Jump to content

Meclis, 90 yıl önce duayla açılmıştı


Recommended Posts

  • İleti 83
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Bu valiler hep öyle salak mı oluyor ya da salakları vali mi yapıyorlar..

1930lu yıllarda da Diyarbakır Valisi siyah taş ısınmaya yol açıyor diye diyarbakır kalesini yıktırmış, iyi ki o sırada oralarda bulunan Gabriel isimli bir Fransız gazeteci olayı Dünyaya duyurmasıyla devlet yıkımı durdurmuş. Şu anda Dağ Kapı mevkiinde yaklaşık 200 metrelik koca sur yok.

Merhaba,

Sadece bu tip olaylar Diyarbakır'da olmadı, bu fotoğrafta ona bir örnek, yıkılmaktan son anda kurtuldu.Ecnebilerin sayesinde.

ince_minare_0967_dj.jpg

Sevgi ve Sayglarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

schillaci,

Konya'da olan olaydan haberim yok. Konya'da ne oldu ki?

Merhaba,

İnce Minareyi biliyorsundur herhalde. Önceden o binanın arkasında medrese falan varmış, zamanın idarecileri birçok kısmını yıktırdı. Alt tarafında geniş bir alanı kaplıyormuş. El de kalan kısım, batıların tepkisinden çekinildiği için yıkılamamış.Şuan çok basit bir bina gibi duruyor. Bazı kısımları yıkılmadan önce, çok geniş bir alanı kaplıyordu.

Sevgi ve Saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

Solculuk; ilericilik ve devrimciliktir.

Devrimciliğin içinde kültür devrimi de vardır.

Sığ solculuk; meseleye sadece ekonomik gözle bakmaktır.

Gericilik ise özgürlük değildir.

O sarık, takke, cübbe özgürlüklerin önünü tıkayan anlayışların simgesidir.

Ya bırak allah aşkına Pante. Dünyada geleneksel giysilerini giyen bir sürü halk var. Afrikalılar, Uzakdoğulular, Araplar. Batılı kot pantolonların, eteklerin diğer giysilere herhangi bir üstünlüğü yok. Ben kıyafetle uğraşmayı ucuzluk görüyorum. Bırakalım isteyen istediğini giysin. Bi şey olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhaba,

SELÇUKLU döneminin Konya’daki en önemli eserlerinin başında gelen Nizamiye (Nalıncı Baba) Medresesinin 1929 yılında dönemin Konya Belediye Başkanı Halis Ulusan ve 2’nci Ordu Komutanı Fahrettin Altay tarafından yol açmak için yıktırıldığı ortaya çıktı. Halkın tepkisinden çekinen Belediye Başkanı Ulusan, yıkımın karşılığında ise Ordu Komutanına bir konak hediye etmiş

ŞİMDİ TEKEL VAR YERİNDE

KÜRKÇÜ Mahallesinde şu anda TEKEL Başmüdürlüğü’nün bulunduğu alanda yer alan ünlü Medreseden Evliya Çelebinin seyahatnamesinde bile bahsedildiğini belirten İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç Dr Caner Arabacı, “Dönemin Belediye Başkanı, Ordu Komutanının da desteğiyle Selçuklu Şaheseri olan bu medreseyi tarih sahnesinden silmiş” dedi.

Selçuklu döneminin Konya’daki en önemli eserlerinin başında gelen Nizamiye (Nalıncı Baba) Medresesinin 1929 yılında dönemin Konya Belediye Başkanı Halis Ulusan ve 2’nci Ordu Komutanı Fahrettin Altay Paşanın yol açmak için yıktığı ortaya çıktı.

Kürkçü Mahallesinde şu anda TEKEL Başmüdürlüğü’nün bulunduğu alanda yer alan ünlü Medrese, Şehrin İmar Nazım planını çıkaran ve bölgeden yol geçirmek isteyen Dönemin Belediye Başkanı Halis Ulusan ve Konya merkezli 2’nci Ordu Komutanı Fahrettin Altay tarafından yıkılarak tarih sahnesinden silinmiş.

HALK TEPKİSİNE KARŞI

ORDUDAN YARDIM ALMIŞ

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç Dr Caner Arabacı, yıkım olayının halkın tepkisinden çekinen Belediye Başkanının Ordu Komutanından yardım istemesiyle başladığını söyledi.

