammed'in köle alım-satımına delil teşkil eden bir hadis. Bir mümin köle karşılığı iki müşrik veya gayri müslüm köle. Daha da ötesi bu hadis Kütüb-i Sitte'de "Hayvanlar vs. ile ilgili teferruat bölümünde" yer alıyor.

Kütüb-i Sitte :Ayıp Sebebiyle Malı Geri Vermeye Dair

Hadis No : 0376

Ravi: Ukbe İbnu Amir

Tanım: Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kölenin müddeti üç gündür. Şayet müşteri, bir hastalığa rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden köleyi satana geri verir. Üç günden sonra hastalığa rastlarsa, bu hastalığın, satın aldığı zamana ait olduğu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."

Kaynak: Ebu Davud, Büyu 72, (3506)

Bu hadis de kölenin aynı bir eşya gibi değerlendirilişine tipik bir örnek. Bir emtia-eşya da kusur olması gibi kölede de hastalık veya kusur olabilir. Bu durumda da tabii ki, ticaret hukukunu kapsamı içindedir.

Görüleceği gibi İslam'da bırakın köleliğin kaldırılmasını bilakis kölelik apayrı bir fıkıhsal düzenlemeye tâbi tutularak kurumsallaştırılmıştır.

İslam tarihi boyunca köleliğin adeta şaha kalkmasının sebebi onun kurumsallaştırılarak adeta kökleştirilmiş olmasındandır.

Daha da beteri, bu kurumsallaştırılma "ilahi" olduğu söylenen hükümler gereği yapılmış ve bu yüzden de kaldırılması neredeyse imkansız hale getirilmiştir.

Sözün kısası, İslam uygarlıkları tarihte her döneminde (Osmanlı imp. dahil) köle uygarlıkları olmuştur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

6 cesit kolelik vardi:

1-KIIN: Tamamen kole olan ve sahibinin olumu uzerine "mal" olarak veraset yoluyla baskasinin uzerine gecen koledir. Azad edilmedikten sonra kesinlikle olene kadar koledir ve sinirsizca, her turlu iste kullanilabilir.

2-MUKATEB: Efendinin kendi kolesine,"Bana su kadar taksitle para yada mal verirsen, benden ozgursun, serbestsin."diyerek kendisiyle pazarlik ve anlasma yaptigi koleye denir. Ne varki, Efendinin ozgurluk mukabili ne kadar para/mal isteyecegi -limitsiz bir sekilde- efendinin vicdanina birakilmistir. Bu limit konusunda hic bir kayit, kural yoktur.

Bu sinifla ilgili bir ayet sunalim yine "yuksek" bir yerden:

Ellerinizin altinda bulunanlardan (kole-cariyelerden),MUKATEBE yapmak isteyenlerle, eger OZGURLUGE KAVUSMALARINDA BIR IYILIK/HAYIR GORUYORSANIZ, onlarla mukatebe yapiniz."

-Nur:33.-

Neymis? allah bile "kolelerinizi para karsiligi salsaniz bile, dikkat edin, haybeye elinizden cikartmayin" demek istiyor. Yani mumkun oldugunca kolelere birak yardimci olmayi, koleligi daha bir saglama almaya calisiyor.

3-MUDEBBER: Bir efendinin kendi kolesine,"Ben oldukten sonra ozgursun." demesiyle kole mudebber sayilir. Efendisi oldukten sonra ozgurlugune kavusacaktir. Peki ya bir turlu gebermezse? Kole seksen yasindan sonra ozgur kalsa ne olacak? Nasil, nerede, neyle yasayacak bu adam? Tabii, nadiren de olsa isi kisa yoldan halledip (efendisini oldurup) ozgur olmaya calisan koleler de cikmamis degil.

Bakin nasil bir sonuca cikiyor bu mudebber olayi:

Ummu Varaka adindazbir kadin, bir kole ve bir cariyesini bu tyolla azad etmek isteyince, o kole ve cariye bir an once ozgur olabilmek icin, kadini/sahibelerini olduruyorlar. Bunu duyan Halife Omer, ikisini de idam ediyor.

-Ebu davud,Salat,62.bap no:591, Askalani,el Isabeno:12294-

Yine de mudebber bir koleyi azad etmek o kadar kolay degildi. Muhammed bu konuyu da basi sert kurallara baglamisti.

Siki durun,bakin o alemlere rahmet muhammed hazretlerinin icraatlarina:

Eger efendi olmeden once fakir duserse, daha once oldugunde ozgur kalmak uzere soz verdigi kolesini satabilir, yani sozunden cayabilir! Iste ornek:Nuaym bin Nehham adinda bir "efendi" fakir dusuyor. Muhammed'de adamin kolesini 800 dirhem gumus paraya satip, parayi yine efendiye veriyor ve boylece o kolenin koleliligine devamini sagliyor.

-Ebu davud,Itk,9,no:3955-57, Muslim,Zekat,13,no:997.-

Yine bir kolelik kurali daha:

Bir adamin kolesini mudebber bir sekilde azad edebilmesi icin, o kole veya kolelerin adamin tum malinin 1/3'u kadar olmasi gerekir.

Bunu da yine yasanmis bir ornegi vardir:

Adamin biri olum aninda,"Eger ben olursem, sahip oldugum 6 adet kolem hur olsun deyip azad etmek istiyor. Bunu duyan Muhammed, gidip onlara engel oluyor ve adama "Senin baska malin olmadigina gore bunlarin hepsini azad edemezsin. Ancak tum malinin ucte biri kadar yetkiye sahipsin. Bu nedenle, mademki bu alti koleden baska malin yoktur, sen bunlarin ucte biri kadar olan iki tanesini azad et, geriye kalan dort adet kolen ise, mal olarak varislerine kalsin." diyor. Ve cekilen kura sonucu, iki kole azad edilirken, diger dort tanesinin koleligine devam ediliyor.

-Ebu davud,Itk,10,no:3958-61, Tirmizi,Ahkam,27,no:1364, Imam Malik,Muvatta,Itk,3-2/774.-

4-MUBA'AZ: Bir koleye birkac kisi ortaksa buna muba'az denir.Bu biraz uzun bir konudur.Kisaca bir ornekle aciklamaya calisayim:

Mesela bir savas sonucu bes kisiye bir kole duserse, ve bir kisi hissesini azad ederse, diger ortaklarinin da azad edilen kolenin 5'te birlik bolumunu satin almaya gucleri yetmiyorsa, o kolenin 5'te birlik bolumu azad olmus demektir. Kalan 4'te biri de kolelige devam eder. bu sekilde bu kolenin kendi gelirinin 5'te biri kendisine, 5'te dordu ise efendilerine ait olacaktir. Yada mesela her 5 ayin 4 ayi efendilerine, 1 ayi da kendisine calisacaktir.

