Jump to content

Heisenberg Belirsizlik İlkesi ne kadar belirsizlik oluşturur?


Recommended Posts

Youtube ta Heisenberg ’in Belirsizlik ilkesiyle ilgili bir video izledim. Aklıma takılan şeyler oldu.

Belki de bilim forumuna uygun bulmazsınız diye de çekinerek soruyorum. Eğer yanlış bir şey yapıyorsam lütfen silin.

video da şöyle bir şey oluyor.

Anlatıcı açık havada yol gibi bir yerde kameradan 4-5 m gibi uzakta belirsizlik ilkesine göre objelerin konumunun ve momentumunun aynı anda bilmenin mümkün olmadığını ( hatta şöyle bir cümle geçiyor ‘’you can never realy tell where thing realy are’’)

anlatırken.

Anlatıcının görüntüsü birden kameranın burnunun dibinde belirdi.

Sonra kayboldu 20 m ilerde yine aniden belirdi.

Sonra kayboldu 3-5 metre sağ tarafta yine aniden ortaya çıktı.

Şimdi soruma geçiyorum,

Heisenberg belirsizlik ilkesine göre büyük bir cismin nerde olduğuyla ilgili belirsizlik farkı hakikaten bu kadar fazla olabilir mi?

Yani odanın ortasına koyduğumuz bir sandalye aynı zamanda, diğer odalardan birinde de olabilir mi?

Veya evin dışında yolun ortasında da olma olasılığı var mıdır?

Yada aynı anda tüm odaların ortasında da olma olasılığı mı vardır. Bunlardan bizim gözlediğimiz sadece birisidir mi diye düşünmeliyim.

Veya odanın ortasında duran sadece sandalyenin orda bulunma olasılı mıdır?

Bahsettiğim videonun linki,

video nun 4.54 saniyesinden itibaren anlttığım kısım geçiyor.

Not Çok ağır saçmalamış olabilirim bilmiyorum. . sadece bilim meraklısı olduğumu düşünerek değerlendirin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 66
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu ilkeyi atomüstü evrende açıklamak için hazırlanmış bir video..

Belirsizlik yalnız atomaltı kuantum parçacıklar için geçerlidir.

Basit ve kaba bir video. Pek eğitici değil. Ama yanlış da değil.

Objeleri atoma sığacak şeklilde küçültürseniz ne demek istendiğini belki anlarsınız.

Gerçi o zaman bile bu ilkeyi tam olarak anlamak zor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belirsizlik yalnız atomaltı kuantum parçacıklar için geçerlidir.

.

Atomlar parçacıklardan oluştuğuna göre ,düz mantıkla bakınca parçacıklar için geçerli olan şeylerin atom üstü dünya içinde geçerli olması gerekmez mi?

Atomun içindeki herşeyi kapsıyorsa atomuda neden kapsamıyor?

Neden geçerli değil?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atomlar parçacıklardan oluştuğuna göre ,düz mantıkla bakınca parçacıklar için geçerli olan şeylerin atom üstü dünya içinde geçerli olması gerekmez mi?

Atomun içindeki herşeyi kapsıyorsa atomuda neden kapsamıyor?

Neden geçerli değil?

Uzunca ve çok sofistike bir açıklaması var. Arşivlerimde duruyor.

Biraz araştırmam ve Türkçeye çevirmem lazım ama.

Belki kısa bir özetini yapar yayınlarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Youtube ta Heisenberg ’in Belirsizlik ilkesiyle ilgili bir video izledim. Aklıma takılan şeyler oldu.

Belki de bilim forumuna uygun bulmazsınız diye de çekinerek soruyorum. Eğer yanlış bir şey yapıyorsam lütfen silin.

video da şöyle bir şey oluyor.

Anlatıcı açık havada yol gibi bir yerde kameradan 4-5 m gibi uzakta belirsizlik ilkesine göre objelerin konumunun ve momentumunun aynı anda bilmenin mümkün olmadığını ( hatta şöyle bir cümle geçiyor ‘’you can never realy tell where thing realy are’’)

anlatırken.

Anlatıcının görüntüsü birden kameranın burnunun dibinde belirdi.

Sonra kayboldu 20 m ilerde yine aniden belirdi.

Sonra kayboldu 3-5 metre sağ tarafta yine aniden ortaya çıktı.

Şimdi soruma geçiyorum,

Heisenberg belirsizlik ilkesine göre büyük bir cismin nerde olduğuyla ilgili belirsizlik farkı hakikaten bu kadar fazla olabilir mi?

Yani odanın ortasına koyduğumuz bir sandalye aynı zamanda, diğer odalardan birinde de olabilir mi?

V....

Not Çok ağır saçmalamış olabilirim bilmiyorum. . sadece bilim meraklısı olduğumu düşünerek değerlendirin.

Hiç saçmalamamışsın.

Videoyu izlemedim ama meramını anladım sanırım.

Burada kilit kavram momentumdur.

P (momentum)=m (kütle)x v (hız), formülüyle ifade edilen momentum, kuvvet ile yakından ilgili bir kavramdır.

