Jump to content

Evren nasıl ortaya çıktı?


Recommended Posts

Evrende yokluk diye bir şey yok. Var olan yok olmaz. Sadece dönüşür. RAdyoaktif bozunmaya uğrayanlar da bir zaman gelip birleşirler.

Şöyle bir link var mesela. Buna ne diyeceksin? http://tr.wikipedia.org/wiki/Sonsuz_maymun_teoremi

hayir, güneş sistemi kapali bir sistemdir ve canlilik bu kapali sistem entropisi maksimum hale gelince bitecektir.

ayrica sonsuz tekrar diye bir şey yok, isterse trilyon yil geçsin eğer bizi tekrar meydana getirecek tüm olaylari (dünyadaki ilk hücrenin olusmasindan baba ve annemizin üreme hücrelerinin birleşmesine kadar) tekrarlamasi için gerekli mekanizmalar olmayacaktir.

salt hayal, çizgi film seyreden çocuk zekasinda yaziyorsunuz.

yine yaziyorum

YUMURTA CAN AKIL

kendinize gelin.

tarihinde gavur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

hayir, güneş sistemi kapali bir sistemdir ve canlilik bu kapali sistem entropisi maksimum hale gelince bitecektir.

ayrica sonsuz tekrar diye bir şey yok, isterse trilyon yil geçsin eğer bizi tekrar meydana getirecek tüm olaylari (dünyadaki ilk hücrenin olusmasindan baba ve annemizin üreme hücrelerinin birleşmesine kadar) tekrarlamasi için gerekli mekanizmalar olmayacaktir.

salt hayal, çizgi film seyreden çocuk zekasinda yaziyorsunuz.

yine yaziyorum

YUMURTA CAN AKIL

kendinize gelin.

Güneş sisteminin yok olması değil dediğim. Tabi ki o da yok olacak.

Sonsuz tekrarı kabul etmiyorsan buna ihtimal vermemen gayet normal. Senin kaderinin aynısını oluştursun demiyorum zaten. Canlılığın oluşma koşulları var. 150 C de yaşayan bakterilerden tut da -40'larda yaşayabilen canlılar var. Yaşam koşulları çok da sert değil. Duvarların kenarlarında bile yosunlar çıkabiliyor.

Hem çok rahat çıkması da sorun değil. Sonsuz ihtimali düşünürsen insan gibi gelişmiş bir organizma çıkması zorunlu hale geliyor. Hatta mümkün olan her şey sonsuz döngü içerisinde zorunlu hale geliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güneş sisteminin yok olması değil dediğim. Tabi ki o da yok olacak.

Sonsuz tekrarı kabul etmiyorsan buna ihtimal vermemen gayet normal. Senin kaderinin aynısını oluştursun demiyorum zaten. Canlılığın oluşma koşulları var. 150 C de yaşayan bakterilerden tut da -40'larda yaşayabilen canlılar var. Yaşam koşulları çok da sert değil. Duvarların kenarlarında bile yosunlar çıkabiliyor.

Hem çok rahat çıkması da sorun değil. Sonsuz ihtimali düşünürsen insan gibi gelişmiş bir organizma çıkması zorunlu hale geliyor. Hatta mümkün olan her şey sonsuz döngü içerisinde zorunlu hale geliyor...

güneş sistemi bittiğinde olusan kütleçekimi elektronlari ve protonlari bile ezip yok edecek, salt nötrondan meydana gelen aşiri kütleçekimsel yapiyi olusturacaktir.

yani birak canliliği atom diye bir şey kalmayacak.

nötron yildizlarini, beyaz cüceleri bir oku bakalim.

üstelik dünya sonsuz kalsa bile biz yine olusmayiz dediğim gibi sonsuz tekrar diye bir şey yoktur. bu tekrarin olusmasi için olaylarin aynen ittirilmesi gerekir, bu da olmayacaktir zaten.

tarihinde gavur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayıklıyorsunuz bence!

Sonsuz zaman dilimi var. Ve siz öldüğünüzde bir daha buraya gelebilmek için bir an beklemiş olacaksınız.

Bizler şu anda varız. Ama bir anda var olmuş gibi hissediyoruz. Kim bilir kaç kez sıralandı atomlarımız.

Ve biz nasıl oluştuysak yine tekrar bir araya gelebiliriz.

Geldiğimizde bir an mış gibi gelecek bize! :))

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu anda ne demeye çalıştığımı anlamıyorsunuz!

Evrenin kendisi bile sonsuz zaman diliminde,

Ezelde ve Ebedde ortaya çıkabildi.

