Jump to content

Dinde zorlama var mı?


Recommended Posts

Dinde zorlama vardır:

Hz. Süleymanın Ordusu

Süleyman aleyhisselam, Davud aleyhisselama varis oldu. (Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden bol nasip verildi. Bu apaçık bir lutuftur.) dedi. Hz. Süleymanın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu, hizmet için toplandı. Hepsi toplu, düzenli olarak gidiyorlardı. Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir karınca, (Ey karıncalar, yuvalarınıza girin, Hz. Süleymanın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.) dedi. Hz. Süleyman, onun sözüne tebessüm edip (Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy!) dedi.

Hüdhüd Kuşunun Cevabı

Hz. Süleyman, kuşları araştırarak (Hüdhüdü [İbibik kuşunu] niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Bana [mazeretini gösteren] apaçık bir delil getirmeli; yoksa onu şiddetli bir azaba uğratır yahut keserim.) dedi. Çok geçmeden Hüdhüd gelip Hz. Süleymana (Senin bilmediğin [önemli] bir şeyi öğrendim. Sebe Halkından doğru bir haber getirdim. Onlara hükümdarlık eden, her türlü imkana [askeri techizata] sahip ve büyük bir tahtı olan [belkıs adında] bir kadınla karşılaştım. Onun ve milletinin Allah’ı bırakıp Güneşe secde ettiklerini gördüm.) dedi.

Hz. Süleyman (Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.) dedi. [sonra Hüdhüde] (Şu mektubu götür, onlara verip bir yana çekil, varacakları sonuca bak.) buyurdu. (Neml 16-28)

Sebe melikesi, [mektubu aldıktan sonra] (Ey ileri gelenler! Bana, Süleymandan gelen Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve "Sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin!" diyen önemli bir mektup bırakıldı.) dedi.

(Ey ileri gelenler! Vereceğim emir hakkında bana fikrinizi söyleyin; siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem.) dedi. (Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, emir senindir, sen ne istiyorsan emret.) dediler. Melike (Hükümdarlar bir şehre girince, orayı perişan, halkın ileri gelenlerini de zelil ederler. Onlar da böyle yapacaklar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım.) dedi. [Elçiler hediyelerle] gelince Hz. Süleyman (Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? [Ey elçi git!] söyle! And olsun ki, karşı koyamayacakları bir ordu ile gelir onları oradan hor ve hakir olarak çıkarırız.) dedi.

Eğer bazı cahillerin dediği gibi: " dinde zorlama yoktur isteyen istediğine inanır." tabiri doğru olsaydı Hz. Süleyman güneşe secde eden bir kavme mektup yazarak onları Allah'a davet eder ve ister inanın isterseniz inanmayın derdi. Ama böyle yapmayıp da: ""Sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin!" yoksa size karşı koyamayacağınız bir ordu ile gelir onları oradan hor ve hakir olarak çıkarırız.) dedi.

İşte bu Kuran ayetleriyle sabit Yalnız Kuran diyenlerin bile kıvıramayacağı bir olaydır. Bu düpedüz bir halkı zorla İslam yapmaktır. Aynı Osmanlı’nın yaptığı gibi.

Reformcuların bu konularda tek savunması senin dinin sana benim dinim banadır (Kafirun suresi)

Oysaki o sure daha İslam’ın başlarında inmişti, o dönem Müslümanların sayısı azdı ve düzenli orduları yoktu. Ne zaman ki İslam büyüdü CİHAD ayetleri inmeye başlayınca Kafirun suresi uygulamadan kaldırılmış oldu yani NESHEDİLDİ…

Yani tanrı nabza göre şerbet veren, hile yapan, tuzak kuran, sözüne güvenilemeyecek birisi öyle mi?.. Tanrı bir takiyyeci mi yani?..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 317
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

kurandaki evren tasavvuru hiç burada anlattığın gibi küçücük bir kubbe değildir. bilakis çağdaş bilimin bile erişemediği bir büyüklükten söz eder kuran (7 kat). güneş bu kubbenin bir ucundan doğup diğer ucunda batmaz. o bize göre uzaktadır ama yüzmektedir. demek ki bir yüzücü var bir de en azından bir havuz.

yıldızların yere düşmesi diye birşey hatırlamıyorum. ayet numarasını ver bakayım.

yani.

kuranı yazan eleman. aynen daha önce gördüğü kubbeli bir bina zannetmiş evreni.

En uzaktaki mavilik kubbe.