Newton'un eylemsizlik prensibi cisme etki eden kuvvet değişmedikçe momentumun korunacağını ifade eder.

Kuvvet momentumun zamana göre alınmış türevidir. Başka bir ifadeyle momentumun türevi kuvveti verir.

Yani m x dx/dt, bize m x a (ivme), Kuvvet (F) formülünü verir (F=m x a).

Uzaydaki cisimlerin konumlarını üç sayıyla ifade ederiz. Analitik düzlemde uzaydaki üç bouyta karşılık gelen bu üç sayı, işin içine zaman girdiğinde yetersiz kalır. O vakit Kartezyen düzlemimizi bir faz uzay düzlemine irca ettirmek gerekir.

Zaman, hareket demektir ve hareket dediğimizde de hız ve dolaylı olarak momentum devreye girer.

Bunları niye anlatıyorum, ona gelelim.

Bir parçacığın konumu, hızı, kütlesi, ona etki eden kuvvetler biliniyorsa parçanın bütün bir akibetini belirlemek mümkündür (belirnimcilik). Ve tüm bu akibet, yukarıda bahsettiğim faz uzayında, diyagramlar yoluyla izlenebilir, sayılara dökülebilirler.

Oysa Heisenberg belirisizlik ilkesine göre, bir şeyin hem konumu (yeri) hem momentumu aynı anda tam bir kesinlikle ölçülemez. Dolayısıyla belirlenimcilik mümkün değildir.

Yani bir şeyin konumunu, yerini biliyorsak nereden gelip nereye gittiğini bilemeyiz. Momentum hız (v) ile ilişkili bir kavramdır ve hız vektörel bir büyüklüktür. Genellikle sürat ile karıştırılan hız kavramının vektörel niteliği, onun cismin sürati kadar yönünü de ifade ettiği anlamını taşır.

Neden hem momentumu hem konumu aynı anda bilemeyiz?

Yukarıda bahsettiğim üzere momentum kuvvetteki değişimlere tepki veren bir büyüklüktür. Ve bir parçacığın momentumunu (kabaca hızını diyelim) ölçmek istediğinizde onu belli bir dalga boyunda bir ışığa, foton bombardımanına maruz bırakmalısınız. Bu fotoelektrik olaydır.

Burada Einstein'ın ışığın kuantize yapısı mevzuuna bir patika var. O patikayı takip etmeyelim, mesele dallanıp budaklanmasın.

Kısaca bir tür radar faaliyetine benzer buradaki süreç (cismin konumunun saptanması).

Kısa dalga boyundaki (yüksek frekanslı) ışığa maruz kalan parçacıklar, ışığın şiddetinden bağımsız olarak kinetik enerji kazanırlar ve hızları konumlarının kesinliğiyle ters orantılı biçimde belirsizleşir. Yani konum ne kadar kesin ölçülürse hızdaki belirsizlik, yukarıda bahsedilen fotoelektrik etki nedeniyle, o ölçüde artar. Yani momentum sonsuza yaklaşır.

Bu da şu demektir:

Cismin konumunu mutlak net bir biçimde bilebilseydim, cismin hızı, yani istikameti sonsuz olacağından, cisim her yere doğru yol alıyor olacaktı.

Bu açıklamanın tersi de doğrudur. Yani cismin hızını ne denli kesin bilirsem cismin konumu da o denli belirsizleşir. Ve cismin hızı netleştiğinde cisim artık her yerdedir ve hiç bir yerdedir. Yani hem ordadır hem burdadır hem şurdadır ila...

Ancak cismin tek tek konumunu veya hızını da net olarak bilmem söz konusu değildir. Hep belli hata payları ve sapmalar söz konusudur. Yani cisimlerin konumları ve hızları hep biraz belirsizidir.

O yüzden etrafında gördüğün cisimler biraz oradadırlar; biraz değillerdir.

Kuantum dünyayı istismar etmemiz sağlayan, yani onu teknoloji geliştirme yürüyüşümüze tabi kılmamızı, ram etmemizi sağlayan şey ise bu belirsizliğin belli bir düzeyde aşılması anlamına gelen Schrodinger dalga fonksiyonunun ortaya çıkışdır.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İtiraf edeyim Bilim Forumunda iddialı yazılar karalayabilecek kadar bilim alanında altyapım yoksa da hepsini okuyacak kadar merakım var...

Lütfen bilgilerimizi paylamaya devam edin, ben de en azından okumaktan zevk almaya devam edeyim...

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarıdaki yazıma devam edeyim.

Bir şeyin, "orada veya burada olma" özelliklerini aynı anda bünyesinde barındırıyor oluşu aklıselime mugayirdir.

Türümüz, yani insanlık, varolalı beri şeyleri "ya orada ya burada olma" özellikleriyle düşünmenin konforunu yaşadı. İnsanoğlu "Gerçek" üzerinde tereddütsüz bir tahakküm kurabileceği zehabına kapıldı. Çünkü onun üzerinde ve içinde yaşadığını sanıyordu. Oysa gerçek bu değildi veya bu "Gerçek" değildi..

