Jump to content

Kuran ve Nur


Recommended Posts

NUR

35 Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

Burada açıkça bir benzetme yapılıyor ve bu yapılan benzetmenin ne olduğu da net bir şekilde yine Kuran'da veriliyor.

Ama bazı panteistler bu ayeti kendi inançları doğrultusunda yorumlamaya kalkıyorlar.

Hem de başka bir ayette bunu yapanların sapmış kişiler olduğu açıkça belirtildiği halde:

En'am Suresi 1 Hamt Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.

Ayette net olarak nurun da yaratılan birşey , evrenin diğer unsurları gibi olduğu özellikle belirtiliyor. Böylelikle bu yaratılmışları Allah'ın bir parçası gibi görmeye kalkan ortak koşucular bir kez daha deşifre edilmiş olunuyor. İşin ilginci tüm bu ayrıntılı açıklamalara rağmen hala birçok insan aynı şeyi yapmak için adeta birbirleriyle yarışıyor.

Nuh Suresi 16 "Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi."

(Burada da nur fiziksel ışık anlamında kullanılmakta)

------------------------

Şimdi gelelim Nur 35. ayette açıkça yapılan benzetmenin yine Kuran tarafından tefsirine:

Tevbe Suresi 32 Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise kâfirler hoşlanmasa da nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor.

İbrahim Suresi 1 Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna...

Saff Suresi 8 İstiyorlar ki, ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürsünler. Ama Allah, küfre batanlar hoş görmeseler de nurunu tamamlayacaktır.

Teğabün Suresi 8 Artık Allah'a, onun resulüne ve size indirdiğimiz nura inanın. Allah, yapmakta olduklarınızı iyiden iyiye haber almaktadır.

Talak Suresi 11 Bir elçi indirmiştir ki, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için Allah'ın ayetlerini açık-seçik okur. Allah'a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları Allah, altlarından ırmaklar akan cennetlere/bahçelere koyacaktır. Onlar orada sonsuza dek kalıcıdır. Allah böylesi için rızkı gerçekten güzelleştirmiştir.

Nurun benzetme yapılarak verildiği ayetlerin hepsine birden bakınca; nur kurtuluştur, kurtuluşa(cennete-Allah'ın rızasına) götüren yol ve bilgidir, ve bu bilgi ile yolu sunandır(Zaten günlük hayatta da fiziksel olarak nur yani ışık, gerçekleri görmemizi ve bu sayede yolda yürümemizi sağlar).

Bu yolu sunan kullarına, Yaratıcımızdır. Bu sunum da ayetler, Kitap ve dolayısıyla İslam şeklinde gerçekleşmektedir.

Evrendeki ayetler, yaratılışımızda bize verilen ayetler, peygamberler aracılığıyla gelen ayetler vs. hep Allah'ın nurudur ve yerde gökte her yerdedir çünkü Allah'ın ayetleri her yerdedir aslında.

Bu bağlamda asıl nuru sunan Allah olmaktadır. Çünkü kurtuluşa götüren yolun ve bilgilerin kaynağı da O'dur.Kısacası kurtuluşa ulaştıran aslında Allah'tır.

İlk insan ve elçi Adem'den beri hep aynı din, aynı kurtuluş yolu, yani islam(ibadetlerinden inanç sistemine kadar genel hat olarak hep aynıdır) gelmektedir. İnsanlar ısrarla dini dejenere edip, kitapları değiştirdikçe Rabbimiz yine elçileri aracılığı ile İslam'ı, aynı nuru göndermiştir.

Son kitap Kuran koruma altında olduğundan artık yeni bir peygamber ve kitap gelme işlemi durmuştur. Kıyamete kadar Kuran insanlara ışık tutacak, iyilerin ve kötülerin kendileriyle yüzleşmesine vesile olacaktır.

Zümer Suresi 69 Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.

Şura Suresi 52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.

Yine nur, yol gösterici , ahiretteki sonsuz kurtuluşa götürücü anlamında kullanılmakta.

