Jump to content

Muhammed’in Veda Hutbesi Ne Kadar Gerçek?


Recommended Posts

pante benim düşüncem o bölüm sonradan ilave edilmiş olabilir kölecilerce yani müşriklerce...

Veda hutbesinde ilaveler ya da eksiltmeler varsa eğer; bu artık dikkate alınır bir değer olmaktan çıkmış demektir. Çünkü Kur'an'la özdeşleşmeyen diğer söylemlerin de doğru olup olmadığı bilinemez. Başka nelerin ilave edilip çıkarıldığı tespit edilemez.

Bir başka örnek vereyim:

Bakara-180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.

Veda Hutbesinde ne diyor:

"Cenab-ı Hakk her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzüm yoktur."

Bu ayet veda hutbesiyle nesh mi edilmiştir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 78
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ooo muhterem Alchindus sana da Merhaba.

Ateistforum'a hoşgeldin.

Halimiz keyfimiz yerinde, dilerim senin de öyledir.

Hoşbulduk!

İyi olmana sevindik, bizde de şükür bir yaramazlık yoktur!

Hem "Kur'an köleliği kaldırmayı hedefliyordu" denecek, hem de köleye efendisine tabi olmadığı takdirde lanet okunacak.

Muhterem basit mügalataları aşmış olman gerekir idi, üzerinde konuştuğun ifade "Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle" budur!

Söylenen söze ve anlaşılan sarih manaya takla attırmaya mahal yok :)

Çok kötü bir örnek vermişsin muhterem!

Örneğinde anayasanın değiştirilmesi gerektiğini ısrarla söyleyen ve bu yönde çaba sarfeden birisi var.

Ama peygamberin ya da Kur'an'ın bu yönde bir görüş sunduğunu görmüyoruz.

Bende aksine çok güzel bir misal verdiğimi düşünmekteyim!

Eğerki gözlerini hakikatlere kapatmışsa kişi, o vakit elbet kölelik müessesesi bahsinde islamın getirdiklerini görmezden gelir ve kuran ile sünette ıslah edici onca hükmü yok sayar!

Halbuki insan olmayı bırakınız eşya kadar dahi değeri olmayan köle içün islam yediğinden yedireceksin, giydiğinden giydireceksin, takatini aşan yükü ona yüklemeyeceksin demiş, kölenin kendi hurriyetini kazanabilmesi hakkını vermiş ve daha burada zikri konuyu uzatacak birçok yenilik ile islam bu bahiste zati mekke müşriklerinin şiddetli muhalefetini çekmiştir!

İnkar edilemeyecek husus şudurki islam geldiğinde varolan bu müesseseyi ıslah etmiş, tedricen ortadan kalkması içün bütün vasıtaları vaaz etmiştir!

Kaldı ki bu yolla azad edilen köle örneği de pek yoktur. Kütübü Sitte'den bir hadis örneği vereyim:

Bir adam, öleceği sıra, kendine ait altı köleyi azad etti. Onlardan başka malı da yoklu. Resulullah (sav) onları çağırdı. Onları üç gruba ayırdı, sonra aralarında kur`a çekti, ikisini azad etti, dördünü köle olarak bıraktı. Adamı da şiddetle azarladı. (hadis no: 4166)

Görüldüğü gibi, azadı teşvik edenin yanında, azadı engelleyen bir peygamber örneği de var karşımızda.

Diyorum ya pek değişmemişsin :)

Evvela kusura bakma "bu yolla azad edilen köle örneği de pek yoktur" diyerek ya bilgisizliğini ortaya koymuşsun yada bir hakikati bilerek reddetmişsin!

Öyle git ilk zamanların kaynak siyer ve meğazi kitaplarına bak demiyorum, ashabın hayatlarını mevzu etmiş muteber herhangi bir kitap al, bu minvalde köle azadının ne kadar çok olduğunu gözlerinle gör!

Ebu bekiri bile bilmek yeter aslında, hayatı boyu kaç köle azad etmiştir kim bilir!

Sonra verdiğin misale gelelim, bak muhterem buda mugalata olmuş!

İslamda kişi, malının tamamından evladını mahrum edemez, mülkte herkes kiracıdır ve mülkün sahibi yaradandır!

Bundan mütevellid miras hak ve helaldir!

Zikrettiğin örnekte geriye mirasçılara hiçbir şey bırakmayan baba vardır ve Hz. Muhammedin müdahalesinin keyfiyeti budur!

Köle azadı ve bunun teşviki bahsine nazar etmek istiyor isen işte buyur!

http://hadis.ihya.org/kutubusitte/fasil/70.html

Kaldı ki İslam yeni bir anayasa demektir. Eski düzen yıkılmış, farklı bir toplumsal düzene geçilmiştir. Ne diye eski düzenin anayasasına tabi olunsun? Yeni bir anayasa için bundan daha uygun bir ortam mı olur?

Köleliği kaldırmak, bir dini değiştirmekten daha mı zordur?

Garplının sosyoloji dediği, eskilerin ise içtimaiyat dediği ilimden nasibi olanlar, bahis edilen devirde cemiyet hayatının mahiyeti ve kölelik müessesesinin bu hayat içindeki yeri ve bu minvalde bir inkilabın tepeden inerek değil tedricen gerçekleşebileceğini teslim ederler!

Esasen bunu sende idrak ediyorsundur amma mesele islam olunca idrak edilsede itiraf sıkıntılı oluyor!

İçtimai hayat içinde eğitim, zanaat ve diğer hususlar bakımından hiçbir meziyetleri olmayan, sadece efendilerine hizmet eder durumda olan tabir caiz ise köle camiasının, cemiyet hayatı içinde yer alacakları yeni bir statünün inşa edilmesi süreci yaşanmadan "topyekün hürsünüz" gibi bir emrin buyruğun tatbik edilebilmesi mümkünat dairesinde değildir!

Bu meselede esasen yaşanmış ibretlik örneklerde bildiğim kadarıyla var!

Bak bir misalde içki bahsidir!

Oda cemiyet hayatına öyle nufuz etmiştirki onun yasaklanması dahi aşamalı olmuştur!

Üstelik köleliğinin bedelini ödemiş ya da azad edilmiş bir insan, ne yazık ki yine hür insanlar sınıfına dahil olamamakta, "mevali" denilen ara sınıfta yer alabilmektedir.

Yapma muhterem, mevali sözü emeviler devrinde ortaya çıkmış manası köle olsada, ıstılahta arap olmayan kavimleri tesmiye etmek içün kullanılmış bir sözdür!

Bu islamın ortaya koyduğu bir statü değildir!

Azad edilmiş bir köle hürdür, hukuken hür statüsündedir!

başka bir dinin "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" adlı hükümlerine sadakat etmek zorunda kalmışlardır. :)

Muhterem biliyormusun ben sizleri anlamakta güçlük çekiyorum :)

Turandursunda bir ara ateizmin ve ateistlerin ahlaki umdelerinin mahreçlerini sual edinen bir başlıkta uzun uzun oradaki inanır olmayan dostlarla tartıştık!

Dedikki "bazı tutum ve tavırlarınız ahlakidir, bundan mütevellid bunların dayandığı umdeler olmalıdır, bunların mahreci kaynağı nedir hiç tedkik ettiniz mi"

Bir hayli fırtınalı günlerce süren yazışmalarda elle tutulur hiçbir şey söylenemesede arada bir iki dost "bizim umdelerimizin mahreci insan hakları evrensel beyannamesidir" deyiverdiler!

Bizde dedikki "o beyannamede yer bulan nerede ise her bir umdenin vahiy ile birebir münasebeti vardır"

Buna şiddetle karşı çıktılar amma bu karşı çıkışı tabiiki temellendiremediler!

Bak imdi sende diyorsunki "başka bir dinin beyannamesi" :)

Onlar ateizm ve vahiyden müstağni olma sadedinde bu beyannameyi zikrediyorlar sen ise direk bir dinle bu beyannameyi irtibatlandırıyorsun!

Bu bana her daim sizinle fikri müzakerelerde tesadüf ettiğim çıkarcı tavırlarınızı hatırlatıyor!

Evvela bahsettiğin beyanname katılmaktayım vahye istinad eder birçok umdesi ile, ama bu vahyi umdeler yaradanın bütün elçilerine her devirde bildirdiği ve kuran vahyinde de büyük ihtişamı ile yer bulan alemşumüll prensiplerdir ve bundan mütevellid kendince hıristiyanlığa veyahut yahudi şeriatına bunları hasredemezsin!

Tam aksine oradaki bir çok umde bu andıklarıma değil zati hıristiyanlığın muamelata bakar pek bir yönü yoktur, evet tam aksine islami umdelere daha yakındır!

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir başka örnek vereyim:

Bakara-180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.

Veda Hutbesinde ne diyor:

"Cenab-ı Hakk her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzüm yoktur."

