Jump to content

Fil Olayı


Recommended Posts

Böyle kaçamak bir yanıt verildi.

Pante kaçamak cevaplar konusunda ciddi bir birikimin olduğunu düşünüyorum(tanık olduğum başlıklarda bolca örnek var), ancak benim böyle bir kariyerim yok.

Düz mantık bile değil yapmaya çalıştığın.

İslam tarihinin bize söylediğine göre ebrehe kabeyi yok edip, hac için hacıları kendi mabedine yönlendirme maksadıyla mekke'ye geliyor. Bu girişimle tarihte Kabe'nin gördüğü kısmi zararları aynı kategoride ele almak olsa olsa sizin pisikolojinizi sergiler.

Ayrıca harre ile Kabe ne alaka pante?

tarihinde garodi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 77
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2. İkinci Büyük Saldırı ve Katliam:

Karışıklıkları bastırıp duruma hakim olan Abdülmelik, hiç zaman kaybetmeden ünlü komutanı Haccac b. Yusuf’u bir orduyla Mekke üzerine gönderdi.

2. Mekke kuşatmasında yine mancınıklarla Kabe saldırıya uğradı ve 2. kez büyük hasar gördü.

Şehir direnmekteydi. Haccac, Abdülmelik’ten hem takviye birlikler göndermesini hem de gerektiğinde şehre şiddetli bir taarruzda bulunmaya izin vermesini istedi. Abdülmelik, 5 bin askerden oluşan takviye bir birlik gönderirken taarruz iznini de vermişti.

Kuşatmanın altıncı ayında evlerde yiyecek bir şey kalmamıştı. Birçok mahallede bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmıştı. Haber gönderilemiyor, yardım gelmiyordu. Kaynakların çoğunda, kuşatma altında çok zor günler geçiren Müslümanların binek hayvanlarını, hatta hakaret amacıyla Haccac tarafından kendilerine mancınıkla atılan köpekleri bile yemek zorunda kaldıkları anlatılmaktadır.

Yorulan, bıkan, açlıkla baş başa kalan bazı direnişçiler; Abdullah b. Zübeyr’in etrafından ayrılmaya başladılar. Bunların arasında Abdullah’ın oğullarının dahi bulunduğu kaydedilmektedir. Abdullah, durumun çok kötüye gittiğini ve başka bir çıkış yolu olmadığını görmüştü. Teslim olmak yerine ölümü tercih etti. Şehirde yaşanan faciaya bir son vermek ve daha fazla insanın ölmesini engellemek amacıyla bir çıkış hareketi yaptı ve vuruşarak öldü (1 Ekim 692).

Adı, zamanla zulüm ve zorbalıkla özdeşleşecek olan Haccac; büyük bir vahşet ve gururla Abdullah b. Zübeyr’in başını kestirerek önce secdeye kapandı, daha sonra da onun başını Suriye’ye gönderdi. Haccac, haram ayda haram kılınan bir bölgede kan dökmekten, Allah’ın evini taşa tutmaktan ve Kabe’nin içine sığınan insanları bile katletmekten çekinmemişti.

Kaynaklar için:

Harra Katliamı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adı, zamanla zulüm ve zorbalıkla özdeşleşecek olan Haccac; büyük bir vahşet ve gururla Abdullah b. Zübeyr’in başını kestirerek önce secdeye kapandı, daha sonra da onun başını Suriye’ye gönderdi. Haccac, haram ayda haram kılınan bir bölgede kan dökmekten, Allah’ın evini taşa tutmaktan ve Kabe’nin içine sığınan insanları bile katletmekten çekinmemişti.

Madem konu, İslam'ın insan sevgisi 'fışkıran' tarihine geldi; benden de aynı minvalde bir örnek:

'Muaviye, Halife Ali'nin Haricilerce öldürülmesinden sonra iktidarı ele geçirince, Amr bin As'ı Mısır valiliğine tayin etti. O sırada, eski Halife Ebubekir-i Sıddık'ın oğlu Abdullah Mısır Valisi'ydi. Amr bin As'ın valiliğini kabul etmeyip direnince savaştılar. Amr kazandı. Abdullah'ı önce idam etti, sonra kafasını kesti; kafayı Muaviye'ye gönderdi, sonra Abdullah'ın kafasız gövdesini bir eşeğin karnına koyarak yaktırdı.

(Not: Kaynak isteyen varsa, hemen vereyim. Gerek yok sanırım.)

Link to post
Sitelerde Paylaş

3. Saldırı:

929 yılında Abbasi yönetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekke'yi ele geçirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacıları, Kâbe'nin kapısına oturtup kılıçla kesti. Karmati Lideri, “Ben Allah'ım, Allah'layım, yaratan da, yok eden de benim!” diyordu. Hacılar kaçıp Kâbe'nin örtüsüne yapışıyor ama o halde öldürülüyorlardı.