Ve tekrarlayalım, nurun manevi anlamda yol gösterici, kurtuluşa ulaştırıcı ışık anlamında kullanıldığı ayetlere bakarak panteist inançlarına dayanak arayanlara karşı Kuran yine en güzel cevabı veriyor:

En'am Suresi 1 Hamt Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar.

Görüldüğü üzere evrendeki fiziksel nuru kutsallaştıranlar şirk içindedirler.

Işığa veya yaratılmış başka herhangibi birşeye kutsallık yüklemek, ortak koşmak için çabalayanlar yine ayetlerin duvarına çarpıyorlar.

Ve gerek panteizm maskesiyle gerekse de başka maskeler kullanarak yaratılmışlara ve kendilerine tapınmak için binbir takla atanlar zaten İslam'ın tam tersi bir öğretinin mensubular.

Kuran'a göre yüce Allah tüm yarattıklarını kendisinden ayrı, yani yoktan var etmiştir. Ve bu yüzden şirk yasaktır.

Selam ve sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

selam emre,

bu başlıkta seninle teizm ve panteizmi tartışabiliriz. sen, kuranın ve aklın yolunun bir olduğunu söylüyorsun. bu yol da bizi doğrudan doğruya evrenden hariçte bulunan ve aynı zamanda şahdamarımızdan daha yakın olan bir bağımsız varlığa götürür, diyorsun.

insan zihninin iki büyük dinamiği olan bilimsel ve felsefi tefekkürün, Kuranın tanımladığı bu Allah'a kayıtsız şartsız ulaştıracağını iddia ediyorsun. nitekim Kuran, panteizmi İhlas surasinde kesin olarak reddediyor. oradaki açık beyandan sonra daha söz söylemek kıvırmaktan öteye gitmez: allah samettir, Doğmamış ve Doğurulmamıştır; Doğuran da değildir. BİTTİ.

allah yaratandır, oysa doğa doğurandır.

ancak, salt bilimci bir bakışaçısıyla aynı yola giderbilir miyiz veya felsefi tefekkür tek başına bizi Vahit olan Allaha ne kadar yaklaştırır? şahsen bu sorularda kafam net değil. zaten bilim ve felsefe tarihine baktığımızda oradaki ateist olmayan en büyük beyinlerin panteistler olduğunu görürüz. hatta kurana inanmak bile kişiyi panteist yapabilir. bunun nedeni doğanın bizi zorlamasıdır.

ben Kuranın kendi içinde tutarlı olduğuna inanıyorum. kurana inandığım için monoteistim. tek başıma kalsam, dünyada kuran ve İslam olmasa öyle tahmin ediyorum ki en fazla bir panteist olurdum. yani aklın yolu panteizmdir, diyorum. aklın ve mantığın ilkeleriyle monoteist olmak için aklımıza takla attırmamız lazım. çünkü hem sonunu bilmediğin bir doğaya önce bir son atfediyor, hem de onun arkasında bulunan Vahit bir Allahı var kabul etmiş oluyorsun.

ilk sorumu şöyle sorayım sana: kurandan habersiz bir bilim adamı olsan, doğaya bakıp, herşeyin bir nedeninin varlığına şahit olduğun halde, ve sebepleri değiştirdiğin zaman sonuçların da değiştiğini her yerde gözlemlediğin halde evrene dışardan müdahele eden bir yaratıcı gücün olduğuna inanır mıydın? ister mikroskopla alt dünyaya in, ister teleskopla üst dünyaya çık. istersen de gözünle orta dünyaya bak.

soruyu şöyle de yöneltebilirim: önce yaratılışçılık mı var yoksa din mi? önce yaratılışçılık var, diyorsan tartışalım; yoksa zaten aynı şeyi savunuyoruz demektir.

tarihinde suevari tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Panteizm sadece ışığa tanrı demez. Karanlığada tanrı der.

Panteizm karanlığın içindede tanrıyı görür.

Pantezimde tanrı varolan herşeydir.