Bu ayet veda hutbesiyle nesh mi edilmiştir?

:)

Ah muhterem ah, bak naklettiğin sözde altını çizdiğimiz yere nazar et, sence orada Hz. Muhammed ne diyor!

Ben sana söyliyeyim, esasen ahkamı az bilen herkesin bildiği gibi nisa suresinde yer alan miras ayetlerini kastediyor ve her hak sahibine ayetler ile hakkı verilmiştir, vasiyete luzum yoktur diyor!

Yani vasiyeti mutlak bir mükellefiyet olmaktan çıkaran kuran ayetleridir, veda hutbesindeki bu ifade değil!

Gerçeğe sadakat şart muhterem, bu olmadan olmaz!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eğerki gözlerini hakikatlere kapatmışsa kişi, o vakit elbet kölelik müessesesi bahsinde islamın getirdiklerini görmezden gelir ve kuran ile sünette ıslah edici onca hükmü yok sayar!

Halbuki insan olmayı bırakınız eşya kadar dahi değeri olmayan köle içün islam yediğinden yedireceksin, giydiğinden giydireceksin, takatini aşan yükü ona yüklemeyeceksin demiş, kölenin kendi hurriyetini kazanabilmesi hakkını vermiş ve daha burada zikri konuyu uzatacak birçok yenilik ile islam bu bahiste zati mekke müşriklerinin şiddetli muhalefetini çekmiştir!

İnkar edilemeyecek husus şudurki islam geldiğinde varolan bu müesseseyi ıslah etmiş, tedricen ortadan kalkması içün bütün vasıtaları vaaz etmiştir!

Hakikat ortada. Demek ki ne Kur'an ne de sünnet bir mesaj verememiş ki, kölelik islam ülkelerinden zorla ve en son kaldırılabilmiş. Yani, köleliğin kaldırılmasına en dirençli ülkeler İslam ülkeleri olmuş. Halbuki bir mesaj olsa, din elverse; ilk kucaklayanlar onlar olmalıydı.

Kölelik hakkında iyi davranış öğütleri bir kanıt teşkil etmez.

Bu tür söylemler kadınlar için de var, hayvanlar için de.

İslam ve Kur'an işçiliği bilmez. İşçilere iş yaptırıp ücretilerini ödemek yerine, kölelere ücretsiz iş yaptırmayı bilir. Var mı Kur'an'da işçilik muhterem? Tevratta ve İncil'de çok ama Arap toplumu için yok. Köleler varken işçiye ne gerek var?

Yapma muhterem, mevali sözü emeviler devrinde ortaya çıkmış manası köle olsada, ıstılahta arap olmayan kavimleri tesmiye etmek içün kullanılmış bir sözdür!

Bu islamın ortaya koyduğu bir statü değildir!

Azad edilmiş bir köle hürdür, hukuken hür statüsündedir!

Yanlış biliyorsun mevaliliği.

İslam Öncesi Arap toplumuna ait kitapları karıştırırsan mevaliliği görebilirsin.

Mevalilik Abbasilerin zamanında kaldırılmıştır ama kölelik devam ettirilmiştir.

http://www.sevde.de/islam_Ans/M/M2/mevali.htm

Bak imdi sende diyorsunki "başka bir dinin beyannamesi" smile.gif

Onlar ateizm ve vahiyden müstağni olma sadedinde bu beyannameyi zikrediyorlar sen ise direk bir dinle bu beyannameyi irtibatlandırıyorsun!

Bu bana her daim sizinle fikri müzakerelerde tesadüf ettiğim çıkarcı tavırlarınızı hatırlatıyor!

Evvela bahsettiğin beyanname katılmaktayım vahye istinad eder birçok umdesi ile, ama bu vahyi umdeler yaradanın bütün elçilerine her devirde bildirdiği ve kuran vahyinde de büyük ihtişamı ile yer bulan alemşumüll prensiplerdir ve bundan mütevellid kendince hıristiyanlığa veyahut yahudi şeriatına bunları hasredemezsin!

Tam aksine oradaki bir çok umde bu andıklarıma değil zati hıristiyanlığın muamelata bakar pek bir yönü yoktur, evet tam aksine islami umdelere daha yakındır!

Evet, İnsan hakları beyannamesi başka bir dinin ürünüdür, İslam'a dayatılmıştır.

Bu din ateist dini değildir ama İnsanlık dinidir muhterem. :D

Vahiyle de hiç ilgisi yoktur. Vahiycilere rağmen, dincilere rağmen kabul görmüştür.

Ha, dersen ki arada 1350 sene fark var. Eyvallah, ona itiraz etmem.

Ama evrensellik iddiasıyla ortalığa çıkanlar için iyi bir şamardır İHEB.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ah muhterem ah, bak naklettiğin sözde altını çizdiğimiz yere nazar et, sence orada Hz. Muhammed ne diyor!

Ben sana söyliyeyim, esasen ahkamı az bilen herkesin bildiği gibi nisa suresinde yer alan miras ayetlerini kastediyor ve her hak sahibine ayetler ile hakkı verilmiştir, vasiyete luzum yoktur diyor!

Yani vasiyeti mutlak bir mükellefiyet olmaktan çıkaran kuran ayetleridir, veda hutbesindeki bu ifade değil!

Gerçeğe sadakat şart muhterem, bu olmadan olmaz!

Yani diyorsun ki, "ayet ayeti neshetmiştir" öyle mi muhterem?

Yahu bu Allahu teala 500 sene, 1000 sene susuyor.

Ama konuştuğunda da 1-2 yıl önce söylediğini değiştiriyor. Ne hikmetse? :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hakikat ortada. Demek ki ne Kur'an ne de sünnet bir mesaj verememiş ki, kölelik islam ülkelerinden zorla ve en son kaldırılabilmiş. Yani, köleliğin kaldırılmasına en dirençli ülkeler İslam ülkeleri olmuş. Halbuki bir mesaj olsa, din elverse; ilk kucaklayanlar onlar olmalıydı.

Pante sizlerde gördüğümüz bu gayz nasıl bir haleti ruhiyenin eseriki, fiiliyatta en fazla müslümanların hatası olarak görülecek hususlar bahane edilerek, islamın ihdas etmediği bu müessese bahsinde beşeriyet tarihinde devrim olarak ifade edilebilecek ıslah edici ahkamını yok sayabiliyor, beşeriyet ailesinin anca onsekizinci asrın sonları ondokuzuncu asrın başlarında terk ettiği bu uygulamalarda müslümanlar diğer ümmetlerden daha erken davranmadı denerek, kölesine "kölem" demeyi dahi nehyeden

Fasil : AZAD MÜDEBBER KILMA; MUKATEBE VE KÖLE İLE MUSAHABE

Konu : Köleyle Musahabe Ve Muamele Adabı

Ravi : Ebu Hüreyre

Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden kimse "kölem", "cariyem" demesin. Köle de Rabbi (sahibim), rabbeti (sahibem) demesin. Malik (efendi) "Oğlum" "kızım" desin, Memluk (köle) de Seyyidi (efendim), seyyideti desin. Zira hepiniz memluklersiniz. Rabb de aziz ve celil olan Allah`tır."

HadisNo : 4160

dinin bütün nassı ahkamı yok sayılabiliniyor!

Bu nasıl bir gayz muhterem!

İslam ve Kur'an işçiliği bilmez. İşçilere iş yaptırıp ücretilerini ödemek yerine, kölelere ücretsiz iş yaptırmayı bilir. Var mı Kur'an'da işçilik muhterem? Tevratta ve İncil'de çok ama Arap toplumu için yok. Köleler varken işçiye ne gerek var?

Muhterem seni evveldende tanıdığım içün sıkıştığında böyle meseleleri konuları sulandırmak gayesi ile nasılda daldan dala atladığını, bunu yapar ikende araya bir çok yanlış hususu sıkıştırı verdiğini iyi bilmekteyim!

Amma sende geçmiş tecrübelerin ile bilmektesinki ne konunun sulandırılmasına müsade ederim ne yanlış bilgileri tashihten geri kalırım!

Evvela ne kuranın "falan filana bedava iş yaptırın" dediği doğrudur, nede islamın iş ve emek içün ahkamı olmadığı!

Nasılki bazı dostlarımızı birçok başlıkta sadece bazı surelerin bazı ayetlerini biliyor iken buluyoruzya, sanmaktayımki burada sendeki halde odur!

Aklıma hemencecik geliveren necm suresinin otuzdokuzuncu ayeti, veyahut talak suresi altıncı ayeti, yada kehf suresinin yetmişyedinci ayetini hemen nazarına sunuveririm muhterem :)

Sünnettende bir iki misal versek iyi olur, böylece hilafı hakikat beyanın iyice vuzuha kavuşsun!

