Jump to content

FORUMDAKİ İMZALIK İLETİLER


Recommended Posts

  • İleti 1,2k
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

İşbirlikçi vatan haini yavşak liboş troll oldukarı burdan belli sayın Placabo, biz onca güzel olayların belgelerini bile malzeme yapmıyoruz, bunlar olmayan bir şeyi varmış gibi göstererek Atatürk´ü diktatörlükle bir ediyorlar, yaraları kanasın, hasetlerinden çatlayıp patlasınlar çünkü ellerinde gerçekten Atatürk´ün diktatör olduğunu belgeleyecek hiç bir delilleri yok o yüzden kıytırık ve alakasız olayları Atatürk´ün diktatör olduğuna yorar bu yavşaklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neyse, ateistler başka hangi sebeplerden müslüman olur?

Zor günler geçiriyorsunuz. Bir dosta, sığınağa, dayanağa ihtiyacınız var.

Allah mı olacak bu? Yok, allah değil.

Ama allah masalına kanmadığınız için sizi dışlayan akrabanız, mahalleniz vs. tekrar imana gelirseniz seve seve size maddi manevi destek olacaklar.

Bunu bilip dururken, adam ne yapsın başka?

Daha başka? Müslümanlık münafıklık dinidir.

Zaten pek çok ateist müslümandan daha iyi bilir islamı.

Neden müslümanım ben diyerek türbanlı çıtırları götürmek, torpilli bir iş kapmak, yağlı bir kapı bulmak gibi imkanları reddetsin?

Ateistler pek enayi olmaz zaten kolay kolay.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Schopenhauer yazıp arama yaptım, bir başlıkta neye rastladım dersiniz :) . İşte size Brutal'ın özgür iradesinin olmayışını kabullenemeyişinin belgesi;

Sana şu cevabı verirken bile, beynimin ilgili yerlerinde yürütülen tepkimelerce oluşturulmuş zorunlu bir eylemi gerçekleştiriyor olmamın farkındalığı, yeteri kadar canımı sıktı...

Kabullen canım benim :D . Yok işte o kadar, abartma yani :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

''Kötü kaderimiz yüzünden doğduk, zayıflığımız yüzünden yaşıyoruz'' demişti schopenhauer. Herkes bunu doğru olarak kabul edebilseydi, ''neden yaşıyoruz'' üzerine tartışmak herkes için bir utanç olurdu, ve hiç konuşulmazdı bu konu tabi.

Herkes aynı nedenden ötürü yaşıyor olamaz.Birisi salak olduğu için yaşıyordur, diğeri zayıf oldu için.

Ölenlerinde yüceltilmesine hiç gerek yok ama şimdi.Kendini öldürenlerin %90 nı yaşamaktan daha salakça nedenlerle gidiyorlar ölüme.İstedikleri bikaç basit şey gerçek olsa sonsuza dek yaşamak isterler aslında.

Yaşam bir esaret, herkesin kendince belirlediği yaşama nedeni aslında istesede kurtulamayacağı bir hapishane gardiyanı.

Bravo Nihil. Arkadaş övülmeyi pek sevmez ama ben gereken kişiyi övmeden edemem :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

ölüm bir son değil

Tabi son değil başlangıç.Bilincin yokolmuşluk durumunun başlangıcı.Bu noktan başlayarak sonsuza kadar ''yok'' olarak kalıyor.

Bunlar sadece kelime oynu. ''Ne'' için son değil, yada ne için son.

Herşey bişeyin sonu olabilir, yada başlangıcı.Tamamen bakış açısına bağlı.

Gerçek şu ki aslında hiçbişey başlayıp bitmiyor, madde/enerji devinip duruyor sadece, devniyor deviniyor...

tarihinde A.Artaud tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunu buraya alalım da kaybolmasın :) . Emek verdik o kadar değil mi ama.