Ben bir sürü denenmiş evrenden bahsediyorum.

Bizim evrenimizde, aslında atomun içindeki bir proton gibi olabilir.

Makro olarak evreni düşünürseniz, olağan olan imkansızı gösterir ama MAKRO diye bir şey yok.

Burada her şey mümkün. Olamaz diye bir şey yok.

Biz buradaysak bir daha gelebiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evren MAKRO değil.

Bizim aradığımız MİKRO evren ile geriden baktığımız MAKRO evren arasında büyüklük açısından pek bir fark olmayabilir.

Biz aslında göreceli olarak bakıyoruz her şeye. Çok dar kalıplar içersinde Fizik Kuralları var.

Ama aslında Kural diye bir şey yok.

Einstain bunu "Yer Çekimi de Göreceli bir oluşum olabilir, aslında bir kuvvet olmayabilir derken anlatmaya çalışıyordu"

Evren'de olasılığı imkansız olan şey, mikroya doğru artıyor.

Makro düzeyde ise olasılık imkansızdan imkanlıya doğru gidiyor. Ve Çookkk yukarılarda imkansızlık ortadan kalkıyor.

Bizim Evrenimiz oradan geliyor. Bizim olasılığımız o bu şekilde gerçeğe dönüştü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olabilir ama olmaz.

Arada fark var inevitablen.

Bu evren için bakıyorsan olaya mümkün değil. Daha geniş bakarsak mümkün. Dine ekmek çıkacağını sanmıyorum :)

Sonsuzluk içerisinde var olamayacak şeyler mümkün müdür?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olabilir ama olmaz.

Arada fark var inevitablen.

Bu evren için bakıyorsan olaya mümkün değil. Daha geniş bakarsak mümkün. Dine ekmek çıkacağını sanmıyorum :)

Sonsuzluk içerisinde var olamayacak şeyler mümkün müdür?

Mantık şu, Stewan Hawking hayal evrenlerinden bahsetmişti. Evrenin nasıl olası olabileceğini düşündüm.

Sahildeki kumlara bakın. Aslında gerçek orda. Arkamıza baktığımızda sadece göreceli olarak büyük bir evren ve gezegenleri var. Ama başka biri de bize sahildeki kumlara baktığı gibi bakıyor olabilir.

Bu kapalı evren içinde imkansız olan var. Atomik boyutlara indikçe garipleşiyor işler. Aslında biz de evrene göre atomiğiz.

Belki de bizim evrenimiz de başka evrenlerin ya da başka bir sistemin içinde atomiktir.

Buradan evrenin olası olması argümanı bize "neden sonsuz zaman dilimlerinde imkansızlık diye bir şey olabilsin" soruna getiriyor.

Zaman sonsuz, sonsuz zamanın içinde ne imkansız olabilir ki?

Biliçlerimizin kapandığını düşünelim, çoookkkkkkkkkk sonsuzzzz zaman ilerde bir gün yine aynı bizler düşünmeye başlarsak, bu bize "aaa acaba yeniden mi yaratıldık" dedirtecektir. Çünkü o zaman bizim için bir an gibi geçti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olay şudur:

Her şeyin imkanlı olduğu bir evrende yaşıyoruz.

Onun için etrafımızda gördüğümüz şeyler çok mucizevi.

Aslında bence bu evren de potansiyel olarak her şey mümkün.

Bazı yerlerde bazı yogacıların bağdaş kurarak yerden 1 metre havaya kalktığını söylüyorlar.

Ya da rüyalarımız.

Rüyalarımız çok önemli.

Bazıları rüyalarında olan şeylerin başlarına geldiğini anlatıyor.

Aslında Evrende Canlının ortaya çıkması "Karma karışık olabiliteler içinden sıyrılmış bir sonuç" Çünkü müdehale edilmeden Canlı ortaya çıkabiliyorsa. Müdehale edildiği taktirde neler olabilir bir düşünün....

Korkmayan daha "Bir müdehale eden olmalı" demedim. Bakın her şey olası şekilde yürüyor.

;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki inevitablen

Mantıken olması imkansız şeyler olabilir mi?

Mesela sonsuz zaman içerisinde daire şeklinde bir kare ortaya çıkabilir mi?

Yoksa mantık sonsuzluğu döver mi?

Kare ve Daireyi insan buldu. Evren ise Maddenin eseri. Ve diğerine göre gerçek. Evren ortaya çıkmış ise neler neler çıkar. Doğru değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

arşivden alıntıdır:

Çoğu kişinin dini inancının kökeninde herhangi bir bilimsel ya da mantıksal akıl yürütme yatmaz. İnsanlar genel olarak çevrelerindekiler inandığı için inanırlar.

