Jump to content

FORUMDAKİ İMZALIK İLETİLER


Recommended Posts

Tyler aslında geldiğin nokta çok güzel... Çok doğru bir noktadasın.

Yani biz genlerimizi aktarabilelim diye sevgi diye bir duygu geliştirmişiz ve bunu el üstünde tutuyoruz...

Amacı gen aktarmak olan bir mekanizma için fazla abartılı bir durum, fazla kompleks bu sevgi, kıskançlık, onur, gurur vs...

Aşk evrim sürecinde yavru bakımının sağlıklı yürüyebileceği bir aile ortamı için gelişti.

Annelik duygusu herşeyin üzerinde saydığımız, hatta kutsal saydığımız bir duygudur. Annelik duygusuna sebep olan nedir?

Belki sizi acıtacak bir yanıt olacak ama bunun nedeni hormonlar... Prolaktin kadınlarda annelik duygusunu oluşturur.

Eğer bir dişi fareyi alır, yeterli miktarda prolaktin verirseniz içini şefkat kaplar, çakılları taşları bile emzirmeye kalkar.

Ben Tyler'in bu sorusunu çok haklı buluyorum. Hayatın anlamı nedir sorusunda farklı değil aslına.

Hayatın anlamı gen taşımak mı? Maalesef evet...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 1,2k
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Alıntıladığın iletiler hayatın anlamsızlığından bahsetmiyorlar aslında Tyler, bence sen olayı anlayamıyorsun. :)

Bence senin ''hayatın anlamsızlığı''ndan anladığın farklı birşey...

O alıntılarda ''hayatın anlamı''ndan bahsediliyor diyorsan haklısın...

Yok, aslında ''hayatın anlamı açıklanarak ne kadar değerli olduğu anlatılıyor'' diyorsan saçmalıyorsun(:

tarihinde TylerDurdenn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence senin ''hayatın anlamsızlığı''ndan anladığın farklı birşey...

O alıntılarda ''hayatın anlamı''ndan bahsediliyor diyorsan haklısın...

Yok, aslında ''hayatın anlamı açıklanarak ne kadar değerli olduğu anlatılıyor'' diyorsan saçmalıyorsun(:

Genelde ekonomi konulu tartışmalarda verdiğim bir örnek vardır; fırıncı, ekmeği kâr etmek için pişirir, ama bu ekmeklerini yiyenlerin karınlarının doymasına engel olmaz. Benzer bir şekilde hayatta kalma ve neslin devamı gibi basit bir "teleonomi"nin gerçekleşmesi için evrimleşen mekanizmalar da cinsel zevk vs. gibi etkiler yaratabilir, ve kendi içinde bir amaç hâline gelebilir. Benzer bir biçimde ailemizin bireylerine duyduğumuz yakınlık yine evrimsel süreçte ortaya çıkmış bir şeydir, "kin altruism" falan diyorlar, ama bu ailemizin bireylerine duyduğumuz sevginin son derece içten ve gerçek olmasına engel değil. Umarım anlatabildim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genelde ekonomi konulu tartışmalarda verdiğim bir örnek vardır; fırıncı, ekmeği kâr etmek için pişirir, ama bu ekmeklerini yiyenlerin karınlarının doymasına engel olmaz.

Bu forumda hiç ekonomi tartıştığını görmedim. Tartıştım diyorsan link ver okuyum.

Böyle kozmetik terimler kullanma , kar , kıl tüy gibi. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genelde ekonomi konulu tartışmalarda verdiğim bir örnek vardır; fırıncı, ekmeği kâr etmek için pişirir, ama bu ekmeklerini yiyenlerin karınlarının doymasına engel olmaz. Benzer bir şekilde hayatta kalma ve neslin devamı gibi basit bir "teleonomi"nin gerçekleşmesi için evrimleşen mekanizmalar da cinsel zevk vs. gibi etkiler yaratabilir, ve kendi içinde bir amaç hâline gelebilir. Benzer bir biçimde ailemizin bireylerine duyduğumuz yakınlık yine evrimsel süreçte ortaya çıkmış bir şeydir, "kin altruism" falan diyorlar, ama bu ailemizin bireylerine duyduğumuz sevginin son derece içten ve gerçek olmasına engel değil. Umarım anlatabildim.

Buna cevap vermeden önce konuyu değiştirdiğini belirtmem lazım. Çünkü senin yukarıdaki çıkarımın, alıntıladığım iletilerden farklı...