Bu boş-inancı("Gerçeği kolaylıkla bilebilirim", "Gerçek görünenden ibarettir" inancı), Rönesans-Akılcılık-Aydınlanma sırasını takip eden modern çağın başlarında Laplace ve determinizm ile başlayan bilimsel gelişmeler destekledi.

Şeylerin, tereddüde mahal bırakmayacak bir biçimde bilinebilirliği kesinleşmişti.

Bugün bunun böyle olmadığını görmekteyiz. En azından bazı şeyleri, mantıki imkansızlıklar nedeniyle asla bilememe durumuyla karşı kaşıya olduğumuzu anlamış bulunmaktayız.

Bu, o bilinmezleri istismar edemeyeceğimiz anlamına gelmiyor.

İşte Schrodinger Denklemi, bir bilinmezin, Heisenberg Belirsizliği'nin istismarına cevaz veren bir aracıdır.

Gözlemcinin olmadığı koşullarda, girişim nedeniyle her daim superpozisyon (olası bütün durumların matrisi) vaziyetindeki evren işin içine bilme sürecimiz, yani gözlemci karıştığında çöküveriyor. Bu iç çarpımlı bir uzay olan Hilbert Uzayı'nın veya durum vektörünün çökmesi (collapse) olarak ifade ediliyor.

Schrödinger dalga denklemleri momentumu belli bir belirsizlikle de olsa bildiğimizde konumların olası dağılımlarını veriyor.

Peki neden işin içine bir gözlemci karıştığında kuantum durum veya durum vektörü çöküveriyor? Asıl mühim soru bu!

Çift yarık deneyinden, Lev Elitzur ve Ludwig Vaihman'ın bomba testlerine kadar bu konuda yapılan kurgusal ve pratik deneyler bize ne anlatıyor tam olarak?

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Fuzuli

Bir şey soracağım:

Şimdi biz o parçacığın nerede olduğunu tam olarak ölçemiyoruz, ama parçacık esasında uzayda bir noktada yer alıyor. Ancak biz o noktayı ölçmeye kalktığımızda, parçacığın yeri değişiyor bu yüzden fiziğimiz çuvallıyor. Bu yazdıklarının anlamı bu mu?

Yani dışarıda gözetleyen kişi işin içine karışmadığında aslında her şey normal işliyor. Bu anlama mı geliyor söylediklerin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Önce gördüğüm bazı bariz hataları düzeltme gereği duydum

Konuyla ilgili daha sonra uzun bir açıklama yapacağım.

Uzaydaki cisimlerin konumlarını üç sayıyla ifade ederiz. Analitik düzlemde uzaydaki üç bouyta karşılık gelen bu üç sayı, işin içine zaman girdiğinde yetersiz kalır. O vakit Kartezyen düzlemimizi bir faz uzay düzlemine irca ettirmek gerekir.

Faz uzayı kartezyen koordinatlara birde zaman eklenmesi ile oluşan uzay değildir. Ona belki minkowski uzay-zamanı denebilir.

Faz uzayı 1 parçaçık için (x,y,z,px,py,pz) bileşenleri olmak üzere 6 boyutlu soyut matematiksel bir uzaydır.

Her nokta parçaçıcıgın bir durumunu temsil eder.

Kuantum mekaniğinde ise durumlar kompleks hilbert uzayında ortonormal vektörler ile gösterilir.

Yukarıda bahsettiğim üzere momentum kuvvetteki değişimlere tepki veren bir büyüklüktür.

Yok tam tersi

F=dp/dt

Yani kuvvet, momentum değişimlerine karşı gelen büyüklüktür.

---

Kuantum belirsizliği pratik bir yetersizlik, deneyin yetersizliği değil, bilakis kuantum mekaniğinin matematiksel formalizminden çıkan bir zorunluluktur.

Bunu basit olarak açmak biraz zor ama deneyecem daha sonra.

Kısaca konum ve momentum uzayındaki dalga denklemleri, bunlar arası fourier dönüşümleri, konum ve momentum uzayındaki dalga paketlerinin genişliklerinin ters orantılı olması matematiksel bir sonuçtur bu'da belirsizlik ilkesidir zaten.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bir kaç gün daha buralardayım Dehri.

Hadi "collapse" olayıyla ilgili akıl yürütelim birlikte.

Faz uzayı kartezyen koordinatlara birde zaman eklenmesi ile oluşan uzay değildir. Ona belki minkowski uzay-zamanı denebilir.

Faz uzayı 1 parçaçık için (x,y,z,px,py,pz) bileşenleri olmak üzere 6 boyutlu soyut matematiksel bir uzaydır.

Her nokta parçaçıcıgın bir durumunu temsil eder.

Kuantum mekaniğinde ise durumlar kompleks hilbert uzayında ortonormal vektörler ile gösterilir.

Bulduğun hataları düzelt tabii de (Ne de olsa işin uzmanısın) bu hata bulma sürecine hislerini karıştırma.

Ben bak ne demişim.

Uzaydaki cisimlerin konumlarını üç sayıyla ifade ederiz. Analitik düzlemde uzaydaki üç bouyta karşılık gelen bu üç sayı, işin içine zaman girdiğinde yetersiz kalır. O vakit Kartezyen düzlemimizi bir faz uzay düzlemine irca ettirmek gerekir.

