Jump to content

''Çakma Demokrat''ın Hası


Recommended Posts

Merhaba,

Aşağıda aktaracağım yazı, Taraf'ın pek ''demokrat'', ''özgürlükçü'' yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'dan. ''Parti-içi demokrasi vurgusu''nun adamı nasıl ''çakma demokrat'' yapacağından söz ediliyor yazıda. Paranın ve tarikatların ''kılıcı''nı kuşanmış devasa parti aygıtlarının 4 yılda bir seçilmesi üzerinden kurulan bir demokrasi tahayyülünün, ''darbeci-demokrat'' diye sözde radikal bir biçimde bölünen Türkiye halkı portresine ne kadar uyduğunu gelin, birlikte düşünelim...

***

Türkiye’de bir adamın “çakma demokrat” olduğunun anlamanın yolu o adamın temel söylemlerini incelemekten geçer...

Her kim ki demokrasi deyince lafa “parti içi demokrasi” muhabbetinden başlıyorsa hemen anlaşılmalıdır ki o kişi ya saftirik bir adamdır ya da “çakma demokrat”tır...

Eğer o kişi saftirik değilse de... Kolpacıdır... Goygoycudur... Eyyamcıdır...

Evet... Üstüne basa basa söylüyorum... Parti içi demokrasi söylemi palavra bir söylemdir... Bu kolpacı muhabbetti yapanlar hemen yanında “Yargı bağımsızlığı” geyiklerini de yaparlar...

Yani “Parti içi demokrasi” ve “Yargı bağımsızlığı” sözüyle Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesine giren bir adam gördünüz mü orada kaçın... Bırakın o adam kafanızı şişirmesin... “Çakma demokrat” mavralarını size yutturmasın...

“Siyasi partiler içi demokrasi” söylemiyle “Futbol takımları içi demokrasi” söylemi aynı zırvalıktadır... 1996-2001 yılları arası Galatasaray takımında “Takım içi demokrasi” iradesi Gheorghe Hagi’yi yerinden edemez, hatta onu rahatsız ya da huzursuz da edemez... O futbolcular “Hagi de bu takımın bireyi biz de... Eşit olmalıyız, biz de özgürce istediğimiz şekilde oynamalıyız” diyemez... Bu lafları diyen de takım-dışı kalır... Bu durum da çok adaletli bir durumdur. Çünkü 1996-2001 arası Galatasaray’ı Galatasaray yapan ana adam Hagi’dir... Sonrasında Hakan Şükür, Popescu ve Taffarel gelir... Takımı sürükleyen, maçı alan golü atan, attıran ya da golü yemeyen ana karakterler bunlardır...

AK Parti’de de bugün yüzde 47 oyu büyük oranda Tayyip Erdoğan aldı... Sonrasında Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi yıldız isimlerin de tamamlayıcı gücü vardı... Artvin’deki adam da Erdoğan için oy verdi... Hakkâri’deki de, Konya’daki de... Tayyip Erdoğan ve bu birkaç yıldız isim partiyi bıraksaydı ve desteklerini çekselerdi AK Parti baraj altında kalırdı, hatta sıfır çekerdi...

Yıldız özellikleriyle maçı alan yıldız sporcu da, oyu alan yıldız siyasetçi de farklı ve özel önemdedir... Kimse kendini kandırmasın o vekiller büyük oranda Tayyip Erdoğan sayesinde vekil... O zaman ister istemez Erdoğan’ın da haklı “sadakat” beklentisi olacaktır... 1977’nin CHP’si için de, 1999’un DSP’si için de aynısı büyük oranda geçerliydi... Bülent Ecevit’in yıldız karakteri o büyük oyları alıyordu... Hele DSP külliyen Ecevit’e verilen reylerin partisiydi... O dönemin DSP’si açısından da “Ecevit’e karşı muhalefet, parti içi demokrasi” söylemi palavradır...