-Ibni Rust,Bidayetu'l Muctehid,4/256, Ebu Davud,Diyat,22,no:4582.-

Yani bu uzar gider. Kullan paylas nasil istiyorsan...

5-UMMU'L VELED: Sayet bir cariye, efendisinden cocuk sahibi olursa, efendisinin olumunden sonra, sartsiz bir sekilde hur sayilir.Ve artik mal gibi elden ele dolasip, varislere gecmez. Bu tur cariyelere Muhammed ve dort halife de sahiptiler.

-Ebu Davut,Diyat,20,no:4582-

6:VELATU'L ITAKA: Azad edilen bir kolenin efendisi ile arasindaki bag kopmaz, birbirlerine manen akraba olurlar(eger birvbirlerine cok alismislarsa,sevmislerse) Hatta eger, yakin akrabalari yoksa, birbirlerinin malina varis olurlar.Ama maalesef bunun ornegini gerceklestigine dair hic bir kayit bulunamamistir...)

Yani lafin ozu, bir insan kolelestirildikten sonra, ona iyi davranilsa ne olacak, azad edilme yollari acilsa-ki, bunu da zaten Muhammed ozellikle zorlastirmis- ne olacak? O insani allah bile kurtarmayacak, bilakis, onu muminlere sevap vesilesi olacak bir meta kilacaksa, kolelik tum yonleri ve kati kurallariyla islamda da devam ettirilmistir demekten baska caresi kalmaz insanin.. koyler basip, erkekleri ve cocuklari kole, kadinlari, kizlari cariye yapan, kim kime dum duma ustunden gecen(livata dahil), hevesi gecince goturup pazara, satan, yine kole pazarinda cariye begenen, orucunu dahi cariyelerle acan muterem sahabeler ve onlarin peygamberinin kolelik kurumuna guclendirip, meyvelerini yemekten baska ne faydalari olabilirdi ki...

Savundugu bir davaya lider olarak kalkisan birinin, toplumuna isik getirdigini iddia eden birinin, insanligi mi yoksa kendisine ait ozel bir parcayi dusunup ugrunda mucadele ettigini arap collerindeki su resme bakarak anlayabilirsiniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'in Köleleri

Bu aşağıdaki liste ağırlıklı olarak Prof. Dr. Celal Yeniçeri'nin "Hz.Muhammed ve Yaşadığı Hayat" isimli kitabından derlenmiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir listeyi bu kadar derli toplu bir şekilde başka bir kaynakta (Tabii 2. el kaynak olarak) bulmak mümkün değil. Bu yüzden bu çalışma bence takdire şayandır kendisini tebrik ederim. Yorum kısımları bana aittir ve bazı ufak eklemelerim de olmuştur zaten okuduğunuz da bunu farkedeceksiniz.

Kadın köleleri (Cariyeleri)

1-- Emetullah: Sadece hizmetçi olarak gösteriliyor

2-- Ümeyme : Muhammed'in abdest alma işlerine bakıyor

3-- Bereket (Ümm-ü Eymen) : Muhammed'e babasından miras olarak kalmış ve ona dadılık yapmış. Muhammed onu Zeyd b. Harise ile evlendirmiş ve ondan Üsame'yi doğurmuştur. İlginç olan Ümmü Eymen'in Zeyd ile evlendiğinde oldukça yaşlı olmasına rağmen ondan bir çocuk dünyaya getirmesi. Zeyd yaşlı hanımı Ümmü Eymen'den nasıl bir çocuk yaptı anlamak mümkün değil. Çünkü Ümmü Eymen Muhammed'e dadılık yapmış . Muhammed onun için "annemden sonraki annem" demiş. Zeyd Muhammed'in üvey oğlu, Ümmü Eymen'de annesi gibi kabul ettiği baba mirası köle-dadısı. Aradaki yaş farkı had safhada...

4-- Hadra : Hakkıda fazla bilgi yok. Azad edildiği söyleniyor

5-- Huleysa: Muhammed'in hanımı Hafza'nın mevlâsı (bu kelime bazı yerde köle bazı yerde azadlı köle veya hizmetçi, sırdaş, dost vb. anlamlar veriyor)

6-- Havle: Muhammed'in hizmetçisi (evinini süpürüyormuş)

7-- Rezine (veya Ruzeyne): Muhammed'in Hayber'de ganimet olarak esir alıp evlendiği yahudi asıllı eşi Safiyye'ye ait. Birinci sıradaki Emetullah'ın annesi aynı zamanda.

8-- Radva: Hakkında bilgi yok sadece isim olarak geçmiş

9-- Saibe: Bilgi yok..

10--Sedise: Hafza'ya ait olduğu söyleniyor

11--Sellâme : Muhammed'in cariyelerinden Marya'dan olan oğlu İbrahim'e dadılık yapmış

12--Selmâ: Muhammed'in bir defada azad ettiği dört kölesinden birisi. İbn-i Kesir'e göre aile içinde önemli bir yeri varmış. İyi bir ahçıymış ve Muhammed ile çarşıya da çıkarmış. Hakkında geniş bilgi var ama burada yazmaya gerek yok.

13--Şirin el-Kopti: Muhammed'in çocuk yaptığı cariye Marya'nın kızkardeşi. Mısır kralı Muvakkıs tarafından hediye olarak gönderildi. Muhammed de onu ünlü şairi Hasan b. Sabit'e hediye olarak vermiş.

14--Unkûde: Aişe'ye ait bir cariye

15--Meymune bint Sad: Muhammed'in azadlı cariyelerinden. Pek çok hadis rivayet etmiş

16--Meymune bint Uneyse : Muhammed'in azadlı cariyelerinden

17--Dumayra : Muhammed'in bir defada azad ettiği dört kölesinden birisi.

18--Ümm-ü Ayyaş: Muhammed onu Osman ile evlendirdiği kızına vermiş.

19- Meymune b. Ebi Abis: Bilgi yok

20--Marya el-Kopti (zevce cariye): Mısır kralı Muvakkıs tarafından hediye edildi. Muhammed'in zevce-cariyesi ondan bir çocuğu oldu adı İbrahim.

21- Nefise (zevce-cariye): Muhammed bir ara Zeyneb'ten üç aylığına ilişkiyi kesiyor. Üç ay sonra onunla barışınca Zeyneb kendisine bu cariyeyi hediye ediyor. Bu cariyenin güzelliğinden dolayı Muhammed ona "nefis" anlamına gelen "nefise" (yani 'nefis'in dişil olanı) ismi veriyor .Muhammed onu cinsel amaçlı olarakta kullanıyordu.

22- Cemile (zevce-cariye): Bir harpte ganimet olarak hissesine düşüyor ama hangi harp olduğu belli değil imiş (Bence Kureyza esirleri arasındaydı) Muhammed onu da cinsel ihtiyaçları için kullanıyordu. Tarihçiler bu konuda ittifak etmişlerdir.