Yıldızlar ve güneş hani kubbeye asılı duran kubbe ile yer arasındaki lambalar gibi düşünmüş.

Güneşde ve ay da kubbe ile yer arasındaki yerin bir ucundan doğup bir ucundan batan döner lamba türü şeylerdir.

Madem gök yerin üzerine yapılmış kubbe direkler nerde çünkü elemanın gördüğü tüm kubbelerde direk var.

Hıı bu kubbeyi direksiz allah tutuyor yere düşmesin diye.

Direk olmasa kubbeli bir binada ne olur.

Kubbe havada durabilirmi.

Direkleri çekersende kubbe yere düşer.

Kubbeli binalarda kubbede lamba türü şeyler asılıdır.

Yıldızlar ve güneşde o işte.

Kubbeli bir bina nasıl yapılır?

Önce yeri düzenlersin sonrada başlarsın kubbeyi yapıp yükseltmeye.

Allahda bu evreni aynen böyle yapıyor.

Önce yeri şöyle güzelcene bir yayıyor düzenliyor.

Maşallah.İşinide biliyor .

SONRADA üstüne bir kaç günde kubbesini yapıp yükseltiyor.

Hemde elinde hiçbir örnek olmadan.

Kuranda hep yer ve gök tabiri geçer.

kubbe nedirki sanki çok büyük birşeymidirki.

yer ile denk birşeydir.

Tabiki binalarda.

tarihinde ERCUMENT tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Reformcuların bu konularda tek savunması senin dinin sana benim dinim banadır (Kafirun suresi)

Oysaki o sure daha İslam’ın başlarında inmişti, o dönem Müslümanların sayısı azdı ve düzenli orduları yoktu. Ne zaman ki İslam büyüdü CİHAD ayetleri inmeye başlayınca Kafirun suresi uygulamadan kaldırılmış oldu yani NESHEDİLDİ…

cüppelinin allahı fazlasıyla sadist ve yalancı

oysa bizim yani müslümanların allahı iyilerle birliktedir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hac:5. Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.

Yukarıdaki ayet evlere şenlik. Hem kendisi izin vermez ise düşmeyecek buna ramen düşmesin diye yinede tutuyor göğü

Hemde nereye düşmesin diye tutuyor göğü: yerin üzerine

Bir ilkokul öğrencisi şunu izah etsinde bu herşeyi bilende öğrensin.

Mülk:5. Andolsun ki biz, en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık

Bakın yıldızların amacı neymiş gördünüzmü öğrenin bunları yıldızlar işe şeytan taşlanırmış

Sadece şeytanları kandiller ile taşlamak yetmiyor birde alevli azapta hazırlamış onlara.

Sadece göğü değil kuşlarıda o tutuyor komediye bakın:

Mülk:19. Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir.

İşte bööylee (Tolonbey'i analım)

Bugün ben Peygamber olsam ve şu cahil cühela takımını insanlıktan ilimden bilimden bişiler nasiplendirmek istesem acaba nasıl izahatlar yapardım...

Mesela biri bana gelse de deseki, göğü Allah tutuyor düşmesin diye, ben acaba ona ne derdim...

Ama onun anlayacağı bir dilde...

Link to post
Sitelerde Paylaş

islam dininde benim bildiğim kitap ehline zorlama yoktur ama putperest yada murdetseniz yani dinden döndüyseniz eğer müslüman olmazsanız öldürülürsünüz buda zorlamaya giriyor herhalde

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diyelim ki cizye alınan topluluk müslüman oldu, cizye ad değişterecek, zekat olacak, vergi olacak..

Cizye alınmasının sebebi demekki inanmıyorlar diye değil.

Din ile değil, devlet/otorite siyaseti ile ilgili.

Sadece ad mı değişiyor?

Zekat ile cizye her yönden özdeş mi?

Mesela oranları aynı mı?

Neden cizye adı altında sadece gayrimüslimlere uygulanan bir vergi -aslında bu bir haraç- var?

Adamların kendi gayrimüslim devleti var, onlar vergilerini oraya versinler.

Sen gidiyorsun adamların topraklarını işgal ediyorsun ve o devletin tebasından "vergi" alıyorsun.

Çocuk mu kandırıyorsunuz, kendinizi mi kandırıyorsunuz?

tarihinde Lucretius tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şems 11-15: Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.

Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.

Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”

Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.

Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

Bir devenin boğazlanması karşısında Rabbim Semud Kavmini helak ediyor ve Rabbim bunun sonucundan çekinmediğini de söylüyor. Bizim reformcular hala zorlama yok diye ayetleri gayri ciddi yorumlamaya devam ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sadece ad mı değişiyor?