Zaman, hareket demektir ve hareket dediğimizde de hız ve dolaylı olarak momentum devreye girer.

Pek iyi ifade edememiş olsam da zamanı; hareket, hareketi; hız, hızı; momentum, uzay ve momentum birlikteliğini de faz uzayı ile ilintilendirmek istemişim. Elbette uzay-zaman grafiği değildir Faz Uzayı.

Bunu iddia etmedim; etmem de mümkün değil. Az biraz mürekkep yaladık bu konuda biz de zamanında

Yok tam tersi

F=dp/dt

Yani kuvvet, momentum değişimlerine karşı gelen büyüklüktür.

Burada da bir sıkıntı yok. Yanlış anlamışsın ifadeyi. Eylemsizlik prensibi gereği, cisme etki eden bir kuvvet yoksa veya bileşke kuvvet sıfırsa momentum sabit kalacağından, kuvvetteki değişim momentumda değişime neden olur, yani momentum kuvvetteki değişime tepki verir demişim.

Ki bu da senin tam olarak düzelttiğin kısımda söylediğin şeydir; yani onun tersten ifadesidir. Cisme etkiyen kuvvet değişirse (artar veya azalırsa) momentum da buna bağlı olarak değişir, demişim.

Kuantum belirsizliği pratik bir yetersizlik, deneyin yetersizliği değil, bilakis kuantum mekaniğinin matematiksel formalizminden çıkan bir zorunluluktur.

Bunu basit olarak açmak biraz zor ama deneyecem daha sonra.

Kısaca konum ve momentum uzayındaki dalga denklemleri, bunlar arası fourier dönüşümleri, konum ve momentum uzayındaki dalga paketlerinin genişliklerinin ters orantılı olması matematiksel bir sonuçtur bu'da belirsizlik ilkesidir zaten.

Bunlar yeterince açık zaten.

Sorun belirsizlik ilkesini anlamada değil. Onun doğasını anlamamız zaten çok zor.

Ama felsefi sonuçları, state vector veya kuantum durumu, yani süperpozisyon üzerinden bir yerlere varabiliriz. Evrendeki süperpozisyon ve gözlemciyle birlikte onun çökmesi (collapse) bize ne anlatıyor?

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hislik bir durum yok :)

Pek iyi ifade edememiş olsam da zamanı; hareket, hareketi; hız, hızı; momentum, uzay ve momentum birlikteliğini de faz uzayı ile ilintilendirmek istemişim. Elbette uzay-zaman grafiği değildir Faz Uzayı. Bunu iddia etmedim; etmem de mümkün değil. Az biraz mürekkep yaladık bu konuda biz de zamanında

Analitik düzlemde uzaydaki üç bouyta karşılık gelen bu üç sayı, işin içine zaman girdiğinde yetersiz kalır. O vakit Kartezyen düzlemimizi bir faz uzay düzlemine irca ettirmek gerekir.

Ben yukardakini okuyunca öyle anlamıştım.

Burada da bir sıkıntı yok. Yanlış anlamışsın ifadeyi. Eylemsizlik prensibi gereği, cisme etki eden bir kuvvet yoksa veya bileşke kuvvet sıfırsa momentum sabit kalacağından, kuvvetteki değişim momentumda değişime neden olur, yani momentum kuvvetteki değişime tepki verir demişim. Ki bu da senin tam olarak düzelttiğin kısımda söylediğin şeydir.

momentum kuvvetteki değişimlere tepki veren bir büyüklüktür.

ifadesinden ben P= dF/dt anladım

Bunlar yeterince açık zaten.

Sorun belirsizlik ilkesini anlamada değil. Onun doğasını anlamamız zaten çok zor.

Ama felsefi sonuçları, state vector veya kuantum durumu, yani süperpozisyon üzerinden bir yerlere varabiliriz. Evrendeki süperpozisyon ve gözlemciyle birlikte onun çökmesi (collapse) oluşu bize ne anlatıyor?

Evrende hala parçacıklar için superpozisyon durumları tanımlayabildiğimize göre onları her an gözleyen bir "gözlemci" olmadıgını anlatıyor diyerek tanrıya bir taş atayım :)

Dalga fonksiyonunu çökerten gözlemci değil ölçüm aslında, ölçüm için kurulan düzeneğe bilimadamları arkalarını dönselerde farketmiyor :)

Şimdi yatmam gerek yarın erken kalkacam.

Sonra görüşürüz.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

momentum kuvvetteki değişimlere tepki veren bir büyüklüktür.

ifadesinden ben P= dF/dt anladım.

Evet ifadeden o tür bir mana çıkıyor ama zaten aynı iletide şunu demişim ya zaten

Newton'un eylemsizlik prensibi cisme etki eden kuvvet değişmedikçe momentumun korunacağını ifade eder.

Kuvvet momentumun zamana göre alınmış türevidir.

Bu gözünden kaçmış herhalde. Neyse.