Dün gece düşündüm; forumda asosyal olmakla suçlanıp duruyorum, dedim sosyal olmanın bazı avantajları varda benim mi haberim yok? Dedim bakalım şu sosyal hayata değişen ne varmış? Bugün sosyal hayata bir göz atmak için evden çıktım, değişik, ilgi çekici hiçbir şeye rastlamadım. Neyse dedim, daha kapıdan yeni çıktık, dur bakalım, bir otobüse binip şöyle bir açılalım. Otobüse bindim, ulan otobüste en ufak bir değişim olmaz mı? Aynı gözlerinin feri sönmüş boktan insanlar, aynı tekerler, aynı koltuklar, aynı direksiyon, otobüsün bir türlü dolduğuna inanamayan aynı şoför. Neyse, hele bir varacağımız yere varalım. Sosyal insanların tabiriyle bir insan içine çıkalım, insan yüzü görelim, çok lazımdı ya. Lakin bir insanda ilk dikkatimi çeken gözlerdir, kimsenin gözüne bakmaktan çekinmem, önce gözüne bakarım, gözünde fer kalmışsa yüzüne bakarım, gözünde fer yoksa hiç yüzüne bile bakmam. Gel gör ki, gözlerinde fer olan, hayat dolu diyebileceğim bir tek çocuklar var, bende sürekli çocukların yüzlerine bakar dururum, başlarına ne halt geleceğinden habersiz ışıl ışıl parlar gözleri. Bir yetişkinin yüzüne ilgiyle en son ne zaman baktığımı hatırlayamıyorum bile. Sen de üç sene, ben diyeyim dört sene. Neyse işlek bir yerde indim, umutla birkaç göze baktım, aynı feri sönmüş boktan gözler. Hayata abartılı bakışla, her şeyi gereğinden fazla dert edişle yanıp, sönmüş küldü sanki hepsi. Hiçbirinde en ufak hayat belirtisi yoktu. Zombilerin arasında hissettim kendimi.

Neyse insan içine çıkmakla acayip sosyal olacağını düşünen salaklardan değildim tabii ki. Dedim bir Chp’ye gideyim, biraz partililerle kaynaşayım, bakalım, belki orada bir değişim vardır. Ben sosyal hayata çok küçük yaşta atılmış biriyimdir, ilkokul 6dan beri Chp’ye giderim, Mhp’ye, Tkp’ye, Ödp’ye, Bbp’ye, Saadet partisine bile gittim ama en çok Chp’ye gittim. En son 4 yıl önce gitmiştim. Lokalden adımımı içeri atar atmaz, okey taşlarının sesleri kulaklarımda aynı 4 yıl öncesi gibi yankılandı. Duvarlara bakmamla daha büyük hayal kırıklığına uğradım rengi aynı vişneçürüğü rengi. Atatürk’ün yanındaki Baykal’ın resmi yerine Kılıçdaroğlu’nun resmini koymuşlar, ne değişim ama. Tabii ki duvarlar, okey taşları ve resimler beni ilgilendirmiyordu, duvarlarla, okey taşlarıyla sosyalleşecek halim yoktu ya.

Neyse lokalden çıktım, merkez yönetim bürosuna girdim. Gençlik kollarının toplantısı vardı. Gençlik kolları başkanı aynı eleman, kaç yıldır başkan bilmiyorum. Eskiden beri tanırım kendisini, aynı jöleli geriye taranmış saçlar, top sakal, ukala, kendini beğenmiş havalar falan. Kapıdan öylece içeri dalınca, haliyle toplantı halini görünce bir acayip oldum tabii. İnsan bir kapıyı çalmaz mı? Unutkanlık işte. Tabii başkan beni severdi, aramız iyiydi, 4 yıldır da görüşmüyorduk, geldi sarıldı falan, ooo nerelerdesin, bilindik sahtekar tavırlar. Bu arada benim kuzen Chp parti meclisinde falan, yakın gelecekte de büyük ihtimal gençlik kolları genel başkanı olacak, yani ilginin alakanın birazını da ona borçluyum. Neyse buyur etti, gel dedi toplantıya katıl. Kafamda bir ışık parladı, işte bir toplantı, tam sosyalleşmek için biçilmiş kaftan, kör istedi bir göz Allah verdi iki göz durumu.