Belediye başkanının talebiyle 2’nci orduda görev yapan askerlerin yıkım çalışmalarında görev aldığını belirten Caner Arabacı, “Dönemin belediye başkanı bölgeden yol geçirmek istemiş. Yolun açılması içinde medresenin yıkılması gerekiyor. Halkın medresenin yıkılmasına tepki göstermesinden çekinen Başkan, dönemin 2’nci Ordu Komutanı Fahrettin Altay Paşa’dan yardım istiyor. Paşanın da olumlu cevap vermesinden sonra askerler medresenin yıkımında çalışıyorlar. Böylece bu önemli şaheserin bir kısmı yol olarak kullanılıyor. Bir kısmı da şu anki TEKEL Başmüdürlüğü’nün arsası oluyor” dedi.

YIKIM KARŞILIĞINDA

KOMUTANA KONAK

Ordu Komutanının desteğini Belediye Başkanının karşılıksız bırakmadığına dikkati çeken Arabacı, Paşaya yıkım sonrası belediye tarafından bir konak hediye edildiğini kaydetti.

Hediye edilen konağın günümüze kadar ulaştığını dile getiren Arabacı, “Belediye başkanı komutanın desteğini karşılıksız bırakmamış. Paşaya İnce Minare arkasında bulunan ve günümüzde de Osmanlı Çarşısı olarak kullanılan konağı belediye adına hediye etmiş. Ordu Komutanı da Konya’da kaldığı süre içerisinde ikamet ettiği konaktan, Alâeddin Tepesini göremediği gerekçesiyle İnce Minarenin bazı bölümlerini ve öğrenci hücrelerini yıktırmış” diye konuştu.

EVLİYA ÇELEBİ’NİN

SEYAHATNAMESİNDE

Selçuklu döneminin en görkemli ilim merkezlerinden biri olan Nizamiye Medresesi, III. Murad zamanındaki tahrir defterlerine göre, Emir Nizameddin Ebi’l-Hasan Ali İbn-i il-Almis bin İdris tarafından 1237’de yaptırılmış.

Nizamiye Medresesi günümüze kadar ulaşamadığı için mimari özelliği de bilinmiyor. Ancak Evliya Çelebi Konya’ya geldiği zaman medreselerin en meşhurunun Nizamiye Medresesi olduğunu yazar.

Nizamiye Medresesi kubbeli, kargir, gösterişli ve şark âleminde çok meşhur bir ilim merkezi olarak biliniyor. Son zamanlara kadar ayakta kalan büyük kubbesiyle, kuzey ve batı yönündeki Tak kapısının ve kitabesinin bazı kısımları ile bir kemeri Konya İnce Minare Müzesi’nde bulunuyor.

Eserin Keluk bin Abdullah tarafından yapıldığına dair medresenin batı tarafında bir kitabe bulunduğu biliniyor. Halen Konya Rehberi de bu medreseyi kıymetli eserler arasında göstermektedir.

http://www.mansetgazetesi.com/ayrinti.asp?id=2639&tur=gundem

İstersen birde bu habere bak. Gerçekten ilginç şeyler yazıyor.

Sevgi ve Saygılarımla

Schilaci

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhaba,

İnce Minareyi biliyorsundur herhalde. Önceden o binanın arkasında medrese falan varmış, zamanın idarecileri birçok kısmını yıktırdı. Alt tarafında geniş bir alanı kaplıyormuş. El de kalan kısım, batıların tepkisinden çekinildiği için yıkılamamış.Şuan çok basit bir bina gibi duruyor. Bazı kısımları yıkılmadan önce, çok geniş bir alanı kaplıyordu.

Sevgi ve Saygılarımla

schillaci,

Biliyorum, evet. Benim bildiğim 20. yüzyılın başında yıldırım düştü oraya, binadaki hasarlar ondan. Şimdi bile çok güzeldir tabii, işlemeler falan muhteşemdirler. Senin dediğin kaç yılında oluyor ki?

edit: Ben mesajı yazarken bilgi vermişsin, teşekkürler.

tarihinde Astur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Ya bırak allah aşkına Pante. Dünyada geleneksel giysilerini giyen bir sürü halk var. Afrikalılar, Uzakdoğulular, Araplar. Batılı kot pantolonların, eteklerin diğer giysilere herhangi bir üstünlüğü yok. Ben kıyafetle uğraşmayı ucuzluk görüyorum. Bırakalım isteyen istediğini giysin. Bi şey olmaz.

Geleneksel giysiye karşı çıkan kim?

Sarığın, takkenin, fesin, çarşafın hangisi geleneksel giysi?

