Jump to content

Nietzsche:Seçilmiş Düşünceler....


Recommended Posts

Arkadaşlar burda Nietzsche'nin fikirlerini tartışabiliriz ayrıca seçkilerimizide koyabiliriz diye düşündüm .. Nietzsche okumak isteyenler buraya yani ;)

(...) "Biri hep fazladır çevremde" - böyle düşünür yalnız kişi! "Hep bir kere bir, - iki olur çıkar sonunda!" "Ben" ve "Beni" hep pek ateşli görüşürler: dost olmasa nasıl katlanılırdı? Yalnız için dost, hep üçüncü kişidir: üçüncü, iki kişi arasındaki konuşmanın derinlere dalmasını önleyen bir tıpadır. Ah, bütün yalnızlar için birçok derinlikler vardır. Bundandır, dosta ve dostun yüksekliklerine özlem çekmeleri. Başkalarına inancımız, kendimizde neye inanmak istediğimizi açığa vurur. Dost özlemimiz bizi ele verir. ( ... ) Kişi dostunda en iyi düşmanını bulmalı. Dostuna karşı koyduğunda, ona yüreğinle en yakın olmalısın. Dostunun önünde çıplak durmak mı istersin? Kendini olduğun gibi göstermen, dostunun şerefine midir? Ama bu yüzden, şeytan görsün yüzünü, der sana dostun! Kendisini hiç gizlemeyen, kişiyi deli eder: öylesine çekinmeniz gerekir çıplaklıktan! Evet, tanrı olsaydınız, o zaman utanabilirdiniz giysinizden!

Şöyle der deli: " İnsanlarla düşüp kalkmak kişiliği bozar, hele kişilik yoksa."

F.Nietszche (Böyle Buyurdu Zerdüşt)

tarihinde sangre tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 44
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu adam dünyaya gelmiş en büyük düşünr ebnce.

Ayrıca şiirleride çok felaket güzel.

Neyi Yaşamak İstiyorsan Öyle Yaşa...

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,

Cenneti de gördüm,cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki,

Tutkuyu da gördüm,pes etmeyi de

Bazıları seyrederken hayatı en önden,

Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki,

Okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde

Hem kızdım,hem güldüm halime

Sonra dedim ki;"söz ver kendine"

Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin

Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin

Uçmayi seviyorsan düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan,yalnızca hayatı seyredersin

Öyle bir hayat yaşadım ki,son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman

Hep acele etmem bundan,anladım

NİETZSCHE

Süper şiir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Size düşen ödev kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemim yollarını aramak değil. Kendinden hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarını kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlarlar.Bunu başarınca da bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. Ama bu sahte bir çözümdür; bu başkalarının otoritesinin altına girmeyi kabullenmektir... /F.N_

Link to post
Sitelerde Paylaş

Acı çeken dostun varsa, acısına dinlenme yeri ol, sert bir yatak gibi ama, asker yatağı gibi: onun en çok böyle yararsın işine.

Ve bir dostun sana kötülük ederse, şöyle de: "Bana ettiğini sana bağışlıyorum; ama kendine ettiğini, -onu nasıl bağışlarım!"

Böyle buyurur her büyük sevgi: o bağışlamayı da, acımayı da alteder.

Kişi yüreğini sıkı tutmalı: onu bir koyverdin mi, kafanı da pek çabuk kaçırırsın! /F.N_

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Yollar"

İnsanlığı büyük tehlikelere sokan hep sözde "kısa yollar" oldu, daha kısa bir yolun bulunduğu haberlerinin sevinciyle hep yollarından ayrılıyorlar... ve yolunu kaybediyorlar.

İki Arkadaş

Arkadaştılar, ama arkadaşlıkları bitti ve her ikiside karşılıklı olarak arkadaşlıklarını sona erdirdiler: Birisi çok yanlış tanıdığına inandığı için, öteki çok iyi tanıdığına inandığı için.. ve her ikiside yanıldı! Çünkü ikisi de kendini yeterince tanımıyordu.