Not 1: Kureyza baskınında Muhammed Kureyza kabilesinin erkeklerinin boyunlarını vurdurmuş kadınlarınıda esir almıştı. Muhammed'in payına 1/5 humus hissesi olarak 150-200 civarında kadın ve çocuk ganimet olarak düşmüş Muhammed de onları Şam esir pazarında sattırıp onların parasıyla savaş için at ve silah almıştır. (Not: Anneler ve çocukları ayrı ayrı satılmış ve çocuklar hem annesiz bırakılmış hem de köle olarak meçhul bir yaşama itilmiştir; akîbetleri bilinmemektedir. Zannımca ufak yaştaki kız çocukları yeni sahiplerinin cinsel istismarına uğramıştır.)

Not 2: Kureyza'da esir alınan Reyhane'yi bu listeye dahil etmedim çünkü onu Muhammed'in hanımları listesinde Tabii Reyhane'nin cariye olarak mı kaldığı yoksa Muhammed'in hanımı mı olduğu daima tartışmalı bir konu olmuştur. Prof.Dr. Celal Yeniçeri onu zevce-cariye olarak değerlendirmiş.

Erkek köleleri

1-- Usâme: Zeyd'in oğlu. Bu listeye dahil edilmeyebilir. (Prof. Celal Yeniçeri almış) tabii Zeyd yaşlı hanımı Ümmü Eymen'den nasl bu çocuğu yaptı anlamak mümkün değil. Muhammed son günlerinde Usame'yi islam orduları başkomutanlığına getirdiğinde yaşı 18-19 idi.

2-- Eslem: Gazvelerde Muhammed'in eşyalarını taşıyormuş.

3-- Enese b. Ziyad: Bedir ve Uhud harbinde Muhammed'in mevlası olarak yer lmış

4-- Eymen : Ümmü Eymen'in oğlu Usame'nin anadan bir kardeşi .Muhammed'in abdest suyunu hazırlarmış. Hüneyn savaşında ölmüş

5-- Bâzam : Bilgi yok. Adı Tahman olarak da geçiyormuş

6-- Sevbân: Seferde olsun pazarda olsun Muhammed'in yanından hiç ayrılmazmış. Daha sonra Humus şehirne yerleşmiş ve Hicri 54 yılında orada vefat etmiş.

7-- Huneyn: O da Muhammed'in abdest alma işlerine yardımcı olur ve su temin edermiş. Ondan kalan suyu da sahabeye takdim edermiş.

8-- Zekvân: Bilgi yok..

9-- Râfi (Ebu Râfi): Muhammed'in Benü Nadir arazilerindeki kahyası olarak görev yapmış.MuhammedE turfanda meyve ve zebzeyi buradan o getirirmiş

10- Rebâh: Muhammed'i ziyaret edenlerle ilgilenirmiş.

11- Ruveyfa: Kendisi hakkında bilgi yok.

12- Zeyd b. Harise: Çok aşina olduğumuz bir isim. Kuran'da bile ismi geçiyor. Muhammed'in hanımı Zeyneb'i aldıktan sonra sürekli komutan olarak sefere çıkarttığı eski kölesi, sonraki üvey oğlu ve başkumandanı

13-- Zeyd Ebu Yesâr : Bilgi yok

14-- Sefîne: Muhammed'n hanımı Ümmü Seleme'nin kölesi. Asıl adı Mehran. Muhammed'e hizmet etmesi şartı ile Ümmü Seleme onu azad etmiş. Gazve ve seriyyelerde eşyaları onun sırtına yüklerlermiş.

15-- Selmanu'l Farisi: Muhammed onu ehl-i beytine dahil etmiş. Hendek savaşında hendek kazılması önerisi ondan gelir. Oldukça ünlü bir isimdir. Heryerde detaylı bilgi bulabilrisiniz.

16-- Şakrân : Muhammed'e babasından miras olarak kalmıştır. Mureysi (Ben-i Mustalık) gavzesinde elde edilen ganimetlerden yolda dökülenleri toplamakla görevlendirilmiş.

17-- Dumayra: Cahilliye öneminde köle yapılmış. Muhammed onu satın alıp azad etmiş.

18-- Tahmân (Mervan): Muhammed'in Hayber'deki arazilerine bakan kahya-kölesi

19-- Ubeyd: Bilgi yok

20-- Fadâle Yemani: İsmi İbn Hazm tarafından halife II. Ömer için hazırlanan listede geçiyormuş.

21-- Kafîz: Bilgi yok

22-- Kirkere: Savaşlarda Muhammed'in eşyalarını taşıyormuş. Ganimetlerden elbise çaldığı için Muhammed trafından cehennemlik olarak etiketlenmiş.Sahih hadis kaynaklarında geçer bu olay.

23-- Keysan: Muhammed'in azadlı kölesi. Muhammed onu azad ettikten sonra mevlası olarak zekattan bir şe yiyemeyeceğini söylemiş.

24-- Mebur el-Kopti: Mısır kralı Mukavkısın Muhammed'e hediye ettiği 3 kardeşten erkek olanı.

25-- Midam: Hayber ganimetlerinden mal aşırması nedeni ile Muhammed tarafından ölüm cezasına çarptırılmış ve cezası infaz edilmiştir.

26-- Nâfi: Bilgi yok

27-- Nufay: Cemel ve Sıffın harplerine katıldığı söyleniyor ama Muhammed'in yanındaki pozisyonu belli değil.

28-- Vâkıd: Bilgi yok

29-- Hürmüz Ebû Keysân: Bedr savaşına katılmış. Muhammed onu azad etmiş ve zekat malından yiyemeyeceğini söylemiş

30-- Hişâm: Bilgi yok

31- Yesâr: Gatafan ve Süleym harbi sırasında Muhammed'in eline geçmiş. Güzel namaz kıldığı için Muhammed onu azad etti. Muhammed'in zekat sürülerinin çobanlığını yapıyordu. Ureyne kabilesinden bazı kimseler tarafından gözleri oyularak vahşice öldürülmüş daha sonra da Muhammed onlara misilleme olarak aynı işleme taabi tutmuştur. (Not: Maide 33 ayetinin bu olay nedeni ile indiği (!) söylenir)

32-- Ebû el-Hamrâ: Muhammed'in hizmetçisi olarak geçiyor ama ne hizmetinde bulunduğu belirtilmiyor.

33-- Ebû Seleme: Muhammed'in çobanı

34-- Ebû Safiyye : Bilgi yok

35- Ebû Dumayra: Daha önce adı geçen Dumayra'nın babası. Cahilliye döneminde köle yapılmış ve daha sonra Muhammed tarafından satın alınmıştır.Muhammed daha sonra onu ehl-i beytine almıştır.