NUR

35 Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

Bu ayette sadece benzetme sanatıyla anlatım yapılmış. Koyulaştırdığım yeri tekrar okuyun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Konunun anafikri nedir? Kime hitap ediyor, ne amaçlanıyor?

Emre haklı olarak kısaca demek istiyor ki Kur'an'da felsefi çeşitli anlamlara gelebilecek derinlik ifade eden, soyut düşünme gücü gerektiren ayet falan aramayın, yoktur. Kur'an'da panteizme panenteizme ilişkin hiçbir kanıt yoktur, Allah literal anlamda içkin değil sadece aşkındır, sözde içkinliği ise sadece yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilme gücünü ifade eder, işte içkinlik sadece bu anlamdadır, Allah yarattıklarından tamamen ayrıdır.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aşağıdaki yazı alıntıdır.

Mani’ye göre kurtuluş hadisesi, esasında ruhun bilgi vasıtasıyla uyanışına dayanır. Maniheist öğretiye göre bu uyanış için tarih sürecinde değişik yer ve zamanlarda ortaya çıkan ve sadece tek bir mesaja, kurtarıcı hakikata aracılık eden ışık elçilerine ihtiyaç vardır. Şit, Nuh, Enoş, Enok, Sam, İbrahim, Buddha, Aurentes, Zerdüşt, İsa ve Pavlus gibi Kitab-ı Mukaddes’te ve onun dışında yer alan şahıslar ışık elçileri ve böylece Mani’nin öncüleri olarak düşünülür. Mani’nin kendisi son neslin elçisi ve tamamlayıcısı, önceden haber verilen Mesih ve bütün dinlerin tamamlayıcısıdır. Bu durum, onun kendini nasıl gördüğüdür. Bundan dolayı zengin ilahi literatüründeki tanımlamalardan açıkça anlaşıldığı üzere toplumu onu kurtarıcı, aydınlatıcı, (ruh) hekimi, hatta Tanrı olarak gördü. Mani sisteminde İsa figürü, Gnostisizm’de sıkça olduğu üzere çeşitli ferdi şahıslara ayrıldı: Tanrısal alem’in gnostik Mesih’ine karşılık gelen vahyin tanrısal sureti olarak Muhteşem İsa, tanrısal ya da ışık-nus’un emirlerine göre hareket eden ve sadece görünüşte ıstırap çeken (bu sebeple çarmıhın kurtarıcı bir değeri yoktur ve o daha çok sembolik bir değerdir) ışık elçisi olarak dünyevî İsa; diğer metinlerde kurtuluşu bekleyen genç İsa zikredilirken, Kuzey Afrika Maniheizminde de ışığın ıstırap çeken parçalarının, Urmensch’in yaşayan ruhunun sembolü olarak “ıstırap çeken İsa” (İsa patibilis) vardır.

Mani Kilisesi

Mani tarafından düzenlenen kilise, artık ışığa eziyet etmekten sakınarak ve de onu temizleyip geriye dönmesine çalışarak hala dünyada mevcut olan ışığı gözetleme görevi olan son kurtuluş topluluğudur. “Bütün yaşam ilişkilerini asgariye indirmek” (H. Jonas)’den ibaret olan hayata karşı asketik tutumdan anlaşıldığı üzere, pratikte bu ancak çok az kimse tarafından başarılabilir. Bundan dolayı netice, toplumun iki ayrı gruba bölünmesidir. Kilise’nin gerçek özü, etrafında büyük bir “dinleyiciler” (auditores) veya “din eğitimi alan öğrenciler” halkası toplanan, dürüstler ya da hakikiler diye de isimlendirilen seçkinler (electi), mükemmeller’den oluşur. Hiyerarşi sadece seçkinlerden oluşur: Mani’nin vekili olarak kilise’nin başı (archegos, princeps), on iki havari ya da öğretici (magistri), 72 piskopos ya da diyakoz, 360 yaşlılar (mütevelli heyeti) ve sıradan seçkinler. Kadınlar seçkinlerin konumuna ulaşabilirler fakat resmilik kazanamazlar. Belki de Buddist etkisinden olacak ki, Mani Kilisesi’nin dış görünüşü Türkistan’da Manastır şeklinde olmuştur

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'i yücelten hadisçiler bile Emre'den daha panteist düşünebiliyor.