Henüz Yeterli Değil!

Bir şeyi kanıtlamak yeterli değil, insanları ona ikna etmek yada onun düzeyine yükseltmekte gerekmektedir. Bu yüzden bilen kimse bilgeliğini söylemeyide öğrenmelidir: bir aptallık gibi sık sık tınlayacak şekilde.

Aldatılmak

Eylemde bulunmayı istediğiniz an, kuşkuya kapıyı kapatmak zorundasınız... demiş bir eylem adamı..

Ve sen bu şekilde aldatılan kişi olmaktan korkmuyormusun?.. diye cevap vermiş bir dalgın.

tarihinde sangre tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan

Sonuçlar karşısında korkaklık: Çağcıl bir kusur.

Ne denli yükselirsek, uçmak bilmeyenlere o denli küçük görünürüz.

Tutkulu insanlar, başkalarının ne düşündüklerini az düşünürler: Durumları onları hiçliğin üzerine yükseltir.

Bir inancı sırf adettir diye kabullenmeye namussuzluk, korkaklık, tembellik denir. Şu halde namussuzluk, korkaklık, tembellik ahlakın önsel’i olsalar gerek.

Her erdemde budalalık eğilimi, her budalalıkta erdem eğilimi vardır. Rusya’da “evliya gibi aptal” derler. Yaşam, sıkılmaya vakit kalmayacak kadar, çok kısa değil midir? Hiç değilse insan cennetteki, sonsuz mutluluğuna inanmalı ki.....

Kadını kadının içinde özgürlüğe kavuşturmalı!

Kadının nasıl bir nimet olduğunu tüm derinliği ile hissetmek gereklidir.

tarihinde kanca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ariadne'nin Yakınması

Kim ısıtır, kim sever beni daha?

Sıcak eller uzatın bana!

Yürek mangalları uzatın bana!

Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,

can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,

sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,

sen peşimdesin, ey Düşünce!

Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!

Sen, ey bulutların ardındaki avcı!

Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,

sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!

Yatıyorum öyle,

kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle

bütün sonsuz ezaların,

vurdun beni

sen ey zalim avcı,

sen ey tanınmaz - T a n r ı...

ur, daha derine vur!

Bir kez daha, haydi vur!

Kopar, parçala bu yüreği!

Niye bu işkence

körelmiş oklarla?

Neye göz koydun böyle,

usanmadın mı bu insan işkencesinden,

acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?

Öldürmek değil istediğin,

yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?

Bana - niye eziyet ediyorsun,

sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?

Ha ha!

Usul usul sokuluyorsun

böylesi gece yarısında? ...

Ne istiyorsun?

Konuş!

Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,

Ha! Çok yaklaştın yanıma!

Soluğumu duyuyorsun,

yüreğimi dinliyorsun,

kıskanç seni!

- neden kıskanıyorsun beni?

Git! Defol!

O merdiven de niye?

İçeri mi girmek istiyorsun,

yüreğime tırmanmak,

en mahrem

düşüncelerime tırmanmak?

Utanmaz! Tanınmaz! Hırsız!

Ne çalmak istiyorsun?

Ne gözetlemek istiyorsun?

Ne işkencesi etmek istiyorsun?

Sen ey işkenceci!

sen - Cellat - Tanrı!

Yoksa köpek gibi,

taklalar mı ataydım karşında?

teslim mi olaydım, kendimden geçerek

sevginle - sırnaşarak?

Boşuna!

Sürdür batırmanı!

Zalim diken!

köpek değilim - avınım yalnızca senin,

zalim avcı!

en gururlu esirinim,

en ey bulutların ardındaki haydut...

Konuş artık!

Ey şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!

Ne istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?

Nasıl?

Fidye mi?

Ne istiyorsun fidye diye?