Fasil : Nefsin Afetlerine Temas Eden Hadisler

Konu : Nefisle İlgili Eedebe Giren Hadisler

Ravi : Ebu Hureyre

Hadis : Resulullah (sa) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri dedi: "Üç kişi vardır, kıyamet günü ben onların hasmıyım: "Benim adıma (yemin) edip sonra gadreden kimse, hür bir kimseyi satıp parasını yiyen kimse, bir işçiyi ücretle tutup çalıştırdığı halde, ücretini vermeyen kimse."

HadisNo : 5877

Fasil : KANAAT BÖLÜMÜ

Konu : Kanaat Hakkında

Ravi : Zübeyr

Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kişinin iplerini alıp dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satması, onun için, insanlara gidip dilenmesinden daha hayırlıdır, insanlar istediğini verseler de vermeseler de."

HadisNo : 4866

Fasil : KESB (KAZANÇ) BÖLÜMÜ

Konu : Helal Kazanca Teşvik; Haramdan Sakındırma

Ravi : Mikdam İbnu Ma`dikerb

Hadis : Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Beni Adem`den) hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir taamı asla yememiştir. Allah`ın peygamberi Davud aleyhisselam elinin emeğini yerdi."

HadisNo : 5165

Fazla şey değil, gerçeğe sadakat istiyoruz!

Yanlış biliyorsun mevaliliği.

İslam Öncesi Arap toplumuna ait kitapları karıştırırsan mevaliliği görebilirsin.

Mevalilik Abbasilerin zamanında kaldırılmıştır ama kölelik devam ettirilmiştir.

:)

Muhterem kendini savunmak içün kendini köşeye sıkıştıran sözler sarfetmektesin!

Evvela islam öncesi arap toplumuna ait hangi kitapmış o nazar etmemiz icab eden!

Sonra verdiğin adreste "islamda mevalilik" değil, bu kelimenin etimolojisinden tut islam öncesi arapların telakkilerine kadar zikreden bir izahat var orada!

Halbuki sen ne dedin biz ne dedik!

Sen dedinki "Üstelik köleliğinin bedelini ödemiş ya da azad edilmiş bir insan, ne yazık ki yine hür insanlar sınıfına dahil olamamakta, mevali denilen ara sınıfta yer alabilmektedir"

Bizde dedikki "Yapma muhterem, mevali sözü emeviler devrinde ortaya çıkmış manası köle olsada, ıstılahta arap olmayan kavimleri tesmiye etmek içün kullanılmış bir sözdür! Bu islamın ortaya koyduğu bir statü değildir! Azad edilmiş bir köle hürdür, hukuken hür statüsündedir!"

İmdi bize reddiye diye verdiğin adreste zikredilen ikinci madde sadece burada sözünü ettiğimiz ıstılahi tanıma uymakta ve zaten orada da buna islamın ihdas ettiği bir statü denmemekte, çünkü islam böyle bir statü ihdas etmemiştir!

Bunun haricinde kalanlar kelimenin etimolojisi misalen hadislerde bazen efendi manasına geçtiği dahi zikrediliyor ve arapların islam evvelindeki telakkileridir!

Bütün bu ahvale rağmen birde sen abbasiler devrinde bu hal kalktı da demektesin!

Garip :)

Daha dikkatli olmalısın!

Evet, İnsan hakları beyannamesi başka bir dinin ürünüdür, İslam'a dayatılmıştır.

Bu din ateist dini değildir ama İnsanlık dinidir muhterem. :D

Vahiyle de hiç ilgisi yoktur. Vahiycilere rağmen, dincilere rağmen kabul görmüştür.

Ha, dersen ki arada 1350 sene fark var. Eyvallah, ona itiraz etmem.

Ama evrensellik iddiasıyla ortalığa çıkanlar için iyi bir şamardır İHEB.

Muhterem bu halide inanır olmayan dostlarda sıkça görüyoruz!

Evvela zikrolunan beyanname içün "başka bir dinin beyannamesi" diyeceksin, bununla bittabi yahudi ve hıristiyanlığı kastedeceksin, amma muhatap o beyanname ve umdeleri ile esasta bütün beşeriyete şamil ezeli vahyin münasebettar olduğuğunu, muamelata dair pek bir hususu olmayan hıristiyanlık ve yahudiliğe nazaranda islamın orada zikrolunan bazı umdelere çok daha yakın olduğunu ifade ettiğinde, birde "diğer ateist dostlarınız şöyle diyor bak sen böyle" dediğinde birden o din bir insanlık dini olabilecek :)

Ah gerçeğe sadakat, neredesin!

Oradaki dostlarına yaptığım davet sana da cari olsun, uydurduğun ve varolmadığını bildiğin insanlık dini gibi süslü zarflar, eğerki mazrufu zikredip şerh etmedikten sonra açıklama ehliyetinden mahrumdur!

Vahiyden mahrum beşeriyet hangi devirde hangi ahlak umdesini ortaya koymuşta bunun üzerinde birde nesiller boyu devam eden bir müştereklik kesbedilebilmiş!

Adına sekuler toplumlar denen toplumlar ve bazı münevverlerininde itiraftan çekinmediği gibi beşerin pozitif hukuk dediği umdelerde vahyin silinmez izleri vardır!

Bunları onlar kabul eder amma bizim münkirlerimiz reddetmekten başka çıkar yol bulamaz, acep nedendir bu hal :)

Yani diyorsun ki, "ayet ayeti neshetmiştir" öyle mi muhterem?

Evet öyle!

Ve diyorumki bir daha hiç olmaz ise paste ettiğin metni dikkatli oku ki "ayeti veda hutbesindeki beyan mı nesh etmiş" gibi bizi tebessüm ettiren sözler senden sadır olmasın!

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Pante sizlerde gördüğümüz bu gayz nasıl bir haleti ruhiyenin eseriki, fiiliyatta en fazla müslümanların hatası olarak görülecek hususlar bahane edilerek, islamın ihdas etmediği bu müessese bahsinde beşeriyet tarihinde devrim olarak ifade edilebilecek ıslah edici ahkamını yok sayabiliyor, beşeriyet ailesinin anca onsekizinci asrın sonları ondokuzuncu asrın başlarında terk ettiği bu uygulamalarda müslümanlar diğer ümmetlerden daha erken davranmadı denerek, kölesine "kölem" demeyi dahi nehyeden dinin bütün nassı ahkamı yok sayılabiliniyor!

Kendi dahi Kur'an'da "kölelerim!" diye hitap ettikten sonra (Zümer-10) bu hadise kim inanır muhterem.

Belediyelerde de çöpçüler çalışıyor ama çöpçü dedirtilmiyor. Ne farketti yani? Kalktı mı kölelikleri, "kölem" denmeyince.

Muhterem seni evveldende tanıdığım içün sıkıştığında böyle meseleleri konuları sulandırmak gayesi ile nasılda daldan dala atladığını, bunu yapar ikende araya bir çok yanlış hususu sıkıştırı verdiğini iyi bilmekteyim!

Amma sende geçmiş tecrübelerin ile bilmektesinki ne konunun sulandırılmasına müsade ederim ne yanlış bilgileri tashihten geri kalırım!

Şimdi işte sırası gelmişken seni bir uyarayım muhterem.

Sen her mesajında ilk cümleni karşındakini aşağılayacak şekilde yazmayı adet edinmişsin.

Daha önce seni idare etmişimdir belki. Ama buraya kadar.

Bundan sonra nasıl yazarsan öyle yanıt alacaksın.

Öyle üste çıkmak için sürekli ezici laflar edilmesine, kişisel eleştirilerde bulunmasına tahammül göstereceğimi sanma.

Benim düzeyimin ne olduğunu gayet iyi biliyorsun.

Adam gibi yazışırsan ne ala, ona göre yanıt alırsın, rencide olmazsın, üzülmezsin.

Ama böyle şaklabanlıklara giriştiğinde, hele ki ben sana tahammül göstermişken, ilk mesajlarındaki iğnelemelerini görmezden gelmişken, böyle seviyesizliklere yeltendiğinde yanıtımın ağır olacağını bilmeni isterim.

Ben bu tür ifadeler kullananın yazısının devamını okumuyorum. Seninkini de okumayacağım.

Üslubuna böyle devam ettiğinde ise hastir'i çekeceğim, bilmiş ol.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kölelik kaldıralamamış hadi bilin neden?

Çünkü sosyal zorunluluklar buna izin vermezdi de ondan.

Ama denmişki kölelerinizide yedirin içirin.

Köleliğin kaldırılmaması o günkü sosya ekonomik zorunluluklardandıda

Peki kölelere verildiği söylenen bağzı iyilikler sanki o zamanki sosyal zorunluluktan değilmi?

Bu gün nasılki işverenler yanında çalışanlara birşeyler veriyor ve bazı iyi ortamlar sağlıyorsa.

