Jump to content

BİG BANG ÖNCESİ HAKKINDA NE BİLİYORUZ?


Recommended Posts

Bilim adamları Big Bang'in öncesine gitmek anlamsızdır demekle ne demek istiyorlar?

Bazıları Big Bang'in öncesi hakkında hiç bir şey söylenemez, hiç bir iddiada bulunulamaz sanıyorlar.

Yanılıyorlar..

Bilim son yıllarda Big Bang öncesi ile yakından ilgilenmeye başlamıştır.

Big Bang öncesi ile ilgili birkaç kaynağa kısaca değiniyorum.

http://www.universetoday.com/2006/05/17/before-the-big-bang/

http://www.big-bang-theory.com/

http://www.spacedaily.com/reports/Model_Su...ng_Physics.html

Bilim adamlarının Big Bang'in öncesine gitmek anlamsızdır ifadesi, bunun deneysel olarak mümkün olmadığını ifade etmekten başka bir şey değildir.

Hızlandırıcılarda Big Bang enerjilerine ulaşmak mümkün değildir.

Bu durumda Big Bang öncesi hakkında bilimsel ve denenebilir, temeli sağlam bir kuram oluşturmak mümkün değildir.

Ama bu Big Bang öncesi hakkında hiç bir şey söyleyememek, konunun spekülasyonunu yapamamak değildir.

Biz burada Big Bang öncesinin spekülasyonunu yapacağız..

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 382
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Bilim adamlarının Big Bang'in öncesine gitmek anlamsızdır ifadesi, bunun deneysel olarak mümkün olmadığını ifade etmekten başka bir şey değildir.

Bu durumda Big Bang öncesi hakkında bilimsel ve denenebilir, temeli sağlam bir kuram oluşturmak mümkün değildir

but is it occultism? Bu bir okült uygulama değilmidir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Occultism görünenin ötesindeki gizli gerçeği bulup çıkarmaktır.

Bizim öyle bir niyetinmiz yok..

Biz gerçeğın ne olduğunu bilmiyoruz ve onu aramıyoruz.

Big Bang olgusu bile kanıtlanmış bilimsel bir gerçek değildir.

Biz sadece bilinenler muvacehesinde Big Bang öncesinin nasıl bir zaman ve mekan olması gerektiğinin spekülasyonunu yapacağız.

Bilimsellikten uzaklaşmadan tabii..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

hidden anlamındaki gizli bilgiye girmeyeceğinizi biliyorum. Ancak potential - gizil güce girmek istediğinizi çıkarıyorum yazılarınızdan... saklı olan güç, potansiyel enerji konularına girmeniz için ortada madde olması lazım. Halbuki big bang öncesinde maddenin olduğunu bilmiyoruz. Maddesel bir gerçekliğin olduğundanda emin değiliz. Bunun için porential hidden'a dönüşür big bang öncesinde... Sınırlılık kanunu gereği malumunuz evrendeki herşey sonlu ve sınırlıdır. Big bang öncesinde gireceğiniz konular sonsuzluk, sınırsızlık ve sınırsız güç kavramlarını içermektedir. Bu kavramlarlar ne yazıkki bilimde olmadığı için konunun ökült yani bilimsel olmayan sezgisel bilgiler içerebileceği savunuyorum. Örneğin big bang öncesinin bir çok matematiksel modeli yapılabilir ancak, bilimsel olarak yapılabileceğinden emin değilim...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang'in çok sıcak bir başlangıcı vardır.

Hiçlik içinde çok küçük bir yer birden false vacuum olmuş ve genişlemiştir.

Quantum mekaniğine göre hiçbirşeylikte bile, ortalaması sıfır olsa bile, bir tür enerji vardır.

Partikül fiziği ile uğraşanlara göre Hiçbirşeylik olarak nitelendirebileceğimiz vaküm basit olmayıp, oldukça komplike bir olgudur.

Bu ilginç yokluk ortamında virtual particle denen zerreler aniden ortaya çıkarlar ve 10^-21 saniye varlıklarını sürdürdükten ve doğadan aldıkları yarım fotonluk enerji borçları ile sefa sürdürdükten sonra, onu doğaya geri iade ederek, yok olur giderler.