36- Ebû Ubeyde : Azadlı köle. Ahçılık yapıyormuş

37-- Ebû Asîb: Azadlı köle olarak geçiyor.

38-- Ebû Kebşe Süleym el-Enmârî: Uhud ve sonraki diğer harplere katılmış. Muhammed'den çokca hadis rivayet etmiş.

39-- Ebû Muveyhibe: Ben-i Mustalık gazvesinde Aişe'nin devesini sürenlerden. Zannımca o da Aişe'nin kölesi idi. Muhammed onu daha sonra azad etmiştir.

Hürlerden hizmetçileri

1--Enes b. Malik

2--Esla b. Şerîk

3--Esma b. Harise

4--Bukeyra

5--Bilal b. Rebâh el Habeşî

6--Habbe ve Sevâ

7--Zu-Mıhmar

8--Rabî'a b. Ka'b el-Eslemi

9--Sa'd

10--Abdullah Revâha

11--Abdullah b. Mesûd

12--Ukbe b. Âmir

13--Kays b. Sa'd

14--Mugîra b. Şu'be

15--Mikdâd b. Esved

16--Mûhacir

17--Ebu's-Sehm

18- Ebu Bekr : İlginç ama İbn Kesir onu da Muhammed'in hizmetçisi olarak göstermiş

Not: Bu yukarıdaki "hür hizmetçiler"le ilgili bilgilere girmiyorum istediğiniz kadar çok bilgiyi internette bulabilirisiniz

Toplam: 22+ 39+18 =79 köle

Bu konuda en geniş bilgi İbn Seyyidi'n-Nas (Seyiddünnas)'da. Toplam 53 erkek köle 15 cariye ve 18 sahabelerden hür hizmetçi ismi geçiyormuş. (Bu bilgi Arif Tekin'de geçiyor)

İbn-i Kesir'in (el-sira) siretinde de Muhammed'in kölelerinin 40 kadarınının ismi hayat hikayesi dahil verilmekteymiş.

İbnu'l Kayyum da ise 45 köle ismi geçiyormuş.

İbn Sad (ö. 230) ise sadece 17 köleden bahsediyormuş.

Ayrıca;

Hammâd (ö 267 h. )---Teriketû'n Nebi

Hakim-Müstedrek

Moğultay-el-İşare

İbnu'l Cevzi-Telkih bu konuda kaynaklar arasında.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayetleri şöyle verelim cübbüş

Beled

90-BELED:

1 - Andolsun bu beldeye

2 - Ki sen bu beldede oturmaktasın.

3 - Ve and olsun baba ve çocuğuna.

4 - Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

5 - İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

6 - Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

7 - Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

8 - Biz ona iki göz vermedik mi?

9 - Bir dil ve iki dudak?

10 - Ona iki yolu gösterdik.

11 - Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

12 - Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

13 - Köle azat etmek,

14 - Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

15 - Yakınlığı olan bir yetime,

16 - Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

17 - Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

18 - İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

19 - Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

20 - Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.

Yani neymiş köle azat etmek bir cezaymış hemde tek ceza değil

isterse başka türlüde cezasını çekebiliyormuş

Şimdi ben sana "eğer hırsızlık yaparsan hapise gireceksin" dersem

Seni hapise girmeye özendirmiş mi olurum?

Hayır değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

eğer islam allahtan gelen bir din olsaydi bir mucize yapip köleliği kaldirirdi, ama nerde... sadece köle azad ettirmekle yetinebilmiştir, çünkü bu ekonomik bir sistemdir, muhammedin allahi bile baş edemez bununla.

Köleliğin kalkmasının nedeni olarak ekonomik sistemdeki ilerlemeyi gösterecek olursanız günümüz köleliği nasıl açıklanabilir?

tarihinde hazalcicek tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Köleliğin kalkmasının nedeni olarak ekonomik sistemdeki ilerlemeyi gösterecek olursanız günümüz köleliği nasıl açıklanabilir?

islam allahtan gelseydi, köleliği kaldirir ve yerine insanin insana kul olmadiği bir ekonomik rejim kurardi, böyle bir şey olmamiştir.

geri kalani bizi alakadar etmez, çünkü tanridan gelmemektedir, yanliş ve kusuru elbetteki olacaktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kenzo fikirlerin ile avatarın arasında müthiş bir uyum var.kesinlikle kötü niyetlisin çünkü konuyu araştırmışsın ve bu nedenle gerçekleri görmemen mümkün değil,yani bilmiyordum mazereti senin için geçerli değil biliyorsun ve çarpıtıyorsun

1-Kölelik islamın icat ettiği bir müessese kesinlikle değildir

2-O zaman ki savaş esirlerinin karşılıklık esasları gereği köle müessesesinin varlığını zorunlu kılıyordu

3-Buna rağmen islam köleleleri her bahane de serbest bırakılması için bir çok imkan öne sürmüştür sen sadece fantezi kısımlarını saymışsın.örneğin sahibine okuma yazma öğreten köleler bile azat edilmiştir.köle azat etmek teşvik edilmiş yanlış ve eksik yapılan ibadetler için bile köle zat etme önerilmiştir.köle sahibi kendi faydalandığı tüm imkanlarını köleye de faydalandırmak (yiyecek, giyecek) zorunda kuralını bilmiyorsun bile biliyonda gizliyorsun anlaşılan

Link to post
Sitelerde Paylaş

kenzo fikirlerin ile avatarın arasında müthiş bir uyum var.kesinlikle kötü niyetlisin

Kaldırdım lan köleliği diyememiş mi allah ? gücü mü yetmemiş,tırsmış mı ? Cariye düdüklemeyi serbest bırakmış.

Avatarla kötü niyeti nasıl bağdaştırdın, illa gül , leylak mı koymamız lazım.V For Vendetta filminde iyi karakterin maskesi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kaldırdım lan köleliği diyememiş mi allah ? gücü mü yetmemiş,tırsmış mı ? Cariye düdüklemeyi serbest bırakmış.

Avatarla kötü niyeti nasıl bağdaştırdın, illa gül , leylak mı koymamız lazım.V For Vendetta filminde iyi karakterin maskesi.

savaş hukukunda karşılılık esası bugün sen savaş eseri olayını kaldırdım desen pratikte ne gibi bir hükmü olur savaş varsa savaş esiri de vardır

avatar konusuna gelince iyi karakter olabilir ama yüzü sinsiyim ben diyor

tarihinde muslumangenc tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
gönderildi (düzenlendi)

mukatebe akdi gibi bir anlaşma var ve vacip iken kölelerin azad pamuk ipliğine değil kendi iradelerine bağlıdır..

Okumadan yazıyorsunuz.