Zekat ile cizye her yönden özdeş mi?

Mesela oranları aynı mı?

Neden cizye adı altında sadece gayrimüslimlere uygulanan bir vergi -aslında bu bir haraç- var?

Adamların kendi gayrimüslim devleti var, onlar vergilerini oraya versinler.

Sen gidiyorsun adamların topraklarını işgal ediyorsun ve o devletin tebasından "vergi" alıyorsun.

Çocuk mu kandırıyorsunuz, kendinizi mi kandırıyorsunuz?

Sevgili Lucretius,

Bunu kavramak zor gibi görünsede aslında çok kolay. Tanrının önerdikleri yeryüzünde insanın kendi eliyle oluşturduğu çarpık sistemi ıslah etmek, insanları bu sistemi insanın barışına yönelik şekilde değiştirmek adına önerdiği ilkelerdir. Bunların hepsi elçiler ve kutsal metinler ile insanlara aktarılmıştır.

Karpuzun olmadığı bir sistemde Tanrı karpuz ile ilgili öneriler sunmaz, bunun gibi yani :)

Mesela kölelik meselesi, kuran bunu onaylamaz ama insanın kendi eliyle kurduğu sistemi insanın gelişimine uygun ortadan kaldırmanın yolunu belirler ve insanın bu yönde ilerlemesini ister.

Bugün dünyanın sistemini/gerçeğini kabul edip ona göre hareket etmek elzemdir.

1400 yıl evvelde o günün şartları onu gerektirmiş ve öyle yapılmış, bunda şaşılacak birşey yoktur.

Bugün bu ülkede gayrimüslimlerden özel bir vergi alınmaz, ben ne kadar verirsem, o da o kadar verir. Çünkü bu ülkenin kolluk kuvvetleri hem onu, hem beni korumakla mükelleftir.

Bugün bazı adamların topraklarını işgal edenler onların tüm geleceklerini ellerinden alıyorlar, peki bunu kuranda bulabiliyor musun?

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şems 11-15: Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.

Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.

Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”

Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.

Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

Bir devenin boğazlanması karşısında Rabbim Semud Kavmini helak ediyor ve Rabbim bunun sonucundan çekinmediğini de söylüyor. Bizim reformcular hala zorlama yok diye ayetleri gayri ciddi yorumlamaya devam ediyor.

Berguzar veya afroditin değerli yorumlarını bekliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir devenin boğazlanması karşısında Rabbim Semud Kavmini helak ediyor ve Rabbim bunun sonucundan çekinmediğini de söylüyor. Bizim reformcular hala zorlama yok diye ayetleri gayri ciddi yorumlamaya devam ediyor.

Olayı bir deveye indirmek akıllara zarar bir zorlama yorumdur.

Aslını merak edersen bak sana güzelce vereyim.

73. VE SEMÛD [toplumuna da] kardeşleri Salih'i [gönderdik]. (56) "Ey kavmim!" dedi, "Yalnızca Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yok. Rabbinizden işte apaçık bir kanıt geldi size: "Allah'a ait olan bu dişi deve bir nişanedir sizin için: öyleyse bırakın onu Allah'ın arzında otlasın ve sakın dokunmayın ona; yoksa çok can yakan bir azap yakalar sizi. (57

56 - Semûd'lu Nebatî (Nabataean) kabilesi, önceki satırlarda sözü geçen Âd kavmi soyundan gelmektedir ve bu yüzden olacak, İslam öncesi Arap şiirinde çoğu zaman kendilerinden "ikinci Âd" olarak söz edilmektedir. Arap kaynakları dışında, "Arap menşeli olmayan bir seri eski kaynak da Semûd isminin ve Semûd toplumunun tarihsel varlığını doğrulamaktadır. M.Ö. 715 yılına ait Sargon kitabesi, Semûd halkından Âsurlular'ın egemenliği altındaki doğu ve orta Arabistan toplumlarından biri olarak söz eder. Keza, Aristo, Ptolemy ve Pliny'nin Thamudaei (Semûdiye) ve Thamudenes (Semûdlular)dan bahsettiğini görüyoruz" (Encyclopaedia of Islam IV, 736). Kur'an'ın anlattığı dönemde, Semûd kavmi Hicaz'ın kuzey ucunda, Suriye sınırına yakın bir yerde meskundular. Onlara atfedilen kaya yazıtlarına Hicr bölgesine dağılmış olarak hâlâ rastlanmaktadır. Âd kavmine mensup Hûd ve 85-93. ayetlerde sözü edilen Şuayb peygamber için olduğu gibi, burada Salih peygamber için de bir mensubiyet belirtmek üzere "kardeşleri" tabiri kullanılıyor.