Buna quantum fluctuation denmektedir. Yani Kuantum dalgalanma...

Zimni zerre olarak da isimlendirebileceğimiz bu yalancı zerreler Heisenberg’in belirsizlik ilkesine uyarlar.

Ortaya çıkış ve yok oluşlarında belirsizlik vardır.

Evrenin ortaya çıkabilmesi için bir şeyin aniden genişlemesi gerekmektedir.

Bu herşey olabilir. Ayrıca hiçbirşey de olabilir. Yani fizik bir yapısı olmayabilir.

Bütün olacağı potansiyel bir güce ve yapıya sahip olmasıdır.

İşte bu ilk başlangıcın false vacuum denen bir yalancı zerreden kaynak aldığı ileri sürülmüştür.

Bu herhangi bir vaküm değildir.

Öyle bir vakümdür ki, yüksek enerji yoğunluğu hızla düşürülemez.

False vacuum teriminde kullanılan false kelimesinin teknik karşılığı geçicidir.

Vacuum ise mümkün olabildiği kadar küçük enerji yoğunluğu olarak anlaşılmalıdır.

False vacuum un en büyük özelliği, hızla genişlemekte olan evrenin başlangıç döneminde enerji yoğunluğunun azaltılamamasıdır.

Enerjinin azaltılması uzun zaman alan bir süreçtir. En azından Big Bang’in ilk anlarındaki koşullar bu azalma için uygun değildir.

False vacuum’un ilginç özelliklerini içindeki basınç sağlamaktadır. Bu basınç hem çok büyüktür, hem de negatiftir.

False vacuum'dan bahsedince ister istemez Big Bang öncesine gitmiş oluyoruz.

Yani bilim Big Bang öncesi ile öteden beri iştigal etmektedir.

Big Bang öncesi yeni bir kavram bile değildir.

Ve ilginç olarak neyin false vacuum olduğunu da az çok biliyoruz..

False vacuum olan, yani geçici olarak genişleyen mümkün olduğu kadar küçük enerji birimi virtual particle denen şeydir.

Uzayın her santimetre küpünde onlardan 10^30 tane vardır.

Kuramsal olarak Big Bang öncesine gidebildiğimize ve onun fiziğini bile açıklayabildiğimize göre, geriye doğru dönüşün aşamalarını inceleyerek, kesin olmasa bile oldukça güvenilir bir Big Bang öncesi senaryosu oluşturabiliriz.

Gelecek yazımda o aşamalara değineceğim..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Hacı

Şimdi seni yine eleştireceğim ama bu yazdıklarının yanlış olduğu yönünde değil bazı eksikleri olduğu yönünde... Hemen celallenme...

Bana göre en önemli eksiğin, daha doğrusu aydınlığa kavuşturman gereken bilgin "Hiçlikteki Yalancı zerreler ve false vacuum" olayıdır...

Quantum mekaniğine göre hiçbirşeylikte bile, ortalaması sıfır olsa bile, bir tür enerji vardır.

Quantum mekaniğin böyle bir şey iddia edebilmesi için hiç bir şeylik ortamını oluşturabilmesi gerekir... Böyle bir şeyde mümkün olamayacağına göre Quantum mekaniğinin bu iddiası külliyyen saçmadır...

Hiç bir şeyliğe en yakın en ideal ortam uzay boşluğudur... Ancak orada bile evrendeki maddenin etkisi vardır (gravitasyonel çekim, elektromagnetik kuvvet vs... ) Kısacası evrende maddenin etkisinin olmadığı bir ortam bulunamaz...

Dolayısıyla senin yapman gereken şey hiç bir şekilde madde ve enerjinin olmadığı bir ortamda False Vacuum denen olayın olabileceğini kanıtlamak... Eğer diyorsanki Plancktan önce bizim bugün bildiğimiz manada madde ve enerjinin olmaması madde ve enerjinin değişik formalarınında olmadığı anlamına gelmez.. O halde False vacuum denen olayın bugün bildiğimiz ortamda gözlemleyebiligimiz gibi aynen big bang öncesinde de gözlemleyebileceğimizi hangi yasaya dayandırarak iddia edebiliyorsun? Biz biliyoruzki bugünki fizik yasaları da plancktan önce geçersizdi... Ya da en azından öyle olduğunu düşünüyoruz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vakümde enerji var mıdır?