Ebu Tahir öldürdüğü hacıları Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun üstündeki kubbeyi yıktıran Ebu Tahir Kâbe'nin örtüsünü parçalatıp askerlere dağıttı. Kâbe'nin kapısını söktürdü.

Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerülesved'in sökülmesini emretti ve bunu balyozla söktürtüp yanı sıra götürdü.10 yıl boyunca Mekke’yi ellerinde tutarak haccı engellediler. Yaklaşık yirmi iki sene ellerinde tuttukları Hacerülesved taşını dost gördükleri Fatımî halifesi Mansur'un ricası ile iade ettiler..(İbn Kesir, c. 11,s. 282)

4. Saldırı:

Hacerülesved, 1022 yılında da saldırıya uğradı. Mısırlı birisi hacılarla gelip Kâbe'yi tavaf etti ve Hacerülesved'i öpeceği sırada elindeki gürzle o mübarek taşa tam üç kez vurdu. Adam, “Ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz. Ne Muhammet ne de Ali beni yapacağım işten alıkoyamayacaktır. Bugün şu Beyt'i (evi) yıkacağım” dedi. Bunun üzerine Yemenli birisi onu öldürdü, adamları da öldürüldüler.

(İbn Kesir, c.12, s. 84)

Hani korunuyordu? Hani hacıların, mekke'lilerin can güvenliği vardı?

Ali İmran-97. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur.

"Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil

mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden

korunmustur. (Veda Hutbesi)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Pante kaçamak cevaplar konusunda ciddi bir birikimin olduğunu düşünüyorum(tanık olduğum başlıklarda bolca örnek var), ancak benim böyle bir kariyerim yok.

Kanıtlayamayan şerefsiz olsun mu?

Düz mantık bile değil yapmaya çalıştığın.

İslam tarihinin bize söylediğine göre ebrehe kabeyi yok edip, hac için hacıları kendi mabedine yönlendirme maksadıyla mekke'ye geliyor. Bu girişimle tarihte Kabe'nin gördüğü kısmi zararları aynı kategoride ele almak olsa olsa sizin pisikolojinizi sergiler.

Kısmi saldırı mı, iyi oku bakalım.

Kabe mancınıklarla parçalanıyor, hacılar katlediliyor.

10 yıl Mekke işgal ediliyor, hacca izin verilmiyor.

Bu mı kısmi saldırı?

Ayrıca harre ile Kabe ne alaka pante?

Öyle ya! Biri Hindistan öbürü Arabistan değil mi? Biri 692 de, öbürü 1692'de değil mi?

Harra'dan başladım ki önce Medine'lileri katledildiğini, ashabın kökünün kurutulduğunu, müslüman kızların nerdeyse tamamının ırzına geçildiğini, doğurdukları gayrimeşru çocuklara "Harra çocukları" dendiğini bilmeyenler öğrensin diye. Haçlı ordusu yapmadı bunları, Emevi Ordusu yaptı.

Harra'nın bir parçasıdır Mekke saldırısı. Katliamcılar Medine'den Mekke'ye geçip bu defa 2. kutsal şehrinize saldırdılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

5. Saldırı:

Tarih 20 Kasım 1979. 500’e yakın silahlı eylemci hac sırasında Kabe’ye baskın düzenler.

Mescid-i Haram’ı işgal edip, mikrofon sistemini ele geçirerek isteklerde bulunurlar.

Suudilerin şoku atlatması 4 gün sürer. Mekke, Medine ve Taif’te sokağa çıkma yasağı konur.

Gazeteciler Kabe civarına yaklaştırılmaz. Seferberlik ilan edilir.

Eylemcilerin lideri Cüheyman El-Udeybi’dir. Vahhabilere muhalif olan İhvancılardandır.

Cüheyman, kayınbiraderi Muhammed Kahtani’nin dünyayı kurtaracak Mehdi olduğunu iddia eder.

6. gün operasyon başlar. Mescid-i Haram’ın kapıları zırhlı araçlarla kırılarak içeri girilir. Helikopterlerden eylemcilere bombalar atılır, alana indirme yapılır. Karşılıklı çok sayıda kayıplar verilir. Eylemciler bodrum katlara sığınmışlardır. Suudiler kayıplarının artmaması için müdahale edemez. Ve Suudiler Fransızlarla gizli bir anlaşma yaparak, operasyonu bir Fransız timinin yapmasına karar verirler. Gayrimüslimlerin girmesinin yasak olduğu Mescid-i Haram’a Hristiyanlar müdahale edecektir. Göz yaşartıcı bombalarla ve bodruma su pompalayıp yüksek voltajlı elektrik vererek teröristler etkisiz hale getirilir. 5 aralıkta eylem sona erdirilir, yani işgal tam 15 gün sürer.

127 Suudi askeri, 117 eylemci ve 26 hacı ölmüştür. Eylemcilerden 63’ü kafası kesilerek idam edilir.

Bir Fransız gazetesinin haberiyle operasyonu Fransız timinin yaptığı açığa çıkar.