Öte yandan yıldız bir adam olan Ecevit kendi dışında partiyi düşük profilli adamlarla doldurursa karşılığını görecekti... Gördü de zaten... Yani gerçek demokrasi mekanizması o partiyi oyunun dışına itecektir... Tayyip Erdoğan da Urfa’da yaptı o hatayı... Orda da gerçek demokrasi mekanizması AK Parti’ye de dersini verdi... “Muhalefet edemiyorum, demokrasi yok” diyen vekilin de toplumda karşılığı varsa, yıldızlaşma potansiyeline sahip bir oyuncuysa zaten süreç içinde demokrasi hükmünü icra eder... Baykal da Sarıgül’e karşı aynı hatayı yaptı, belli oranda bedelini de ödeyecek gibi görünüyor...

Aynı şey gazeteler, televizyonlar için de geçerli... Mesela 1996-2002 arasının Show TV’sinde de reytingi alan ana adam Reha Muhtar’dı. Erol Aksoy bile Muhtar’a dokunamazdı çünkü gelen reklamların çoğunluğu Muhtar’ın yarattığı izlenme oranı sayesindeydi. Bir sürü az izlenen program o sayede toplam takım gücünün arasına kaynıyordu... Kanalın realitesi buydu... AK Parti’nin realitesi de Tayyip Erdoğan...

Bir politikacı “parti içi demokrasi” diyorsa öncelikle gerçek demokrasi anlamıyla toplumsal karşılığını tesbit etmelidir... Eğer o politikacının ciddi bir karşılığı varsa da “lider sultası” o adamı dışlıyorsa o parti zaten “halkın tokadını” yer. Yani demokrasi yine cezasını keser... “Lider sultası”nın dışladığı yıldız politikacı bir başka mecradan yükselme imkânı bulur zaten... Bu örneği futbolcu, gazeteci, televizyoncu diyerek de yenileyebilirsiniz...

Ha eğer toplumda hiçbir karşılığı olmayan bir grup politikacı “Lider sultası var” diye kazan kaldırıyorsa bilin ki orada kolpa bir durum vardır... Zaten genelde gücünü toplumdan almayan politikacılar bu tür palavra numaralara girerler... Toplumsal/demokratik bir gücü varsa ortaya çıkar, biz de görürüz...

Toplumdan kaynaklanan demokratik bir gücü olmayanlar, görüşlerinin toplumda bir karşılığı olmayanlar, her tarafa oynayarak eyyam ve goygoy yapanlar (bkz. Ahmet Hakan) “parti içi demokrasi” mavralarıyla bu ülkenin gerçek demokrasi mücadelesini sulandırmaya kalkarlar... Sözün özü: Parti içi demokrasi söylemi palavradır...

http://www.taraf.com.tr/makale/10745.htm

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arkadaş yaşına başına bakmadan çıkıp yılların isimlerini "demokrat olmamakla" itham ediyor. Sen kimsin oğlum, sen ananın karnında iken o adamlar ülkeyi yönetiyordu. Çıkmış atıp tutuyor. Medya dünyasındaki en ciddiye almadığım isim diyebilirim. Muhakkak vardır bir yerden bir menfaati, böyle AKP borazanlığı yaptığına göre.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Her kim ki demokrasi deyince lafa “parti içi demokrasi” muhabbetinden başlıyorsa hemen anlaşılmalıdır ki o kişi ya saftirik bir adamdır ya da “çakma demokrat”tır..

Alakası yok. Parti içi demokrasiden söz etmeyenler 'çakma demokrattır."

Hem bunları neye dayanarak söylüyor? Kendi kafasından uydurduğu saçma sapan argümanlarla bu konuyu tartışıyor.