Çok iste - böylesi yaraşır gururuma!

ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!

Ha ha!

Beni - istiyorsun ha? beni?

herşeyimle beni? ...

Ha ha!

Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,

gururumu kırıyorsun işkencenle?

S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?

kim sever ki beni daha?

sıcak eller uzat bana,

yürek mangalları uzat bana,

bana, yalnızların en yalnızına,

buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,

düşmanları bile

düşmanları özlemeyi öğreten,

ver, evet, teslim et,

ey zalim düşman

bana - k e n d i n i!

Kaçıyor!

Bu kez o kaçıyor,

tek yoldaşım,

en büyük düşmanım, tanınmazım benim,

Cellat-Tanrım benim! ...

Hayır!

gel geri!

bütün işkencelerinle birlikte geri gel!

Bütün gözyaşlarım

sana akıyor,

yüreğimin son alevi

seni aydınlatıyor.

Gel, geri gel,

tanınmaz Tanrım! A c ı m benim!

son mutluluğum benim! ...

_Nietzsche_

Link to post
Sitelerde Paylaş

“Gündüz gözü fener yakıp sokaklarda durmadan: ‘Tanrı'yı arıyorum!’, ‘Tanrı’yı arıyorum!’ diye bağıran deliden söz edildiğini duydunuz mu? Ne çok Tanrı'ya inanmayan vardı. Onun bu feryatları gülüşmelere neden oldu. ‘Acaba bir çocuk gibi mi kayboldu?’ diye sordu birisi. ‘Saklanıyor mu?’, ‘Bizden mi korkuyor acaba?’, ‘Göçmen mi?’ Sokaktaki halk birbirine bu soruları bağırarak soruyor ve gülüşüyordu. Deli, kalabalığın arasına karıştı ve kendisine gülen bu insanları şöyle bir süzdü. ‘Tanrı nereye gitti?’ diye bağırdı, ‘Bunu size söyleyeceğim!’ diye devam etti.

‘Biz onu öldürdük... Siz ve ben! Biz, biz hepimiz onun katilleriyiz! İyi de bunu nasıl yaptık? Denizi nasıl boşaltabildik? Karayı denize bağlayan bu zinciri çözdüğümüzde ne yapmış olduk? Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz? Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı? Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz? Yüzümüzde boşluğun nefesini duyumsamıyor muyuz? Hava şimdi daha soğuk değil mi? Geceler gittikçe daha fazla karanlıklaşmıyor mu? Öğleden önce fenerleri yakmak gerekmiyor mu? Tanrı'yı gömen mezar kazıcılarının çığlığından başka bir ses duyuyor muyuz? Tanrı'nın çürümesinden başka bir koku duyuyor muyuz? Tanrı öldü! Tanrı öldü! O'nu öldüren biziz!

Bütün katillerin katili olan biz, nasıl avunacağız? Dünyanın bugüne kadar sahip olduğu en kutsal ve en güçlü şey kanlı bıçağımızın altında can verdi. Bizi bu kandan kim temizleyecek? Hangi su, bu kanı temizleyebilir? Bu suçun cezasını nasıl ödeyeceğiz? Hangi kutsal oyunu icat etmek zorunda kalacağız? Bu eylemin büyüklüğü bizim için fazla büyük. Yalnızca ona layıkmışız gibi görünmek için, bizim Tanrı olmamız gerekmez mi? Hiçbir zaman böylesine büyük bir eylem olmamıştır ve her ne olursa olsun, bizden sonra doğabilecek olanlar bu büyük eylem yüzünden şimdiye kadar hiçbir tarihin olmadığı kadar büyük olan bir tarihe ait olacaklardır!”