Fizikte kuantum mekanik sistemin sahip olduğu mümkün olduğu kadar düşük bir enerjiyi ifade eden, sıfır nokta enerji de denilen, zemin enerjiden oluşan bir enerji kavramı vardır. Bu kavram ilk defa 1913 yılında Albert Einstein ve Otto Stern tarafından teklif edilmiştir. Bu terim kuantum harmonik osilatöre ve onun sıfır osilasyonuna atfedilir. Kuantum alan kuramlarında bu enerji vaküm enerjisi ile sinonim olup boş uzaydaki enerjiye tekabül eder. Vaküm enerjisi Einstein'ın ünlü kozmolojik sabitini oluşturur. Bu enerjinin varlığı Casimir etki ile deneysel olarak gösterilmiştir.

Bütün kuantum mekanik sistemlerde sıfır nota enerji vardır.

Sıfır nokta enerji mümkün olan en düşük enerji olduğundan sistemden çıkarılamaz.

Bu enerjinin vakümden çıkarılamaması gerçeğine rağmen bazı sahtekerlar çıkardıklarını iddia ederek, halkı kandırırırlar. Nitekim böyle bir olay Türkiye'de geçen sene vuku bulmuş ve bazı emekli generaller de bu sahtekarlığa alet edilmişlerdir.

Senin anlayacağın AteshBey, böyle bir enerji vardır.. Ve senin bu iddian yanlıştır.

Bu enerjiyi bir takım denklemlerle de belirtmek mümkündür.

Ona gelecek iletimde değineceğim..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

CASİMİR ETKİ ve GÜCÜ

Kuantum fiziği ve evrenin ortaya çıkış nedenlerini, bazı ayrıntıları ile birlikte tartışmadan önce temeli Casimir etkiyi yeterince öğrenmek gerekiyor. Hendrik Casimir hala yaşayan Holandalı bir teorik fizikçidir. Kendi ismini taşıyan bir etkiyi 1948 yılında ortaya atmış ve bu kuram daha sonra kesinlik kazanmıştır. Konu hakkında daha geniş ingilizce bilgi için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz..

http://physicsweb.org/articles/world/15/9/6

Aşağıda bu kaynağın açıklamalı bir özetini bulacaksınız. İlginç bulacağınıza eminim..

Vaküm nedir? Bir küp alın.. İçinde ne varsa boşaltın.. İçinde tek bir atom bile kalmasın. Sonra onun ısısını absolu sıfır dereceye indirin. Klasik fizikte vakümun tanımı bu kadar basittir. İçinde hiç bir şeyin olmadığı daha soğuğunun olamayacağı kadar soğuk bir yerdir.

Vakümu kuantum fiziği bakış açısından değerlendirirsek çok daha farklı bir şey olduğunu görürüz. Bütün alanlar belli değerler arasında dalgalanırlar. En iyi bilineni elektromanyetik alanlardır. Vaküm boşluğu da bir alandır ve bu bağlamda bir istisna değildir. Dalgalanır. İlginç olarak bu dalgalanma yalnız soyut bir kavram değildir. Onun somut gösterileri de vardır. Casimir etki vaküm dalgalanmasına bağlı olarak ortaya çıkan mekanik bir süreçtir.