Allah'ın önce kendi nurundan Muhammed'in nurunu yarattığını, onun nurundan da melekleri yarattığını söylüyorlar.

Boşverin Muhammed efsanesini, Adem'e kendi ruhundan üflediği yazılır. (hicr-29)

Denilebilir ki; ruh ayrı, madde ayrı. Ruh dediğiniz enerji ise eğer, madde de enerjinin cisme dönüşmüş halidir. Gördüğünüz hangi cismin, hangi maddenin yoktan varedildiği söylenebilir? Var mı böyle bir madde?

"İlk madde" denmiş olsa, bu ilk maddenin yoktan mı varedildiği yoksa varolan enerjiden mi türetildiği akla daha yatkın, daha bilimseldir.

Kaldı ki, Kur'an'da "yoktan varetme" den de bahsedilmez. "Ol" emri de yokluğa yöneltilen bir emir değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'i yücelten hadisçiler bile Emre'den daha panteist düşünebiliyor.

Allah'ın önce kendi nurundan Muhammed'in nurunu yarattığını, onun nurundan da melekleri yarattığını söylüyorlar.

Boşverin Muhammed efsanesini, Adem'e kendi ruhundan üflediği yazılır. (hicr-29)

Denilebilir ki; ruh ayrı, madde ayrı. Ruh dediğiniz enerji ise eğer, madde de enerjinin cisme dönüşmüş halidir. Gördüğünüz hangi cismin, hangi maddenin yoktan varedildiği söylenebilir? Var mı böyle bir madde?

"İlk madde" denmiş olsa, bu ilk maddenin yoktan mı varedildiği yoksa varolan enerjiden mi türetildiği akla daha yatkın, daha bilimseldir.

Kaldı ki, Kur'an'da "yoktan varetme" den de bahsedilmez. "Ol" emri de yokluğa yöneltilen bir emir değildir.

pante,

kurandan panteizme deliller getirilebilir. mesela kuranda insan davranışları bağımsız değildir. allah, sen atmadn ben attım der; yine allah uygun görmedikçe bir şeyi biz de irade edemeyiz. falan filan. ayrıca, ibrahim der ki benim rabbim güneşi doğudan doğdurmaktadır. tüm bilgilerimizi sündürdükçe sündürelim. güneşi doğudan doğuran nedir: doğadır. o halde ibrahim tanrı olarak doğanının bütününü kastettiğini neden düşünmeyelim.

tüm bunlar yorumlardır. ben de çok yorumlayayım derken yordum kendimi. ama olmuyor. kurandaki allah kendisini kesin olarak evrendeki sirkülasyondan azade tutuyor. ihlas suresi bunun için çok önemli.

doğa, adı üstünde doğ-mak fiilinden türemedir. tabiat ana deriz. temel doğurucu, yani ilk hareket ettirici. aristonun deyişiyle, hareket etmeyen hareket ettirici. panteizm panenteizm. aklen bunlara erişmek mümkün. bu nednele düşünce tarihi zaten bunları keşfetmiştir.

vahdeti vücut gemiş geçmiş en köklü en yerleşik, en makul, en çaplı evren tasavvurudur.

kuran buna meydan okuyor. allah, burada, ben sizden ayrıyım. hiçbir şeyiniz bana dokunmaz diyor. herşeyin sahibi benim, diyor. sizin yaratıksınız, bu nednele ancak doğurursunuz. ben ise yaratanım, diyor.

tüm fiziksel yasalar da bize ancak bir doğuştan söz ediyor. yasa ne demek: bir şey başka bir şeye neden oluyor, yani onu doğuruyor. bunlar tüm düşünen ve gözlem yapan kişileirn varacağı sonuçlardır.