/Nietzsche_ Şen Bilim

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalnızlığın bittiği yerde panayır başlar ve panayırın başladığı yerde büyük artistlerin gürültüsü ve zehirli sineklerin vızıltısı başlar. Dünyada en iyi şeyler bile, gösterecek kimse bulunmazsa, bir şeye yaramaz. Halk bu göstericilere büyük adam der. Halk büyükten pek anlamaz. Büyük, yaratıcıdır. Oysaki halk yalnız büyük davaların göstericilerini ve artistlerini tanır. Dünya, yeni değerler yaratanların etrafında döner. Görünmeden döner. Oysaki halk ve şöhret artistlerin etrafında döner. Dünyanın gidişi böyledir. Artistin zekası vardır. Fakat zekanın vicdanı zayıftır. O daima en çok inandırabileceği şeye inanır. Yarın başka, öbür gün başka bir şeye inanır. Onun duyguları halk gibi ve hava gibi sık değişir.

Dostum, yalnızlığına kaç. Seni zehirli sineklerle didiklenmiş buluyorum. Sert ve sağlam bir havanın estiği yerlere kaç! Yalnızlığına kaç. Sen küçüklere ve acınacak adamlara çok yakın yaşadın. Onların görünmez öçlerinden kaç. Bunlar senin için öçten başka birşey değildirler. Onlara artık el kaldırma! Onlar sayısızdır. Ve sinek avcılığı sana düşmez. Bu küçükler ve acınacak yaratıklar sayısızdır. Ve nice görkemli yapıları yağmur damlaları ve vahşi otlar harap etmiştir.. Sen bir kaya değilsin, fakat damlaların çokluğu seni oymuş bile! Damlaların çokluğundan çatlayacaksın!..

Esirdirler bence onlar, damgalıdırlar. Kurtarıcı dedikleri, onları zincire vurmuş; - sahte değerler ve uydurma sözler zincirine! Ah, biri onları kurtarıcılardan kurtarsa!

tarihinde sangre tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çokları pek geç ölürler, kimi de pek erken ölür. Şu öğreti yabancı geliyor daha: Vaktinde öl !

Vaktinde öl: bunu öğretir Zerdüşt.

Elbette hiçbir zaman vaktinde yaşamayan, nasıl vaktinde ölsün ? Keşke hiç doğmasaydı ! Bunu salık veririm gereksiz kişilere !

Ama gereksiz kişiler bile ölümlerini önemsiyorlar daha, en boş ceviz dahi kırılmak istiyor.

(...)

Ölümünüz insana ve yeryüzüne karşı işlenmiş bir günah olmasın, dostlarım. Budur gönlünüzün balından dilediğim. (...) Böyle ölmek isterim ben, siz dostlarım, yeryüzünü benim hatırım için daha çok seversiniz diye. Toprak olmak isterim yine, beni doğuranda dinleneyim diye. Gerçek bir ereği vardı Zerdüşt'ün; topunu attı. Şimdi siz olun dostlarım ereğimin mirasçıları, size atıyorum altın topu. Altın topu attığınız görmek isterim dostlarım en çok ! Bundandır yeryüzünde biraz daha oyalanmam - bağışlayın !

Böyle Buyurdu Zerdüşt...

tarihinde sangre tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"Bir gün bayağı kömür 'Niye böyle sertsin!' demiş elmasa. 'Biz seninle yakın akraba değil miyiz ki?'

Niye böyle yumuşaksınız? Kardeşlerim, size soruyorum: siz benim, -kardeşlerim değil misiniz?

Neden böyle yumuşak, böyle uysal, böyle verimser? Neden yüreklerinizde bunca yadsıma, bunca verinme var? Neden bakışlarınızda bunca az yargı var?

Peki siz yazgı olmak, amansız kişiler olmak istemezseniz, bir gün benimle nasıl, iller açabilirsiniz?

Peki sertliğiniz çakmak ve kesmek ve parça parça etmek istemezse, bir gün benimle nasıl, yaratabilirsiniz?