Elektromanyetik alan çeşitli frekansların bir arada bulunduğu bir spektrum oluşturur. Serbest ve geniş bir boşlukta her frekansın önemi aynıdır. Alan çok geniş ise, frekanslardan biri diğerinden önemli değildir. Ama dar bir alanda, alanın genişliğine bağlı olmak üzere, durum değişiktir. Bu dar alanda bazı frekanslar önem kazanabilir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Vaküm içinde iki aynayı, yüzleri birbirlerine karşı olmak üzere bir araya getirin. İkisi arasında elektromanyetik bir dalganın varlığını düşününün. Bu alan kendisine tam uyan dalga boyundaki yarım dalgaların iki ayna arasında gidip geldikleri için çoğaltıldığı bir mekan olacaktır. Belli dalga boyunda olan elektromanyetik spektrum abartılacaktır. İki ayna arasına mükemmel şekilde sığanların dışındakilere yer yoktur. Bu dar boşluğun içindeki frekansı ifade etmek için kavite rezonansı, kavite titreşimi terimi kullanılıyor. Yalnız belli dalga boyunda olan dalgalar burada yer alabilecekler ve abartılacaklardır. Aynı şekilde vaküm dalgalanmalarının frekansları da kavite titreşimine bağlı olarak ya abartılacaklardır, ya da süprese edileceklerdir. Burada kavite çeperlerine uygulanan basınç için kavite titreşimi basıncı terimi kullanılmaktadır.

Yeri gelmişken yeni bir kavrama kısaca değinmek istiyorum. Ona radyasyon alanı basıncı deniyor. Kuantum mekaniğine göre istisnasız her alan enerji içeriyor. Yukarda tanımını yaptığımız vaküm alanı bir istisna değil demiştik. Elektromanyetik alanlar uzayda yayılırlar. Ve bu arada etrafa bir basınç uygularlar. Buna radyasyon basıncı deniyor. Nasıl bir nehir akarken yamaçlarına basınç uyguluyorsa, elektromanyetik alan da etrafa basınç uygulamaktadır. Bu radyasyon basıncı enerjiye parelel olarak artacaktır. Radyasyonun enerjisini ise dalgalarının frekansı saptayacaktır.

Aynalar arasındaki kavite titreşimi basıncı söz konusu olunca, kavite titreşim frekanslarında kavite içindeki radyasyon basıncı daha büyük olacak ve aynaları dışa doğru itecektir. Kavite titreşim frekansı dışında kalan radyasyon basıncı ise dışarda daha çok olacak ve aynaları birbirlerine doğru itecektir.

Casimir etki vakümda vuku bulan dalgalanmaları ölçen bir yöntemdir. İki metal yüzeyi birbirlerine son derece yakın olmak üzere karşı karşıya getirin. Aralarındaki mesafeyi birkaç nanometreye indirin. Vakümda dalgalanma oluyorsa ve bu dalgalanmalar belli frekanslar arasında gerçekleşiyorsa, ancak belli dalga boyunda olan frekanslar iki metal plaka arasına sığacaktır. Yani kavite titreşimine uyanlar kavite içinde abartılacaklardır. Diğer frekanslar metal plakaların dışında kalacaklardır. Enerji içeren bu dalgalanmaların bir radyasyon basınıcı vardır. Ancak belli frekansların sığdığı plakalar arasındaki boşlukta basınç daha az, her türlü frekansa izin verilen dışında ise daha çok olacaktır. Bu da metal plakaların birbirlerine doğru yaklaşmasına neden olacaktır.

Casimir etki vakümda belli frekanslar arasında dalgalanan bir enerjinin varlığına işaret etmektedir. Bu enerjinin kaynağı ise yalancı zerrelerdir..

Buraya kadar yazdıklarımı özetleyerek devam etmek istiyorum.

Her türlü alanda enerji vardır ve bu enerji bazı değerler arasında dalgalanır. Vaküm boşluğu da bir alandır. Bu alanlardaki enerjiyi dalgaların frekansları saptar.

Her türlü radyasyon etrafına basınç uygular.

Alanın genişliği sınırlı ise, örneğin alan yüzyüze bakan iki paralel aynanın arasında ise, ancak belli dalga boylarının uyacağı bir aralık olacak ve radyasyon basıncı dışa göre hafifce az olacaktır. Nedeni dar aralığa uyan frekansların sınırlı olmasıdır.

Vakümdaki enerjiden ve bu enerjinin dalgalanmasından yalancı zerreler sorumludur.

