Jump to content

Evrim Teorisinin kanıtlanamayısı


Recommended Posts

  • İleti 628
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Fosillere gerek yok.Lenski deneyiyle evrim çok ayrıntılı bir biçimde incelenmiş ve kanıtlanmıştır.

:lol::lol::lol:

Richard Lenski Deneyi ile ilgili bir makale:

Son günlerin en çok tartışılan konularından birisi dijital ortamda gerçekleştirilen Evrim Simülasyonu.Araştırmacılar, geliştirdikleri ‘Avida’ isimli yazılım platformunda, birbirleriyle rekabet halindeki dijital organizmaların mutasyona uğrayarak evrimleştiklerini ve binlerce nesil sonunda kompleks özelliklere sahip olduklarını belirtiyor.

Elde ettikleri sonuçların canlı organizmalardaki kompleks işlevlerin, doğal seleksiyon ve rastgele mutasyonla ortaya çıkabileceğini söylüyor.Araştırmacılardan Richard Lenski; “Çalışmamız kompleks işlevlerin daha basit ve daha da basit işlevlerden nasıl yapılacağını görmemizi sağladı" şeklinde bir yorumla Avida'yı tarif ediyor.

Lenski yorumunda “Mutasyonların, gerçekleştikleri zaman kötü olaylar gibi göründüklerini, ama popülasyonun uzun süreli evrimi üzerinde çok önemli olduklarını gördük” derken, zararlı mutasyonların bir popülasyon üzerinde uzun vadede faydalı olacağını öne sürmektedir.

Nature dergisinin 9 Ocak 2003 tarihli sayısında kimyacı Steven A. Benner tarafından yayınlanan bir makalede ‘sentetik biyoloji’yle ilgili bazı yorumlar yapılmış ve simülasyonlardaki mutasyonların gerçeğe uzaklığını açığa çıkaran şu ifadelere yer verilmiştir:

“Replikasyonu ve evrimi in silico olarak simüle eden bilgisayar modelleri nispeten daha kolaycıdır. Bir bilgisayar programı mutasyona uğrayabilir ama çalışmaya devam edebilir. Ancak gerçek moleküller, yapılarında çok küçük bir değişiklik olsa bile, genellikle dramatik ölçüde değişime uğrarlar. Kimyacılar kendi sentezlerinde kalıp olarak çalışabilen çok az kimyasal sisteme sahiplerdir. Ancak mutasyona uğradığı halde yine de ‘çocuk’ sahibi olanların bulunmasının çok daha zor olduğu ortaya çıkmaktadır.”

Bu araştırmaya göre ise; mutasyona uğrayan bir molekülün işlevselliğine devam etmesi konusunda ciddi engellerle karşılaştığı gösterilmektedir.Yani bir bilgisayar programı herhangi bir kodlama hatasında farklı bir işlevsel özellik kazanmasına rağmen, gerçek bir molekül için aynı durumun söz konusu olamayacağı tarif edilmektedir.Nitekim bitki dünyasında da bu durum "Self Sterilite" denen kendi kendini dölleyememe durumu ile ortaya çıkmakta ve mutajen genlerin bir sonra ki nesle aktarılması engellenmektedir.

Bu araştırmanın bir başka yönü, kullanılan dijital organizmaların herhangi bir canlı organizmayı taklit eden gerçekçi simülasyonlar olmayışıdır. Christoph Adami, space.com’a bunların dünyadaki yaşamla hiçbir ilgisi olmayan ancak hakiki organizmalar olduğunu söylemektedir. Dünyadaki canlılığın kökenine dair bulgular ortaya koyduğu iddia edilen bir simülasyonda yeryüzünde yaşayan hiçbir canlıya benzemeyen organizmalar kullanılmaktadır.