İşte Allah tarafından korunduğu öne sürülen Kabe’nin ve hacıların durumu.

Sellerden, depremlerden, yangınlardan ve şeytan taşlama izdihamlarından görülen zararlar cabası.

Üstüne üstlük Harem-i Şerif’i kurtarmak için gayrimüslimlere muhtaç kalınması da tuzu-biberi.

Tüm bunlara rağmen hala putperestlerin Fil efsanesiyle avunulur, övünülür “Kabe’yi Allah koruyor diye”.

Link to post
Sitelerde Paylaş

fil suresinde fil olayı ebrehe ve ordusu falan geçmez

kabe ve mekkede olan bir olayda değil

bana göre

Babil ile alakalı ve Babil'liler üzerine gönderilen tayran dan ibaretdir (lut kavmi olayı gibi)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kanıtlayamayan şerefsiz olsun mu?

Kişiselleştirmede üzerine yok, olsun tabi ama ispat edildiği halde kabul etmeyende şerefsiz olsun.

Bunu yapmak istemezdim, sen istedin.

Herodot'un eseri için soruyorum "Eserin orjinali acaba sizde mevcut mu?"

Gelen cevap: "Ben de var" desem inanacak mısın sanki?

Kaçamak cevabın kralı. Sonra bir kaç mesaj aynı kaçamak cevaplar ve sonunda gelen "bende yok" itirafı.

Başka bir örnek:

"Düşünmüyorsunuz ki, Allah'ın gönderdiği bu Arapça kitap, başka dillere çevrilemiyorsa" diyorsun, sonra ben "Kuranın başka dillere çevrilemezliği değil tartışılan söylem, neredeyse her dilde meal var" deyince bu sefer "Kur'an'ın başka dillerde meali olmadığını mı söyledik?" diyerek yine kaçamak cevap şampiyonluğunu kimseye bırakmıyorsun.

Dünyada duyulabilecek en saçma sözlerden birisini söyleyerek "az arapçan"la, gramer hatası yakalayabileceğini ifade ediyorsun, sana az bilginin az gramer bilgisi demek olduğunu söylüyorum ve ingilizceden gramer üzerine bazı örnekler sunarak "Bu iki cümleden birisinin present diğerinin past olduğunu anlamam için gramer bilmeliyim" diyorum. Buna kaçamak cevap şampiyonu olarak "Garody, örneğini verdiğim İngilizce basit grameri ilköğretimde öğreniyorlar" diyorsun, sanki ilköğretimde Arapça gramer tahsili yapmış gibi.

Bu mesajdan başlayarak, mirasta erkek kardeşlerle birlikte olan iki kıza 2/3 verilmesi gerektiğini iddia ediyorsun, Alchindus sana bir cevap veriyor, tatmin olmayıp "Bu mudur yani?" diyorsun, sonra adam kalkıyor okkalı bir cevap daha yazıyor ve sana "Bilmiyorum, şu izahattan sonra yazmaya, hele hele hala aynı batıl iddia ile "erkek kardeş olursada iki kıza 2/3 verilebilir" demeye devam edebilecek misin!" sorusunu yöneltiyor.

Kaçamak cevap şampiyonu olarak ancak "Karacahil, sen boşver o feraiz kitaplarını" diyebiliyorsun.

Başka örnekler de istiyor musun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kısmi saldırı mı, iyi oku bakalım.

Kabe mancınıklarla parçalanıyor, hacılar katlediliyor.

10 yıl Mekke işgal ediliyor, hacca izin verilmiyor.

Bu mı kısmi saldırı?

Düz mantığın bile kendi içinde tutarlılığı olmalı.

Ebrehe ve ordusu salt Kabe isimli yapıyı, binayı yıkmak için değil, onu tamamen yok etmek, hac ibadeti için bir cazibe merkezi olmasına son vermek üzere Mekke'ye geliyor.

O çok ileri sandığınız aklınızca bir mükayese yapıyorsunuz, ilahi müdahale ebrehe'ye geldi de Kabe'ye zarar veren diğer saldırılara neden gelmedi gibi bir soru geliyor aklınıza.

Bunun cevabı aslında razi'nin sözlerinde.

Siz bunu yeterli bulmayabilirsiniz ancak kalkıp, Kabe'yi bir daha geri gelmemek üzere yok etmek, hac ibadeti için yeni bir merkez düşünmek gibi bir amaçları olmayan saldırılarda, salt Kabe'nin zarar görmesi ile ebrehe'nin teşebbüsünü bir tutamazsınız.

Karşılaştırılanlar asıl maksat noktasında eşit olmadığı için, yeterli bulmayabileceğiniz açıklamadaki modelle örtüşmezler.

Razi kurtarılanın Kabe'nin mimari yapısından çok farklı bir şey olduğunu anlatıyor sözleriyle ancak görülen o ki düz mantık kişileri esir almış.

Öyle ya! Biri Hindistan öbürü Arabistan değil mi? Biri 692 de, öbürü 1692'de değil mi?