Yaratıcılar sert olurlar da. Elinizi binyıllara basmak, balmumuna basar gibi basmak, mutluluk sayılmalı sizce, -

-mutluluk, binyılların istemine yazmak, tunç üstüne yazar gibi yazmak, -tunçtan daha sert, tunçtan daha soylu. Ancak en soylu kişiler sert olur tepeden tırnağa.

Şu yeni levhayı yerleştiriyorum üstünüze, kardeşlerim: -sert olun!-

_Güç İstenci_

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ah kardeşlerim size yeni bir soyluluk göstermek ve öğretmek istiyorum. Siz geleceğin ekincileri, yetiştiricileri ve tanıkları olun.

Evet para soyluluğu, bezirgan soyluluğu gibi satın alınabilecek bir soyluluk değil; çünkü alınabilen şeyler değersizdir!

Şerefiniz soy sopunuzdan değil, gideceğiniz yoldan gelmeli.Sizi geçmek isteyen iradeniz ve adımlarınızdır. Yeni şerefiniz bu olmalı!

Kutsal olarak tanıdığınız bir ruh, atalarınızı sevimli diyarlara götürdü diye değil. Ben bunu övmem, çünkü ağaçların en kötüsü ‘’haç’’ın yetiştiği ülke, övülecek bir yer değildir.Ve gerçekten bu ‘’kutsal ruh’’ ve onun şovalyeleri nereye sefere çıktılarsa keçiler, kazlar, put kafalar önde yürümüştür!

Ah kardeşlerim, soyluluğunuz geriye değil ileriye bakmalı. Bütün ata ve ecdat diyarlarından sürülmelisiniz! Çocuklarınızın ülkesini sevmelisiniz. Bu sevgi, sizin yeni soyluluğunuz olmalı. En uzak denizlerde, henüz keşfedilmemiş diyarlara! Tanrıların çıplak dans ettikleri yere! Yelkenleriniz o tarafa açılmalı ve onu aramalısınız!

Babalarınızın çocuğu olmak günahını, çocuklarınızdan gidermelisiniz. Bütün geçmişi böyle kurtarın.

Parçalıyınız kardeşlerim! Eski levhaları parçalayınız!

_Böyle Buyurdu Zerdüşt_

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır."

"Derin olmak - Derin olduklarını bilenler duru olmaya çalışırlar. Derin görünmek isteyenler bulanıklılık için uğraşırlar. Çünkü kalabalık, dibini göremediği şeyin derin olduğunu sanır. Bu yüzden suya girmeye ürker, bu yüzden isteksizdir.

"Bir uçurumun içine baktığınızda, uçurum da sizin içinize bakar."

Bunlar güzel aforizmalar... Fakat Nietzsche'nin söylediklerini hepimiz biliyoruzdur, ancak zıddiyetlerle dolu ve bulanık bir şekilde söylenince (yani Nietzsche söyleyince), anladığımızı sandığımız zaman harekete geçen haz duyma dürtümüz işin içine girer ve söyleyenden (yani Nietzsche'den) hoşlanmaya başlarız, onu çok büyük, derin bir insan olarak algılarız. Aslında çok basit şeyleri dumanlı bir üslupla dile getiriyordur, - hayatımızda karşılaştığımız şeyler, dostlarımız ve düşmanlarımızla münasebetlerimizden edindiğimiz tecrübeleri belki de.

Şimdi yukarıya astığım Nietzsche'den üç aforizmayı okuyunuz, bunları bir amaç için astım, aslında kendisini ve kendisine karşı duyulan ilgiyi tanımlıyor bir bakıma...

İlk aforizmayı okuyunuz. Karmaşık olmayan fakat karmaşıkmış gibi duran, görünen cümleler kuruyor, daha sonra onu okuduğumuzda anladığımızı sandığımızda harekete geçen haz duyma dürtüsünden yararlanıyor ve böylece onu sevmemiz doğal sonuç! Fakat aslında, kendisinin de belki farkederek, belki de farkında olmadan söylediği gibi, burada yaptığımız Nietzsche'nin basit bir iki tümcesi aracılığıyla, kendimize hayranlığımızın dışavurumudur. Başka bir şey değildir ve bu bir döngüsel süreçtir, kırmak için epey bir çaba gerekir.