Evrende hala parçacıklar için superpozisyon durumları tanımlayabildiğimize göre onları her an gözleyen bir "gözlemci" olmadıgını anlatıyor diyerek tanrıya bir taş atayım :)

Dalga fonksiyonunu çökerten gözlemci değil ölçüm aslında, ölçüm için kurulan düzeneğe bilimadamları arkalarını dönselerde farketmiyor :)

Şimdi yatmam gerek yarın erken kalkacam.

Sonra görüşürüz.

Onları her an gözlemleyen bir gözlemci olmadığına işaret ediyor oluşu, onları her an bizim gibi gözlemleyen bir etken/etkin-gözlemci olmadığına işaret etmiyor ama!

Gözlemci deyince elbette belli bir ölçümden bahsediyoruz. yoksa atom altı parçacıkları gözümüzle görmemiz mümkün değil ztaen. Yukarıda işaret ettiğim Elitzur'un bomba düzeneği tam olarak bir ölçüm aracılığıyla collapse durumudur zaten.

Neyse müsait olunca yaz buraya.

Görüşürüz.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Klasik mekanikte gözlenirler (konum, momentum, enerji, açısal momentum, elektrik alan, manyetik alan, vs) hepsi uzay ve zamana bağlı fonksiyonlar olarak ifade edilebiliyor ama kuantum teorisinde gözlenirlere fonksiyonlar değil operatörler karşı geliyor. Bu operatorler soyut hilbert vektör uzayındaki vektörlere (bunlar aslında schrodinger formalizmindeki dalga fonksiyonlarıdır) uygulanınca belirli özdeğerler elde ederiz. Her operatörün içinde bulundugu hilbert uzayının boyutu kadar özdeğeri ve özdurumu vardır. Harmonik salınıcı için hilbert uzayı sonsuz boyutlu iken elektron spin uzayı 2 boyutludur.

Üç olası duruma sahip bir sistemin üç boyutlu bir hilbert uzayı örneğini şöyle verebiliriz.

1596.jpg

Sistem üzerinde seçici bir ölçüm yapıldıgında, sistemle etkileşildiğinde ("bilinçli" bir gözlemci şart değil) bir sistem bu özdurumlardan birine kendi özdeğerinin karesi olasılıgı ile çöker.

Yukardaki grafikte

psi 1 durumuna 0.250

psi 2 durumuna 0.688

psi 3 durumuna 0.0625

olasılıkları ile çöker.

Bunlar konum, momentum, açısal momentum, spin vs. durumlarına karşı gelebilir.

Yani yukardaki ölçüme dair aynı başlangıç koşullarına sahip (ideal koşullarda) deneyler sürekli tekrarlanırsa bunlardan hangi sıklıkla hangi sonucu olacağımız öngörebiliriz ama tek bir ölçümün sonucunu öngöremeyiz çünkü bu bilgi doğada yok diyor mevcut yorum.

Klasik mekanikte ideal şartlar altında aynı başlangıç koşullarını oluşturabilirsen birebir aynı sonuçlara gidersin ama kuantum kuramına göre atomaltı ölçekte gidemezsin, aynı olasılık dağılımını bulursun sadece. Hangi duruma çökebileceğin bilinemez herhangi özduruma çökme olasılığın bilinebilir. Dikkat edilmesi gereken bu sonuçların ideal şartlarda ortaya çıktıgı yani deney hatası falan işin içinde yok.

Şimdi biraz işim çıktı devam ederiz sonra.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

dehri tam bir klasik fizikçi (bu klasik fizik değil, bilindik anlaminda), bahsettiği kuantum mekaniği terimleri

böyle olduğunu gösteriyor. ama güzel değiniyor öyle faz uzayini felan iyi açmiş, hilbert aksiyomlarini kullanmiş, bu mekanikte fonksiyonlarin değil operatörlerin iş gördüğüne değinmiş vs.,

her neyse, kuantum mekaniğinin doğmasina yol açan nedenler, atomun milyonda biri kadar küçük parçaciklardir, çok küçük parçalari ölçümlemek, fiziksel özelliklerini belirlemek hemen hemen eldeki araçlarla imkansiz olduğundan bu mekanik uydurulmustur.

ama bence bu sonsuz küçük şeylerdeki belirsizlik, sonsuz büyüklerdede var..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atomlar parçacıklardan oluştuğuna göre ,düz mantıkla bakınca parçacıklar için geçerli olan şeylerin atom üstü dünya içinde geçerli olması gerekmez mi?

Atomun içindeki herşeyi kapsıyorsa atomuda neden kapsamıyor?

Neden geçerli değil?

Atomaltı parçacıkların davranışı ile ilgilenen kuantum fiziği ile, atomüstü maddenin davranışları ile ilgilenen Einstein fiziği arasında, onların insan sağduyu ve rasyonalitesine hitabetmesi bazında, ilginç bazı farklar vardır.

Kuantum fiziği ile ilgili bazı gözlemleri insan sağduysu ile açıklamak mümkün olsa bile, onları günlük yaşamımızda gözlemlemeyiz.

Günlük deneyimlerimiz yalnız Einstein fiziği ile bağdaşmaktadır.