İşte bir kaçamak cevap daha, bunu da yukarıdaki listeye ekle.

Kabe'nin tarih içinde gördüğü zararları anlattığın bir başlıkta Medine'de yaşananların yeri neresi?

Hani yemek masalarında zengin görünüm gerekçesiyle kullanılan ilgili ilgisiz aksesuar olarak mı düşündün konuyu, biraz ortaya karışık olmamış mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

fil suresinde fil olayı ebrehe ve ordusu falan geçmez

kabe ve mekkede olan bir olayda değil

bana göre

Babil ile alakalı ve Babil'liler üzerine gönderilen tayran dan ibaretdir (lut kavmi olayı gibi)

benzer düşünüyorum sizinle...

şu linkte ilginç veriler var...

link

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kişiselleştirmede üzerine yok, olsun tabi ama ispat edildiği halde kabul etmeyende şerefsiz olsun.

Bunu yapmak istemezdim, sen istedin.

Herodot'un eseri için soruyorum "Eserin orjinali acaba sizde mevcut mu?"

Gelen cevap: "Ben de var" desem inanacak mısın sanki?

Kaçamak cevabın kralı. Sonra bir kaç mesaj aynı kaçamak cevaplar ve sonunda gelen "bende yok" itirafı.

Garody, buna kaçamak cevap denmez.

Sen Herodot'un böyle yazdığına inanmadın, ben de inanıyordum.

Sen ki internetteki onlarca alıntıya inanmadıktan sonra, kalkıp da "okudum" dememe mi inanacaktın?

"Okudum desem inanacak mısın?" ifadesi kaçamak cevap değil, sana yapılan bir eleştiridir.

Şimdi benzerini ben sana yazayım:

Ebubekir'in ifadeleri için ben de sana sordum. Verebilir misin o kaynağı? Kim yazmış, ne zaman yazmış diye?

Ama sen de sadece bir tefsirde okuduğuna inanmıştın. Ve kaynağını bilmediğini itiraf ettin.

Ben sana o sözlerin kaynağını vermişken bir de kalkmış "okudun mu?" diye soruyorsun.

Ben o kaynağa güveniyorum. Sen güvenmiyorsan, gidip sen okuyacaksın, ben değil.

Şunu kanıt diye getirmen bile ne olduğunu belli ediyor.

"Düşünmüyorsunuz ki, Allah'ın gönderdiği bu Arapça kitap, başka dillere çevrilemiyorsa" diyorsun, sonra ben "Kuranın başka dillere çevrilemezliği değil tartışılan söylem, neredeyse her dilde meal var" deyince bu sefer "Kur'an'ın başka dillerde meali olmadığını mı söyledik?" diyerek yine kaçamak cevap şampiyonluğunu kimseye bırakmıyorsun.

İlk örneğinden farksız bir iddia. Üstelik cevabını da almıştın. Şöyle:

Size laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor.

Kur'an'ın başka dillerde meali olmadığını mı söyledik?

Mealler üzerinden yaptığımız eleştirileri "Arapça bilmek gerekir" diyen zihniyete karşı: "Bu Kur'an Arapça olmadan anlaşılamıyorsa ne diye gönderilmiş öyleyse?" diyoruz.

Bu sorumuzu çarpıtıp farklı yansıtmak da ayrı bir marifet!

Dünyada duyulabilecek en saçma sözlerden birisini söyleyerek "az arapçan"la, gramer hatası yakalayabileceğini ifade ediyorsun, sana az bilginin az gramer bilgisi demek olduğunu söylüyorum ve ingilizceden gramer üzerine bazı örnekler sunarak "Bu iki cümleden birisinin present diğerinin past olduğunu anlamam için gramer bilmeliyim" diyorum. Buna kaçamak cevap şampiyonu olarak "Garody, örneğini verdiğim İngilizce basit grameri ilköğretimde öğreniyorlar" diyorsun, sanki ilköğretimde Arapça gramer tahsili yapmış gibi.

Şu örnekleri okudukça kafa yapını çok daha iyi anlayabiliyorum. Onun da cevabını almıştın:

Garody, örneğini verdiğim İngilizce basit grameri ilköğretimde öğreniyorlar.

Ama üniversiteyi bitirse bile ingilizce öğrenmiş olmuyor.

O basit gramer bilgisi ile, bir cümlenin geniş zaman mı, yoksa geçmiş zaman mı olduğunu bilebilir.

Bu onun İngilizce bildiğini göstermez.

Arapça'da öyledir.

Hala bunu anlayamıyorsun.

Bir Arapçadır tutturmuş gidiyorsunuz.

İnanmıyorsan ilköğretim 7. sınıfındaki bir çocuğa past tensli bir cümlenin çevirisini geniş zaman olarak yapıp sor "Bu doğru mu?" diye. Yanlış olduğunu söyleyecektir hemen. Bu soruları SBS sınavlarında soruyorlar. Ama o çocuklar İngilizce bilmiyorlar. Çoğu üniversiteyi bitirdiklerinde bile bilmeyecekler.