Yörelerin folklor kıyafetlerine bak bakalım, hangisinde var bunlar?

İsteyen istediği gibi giyinsin tabi.

Ama önce medeni giyimi topluma yerleştirip, kültürü, görgüyü sağladıktan sonra.

Nitekim devrimlerle bu sağlanmıştır. Artık sarıklıların, çarşaflıların halk üzerinde baskısı tutmaz.

Ama bir dönem onlar hakimdi. O hegemonyaları kırılmasaydı, bugün kıçına kot bile giyemezdin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

schillaci,

Biliyorum, evet. Benim bildiğim 20. yüzyılın başında yıldırım düştü oraya, binadaki hasarlar ondan. Şimdi bile çok güzeldir tabii, işlemeler falan muhteşemdirler. Senin dediğin kaç yılında oluyor ki?

edit: Ben mesajı yazarken bilgi vermişsin, teşekkürler.

Merhaba,

Minaresini demiyorum ben. Arkasında medrese eğiğiti için bir alan vardı. Benim söylediğim odur. Bu geride kalanlar, zor bela kurtarılmıştır. Takminim 1930 yıllar olması lazım. Tam tarihini hatırlamıyorum.

Sevgi ve Saygırımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geleneksel giysiye karşı çıkan kim?

Sarığın, takkenin, fesin, çarşafın hangisi geleneksel giysi?

Yörelerin folklor kıyafetlerine bak bakalım, hangisinde var bunlar?

Sarık, takke, fes geleneksel giysi değil mi!? Osmanlı döneminde nasıl giyiniyordu halk!!! Kot pantolon mu giyiyordu! Aşağıdaki resme bak insanlar ne giyiyor!

eski_istanbul_resimleri_9.JPG

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sarık, takke, fes geleneksel giysi değil mi!? Osmanlı döneminde nasıl giyiniyordu halk!!! Kot pantolon mu giyiyordu! Aşağıdaki resme bak insanlar ne giyiyor!

Sen öyle resimleri şimdi bile çekebilirsin.

Fatih Çarşamba'da böyle manzara bol.

Türklerin de, Kürtlerin de, Çerkeslerin, Abazaların da geleneklerinde sarık, takke, fes yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen öyle resimleri şimdi bile çekebilirsin.

Fatih Çarşamba'da böyle manzara bol.

Türklerin de, Kürtlerin de, Çerkeslerin, Abazaların da geleneklerinde sarık, takke, fes yoktur.

Bak burası da Diyarbakır. Yıl 1909. Nargile çekiyorlar sarıklı, şalvarlı amcalar. Ayrıca takke geleneksel islam giysisidir. Yahudilerdeki kippa gibi. Bunu bile mi inkar ediyorsun? :blink:

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/90/The_short_cut_to_india_(1909)._caffeeshop_in_diyarbakir.png

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bak burası da Diyarbakır. Yıl 1909. Nargile çekiyorlar sarıklı, şalvarlı amcalar. Ayrıca takke geleneksel islam giysisidir. Yahudilerdeki kippa gibi. Bunu bile mi inkar ediyorsun?

http://upload.wikime..._diyarbakir.png

O amcaların Araplaşmışlar, asimilasyona uğramışlar.

Şimdi Beyoğlu fotoğrafı çekip, bak takım elbiseli, pantolon-tişörtlü, etekli-bluzlu giysiyi "işte geleneğimiz" diyebilir miyim sana?

Milli kıyafetleri değildir o sarıklar-cübbeler. İslam'ın, Arabın içimize sokuşturduklarıdır.

Çıkarıp kurtulduk çok şükür.

Gelenek olma kriteri nedir?

Gelenek olmanın başta gelen kriteri; toplumsal kökeninden, en eski geçmiş kültüründen gelen ve benimsenen olmasıdır.

Sonradan transfer olunanlar benimsenmiş olsa da geleneksel olamazlar. Geleneğini terketmiş, farklı bir toplumun geleneğini benimsemiş demektir.

Anadolu insanı "Çarşaf bizim geleneğimizde var" derse bu yanlış bir söz olur. O çarşafı sonradan benimsemiştir. Benimseme nedeni de genelde dinsel etkilenmedir. Sarık-takke de aynı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelenek olmanın başta gelen kriteri; toplumsal kökeninden, en eski geçmiş kültüründen gelen ve benimsenen olmasıdır.

Sonradan transfer olunanlar benimsenmiş olsa da geleneksel olamazlar. Geleneğini terketmiş, farklı bir toplumun geleneğini benimsemiş demektir.