Kuantum yasalarına uyan atomlar bir araya gelince farklı davranış biçimleri sergilemektedirler.

Atomaltı evrende parçacıkların davranışı kendini neden atomüstü evrene yansıtmamaktadırlar?

İnsan sağduyusunu zorlayan kuantum fenomenler neden atomüstü evrende aynı olağanüstü davranışları sergilememektedirler?

Tate bunu soruyor ve ben bunu yanıtlamaya söz vermiştim.

Aşağıda benim kısa açıklamamı bulacaksınız....

Kuantum fiziğinin temeline olasılıklar hakimdir.

İnsan aklı ihtimal hesaplarını çok iyi yapma özelliğine sahiptir.

O halde kuantum olasılıkları da kolaylıkla yapabilmelidir.. Değil mi?

Örneğin hergün karşılaştığımız bir olasılık olan yazı-turayı inceleyelim.

Paranın yazı veya tura gelmesi yüzde 50'dir.

Bu olasılık hem geçmişi ilgilendirir, hem de geleceği...

Her atışta aynı yüzde 50 olasılık söz konusudur. Geçmişte örneğin yazı daha çok gelmişse, şimdi atacağımız parada turanın gelme olasılığı artmamıştır. Paranın her atışında ayrı ve diğerlerinden bağımsız bir istatistiksel olasılık söz konusudur.

Her yazı-tura atışı diğerlerinden bağımsızdır.

Kuantum mekaniğinde ise bu ihtimaller farklıdır.

Bir elektronu iki yarığa doğru gönderdiğiniz zaman onun izlediği geçmiş ve gelecek alternatif trajeleri de elektronla birlikte yarıklara yönelmiştir. Yani daha önceki muhtemel geçmişle son olay birbirleri ile birleşmiş olup, sonuçtan birlikte sorumludurlar. Yapılan her deney daha önce yapılan deneylerin bir parçasıdır. Onlardan soyutlanamaz.

Bazı trajeler birbirlerini birleşerek yok ederken, diğerleri birbirlerini güçlendirmişlerdir. Bu yüzden ekranda şeritler oluşur.

Klasik fizikte hareketler kuantum fiziğinde karşılaşılan parçacık hareketlerinden tümüyle farklıdır.

Klasik fizikte paranın yazı veya tura gelmesi her seferinde bağımsız iken, kuantum fiziğinde geçmiş ve gelecek bir araya gelmişlerdir. Gelecek geçmişten soyutlanamaz. Klasik fizikte hareketler şeritler oluşturmaz. Olasılıklar birbirlerini yok etmez veya güçlendirmez. Her hareket tümüyle ve gerçek anlamda bağımsızdır.

Makro evrende mikro evrende karşılaşılmayan davranış biçimleri için decoherence terimi kullanılır.

Decoherence Türkçede eşevereli olmama anlamına geliyor. Ahenkli, tutarlı, uyumlu olmama yani..

Atomaltı evrenin kuantum fiziği ile atomüstü evrenin klasik fiziği arasında kurulan köprüyü decoherence terimi ile açıklamak mümkündür.

Decoherence yukarda değindiğimiz şeritlerin makrodüzeyde bastırıldığını ifade eden bir terimdir.

Eşevreli olmama nasıl başarılmaktadır?

İki yarık deneyinde elektornlar veya fotonlar kullanılmaktadır. Ama günlük yaşamda karşılaşılan maddeler çok daha büyüktürler.

Ayrıca günlük yaşamda karşılaştığımız maddeler tek başlarına izole ve bağımsız değillerdir. Bizle ve çevre ile sürekli bir ilişki içindedirler.

Şu anda baktığınız ekrana diğerleri de bakmaktadırlar ve ekran ve siz fotonlar ve hava molekülleri ile sürekli bir şekilde bombardıman edilmektesiniz. Daha da ötesi baktığınız ekranı oluşturan atom ve moleküler bulundukları yerde sağa sola, yukarı aşağı sürekli bir hareket halindedirler.

Schrödinger'in denklemlerini bir foton veya elektrona uygulanırsa sonucu kestirmek nisbeten kolay iken, aynı denklemi etrafmızdaki maddeye uygulanması durumunda son derece kompleks bir durum ortaya çıkacaktır.

Her ne kadar etrafımızda bizi sürekli bombardıman eden fotonlar ve hava molekülleri büyük cisimler için çok küçükseler de, onlara ait dalga fonksiyonunu sürekli olarak itip kakacaklar ve bozacaklardır. Yani bunu fiziksel bir terimle ifade edersek, onlar uyumu (coherence) etkileyecekler ve dalgaların iniş çıkışlarındaki düzeni bozacaklardır.

Dalga fonksiyonun düzeni bandların oluşması için gereklidir. Bu düzen bozulunca dalga fonksiyonu olmayacak ve hareketler şeritler oluşturmayacaklardır.

Bilindiği üzere iki yarık deneyinde, fotonların hangi yarıktan geçtiğini ölçme sırasında şeritlerin oluşması önlenmektedir. Burada kullanılan ölçü aleti dalgafonksiyonunu bozarak sonucu daha önceden bilmeyi önlemektedir.