Aslında hiçbir in silico çalışma canlılığın kompleks yapısını gerçekçi olarak simüle edemez. Örneğin bir bakteri içinde gerçekleşen biyokimyasal olaylar binlerce karmaşık moleküle dayanır. Tek bir proteinin paketlenmesini simüle etmek bir bilgisayar için son derece zahmetlidir. 2002 yılında böyle bir çalışma yayınlayan Stanford Üniversitesi fizik kimyageri Vijay Pande bu konuda şunları söylemektedir:

“Proteinlerin saniyenin milyonda biri gibi zaman dilimlerinde katlandığı bilinmektedir, ancak ortalama bir bilgisayarın saniyenin milyarda biri kadar sürecek bir protein katlanması simülasyonunu tamamlaması bir tam gününü alır”

Bu deneydeki dijital organizmalar, matematiksel yeteneklerine göre "ödüllendirilen" küçük bilgisayar programlarıdır. Başarılı işlemler yapan bir dijital organizmanın çoğalarak daha fazla başarı elde edebileceği bilgisayar zamanı kazanmasına izin verilmektedir. Space.com bu kontrollü süreci;

"Önemle, deney, kompleks mantıksal yeteneğin daha basit yetenekler altyapısal mutasyonlar ödüllendirilmedikçe asla evrimleşmediğini ortaya koydu." şeklinde açıklamaktadır.

Rastgele mutasyonların, canlılar üzerinde etkili oldukları zaman daima zararlı oldukları görülmüştür. Örneğin bir sineğin gözünden kafa çıkmış veya bir bebek yüzünün merkezinde tek bir gözle doğmuştur. Bu mutasyonların canlının DNA'sına bilgi ekleyerek onu daha kompleks bir canlı haline dönüştürdüğü tek bir örnek dahi bilinmemektedir.

Yani Lenski'nin simülasyonunda mutasyona uğrayan bir dijital organizmanın "hayatta kalarak" daha kompleks canlılara dönüşmesi, gerçek dünyada görülen mutasyonların etkisini taklit etmesinden değil, bilgisayar parametrelerinden kaynaklanmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu araştırmanın bir başka yönü, kullanılan dijital organizmaların herhangi bir canlı organizmayı taklit eden gerçekçi simülasyonlar olmayışıdır

Cübbeli bu yazıyı nerden buldun hiç bir fikrim yok fakat lenski deneyinde mutasyonlar dijital ortamda falan değil bildiğin kanlı canlı canlı bakteriler üzerinde deney tüplerinde gözlemlenmiştir.Yazıyı yazanın bu deney hakkında hiç bi fikrinin olmadığı açık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cübbeli bu yazıyı nerden buldun hiç bir fikrim yok fakat lenski deneyinde mutasyonlar dijital ortamda falan değil bildiğin kanlı canlı canlı bakteriler üzerinde deney tüplerinde gözlemlenmiştir.Yazıyı yazanın bu deney hakkında hiç bi fikrinin olmadığı açık.

Sen yazının tamamını okusana,

2002 yılında böyle bir çalışma yayınlayan Stanford Üniversitesi fizik kimyageri Vijay Pande bu konuda şunları söylemektedir:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dikkat edin evrim masalları şu cümleyle başlar;

bir varmış bir yokmuş İlkel dünyada ilk olarak bakteriler varmış, sonra bu bakterilerden bitkiler ve hayvanlar evrimleşmiş...

Oysaki" ilkel dünyada bakteriler vardı" cümlesinin bir anlamı yoktur, çünkü mesele o bakterilerin nasıl var olduğudur.? İşte bunu biraz sorgulayalım da ateistlerin nasıl bir beyin yıkama içinde olduklarını daha net anlayalım.

Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, Tübitak Yayınları, 8. basım, s. 25'te diyor ki:

Bir bakterinin 2000 civarında geni vardır. Her bir gen ise 1000 kadar harf (şifre) içerir. Bu da bakterinin DNA'sındaki bilginin en az 2 milyon harf uzunluğunda olması demektir. Bu hesaba göre tek bir bakterinin DNA'sının içerdiği bilgi, her biri 100 bin kelimelik 20 romana denktir.