Bu mesajdan başlayarak, mirasta erkek kardeşlerle birlikte olan iki kıza 2/3 verilmesi gerektiğini iddia ediyorsun, Alchindus sana bir cevap veriyor, tatmin olmayıp "Bu mudur yani?" diyorsun, sonra adam kalkıyor okkalı bir cevap daha yazıyor ve sana "Bilmiyorum, şu izahattan sonra yazmaya, hele hele hala aynı batıl iddia ile "erkek kardeş olursada iki kıza 2/3 verilebilir" demeye devam edebilecek misin!" sorusunu yöneltiyor.

Anlayamadığın mevzularda fikir yürütmeye kalkıyorsun.

Bizim problemimiz 3 kız, 1 eş ve anne-baba üzerine kurulu.

Erkek çocuk zaten problemimizde yok.

2/3 içinde benim "erkekler vardır" diye bir iddiam da yok. Ama öyle yazılınca ben de yanıt olarak ayette erkeğin olmadığı yazılı değil, nerden biliyorsun olmadığını?" demiş olmam kaçamak bir cevap değil. Ayetlere dışardan ifade katılmasına tepkiden dolayı. Ayette ne yazıyorsa ona göre hareket edilmesini istememden dolayı. Kaçamaklıkla ne alakası var?

Kaçamak cevap demek: Sorulan soruya direk yanıt vermek yerine konuyu saptırıp farklı yerlere çekmektir.

Yani senin yaptığın gibi yapmaktır.

Kaçamak cevap şampiyonu olarak ancak "Karacahil, sen boşver o feraiz kitaplarını" diyebiliyorsun.

Başka örnekler de istiyor musun?

Bu örnekler şerefsizliğini kanıtlamak için yeterli.

Extradan getireceğin örnekler varsa buyur, onları da getir. Onların da şerefsizliğini katmerleyeceğine eminim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Düz mantığın bile kendi içinde tutarlılığı olmalı.

Ebrehe ve ordusu salt Kabe isimli yapıyı, binayı yıkmak için değil, onu tamamen yok etmek, hac ibadeti için bir cazibe merkezi olmasına son vermek üzere Mekke'ye geliyor.

O çok ileri sandığınız aklınızca bir mükayese yapıyorsunuz, ilahi müdahale ebrehe'ye geldi de Kabe'ye zarar veren diğer saldırılara neden gelmedi gibi bir soru geliyor aklınıza.

Bunun cevabı aslında razi'nin sözlerinde.

Siz bunu yeterli bulmayabilirsiniz ancak kalkıp, Kabe'yi bir daha geri gelmemek üzere yok etmek, hac ibadeti için yeni bir merkez düşünmek gibi bir amaçları olmayan saldırılarda, salt Kabe'nin zarar görmesi ile ebrehe'nin teşebbüsünü bir tutamazsınız.Karşılaştırılanlar asıl maksat noktasında eşit olmadığı için, yeterli bulmayabileceğiniz açıklamadaki modelle örtüşmezler.

Razi kurtarılanın Kabe'nin mimari yapısından çok farklı bir şey olduğunu anlatıyor sözleriyle ancak görülen o ki düz mantık kişileri esir almış.

İşte bir kaçamak cevap daha, bunu da yukarıdaki listeye ekle.

Kabe'nin tarih içinde gördüğü zararları anlattığın bir başlıkta Medine'de yaşananların yeri neresi?

Hani yemek masalarında zengin görünüm gerekçesiyle kullanılan ilgili ilgisiz aksesuar olarak mı düşündün konuyu, biraz ortaya karışık olmamış mı?

selam

iletilerinizi okudum ancak açıklayamadığınız noktalarda var

mesela

allah kabenin kökünün ebrehe tarafından kazınmasını hac ibadetinin devamı için için engelledi derken sanki ebrehe bu icraayı gerçekleştirseydi bir daha hac için mekke ve kabenin adı bilinmeyecekti gibi bir anlatım ortaya çıkmakta.

razide sizin gibi bir anlam yüklemiş açıklama getirmeye çalışmış

ancak ıskaladığınız nokta insanlığa 124,000 adet peygamber gönderip dinini tebliğ eden allah mekkedeki kabe yok edilse idi bir daha insanlığa burayı hac merkezi olarak tanıtamazmıydı?

sözlerinizden bu gücün allahta olmadığı izlenimiçıkmakta

bu konuyu aydınlatırmısınız lütfen

saygılar

Link to post
Sitelerde Paylaş
Düz mantığın bile kendi içinde tutarlılığı olmalı.

Ebrehe ve ordusu salt Kabe isimli yapıyı, binayı yıkmak için değil, onu tamamen yok etmek, hac ibadeti için bir cazibe merkezi olmasına son vermek üzere Mekke'ye geliyor.