57 - Müfessirler, bu dişi devenin mucizevî bir yapıda olduğunu belirten çeşitli menkıbeler anlatmaktadırlar. Bu tür menkıbeleri ne Kur'an, ne de sahih hiçbir Hadis doğrulamadığı için, bunların birtakım duyarlı Müslümanları hayal ürünü düşünce ve anlayışlara sevk eden, ayetteki nâkatullâh (Allah'ın dişi devesi) tabirinden türetildiğine hükmetmemiz gerekir. Oysa Reşid Rıza'nın (Menâr VIII, 502) belirttiği gibi bu tür fantastik düşüncelere yol açan eğer devenin Allah'a izafe edilmesi ise, aslında bu, sadece sözü geçen hayvanın herhangi bir kişiye ait olmadığına ve dolayısıyla bütün bir toplumun onu korumakla yükümlü olduğuna işaret içindir; nitekim, aynı ayette "Allah'ın arzı" şeklinde benzer bir deyim daha vardır ki bu da her şeyin Allah'a ait olduğunu ifade içindir. Hz. Salih'in Kur'an'da muhtelif yerlerde sözü geçen bu sahipsiz hayvana iyi davranılması yönündeki özel ısrarı, müteakip ayetlerin de gösterdiği gibi, zayıf gördüğü herkese, her varlığa karşı kaba ve küstah davranmakta kendilerine gurur payı çıkaran ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülüğü yayan bu kavmin kaba kuvvete dayanan tahakkümüne yönelmiştir. Başka bir ifadeyle, bu savunmasız hayvana karşı seçecekleri davranış tarzı, onların kalplerinin değişmesine bir "işaret" yahut (54:27'de açıklandığı gibi) "onlar için bir imtihan" olacaktı.

ŞEMS

13. Allah'ın Elçisi onlara: "Şu dişi deve Allah'ındır, öyleyse bırakın suyunu içsin [ve ona bir zarar vermeyin]!" (8) demişti.

8 - "Allah'a ait olan dişi deve" konusunda bkz. sure 7, not 57. "Bırakın içsin" yasaklayıcı emri ile ilgili olarak da bkz. 26:155 ve ilgili not 67. Bu pasajın kurgusu, dişi deve menkıbesinin İslam öncesi Arabistan'ında iyi bilindiğini göstermektedir.

14. Ama onlar Elçi'yi (hiçe sayıp) yalanladılar ve deveyi vahşîce boğazladılar; (9) bunun üzerine Rableri, bu günahları yüzünden onları yıkıma uğrattı ve tümünü birden yok etti:

15. çünkü [onlardan] hiç biri başlarına gelecek şeyin korkusunu taşımıyordu. (10)

10 - Onların Allah'ın yarattıklarına karşı merhametsizliklerinin, O'nun intikamından korkmadıklarını ve dolayısıyla O'na gerçekten inanmadıklarını gösterdiğine işaret.

Burdaki deve ile teşbih edilen, herhangi birine ait olmayan birşey ama sahibi Allah olan birşey. Allahın arzı derken kimsenin bu dünyada mülkiyetçilik taslayamayacağını çok güzel hatırlatan Allah için peygamberleri diyorki onlara, bu Allahın devesi ona ilişmeyin.

Semud kavmi yaptığı vahşice eylemlerde helak edilmiştir, bir deve yüzünden değil.

Ve buradan dinde zorlamayı çıkaramazsın. Allah zorlar üstelik senin verdiğin ayetlere göre, kul değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şems 11-15: Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.

Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.

Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”

Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.

Allah, bunun sonucundan çekinmez de!

Bir devenin boğazlanması karşısında Rabbim Semud Kavmini helak ediyor ve Rabbim bunun sonucundan çekinmediğini de söylüyor. Bizim reformcular hala zorlama yok diye ayetleri gayri ciddi yorumlamaya devam ediyor.

Deve sırtında hörgücü olan bir hayvandır, Arap yarımadasında yük hayvanı ve besin maddesi olarak kullanılır.

Sen ise bu ayetteki deveyi de hörgüçlü deve sanarsın...

Diyor ki, bak ben sana anlatayım...

Ortada herkesin faydalanabileceği kamusal bir mülk düşün, herşeyinden ortaklaşa herkes yararlanıyor...