Büyük cisimlerin fotonlar ve ortamdaki diğer atom ve moleküller tarafından sürekli bombardıman edilmesi dalga fonksiyonun bozmakta ve şeritleri önlemektedir.

Şeritler önlenince klasik fiziksel süreçlerde mevcut paranın yazı-tura gelmesi şeklinde kendini manifest eden olasılık kuantum mekaniğindeki davranışları bastıracaktır.

Yani çevresel decoherence dalgafonksiyonunu bastıracak ve kuantum fiziğinin insan sağduyusu ile bağdaşmayan tarafı kendini manifest edemeyecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu ilkeyi atomüstü evrende açıklamak için hazırlanmış bir video..

Belirsizlik yalnız atomaltı kuantum parçacıklar için geçerlidir.

Basit ve kaba bir video. Pek eğitici değil. Ama yanlış da değil.

Objeleri atoma sığacak şeklilde küçültürseniz ne demek istendiğini belki anlarsınız.

Gerçi o zaman bile bu ilkeyi tam olarak anlamak zor.

dehri tam bir klasik fizikçi (bu klasik fizik değil, bilindik anlaminda), bahsettiği kuantum mekaniği terimleri

böyle olduğunu gösteriyor. ama güzel değiniyor öyle faz uzayini felan iyi açmiş, hilbert aksiyomlarini kullanmiş, bu mekanikte fonksiyonlarin değil operatörlerin iş gördüğüne değinmiş vs.,

her neyse, kuantum mekaniğinin doğmasina yol açan nedenler, atomun milyonda biri kadar küçük parçaciklardir, çok küçük parçalari ölçümlemek, fiziksel özelliklerini belirlemek hemen hemen eldeki araçlarla imkansiz olduğundan bu mekanik uydurulmustur.

ama bence bu sonsuz küçük şeylerdeki belirsizlik, sonsuz büyüklerdede var..

Atomaltı parçacıkların davranışı ile ilgilenen kuantum fiziği ile, atomüstü maddenin davranışları ile ilgilenen Einstein fiziği arasında, onların insan sağduyu ve rasyonalitesine hitabetmesi bazında, ilginç bazı farklar vardır.

Kuantum fiziği ile ilgili bazı gözlemleri insan sağduysu ile açıklamak mümkün olsa bile, onları günlük yaşamımızda gözlemlemeyiz.

Günlük deneyimlerimiz yalnız Einstein fiziği ile bağdaşmaktadır.

Kuantum yasalarına uyan atomlar bir araya gelince farklı davranış biçimleri sergilemektedirler.

Atomaltı evrende parçacıkların davranışı kendini neden atomüstü evrene yansıtmamaktadırlar?

İnsan sağduyusunu zorlayan kuantum fenomenler neden atomüstü evrende aynı olağanüstü davranışları sergilememektedirler?

Demekki bende aynı şeyi düşünmüşüm.

Küçük ile büyük arasındaki fark çok büyük olmamalı yada hiç olmamalı derdim hep.

Atoma biraz yaklaştık, ama evrenin dışına çıkıp onu atom gibi inceleme şansımız hiçbir zaman olmayacak.

Buraya yazanlara teşekkür ederim, okuyorum iyi oluyor.

Birde gülmezseniz şunu sormak istiyorum.

Evrendeki her şeyi atomu var eden elektron-nötron-proton gibi düşünürsek ve evrenin çok çok dışına çıkabilsek/ gitsek evren bize bir resim sunar mı?

Ha bununla Tanrıya taş atmıyorum, zira Tanrı madde cinsi olamaz diyenlerdenim.

Bu tamamen Tanrısız bir soru :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Demekki bende aynı şeyi düşünmüşüm.

Küçük ile büyük arasındaki fark çok büyük olmamalı yada hiç olmamalı derdim hep.

Atoma biraz yaklaştık, ama evrenin dışına çıkıp onu atom gibi inceleme şansımız hiçbir zaman olmayacak.

Buraya yazanlara teşekkür ederim, okuyorum iyi oluyor.

Birde gülmezseniz şunu sormak istiyorum.

Evrendeki her şeyi atomu var eden elektron-nötron-proton gibi düşünürsek ve evrenin çok çok dışına çıkabilsek/ gitsek evren bize bir resim sunar mı?

İlk elden komik bir soru gibi geliyor bu. Ama değil.

Evrenin-ötesi imkansızlıktır işte. Evrenin dışına çıktığını düşündüğün an, çıktığın yere evreni de götürmüş olacağın için, evrenin dışı diye bir mekan yoktur. La-mekan. Hiçlik. Ama insan evrenin sınırına varabilir. Ki sınırda olmak, marijinallik, "la-mekanın mekanı" olmak durumudur ki bu durum "alevi-bektaşi" tasavvuf edebiyatında sıkı bir biçimde işlenir. Ayrıca Hegel de bu durumu "negatif birlik" kavramı ile karşılamıştır.