O çok ileri sandığınız aklınızca bir mükayese yapıyorsunuz, ilahi müdahale ebrehe'ye geldi de Kabe'ye zarar veren diğer saldırılara neden gelmedi gibi bir soru geliyor aklınıza.

Bunun cevabı aslında razi'nin sözlerinde.

Siz bunu yeterli bulmayabilirsiniz ancak kalkıp, Kabe'yi bir daha geri gelmemek üzere yok etmek, hac ibadeti için yeni bir merkez düşünmek gibi bir amaçları olmayan saldırılarda, salt Kabe'nin zarar görmesi ile ebrehe'nin teşebbüsünü bir tutamazsınız.

Karşılaştırılanlar asıl maksat noktasında eşit olmadığı için, yeterli bulmayabileceğiniz açıklamadaki modelle örtüşmezler.

Razi kurtarılanın Kabe'nin mimari yapısından çok farklı bir şey olduğunu anlatıyor sözleriyle ancak görülen o ki düz mantık kişileri esir almış.

Garody sen de mantık mı var ki, düzünü eğrisini, doğrusunu bilesin.

Siz aklın, mantığın olmadığı inançlar peşindeyken hangi mantıktan bahsediyorsun?

Filin bir adamın emriyle çöküp kalkmadığına, kuşların gagalarıyla bir orduyu taş yağmuruna tutup telef ettiğine inanan birinde mantık mı olurmuş?

Nereden biliyorsun Ebrehe'nin Kabe'yi yıkacağını?

300 sene sonra yazılmış uydurmalardan.

O uydurmaları yazanlar Ebrehe'nin yanındalar mıymış? Nereden biliyorlarmış?

belki de Kabe'yi putlardan temizleyip, Kureyş'de Hristiyanlığı hakim kılacaktı, ne malum?

İşte bir kaçamak cevap daha, bunu da yukarıdaki listeye ekle.

Kabe'nin tarih içinde gördüğü zararları anlattığın bir başlıkta Medine'de yaşananların yeri neresi?

Hani yemek masalarında zengin görünüm gerekçesiyle kullanılan ilgili ilgisiz aksesuar olarak mı düşündün konuyu, biraz ortaya karışık olmamış mı?

Sen böyle her lafı kıçından anlayacak kadar naş'el'in teki misin yoksa!

Hadi birincide anlayamadın, ikinci kez anlattım sana.

Emevi ordusunun Hicaz seferidir o. Önce Medine yakılıp yıkılıp katledilmiştir, peşinden de Mekke.

Aynı savaşın içindeki parçalardır.

Örneğin Yunanlıların önce İzmir'e sonra Uşak'a girmeleri gibi.

Kabe ile ilgisi ise, kutsal topraklar kapsamında olmasıdır. Mekke ve Medine İslam'ın en kutsal şehirleridir.

İkisi de kana bulanmıştır, Allah da kimsenin yardımına koşmuş değildir.

Sen bu konuya yanıt vermekten aciz olduğun için ve takım olarak şahsımla uğraşmayı hedef edinmiş olduğunuz için, konuya değil, bir açık, bir eksik yakalamaya odaklanmışsınız. Bulamayınca da böyle konuları çarpıtıp saldırmaya kalkışıyorsunuz. Elinizden gelen de budur ancak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fil Olayı,Kuran'da Fil süresi'ne uydurulan düzmece bir rivayettir.Bu süreden sonra işkembeden sallanmıştır.

Fil süresinde ne kabe geçer ne ebrehe.

Kuran'daki bir çok ayete ve olaya düzmece rivayetler uydurulmuştur.Çünkü kafa nato ve mermer.

tarihinde upperintelligence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

selam

pante hocam açıklamanıza kısa bir detay vereyim

yunanlar(kafirler!) izmirden girip uşağa ilerlediler

burada ise emevi(müslümanlar) medineden(müslüman devlet) katliamla(müslümanları) girip mekkeden çıktılar

neden müslümanlar müslümanları KATLETTİ!

ALLAH bu katliam sırasında neredeydi neden müdahale etmedi?

binlerce yılda 124,000 peygamber gönderip dinini zorda olsa İKMAL eden allahın inanırlarına sırt çevirmesi nasıl açıklanabilir?

bedir savaşında kafirlere karşı 3,000 melekle inanırlarına destek olan allah inanırlarını neden birbirine düşürdü?

gibi sorularıda eklemek gereklidiye düşünmekteyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

selam

pante hocam açıklamanıza kısa bir detay vereyim

yunanlar(kafirler!) izmirden girip uşağa ilerlediler

burada ise emevi(müslümanlar) medineden(müslüman devlet) katliamla(müslümanları) girip mekkeden çıktılar

neden müslümanlar müslümanları KATLETTİ!

ALLAH bu katliam sırasında neredeydi neden müdahale etmedi?

binlerce yılda 124,000 peygamber gönderip dinini zorda olsa İKMAL eden allahın inanırlarına sırt çevirmesi nasıl açıklanabilir?

bedir savaşında kafirlere karşı 3,000 melekle inanırlarına destek olan allah inanırlarını neden birbirine düşürdü?

gibi sorularıda eklemek gereklidiye düşünmekteyim.