Bu işverenin işçiye bazı şeyleri vermek mecburiyetinde kaldığı içindir. Asıl sosyal zorunluluk budur.

Ozaman diyebilirizki islamın insanlık için ekstra verdiği İlahi bir şey yoktur.

Sadece islamın çıktığı zamanki kültür, üretim şekli, sosyal ve ekonomik ortam neyse onu değer olarak insanlığa sunmuş.

Ortada ilahi bir durum yok.

Halbuki insan beklerki herşeyi bilen bir Tanrı madem insanlığa bir din gönderdi.

İyilik olarak daha üst bir sosya ekonomi ve onun kültürünü insanlığa sunsun.

Yarattığı insanlığı kölelik gibi iğrenç bir kurumdan çıkış yolunu göstersin.

Kuranda köle azat etmek teşvik edilmiş. Ama aynı zamanda kölelik ayet ve hadislerle tescilde edilmiş.

Hatta kölelik mutlaklaştırılmış. Yani kölelik sosya ekonomik hayatın olmazsa olmazı olarak anlatılmış.

Muhammet'in Allah'ı kölelikten başka bir üretim sınıfının ve şeklinin var olabileceğini akıl edememiş ve ihtimalde verememiş zahir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Miras konusuna gelince de.

Bu konu apaçık ve tescillidir ki.

Kur anı yazanlar ve islamı yaratmaya çalışanlar miras konusunda kafaları karışık.

Kuranın ve islamın miras konusundaki yaklaşımı iyidir, kötüdür değerlendirmesi bir yana.

kendi içerisinde bile çelişkili ve yanlıştır.

Muhammet bu konuda apaçık iyicene çuvallamış.

Ne yapsın kafa gitti zahir.

Bi öyle demiş bir böyle demiş,işin içine biraz sayılarda girince kafa karışmış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rab demeyin. (oooooooo köleliğe karşımı ne)

Malik deyin (bende kölelik kaldırıldı sandımdı)

Hani Muhammet Allah'ına Rab diyor ya insanlara da aynı isimle hitap edilmesine takılmış.

İnsanların hakkını korumak yok bu meselede.

Muhammet Allah'ın hakkını korumaya çalışıyor,onun küçük düşürülmesine engel olmaya çalışıyor.

Öyle Allah korunmazmı, yüceltilmezmi. Paso Muhammet'e çalışıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendi dahi Kur'an'da "kölelerim!" diye hitap ettikten sonra (Zümer-10) bu hadise kim inanır muhterem.

Korkuyorum gayzdan bir tarafınıza inme falan inecek :)

Bu nasıl bir mantık sefaletidir pante, işte ben senin böyle hilelerine kızıyorum!

Bütün internet mesaini böyle mügalata ve esasta hiçbir vukufiyetin olmayan kuran ve onun tefsirinde kafa karıştırmaya hasretmişsin!

İslamın Hz. Muhammedin tebliği ile kölelik müessesesini ıslah ettiği, iyi muameleyi emrettiği hatta "kölem cariyem demeyin" dahi dediğine reddiye diye yaradanın kullarına kullarım diye hitap etmesini göstermek

قُلْ يَا عِبَادِ

kul ya ibadi

Ey benim kullarım

Zümer 10

mantık sefaleti, tefsir hilesi değil mi!

Biz bunlara kızıyoruz!

Benim düzeyimin ne olduğunu gayet iyi biliyorsun.

Bilirim muhterem, irtifanı, vukufiyetinin ne kadar olduğunu, köşeye sıkıştığında cevapsız kaldığında maharetler ile bahaneler ürettiğini bunları bilirim!

Sen müsterih ol!

Ben doğru bildiğim hususları gerçeğe sadakat ile yazmaya azmetmişim!

İslami ilimlerde hiçbir eğitimi, vukufiyeti olmadığı halde, internet allameliği ile ahkam kesenlenleri, müslümanların neyi nasıl anlamaları gerektiğinde hatta nasıl imanetmeleri gerektiği bahislerinde hadlerini aşanları, yaradanın vahyini meal münekkidliği ile çarpıtıp genç dimağları iğfale yeltenenleri, Hz. Muhammede gayz dışında hiçbir hususiyetleri olmayanları ve bunların muadillerini nerede görür isek, söyledikleri yalan yanlış sözleri tashih etmek, müslüman olarak vazifemizdir!

Bu vazifeyi biiznillah ifaya devam edeceğiz!

Üslubuna böyle devam ettiğinde ise hastir'i çekeceğim, bilmiş ol.

Edebini takınan ile her daim edep dairesinde konuşuruz, amma birilizki fikrin bittiği yerde hakaret, ilmin olmadığı yerde küfür ve acziyet vardır!

Seni pek telaşlı gördüm, bence telaşa mahal yok muhterem :)

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Korkuyorum gayzdan bir tarafınıza inme falan inecek smile.gif

Bu nasıl bir mantık sefaletidir pante, işte ben senin böyle hilelerine kızıyorum!

Bütün internet mesaini böyle mügalata ve esasta hiçbir vukufiyetin olmayan kuran ve onun tefsirinde kafa karıştırmaya hasretmişsin!

Bak Alchindus, böyle devam edersen hitaplarım, seviyem farklı olacak.

Her yazıya önce kişisel aşağılamayla başladığını ve bundan vazgeçmeni söylemiştim.

Ya kafan almıyor ya da o kafana ettirmek istiyor canın galiba.

Diyorum ki "Kur'an'da kölelerim diye hitap etmiş" yazdığımda, yanıt olarak: "Hayır öyle değil. Şöyle denmiş" diye konuya başlıyabilirsin. Sen ise her yazıya besmele çeker gibi küfürle başlıyorsun. Küfür diyorum, çünkü hilenin, sapkınlığın, sefaletin vb. yaftalamaların başka bir nitelemesi olmaz.

Bu sana son uyarım. Ondan sonra devam ettiğinde seni değer vermediğim ve ona göre hitap ettiğim şahıslar arasına alacağımı ve o düzeyde yazışacağımı bilmiş ol.

İslamın Hz. Muhammedin tebliği ile kölelik müessesesini ıslah ettiği, iyi muameleyi emrettiği hatta "kölem cariyem demeyin" dahi dediğine reddiye diye yaradanın kullarına kullarım diye hitap etmesini göstermek

Sadece Zümer-10'u açıklayacağım.

Zümer-10. Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh, ve ardullâhi vâsiah innemâ yuveffas sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb.

Kul: De ki, söyle

Ya ibadıllezine amenu: Ey iman eden kullarım

Meali:

De ki; "Ey iman eden kullarım! Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir.

"De ki" diyen kim?

Allah.

Kime diyor?

Peygambere.

Ne demesini istiyor?

"Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. (...)"

"Ey inanan kullarım" diyecek olan kim?

Peygamber.

Kul ne demek?

Köle demek.

İnananlara peygamber ne diye hitap ediyor?

"Kölelerim" diye.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani diyorsun ki, "ayet ayeti neshetmiştir" öyle mi muhterem?

Yahu bu Allahu teala 500 sene, 1000 sene susuyor.

Ama konuştuğunda da 1-2 yıl önce söylediğini değiştiriyor. Ne hikmetse? :lol:

Altın harflerle yazılması gereken ve tartışmayı bitiren sözler olmuş... Olay budur...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya kafan almıyor ya da o kafana ettirmek istiyor canın galiba.

Diyorum ki "Kur'an'da kölelerim diye hitap etmiş" yazdığımda, yanıt olarak: "Hayır öyle değil. Şöyle denmiş" diye konuya başlıyabilirsin.

Müslümanların neyi nasıl anlayacakları hatta inanacakları bahsinde haddi aşıp kelam etmeyi geride bıraktık, birde yalan yanlış iftiralara nasıl cevap vereceklerinide tayine mi geldik!

Orada da evvelinde de dur derler adama muhterem!

Sonra lütfen kendini kısma sıkma ve gereksiz hatırlatmalar yapma!

Bana nasıl istiyor isen öylece yazabilirsin, söz sahibine ait!

Hasen mi olur kem mi olur, sahibi düşünsün karar versin!

"Sen şöyle yazar isen bende şöyle şöyle yazarım" deyu boş konuşmalara bence luzum yoktur, nasıl istiyor isen öyle yaz!

Sana, senin yaptığın gibi haddi aşıp "öyle değil böyle yaz" diyecek halimiz yok, biz desek desek bu güne kadar dediğimizi deriz!

Doğru yazda, nasıl yazarsan yaz!

Sadece Zümer-10'u açıklayacağım.

İşte bak ben böyle şeylere kızıyorum, yani ikimizinde çok iyi bildiği hakikatlerin hilafına yazmana kızıyorum!

Yahu muhterem arapça bilir misin, gramerini bilir misin!

Bilmezsin!

Tefsir ilmi ve usulunden nasibin var mı!

Yok!