Sorun şu ki, ben bir aralar gençlik kollarına üyeydim, yani toplantılara falan katılıyordum, başkanda yine aynı elemandı. Toplantı dediysekte öyle fikir alış verişi falan hak getire, fikri olan üyeye muhtaç parti. Başkan ayakta nutuk çekiyor(ne üzerine nutuk çektiğini kendisinin bile bilmediğinden eminim), üyeler oturmuş dinliyor ki toplantı dediğin kesinlikle böyle olur. Konumuz aynı, örgütlenme, kendimi bildim bileli de genel olarak aynıdır. Başkan da örgütlenme üzerine çok bilgilidir zaten. Bütün anlattığı, kapı kapı dolaşalım, bildiri basalım, kahvelere gidelim, dostlarımızı kötü günlerinde yalnız bırakmayalım, cenazelerine gidelim, hastaneye çiçek yollayalım martavalları, örgütlenme dediğin başka nasıl olur ki? Gel gör ki liderlik vasıfları egosu kadar ağır basmayan bir adamdan fazlası beklenemez. Her şeyden önce, görev dağılımı yok, mesela sen şuraya git, sen şuraya git falan. Öyle apartmanlara gidelim, kapı çalalım, topyekün yani, saçmalığa bak. Öyle de hararetli anlatıyor ki, sanacaksınız, birazdan çıkıp gidecekler, Allah Allah. Üyelerin hepsi her kelimeyi ilk defa duyuyormuşçasına şaşkın, ilgili. Hal bu ki, geçen ay aynı şeyleri duydular, ben biliyorum. Ayrıca 5 dakikaya kalmaz toplantı bitecek, sonra tak sepeti koluna herkes kendi yoluna, gelecek ay görüşürüz. Şaşılacak, değişik bir durum yoktu yani.

Tabii sosyalleşmek için çıktık yola, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın dedim, azimle eğitim-sen’in yolunu tuttum. Bakalım orada kaçırdığımız ne ola? Başkanı aynı bizim Hüseyin Hoca. Oraya da uğramayalı bir 4 yıl olmuştu sanırım. Oturduk iki muhabbet, aynı teraneler. Tabii herkeste beni uzun süreden sonra ilk defa görmenin heyecanı, ulan yeni bir yüze bu kadar mı hasretsiniz. Kendimi övmek için söylemiyorum, adamlar aynı yüzlere bakmaktan nasıl da sıkılmış varın siz düşünün, yani beni gördüğüne sevinecek kadar. Bu sosyallik beni baydı.

Kısacası dostlarım, bir kez daha kanımı onaylamış oldum. Şöyle ki; sosyal hayat, balık hafızalı insanların, her şeyin monoton bir şekilde tekrarlardan ibaret olduğunu unutup unutup, hatta kendi var oluşlarını dahi unutup, kendi unuttukları boktan (çünkü değerli bir şeyi kim unutur) var oluşlarını, var ettikleri şeydir. Bunun ötesinde onun içine girmekle kazanacağınız bir şey olmadığı gibi, dışında kalmakla da hiçbir şey kaybetmezsiniz. Benim hafızam o kadar zayıf olmadığı içindir ki hiç sosyalleşme gereği bile duymadan, o sosyal hayatta ne haltlar döner bilirim, hep aynı teraneler, çünkü duvara bir kere bakmak yeterlidir, orada o duvarın olduğu bilgisini edinmek için. 4 yıl sosyalleşmeyeyim, 4 yıl sonra gel sor bana, ben sana bunları anlatayım, git bak ayrıntılar dışında(ki bir resim iner, başka bir resim gelir, her şey aynı devam eder) yanlış mı doğru mu?