'Allah'ın Biricik Dini' İslam'ın mensuplarının tarihte yaptıkları:

1) Halife Ömer, Osman ve Ali, Müslüman fanatiklerce görev başında iken öldürülmüşlerdir.

2) Ayşe+Talha+Zübeyr, 656 yılında Halife Ali'yle savaşmış ve son ikisi bu savaşta ölmüştür.

3) Şam valisi Muaviye ile Halife Ali'nin Müslüman askerleri Sıffin'de birbirini öldürmüştür.

4) Emeviler iktidara gelince, yüzlerce Müslümanı öldürmüş; Halife Ali'ye yakın sahabelerin mezarlarını açıp kemiklerini havaya savurmuşlardır.

5) Abbasiler yönetime gelince, aynı şeyleri onlar da yapmıştır.

6) Halife Ali'nin oğlu Hüseyin ve yanındakiler, Muaviye'nin oğlu Yezid'in Müslüman askerleri tarafından Kerbela'da önce oklanıp sonra kafası kesilerek öldürülmüştür.

7) Sünnilerle Şii Müslümanlar tarihte sayısız kez savaşıp birbirini öldürmüşlerdir. (Önemli not: Ama namaz saatlerinde ara vermişlerdir!)

8.) Türk-İslam devletlerinin, Anadolu beyliklerinin, bu arada Müslüman Yavuz Sultan Selim'in Müslüman Şah İsmail'le savaşları anılmaya değer.

9) Yavuz Selim ve sonrakiler Anadolu'da Müslüman Alevi katliamları yapmıştır.

10) Din kardeşimiz Müslüman Araplar, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında İngilizlerle birlik olup Müslüman Osmanlı askerlerini katletmiştir.

11) 1979/80 İran-Irak savaşında toplam 900 bin Müslüman (Şii+Sünni) öldü.

12) Bugün de Irak'ta Müslümanlar birbirini katlediyor.

..........................

Bütün bunlar olup biterken ve has kulları birbirini çiğ çiğ yerken Allah-ü Teala ortada görünmemiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran sizin açınızdan bakıldığında evet çelişki ve mantıksız gelebilir,tıpkı güneş ve ayın insanların hizmetine uygun bir şekilde dizayn ve uzaklık ayarlarının şaşmadan görevini yerine getirmesi gibi,benimde mantığım bunu kabul etmiyor.şimdi diyeceksiniz herşey ortada,ne önemi varki böyle bir şeyi sizin mantığnız kabul ediyormu.O yüzden mantık ve akıl bir yere kadar.

Şahısların yapmış olduğu yanlışlar,İslamı bağlamaz,sonuçta herkes yalnış yapmıyormu...

tarihinde selocan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Garody, buna kaçamak cevap denmez.

Yapma be, ne denir peki?

İspatlamayan şerefsiz olsun mu dedin, bende sana ispatlandığı halde kabul etmeyen öyle olsun mu dedim.

Herşey ortada, soruyorum "Eserin orjinali acaba sizde mevcut mu?" diye, gelen cevap "Ben de var" desem inanacak mısın sanki?"

Kaçamak cevabın kralı ve sonra gelen itiraf "evet eser bende yok"

Sen Herodot'un böyle yazdığına inanmadın, ben de inanıyordum.

Meselenin inanmakla bir ilgisi yok pante, bu kitapla ilgili araplar hakkında konuşuyorduk, gerçekten araplardan bahsediyor mu denildi sana, bu soruya cevap verebilmek için "kitapta anlatıldığına inanıyorum" da ne demek yahu :)

Bir kaçamak cevap daha.

Ebubekir'in ifadeleri için ben de sana sordum. Verebilir misin o kaynağı? Kim yazmış, ne zaman yazmış diye?

Ama sen de sadece bir tefsirde okuduğuna inanmıştın. Ve kaynağını bilmediğini itiraf ettin.

Pante kaçamak cevaplarına çarpıtmalar eklendi. Bana Ebu Bekir'in sözlerinin rivayet senet dökümünü sordun, bende "Bulabilirsem paylaşayım, ama merak ediyorum bu dediğini krtize edebilecek konumda mısın?" dedim. Tabi sen başına gelecekleri anladığından "Bulmana gerek yok" dedin :)

Ben o kaynağa güveniyorum. Sen güvenmiyorsan, gidip sen okuyacaksın, ben değil.

Pante çok çelişkili birisin. Senin bir kaynağa güvenme ve onu eleştirenlere git aslını sen bul oku deme hakkın var, ancak senin eleştirilerini çüretecek kaynaklar sunulduğunda o kaynak için nerede bunun aslı diye sorma hakkı da sende ve karşındakinin gitte onu sen bul deme hakkı tanımama hakkı da sende.