Ne demiş:

Bir politikacı “parti içi demokrasi” diyorsa öncelikle gerçek demokrasi anlamıyla toplumsal karşılığını tesbit etmelidir... Eğer o politikacının ciddi bir karşılığı varsa da “lider sultası” o adamı dışlıyorsa o parti zaten “halkın tokadını” yer. Yani demokrasi yine cezasını keser... “Lider sultası”nın dışladığı yıldız politikacı bir başka mecradan yükselme imkânı bulur zaten... Bu örneği futbolcu, gazeteci, televizyoncu diyerek de yenileyebilirsiniz

Nasıl halkın tokadını yiyecek? Bunun için halkın etkili bir şekilde örgütlenmesi, kendini ifade edebilmesi, siyasete katılması, düşünmesi ve düşündüğünü söyleyebilmesi gerekir. Parti içi demokrasi zaten bir bakıma bunları bir ölçüde sağlamak için düşünülmüş ilkeler. Bunlar var mı? Siyaset ve demokrasi demek sadece seçimden seçime oy vermek demek değildir. Bu mantıkla halktan yüksek oy olan üçüncü dünya ülkesi diktatörlerinin de demokratik olarak seçildiğini düşünebiliriz, ama düşünmüyoruz. Çünkü alakası yok.

Şimdi parti içi demokrasi konusunda yazılan çok şey var, bunlar yeni söylenmiyor. Örneğin bakın:

http://idc.sdu.edu.tr/tammetinler/demokrasi/demokrasi1.pdf

Bakın orada ne yazıyor:

Siyasi partiler, ülkemizde çeşitli sorunlarla karşılaşmakta ve bu sorunlar siyasal sistemin işleyişini de olumsuz etkilemektedir. Siyasi partilerin sorunlarının başında örgütlenme ve kurusallaşamama biçimleri gelmektedir. Siyasi partilerde parti içi demokrasi uygulanamamaktadır. Parti içi demokrasi yokluğu demokratik bir örgütlenme modelini de engellemektedir. Parti lideri, partide hakim bir konumda bulunmakta, son sözü devamlı o söylemektedir.

Ayrıca, Türkiye’de parti-içi demokrasinin gerçekleşmemesi, aday belirlemenin demokratikleĢtirilmemesi, genel başkanların seçim yenilgileri sonrasında görevlerinden istifa etmemesi, programları birbirine benzeyen partilerin birleşmek ya da seçimde güç birliğine gitmek konusunda isteksizlikleri gibi gelişmeleri, Türkiye’de demokrasi kültürünün yeterince gelişmemiş olmasına bağlanmaktadır

Ülkemizde siyasi partiler sistemi bakımından en önemli sorunlarından biri, parti içi demokrasinin sağlanamamasıdır. Ülkemizde partilerin kendi iç işleyişlerinde demokratik

ilkelere gerekli önemi verdiklerini söylemek mümkün değildir. Mevcut siyasi partilerin, genelde üyelerin, örgütlerin ve uzmanların katılımlarıyla siyaset üretmeye, kararları birlikte almaya ve adayları birlikte belirlemeye yönelik fonksiyonları yoktur. Çünkü yapıları çok fazla katılımcı ve demokratik değildir. Partilerde liderler olması gerekenden daha fazla etki ve ağırlığa sahip bulunmaktadır. Parti içi demokrasi, tüm diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de partiler hukukunun en önemli sorunlarından birisidir.

Bu da konuyla ilgili başka çalışma:

http://www.siyasaliletisim.org/pdf/siyasetinfinansmanisorunuvecozumonerileri.pdf

Orada ne yazıyor bakalım:

Parti içi demokrasi olarak adlandırılan bu durum, partinin bütün kademelerinde görev alanların seçimle ve belirli bir süre için göreve gelmelerini, partinin önemli sorunları hakkındaki çözüm önerilerinin alt kademelerden yukarı kademelere doğru gerçek ve demokratik bir süreç içerisinde oluşmasını gerektirir.(Yanık-Özcan, 2007:3). Bu olgunun sağlanması için gerekli birçok şart bulunmaktadır. Özellikle ülkemizdeki partilerde lider sultasının ne kadar yaygın olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, parti içi hiyerarşik yapıların değiştirilmesi gerekliliği ortaya çıkar. Demokrasilerde herkesin eşit koşullarda doğrudan katılımı esastır. Hiyerarşik yapılanmada ise her aşamada katılım ve karar verme hakkı bir üst düzeye devredilir. Bu doğrudan temsili geçersiz kılmakta sonuçta da tabandakiler ve üst düzeydekiler arasında iletişim kopukluğu olmaktadır.