Sen ''o iletilerde hayatın anlamsızlığından bahsetmiyorlar'' diyordun. Şuna bir daha bak istersen;

Bu görüş, ahlak tartışmasından çıkıp tüm hayat görüşünü içine alacak kadar derin bir görüştür.

Yaşamak için hayatı anlamamız gerekmiyor, hatta anlamamalıyız da.

Anlamaya başladığımızda ortaya çıkan gerçekler çok ürkütücü.

Hiçbir adaletin bulunmadığını acı içinde farkediyoruz.

Aslında olan bitenin basit bir numbers game olduğunu.

Aslında değer verilecek pek birşey olmadığını, istatistiği oluşturan küçük bir puzzle parçası olduğumuzu.

Esas oyun bambaşka bir düzeyde oynanıyor.

Dünya savaşında bir askerin botunun altında ezilen bir beceğin neler olup bittiğini anlayamaması gibi, biz de aslında hiçbirşeyi anlamıyoruz.

Herşey mümkün

Bir üst evrendeki bir çocuğun sıçtıgı b.k bile olabiliriz.

Şimdi senin realiteyi yorumlamana gelelim...

Eğer bir işten çıkarım varsa, neden bu işi yaptığımın bir önemi yok diyorsun.

Farzı misal, ben ekmek yiyerek karnımı doyuruyor ve bundan zevk alıyorsam, fırıncının kar etmek için bende açlık vs hislerini uydurmasının hiçbir önemi yok diyorsun. Dahada ileriye gidiyorum, daha fazla zevk alacaksam, ilgili hormonlar vs verilerek becerilmekte de sorun görmem dersin.

Nihayetinde zevk alacaksam neye hizmet ettiğimin -tabi aynı zamanda ne uğruna sıkıntılara katlandığımın- bir önemi yok, benim için değerli diyebilirsin...Bu da bir bakış açısı tabiki...

Ama ''hayatın anlamsızlığı'' olarak tanımladığımız görüşe karşı bir tutum değil.

Arthur Schopenhauer'ın dediği gibi...

En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız oldugunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna cevap vermeden önce konuyu değiştirdiğini belirtmem lazım. Çünkü senin yukarıdaki çıkarımın, alıntıladığım iletilerden farklı...

Sen ''o iletilerde hayatın anlamsızlığından bahsetmiyorlar'' diyordun. Şuna bir daha bak istersen;

Alıntıladığın her şeyi doğru kabul etsek bile senin vardığın sonuca varmamız gerekmez.

Şimdi senin realiteyi yorumlamana gelelim...

Eğer bir işten çıkarım varsa, neden bu işi yaptığımın bir önemi yok diyorsun.

Farzı misal, ben ekmek yiyerek karnımı doyuruyor ve bundan zevk alıyorsam, fırıncının kar etmek için bende açlık vs hislerini uydurmasının hiçbir önemi yok diyorsun.

Hayır, öyle demiyorum. Amaç ve sonuçlar farklı olabilir diyorum. Cinsel ilişkiden zevk almamızın sebebi nesillerin devamını amaçlayan bir evrimsel mekanizmadır, ama bu cinselliğin zevkli olmasını ve zevki için arzulanmasına engel değildir diyorum. Anladın?

Dahada ileriye gidiyorum, daha fazla zevk alacaksam, ilgili hormonlar vs verilerek becerilmekte de sorun görmem dersin.

Nihayetinde zevk alacaksam neye hizmet ettiğimin -tabi aynı zamanda ne uğruna sıkıntılara katlandığımın- bir önemi yok, benim için değerli diyebilirsin...Bu da bir bakış açısı tabiki...

Ama ''hayatın anlamsızlığı'' olarak tanımladığımız görüşe karşı bir tutum değil.

Baya ileriye gittin, hatta alakasız bir yere gittim. Öyle demiyorum.

Arthur Schopenhauer'ın dediği gibi...

En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız oldugunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.

Carpe diem geyikleri, geçelim :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Alıntıladığın her şeyi doğru kabul etsek bile senin vardığın sonuca varmamız gerekmez.

Bana gerek yok, alıntı sahipleri farklı yorumları barındırmayacak netlikte bir sonuca varmışlar zaten.

Dehri, ''yaşamak için hayatı anlamamalıyız, gerçekler ürkütücü, olan biten basit bir numbers game, değer verilecek pek birşey yok, istatistiği oluşturan küçük bir puzzle parçasıyız'' gibi ifadelerle hayatı yüceltiyor olabilir mi?