İkinci aforizmaya bakınız. Gerçekten de öyledir, bunu biraz dikkatli davranan birisi anlar, gerek hayat tecrübelerinde, gerekse de yazılan ve yazar ilişkilerinden. Nietzsche de buna uyuyor, Sonsuz Döngü diye bir düşüncesi var kendisinin, okuyunca bir şey anlaşılmıyor, biraz daha didikleyince "yahu bu adam bir şeyler söylemeye çalışıyor ama" diyerek eskiden bildiğiniz bir takım düşüncelerle eklektik kurma çabasına girersiniz, fakat nafile! Anlaşılmıyor işte, bilim kullan, felsefe kullan, mantıktan istifade et boşuna! Ve bence bunun sebebi aslında Nietzsche'nin bir bok anlatmadığıdır, bu örnekte bir kum saatine bakıp bunu idealist bir şekilde yorumlayan 9-10 yaşında bir çocuk davranışı.

Devam edelim. Kalabalığın yalancı derinlikten haz duyduğunu söylüyor, tam olarak değindiğim nokta... Ve belki de üçüncü aforizmayı okumanın zamanı geldi. Nietzsche bir uçurum, hakiki anlamda, mecazi değil. Ve siz ona bakarak, realiteden ve bir çok yan bağından koparsınız, iki üç kofti rock grubu dinleyip, kendini sisteme muhalif sanan kolpa rokçılar gibi işte, aynen onlar gibi. Ve bu, özellikle Türkiye gibi felsefe ve rasyonel düşünce ile bağının neliği belli olan bir ülkede, Nietzsche okuyup iki üç dakika sonra tribe girenlerin mukadderatına da ışık tutuyor. Tribe girmek nedir, bunun psikolojik açılımı filan, korkmayın, bunları da irdeleyeceğim nitekim. :-)

Eğer şu an okumaya başladığınız son paragrafı yazmasam, yani bir bakıma şöyle düşünün, eğer bu paragraf yazıda olmasa, ya da ne bileyim işte okuyan yazıyı buraya kadar okuyup bıraksa, olacaklara ışık tutmak isterim. İnanılmaz tepkiler, belki de küfür, "sen Nietzsche'yi anlamıyorsun, sonra gelip burda laf ebeliği yapıyorsun" teraneleri, "yahu kardeşim Nietzsche aslında orada deontolojik ahlakın insan ruhunu aslında nasıl çöküntüye uğrattığını anlatmaya çalışıyor, bir bakıma I.Kant'a karşı çıkıyor" gibi ciddi gözüken eleştiriler, belki de gene bir yalancı derin Nietzsche aforizması ile yanıtlama girişimi ile karşılaşacağım. Ama ilk aforizmayı irdeleyişimi bu tarz tepki verme psikolojisine de ekstrapole etmenizi rica ediyorum. Evet, adam o zamana kadar bağlandığı bir takım değerlerin aslında değer olmaya değmediğinin gösterilmesine nasıl tepki verir, düşünün işte, ya da C.Nolan yapımı Memento'yu yeniden izleyin, bakın orada Lenny Teddy'e neler yapıyor, halbuki sebebi, efendime söyleyeyim, Teddy'nin ona gerçekleri anlatmasının verdiği dayanılmaz öfke idi, en azından ben böyle yorumluyorum. Ya da bir başka C.Nolan yapımı Prestige'i izleyin, orada Great Danton'ın hocası rolündeki M.Caine ne diyordu, aynen şöyle diyordu "vaat"-"dönemeç"-"prestij" kısmında:

- "... Sihirbaz sıradan bir şeyi alır ve ona sıra dışı bir şey yaptırır. Şimdi siz sırrı arıyorsunuz ama bulamayacaksınız. Çünkü aslında dikkatle bakmıyorsunuz. Aslında öğrenmek istemiyorsunuz ve aldatılmak istiyorsunuz... "

İşte Nietzsche denen sihirbazın yaptığı oyunu ve bilinçsiz kalabalığı peşinden koşturup, peşinden koşturamadıklarına verdiği tepkiyi gayet kısa ve anlaşılır şekilde anlatan bir kıssa.