Fakat bu inancın yine de bilimsel görünümlü bazı gerekçelere bağlanması icap eder, aksi takdirde her insanda varolan ve bazılarında daha güçlü bazılarında daha belirsiz olan bilimsel ve şüpheci yön tatmin edilmemiş olur.

Bu yüzden çoğu kişi Tanrı inancı için çeşitli gerekçeler ortaya koyar. Daha önce de çok değindiğimiz gibi bu gerekçeler her zaman çürüktür fakat yine de özellikle iki tanesi düşündürücüdür ve bunlar insanları Tanrı'nın varolduğunu düşünmeye iten temel sebepler arasındadır.

Bunların biri evrenin kökeni sorunu, bir diğeri ise tasarım argümanıdır.

Tasarım argümanı bir illüzyonun ürünüdür. Genellikle yaşamın varolması ve dünyada gözlenen kompleksliğin başka türlü açıklanmasında güçlük çekilmesi yüzünden insanlara ikna edici gelen bir gerekçedir. Fakat elbette ki çürüktür, çünkü en temelinde 'argument from ignorance' (cehaletten argüman) denen düşünce hatasından kaynaklanır. Bir şeyin nasıl olduğu anlaşılmıyorsa, ya da o kişi anlayamıyorsa, o şeyin olamayacağı fikrine ulaşmaktan kaynaklanan bir düşünce yanlışıdır bu. İnsanların önce anlayamayıp, sonra yeterince inceleme sonucu çözdüğü sayısız olay vardır bilim tarihinde. Hatta bilimin tüm tarihi bundan ibarettir denebilir. Bu yüzden birşey şu anda anlaşılmıyorsa ya da sözkonusu kişi anlayamıyorsa, bu o şeyin bir açıklaması yoktur anlamına gelmez.

Ayrıca, evren ile ilgili daha yakından ve daha dikkatli gözlemler, daha çok herşeyin rastgele olduğu ve altında bilinçli bir tasarım olmadığı fikrine ulaştırır insanı. Çünkü bizim şu anki bilincimizle bile çok daha iyisini geliştirebileceğimiz pek çok çarpıklık mevcuttur doğada. Bu yüzden aslında doğada bir bilinçli tasarım sonucu değil, tam tersi kör işleyen süreçler sonucu oluştuğu izlenimi veren çok daha fazla oluşum mevcuttur. Ve bilinçli tasarım sonucu oluştuğu düşünülen şeylerin tümünü bilinçli olmayan süreçlerle de açıklamanın mümkün olduğunu bilim bulmuştur.

Bu yüzden aslında evrenin tasarlandığını düşünmek için bir sebep yoktur. Hatta evrene bakıldığında, tasarlanmadığını düşünmek gözlemlerle daha uyumlu, daha mantıklı bir açıklamadır.

Ayrıca, tasarım argümanı zaten çok temel birbaşka problemden muzdariptir, o da tasarlayıcının kökeni konusudur.

Eğer evren, tasarlandığını düşünmemizi gerektirecek kadar kompleks, düzenli ve amaç dolu ise, o zaman onu tasarladığı söylenen faktörün daha da kompleks, düzenli ve amaç dolu olması gerekir ve dolayısıyla, aynı düşünce çizgisi gereği, o tasarımcının da tasarlanmış olduğunu düşünmek gerekir. Evrene tasarlanmıştır deyip, evrenin tasarımcısına tasarlanmamıştır demek, çok açık bir tutarsızlıktır. Eğer evrenin tasarımcısı dedikleri faktörün tasarlanmadığını hayal edebilmek mümkünse, aynı mantık gereği evrenin de tasarlanmamış olabileceğini düşünmeleri gerekir. Yok eğer evren ille de tasarlanmış olmak durumunda ise, o zaman böyle bir evreni tasarlayan şeyin neden tasarlanmamış olduğu açıklanmalıdır. Görüldüğü gibi, ortada çok açık bir tutarsızlık ve düşünce yanlışı vardır ve dolayısıyla tasarım argümanı insanı hiçbir yere götürmez.

Evrenin kökeni ise insanların Tanrı inancı konusunda dayandıkları bir diğer önemli gerekçedir. Evren ortaya çıktığına göre, birşeyler varolduğuna göre, bunlara sebep olan bir faktör de varolmalıdır derler ve bunu kendi dinlerinin Tanrı'sı ile özdeşleştirirler.