Bilgehan, hayatın anlamının gen taşımak olduğunu, başta sevgi olmak üzere tüm değerlerimizin genlerin kopyalanması uğruna uydurulduğunu anlatırken ''maalesef'' tabirini kullandığına göre bundan hoşnut olabilir mi?(gerçi sonradan genlerimizi değiştirmekten bahsederek kıvırmaya çalıştığı olmuştu)

Bu kadar apaçık iletilere rahmen birde ''Alıntıladığın iletiler hayatın anlamsızlığından bahsetmiyorlar aslında Tyler, bence sen olayı anlayamıyorsun '' diye zırvalıyorsun(:

Hayır, öyle demiyorum. Amaç ve sonuçlar farklı olabilir diyorum. Cinsel ilişkiden zevk almamızın sebebi nesillerin devamını amaçlayan bir evrimsel mekanizmadır, ama bu cinselliğin zevkli olmasını ve zevki için arzulanmasına engel değildir diyorum. Anladın?

Benim ''genlerin kopyalanması gibi basit bir amaç için seks yapıyormuşuz, bundan vazgeçelim'' falan dediğime mi rastladın? Engel olması gerektiğini savlayan kim? Aksine Schopenhauer'ı bu yüzden örnek verdim. Hayatın anlamsızlığını devamlı dile getirdiği halde karı kızla gününü gün etmektende vazgeçmemiştir. Hayatın zevklerinden faydalanmayı kendine yasaklamakta anlamsızdır çünkü...

Buradaki anlam/değer tanımlamasında kilit sorular, örneğin sevgi duygusunun kaynağının genlerin kontrolünde salgılanan hormon vs olduğunun idrakinde olduktan sonra, ''sevdiğin biri uğruna canını verir misin?'', ''senden sonraki nesilin yaşantısını düşünerek sıkıntılara katlanır mısın?'' gibi negatif unsurları barındırır. Zaten hayatını zevk üzerine kurmak ''değersizliğinin'' bir göstergesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bana gerek yok, alıntı sahipleri farklı yorumları barındırmayacak netlikte bir sonuca varmışlar zaten.

Dehri, ''yaşamak için hayatı anlamamalıyız, gerçekler ürkütücü, olan biten basit bir numbers game, değer verilecek pek birşey yok, istatistiği oluşturan küçük bir puzzle parçasıyız'' gibi ifadelerle hayatı yüceltiyor olabilir mi?

Bilgehan, hayatın anlamının gen taşımak olduğunu, başta sevgi olmak üzere tüm değerlerimizin genlerin kopyalanması uğruna uydurulduğunu anlatırken ''maalesef'' tabirini kullandığına göre bundan hoşnut olabilir mi?(gerçi sonradan genlerimizi değiştirmekten bahsederek kıvırmaya çalıştığı olmuştu)

Bu kadar apaçık iletilere rahmen birde ''Alıntıladığın iletiler hayatın anlamsızlığından bahsetmiyorlar aslında Tyler, bence sen olayı anlayamıyorsun '' diye zırvalıyorsun(:

Dehri ve Bilgehan'ın dile getirdiği gerçekler dünyanın, hatta evrenin bizler için yaratıldığını düşünen bir zihin için oldukça yıkıcı olabilir elbette. Çoğu insan olaylara çok "romantik" bakıyor, annenin çocuğuna duyduğu sevginin hormonlarla bağının bunu ucuzlattığını, değersizleştiğini falan düşünüyor ama bence alakası yok. Gerçeklikle barışamayanlar hayal kırıklığı yaşıyorlar işte.

Benim ''genlerin kopyalanması gibi basit bir amaç için seks yapıyormuşuz, bundan vazgeçelim'' falan dediğime mi rastladın? Engel olması gerektiğini savlayan kim? Aksine Schopenhauer'ı bu yüzden örnek verdim. Hayatın anlamsızlığını devamlı dile getirdiği halde karı kızla gününü gün etmektende vazgeçmemiştir. Hayatın zevklerinden faydalanmayı kendine yasaklamakta anlamsızdır çünkü...

Buradaki anlam/değer tanımlamasında kilit sorular, örneğin sevgi duygusunun kaynağının genlerin kontrolünde salgılanan hormon vs olduğunun idrakinde olduktan sonra, ''sevdiğin biri uğruna canını verir misin?'', ''senden sonraki nesilin yaşantısını düşünerek sıkıntılara katlanır mısın?'' gibi negatif unsurları barındırır. Zaten hayatını zevk üzerine kurmak ''değersizliğinin'' bir göstergesidir.