New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro A Sceptics Guide to the Creation of Life on Earth adlı kitabının 127. sayfasında şöyle diyor:

Çok kompleks olmayan bir bakteride bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantı sonucunda meydana gelme ihtimali 10 üzeri 40.000'de 1 ihtimaldir.(Bu sayı, 1 rakamının yanına 40 bin tane sıfır gelmesiyle oluşan muazzam bir sayıdır.)

Cardiff Üniversitesi'nden, Uygulamalı Matematik ve Astronomi Profesörü Chandra Wickramasinghe bu sayı karşısında şu yorumu yapar:

Bu sayı (1040.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünü olmalıdır. (Fred Hoyle, Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, Simon & Schuster, New York, 1984, s. 148)

İngiliz matematikçi ve astronom Sir Fred Hoyle ise, tüm bu sayılar karşısında şöyle demektedir:

Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçeğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmemesinin) nedeni, bilimsel değil, psikolojiktir. (Fred Hoyle, Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, s. 130)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen yazının tamamını okusana,

2002 yılında böyle bir çalışma yayınlayan Stanford Üniversitesi fizik kimyageri Vijay Pande bu konuda şunları söylemektedir:

Cübbeli beni kırdın geçirdin. Gülmekten ölüyorum. Allah da seni güldürsün. Bu fizik kimyageri de ne ki? Google da bile yok böyle bir şey. http://www.google.com.tr/search?num=100&hl=en&safe=off&q=fizik+kimyageri&aq=f&aqi=g10&aql=&oq=&gs_rfai=

:lol: :lol: :lol: :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cübbeli beni kırdın geçirdin. Gülmekten ölüyorum. Allah da seni güldürsün. Bu fizik kimyageri de ne ki? Google da bile yok böyle bir şey. http://www.google.com.tr/search?num=100&hl=en&safe=off&q=fizik+kimyageri&aq=f&aqi=g10&aql=&oq=&gs_rfai=

:lol: :lol: :lol: :lol:

Son gülen iyi güler..

http://folding.stanford.edu/Pande/VijayPandeCV

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2002 yılında böyle bir çalışma yayınlayan Stanford Üniversitesi fizik kimyageri Vijay Pande bu konuda şunları söylemektedir:

Vijay S. Pande is currently an Associate Professor in the Chemistry Department at Stanford University. Pande’s current research centers on the development and application of novel grid computing simulation techniques to address problems in chemical biology. In particular, he has pioneered novel distributed computing methodology to break fundamental barriers in the simulation of kinetics and thermodynamics of proteins and nucleic acids. As director of the Folding@Home and Genome@Home projects, Prof. Pande has directly simulated protein folding dynamics with quantitative comparisons through experiment, often considered a “holy grail” of computational biology. His current research also includes novel simulation methods for high precision drug binding affinity calculations, protein design, and synthetic bio-mimetic polymers.

After graduating from Langley High School, Pande received a BA in Physics from Princeton University in 1992. There, he was first introduced to biophysical questions, especially in his undergraduate thesis research with Philip Anderson, a Nobel Laureate in physics. Three years later, he received his Ph.D. in physics from Massachusetts Institute of Technology (MIT), studying as an NSF Fellow under Profs. Toyoichi Tanaka and Alexander Grosberg. At MIT, Pande’s research centered on statistical mechanical models of protein folding and design, analyzing ways to design protein sequences to have the desired stability and folding properties. As a Miller Fellow working with Daniel Rokhsar at UC Berkeley, Pande extended this methodology to examine atomistic protein models.

görüldüğü kadarıyla pande evrimi destekleyici çalışmalar içinde bulunmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dikkat edin evrim masalları şu cümleyle başlar;

bir varmış bir yokmuş İlkel dünyada ilk olarak bakteriler varmış, sonra bu bakterilerden bitkiler ve hayvanlar evrimleşmiş...

Oysaki" ilkel dünyada bakteriler vardı" cümlesinin bir anlamı yoktur, çünkü mesele o bakterilerin nasıl var olduğudur.? İşte bunu biraz sorgulayalım da ateistlerin nasıl bir beyin yıkama içinde olduklarını daha net anlayalım.

Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, Tübitak Yayınları, 8. basım, s. 25'te diyor ki:

Bir bakterinin 2000 civarında geni vardır. Her bir gen ise 1000 kadar harf (şifre) içerir. Bu da bakterinin DNA'sındaki bilginin en az 2 milyon harf uzunluğunda olması demektir. Bu hesaba göre tek bir bakterinin DNA'sının içerdiği bilgi, her biri 100 bin kelimelik 20 romana denktir.

New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro A Sceptics Guide to the Creation of Life on Earth adlı kitabının 127. sayfasında şöyle diyor:

Çok kompleks olmayan bir bakteride bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantı sonucunda meydana gelme ihtimali 10 üzeri 40.000'de 1 ihtimaldir.(Bu sayı, 1 rakamının yanına 40 bin tane sıfır gelmesiyle oluşan muazzam bir sayıdır.)

Cardiff Üniversitesi'nden, Uygulamalı Matematik ve Astronomi Profesörü Chandra Wickramasinghe bu sayı karşısında şu yorumu yapar:

Bu sayı (1040.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünü olmalıdır. (Fred Hoyle, Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, Simon & Schuster, New York, 1984, s. 148)

İngiliz matematikçi ve astronom Sir Fred Hoyle ise, tüm bu sayılar karşısında şöyle demektedir:

Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçeğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmemesinin) nedeni, bilimsel değil, psikolojiktir. (Fred Hoyle, Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, s. 130)

cübbeli, sen okuduğunu anlamaktan muzdarip misin?

diğer başlıklarda durmadan sorduğun bu soruyu durmadan yanıtlamadık mi?

biyolojik evrimden önce kimyasal evrimin olduğunu, proteinoid ve koaservatların yaratıldığını..

ilk canlılıkta ilk genin ise rna temelli olduğunu, bunların rybozime olarak adlandırıldığını..

habire boş boş aynı şeyleri papağan gibi tekrarlıyorsunuz.

halen gelmiş yok on üzeri bilmem nede bir ihtimal diyorsun, e be aklıevvel biz cansızdan hop diye bakteriye mi geçildi dedik size? ne bizim ne evrim kuramının böyle bir iddiası yoktur.

biz bakteri dnasındaki bir kaç bin genin bir anda oluştuğunu mu söyledik ki matematiksel ihtimal hesabını asıyorsun?

bakteriden önce bir sürü proto yaşam formu sözkonusu, 3.6 milyar yıllık fibril ve lifsi hücre fosiller bulundu bakteriden daha ilkel.

tarihinde xislam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmişlerdir.

Lan convert şimdide kendini fare mi yaptın?

insan memeli özelliği göstermiyor mu? sivrifaremsi denilen hayvanlarda memeli değil mi?

orada memelilerin atası deniyor, sadece insanın değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmişlerdir.

Lan convert şimdide kendini fare mi yaptın?

daha eskiye de gider. 450 milyon yıl önce ortaya çıkan köpek balığı da atamız. kaldı ki sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmek şimdi fare olduğumuz manasına gelmez.bana öyle geliyor ki bu halinle evrimleşmemiş maymun kalmış bir memeliyi andırıyorsun.

bu arada şunu cevapla:

erkeklerde meme niye var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ulan bilim bilim diye diye fare oldunuz, bir de bunu gururla savunuyonuz. :lol:

bilimde savunma inanma şu bu yoktur,

bilim rasyoneldir, gerek akılla gereksede deneyle ölçer tartar ve sonucu ortaya koyar.

sivrifaremsi hayvanlar yada etenesizler, memelilerin atasıdır insanın değil.

yumurtlayan , sütbezleri gelişmemiş ilkel memeliler günümüzde bile yaşamaktadır,

ille ki sıçan olması gerekmiyor, sıçan bunlardan sadece birisidir.

sürüngenden memeliye geçiş, dinozorlarla olmuştur zaten..

http://en.wikipedia.org/wiki/Evolution_of_mammals

burada bir sürü örneği var al da oku bakalım, fare olmasa ne yazar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...