yaratmak nerde lann?

hadi yaratmayı daha anlaşılır kılmak için "REZZAK" ismine bakalım. allah rızık verendir.(bkz. Kuran: errizkualellah)

hepimizin rızkı kendimize bir sirkülasyon sonucu ulaşıyor. aradaki boşlukları dolduramadığımızda yani sirkülasyondaki bazı aşamaları hesaba katamadığımızda bunu hemen Tanrıya havale ediyoruz.

hiçbir teist öğreti aklıma yatmıyor. ne ateizm ne teizm ne panteizm. hepsinin de çatlağı var. bunlar hepsi de birer hastalık. kelimelerle anlatılamayacak şeyleri kelimelerle anlatmaya çalışmaktan öteye gitmiyor.

belki de wittgenstein haklı. ne demişti mealen: tüm felsefi tartışmalar aslında kelimelere yanlış anlam yüklemeden ibarettir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>>>>>>>>>belki de wittgenstein haklı. ne demişti mealen: tüm felsefi tartışmalar aslında kelimelere yanlış anlam yüklemeden ibarettir.

Zaten bütün mesele belirttiğin şeyden sonra başlıyor.

Allahın ''lem yelid velem Yuled ''oluşu bile pantesit düşünceye uyugun anlaşılabilir.

Tabi teist düşünceye uygunda anlaşılabilir.

Peki doğrusu hangisidir.?

İkiside doğru ,ikiside yanlıştır.

bu nokta bile varlıkta birlik olduğunu gösteriyor.Doğruda yanlışta bir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>>>>>>>>>>>belki de wittgenstein haklı. ne demişti mealen: tüm felsefi tartışmalar aslında kelimelere yanlış anlam yüklemeden ibarettir.

Zaten bütün mesele belirttiğin şeyden sonra başlıyor.

Allahın ''lem yelid velem Yuled ''oluşu bile pantesit düşünceye uyugun anlaşılabilir.

Tabi teist düşünceye uygunda anlaşılabilir.

Peki doğrusu hangisidir.?

İkiside doğru ,ikiside yanlıştır.

bu nokta bile varlıkta birlik olduğunu gösteriyor.Doğruda yanlışta bir.

lemyelid velemyuled'i panteizme uygun olarak açıklarsan bir devrim yapmış olursun. buyur söz sende tate. bunu yap ve adını felsefe ve düşünce tarihine altın harflerle yazdır.

en az bir Kant, Newton, ibni Arabi, Dekart, Said nursi, ibni Teymiye olursun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Suevari bunu ilk defa açıklayanın ben olacağımı sanmıyorum.Mutlaka birileri açıklamıştır zaten.

'' Ne doğurdu nede doğuruldu.''

Allah ilktir. Başlangıçı yoktur. Varlığı yokluğun imkansızlığı sebebiyle kendiliğinden ezelidir.Dolayısıyla hiçbir şey onu doğurmadı.

Yarattığı herşeyi kendi özünden yaratır.

Dolayısıyla yarattığı hiçbirşey doğum sayılmaz.

Çünkü doğanda, doğuranda aynı özde birdirler.Özdeştirler.

Ortada sadece değşim ve döünşüm vardır. Buda Musavvir olan Allaha herşeyin Rucu etmesinden başka bir şey değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emre haklı olarak kısaca demek istiyor ki Kur'an'da felsefi çeşitli anlamlara gelebilecek derinlik ifade eden, soyut düşünme gücü gerektiren ayet falan aramayın, yoktur. Kur'an'da panteizme panenteizme ilişkin hiçbir kanıt yoktur, Allah literal anlamda içkin değil sadece aşkındır, sözde içkinliği ise sadece yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilme gücünü ifade eder, işte içkinlik sadece bu anlamdadır, Allah yarattıklarından tamamen ayrıdır.

Nisa 80. ayete bakalım, Allah içkin midir değilmidir.?