Kuzum sen kendini ne sanıyorsun?

İlk örneğinden farksız bir iddia. Üstelik cevabını da almıştın. Şöyle:

Size laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor.

Kur'an'ın başka dillerde meali olmadığını mı söyledik?

Söyleyecek sözün kalmamış olmalı ki zaten linkini verdiğim mesajını tekrar yazmışsın. Mesele zaten bu ya, "Kur'an'ın başka dillerde meali olmadığını mı söyledik?" evet bunu "Düşünmüyorsunuz ki, Allah'ın gönderdiği bu Arapça kitap, başka dillere çevrilemiyorsa" diyerek söyledin. Bundan "anlaşılmamak" sözü ile kıvırarak bir kaçamak cevap daha vererek kaçamazsın.

Şu örnekleri okudukça kafa yapını çok daha iyi anlayabiliyorum. Onun da cevabını almıştın:

Garody, örneğini verdiğim İngilizce basit grameri ilköğretimde öğreniyorlar.

Pante, bunun kaçamak cevap olduğunu sana tekrar(bir defada anlayamıyorsun) göstermek için soruyorum: Sen ilköğretimde Arapça gramer dersi mi aldın?

İlköğrenimde ingilizce gramer dersi alan öğrencinin present past yapılarını bilmesinden sana ne, konu senin bunları arapçada bilmemen :)

Anlayamadığın mevzularda fikir yürütmeye kalkıyorsun.

Bizim problemimiz 3 kız, 1 eş ve anne-baba üzerine kurulu.

Erkek çocuk zaten problemimizde yok.

Bunu da sana Alchindus gösterdi, "avliyede erkek çocuk zaten söz konusu değil, hesabı tutturmak için kıza 2/3 vermiyorsunuz ne demek?" dedi.

2/3 içinde benim "erkekler vardır" diye bir iddiam da yok. Ama öyle yazılınca ben de yanıt olarak ayette erkeğin olmadığı yazılı değil, nerden biliyorsun olmadığını?" demiş olmam kaçamak bir cevap değil.

Pante yazdığın mesajları inkar ediyorsun, kendi kendini inkar ediyorsun, bu kaçamak cevap vermeninde ötesinde bir durum, yazık cidden. Her şey bir yana, açıkça inkar ettiğin sözünü bir tarafa bırakalım "nereden biliyorsun" diye sorduğunu itiraf ediyorsun ya, adam da sana nereden bildiğini çatır çatır gösterdi, sonra kaltı birde soru sordu, kalkıp ne cevap verdin?

"sen boşver o feraiz kitaplarını"

:)

Kaçamak cevap demek: Sorulan soruya direk yanıt vermek yerine konuyu saptırıp farklı yerlere çekmektir.

Doğru bir tanımlama, demek yaptığın işin tanımını biliyorsun.

Bu örnekler şerefsizliğini kanıtlamak için yeterli.

İşte gösteriyorum, senin tabirinle kimin "şerefsiz" olduğunu, anlayan anlıyordur sıkma sen canını :)

tarihinde garodi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Garody sen de mantık mı var ki, düzünü eğrisini, doğrusunu bilesin.

Siz aklın, mantığın olmadığı inançlar peşindeyken hangi mantıktan bahsediyorsun?

Filin bir adamın emriyle çöküp kalkmadığına, kuşların gagalarıyla bir orduyu taş yağmuruna tutup telef ettiğine inanan birinde mantık mı olurmuş?

Nereden biliyorsun Ebrehe'nin Kabe'yi yıkacağını?

300 sene sonra yazılmış uydurmalardan.

O uydurmaları yazanlar Ebrehe'nin yanındalar mıymış? Nereden biliyorlarmış?

belki de Kabe'yi putlardan temizleyip, Kureyş'de Hristiyanlığı hakim kılacaktı, ne malum?

Saçma sapan sözler. Madem öyle ne diye böyle bir konu açıyorsun? Pante çelişkilerinin sana gösterilmesinden sonra çok yalpalıyorsun. Sen İslam tarihinin anlattığı bir olayı alıp, olayı anlatıldığı gibi farzedip bir soru sormuyor musun?

Diyorsun ki "madem Kabe korunması gereken bir yer diğer saldırılardan neden korunmadı?"

Bu soru, her şeyden önce fil olayını anlatıldığı gibi varsayıp sorulmuyor mu?

Bende diyorum ki "zaten soruyu sormana sebep olan varsayıp, senin sorundaki mantığı iptal ediyor"

Bunu görünce "Nereden biliyorsun Ebrehe'nin Kabe'yi yıkacağını?" demek bir kaçamak cevap daha vermektir :)

Seni ciddiye aldığım için kusura bakma.

Sen böyle her lafı kıçından anlayacak kadar naş'el'in teki misin yoksa!

Terbiyesizliğini sana iade ederim.

Unutma, acizler, zavallılar, söyleyecek sözü kalmayanlar bir tartışmada hakarete baş vurur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...