Belirtmiş olduğum sebeplerden ötürü; içi geçmiş, sahtekar yetişkinlerle particilik, sendikacılık, sosyalleşme oyunları oynamak yerine, apartmanımızdaki hayat dolu, zeki çocuklarla sek sek oynamayı tercih ederim. Çocukça olabilir ama sahtekarca değil. Denemenizi tavsiye ederim dostlarım, hem daha eğlenceli, hem daha naif, saf ve temiz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Schopenhauer yazıp arama yaptım, bir başlıkta neye rastladım dersiniz :) . İşte size Brutal'ın özgür iradesinin olmayışını kabullenemeyişinin belgesi;

Kabullen canım benim :D . Yok işte o kadar, abartma yani :) .

Senin canın yine sıkılmış oyun arıyorsun heralde, ama yine lafı koymayı becerememişsin, kabullenememenin ne anlama geldiğini bilmiyor musun sen?

Bak o alıntıladığın bir sene önceki iletinin bi öncesinde ne yazmışım;

''Gerçek, özgür irade diye birşeyin olmadığıdır. Başlık sahibi de bu gibi gerçeklerle yüzleşen insanın daha mutlu olup olmayacağını tartışmak istiyor.''

Bu mu özgür iradenin olmayışını kabullenememe?!

Ben orada kabullenip yüzleşmiş olduğum gerçeğin, ne kadar can sıkıcı olduğundan bahsetmişim, sen gelmiş kabullen artık falan diyorsun, komik şey seni(:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin canın yine sıkılmış oyun arıyorsun heralde,

Geç kaldın brutal gözüm. Bugün yeterince oynadım doydum. Bir ara oynayalım beraber :) . Seni severim bilirsin, cana yakın üslubun hoşuma gitmedi değil, gözlerinden öptüm. Bu arada metafizik neymiş falan öğrendin mi sen bakayım :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geç kaldın brutal gözüm. Bugün yeterince oynadım doydum. Bir ara oynayalım beraber :) . Seni severim bilirsin, cana yakın üslubun hoşuma gitmedi değil, gözlerinden öptüm. Bu arada metafizik neymiş falan öğrendin mi sen bakayım :) .

Sen hala orada mısın(:

Şuraya birkaç imzalık ileti getirde bakalım, metafizik hakkında ne saçmalamışım görelim..

Aman iyi oku da yukarıdaki gibi çuvallayıp kendine güldürme sonra...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen hala orada mısın(:

Şuraya birkaç imzalık ileti getirde bakalım, metafizik hakkında ne saçmalamışım görelim..

Aman iyi oku da yukarıdaki gibi çuvallayıp kendine güldürme sonra...

Brutal, kafam kıyak olum, git başımdan, sonra bakarız :) . Orada da saçmalamadım, asıl sen saçmalıyorsun da şimdi hiç gösteremeyeceğim, biraz sabret :) . Hemde her daim gülsün yüzün, ağlanacak bir şey yok yani.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herife bak bana git başımdan diyor yahu, başlıkta bana durduk yere sataşan sensin, ben foruma uğramışken cevap vereyim dedim sadece, neyse kafan güzelmiş ona yoralım bari(:

Samimiyetten lan :) . Yani sen bana öyle samimi falan davranınca, bende sana samimi davrandım, yanlış falan anladıysan özür dilerim. Öperim gözlerinden, kafam iyide o kadar da iyi değil ya. Bilincim yerinde yani. Hemde sataşmak falan ne oluyor gözüm? Benim hiçte öyle bir amacım yok. İki güzel muhabbet ediyoruz o kadar :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neyse bu seferde senin canın sıkkın herhalde, dur seni eğlendireyim biraz;

Ben orada kabullenip yüzleşmiş olduğum gerçeğin, ne kadar can sıkıcı olduğundan bahsetmişim, sen gelmiş kabullen artık falan diyorsun, komik şey seni(:

Gözüm bak, sen gerçeği kabullenmişsin ama bir durum olarak bunu kabullenememişsin, yani bu durum canını sıkıyor. Anladın? Yani bu durumu kabullenebilseydin, canını sıkacak bir şey kalmazdı :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gözüm bak, sen gerçeği kabullenmişsin ama bir durum olarak bunu kabullenememişsin, yani bu durum canını sıkıyor. Anladın? Yani bu durumu kabullenebilseydin, canını sıkacak bir şey kalmazdı :) .