Aklıselim elçi de diyor ki, bırakın suyumuzdan içsin ona iyi bakın sakın ellemeyin, ama napıyor aklı evveller, boğazlıyorlar...

İşte Allah diyor ki, ki bunu ağzıyla demesine gerek yok, her insan bu ayeti bilir... Toplumsal mal ve mülkleri hortumlayanlar kendileriyle beraber er geç toplumlarını helak ederler...

Sonra biri de çıkıp, Allah dediydi derse, o halkı Allah telef etmiş olmaz... Keza Allah verendir zorla alan değildir...

Olacakların sonucundan Allah çekinmez evet, çünkü kötülüğü ben vermedim siz çağırdınız diyor, bir de utanmadan çekinmesini mi bekleyeceksiniz, elbette bu sonuçlardan utanmaz da sakınmaz da....

Şimdi sen sandın ki üç beş adam birleşti bir deve kesti diye Allah o toplumu bir şekilde helak etti... Helak olan sensin de haberin yok...

Deveymişmiş... Bana böyle ilkokul soruları sorma...

Link to post
Sitelerde Paylaş
gönderildi (düzenlendi)

Deve sırtında hörgücü olan bir hayvandır, Arap yarımadasında yük hayvanı ve besin maddesi olarak kullanılır.

Sen ise bu ayetteki deveyi de hörgüçlü deve sanarsın...

Yahu neden bildiğimiz deveyi kabul etmeyip mecazi deveyi kabul ediyorsunuz? Ayette geçen bildiğimiz devedir. Deve.

HATTA ALLAHU TEALA DEVENİN CİNSİYETİNİ BİLE BİZE BİLDİRMİŞ:

77- Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.

dişi deveyi dişi deveyi dişi deveyi dişi deveyi

AFRODİT VE BERGUZAR İNSANLARI KANDIRMAYI BIRAKIN.

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

67- (Hızır) dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin.

68- "İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?"

69- Musa: "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim" dedi.

70- (Hızır) dedi ki: "O halde bana tabi olacaksın; ben sana sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!"

71- Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa, ona şöyle dedi: "Geminin içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın."

72- (Hızır:) "Sen benimle asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

73- Musa dedi ki: "Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma."

74- Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın" dedi.

75- Hızır dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin demedim mi sana?"

Link to post
Sitelerde Paylaş

HAKKA: 4- Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.

6- Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.

7- Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

8- Bak şimdi görebilir misin

Link to post
Sitelerde Paylaş

yani.

kuranı yazan eleman. aynen daha önce gördüğü kubbeli bir bina zannetmiş evreni.

En uzaktaki mavilik kubbe.

Yıldızlar ve güneş hani kubbeye asılı duran kubbe ile yer arasındaki lambalar gibi düşünmüş.

Güneşde ve ay da kubbe ile yer arasındaki yerin bir ucundan doğup bir ucundan batan döner lamba türü şeylerdir.

Madem gök yerin üzerine yapılmış kubbe direkler nerde çünkü elemanın gördüğü tüm kubbelerde direk var.

Hıı bu kubbeyi direksiz allah tutuyor yere düşmesin diye.

Direk olmasa kubbeli bir binada ne olur.

Kubbe havada durabilirmi.

Direkleri çekersende kubbe yere düşer.

Kubbeli binalarda kubbede lamba türü şeyler asılıdır.

Yıldızlar ve güneşde o işte.

Kubbeli bir bina nasıl yapılır?

Önce yeri düzenlersin sonrada başlarsın kubbeyi yapıp yükseltmeye.

Allahda bu evreni aynen böyle yapıyor.

Önce yeri şöyle güzelcene bir yayıyor düzenliyor.

Maşallah.İşinide biliyor .

SONRADA üstüne bir kaç günde kubbesini yapıp yükseltiyor.

Hemde elinde hiçbir örnek olmadan.

Kuranda hep yer ve gök tabiri geçer.

kubbe nedirki sanki çok büyük birşeymidirki.

yer ile denk birşeydir.