Burada da iki aşamalı bir problem vardır. Birincisi, evrenini açıklamak için bir sebebe gereksinim duyulması, ikincisi ise bu sebebin kendi inandıkları dinin Tanrı'sı ile özdeşleştirilmesi.

Bunlardan özellikle ikincisine dikkat çekmek istiyorum. Farzedin ki evrenin bir sebebi olması gerektiği sonucuna ulaştınız. Buradan zorunlu olarak bu sebebin zeki ve bilinçli olması gerektiği fikri bile çıkmazken, bir de üstüne üstlük bu sebebin semavi dinlerin Tanrı'sı olduğunu söylemek, tevrat, incil ve kuranda bahsedilen Tanrı olduğunu iddia etmek ve dolayısıyla bu fikri içinde yaşanan toplumun gelenekleri ve efsaneleri ile bağdaştırmak işin bir diğer çok açık tutarsızlığıdır. Sonuçta dünyada binlerce din vardır (çoğu kişli bildiği dinlerin sayısını saymaya kalksa 20-30 tane bile sayamaz) ve bunlar arasında ezici çoğunluğunun üç büyük dinin dünya görüşü ile alakası yoktur. Pek çoğunda çeşitli doğaüstü güçler ve faktörler tanımlı olmasına rağmen, bunların önemli bölümünün semavi dinlerin Tanrı'sını andırır bir tarafı yoktur ve hatta hiç Tanrı'sız dinler de mevcuttur. Dolayısıyla, bu kadar büyük fikir çeşitliliğine rağmen insanların içinde yetiştikleri toplumun metafizik inançlarına sarılmalarının ne derece büyük bir şartlanma olduğu bu satırları okuyanlar için çok açık olmalıdır.

Fakat tüm bunlar bir yana, evrenin kökeni ve varsa sebebi konusu ciddi bir felsefi problem olduğundan, bu problemle yüzleşmek gerekmektedir. Aksi takdirde, insanların bu sorunun cevabı olarak kendi dinlerinin metafizik açıklamalarına sarılmalarının önüne geçmek mümkün olmaz.

Her şeyden önce, yani Tanrı fikri olmadan evrenin nasıl açıklanabileceğine değinmeden önce, Tanrı'nın neden geçerli bir açıklama olmadığına değinmemiz gerekir.

Tanrı geçerli bir açıklama değildir, çünkü aslında problemi çözmez. Bilinmeyen birşeyin sebebine Tanrı demek, problemi çözmek değil, sadece üstünü örtmektir. İnançlılar bilimin iyi açıklayamadığını düşündükleri birşeyler buldukları zaman çok sevinirler, sanki bu kendi inançlarını doğruluyormuş gibi. Örneğin 'bilim daha insanların neden her gün bilmemkaç saat uyuduğunu bile açıklayamıyor' gibi bir ifade okuduğumu hatırlıyorum geçenlerde forumda. Buna benzer çok şey de söylenebilir zaten. Bu sadece bir örnek. Fakat bu tür şeyler söyleyenlerin gözardı ettiği gerçek, bilim birşeyi açıklıyor olsun ya da olmasın, kendi açıklamalarının açıklama olup olmadığıdır. Bir şey için 'Tanrı yaptı' demek ne derece tatminkar bir açıklamadır? Ya da zaten açıklama mıdır? 'Ol dedi, oldu' ifadesi olsa olsa 'bilmiyorum' ifadesinin gizlenmiş şeklidir. İnançlılar nasıl bunun bir açıklama olduğunu düşünebiliyorlar ve bilim karşısında bunun bir zafer olduğunu iddia edebiliyorlar, anlaşılır gibi değil. Bu durum inançlıların ne derece büyük bir şartlanma içinde olduklarının birbaşka göstergesidir.