Hala durumları birbirine karıştırıyorsun, özgür iradesi olmadığını düşündüğün bir varlığa, özgür iradenin olmadığını anlatmaya çalışmak, cansıkıcı olmayacakta ne olacak?

Senin bana özgür iradenin olmayışını kabullenemiyorsun demen, aksine yani özgür iradenin olduğuna dair bir mücadelem olduğunu iddia etmen demektir.

Özgür iradenin olduğunu düşünmek istiyorumdur, gerçeklerden yani olmayışından kaçmaya çalışıyorumdur.. böyle bir durum için ancak bu ifadeyi kullanabilirsin(:

Link to post
Sitelerde Paylaş

özgür iradenin olmadığını anlatmaya çalışmak, cansıkıcı olmayacakta ne olacak?

Karıştıran sensin be gözüm. Yani o kadar saattir bakıyorum, bu başlıktasın bu cevabı mı düşünebildin :) . Bak şimdi;

Sana şu cevabı verirken bile, beynimin ilgili yerlerinde yürütülen tepkimelerce oluşturulmuş zorunlu bir eylemi gerçekleştiriyor olmamın farkındalığı, yeteri kadar canımı sıktı...

Kendi yazdığın iletiyi bir daha oku. Anlatmaya çalışmaktan mı canın sıkılmış yoksa özgür iradenin olmamasından mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karıştıran sensin be gözüm. Yani o kadar saattir bakıyorum, bu başlıktasın bu cevabı mı düşünebildin :) . Bak şimdi;

Şuanda sadece seninle mi oynuyorum zannediyorsun ahaha..

Kendi yazdığın iletiyi bir daha oku. Anlatmaya çalışmaktan mı canın sıkılmış yoksa özgür iradenin olmamasından mı?

Gayet basit ve açıklayıcı bir cümle kurmuşum, birine özgür iradenin olmadığını anlatmaya çalışırken kurduğum cümlelerin zorunlu bir mekanik tepkime sonucunda oluştuğunun farkındalığı can sıkıcı demişim işte(:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Suçluluk gibi negatif duygulardan kurtuldun tamam da, övünç başarı gibi pozitif olanları da kaybettin hocam sen, sorumluluk duygusu olmadan eskisinden daha mutlu olduğunu nasıl söylersin?

Sana şu cevabı verirken bile, beynimin ilgili yerlerinde yürütülen tepkimelerce oluşturulmuş zorunlu bir eylemi gerçekleştiriyor olmamın farkındalığı, yeteri kadar canımı sıktı...

Gözüm, sen orada özgür iradenin var olduğunu savlayan biriyle mi tartışıyordun? Yooo, senin gibi özgür iradenin olmadığını savlayan ama bu durumdan canı sıkılmayan biriyle tartışıyordun. Hafızayı biraz daha kuvvetlendir, proteinlerin hepsini kasa harcama :) .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Özgür iradenin olmadığını ama bu durumun iç acıcı olduğunu düşünen birine bir şey anlatmaya çalışıyor olmam neyi değiştirir ki, aynı özgür iradeden uzak mekanik süreci düşünmüyor muyum sonuçta

Ben sana ne dedim;

Senin bana özgür iradenin olmayışını kabullenemiyorsun demen, aksine yani özgür iradenin olduğuna dair bir mücadelem olduğunu iddia etmen demektir.

Özgür iradenin olduğunu düşünmek istiyorumdur, gerçeklerden yani olmayışından kaçmaya çalışıyorumdur.. böyle bir durum için ancak bu ifadeyi kullanabilirsin(:

bana bunun cevabını verecekken niye kıvırmak için yollar arıyorsun?(:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...