Marmara Üniversitesinin çıkardığı dergide Prof. Suat Okar şöyle diyor:

“En önemlisi, bu finansal bilgiler özellikle halkın anlayabileceği kolaylıkta ve açıklıkta olmaktan uzaktır. Makyajlanmış finansal bilgilerin anlaşılması gerçekten güçtür. Özellikle parti içi demokrasinin işlemediği ortamda denetimden söz etmek de mümkün değildir.”
Kaynak burada.

Tabii bunu söyleyen sadece Türkiyeli akademisyenler ya da yazarlar değil. Bakın Prof. Dr. Udo Kempf, Siyasal Bilgiler Profesörü, Pedagoji Yüksekokulu, Freiburg sitesi burada ve Türkçe:

http://www.konrad.org.tr/index.php?id=358

Yukarıdaki sitede konuyla ilgili, konunun uzmanlarının görüşleri bulunabilir.

Orada Udo Kempf ne diyor:

“Politikaya angaje olmuş vatandaşların bir partideki ağırlığını arttırmak için parti içi demokrasi gereklidir. Bir devlet, yapıları demokratik olmayan (örn. “liderlik prensibi” veya “demokratik merkeziyetçilik” esasına dayanan) partiler tarafından idare edilemez.”
“Bu durum parti içi demokrasi ilkesinin hukuksal olmaktan çok, bir siyasal kültür konusu olduğunu gösterse de, bu ilkenin Avrupa Düzeyindeki Partilerinin Anayasal Konumu Hakkında TSATSOS Raporu ve bu raporu benimseyen 10 Aralık 1996 tarihli Avrupa Parlamentosu kararı ile uluslar arası norm ve ölçüler alanında hukuk gündemine girdiği de bir gerçektir..”(Fazıl Sağlam, http://www.konrad.org.tr/index.php?id=360)

Dolayısıyla parti içi demokrasi talebi, söylemi vb. palavra filan değildir.

tarihinde Gold tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhaba,

Aşağıda aktaracağım yazı, Taraf'ın pek ''demokrat'', ''özgürlükçü'' yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'dan. ''Parti-içi demokrasi vurgusu''nun adamı nasıl ''çakma demokrat'' yapacağından söz ediliyor yazıda. Paranın ve tarikatların ''kılıcı''nı kuşanmış devasa parti aygıtlarının 4 yılda bir seçilmesi üzerinden kurulan bir demokrasi tahayyülünün, ''darbeci-demokrat'' diye sözde radikal bir biçimde bölünen Türkiye halkı portresine ne kadar uyduğunu gelin, birlikte düşünelim...

Liberal birinden demokrasi beklersen daha çok beklersin.(Senin anladığını düşündüğüm demokrasi için konuşuyorum tabii) Ama 'siyasi liberalizm' diyeceksin. Veya liberal demokrasi diyebilir bazıları.

Benim aklıma da zaman zaman Hayek'in klasiği geliyor nedense:

"Şahsen ben, liberal bir diktatörü, liberalizmin olmadığı demokratik bir yönetime tercih ederim."

tarihinde Gold tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Rasim Ozan Kütahyalı'nın demokrasi anlayışı 18. yüzyılda kalmış.

Gold,

Hayek'in paylaştığın sözünün altına ben de imzamı atarım. Liberal olmayan demokrasi olmaz olsun, çoğunlukçuluk matah bir şey değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...