Ayrıca, Tanrı yaptı demenin bir açıklama olmaması bir yana, durum aslında bundan daha da vahimdir. Çünkü aslında Tanrı ismini verdikleri kavramın ne olduğu belli değildir. Tanrı derken ne kastettiklerini inançlıların kendileri bile bilmez. Tanrı ile ilgili tek söyleyebildikleri her şeye kadir, her şeyi bilen ve ezelden beri varolan bir gücün her şeyi yarattığıdır. Ama bu Tanrı dedikleri şeyin ne olduğu, neden ezelden beri varolduğu, neye benzediği, nasıl olup da ol demesiyle her şeyi yarattığı meçhuldur. Bu soruların tümünün cevabı 'bizim buna aklımız ermez'dir. İyi de, bu cevabı bilinmeyen soruları, içi boş ve ne olduğu meçhul bir kavramın içine hapsetmek ve görmemezlikten gelmek değil midir? Tanrı nedir ki bilinmeyen soruların cevabı olsun? Daha Tanrı'dan ne kastettikleri belli değildir, hatta Tanrı'yı doğru dürüst tanımlayamazlar, ama sorulara cevap olduğunu iddia ederler. Cevabı aranan konu ile, 'bilmiyorum' cevabının arasına 'Tanrı' diye tampon bir kavram eklerler, sanki bunu ekleyerek cevabı bilmediklerini gizleyebileceklermiş gibi. Halbuki buradaki bu 'Tanrı' sözü, içi boş bir kavramdır. Toplamadaki sıfır gibi bir etkisiz elemandır. Bu kavramı geçip, doğrudan 'bilmiyorum'a ulaşmak daha tutarlıdır. Çünkü zaten Tanrı derken yapılan odur. 'Evrenin sebebi nedir?'in cevabı 'Tanrı' ise ve 'Tanrı nedir?'in cevabı 'bilmiyorum' ise, demek ki aslında 'Evrenin sebebi nedir?'in cevabı 'bilmiyorum'dur. Burada araya Tanrı diye içi boş bir kavram sokmak bir cevap değildir.

Tanrı'yı tanımlamaya kalktığınızda ortaya çıkan sayısız mantıksal problem ve paradoks da işin başka bir yönü. Yani bu Tanrı kavramı aslında insan aklına, zihnine sığan bir kavram da değil. Yani tanımlı bir kavram değil, ne olduğu meçhul aslında. Akla uygun olmak bir yana, tam tersi akıl dışı, absürd bir kavram. Tabi bizim akıl dışı dediğimize onlar 'akıl ve mantık üstü' diyerek daha gizemli bir hava katarlar. Ama birşeye 'akıl ve mantık üstü' demenin aslında 'akıl dışı ve absürd' demekten farkı yoktur. Sadece kelimeleri farklı seçerek, bahsettikleri kavramın ne kadar saçma ve akıl dışı olduğunun üstünü örtmeye çalışırlar.

Yani tüm bunlarla anlatmaya çalıştığım, Tanrı fikrinin bu problemlere veya herhangi bir bilinmeyene cevap olamayacağıdır.

Peki Tanrı bir cevap değilse, o zaman Tanrı'sız bir şekilde evren nasıl anlaşılabilir? Tanrı gibi bir fikir olmadan, evrenin sebebi, kökeni gibi sorunlar nasıl çözülebilir?

Bu soruların önemli bölümünün cevabı bilimde gizlidir.

Bilim şu anda yıldızların oluşumunu, yıldızların içinde hidrojen ve helyumdan daha ağır elementlerin nasıl oluştuğunu, bunların süpernova patlamalarıyla nasıl evrene yayılıp sonra gezegenler olarak bir araya geldiğini, yani gezegenleri ve onları oluşturan maddelerin kökenini, bu gezegenlerde olan bitenlerin açıklamasını, canlılığın nasıl bu ortamda kendini kopyalayabilen basit moleküllerden başlayarak evrimleşip kompleksleştiğini ve günümüze kadar nasıl gelindiğini kabataslak da olsa açıklayabilmektedir.

Yani işin bu kısımlarında zaten Tanrı veya herhangi bir fazlalık faktöre ihtiyaç yoktur. Sadece bilinen doğa kanunları her şeyi açıklamaya yeterlidir.

Geriye sadece evreni ve evreni oluşturan maddenin kökenini açıklamak kalmaktadır.

Kozmolojide de bu konuyla ilgili pek çok açıklama mevcuttur. Tanrısız evren açıklamalarından bazı olası fikirlere de burada kısaca değinelim (bunlardan ilk ikisi artık popüler olmayan teorilerdir, fakat bunları da listeye aldım):

1. Steady State modeli

Eskiden geliştirilmiş ve evrende sürekli yeni maddenin ortaya çıkmakta olduğunu savlayan bir düşünce idi fakat bu teori artık popülerliğini yitirmiş ve yerini gözlemlerle daha iyi uyuşan big bang teorisine bırakmıştır.

2. Osilasyon yapan evren modeli

Bu da artık popüler olmayan bir modeldir. Bu modelde evren sürekli big bang ile başlayıp, big crunch denen kendi üzerine çökmelerle yok olur. Kendi üzerine çökme, yeni bir big bang yaratır ve bu döngü böyle devam eder.