80.Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayetin "Allah içkindir" şeklinde yorumlanması için Allah'ın Muhammed, Muhammed'in de Allah olduğunu kabul etmek gerek :) Muhammed (ya da Kur'an'ı kimler yazdıysa) Kur'an'a böyle bir ayet koyarak insanları kendisine (ya da Kur'an yazarların Muhammed şeklinde uydurdukları karaktere) köle ettirmeyi başarmıştır orası ayrı.

Yukarda da yazdığım gibi, Kur'an'a göre Allah, literal anlamda içkin değil sadece aşkındır, sözde içkinliği ise sadece yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilme gücünü ifade eder, işte içkinlik sadece bu anlamdadır, Allah yarattıklarından tamamen ayrıdır.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayetin "Allah içkindir" şeklinde yorumlanması için Allah'ın Muhammed, Muhammed'in de Allah olduğunu kabul etmek gerek :) Muhammed (ya da Kur'an'ı kimler yazdıysa) Kur'an'a böyle bir ayet koyarak insanları kendisine (ya da Kur'an yazarların Muhammed şeklinde uydurdukları karaktere) köle ettirmeyi başarmıştır orası ayrı.

Yukarda da yazdığım gibi, Kur'an'a göre Allah, literal anlamda içkin değil sadece aşkındır, sözde içkinliği ise sadece yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilme gücünü ifade eder, işte içkinlik sadece bu anlamdadır, Allah yarattıklarından tamamen ayrıdır.

Nur 35 :

Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.

Allahın içkinliği bu ayetten anlaşılıyor.Tabi elbetteki bunu bilimsel bir metin olarak almıyoruz.Doğada her zerrede bulunduğunu düşünmeliyiz ötesi yok.

tarihinde NOIR tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayette "Nur" yani ışık, Allah'ın kendisi olarak sunulsaydı ayetten gerçekten de panteizm/panenteizm anlamı çıkabilirdi ama diğer ayetlerde "Nur"un Allah olmadığı, Allah tarafından yaratıldığı söyleniyor.

İslamda Allah'ın içkinliği demek, Allah'ın evrene/yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilmesi demek, evrenin ve evrendeki canlıların da Allah'ın parçaları olduğu demek değil, bu görüş Kur'an'a göre küfürdür zaten

Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayette "Nur" yani ışık, Allah'ın kendisi olarak sunulsaydı ayetten gerçekten de panteizm/panenteizm anlamı çıkabilirdi ama diğer ayetlerde "Nur"un Allah olmadığı, Allah tarafından yaratıldığı söyleniyor.

İslamda Allah'ın içkinliği demek, Allah'ın evrene/yarattıklarına istediği gibi müdahele edebilmesi demek, evrenin ve evrendeki canlıların da Allah'ın parçaları olduğu demek değil, bu görüş Kur'an'a göre küfürdür zaten

Zorlama oluyor Anthemoessa.Bir kere kuran Rab kavamını öğretici olarak alır.En büyük öğretici ise doğadır kurana göre.Gökler ve yeri iceleyin denir vs vs ..

Nihayetinde bu bir kabul meselesi .Baktığınız pencereye göre değişir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rab kavramı öğreticidir evet, en büyük öğretici ise doğadır. Ancak bu Rab=Doğa değil de Rab=doğayı yaratan Allah... Kur'an'a göre doğaya bakarak Allah'ın yarattıkları görülebilir, "doğadan ayetler" ifadesiyle anlatılmak istenen budur ancak bu "Doğa=Allah" demek değildir Kur'an'a göre.