Yalancı zerre (virtual particle) kavramı çok önemlidir. Çünkü evrenin ve muhtemelen evrenlerin ortaya çıkışını onlarla açıklamak mümkündür. O konulara değinmeden önce kısaca yalancı zerrelerden bahsedelim..

Yalancı zerreler vaküm boşluğunda ve hiçbirşeylik dediğimiz kuramsal ortamlarda aniden, karşıtları ile birlikte, ortaya çıkan ve 10^-21 saniye kadar var olduktan sonra yok olan zerrelerdir. Karşıtları ile demek, biri negatif ise, diğeri pozitif demektir. İkisi bir araya gelince birbirlerini yok etmektedirler. Bunu madde ve antimadde olarak düşünmemeliyiz. Çünkü yalancı zerreler maddenin ortaya çıkmasından çok daha önceki bir dönemi simgelemektedirler. O dönemde daha ne madde vardır ne de büyük bir enerji. Bu kısa zaman dilimi tükenince doğadan borç aldıkları enerjiyi ona iade ederek yok olur giderler. Borç aldıkları bu enerji vaküm enerjisidir. Bizim hiçbirşeylik veya yokluk dediğimiz kavram işte budur. Hiçlik yokluk gibi durmaktadır ve pratik olarak yoktur da ama, bu yokluk zıt nitelikli yalancı zerrelerin birbirlerini nötralize etmesinden başka bir şey değildir. Bu kavramın önemini abartamayız.

Kuantum fiziğinin ilgi alanı olan atomaltı evrenini ve orada vuku bulan olağanüstü tepkileşmeleri insan aklının imgelemesi mümkün değildir. Fizikçiler yapılan gözlemleri açıklamak için bazı modeller oluşturmaya çalışırlar ama, çoğu kere onda başarılı olamazlar. Bu modeller çoğu kere matematiksel denklemler ve kuantum evreninde nelerin vuku bulduğunu simgeleyen imajlar şeklinde belirtilirler. O modellerden bazıları adı geçen quantum fenomeni açıklamada gerçeğe çok sadık olabilirler. Ve onu doğru ve anlaşılır bir şekilde yansıtabilirler. Ancak diğerleri son derece müphem imgelerden öteye gitmeyen anlaşılmaları güç soyut kavramlardır.

Modellerle ilgili bilinmesi gerekli tek gerçek onların gerçek olmadıklarıdır. Bir quantum fenomeni açıklamada son derece başarılı birden fazla model olabilir. İlginç olarak bu modeller birbirlerinin tam zıttı da olabilirler. Örneğin ışık modelini ele alalım. Işık hem dalga hem de zerre olarak imgelenebilir. Bazı koşullarda dalga özelliği diğer durumlarda ise zerre özelliği manifest hala geçer.

Atom modeli de böyle bir şeydir. Yapılan modellerin hiç birisi gerçeği yansıtmaz. Bazı atom modelleri atomun gözlemlenen niteliklerinden birini çok güzel açıklayabilir. Ama diğerlerini açıklamada başarısızdır. Her model yalnız kendi konusunda yararlıdır.

Muhtemelen insan aklının quantum aleminde vuku bulan süreçleri anlamasına olanak yoktur. Modellemelerle o dünyada vuku bulan ekzotik süreçlerden yalnız birinin bir yüzü açıklanabilir. Yalancı zerreleri de bu ilkeler göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekmektedir.

Yalancı zerrelere değinmeden önce Casimir etkiden ve vaküm dalgalanmalarından bahsettim. Aslında vaküm dalgalanması kuantum dalgalanmasıdır. Bu dalgalanma sırasında yalancı zerreler ortaya çıkmaktadır. Bu bir modellemedir. Aslında ortaya çıkan yalancı zerre çiftleridir. Bunlar birbirlerinin zıttı olduklarından evrenin elektrik yükünün dengesi bozulmaz. Hep nötraldir. Bunların ortaya çıkması konservasyon (conservation) yasalarını tatmin etmek zorundadır. Doğa için bu önemli bir yasadır. Ama konservasyon yasalarını izlemeyen zerreler de vardır. Örneğin fotonlar.. Fotonlar karşıtları olmadan ortaya çıkabilirler.