Evrendeki madde miktarı ve evrenin genişleme hızındaki değişimlerle ilgili gözlemler, bu teorinin de terkedilmesine sebep olmuştur.

3. Stephen Hawking'in kuantum kozmolojisi

Bu fikre göre uzay zaman bir kürenin yüzeyi gibi sonlu fakat sınırsızdır. Geçmiş sonludur fakat sınırsızdır, yani bir başlangıç noktası yoktur. (Uzay zamanın eğriliği yüzünden).

4. Kaotik şişme modeli

Bu modele göre, Big Bang'den 10 üzeri -35 saniye kadar sonra evren süper hızlı bir şişme dönemine girmiştir. Şişme ise başka şişmeye yol açar, dolayısıyla birden fazla evren oluşmuştur. Her evren bölgesi şiştikçe başka evrenler oluşturur, dolayısıyla yeni evrenler de kendi bebek evrenlerini oluşturur, vs. Bu modelde evrenler kaotik bir biçimde birbirlerine sebep olmaktadırlar.

5. Boşluktaki kuantum dalgalanmaları

Bilindiği gibi vakumda sürekli kuantum dalgalanmaları oluşur. Parçacıklar sürekli kendiliğinden oluşur ve yok olur.

Bu modele göre bizim evrenimiz çok daha büyük bir üst evrenin içinde meydana gelen bir kuantum dalgalanmasının ürünü. Yani bu evren üst bir evrenin çok küçük bir parçası, o evdendeki kuantum vakumunda meydana gelen ve boşluk enerjisinin geçici olarak maddeye dönüşmesinin ürünü bir ortam. Bu modele göre, bu boşlukta bizimkinden başka pek çok kuantum dalgalanmaları, yani pek çok başka evrenler de bulunmaktadır.

6. Vakum enerjisinin kararsızlığı

Bu düşünceye göre, vakum durumu enerjinin kararsız bir şekilde hapsolduğu bir durumdur ve simetri kırılmaları yoluyla daha kararlı olan varlık durumuna dönüşmeye meyilli olması sebebiyle, bu simetrinin kırılarak evrenin oluşması zaten vakum durumunda bir an meselesidir. Dolayısıyla, bu mantığa göre boşluğun süpersimetrik bir yapıda olması sebebiyle bu simetrinin bozularak daha kararlı olan kompleks durumların oluşumuna yol açması neredeyse bir zorunluluktur. Bu mantıkta big bang'in birden fazla olması gerekmez, sadece bir kez varolmuş da olabilir.

7. Sicim teorisi (string theory) ve 'big splat'

Sicim teorisi günümüzde teorik fizikteki en popüler teorilerden biridir ve birleşik fizik teorisi için mevcut en popüler adaydır.

Bu teoriden çıkan bir açıklamaya göre, bizim evrenimiz 11 boyutlu bir üst uzayın 3 boyutlu bir alt parçasıdır. (Zamanla birlikte 4 boyut). Bu daha az boyutlu alt parçalara bu teoride 'brane' denir. Yani bizim evrenimiz bir 'brane'dir ve big bang dediğimiz olay ise aslında bizim 'brane'imizin üst boyutlarda yüzen başka bir 'brane' ile çarpışmasından başka birşey değildir. Bu çarpışma hesaplara göre big bang'in gerektirdiği düzeyde enerjiyi ortaya çıkarabilmektedir ve bu çarpışmalar üst boyutlu bu evrende sayısız defalar gerçekleşebilir. Dolayısıyla, bu modelde de başka evrenler fikri vardır.

8. Kuantum loop gravity teorisi ve 'big bounce'

Bu teori aynen maddenin ayrık birimler olarak incelenmesi gibi (atomlar ve atomaltı parçacıklar), uzayın ve zamanın da ayrık parçalardan oluştuğunu savlayan ve 'en küçük mesafe' ve 'en küçük zaman birimi' gibi birimlerin tanımlanabileceğini savunan 'kuantum loop gravity' teorisi ve bu teoriden çıkan evren modelidir. Bu teoriye göre, uzay-zaman ayrık incelendiğinde, en kısa mesafelerde çekim kuvveti çekici değil, itici hale gelmektedir. Dolayısıyla, bunun big bang'i açıklayabileceği düşünülmektedir.

Evrendeki tüm maddenin bir arada bulunduğu tekillik durumlarında, yakınlık sebebiyle bu maddeler birbirlerini itecekler ve big bang'e sebep olarak yeni bir evren olarak dağılacaklardır. Bu teori big bang'den ziyade bir big bounce'tan (büyük sıçrama) bahseder, çünkü bu işlem geçmişte çok defa tekrarlanmış olmalıdır bu düşünceye göre.