O vakit neyi açıklayacaksın, şuna "yine elimdeki meallere bakacağım" desene!

"De ki" diyen kim?

Allah.

Kime diyor?

Peygambere.

Ne demesini istiyor?

"Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. (...)"

"Ey inanan kullarım" diyecek olan kim?

Peygamber.

Kul ne demek?

Köle demek.

İnananlara peygamber ne diye hitap ediyor?

"Kölelerim" diye.

İşte gelde buna mantık sefaleti deme!

İşte gelde bilmeyenleri kandırma teşebbüsü deme!

Muhterem geçtik artık arapçayı, grameri, tefsir usulünü sen türkçeyede takla attırıp dile ihanet ediyorsun :)

İmdi bir "deki" diyen var, bu deki diyen de Allah, "deki" diye söylemesi istenen peygamber, buraya kadar hepsi doğru!

Pekiiyi muhterem, bu denmesi istenen söz kimin sözü!

Yani "deki" dendikten sonra denmesi istenen söz kimin!

Yaradanın!

O vakit mütekellim kim oluyor!

İmdi bu nasıl bir uyanıklıktırki sözün sahibinin, elçisine "de" diye bildirdiği sözün muhtevasını nakledici tebliğ edici olan resulün nefsinin kelamı diye bize pazarlamaya kalkıyor!

Turandursunda çok gördük bir ayetin evvelini sonrasını hiç nazara almayıp, sonra bazen ayeti kendi içerisinde de kırpıp ahkam kesmelerini!

Demek huy aynısı ile devam ediyor!

Hiçbir islami ölçüyü farzedelim bilmiyor ve peygamber ile ümmetinin münasebetinin köle efendi münasebeti olmadığından da hadi gafil bulunuyorsun!

Hadi arapça gramerde bilmiyor ve gizli açık zamir nedir haberin olmuyor ve diyelim türkçede bile sıkıntın var!

Ayetin öncesine sonrasına bir baksana!

İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. Sonra kendisine tarafından bir nimet lütfettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşmaya başlar. De ki: "Küfrünle biraz zevket. Çünkü sen, o ateşliklerdensin."

Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, ayakta durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıllı olanlar anlar.

Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım, Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir."

De ki: "Ben Allah'a dini kendisine halis kılarak ibadet edeyim diye emrolundum.

Ve O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olayım diye emrolundum"

Ve O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olayım diye emrolundum"

Zümer 8-12

Dediğim gibi bırak arapçayı grameri, islamın en temel umdelerinide bir tarafa bırak, sadece elde kuran olsun birde senin içün olmazsa olmaz meal :)

Böyle mi anlar insan bu ayetleriki o elçi yaradanın birliğine teslim olmuş, müslümanların ilki olmakla emrolunmuş!

Görüldüğü üzre ayetlerde evvela kendisine bir sıkıntı musallat olduğunda yaradana yönelip dua eden amma nimete eriştiğinde bu halini unutup sapıtan kul ile kulluk vazifelerini ihmal etmeyen, ahiret hesabını dimağında canlı tutan ve rabbinin rahmetini uman kul mükayese edilip "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" deniyor!

Sonra da "Ey iman eden kullarım, Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir." buyrularak iman ve takva sahipleri müjdeleniyor!

Müjdeleyenin kulları mukayese eden olduğu bırak arapçayı şu türkçe meali idrak edecek kadar türkçesi olan tarafından sarahat ile anlaşılacak bir husustur!

Pekiyi pante ne yapıyor, "deki" ifadesine bakıp sözü söylemesi istenenin elçi olduğunu görüp sözün sahibi olarak elçiyi ilan ediyor ve "kullarım diye hitap eden peygamber" diyor!

İmdi biz buna, bu açık sarih saptırmaya nasıl kızmayalım!

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ifadesinden önce de "deki" buyruluyor, bu sözün sahibide Hz. Muhammed mi yoksa nakledicisi mi!

Bak aynı surede birde elliüçüncü ayet var!

De ki: "Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Bereket burada da insanlara "kullarım" diyen mütekellim peygamber demiyorsun :)

Muhterem zikrettiğim gibi sende bir telaş hali görüyorum!

Müsterih olasın, doğru yazdığın sürece benden yana bir sıkıntın olmaz!

Gerçeğe sadakat şart!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Müslümanların neyi nasıl anlayacakları hatta inanacakları bahsinde haddi aşıp kelam etmeyi geride bıraktık, birde yalan yanlış iftiralara nasıl cevap vereceklerinide tayine mi geldik!

Orada da evvelinde de dur derler adama muhterem!

Sonra lütfen kendini kısma sıkma ve gereksiz hatırlatmalar yapma!

Bana nasıl istiyor isen öylece yazabilirsin, söz sahibine ait!

Hasen mi olur kem mi olur, sahibi düşünsün karar versin!

"Sen şöyle yazar isen bende şöyle şöyle yazarım" deyu boş konuşmalara bence luzum yoktur, nasıl istiyor isen öyle yaz!

Sana, senin yaptığın gibi haddi aşıp "öyle değil böyle yaz" diyecek halimiz yok, biz desek desek bu güne kadar dediğimizi deriz!

Doğru yazda, nasıl yazarsan yaz!

Anlaşıldı muhterem, hitabına göre hitap alacaksın.

şte bak ben böyle şeylere kızıyorum, yani ikimizinde çok iyi bildiği hakikatlerin hilafına yazmana kızıyorum!

Yahu muhterem arapça bilir misin, gramerini bilir misin!

Bilmezsin!

Tefsir ilmi ve usulunden nasibin var mı!

Yok!

O vakit neyi açıklayacaksın, şuna "yine elimdeki meallere bakacağım" desene!

Sıkıştınız mı Arapçan var mı?

Kul'un, Ya eyyühellezine amenu'nun, ya eyyühellezine elkafiru'nun, ya ibadıllezine amenu'nun anlamını bilecek kadar Arapçam var.

Ayrıca ben bilmesem de, o mealleri yazanlar da, Diyanet de, Elmalılı da Arapça'yı gayet iyi biliyordu.

İşte gelde buna mantık sefaleti deme!

İşte gelde bilmeyenleri kandırma teşebbüsü deme!

Muhterem geçtik artık arapçayı, grameri, tefsir usulünü sen türkçeyede takla attırıp dile ihanet ediyorsun smile.gif

İmdi bir "deki" diyen var, bu deki diyen de Allah, "deki" diye söylemesi istenen peygamber, buraya kadar hepsi doğru!

Pekiiyi muhterem, bu denmesi istenen söz kimin sözü!

Yani "deki" dendikten sonra denmesi istenen söz kimin!

Yaradanın!

O vakit mütekellim kim oluyor!

İmdi bu nasıl bir uyanıklıktırki sözün sahibinin, elçisine "de" diye bildirdiği sözün muhtevasını nakledici tebliğ edici olan resulün nefsinin kelamı diye bize pazarlamaya kalkıyor!

Turandursunda çok gördük bir ayetin evvelini sonrasını hiç nazara almayıp, sonra bazen ayeti kendi içerisinde de kırpıp ahkam kesmelerini!

Demek huy aynısı ile devam ediyor!

Hiçbir islami ölçüyü farzedelim bilmiyor ve peygamber ile ümmetinin münasebetinin köle efendi münasebeti olmadığından da hadi gafil bulunuyorsun!

Hadi arapça gramerde bilmiyor ve gizli açık zamir nedir haberin olmuyor ve diyelim türkçede bile sıkıntın var!

Ayetin öncesine sonrasına bir baksana!

Sefillik sizin böyle açıklarda, gaflarda içine düştüğünüz durumdur.

Acıyorum halinize! Yazık!

Şu düştüğün duruma bak!

Söz kime aitmiş?

Be adam, "De ki, ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim." deyince bunu söyleten Allah'da, söyleyen kim?

Allah mı peygamber oluyor?

Belli ki ya Muhammed'in grameri zayıf, "de ki" yi ya da "kullarım" ı yanlış kullanmış. Ya da gerçekten artık müslümanları kulu-kölesi olarak görüyor.

Nitekim aynı mantıkla padişahlar da insanları kulları olarak görmediler mi?

Dediğim gibi bırak arapçayı grameri, islamın en temel umdelerinide bir tarafa bırak, sadece elde kuran olsun birde senin içün olmazsa olmaz meal smile.gif

Böyle mi anlar insan bu ayetleriki o elçi yaradanın birliğine teslim olmuş, müslümanların ilki olmakla emrolunmuş!

Görüldüğü üzre ayetlerde evvela kendisine bir sıkıntı musallat olduğunda yaradana yönelip dua eden amma nimete eriştiğinde bu halini unutup sapıtan kul ile kulluk vazifelerini ihmal etmeyen, ahiret hesabını dimağında canlı tutan ve rabbinin rahmetini uman kul mükayese edilip "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" deniyor!