İnsanları eyleme iten duygulardır. Ben araba altında kalmak üzere olan bir çocuk görürsem onu kurtarmak için canımı riske edebilirim, bunu rasyonel bir hesap sonucu yapmam, hislerim sonucu yaparım. Beni buna iten temelde gen, hormon vs. olsa da fark etmez. Nedenler ne olursa olsun duygular gerçek, onu anlatmaya çalışıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dehri ve Bilgehan'ın dile getirdiği gerçekler dünyanın, hatta evrenin bizler için yaratıldığını düşünen bir zihin için oldukça yıkıcı olabilir elbette.

Artık kıvırmaya çalışmasan diyorum(:

O iletilerde salt bir ''gerçekliği dile getiriş''ten çok, realiteyi yorumlama/değerlendirme var...

Evrenin kendisi için yaratıldığını zanneden teistlerden ziyade, dinden çıkarak onlardan ayrıcalıklı bir konuma/değere ulaştığını zanneden ateistler için de bu gerçekler yıkıcı olabilir.

Çoğu insan olaylara çok "romantik" bakıyor, annenin çocuğuna duyduğu sevginin hormonlarla bağının bunu ucuzlattığını, değersizleştiğini falan düşünüyor ama bence alakası yok.

Gerçeklikle barışamayanlar hayal kırıklığı yaşıyorlar işte.

Annenin, kontrolünde olmadan salgıladığı hormonların dayatması sonucu zorunlu olarak seni sevip kolluyor oluşu tabiki aranızdaki sevgi bağını değersizleştirecek.

Heleki bunun bilinçsiz genlerin kendilerini kopyalayabilmeleri için uydurmuş olduğu zihninin dışında hiç bir anlamı olmayışının idrakindeysen; neden bu olguyu -çıkarın haricinde- önemsiyesin ki?

İnsanları eyleme iten duygulardır. Ben araba altında kalmak üzere olan bir çocuk görürsem onu kurtarmak için canımı riske edebilirim, bunu rasyonel bir hesap sonucu yapmam, hislerim sonucu yaparım.

Yanlış, insan eylemlerinde duyguların yanısıra mantık da devrededir. Duygular, insanın değerlerle ilgili önkabullerinin otomatik birer tepkisidirler. Rasyonel bir insan mantığını devreye sokarak bu önkabulleri değiştirebilir.

Araba altında kalmak üzrere olan bir çocuğu kurtarmaya çalışarak kendini tehlikeye atmanın duygusal bir karar olup rasyoınel olmadığını söyleyerek ''anlamsızlığı'' da kabullenmiş oluyorsun bu arada(:

Beni buna iten temelde gen, hormon vs. olsa da fark etmez. Nedenler ne olursa olsun duygular gerçek, onu anlatmaya çalışıyorum.

''Nedeni ne olursa olsun fark etmez'' dediğin halde, ilgili hormon vs verilerek sana yaşatacağım duyguları kabullenmekten de kaçınıyorsun ama(:

Bilinçsiz madde yapınca oluyorda, ben programlayıp birini yada birşeyi sevmeni sağlayınca yaşadığın duygu neden ''gerçek,'' olmuyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Allah'ın ilmindeki sonsuz ihtimallerden birisi idin ve hayalen mevcut idin.. Yaratmayı irade etti ve varlık alemine çıktın..

Benim esas merak ettiğim; BEN bu ihtimallerden birisi olarak müstakil bir karektermiydim (siret ve suretim ile) yoksa bu akış diyagramının zorunlu bir sonucumuydum..?

Yani BEN olarak başka bir hayat çizelgesinde var olmam mümkünmüydü, yoksa BEN im varlığım ancak şuanki varlığımlamı zorunlu..?

İşte bu meseleyi çözemiyorum.. Fikri olan varsa söylesin..

Sen sadece bir tesadüfsün.. Var olman zorunluydu, çünkü baban ve anan hormonlarına karşı çıkamadılar, çıkamazlardıda zaten..

Var olmanın yeğane sebebi ve hikmetinin, ananın babana vermiş olması, babanın ananı becermesi olduğu gerçeği sana ağır gelebilir. Ama ne yapalım, gerçek sadece bu..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Başlıktaki ciddi tartışmalara aldırmayın arkadaşlar... astur laf atınca cevaplamak zorunda kaldım... paylaşımlarınızı esirgemeyin(:

Biz ateistler olarak kadınlar soyunsun orospu olsun demiyoruz.