9. Nedensiz evren

Kuantum fiziğinde boşlukta kuantum dalgalanmalarının olduğu bilinmektedir. Yani kuantum dünyasında sebepsiz şeyler de olmaktadır. Belki de nedensellik dediğimiz ve düşünce biçimimizi şekillendiren ve bu yüzden de bizi kıskıvrak bağlayan, hayal gücümüzü sınırlayarak bizi her şeyi zamandaki sebep sonuç sırası ile incelemek zorunda bırakan bakış açımızı değiştirmeliyiz. Yani belki de evrenin ortaya çıkışı için bir sebebe gereksinim yoktur. Bu da bir olasılık.

10. Zamansız evren

Bu da yukarıdakine benzer bir bakış açısıdır.

Ünlü fizikçi Barbour, zamansız bir fizik geliştirmiştir. Bu bakış açısında, denklemlerde zaman diye bir parametre yoktur. Zaman Barbour'a göre bir illüzyondur. Bu bakış açısı da, bildiğimiz zamana bağlı nedensellik fikrini değiştirdiğinden, problemin çehresini değiştirmektedir. Yani yukarıdaki nedensiz evren mantığına benzer bir şekilde, evrene neden arama gereksinimimizi ortadan kaldırmaktadır bu bakış açısı.

11. Multiverse kuramı

Bu teoriye göre tek bir evrende değil, pek çok evrenden oluşan bir multiverse'de yaşamaktayız. Bizim evrenimiz mümkün tek evren olmadığı gibi, sonsuz sayıda mevcut evrenden sadece biridir. Bu teoride tanımlı multiverse'lerin çeşitli dereceleri vardır. Kuantum teorisinden çıkan kuantum evrenleri olası multiverse'lerden birini oluşturur. Bildiğimiz evrendeki gözlem bölgemizin (ki buna hubble hacmi denir) dışındaki bölüm ile ilgili olarak başka bir multiverse tanımı yapılır. (Birinci derece multiverse). Ki birinci derece multiverse'de bu mantığa göre doğa kanunları aynı fakat evrenlerin başlangıç koşulları farklıdır. Sayısız derece birinci derece multiverse'lerin ikinci derece multiverse'ü oluşturduğu düşünülür. İkinci derece multiverse'de, alt multiverse'lerin her biri farklı evrensel sabitlere sahip olabiliyor. (Yani sadece ilk koşullar değil, doğa yasaları da değişebiliyor). Üçüncü derece multiverse, yukarıda bahsettiğimiz, kuantum teorisinin alternatif evrenlerine ait bir sınıflandırma. Burada da aynen ikinci derece multiverse gibi hem değişik ilk koşullar, hem de değişik fiziksel sabitler mümkün. Bir de bunların üstüne, başka matematiksel yapıların mümkün olduğu dördüncü derece multiverse de tanımlanmış. Dolayısıyla, bu tanımla ortada bir kısıtlama kalmıyor ve tüm olasılıklar kapsanmış oluyor. Bu modelde her olasılık kapsandığından Tanrı veya herhangi bir başka kısıtlayıcı faktöre ihtiyaç kalmıyor.

Aslında buradaki ikinci derece multiverse fikri yukarıda bahsettiğimiz kaotik şişme modelinden yola çıkarak geliştirilmiş bir fikir. Yani bu listedeki fikirlerin bir kısmı birbiriyle bağlantılı. (Örneğin sicim teorisinde de başka evrenler fikri var).

Fakat sonuçta az çok birbirine benzer ya da farklı olarak çeşitli açıklama getiren bu modellerin ortak özelliği, hiçbirinin Tanrı veya benzeri bir faktör gerektirmemesi.

Yani Tanrı'sız evren modelleri mümkündür, ki zaten kozmolojide genellikle bu tür fikirler ortaya çıkmaktadır.