Ellerinizin altinda bulunanlardan (kole-cariyelerden),MUKATEBE yapmak isteyenlerle, eger OZGURLUGE KAVUSMALARINDA BIR IYILIK/HAYIR GORUYORSANIZ, onlarla mukatebe yapiniz."

-Nur:33.-

Mükatebe: Köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar. Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur. (Diyanet Vakfı meali dip notu)

Burada da islam uleması tarafından "kölenin hürriyetine kavuşturulmasını teşvik etme" gibi bir amaç olduğu öne sürülmüş ama bunlardan hiç birisi köle azadlamayı (köle açısından) kolaylaştırmadığı gibi bilakis adeta "tesadüflere" ve köleyi "ilave maddi yüklere" mecbur bırakmıştır.

Peki köle mukatebe antlaşması yaparak özgürlüğüne kavuşmak için gerekli olan meblağı nasıl elde edecektir ?

Bu soruya da cevabı Tevbe 60'da bulabiliriz:

Tevbe 60: Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Bu ayette de görüleceği gibi "sadaka" adeta köle için tek umut kaynağıdır. Ne var ki, bu sadakayı bile almak için köle sıraya girmek zorundadır.

çünkü sadaka öncelikle şu şekilde dağıtılır;

a-Fakirlere,

b-Düşkünlere,

c-Zekat işinde görevli olanlara,

d-Kalpleri islama ısındırılacak olanlara (müellef-i-kulub)

e-Kölelere

f- Borçlullara

e-Allah yolunda olanlara (veya Allah yolunda cihad edenler)

g-Yolculara

Düşünün ki, kölenin sadaka sırası bir müellef-i kulub'dan bile sonra gelmektedir. (Bu muellef-i kulûb konusu apayrı bir konudur. Huneyn savaşında Muhammed'in topladığı ganimetlerden islamı seçmeyen insanları islama sokmak için verdiği rüşvettir. Ne demek istediğimi anlatmak için şu hadis oldukça açıklayıcı olacaktır:

Safvan b. Ümeyye der ki: "Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu" (Tirmizî, III, 27).)

İşte bu şekilde parayı alanlar bir anda Muhammed'i ve İslam'ı sever hale gelmiştir.

Not: Müellef-i Kulb konusunun diğer detaylarına konumuz olmadığı için girmiyorum

Evet köle için sadece mukatebe parasını sadaka olarak toplamak da yeterli değildir çünkü yukarıda yazdığımız Nur 33'de belirtildiği gibi onların bunu hak etmesi için "kendilerinde hayır görülmesi" gerekmektedir. Peki nedir bu ? Bunu da Hamidullah'tan yazalım:

"....Kanunun öngördüğü belli bir kültür ve bilgi seviyesine ulaşmış olmaları koşulu ile köleler isterlerse özgürlüklerini satın alabilirler" (İslam Peygamberi s.574)

Görüleceği gibi zaten neredeyse maddi bedelini karşılamanın imkansız olduğu Mukatebe antlaşması ilave olarak da subjektif kriterlere tâbi tutularak kölenin hürriyetini efendisinin keyfiyetine açık hale getirilmiştir hatta adeta efendinin keyfiyetine teslim etmiştir.

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Eh be kenzo o kadar basit meselelere takılıp o kadar bayat yerlerden dem vuruyorsunuz ki . Sanıyormu acaba en ateistim diyen arkadaş en çözülmez dediği konusunun cevabının olmadığğını???????

Bir ayet geldiğinde neden geldi sebebi nüzulü nedir. O ayet nasıl anlamalıyız yok. Ayeti okuyup yanlış yorumlayıp, sonra İslam hanni kan davasını kaldırmıştı diyen arkadaşlarım var. Masum insanı kısas için öldürüyorlar falan diye yorumluyor halbuki öldürülen katil öldüren de mazlumun kardeşi değil devlet. Miras ta da benzer şeyler...Nötr bakalım arkadaşlar lütfen sonuçta herkes kendi çukuruna girecek İnkar eden cehenneme gitmez diye bir şey yok. Cehennem sadece günahkar Müslümanlar için değil. MEselelerin doğrusunu araştıralım. İyi niyetli olalım. Çözümsüz konu yok. inanın.

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (Bakara 178-179)

Bu ayetlerin nüzul sebebi şöyledir:

İki Yahudi kabile; Kureyze ve Nadiroğulları savaşıyorlardı. İslam gelmeden önce cahiliyede bir sefer Nadiroğulları Kureyzeoğulları’na saldırıp galip geldiler. Bu olaydan sonra, eğer Nadiroğulları’ndan biri Kureyzeoğulları’ ndan birini öldürürse katil olan Nadir’li ceza olarak öldürülmez, sadece öldürülen Kureyze’linin velisine yüz vesk hurma verirdi. Ama, bir Kureyze’li kişi Nadiroğulları’ndan birini öldürürse, katil Kureyze’li kişi ceza olarak öldürülürdü. Fidye verilecekse öldüren Nadir’li kişinin fidyesi ikiyüz vesk hurma idi. Katil olan, Kureyzeli’ye bu fidyeyi verirdi. (Bir vesk yaklaşık olarak 130 kg’dır)

Bu ayetlerin nüzul sebebiyle ilgili başka bir rivayet daha vardır:

Cahiliyede, İslam gelmeden önce az bir müddet içerisinde iki Arap kabilesi birbiriyle savaştılar. Aralarında öç alma, katletme ve yaralama olayları oluyordu. Bir kısım köleler ve kadınlar öldürüldü. Birbirlerine karşı intikamlar bitmez oldu, fidyeler de vermez oldular. İslam gelince; İslam’a girdiler. Bu sefer her kabile kendilerine ait öldürülenlere daha fazla diyet ve fidye (karşılık) istedi. Ve yemin ettiler ki köleye karşı hür ve kadına karşı adam öldürülmezse razı olmuyorlardı. Bundan sonra bu ayetler nazil oldu. “Hür kimseye hür kimse, köleye köle ve kadına kadın öldürülür” diye hüküm duyurdu.

Bu ayetle ilgili İbn-i Abbas şöyle dedi: Erkeğe erkek ve kadına kadını öldürüyorlardı. Ondan sonra Allah-u Teâla, her nefse bir nefis öldürülür manasını taşıyan ayeti (Maide 45) indirdi. Böylece, kısas hususunda hür insanları eşit kıldı. Yine de, kısasta köleler arasında eşitliği kıldı.

Ebu Hanife, Es-Sevri, İbni Leyla ve Davut kısas hususunda hür ile köle arasında fark yoktur; köleye hür insan öldürülür dediler. Maide suresi 45. ayeti kerimesine dayandılar, bu ayet genel mana taşır dediler. Bu görüş, Ali, İbni Mesut, Said bin Museyyeb, İbrahim En- Nuhai, Katade ve El-Hekem’inde görüşü olduğu rivayet edilmiştir.