Sonra da "Ey iman eden kullarım, Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir." buyrularak iman ve takva sahipleri müjdeleniyor!

Müjdeleyenin kulları mukayese eden olduğu bırak arapçayı şu türkçe meali idrak edecek kadar türkçesi olan tarafından sarahat ile anlaşılacak bir husustur!

Pekiyi pante ne yapıyor, "deki" ifadesine bakıp sözü söylemesi istenenin elçi olduğunu görüp sözün sahibi olarak elçiyi ilan ediyor ve "kullarım diye hitap eden peygamber" diyor!

İmdi biz buna, bu açık sarih saptırmaya nasıl kızmayalım!

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ifadesinden önce de "deki" buyruluyor, bu sözün sahibide Hz. Muhammed mi yoksa nakledicisi mi!

Sen sıkışınca "Arapçan yok" demeye devam et.

Sanki kendin çok biliyormuş gibi. Bak da gör, ayet nasıl zor duruma sokmuş mealcileri de, nasıl kıvıracaklarını şaşırmışlar:

İmam İskender Ali Mihr (Kullar diyerek tahrif etmiş) : De ki: "Ey âmenû olan kullar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada ahsen olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Ama sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir."

Diyanet İşleri ("Bizim adımıza" diyerek kamufle etmiş) : (Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.”

Abdulbaki Gölpınarlı (Doğru) : De ki: Ey inanan kullarım, çekinin Rabbinizden; bu dünyâda iyilik eden kişileredir iyilik ve Allah'ın yeryüzü, geniştir; sabredenlerin mükâfatları, sayısız bir sûrette ödenir.

Adem Uğur : (Doğru) (Resûlüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.

Ali Bulaç (Doğru) : De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir."

Ali Fikri Yavuz (Kamuflaj) : (Ey Rasûlüm, tarafımdan şöyle) söyle: “- Ey iman eden kullarım! Allah’dan, (emirlerine sarılıb yasaklarından sakınmakla) korkun. Bu dünyada (Allah’a itaat ederek) güzel ve iyi iş yapanlara, (ahirette) güzel bir mükâfat (cennet) vardır. Allah’ın arazisi geniştir; (daraldığınız yerden başka memleketlere hicret edebilirsiniz). Ancak (Allah yolunda) sabredenlere mükâfatları hesabsız verilecektir.”

Bekir Sadak : (Doğru) Şöyle de: «Ey inanan kullarim! Rabbinize karsi gelmekten sakinin; bu dunyada iyilik yapanlara iyilik vardir. Allah'in yarattigi yeryuzu genistir. Yalniz sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak odenecektir.»

Celal Yıldırım : (Tahrif) De ki: Ey imân eden kullar! Rabbınızdan korkup (kötülüklerden, nankörlüklerden) sakının. Bu dünyada iyilikte bulunanlara iyilik vardır. Allah'ın arazisi geniştir. Ve elbette sabredenlere mükâfatları hesapsız verilir.

Diyanet İşleri (eski) (Doğru) : Şöyle de: 'Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ecirleri sonsuz olarak ödenecektir.'

Diyanet Vakfi : (Doğru) (Resûlüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.

Edip Yüksel : (Tahrif) De ki, 'Ey inanan kullar, Rabbinizi sayın. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. ALLAH'ın yeri geniştir. Gerçek uğrunda direnenlerin ücreti hesapsız olarak verilecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır (Kamuflaj) : Tarafımdan söyle: ey iyman eden kullarım! Rabbınıza takvâ ile korunun, bu Dünyada güzellik yapanlara bir güzellik var ve Allahın Arzı geniştir, ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hisabsız irdirilir

Elmalılı (sadeleştirilmiş) (Kamuflaj) : Tarafımdan söyle: «Ey iman eden kullarım, Rabbinize takva ile sığının. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın toprağı geniştir. Ancak sabredenler mükafatlarına hesapsız erdirilir.»

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) (Kamuflaj) : Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: «Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.»

Fizilal-il Kuran : (Doğru) Ey Muhammed! De ki: «Ey inanan kullarım! Rabb'inize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.»

Gültekin Onan : (Doğru) De ki: "Ey inanan kullarım, rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Tanrı'nın arzı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir."

Hasan Basri Çantay (Kamuflaj) : (Tarafımdan) söyle: «Ey îman eden kullarım, Rabbiniz (in azabın) dan korkun. Bu dünyâda iyi hareket edenler için (mukadder) bir güzellik vardır. Allahın toprağı genişdir. Ancak sabredenlere ecirleri hesabsız ödenecekdir».

İbni Kesir : (Doğru) De ki: Ey iman eden kullarım, Rabbınızdan korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara, iyilik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Yalnız sabredenlere ecirleri, hesapsız ödenecektir.

Muhammed Esed : (kamuflaj) De ki: "(Allah şöyle buyuruyor:) 'Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Bu dünyada iyi şeyler için gayret edenleri güzel bir son beklemektedir. (Unutmayın ki) Allah'ın arzı geniştir, (ve) elbette sıkıntılara göğüs gerenlere mükafatları hesapsız verilecektir!"

Ömer Nasuhi Bilmen : (Tahrif) De ki: «Ey imân eden kullar! Rabbinizden korkunuz. Bu dünyada ihsanda bulunanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah'ın ülkesi geniştir. Şüphe yok ki, sabredenler için mükâfaatları hesapsız olarak ödenecektir.»

Şaban Piriş : (Doğru) De ki: -Ey iman eden kullarım! Rabbinizden sakının! İyi kimseler için bu dünyada iyilik vardır. Allah’ın arzı geniştir. Ancak sabredenlere, hesaba sığmayan ödüller verilecektir.

Suat Yıldırım : (Kamuflaj) Benden naklen onlara de ki: "Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyi işler yapanlar, mutlaka iyilik bulurlar. Allah’ın dünyası geniştir. Hak yolunda sabredenlere ücretleri sınırsız bir tarzda ödenir."

Süleyman Ateş : (Kamuflaj) (Tarafımdan) De ki: "Ey inanan kullarım, Rabbinizden korkun. Bu dünyâ hayâtında güzel davrananlara güzellik vardır. Allâh'ın yeri geniştir. Ancak sabredenlere, ödülleri hesapsız ödenecektir."

Tefhim-ul Kuran : (Doğru) De ki: «Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkup sakının. Bu dünyada iyilik etmekte olanlar için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.»

Ümit Şimşek : (Kamuflaj) Tarafımdan şunu söyle: Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için bir güzellik vardır. Allah'ın arzı da geniştir. Sabredenlere ise ödülleri hesapsız şekilde verilecektir.

Yaşar Nuri Öztürk (Kamuflaj) : Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Allah'ın toprağı/yeryüzü geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir."

Bak aynı surede birde elliüçüncü ayet var!

Bereket burada da insanlara "kullarım" diyen mütekellim peygamber demiyorsun smile.gif

Muhterem zikrettiğim gibi sende bir telaş hali görüyorum!

Müsterih olasın, doğru yazdığın sürece benden yana bir sıkıntın olmaz!

Gerçeğe sadakat şart!

53. ayette de aynı durum.

Demek ki artık kulları-köleleri görüyor kendisine inananları.

Allah'ı özel hayatına, çıkarlarına kullandığı yetmiyormuş gibi, kendisine inananları kölesi duruma getirmeyi de "Allah dedirtiyor" diyerek yapmaya kalkışmış.

Eğer kullarım sözcüğü Allah'a atıf olsaydı, ayetin doğru yazımı şöyle olmalıydı:

İman eden kullarıma şöyle de: "Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için bir güzellik vardır. Allah'ın arzı da geniştir. Sabredenlere ise ödülleri hesapsız şekilde verilecektir."

Tabi senin bunları kafan almaz muhterem. Aradaki farkı anlayacak özgür bir beyne sahip değilsin.

Sen ki "De ki" gerekip de olmayan ayetleri bile "olmasına gerek yok" diye yorumladıktan sonra, bunları anlaman mümkün değil.

Senin ki gerçeğe sadakat değil, yalana-dolana sadakat!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Abd (ğébd/عَبْدٌ) sözcüğü köle demektir, çoğulu ise ibad'dır. Ü'büdü, na'büdü, abüdüne, abdün gibi çekimleri kur'anda geçer. Biz türklere bunu köle yerine, kul çevirisi ilen daha çok duyururlar ançıp araplar bu abd sözcüğünü, bizdeki anlayış gibin yaratılmışlığından ötürü, yaratıcı ilen yaratılmış kul ilişiğinin düşüncesine iye olmazlar. Rabblerine kölelik (ibad-et) olarak algılamaktadırlar bunu ulayu (ve) doğrusu budur. İslamı hak olarak yaşayan toplumlarda ibadet uygulamalarının terk edilmesindeki yaptırımlar, Rabbe ibadeti (köleliği) askıya almak anlamında olduğundan ceza uygulanır. Örneğin İran, ilkokulda okuyan çocuklara, anne-babalarının evde namaz kılıp kılmadıklarını sorarak arap tanrısına yapılmayan köleliği (ibad-et) fişleyerek, arap tanrısına yapılmayan köleliğe ceza uygulamaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sıkıştınız mı Arapçan var mı?