Neyse sıkıldım artık, bu kadar yeter. Sevgiler efendim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
.....

- "... Sihirbaz sıradan bir şeyi alır ve ona sıra dışı bir şey yaptırır. Şimdi siz sırrı arıyorsunuz ama bulamayacaksınız. Çünkü aslında dikkatle bakmıyorsunuz. Aslında öğrenmek istemiyorsunuz ve aldatılmak istiyorsunuz... "

.....

Rexino, yapacağını yaptın yine dostum... =)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sus. :-) Aslında dikkatli birisinin dediklerimi bana karşı kullanabileceği de aklıma gelmişti, ama bunu da irdeleyeceğim merak etme. :-) Kısaca şunu söyleyeyim ki, ben sıradan bir şeyi ele almadım, her Nietzsche'çinin onaylayacağı gibi, sıradışı görünen bir şeyi ele aldım, ve yüklenen sıradışılığın aslında niye yüklendiğini göstermeye çalıştım.

tarihinde Rexino tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

rexino@

Sizce, nicenin söylediklerinin hepsini biliyor olsaydık; Din(!) ve Ateizm Sitesinde yazıyor olur muyduk? .. Nice bana 16 yaşında öğretti sizin bu foruma yazma amacınızı, bu yüzden kısa bi yazıyla bitirmek istedim : ) .. madem herkesin bildiği şeyleri yazmışım, beni uyardığınız iyi oldu gerçekten .. size bulunduğumuz ''törel dünya düzeni''nde başarılar.

sevgiler bizden efendim..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kısaca şunu söyleyeyim ki, ben sıradan bir şeyi ele almadım, her Nietzsche'çinin onaylayacağı gibi, sıradışı görünen bir şeyi ele aldım, ve yüklenen sıradışılığın aslında niye yüklendiğini göstermeye çalıştım.

Bunun gibi mi?;

"Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır."

Ahh Rexino ah... =)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya bırak sangrecim bu ayakları. :-) Nietzsche'nin söylediklerinin çoğunu biliyoruz, çünkü bildiklerimizi söylüyor. Burada yazıyor olman zaten Nietzsche'nin söylediklerinin pek matah bir şey olmadığını göstermiyor mu zaten? Yani bilsende bir şeye derman değil. Hem ayrıca burada yazıyor olmak da pek hoş bir ifade değil, nitekim belki de burada yazan yüksek statü sahipleri vardır, aslında konumuz bu değil.

Nice bana 16 yaşında öğretti sizin bu foruma yazma amacınızı, bu yüzden kısa bi yazıyla bitirmek istedim.

size bulunduğumuz ''törel dünya düzeni''nde başarılar

İşte ben de bunları kastediyordum. Aynı teraneler, kolpa sistem muhaliflerinin ilk sarfettiği cümlecikler... Törel dünya düzeni, adaletsiz dünya, hepimiz eziliyoruz, Amerika ortak düşman, rektör üniversiteyi satıyor, ulan beni hiç kimse anlamıyor, ben çok farklıyım, halkların kardeşliği filan... Üniversitede görüp duymaktan bıktım zaten.

Bkz. O meşhur son paragraf... :-)

Zecalufinon,

Açık söyle söylemek istediğini. Seni de sınıflandırırım sonra. :-)

tarihinde Rexino tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...