Yalancı zerreler, gerçek zerrelerle ilgili davranışları açıklamadaki büyük önemlerine rağmen, direkt olarak asla gösterilmemişlerdir. Casimir etki onların varlığının, direkt değil, indirekt kanıtıdır. Her yalancı zerre konservasyon yasalarına uymaz. Yani zıt etkili çiftler halinde ortaya çıkmaz. Yalancı zerrelerin de türleri vardır. Şimdi biraz da onlardan bahsetmek gerekiyor.. Elektronların etrafında bir bulut oluşturan yalancı zerreler vardır. Onlar için bazan yalancı fotonlar da deniyor. Elektronal nötrino arasındaki tepkileşmeye kısa bir göz atalım. Elektronun çevresindeki yalancı zerrelerden W- denen bir zerre nötrinoya doğru gönderilir ve nötrino tarafından bu zerre absorbe edilir. Peki bunun sonucunda ne olur? Çok ilginç ve insan sağduyusu ile bağdaşmayan bir şey olur. W- yalancı zerresini gönderen elektron nötrino olurken, nötrino elektron olur. Her ikisinin de yükü ve diğer nitelikleri konservasyon yasaları tarafından korunmuştur. Burada aradaki ilişkileri başaran W- yalancı zerresi karşıtı ile bunu başarmamıştır. Karşıtı ile ortaya çıksaydı böyle bir tepkileşme vuku bulmayacaktı.

Bütün quantum zerrelerinin etrafında yalancı zerrelerden oluşan bir bulutun varlığına inanılmaktadır. Onlar yayılır ve emilirler. Bu yalancı zerrelerin yaşamı, ve ne kadar uzağa gidebilecekleri belirsizlik yasaları ile saptanmıştır. Enerjileri ne kadar yüksekse yaşamları ve kat ettikleri mesafe o kadar kısadır. İki madde zerresi birbirlerine yakınlaşırlarsa, aralarında bu yalancı zerreler aracılığı ile bir tepkileşme vuku bulacaktır.

Devam edecek..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

1900 yılında Max Planck tek enerji radyatöründen, yani örneğin titreyen atomik birimden aşağıdaki formülü çıkartmıştır.

E=hv/e^(hv/kt)-1

Burada:

h=Planck sabitidir.

V=frekansdır

K= Bolzmann sabitidir.

T= absolü temperatürdür.

1913 yılında Einstein ve Stern bir makale yayınlayarak absolü sıfırdaki osilatörlerin hepsinde artık enerji kaldığını ileri sürmüşlerdir. İşte bu enerji sıfır nokta enerji olarak bilinir. Yazarlar bunu bir deneyle de desteklemişlerdir. Hidrojen gazının düşük ısılarda spesifik ısıdaki davranışını inceleyerek böyle bir sonuca varmışlardır. Bu gözlemi aşağkıdaki formülle ifade etmişlerdir.

E= hv/e^(hv/kt)-1+hv/2

Burada da:

h=Planck sabitidir.

V=frekansdır

K= Bolzmann sabitidir.

T= absolü temperatürdür.

Absolü sıfırda bile bir atom sisteminin enerjisi ½ hv kadardır..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Quantum mekaniğin böyle bir şey iddia edebilmesi için hiç bir şeylik ortamını oluşturabilmesi gerekir... Böyle bir şeyde mümkün olamayacağına göre Quantum mekaniğinin bu iddiası külliyyen saçmadır...

Oluşturması şart değildir kuantum mekaniğinde schrodinger denklemini harmonik salınıcıya uyguladığınızda taban durumu enerji özdeğeri sıfırdan farklı çıkar bu tamamen matematiksel bir zorunluluktur.

Atomun, çekirdeğin içinede giremiyoruz ama orda ne olup bttiğini bize denklemler söylüyor

Link to post
Sitelerde Paylaş
BİG BANG ÖNCESİ HAKKINDA NE BİLİYORUZ?, Hiç Bir Şey mi?