Buhari, Ali bin El-Medeyni, İbrahim En-Nuhai ve Es-Sevri şu hadisten dolayı bir efendi kölesini öldürürse öldürülür dedi;

“Kim kölesini öldürürse onu öldürürüz, kim kölesini hadım ettirirse onu hadım ettiririz.” (Buhari)

Ancak, cumhur (Alimlerin çoğu) hür, köleyi öldürürse öldürülmez. Çünkü köle bir maldır. Hatayla köleyi öldürürse kölenin diyetini ödemez. Ancak, onun değerini, (o malın kıymetini) öder demiştir.

Cumhur(alimlerin çoğu)’a göre kafire Müslüman öldürülmez. Çünkü Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Müslüman kafirle öldürülmez.” (Buhari)

Ebu Hanife ise, Maide suresi 45. ayetinin genel mana taşıdığını ve bunun için Müslüman’ın kafirle öldürüleceğini benimsedi.

El-Hasan ve Ata, yukarıdaki ayet nedeniyle kadına erkek öldürülmez dediler.

Ancak, cumhur Maide suresi 45. ayete dayanarak bu görüşü ret etti; şu hadis-i Şerife de dayandılar:

“Müslümanların kanı eşittir” (Buhari)

Kuvvetli görüş ise; her nefse nefis öldürülür, buna göre erkeğe erkek, kadına erkek, erkeğe kadın, hür insana hür, köleye hür, hür insana köle, Müslüman’a kafir, kafire Müslüman fark etmeksizin öldürülür. Bunun nedenlerini şöyle düşünüyoruz:

1. Bu ayet (hür insana hür, köleye köle, dişiye dişi) hasretme (sınırlandırma) manası taşımıyor. Sadece bir vakıaya cevap veriyor. O iki Yahudi kabileler veya iki Arap kabilesi kısasta adaletsizlik yapıyorlardı.

2. Resulullah (sav) Yemen halkına şu mektubu yazdırmıştır: “Muhakkak, kadına erkek öldürülür” (Malik)

3. Soruldu ki; “Bir Yahudi iki taşla bir cariye kadını ezdi. Sana kim bunu yaptı? Filan mı filan mı? Katil yahudinin ismi söylenince başıyla evet cevabını verdi. O Yahudi getirilip sorgulandı. O anda itiraf etti. Resulullah (sav) yahudinin başının iki taşla ezilmesine emir verdi” (Buhari)

4. Yukarıda daha önce “kim kölesini öldürürse onu öldürürüz” (Buhari) hadisi geçmiştir.

5. “Kafire Müslüman öldürülmez” hadis-i Şerif, savaşçı kafirle ilgilidir. Emniyet dilemeyen veya zımmi olmayan kafire de Müslüman öldürülmez.

Fiilen savaşçı kafir her zaman öldürülebilir. Şayet kafir bir toplumla savaşıyor olursak. O toplumdan olan herhangi bir fert nerede bulunursa bulunsun öldürülür. Ayet-i Kerime bunu açıkladı: (Bakara 191)

İslam Devleti’ne gelip emniyet dileyerek sığınanlar veya zımmilerden biri öldürülürse katil öldürülür. Yine de ahitli öldürülürse onu öldüren kimse öldürülür. Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Kim bir ahitli kimseyi öldürürse cennet kokusunu koklamaz. Oysa, onun kokusu kırk senenin yürüyüşünün mesafesinden koklanır.” (Buhari)

Bayhaki şu hadisi tahriç etmiştir.

Resulullah (sav) bir ahitliye Müslüman’ı öldürdü. Ve şöyle dedi: “Ahdine vefakarlık yapanların en değerlisi benimdir.”

Bir kavimle ateşkes antlaşması yaptığımız zaman onlardan birini kim öldürürse öldürülür.

“Hz. Ali (ra); bir Müslüman bir zımmiyi öldürdüğünde; o Müslüman’ı öldürmeye emir verdi. Bu zımminin kardeşi gelip bu katili afettim dedi. Hz. Ali belki seni tehdit ettiler, azarladılar ve kovmak mı istediler? Bu adam şöyle dedi: Hayır. Fakat bu katilin öldürülüşü benim kardeşimi bana geri getirmez. Bana diyet (Fidye) sundular. Ben buna razı oldum. Hz. Ali şöyle dedi: Sen daha iyi bilirsin. Fakat, bizim ahdimize giren kimsenin kanı, bizim kanımız gibidir. Diyeti bizim diyetimiz gibidir.” (Tabarani)

Bu halife Ali(ra)’nin uygulamasıdır. Resulullah (sav)’in hadislerini uyguladı. Buna göre, ahdimize giren her kafir Müslüman gibi muamele görür. Ama, ahdimize girmezse ve fiilen savaşçı değilse, öldürülürse onu öldüren kimse öldürülmez. Ancak, velisine diyetin yarısı verilir. Resulullah (sav) bununla ilgili şöyle buyurdu: “Kafirin diyeti Müslüman’ın diyetinin yarısıdır.”

Bir Ayet-i Kerime’de:

“…Bir kavimle ahit yapmışsak ve onlardan biri hatayla Müslüman tarafından öldürülürse ailesine tam diyet teslim edilir...” (Nisa 92)

6. Ayet-i Kerime’de (Hür kimseye hür, köleye köle ve dişiye dişi) mantuku hür kimse köleyi öldürürse öldürülmez, erkek dişiyi öldürürse öldürülmez. Mefhumu-muhalefede ise böyledir. Ancak, bu mefhumu-muhalefe yukarıdaki gösterdiğimiz delillerle iptal edildi, kalktı.

7. Baba çocuğunu öldürürse öldürülmez, başka ceza verilir. Çünkü, Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Baba çocuğuna öldürülmez.” (Tirmizi) Bu bir istisnadır. Ancak çocuk babasını öldürürse çocuk öldürülür. Çünkü Resulullah (sav):

“Baba çocuğunu öldürünce öldürmüyordu. Fakat çocuk babasını öldürünce öldürüyordu.” (Tirmizi)

8. “Kardeşi tarafından bir şey kendisine affedilmemişse, bunun arkasında maruf yapılsın ve ona ihsanla eda edilsin.” Ayetin bir parçasıdır. Birinci parça arkasından hemen geldi ve “kardeşi tarafından” ifadesini taşıdı. Bu ifade, İslam nazarında hür, köle ve kadınlar kardeştirler. Hepsi eşittir manası taşır. Diyet konusunu açıklar, fakat bunlar arasındaki eşitliği de beyan etmektedir.

Katil affedilince öldürülen kimsenin velisine diyet verilmelidir. Ve öldürülen kimsenin ailesine iyilik yapmalıdır. Zira diyet konusu; Allah’tan katil için bir rahmettir. Bunun değerini anlamalıdır. Yoksa, bu hüküm olmasaydı öldürülecekti.