Tabiki binalarda.

yer ile gök bitişikti; yani tektiler. sonra bunlar birbirinden ayrıldı ve evrilmeye devam ettiler. gök duhan (gaz, buhar gibi bir şey) halindeyken yer yaratıldı ve insan için donatıldı. bu arada tanrı duhan halinde olan göğe yöneldi ve onu da tamamladı.

senin bina tasvirinle kurandaki arasında öenmli bir fark var. sen sanki önce yer tamamen bittikten sonra sıfır durumda yani yok olan bir gökü inşa ettiğinden söz etmişsin. oysa kuranda durum böyle değildir. ikisi birlikte var edilmektedir. bunun bilimsel açıklamalarla çelişen bir tarafı yoktur.

yıldızları bina içindeki lambalar gibi tasvir etmenin ne sakıncası var. sana kardeşim, istediği gibi tasvir eder. buyur sen de bir tasvir yap görelim.

kurandaki evren tasviri, her çağdaki insana hitap edecek niteliktedir. bunu derken her insan gönlünde yatan aslanı kuranda bulur demiyoruz.

sana yardım edeyim biraz: mesela yıldızları sizin yön bulmanız için yarattık der. bu da yıldızların çıplak gerçekliğini açıklamaz. yani yıldızların varlığının başka gerekçe ve süreçleri de vardır belki ama sonuçta yıldızlar tarih boyunca iki işimize yaramış.

bir, göğü süslemek; iki, yön bulmak.

evrenle ilgili açık bilgi yanlışları olmalı ki kuranın çelişik olduğunu ortaya koyalım. mesela bir binadaki lamba, evin kendisinden küçüktür. baktığımızda güneşin de dünyadan küçük olduğunu görüyoruz. oyas biliyoruz ki güneş dünyadan 1 300 000 kat daha büyük.

şu iyi bir test olurdu kuranın nasıl bir kitap (ne mal ;)) olduğunu ortaya çıkarmak için.

açıkça yazsaydı güneş dünyadan küçüktür, diye. bu inkar etmemiz için tam bir fırsat olurdu. yada tam tersine, güneşin aslında dünyadan çoook büüyk bir cisim olduğu bildirilse bu da yine önümüzü aydınlatırdı.

ama malesef yok böyle bir şey: belli ki kuran insanları bu açıdan yakalamak istemiyor. tüm bunlar, kuranın hakkaten insanı test eden bir kitap olduğunu gösteriyor. terazideki kefelerin hiçbirini açıkça indirip kaldırmıyor; bilakis insanı hep huzursuz eden, kamçılayan bir tarafı var. yani kuranın amacının insanı bilgilendirmek değil, onun tanrı ile arasında ilişkiyi test etmek için var olduğunu anlıyoruz.

insan boğuşa boğuşa, bir zamanlar çok sahiplendiği bu inanç dünyasının bir süre sonra azgın bir düşmanı olabiliyor. çünkü kuran hep kişinin nefsini huzursuz ediyor aslında.

çok yönlü bir hitap ile muhatabız...

bu da benim kuranı taktir etmeme neden oluyor. böyle bir kitap insan yazması olamaz.

insan yazması bir kitap hemen sırıtır.

işi ya dalgaya yohut ki deliliğe vurur.

KURAN BİR DALGA GEÇME YADA DELİLİK DEĞİLDİR.

O CİDDİ BİR HİTAPTIR.

-------------------------------------------------------------

mesela zırt bırt tartışılan bir konu: muhammedin karıları...

ilk etapta, sanki istediği kadını alıp harcayan bir siyasi despot belirebilir karşımızda. ama içine baktığımızda daha evine gelenlere "hadi artık gidin, benim işim var" bile diyemeyecek kadar da utangaç bir adam vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

AFRODİT: Deve sırtında hörgücü olan bir hayvandır, Arap yarımadasında yük hayvanı ve besin maddesi olarak kullanılır.

Sen ise bu ayetteki deveyi de hörgüçlü deve sanarsın...

Yahu neden bildiğimiz deveyi kabul etmeyip mecazi deveyi kabul ediyorsunuz? Ayette geçen bildiğimiz devedir. Deve.

HATTA ALLAHU TEALA DEVENİN CİNSİYETİNİ BİLE BİZE BİLDİRMİŞ:

77- Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.

dişi deveyi dişi deveyi dişi deveyi dişi deveyi

AFRODİT VE BERGUZAR İNSANLARI KANDIRMAYI BIRAKIN.

Link to post
Sitelerde Paylaş

64- "Ey kavmim! İşte şu, Allah'ın dişi devesi, size bir mucizedir. Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar."

65- Derken, o deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir."

66- Ne zaman ki, azap emrimiz geldi, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, üstelik o günün perişanlığından da kurtardık. Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür.

67- O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar.

Allah'ın dişi devesi,

Allah'ın dişi devesi,

Allah'ın dişi devesi,

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...