Evet hiç bişey..

bildiğimiz bişey yok.. sallamalar bilgi değildir..

tahminler test edilebilirlik açısından sallamadan farklıdır..

at izi it izine karışmasın diye dedüm..

bu bölgeden bakıp başka bölge de böyledir heralde demekle bu bölgeden bakıp başka bölge böyle değildir demek arasında fark yoktur..

ikisi de bu bölge referans gösterilerek yapılan açuhlama türüdür..

birbirine üstünlüğü yoktur...

tanrı en iyi açıklama biçimidir.. vakum gibi komik iddialardan daha züperdir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evet hiç bişey..

bildiğimiz bişey yok.. sallamalar bilgi değildir..

tahminler test edilebilirlik açısından sallamadan farklıdır..

at izi it izine karışmasın diye dedüm..

bu bölgeden bakıp başka bölge de böyledir heralde demekle bu bölgeden bakıp başka bölge böyle değildir demek arasında fark yoktur..

ikisi de bu bölge referans gösterilerek yapılan açuhlama türüdür..

birbirine üstünlüğü yoktur...

tanrı en iyi açıklama biçimidir.. vakum gibi komik iddialardan daha züperdir..

Kesin olarak bildiğimiz bir şeyler var ama..

Big Bang'in, Big Bang öncesi bir zaman ve makândan geldiğini biliyoruz ya...

Bu bir şey bilmek değil midir?

Ayrıca Big Bang'e neden olan yasaların da Big Bang öncesimde mevcut bir yasa veya yasalardan çıktığını biliyoruz.

Daha da ötesi Casimir etki ile yalancı zerrelerin varlığını gösteriyoruz.

Evrenin yalancı zerrelerden birinin genişlemesi ile ortaya çıktığı iddiası ile karşı karşıyayız.

Yani kimse bir şey sallamıyor.

Nasıl keserseniz kesiniz, Big Bang öncesi vardır.

Ve o zaman ve mekân hakkında sanıldığından çok şeyler biliyoruz.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

değildir hacı değildir..

anlamıyorsun.. anlayacak gibi de gözükmüyorsun...

doğa yasalarının bittiği an

herhangi bir enerji parçacığının rezonansına izin vermeycek kadar küçüktür..

bu küçüklükte nedensellik yuhtir...

ayrıca mantıksal olarak

tanrı ile vakum arasında fark yoktur..

Link to post
Sitelerde Paylaş
tanrı ile vakum arasında fark yoktur..

Yeni aforizman bu mu?

La ilahe illavakum

Bu Tanrı ne kadar os...ruktan teyyare birşey böyle

İstediğin gibi tanımlıyorsun

Sahtekar olmaktan vakuma kadar dönüşebiliyor

tarihinde DeHRi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
değildir hacı değildir..

anlamıyorsun.. anlayacak gibi de gözükmüyorsun...

doğa yasalarının bittiği an

herhangi bir enerji parçacığının rezonansına izin vermeycek kadar küçüktür..

bu küçüklükte nedensellik yuhtir...

ayrıca mantıksal olarak

tanrı ile vakum arasında fark yoktur..

Bu yanlış bir bilgi..

Boş uzayın bir enerjisi vardır.

Tanrı ile vaküm arasındaki en büyük fark, vakümdan bilimsel olarak enerji üretebilirsiniz.

Tanrı'dan ise bilimsel olarak hiç bir şey üretemezsiniz...

Tanrı=Vaküm derseniz, sorun yok..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Herşeyden önce Neden SICAK olmak zorunda.. ??? Bunun dayandığı mantık nedir..?

Dayandığı mantık çok basit...

Sıcak başlangıçta enerji madde dönüşümü çok kolay.

Evren belli bir sıcaklığın altına inince, enerjiden madde oluşması duruyor.

Ayrıca maddelerin birbirlerine dönüşmeleri için de yüksek enerjilere gereksinim var.

Bu yüksek enerji sıcaklıkla sağlanıyor..