Ayetteki “Bundan sonra kim saldırırsa, onun için elim azap vardır.” İfadesinin manası; kim diyeti kabul ettikten sonra katile saldırırsa onun için elim azap vardır. Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Diyeti aldıktan sonra katili öldüren kimseyi affetmem.” (İbn-i Hanbel)

Bunun manası da, katilden diyeti aldıktan sonra katili öldüren kimseden diyeti kabul etmem. Ancak onu öldürürüm.

Kısasta insanlar için hayat olur, hem de akıl sahiplerine hitap ediyor! Çünkü bunu ancak düşünenler idrak eder ve anlar. Eğer katil cezalandırılmazsa hem de acılı cezayla cezalandırılmazsa toplumda kargaşa ve anarşi olur. Allah-u Teâla’nın indirdiği bütün ceza hükümleri insanlık için huzur ve emniyet sağlar.

Her ceza doğru değildir. Ancak, Allah-u Teâla’nın indirdiği cezalar doğru olur. Hem de bu cezalar, caydırıcı olur ve bir af olur. Eğer, Müslüman cezasını dünyada görürse ahirette af edilir. Böylece o kişi ve toplum için Allah’ın indirdiği cezalar rahmet olur; o kişi kıyamet gününde bir daha ceza görmeyecektir. Toplum huzur içinde olur. Çünkü, suç işleyen kimse cezalandırılır ve diğer kimselere suç işlemesini de caydırır.

İşte İslam adaleti böylece tecelli olur. Bütün insanlar hakim karşısında eşittirler. Aynı anda suç işleyen ve toplum için gerçek hayat olur. Takvalık da gerçekleşir. İnsanlar günah işlemekten uzak kalırlar. Farzları terk etmekten çekinirler. Çünkü, Müslüman günah işlerse veya bir farzı terk ederse cezalandırılır. Böylece takvalık gerçekleşir. Düşünen kimseler ancak bu gerçekleri idrak ederler. İnsanların çoğu düşünmediklerinden dolayı Allah’ın indirdiği ceza sistemine itiraz ederler.

Bir kimse, bu insanlar yüksek medeniyet kurdular, sanayi ve teknolojide çok ilerlediler, nasıl düşünmüyorlar diye sorabilir. İnsanların çoğu bu cezalar konusunu düşünmüyorlar, medeniyeti veya sanayi düşünebilirler. İnsan bir konuyu derin ve aydın şekilde düşünürse, gerçeğe ulaşır. laboratuarda kimyacı veya fizikçi iyi düşünüyor, fakat İslam’daki ceza sistemini derin ve aydın düşünmemişse kesinlikle gerçeği fark edemez. Nitekim, insanların çoğu kendi dallarını düşünüyorlar. Allah’ın indirdiğini hiç düşünmüyor. Hatta onu okumaya yanaşmıyorlar. Bu sebeple birçok ayette Allah-u Teâla kalplerine kilit vuruldu. (Muhammed 24) veya kalpleri kapalı (Bakara 7) veya örtü çekildi (Muttafifin 14) diye beyan etti. İnsan kalbini açıp düşünmeye başlayınca değişik üsluplarla sevk etmeye çalışmalıyız. Onlara İslam Ahkamını düşünmeyi sevdirmeye çaba sarf etmeliyiz.

Allah-u Teâla, kısası ve ceza kanunlarını uygulamaya çağırıyor. Peki kim bunları uygulayacaktır? Bir devlet olmazsa uygulanamaz. Bu ayetlerin gereği İslam Devleti’nin var olması gerekir. O zaman toplumda huzur olur ve takvalık topluma egemen olur. Bu ayetlerin gereğince İslam Devleti’nin var olması gerekir dedik. Evet, bu doğrudur. Direk Şer-i deliller de vardır; ceza kanunlarını uygulamak için Halifelerinin dönemlerinde bunu görürüz. Hatta, Raşidi olamayan Emevi, Abbasi ve Osmanlı Halifeliklerinde bu ceza kanunları uygulandı. Halifelik sistemi kalkıp cumhuriyet kurulduğu günden bu güne kadar hiç Allah’ın ahkamı ve cezayla ilgili hükümleri uygulanmıyor. Türkiye Cumhuriyeti, faşist İTALYA’NIN CEZA KANUNLARINI İTHAL ETTİ VE ONLARI UYGULUYOR. Laik kimseler ve onlara uyanlar, Allah’ın ahkamını biran için düşünmeye hazır değiller. Hem de kendi kendilerini aydın insan olarak vasıflandırırlar!!! Oysa, aydınlıktan en uzak insanların ta kendileridir. Çünkü, İslamiyet’i biran düşünmeye hazır değiller ve hiç yaşamak istemiyorlar. Bunlar aydın olurlar mı?!

“Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.

Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir.

Her kim, vasiyet edenin haksızlığa yahut günaha meyletmesinden endişe eder de (alâkalıların) aralarını bulursa kendisine günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan hem de esirgeyendir.” (Bakara 180-181-182)

Nisa süresinde mirasla ilgili ayetler nazil olmadan önce vasiyet vardı. İnsan vefat etmeden önce babasına, annesine ve akrabalarına malını taksim etmekle ilgili vasiyet ediyordu. Mirasla ilgili ayetler nazil olunca, bu ayetlerin hükmü nesh edilmiş oldu. Mirasla ilgili ayetler:

“Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, halîmdir.” (Nisa 11-12)

mirasçıların ve herkesin hakkını belirtmiştir. Hadis-i Şerif’ler bu ayetlerin detaylarını beyan etmiştir. Artık, mirasçılara vasiyetname konusu kalktı. Bunlar dışında artık vasiyet hükmü geldi. Müslüman vefat edince; malı ve serveti şöyle taksim edilir:

a- Ölü yanındaki rehinler ve emanetler sahiplerine verilir. Vefat eden bir şey satın alıp ödememişse satıcıya iade edilir.

b- Vefat edenin kefeni ve defin masrafı malından ayrılır.

c- Allah’ın borcu ödenir; zekat vermemişse veya kefareti varsa önce bunlar ödenir.

d- İnsanlara ait borçlar ödenir.

e- Vasiyeti varsa verilir. Malın üçte birisinden fazla vasiyet yoktur; Resulullah (sav) vasiyet ancak üçte biridir ve bu çoktur. (Buhari) diye buyurmuştur.

f- Mirasla ilgili ayetler ve hadislere göre mirasçılara mirastan kalan dağıtılır. (Nisa 11-12)