Anadolu insanı "Çarşaf bizim geleneğimizde var" derse bu yanlış bir söz olur. O çarşafı sonradan benimsemiştir. Benimseme nedeni de genelde dinsel etkilenmedir. Sarık-takke de aynı.

Önerdiğin kriter çok saçma Pante, transfer dediğin olay herhalde insanlık tarihi kadar eskidir. Gelenekler terk edilebilirler, yenileri kültüre eklenebilir; gelenekler de aynı diller ve toplumlar gibi canlıdırlar. Sen bugün Türk, Arap vs. geleneği dediğin şeylerin ilk kez o toplumlarda ortaya çıktığını mi sanıyorsun? Toplumlar birbirinden izole olsalar eyvallah diyeceğim, ama hele bizim coğrafyamızda bundan bahsetmek imkânsız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gelenek olmanın başta gelen kriteri; toplumsal kökeninden, en eski geçmiş kültüründen gelen ve benimsenen olmasıdır.

Sonradan transfer olunanlar benimsenmiş olsa da geleneksel olamazlar. Geleneğini terketmiş, farklı bir toplumun geleneğini benimsemiş demektir.

Anadolu insanı "Çarşaf bizim geleneğimizde var" derse bu yanlış bir söz olur. O çarşafı sonradan benimsemiştir. Benimseme nedeni de genelde dinsel etkilenmedir. Sarık-takke de aynı.

Öyleyse senin gelenek olarak kabul ettiğin şeyler insanlık tarihi kadar eski mi?

nedir en eski geçmiş kültür?

Mağarada yaşayıp çiğ et yemek,çıplak dolaşmak, mağara duvarlarına bufalo resmi yapmak bizim geleneğimiz mi diyeceksin?

Bu kadar da saçmalık olmaz,insanlara bir şeyleri dayatmak için resmen bahane üretiyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyleyse senin gelenek olarak kabul ettiğin şeyler insanlık tarihi kadar eski mi?

nedir en eski geçmiş kültür?

Benim yazmak istediklerimi yazmışsınız, bunlar kültür denildiğinde (en eski geçmiş kültür) ancak yörelerin folklor kıyafetlerine kadar gidebiliyorlar, onu anlıyorlar, bunun dışına çıkmaları zaten beklenemez.

Toplumların, kültürlerinin nasıl zamanla değiştiğini, nelerden etkilendiğini göremezler, dün yazdığım konu altında bazı Türk topluluklarında varolan kültürü anlattım, Karluklar ve Peçenekler misal, ne güzelmiş değil mi kültürleri(!), belki dönmek istedikleri kültür öyle bir kültür içinedir.

Dünyada hiçbir şey boş değil, varolan herşeyin bir getirisi, bir öğretisi var, bunlar yalnızca içinde bulundukları zamanla bilmedikleri tarihi, yaşantıları kıyaslıyor ve atıp tutuyorlar.

İnsan gelişebilen bir varlık elbette içinde bulunduğu zamanda insan için en iyisini, en güzelini, en doğrusunu, faydalısını istemek hakkı ama öncelikle ben istiyorum demekle olmayacağını anlaması gerekiyor.

tarihinde Serare tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Önerdiğin kriter çok saçma Pante, transfer dediğin olay herhalde insanlık tarihi kadar eskidir. Gelenekler terk edilebilirler, yenileri kültüre eklenebilir; gelenekler de aynı diller ve toplumlar gibi canlıdırlar. Sen bugün Türk, Arap vs. geleneği dediğin şeylerin ilk kez o toplumlarda ortaya çıktığını mi sanıyorsun? Toplumlar birbirinden izole olsalar eyvallah diyeceğim, ama hele bizim coğrafyamızda bundan bahsetmek imkânsız.

Neden saçma olsun.

Transfer dediğim olay, Osmanlı dönemindeki kültür asimilasyonlarıdır.

"En eski geçmiş kültüründen gelen ve benimsenen" ifademi anlayamamışsınız.

Bilinen, benimsenen ve sürdürülen gelenekler demektir.

Örneğin Alevilerin gelenekleri inkar edilebilir mi?

Anadolu'daki yörelerin folklor kıyafetleri inkar edilebilir mi?

Aşağıdaki geleneksel kıyafetler yerine çarşaf giydirilebilir mi?

thumb_bindalli9eb.jpg

Gelenekler değişebilir.

Ama kimse kalkıp da sarığı-çarşafı geleneklerimiz arasında göstermesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...