Yine örnek vericem sevgili Noir :) Şöyle düşünebiliriz, diyelim ki beraber sohbet ediyoruz sohbet ederken ben diyorum ki "Picasso'nun en büyük öğreticisi resimleridir, Picasso'yu en iyi resimlerine bakarak öğrenebilirsiniz". Şimdi bunu dediğim zaman literal anlamda "Picasso=resimlerin kendisi", "Resimleri, Picasso'nun parçaları" mi demek istiyorum yoksa resimlerin Picasso tarafından yaratıldığını mı söylüyorum? Birincisinde resimler ile Picasso aynı özdendir, ikincisinde ise resimler Picasso ile aynı özden değildir, resimler boyadan oluşmuştur, Picasso ise et kemik, ruh ve candan. Resimler Picasso değildir ama Picasso'nun eseridir, Picasso resimlerin hakimidir, sahibidir, yaratanıdır ancak resimlerinden ayrı bir varlıktır.

tarihinde Anthemoessa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Rab kavramı öğreticidir evet, en büyük öğretici ise doğadır. Ancak bu Rab=Doğa değil de Rab=doğayı yaratan Allah... Kur'an'a göre doğaya bakarak Allah'ın yarattıkları görülebilir, "doğadan ayetler" ifadesiyle anlatılmak istenen budur ancak bu "Doğa=Allah" demek değildir Kur'an'a göre.

Yine örnek vericem sevgili Noir :) Şöyle düşünebiliriz, diyelim ki beraber sohbet ediyoruz sohbet ederken ben diyorum ki "Picasso'nun en büyük öğreticisi resimleridir, Picasso'yu en iyi resimlerine bakarak öğrenebilirsiniz". Şimdi bunu dediğim zaman literal anlamda "Picasso=resimlerin kendisi", "Resimleri, Picasso'nun parçaları" mi demek istiyorum yoksa resimlerin Picasso tarafından yaratıldığını mı söylüyorum? Birincisinde resimler ile Picasso aynı özdendir, ikincisinde ise resimler Picasso ile aynı özden değildir, resimler boyadan oluşmuştur, Picasso ise et kemik, ruh ve candan. Resimler Picasso değildir ama Picasso'nun eseridir, Picasso resimlerin hakimidir, sahibidir, yaratanıdır ancak resimlerinden ayrı bir varlıktır.

Aslında benim gerçek düşüncem şu sevgili Anthemoessa ; Doğa Tanrı olamaz.Tanrı doğanın bilincidir.Yani maddeye ve enerjiye hükmeden bilgi/bilinç tanırıdır.Bu yüzden pan-enteistim.

Şimdi gelelim picasso ile resim ilişkisine.Picassoyu tanımak için resme bakacağız.Fakat resmin nesine bakacağız ? Salt renklere ? çizgilere ? konuya ? verdiği mesaja ?

Picassonun bedenindeki atomlarla resmi oluşturan atomlar özde aynı.Fakat picassoyu anlamak için tanımak için o resmin verdiği mesajı okumalıyız.Picasso kendini resmindeki mana ile anlatıyor :)

Bu yönden bakınca resmin verdiği mana picassonun kelimleridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında benim gerçek düşüncem şu sevgili Anthemoessa ; Doğa Tanrı olamaz.Tanrı doğanın bilincidir.Yani maddeye ve enerjiye hükmeden bilgi/bilinç tanırıdır.Bu yüzden pan-enteistim.

Şimdi gelelim picasso ile resim ilişkisine.Picassoyu tanımak için resme bakacağız.Fakat resmin nesine bakacağız ? Salt renklere ? çizgilere ? konuya ? verdiği mesaja ?

Picassonun bedenindeki atomlarla resmi oluşturan atomlar özde aynı.Fakat picassoyu anlamak için tanımak için o resmin verdiği mesajı okumalıyız.Picasso kendini resmindeki mana ile anlatıyor :)

Bu yönden bakınca resmin verdiği mana picassonun kelimleridir.

resim picassonun kelimeleri falan değildir. bir tabloya baktığında her insan farklı manalar çıkarabilir. cem yılmaz'ın da dediği gibi "biri istanbula bakıyor şiir yazıyor, öbürü istanbula bakıyor "istanbul sen mi büyüksün ben mi a.nanı s.kicem senin" diyor. istanbul aynı istanbul ama manalar farklı"

her bakanın farklı yorumlar çıkardığı birşey ne kadar evrensel olabilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...