Nesh edilen mirasla ilgili ayetleri okuruz, okunmasından sevap kazanırız. Fakat, hükümlerini uygulayamayız. Uygulanması caiz değildir. Evet, Nisa süresindeki mirasla ilgili ayetler nazil olmadan önce ebeveyne ve akrabalara takvalılara bilinen şekilde vasiyet etmek hak idi; farz idi. Bunu dinlemek istemeyen kimseler günahkar idi. Oysa, Allah herkesin her dediğini işitiyor ve her yaptığından haberdardır. Bu nedenle, insan Allah’tan korkmalıdır, takvalı olmalıdır. Bu vasiyet insafla ve zulümsüz şekilde edilmelidir. Çünkü, insan belli nispetle vasiyetini dağıtmıyordu veya ayarlamıyordu. Kendi insafına bırakılıyordu. O sebeple, marufla vasiyet edilmeli diye Allah’ın emri gelmiştir. Bunun işitilmesi istenmiştir. Onu değiştirmemek için çalışmakla ilgili Allah’ın emri gelmiştir. Eğer insan vasiyet edenden bir haksızlık veya zulmün hasıl olduğu görürse düzeltmek için sulha çağırır. Vasiyet eden ile kendisine vasiyet edilen kimseler arasında sulh yapılmaya davet edilir. Kendisine vasiyet edilen kimse sulha çağırınca günah işlemez. Bu sulh veya vasiyeti düzeltme işi vasiyeti değiştirmek veya Allah’ın hükmünü değiştirmek demek değildir.

Allah-u Teâla bu ayetin hükmünden daha güzel hüküm içeren mirasla ilgili ayetler indirdi. Her mirasçının ne kadar alacağı belirlendi. Miras bırakan kimsenin insafına artık bırakılmıyor. Vefat eden kimsenin mirasa hiç müdahalesi yoktur. Vefat edince miras ahkamına göre malı zorla dağıtılır. Ancak vasiyeti kendi görüşüne bırakılır, ama, malının üçte birisinden fazla vasiyet edemez. Bu vasiyet mirasçılara olmaz. Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Allah her kimseye mirastan hakkını verdi. Artık mirasçıya vasiyet edilmez.” (Ebu Davut, Nisai, Tirmizi)

Allah-u Teâla, bir ayeti nesh edince ondan daha güzel hüküm içeren veya onun gibi bir ayet (Bakara 106) getireceğini söyleyince, ne kadar sadıktır! Sadık olan, Allah’ın ta kendisidir. Fakat bu ayetler incelenince gerçek; Allah’ın üstün olan sadıklığı tecelli olur. Çünkü, önceki ayetlerde mirasın dağıtılması vefat edecek kimsenin insafına bırakılıyordu. Ama, bu ayet nesh edilince, yerine Nisa süresinde mirasla ilgili ayetler nazil olunca adalet ister istemez gerçekleşmeye başladı. İnsan adaletli veya insaflı olamıyor. Sevgisine veya nefretine göre hareket etmeye çalışır. Hatta, aklını üstün zekayla kullansa bile tam doğruya isabet edemez. Bu nedenle Allah’tan Şeriat’ın gelmesine, insan muhtaç oldu. Ancak Şeriat’a uyunca adaletli olur. Şeriat’a uymazsa zalim olur. Bunu vakıada görüyoruz. Bütün İslamî olmayan ve küfür sistemlerine ve devletlerine, yöneticilere ve normal insanlara, BM’lere ve dünya kanunlarına göz atın. Ne kadar zulmün var olduğunu idrak edersiniz. Kesinlikle, şu anda hiçbir yerde adalet yoktur. Herkes, her devlet ve her kuruluş kendi lehine ve çıkarına göre hüküm vermeye çalışır. Allah-u Teâla:

“Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkar edenler elbette zalimlerdir.” (Bakara 254) diye söyleyince ne kadar sadık idi?!

Batı dünyasından Türkiye Cumhuriyeti medeni kanunu adı altında bu zulüm kanunlarını ve zalim dünyadan miras kanunları ithal etmiştir. Bu kanunlar incelenince tam zulümle dolu olduğu görülür.

Buna göre, sorumluluğu hisseden ve gerçeği idrak eden Müslümanlar bu zulmü kaldırmaya ve adalet kanunlarını uygulamaya çalışmalıdır. Bu adalet kanunları, Şeriat’ta mevcuttur. Yalnız Allah’ın Şeriat’ında vardır. Yaptırıcı Şer-i mahkemeler kurulmalıdır. Çünkü, bu hususta ihtilaf hasıl olabilir. O anda, mirasçılar Şer-i mahkemelere başvurulmalıdır, ihtilafların kalkması için. Bu mahkemeler Şer-i Devlet tarafından kurulur. İslam devletinin olmadığı günümüzde, Müslümanlar arasında Şer-i mahkemeler kurunca yaptırıcı olamıyor. Çünkü, bazı kesimler uymayabilirler; kim onları zorlayacak?! Oysa, yargının tarifi; “Zorlamak üzere Şer-i hükmü bildirmektir.” O zaman Şer-i yargı arkasında Şer-i otorite olan İslam Devleti var olmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kuranı sapıkça yorumlayanlar gelip normal müslümanlara kafirrrrrrrrrrr kıvırtgannnnnnnnnnnn derler

bunlar allahı aciz duruma sokup ateistlerin haklı olarak dalga geçmelerine fırsat verirlerr

köleliği allah hemen kaldırsaydı ortalık karışırmış :blink:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne kadar eğip büksenizde gerçekler ortada.

En başta ortada yaşanmış bir tarih var.

Siz o tarihi bile yadsıyorsunuz.

kıvırma eğme bükme doaştırma veya kaçınma yok ki hocam İslam kölelik anlayışını kaldırdı. bir anlayışı kaldırmadan durumu kaldırmış olmazsın. Ayetler açık ve hükümler zihniyetin kaldırılması yönünde. devamı da zaten köleliğin kaldırılması olacak. Yani önce zihniyet sonra kendisi. Bütün dünya kölelik düzenindeyken kaldırdım dersen tek başına kalırsın. bedir de salınan esirler ve köleler uhutta yeniden karşımıza çıkmışlardı. amerika da köleleik kaldırıldığında bağımsızlığına kavbuşan zenciler yeniden efendilerinin yanına dönmüşlerdi bu tarihgi bir gerçek. Demek ki önce zihniyet ve anlayış değişecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayetleri şöyle verelim cübbüş

Yani neymiş köle azat etmek bir cezaymış hemde tek ceza değil

isterse başka türlüde cezasını çekebiliyormuş

Şimdi ben sana "eğer hırsızlık yaparsan hapise gireceksin" dersem

Seni hapise girmeye özendirmiş mi olurum?

Hayır değil mi?

İyi de Beled 13'de nerde kölelik demiş? Rekabetin ifadesine kölelik demişsiniz...

Bu kadar olur, inanmıyorum sizlere...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...