Bir ve çok'un, sonlu ve sonsuzun ve hatta bütün antinomilerin, zıtlıkların anlamı birbirlerinin sınırlarında gizlidir demek bu. Allah cam-ül ezdaddır denir. Yani zıt sıfatların sahibi. Nitekim mesela Hadi de O'dur Mu'dil de. Neyse geçelim.

Dehri ve Hacı birer sunum yapmışlar.

Konunun asıl mühim yanına gelelim.

Evren biz ona ait bir durumu bilene kadar belirlenimsiz bir vaziyettedir.

Belirsizlik bu demektir. Bilme işlemi, yani Özne, işin içine girdi mi bu belirsizlik belirliğe tekallüb etmektedir yani dönüşmektedir.

Daha fazla ilerlemeden evvel şu Elitzur deneyini bilmek lazım.

Akşama doğru girip bunu açıklayacağım.

Korkmayın nasıl bomba yapıldığını anlatmayacağım. :)

Kurgusal bir deneyi anlatacağım.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Atomaltı evrende parçacıkların davranışı kendini neden atomüstü evrene yansıtmamaktadırlar?

İnsan sağduyusunu zorlayan kuantum fenomenler neden atomüstü evrende aynı olağanüstü davranışları sergilememektedirler?

Tate bunu soruyor ve ben bunu yanıtlamaya söz vermiştim.

Aşağıda benim kısa açıklamamı bulacaksınız....

Büyük cisimlerin fotonlar ve ortamdaki diğer atom ve moleküller tarafından sürekli bombardıman edilmesi dalga fonksiyonun bozmakta ve şeritleri önlemektedir.

Şeritler önlenince klasik fiziksel süreçlerde mevcut paranın yazı-tura gelmesi şeklinde kendini manifest eden olasılık kuantum mekaniğindeki davranışları bastıracaktır.

Yani çevresel decoherence dalgafonksiyonunu bastıracak ve kuantum fiziğinin insan sağduyusu ile bağdaşmayan tarafı kendini manifest edemeyecektir.

Yani ortam koşulları ideal olsa , odamızın ortasına koyduğumuz sandalye girişim şeklinde oluşacaktı. Sandalyeyi oluşturan atomaltı parçacıklarının girişim deseni gibi görecektik..

-Fakat yaşadığımız evren her taraftan çok sayıda parçacığın dalgasıyla doldurulduğu için..

-Bu dalgalar doğal olarak birçok yerde girişim yapıyor ve girişim yaptığında birbirlerini yokettiği için..

-Girişimlerin en az olasılıkla olduğu yerlerde atomaltı parçacıkları bulma ihtimalimiz ençok olduğu için ...

Sandalyeyi odamızın ortasında tek noktada, tek parça halinde buluyoruz.

Anlamış mıyım?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fuzuli'nin bahsettiği olay hakkında kısa bir bilgi vereyim. Şekli kabaca kendim çizdim artık idare edin :)

3773.jpg

Eğer 5 numaralı yoldaki engel tarafından foton soğurulursa, sonuç olarak her iki detektörde de bir tıkırdama gözlenmez. Ama ışık diğer yoldan giderse ve sonuncu demet bölücünün ışığı geçirme veya yansıtma olasılığının eşit ve 1/2 olduğunu kabul edersek, her iki detektöründe eşit bir frekans ile tıkırdadığını gözleriz. Diğer bir deyişle, 5 numaralı yoldaki engelin varlığı ile girişim engellenmiştir. Ama burada çok tuhaf bir sonuç daha vardır. 5 numaralı yolda bir engel olup olmadığını, ışığın bu engel tarafından soğurulmasından bağımsız olarak tespit edebiliyoruz. Eğer iki detektörde eşit frekans ile tıkırdarsa bu bize 5 numaralı yol üzerinde bir engel olduğunu gösterir. Aksi durumda sadece 2 numaralı detektör tıkırdamalıydı. Olayı Hilbert uzayındaki durum vektörleri cinsinden ifade edersek

Hilbert uzayında bir | A > durum vektörünü | a > ve | b > gibi iki farklı özdurum vektörü cinsinden temsil ediyorsak bu özdurum vektörleri hilbert uzayında birbirine diktir. Bu dikliği | A > = | a > + i | b > gibi gösterebiliriz. Foton yansımaya uğramış ise farklı bir özduruma karşı getirebiliriz.

Engel olmadığı durumda;

| 1 > → | 2 > + i | 3 > → (i | 5 >) + i ( i | 4 >)

= i | 5 > - | 4 > → i ( | 6 > +i | 7 >) – ( i | 6 > + | 7 >)

= i | 6 > - | 7 > - i | 6 > - i | 7 >

= - 2 | 7 >

Engel olmadığı durumda sadece 7 numaralı yola ait olasılık genliği var.

| 1 > → | 2 > + i | 3 > → (i | 5 >) + i (i | 4 >) (kırmızılı kısmı sıfır alacaz)

= i ( i | 4 >)

= - ( | 4 >) → - ( i | 6 > + | 7 >

= - i | 6 > + | 7 >

Engel olduğu durumda ise hem 6 hem 7 numaralı yollara ait olasılık genlikleri oluyor.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...