Bir de big bang'in veya evrenin sebebinin zeki bir faktör kabul edileleceği fikirleri düşünürseniz (ki bu tür fikirler arasında da eğer inceleme yapar veya kendi hayal gücünüzü çalıştırırsanız, üç büyük dinin Tanrı fikri ile alakasız pek çok akıllı tasarımcı fikirleri geliştirebildiğinizi görürsünüz), ortaya pek çok fikrin çıkacağını görürsünüz. Bunların en ilginçlerinden biri, evreni oluşturan sebebin, evrende şu anda ortaya çıkmış zekanın çok uzak bir gelecekte, teknolojik olarak çok üst bir düzeye ulaştıktan sonra, zamanda geri giderek evrenin başlangıcına sebep olması fikridir. Ya da benzer bir mantıkla, başka bir evrendeki bir uygarlığın kollektif zekasının bir yapay big bang yaratarak evrenimizi oluşturması, vs gibi zeki tasarımcı spekülasyonları düşünülebilir. Yani demek istediğim, herhangi bir zeki tasarımcı fikrinin bile ille de inançlıların görmek istediği türde bir Tanrı ile ilgisi olmak zorunda olmadığıdır.

Fakat zaten zeki tasarımcı spekülasyonları evrendeki rastgelelik ve gereksiz fazlalık gibi gözlemlerle uyuşmadığı için, her şeyin olasılıksal zenginliğin sebep olduğu istatistiksel zorunluluklarla açıklanması daha makbul bir bakış açısıdır ve bu tür yaklaşımlara kozmolojide daha çok rastlanmaktadır.

Çünkü evrene baktığımızda herşeyden sorumlu bir akıllı tasarımcı falan görmüyoruz. Tam tersi sonsuz bir çeşitlilik ve imkanlar zenginliği, bu derece çeşitlilik içinde ise çeşitli koşulların bir araya geldiği alt birimlerin mevcudiyetini neredeyse zorunlu kılan bir istatistiksel imkanlar dünyası görüyoruz. Dolayısıyla, bu gözlemlerin desteklediği, ya da bu gözlemlerden çıkan sonuç, evreni Tanrı'sız ve kendiliğinden süreçlerle açıklamanın daha gerçekçi olmasıdır. Tüm bunların altında bir bilinç olsaydı, gözlemlerin daha farklı olması gerekeceği düşünülmektedir. Bilinç ve zeka, amaca uygun durumlar oluşturur ve gereksiz fazlalıkları ve verimsizlikleri elimine etmeye çalışır. Doğada ve genel olarak evrende ise bu gereksiz fazlalıklara ve verimsizliklere çok rastlamaktayız. Her birimiz, eğer biraz uğraşırsak, doğada gördüğümüz pek çok şeyin, bilinçli olarak tasarlanmış olması durumunda aslında daha farklı tasarlanması gerekeceğini gürürüz. Doğadaki tasarımlar bilinçli değil, daha çok kör bir tasarımın, daha doğrusu bir tasarım eksikliğinin göstergesidir.

Bu yüzden yukarıda bahsettiğim türde ateist modeller ve eğilimler, evrene ait mevcut gözlemlerimizi açıklamada daha başarılıdır. Zaten bu yüzden bu tür yaklaşımlar kozmolojide ve bilimde daha yaygındır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tamam da kenzo..

Şu EVRE diyorum ya YALAN MI?

BU DA MI DİNCİ kafaların bir moloz tasarımı. Aslında böyle bir şey yok mu?

Yuh ya...

Elimdeki argüman EVREN.

Diyorum ki tek bir gerçek var. ODA EVREN.

Bu ortaya çıkmış ise daha bunun gibileri vardır. Ve olacaktır diyorum..

Ama bunun altında bie DİN arıyorsunuz.

YUH ya. Dinciler mi daha gerici siz mi BİLEMİYORUM.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak şimdi sahile git. Kumlara bak. Tek bir kum yok. Di mi?

Okyasnu gören adam tek okyanus o sanıyor. Aslında öyle değil.

EVREN gören adam da aaa bu evren tek galiba diyor..

Ama başkaları var haberi yok. Yenileri gelebilir haberi yok.

Kendini tek sanıyor ama değil..

Kendisi bile tek değil..

Diğer bilinçler de kendinden ama haberi yok.

Yaşadığı evren gördüğü her canlı kendi bilincinden ama anlıyamıyor.

Çünkü onlarla bir bağlantısı yok..

Her şeyin imkanlı olduğu bir evrende yaşıyor. Ama göreceli olarak kendi minimal sınırları içersinde kurallar var sanıyor.

Sonra bakıyor kural mural yok GÖRECE VAR.

Sonra diyor ki her şey insana göredir kural mural yok.

Demekki Evrende her şey olası...

Yeni evrenler gelebilir. Yeni bizeler gelebilir her şey olabilir.

Neden Bilim ile Olasılığa Darbe Vuruyorsunuz.

İlla ölüm yitip gitmek mi istiyorsunuz.

Yİitp gidin o zaman ya...

Bitin gidin. Kaybolun YOK OLUN.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...