Kul'un, Ya eyyühellezine amenu'nun, ya eyyühellezine elkafiru'nun, ya ibadıllezine amenu'nun anlamını bilecek kadar Arapçam var.

Bu nasıl söz muhterem :)

Sıkışmak ile işin ne alakası var, yorumlanma tefsir edilme iddiasında olunan kitabın, vahyin dilini biliyor musun suali o kadar yerinde gerekli bir sualdirki, izahı abes kaçar!

"Şu kadar" dediğin kadarınıda bilmiyorsunya, hadi onu bir tarafa bırakalımda ya eyyühellezine amenudan anlıyormuşsun güzelde şu anlıyorum dediğin "ya eyyühellezine elkafiru" nedir, misalen hangi ayettir :)

O sakın "ya eyyuhel kafirun" olmasın!

Yarı doktor candan edermiş, yarı müfessir, internet allamesi ne yapar acep!

Söz kime aitmiş?

Be adam, "De ki, ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim." deyince bunu söyleten Allah'da, söyleyen kim?

Allah mı peygamber oluyor?

Dediğim gibi arapçayı bıraktık gayrı, sana evvela türkçe öğretmemiz icab ediyor!

"De ki" diyerek "ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim" sözünün söylenmesini isteyen Allah, söylemesini istediği peygamber!

Peygamber bu emri ifa ettiği anda sözü söyleyen olur!

Şunları dahi tefrik edemiyorsun!

Söylenen sözün mahiyeti ile de, sözde mütekellim olanı anlarsın, tabii tefsir ilminden nasibin var ise!

Söz "ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim" olduğunda sözdeki peygamberin "De ki" hitabına muhatap olan olduğunu anlamak içün türkçe bilmek kafidir!

Söz "Ey iman eden kullarım" olduğunda ise mütekellim olanın "De ki" emrini veren olduğunu anlamak içün türkçe bilmek kafidir!

Ayetin evveline sonrasına bile bakmadan, türkçe ve tefsir ilmi kafi :)

Hatırlar isen sana turandursunda eş anlamlı kelimeler bahsinde bir misal vermiş ve o boş "müslümanlar işine gelen manayı veriyor" sözünün yanlışlığını sana göstermiş idim!

Misalen iki cümle farzedelim!

-Onu geçen yaz gördüm!

-İsteklerini bana yaz!

İmdi iki cümledede yaz kelimesi var!

Birinci cümlede bu kelime mevsim adı, ikincisinde ise yazma fiili manasındadır değil mi!

Pekiyi bunun böyle olduğunu anlamak içün ne lazımdır!

Türkçe bilmek!

Çünki cümlenin içinde bu kelimenin ne bir eki ne bir açıklayıcı yardımcı bir ifade mevzu bahis değil, tamamı ile cümlenin genel manası içinde o kelimenin anlamının ne olduğunu anlar ve söyleriz!

İşte bunun gibi, hadi islamın en temel prensiplerine gözlerini yumdun, hadi ayetin evveline ve sonrasınada nazar etmedin ve hadi Hz. Muhammedin de

Fasil : AZAD MÜDEBBER KILMA; MUKATEBE VE KÖLE İLE MUSAHABE

Konu : Köleyle Musahabe Ve Muamele Adabı

Ravi : Ebu Hüreyre

Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden kimse "kölem", "cariyem" demesin. Köle de Rabbi (sahibim), rabbeti (sahibem) demesin. Malik (efendi) "Oğlum" "kızım" desin, Memluk (köle) de Seyyidi (efendim), seyyideti desin. Zira hepiniz memluklersiniz. Rabb de aziz ve celil olan Allah`tır."

HadisNo : 4160

dediğini, yani beşerin topyekün rabbın kulu olduğunu bundan mütevellid bir kulun bir başka kula "kulum" dememesi icab ettiğini söylediğini, bunu nehyettiğinide hadi diyelim bilmedin!

Bütün bunları bilmesende türkçe bilse idin, ayetin mealine bakıp şurada söylediğim acayip yorumu yapmazdın :)

Bak da gör, ayet nasıl zor duruma sokmuş mealcileri de, nasıl kıvıracaklarını şaşırmışlar:

Bakıyorum bakıyorumda gördüğüm sadece senin kelam etme cüreti gösterdiğin konudaki cehaletin oluyor!

Tıpkı evvel zamanlarda olduğu gibi arapçada zamiri, zamirin ismin yerini tuttuğunu bilmemenden mütevellid meallerdeki parantez içi ifadeleri anlayamaman gibi burada da mütekellim olanı anlamamanı görmekteyiz!

Merak etme seni arapça ile sıkıntıya sokmayacağım, bizzat türkçe yazdıklarınla mantık sefaletini sana göstereceğim!

İmdi ne demiş idin!

Ayrıca ben bilmesem de, o mealleri yazanlar da, Diyanet de, Elmalılı da Arapça'yı gayet iyi biliyordu.

Önce böyle diyorsun, sonra da

Diyanet İşleri ("Bizim adımıza" diyerek kamufle etmiş) :

Elmalılı Hamdi Yazır (Kamuflaj) :

İmdi görüyor musun mantık sefaletini :)

Evvela "arapçayı gayet iyi biliyorlar" diyeceksin sonra da o iyi bilenlerin meallerini anlamadığın bilmediğin bir ilim ile kamuflaj diye tesmiye edeceksin!

Bir bu değil, şurayada bakalım!

Fizilal-il Kuran : (Doğru)

Demek seyyid kutubun mealini beğendin!

Güzel, güzelde fizilal tefsirdir, meali aldın ayetin tefsirinide paylaşsana aziz okuyucu ile!

Seni zahmetten ben kurtarayım!

"De ki: Ey inanan kullarım! Rabb'inize karşı gelmekten sakının." cümlesinde özel bir ilgi ve iltifat vardır. Aslında bu cümle: "İman eden kullarıma de ki..." "Onlara de ki:" "Rabb'inizden korkun" anlamındadır. Fakat ayetin hitap şekli seslenme biçiminde gerçekleşiyor. Zira seslenmede açıklama ve uyarma vardır. Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- onlara Ey kullarım diye hitap etmez. Çünkü onlar, Allah'ın kullarıdır. İşte burada özel bir iltifat vardır. Yani peygamber bu emri onlara ulaştırmakla yükümlü olduğu sırada Allah adına onlara hitab etmektedir. Aslında çağrı yüce Allah'dan gelmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise bu çağrıyı ilgili kimselere ulaştıran bir haberciden başka bir şey değildir.

Görüyor musun sahibi içün utanç vesilesi olacak gerçeğe sadakatsizliğini!

Daha evvel zikrettiğim gibi doğru yazdığın müddetçe sıkıntı yok, amma yalan dolan oldumu bizde görür isek doğruyu yazarız muhterem!

Ömrünü vakfettiğin şey ne kötü şey pante!

Gerçeğe sadakat şart!

tarihinde Alchindus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Polemiğin salyangoz vida gidişini andırmaya başlaması üzerine, eski bir notumu bir kez daha aktarmakta yarar görüyorum:

Ateistler, Aklınızı Başınıza Alın: Burası Kuran Kursu Değil…

Şeriatın yüzyıllardır çözemediği Arabın yavelerini siz mi çözeceksiniz? 1400 senedir katır yüküyle, cilt cilt tefsirler yazdı onlar; açıklamak o kadar kolay olsaydı, açıklar kurtulurlardı.

‘Apaçık bir kitap’ için bu kadar fazla yorumun gerekmesi ve buna rağmen, hala daha hiçbir şeyin dibinin bulunmaması dikkatinizi çekmiyor mu? Sanki siz o ayetleri gerçekçi tarzda ve akılcı yöntemlerle yorumlayacaksınız da, karşınızdakilerin zihninde soru işaretleri oluşturup onları agnostik ya da ateist mi yapacaksınız? Eğer böyle düşünüyorsanız, siz hayal aleminde yaşıyorsunuz. Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış… Yüzyıllardır. Sayısız müfessir. Alim. Derviş. Mutasavvıf. Hacı. Hoca...

Ayet ve hadis tefsir etme (yorumlama) bir çıkmaz sokaktır, bir kısır döngüdür; girmeyin. Şeriatçıların derdi, sizi bu bataklığa çekip -ki burası kendi alanlarıdır- pasifize etmek, atıl bırakmak. Ayet yorumlamaya bir alışırsanız, sonsuz vida gibi, ilerleyip hareket ettiğinizi sanırsınız ama hep aynı yerde dönüp durursunuz.