Bu konuya burada ayrıntılı olarak değineceğim.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

<_<

Bu soruya yanıt aramak için bilim insanlarının elinde iki kuram var. Kuantum mekanigi denen biri , en küçük yapıtaşlarının dünyasını irdelerken, öteki, yani genel görelilik büyük ölçüde evreni tanımlıyor. Her ikisi de kendi alanında başarılı . Ama gelin görün ki, bunlar birbiriyle uyumsuz. Loeb "Ta en başa, Büyük Patlama' ya kadar varan bir açıklamaya ulaşabilmemiz için kuantum mekanigi ile kütleçekimi özdeşleştiren bir kurama ihtiyacımız var" diyor.

Yüzyıllar süren araştırmalar sonunda fizikçiler bugün dört temel doga kuvvetinin varlıgını biliyorlar. Bunlar kütle çekimi ve eloktramanyetizma ile şiddetli ve zayıf çekirdek kuvvetleri. Elektromanyetizma atomu oluşturan çekirdek ile çevresinde dolanan elektronları birbirine baglıyor. Şiddetli çekirdek kuvveti, atom çekirdegi içindeki proton ve nötron gibi bileşik parçaları oluşturan ve kuark denen yapıtaşlarını çekirdek içinde hapis tutuyor. Zayıf çekirdek kuvvetiyse madde parçacıklarının bozunarak kimlik degiştirmesinden sorumlu.

Bilim insanları, kozmik tarihin daha da erken bir anında tüm temel kuvvetlerin, tek bir kuvvet halinde birleşmiş olduklarına inanıyorlar. Ancak genel görelilik kuramının üzerine oturdugu kütleçekim kuvveti, problem olmayı sürdürüyor. Öteki kuvvetlerle karşılaştırılamayacak ölçüde zayıf. Ama öteki kuvvetler ancak bir atom çekirdeginin yarıçapı kadar bir menzile sahipken, kütle çekim kuvvetinin erimi evrenin bir ucundan ötekine uzanıyor.

_Stephen Hawking bu soruyu şöyle cevaplıyor. Zaman büyük patlama ile başlamıştır, önce ve sonra kavramları zamansal kavramlardır, bu yüzden zamanın olmadıgı bir aşamada önce diye sormanın bir anlamı yoktur.

_"Kimse bilmiyor!" . Harward Üniversitesi' nden Avi Loeb, açık sözlü. "Belki evrenimizden önce hiç bir şey yoktu; belki de evren art arda Büyük Patlama döngülerinden geçiyor. Ne var ki bu ya da öteki hipotezi destekleyecek hiç bir veri yok."

Bu sorunun cevabı dört temel kuvvetin nasıl bir biçimde tek bir kuvvet oldugunun açıklamasında yatıyor. ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang sürecini evrenin doğuşu olarak ele almalıyız.

Evren saf enerjiden yaratılmıştır.

Bu saf enerji, hiç vakit kaybetmeden, madde-antimadde çiftlerini sentez etmeye başlamıştır.

Bu süreç sırasında ortaya çıkan madde anında zıttı ile nötralize olarak tekrar enerjiye dönüşmüştür.

Bu arada evren genişlemekte ve soğumaktadır.

Enerji yoğunluğu kısa bir süre içinde madde-antimadde zerrelerini sentez edecek enerjisini kaybedince yeni madde-antimadde sentezi durmuştur.

Bir süre sonra enerji yoğunluğu evrende bir elektronun bile sentez edilemeyeceği bir düzeye inmiştir.

Bu sürecin mükemmel derecede simetrik olması durumunda, yani madde kadar antimaddenin ortaya çıkmış olması durumunda, evren oluşamazdı.

Evren var olduğuna göre Big Bang sürecinde enerjiden oluşan madde ve antimadde oranları eşit olamaz.

Bu oranın eşit olmadığını 1960'lı yıllarda ilk ortaya atan bilim adamı ünlü Rus fizikçisi Andrei Sakharov'dur.

İlk saf enerjiden her bir milyar bir madde zerresine karşı, yalnız bir milyar antimadde zerresi ortaya çıkmıştır.

Bu CP simetri ihlali olarak bilinir ve yapılan gözlemlerle kanıtlanmıştır....

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...