Sadece güzel ve çıtır olanlar soyunsun diyoruz. Şişmanlar daha kapalı giyerlerse daha iyi olur.

Ülkemizde binlerce fıstık gibi, manken gibi kız var.

Burası normal bir ülke olsa bunların çoğu fotomodel ya da porno yıldızı olup güzelliklerini önümüze sererdi.

Ama bunlara yazık oluyor. O taş gibi bedeni sadece evlendikleri hırbolar görebiliyor.

Halbuki hepimiz görebilmeliyiz. Biz ateist olarak bunu savunuyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlıkta tartıştığımızı unutmuşum Tyler, cevabını cevapsız bırakmayayım.

Annenin, kontrolünde olmadan salgıladığı hormonların dayatması sonucu zorunlu olarak seni sevip kolluyor oluşu tabiki aranızdaki sevgi bağını değersizleştirecek.

Heleki bunun bilinçsiz genlerin kendilerini kopyalayabilmeleri için uydurmuş olduğu zihninin dışında hiç bir anlamı olmayışının idrakindeysen; neden bu olguyu -çıkarın haricinde- önemsiyesin ki?

Hayır, değersizleştirmez; çünkü sevgi diye adlandırdığımız şey tam olarak o, o hormonların dayatması dediğin şey; onun yokluğunda sevgi dediğin şey zaten olmaz.

Senin anlamadığın şey duyguların çıkarın ta kendisi olduğunu görememen. Senin çıkar dediğin şeyin karşılığı bir duygudan başka bir şey olamaz. Tatmin, zevk vs. bunlar hep duygu. Duygulardan bağımsız bir çıkar olamaz.

Yanlış, insan eylemlerinde duyguların yanısıra mantık da devrededir. Duygular, insanın değerlerle ilgili önkabullerinin otomatik birer tepkisidirler. Rasyonel bir insan mantığını devreye sokarak bu önkabulleri değiştirebilir.

Araba altında kalmak üzrere olan bir çocuğu kurtarmaya çalışarak kendini tehlikeye atmanın duygusal bir karar olup rasyoınel olmadığını söyleyerek ''anlamsızlığı'' da kabullenmiş oluyorsun bu arada(:

Mantık elbette duyguları etkiler, ancak son raddede kararı her zaman duygular verir. Diyelim ki sen sokakta dilenen çocuklara para vermenin onlara yardım edeceğini düşünüyorsun, o nedenle onlara para vermek istiyorsun. Sonra biri sana bu çocukların zorla dilendirdiklerini, verdiğin paranın da çocuğa yansımadığını, çünkü daha sonra onu zorla çalıştıranlar tarafından elinden alındığını falan anlatıyor. Bundan sonra ne oluyor? Artık çocuklara para vermenin iyi olduğunu hissetmiyor ve de bu şekilde davranmıyorsun.

İngilizcede "Intuition is reason in hurry." derler ya, öyle işte.

Bu arada bold yaptığım kısımda non-sequitur var; niye ilk önermeyi kabul etmem anlamsızlığı kabul ettiğim anlamına gelsin?

''Nedeni ne olursa olsun fark etmez'' dediğin halde, ilgili hormon vs verilerek sana yaşatacağım duyguları kabullenmekten de kaçınıyorsun ama(:

Bilinçsiz madde yapınca oluyorda, ben programlayıp birini yada birşeyi sevmeni sağlayınca yaşadığın duygu neden ''gerçek,'' olmuyor?

Öyle bir şey mi dedim? Duygu yine gerçek olur. Canım eğlenmek istediğinde içki içersin, kendine o duyguyu yaşatırsın, duygu da gerçek olur.

tarihinde Judge_Holden tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlıkta tartıştığımızı unutmuşum Tyler, cevabını cevapsız bırakmayayım.

Her ne kadar bu başlık için sıkıcı olsada biz de cevap vermeye devam edelim o zaman...

Ha bu arada iletimin ilk kısmına cevap vermediğine göre; bu tartışmaya başlamamızın asıl sebebi olan ''alıntıladığım iletilerde, hayatın anlamsızlığına dair bir yorumun olmadığı'' savından vazgeçtiğini görüyorum.

Annenin, kontrolünde olmadan salgıladığı hormonların dayatması sonucu zorunlu olarak seni sevip kolluyor oluşu tabiki aranızdaki sevgi bağını değersizleştirecek.