Burası Kuran Kursu mu? Gitsinler, orada tefsir etsinler, ne edeceklerse… Allah'ın rızasını da alırlar hem. Güle güle. Bizden ırak, Cehenneme direk...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu nasıl söz muhterem :)

Sıkışmak ile işin ne alakası var, yorumlanma tefsir edilme iddiasında olunan kitabın, vahyin dilini biliyor musun suali o kadar yerinde gerekli bir sualdirki, izahı abes kaçar!

"Şu kadar" dediğin kadarınıda bilmiyorsunya, hadi onu bir tarafa bırakalımda ya eyyühellezine amenudan anlıyormuşsun güzelde şu anlıyorum dediğin "ya eyyühellezine elkafiru" nedir, misalen hangi ayettir :)

O sakın "ya eyyuhel kafirun" olmasın!

Yarı doktor candan edermiş, yarı müfessir, internet allamesi ne yapar acep!

Hah! buldun aceleyle yazarken yaptığım hatayı, atla hemen üstüne.

Sanki bir halt yakaladın.

Ben en iyi bildiğim ayeti bile mealleri kıyaslamadan yazmam muhterem.

Örnek olarak çalakalem yazdıklarımdan yanlış yakalamış gibi sevinme.

Bulabiliyorsan yazdığım ayetlerden bul getir.

Dediğim gibi arapçayı bıraktık gayrı, sana evvela türkçe öğretmemiz icab ediyor!

"De ki" diyerek "ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim" sözünün söylenmesini isteyen Allah, söylemesini istediği peygamber!

Peygamber bu emri ifa ettiği anda sözü söyleyen olur!

Şunları dahi tefrik edemiyorsun!

Söylenen sözün mahiyeti ile de, sözde mütekellim olanı anlarsın, tabii tefsir ilminden nasibin var ise!

Söz "ben sizi uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim" olduğunda sözdeki peygamberin "De ki" hitabına muhatap olan olduğunu anlamak içün türkçe bilmek kafidir!

Söz "Ey iman eden kullarım" olduğunda ise mütekellim olanın "De ki" emrini veren olduğunu anlamak içün türkçe bilmek kafidir!

Ayetin evveline sonrasına bile bakmadan, türkçe ve tefsir ilmi kafi smile.gif

Hatırlar isen sana turandursunda eş anlamlı kelimeler bahsinde bir misal vermiş ve o boş "müslümanlar işine gelen manayı veriyor" sözünün yanlışlığını sana göstermiş idim!

Misalen iki cümle farzedelim!

-Onu geçen yaz gördüm!

-İsteklerini bana yaz!

İmdi iki cümledede yaz kelimesi var!

Birinci cümlede bu kelime mevsim adı, ikincisinde ise yazma fiili manasındadır değil mi!

Pekiyi bunun böyle olduğunu anlamak içün ne lazımdır!

Türkçe bilmek!

Çünki cümlenin içinde bu kelimenin ne bir eki ne bir açıklayıcı yardımcı bir ifade mevzu bahis değil, tamamı ile cümlenin genel manası içinde o kelimenin anlamının ne olduğunu anlar ve söyleriz!

İşte bunun gibi, hadi islamın en temel prensiplerine gözlerini yumdun, hadi ayetin evveline ve sonrasınada nazar etmedin ve hadi Hz. Muhammedin de

Senin ilmin yetmez bana Türkçeyi öğretmeye.

Karşındakini Arapçayı-Türkçeyi bilmiyormuş gibi gösterip ayet açıklarını, çelişkilerini kapatacağını sanıyorsan havanı alırsın.

Çok gördüm bu numaraları muhterem.

laf salatasıyla olmuyor bunlar.

Örnek vermişmiş. Lagalugadan başka birşey değil yaptığın.

Yazmadaki yaz başkaymış da, mevsim olan yaz başkaymış.

Bu ne basitlik yahu!

Hiç mi sıkılmıyorsun bunları yazmaktan?

Bunların seni haklı çıkaracağını mı zannediyorsun?

Çocuk olsa yemez bu numaraları.

Hep aynı taktik!

"Ayetin öncesine sonrasına baktın mı?", "Cımbızlama" vs.

Ne alakası var?

Gerektiği yerde peşpeşe ayetleri vermesini biliriz.

Bu kadar lafazanlığa gerek duymak, uzun uzun yanıtlara kalkışmak bile aciziyetini gösteriyor.

Bakıyorum bakıyorumda gördüğüm sadece senin kelam etme cüreti gösterdiğin konudaki cehaletin oluyor!

Tıpkı evvel zamanlarda olduğu gibi arapçada zamiri, zamirin ismin yerini tuttuğunu bilmemenden mütevellid meallerdeki parantez içi ifadeleri anlayamaman gibi burada da mütekellim olanı anlamamanı görmekteyiz!

Merak etme seni arapça ile sıkıntıya sokmayacağım, bizzat türkçe yazdıklarınla mantık sefaletini sana göstereceğim!

İmdi ne demiş idin!

Cehalet senin gibilere mahsus!

İsim-zamir hatası uydurmalarını, parantez içini anlayamam gibi iddialarını yedirtirim sana.

Küstahlaşma. Cevabını veremediğin sorular olunca böyle yalanlarla şişinmek de ayrı bir huyun olmalı.

Ayrıca ben bilmesem de, o mealleri yazanlar da, Diyanet de, Elmalılı da Arapça'yı gayet iyi biliyordu.

Önce böyle diyorsun, sonra da

snapback.pngPante, on 24 March 2010 - 06:51 PM, said:

Diyanet İşleri ("Bizim adımıza" diyerek kamufle etmiş) :

snapback.pngPante, on 24 March 2010 - 06:51 PM, said:

Elmalılı Hamdi Yazır (Kamuflaj) :

İmdi görüyor musun mantık sefaletini smile.gif

Evvela "arapçayı gayet iyi biliyorlar" diyeceksin sonra da o iyi bilenlerin meallerini anlamadığın bilmediğin bir ilim ile kamuflaj diye tesmiye edeceksin!

Şunu bile kafan almıyor.

Elbette Arapça'yı biliyorlar ama senin gibi kıvırmasını da.

Arapça bilmek dansözlüğe, düzenbazlığa engel değil.

Sefillik senin bunu anlayamamanda.

Demek seyyid kutubun mealini beğendin!

Güzel, güzelde fizilal tefsirdir, meali aldın ayetin tefsirinide paylaşsana aziz okuyucu ile!

Seni zahmetten ben kurtarayım!

Görüyor musun sahibi içün utanç vesilesi olacak gerçeğe sadakatsizliğini!

Daha evvel zikrettiğim gibi doğru yazdığın müddetçe sıkıntı yok, amma yalan dolan oldumu bizde görür isek doğruyu yazarız muhterem!

Ömrünü vakfettiğin şey ne kötü şey pante!

Gerçeğe sadakat şart!

Bu muydu bütün yanıtın.

Tamamı lagaluga.

Ortada iddiamı çürüten hiçbir mantıklı açıklama yok.

Kalkmış "Seyyid Kutub'un tefsirine baktın mı" diyor. Bir de üşenmemiş tefsiri yazmış.

Yazı kalabalığı olsun, gaye bu. Hesapta yanıt vermiş olacak.

Sanki o tefsir kurtardı konuyu.

O tefsirler, o açıklamalar bile sorunu ortaya koyuyor. "Burada bir problem var ama yanlış anlamayın, şu anlama geliyor" diye açıklamaya çalışılıyor. Açıklamalar ise kıvırmalardan ibaret.

Ne diye bir hitabın bile açıklanma gereği duyuluyor? Çünkü hatalı. Çünkü sırıtıyor.

Neden o ayete takılmışım ben? İşte tefsirinin yapılması, takılma nedenimi açıklıyor.

demek ki boşuna değil itirazımız.

Gelelim haklılığımı kanıtlayan asıl meseleye:

"Muhammed hazretleri müslümanları kulu-kölesi olarak görmüş." diyoruz, itiraz ediliyor ve her zamanki yöntemlerle çarpıtılarak öyle olmadığı açıklanmaya çalışılıyor.

İyi de müslümanlar Muhammed'i efendileri görmüyor mu?

Köle'nin sahibi kim?

Efendi.

Bu müslümanlar her adını andıklarında "peygamber efendimiz" demiyor mu?

Peygamberlerini "Fahrialem", "Kainatın Efendisi" yapmıyorlar mı?

Sadece Muhammed peygamber diyene "peygamber efendimiz" diyeceksin baskısı-dayatması yapılmıyor mu?

Ben mi uyduruyorum bunları?

Hadi al da, biraz da bu konuyla oyalan muhterem.

Yalanın-dolanın sadığı seni!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...