Heleki bunun bilinçsiz genlerin kendilerini kopyalayabilmeleri için uydurmuş olduğu zihninin dışında hiç bir anlamı olmayışının idrakindeysen; neden bu olguyu -çıkarın haricinde- önemsiyesin ki?

Hayır, değersizleştirmez; çünkü sevgi diye adlandırdığımız şey tam olarak o, o hormonların dayatması dediğin şey; onun yokluğunda sevgi dediğin şey zaten olmaz.

Senin anlamadığın şey duyguların çıkarın ta kendisi olduğunu görememen. Senin çıkar dediğin şeyin karşılığı bir duygudan başka bir şey olamaz. Tatmin, zevk vs. bunlar hep duygu. Duygulardan bağımsız bir çıkar olamaz.

Bal gibi de değersizleştirir. Bunu pratik olarak da sınayabilirsin. Annene gidip, beynini programlayan bilinçsiz genlerin tamamen fizik yasalarının zorlaması gereği kendilerini kopyalamaya çalışması sonucu sevgi diye birşeyin uydurulduğunu, çocukluğundan beri senin için türlü sıkıntılara katlandığı, hatta uğruna ölümü göze alacağı şeyin yegane sebebinin bu olduğunu anlat bakalım ne diyecek. Bundan sonra aranızdaki duygusal bağınıza bir ''değer'' biçeceksinizdir tabi de benim ''değersizleştireceğinden'' kastım bu örnekteki ''uğruna ölümü göze alacak'' sevgi bağına dairdi. Yoksa biz de biliyoruz ''çıkar'' olarak gördüğümüz şeylerin temelinde de duyguların olduğunu; ''neden bu olguyu -çıkarın haricinde- önemsiyesin ki'' diye de belirtmiştim. Annen için ölüp yok olmanın da çıkarına olacağını savunamazsın heralde!

Yanlış, insan eylemlerinde duyguların yanısıra mantık da devrededir. Duygular, insanın değerlerle ilgili önkabullerinin otomatik birer tepkisidirler. Rasyonel bir insan mantığını devreye sokarak bu önkabulleri değiştirebilir.

Araba altında kalmak üzrere olan bir çocuğu kurtarmaya çalışarak kendini tehlikeye atmanın duygusal bir karar olup rasyoınel olmadığını söyleyerek ''anlamsızlığı'' da kabullenmiş oluyorsun bu arada(:

Mantık elbette duyguları etkiler, ancak son raddede kararı her zaman duygular verir. Diyelim ki sen sokakta dilenen çocuklara para vermenin onlara yardım edeceğini düşünüyorsun, o nedenle onlara para vermek istiyorsun. Sonra biri sana bu çocukların zorla dilendirdiklerini, verdiğin paranın da çocuğa yansımadığını, çünkü daha sonra onu zorla çalıştıranlar tarafından elinden alındığını falan anlatıyor. Bundan sonra ne oluyor? Artık çocuklara para vermenin iyi olduğunu hissetmiyor ve de bu şekilde davranmıyorsun.

İngilizcede "Intuition is reason in hurry." derler ya, öyle işte.

Bu arada bold yaptığım kısımda non-sequitur var; niye ilk önermeyi kabul etmem anlamsızlığı kabul ettiğim anlamına gelsin?

Aradan zaman geçince neyi savladığını da unutmuşsun. ''İnsanları eyleme iten duygulardır. Ben araba altında kalmak üzere olan bir çocuk görürsem onu kurtarmak için canımı riske edebilirim, bunu rasyonel bir hesap sonucu yapmam, hislerim sonucu yaparım.'' diyen sen, sokaktaki çocukların haline duygusal olarak acımayıp rasyonel bir hesap sonucu alınan karara göre davranmayı örnek olarak sunan yine sen(: Araba altında kalacak bir çocuk için ölümü göze alıp kurtarmaya çalışmanın rasyonel bir karar olmadığını söylemek ''anlamsız'' olduğunu kabul etmek oluyor haliyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Araya girmiş gibi oluyorum ama burda Astur haklı.Neden mi ?

Evet ilk etapta dilenen çocuğa duygularına yenilerek para veriyor.Fakat sonra verdiği paranın çocuktan çok onu dilendirenlerin eline geçeceğini farkediyor.Dolayısı ile iyilik edeyim derken aslında kötülük ettiğini farkedip bu kötülüğe alet olmuyor.

Bu da tamamen duygusal ve yapıcı bir eylemdir.Yine hem duyguların hemde mantığın işlemesi sonucunda ortay çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...