herakles79 0 Oluşturuldu: Mayıs 22, 2010 Raporla Share Oluşturuldu: Mayıs 22, 2010 Gıza Bak Hele Böyledir kısrağın deli çağları Çalmadan oynuyo kıza bak hele Ben yarattım diyo alçak dağları Kafirin verdiği poza bak hele Bilmem neyin nesi kimin sıpası Çözüldü göynümün katmerli pası Göğüs göğüs değil füze rampası Şafak mı söküyo yüze bak hele Ten değil mübarek akrın sıcağı Koynuna girenin söndü ocağı Bir kalçayı seyret bir de bacağı Tornada çekilmiş dize bak hele Üst yanı Asyalı alt yanı Frenk Her adım atış bir başka ahenk Ela mı bela mı bilmem ki ne renk Şu cellat bakışlı göze bak hele Dedi ki 'Nasibim senmişsin meğer On bin kez maşallah demeden eğer; Koklarsan solarım, nazarın değer' Ağzından yel alsın söze bak hele Dedim ki; 'Ne olur tenhaya gidek, Gidek de feleği perişan edek' 'Say' dedi 'o halde saçımı tek tek' Haspanın ettiği naza bak hele Görenler altını ıslatmış derler Yatağı göl etti döktüğüm terler Yetişin; yanıyo bastığı yerler Giderken koyduğu ize bak hele Cemal Safi Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Mayıs 22, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 22, 2010 gönderildi ÖLÜME DAİR Buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz. Biliyorum, ben uyurken hücreme pencereden girdiniz. Ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. Buyrun, oturun dostlar hoş gelip sefalar getirdiniz. Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? Osman oğlu Hâşim. Ne tuhaf şey, hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında kömür yüklerken bir İngiliz şilebine, kömür küfesiyle beraber ambarın dibine... Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız simsiyah başınızı. Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... Ayakta durmayın, oturun, ben sizi ölmüş zannediyordum, hücreme pencereden girdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı hoş gelip sefalar getirdiniz... Yayalar-köylü Yakup, iki gözüm, merhaba. Siz de ölmediniz miydi? Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp çok sıcak bir yaz günü yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? Demek ölmemişsiniz? Ya siz? Muharrir Ahmet Cemil? Gözümle gördüm tabutunuzun toprağa indiğini. Hem galiba tabut biraz kısaydı boyunuzdan. Onu bırakın Ahmet Cemil, vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, o ilâç şişesidir rakı şişesi değil. Günde elli kuruşu tutabilmek için, yapyalnız dünyayı unutabilmek için ne kadar çok içerdiniz... Ben sizi ölmüş zannediyordum. Başucumda durup el ele verdiniz, buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz... Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdildir» — diyor, — «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.» Hâşim, neden şaşıyorsunuz? Hiç duymadınız mıydı kardeşim, herhangi bir şahın bir gemi ambarında bir kömür küfesiyle öldüğünü? ... Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdildir» — diyor. Yakup, ne güzel güldünüz, iki gözüm. Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... Fakat bekleyin, bitsin sözüm. Bir eski Acem şairi: «Ölüm âdil...» Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. Boşuna hiddet ediyorsunuz. Biliyorum, ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz... Bir eski Acem şairi... Dostlar beni bırakıp, dostlar, böyle hışımla nereye gidiyorsunuz? NAZIM HİKMET Link to post Sitelerde Paylaş
muslumangenc 0 Mayıs 22, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 22, 2010 gönderildi NAAT Seccaden kumlardı.. ................................ ................................ Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı!. Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin”.. Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı.. Kapına gelenler ya muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından... Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi... Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler, Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın Yoksulların sahibi.. Nerde kaldın ey resul, Nerde kaldın ey nebi!.. Günler ne günlerdi, ya Muhammed!.. Çağlar ne çağlardı; Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı... Ve bir gün ki gaflet Çöller kadardı, Halime’nin kucağında, Abdullahın yetimi, Amine’nin emaneti ağlardı.. Hatice’nin goncası Aişe’nin gülüydün.. Ümmetin göz bebeği Göklerinresulüydün.. Elçi geldin, elçiler gönderdin; Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin, Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan; Medine’ye göçerdin.. Biz, Bu dünyadan nereye Göçelim ya muhammed! Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar “ebu leheb öldü” diyorlar; Ebu leheb ölmedi ya muhammed! Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor... Neler duydu şu dünyada Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi ey nebi! Adına alışkın dudaklarımız.. Artık yolunu bilmiyor, Artık yolunu unuttu Ayaklarımız Kabene siyahlar Yakışmamıştır ya muhammed! Bugünkü kadar! Hased gururla savaşta; Gurur; kaf dağında derebeyi.. Onu da yaralarlar kanadından Gelse bir şefkat meleği.. İyiliğin türbesine, Türbedar oldu iyi.. Vicdanlar sakat Çıkmadan ya muhammed yarına! İyilikler getir, güzellikler getir Adem oğullarına... Şu gördüğün duvarlar ki Kimi taiftir, kimi hayberdir... Fethedemedik ya muhammed Senelerdir... Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi; Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği.. Bayram yaptı yabanlar Semave’yi boşaltıp; Save’yi dolduranlar Atını hendeklerden – bir atlayışta – Aşırdı aşıranlar.. Ağlasın yesrib! Ağlasın selmanlar... Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti ey nebi! Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Ne oldu ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar, taşlar Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar.... Uçsuz bucaksız çöllerde Yine izler gelenlerin; Yollar gideceklerindir.... Şu tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir. Örümcek ne havada Ne suda, ne yerdeydi Hakkı göremeyen Gözlerdeydi Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu, Şu yuva ki bilinmez; Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi Kumru mu.. Kuşlarını bir sabah, Medine’ye uçurdu mu.. Ey abva’da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran uyusun çöllerin, Ilık kumlarıyla örtülü.. Dinleyene hala Çöller ses verir.... Yaleyl, susar, Uğultular gelir... Mersiye okur uhud, Kaside söyler bedir; Sen de bir hac günü Başta muhammed, yanında Ebu bekir, Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü, Destan yap ey şehir! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Vicdanlar sakat Çıkmadan ya muhammed yarına! İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Adem oğullarına... Yüreklerden taşsın Yine imanlar! Itri, bestelesin tekbirini; Evliya okusun kur’anlar.. Ve kur’anı göz nuruyla çoğaltsın Kayışzade osmanlar... Na’tını galib yazsın, mevlidini Süleymanlar.. Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin sinanlar.. Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel ey muhammed! Bahardır Dudaklar ardında saklı “amin”lerimiz vardır.. Hacdan döner gibi gel.......... Miraçtan iner gibi gel........... Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanat, ruzgar kanat; Hızır kanat, cibril kanat, Nisan kanat, bahar kanat; Ayetlerini ezber bilen, Yapraklar kanat... Açılsın göklerin kapıları Açılsın perdeler, kat kat.. Çöllere dökülsün yıldızlar, Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar.. Çöl gecelerinden yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i habeşi sustuysa; Ezanlarını davud okusun! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... (Arif Nihat ASYA) Link to post Sitelerde Paylaş
queenofhearts 0 Mayıs 22, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 22, 2010 gönderildi Marya Bekir Sıtkı Erdoğan Sustu Another Life gazinosu Sustu şarkılar, Paletimde renk sustu, fırçamda şekil Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde Sustu Peramos'un mazgallarından Şehre pancur pancur dökülen arya, Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar, Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya. Bu medar ikliminin tenha gecesinde Sardı bambu kamışlarını pişman bir sukut Sardı bu sizi. Hani birdenbire bazen bütün etrafımızı Sapsarı bir şüphe sarar ya İşte öylesine berbat bir hal var. Hiç bir şey düşünmek istemiyorum, hiç bir şey Ama dördüncü tarassut kulesinde Bir şüpheli sinyal var. Hayır hayır yalan bütün bunlar Artık ne kadere inanıyorum ne fala Yalan söylüyor o falcı kadın O hintli parya. Ben yalnız sana inanıyorum Yalnız sana, MARYA... Beni kahrediyor böyle geçen her gece Bu hoyrat yıldzlar, bu su, bu okyanus, bu yer Ve gökyüzünde emanet duran Şu asma fener. İnan ki sevgili MARYA Ne varsa hepsi yalan, hepsi keder Ve hepsi omuzumun üstünde çaresiz bir yük Ve hepsi angarya. Biliyorum bu sabah güneşle beraber biliyorum Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda Pol'un ebedi matemine rağmen Virjini olabilirdi bu vapurda Ama sen yoksun biliyorum sen yoksun. Baharda geleceğim diyordun hani Haydi gel daha ne bekliyorsun İşte mevsim bahar ya. Fırçam neden boyle titrer bilir misin? Ve neden resimlerimde fon sapsarı. Anlıyorsun değil mi yavrum Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun Bu tropikal zehir, Bu mizmin malarya, Sensiz nasıl da boş iskele, Sensiz nasıl da tenha şehir Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde Koydan yıldızları çalmışlar bir bir, Yine de birkaç çımacı, birkaç palikarya. Ama kim düşünür yıldızları, Yüzbaşı Arnold'u vurmuş yerliler Matemler içinde tekmil batarya. Bu insanlar, bu gök, bu deniz, bu yer Birer birer kaybolmaya mahkum, birer birer Biz ki çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz Biz ki çoktan beri kaybolmuşuz. Nasıl. Ağlıyor musun MARYA?.. Sil gözlerini, sil yavrum Bizim yokluğumuzdan ne çıkar Aşkımız var ya... Link to post Sitelerde Paylaş
"AKHENATON" 0 Mayıs 22, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 22, 2010 gönderildi TÜRKLER'İN TÜRKÜSÜ Dilek yolunda ölmek Türkler'e olmaz tasa, Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa; Yedi ordu birleşip karşımızda parlasa Onu kanla söndürüp parçalarız, yeneriz. Biz Tufanı yarattık uyku uyurken Batı, Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı. Sorsan söyle diyecek gök denilen şu çatı : Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz. Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan, Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan. Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan, Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz… ATSIZ. Link to post Sitelerde Paylaş
balalayka 0 Mayıs 23, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 23, 2010 gönderildi 8.10 Vapuru Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun Bir adam gazetesini katlar Sesinde ne var biliyor musun Eski öpüşler var Banyonun buzlu camı Birkaç gün görünmedin Okul şarkıları var Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İki de bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun Sesinde ne var biliyor musun Söylemediğin sözcükler var Küçücük şeyler belki Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var Cemal SÜREYA Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Mayıs 23, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 23, 2010 gönderildi (düzenlendi) Sn Balalayka ben çok fazla şiir okumam ama CEMAL SÜREYA adını görünce okudum şiiri.Sanatçı'nın marjinali Cemal Süreya ve onun gibi üç beş isim olarak karşımıza çıkar bizim ülkemizde.Malesef. Cemal Süreya'nın bir şiirini de ben kopyalayayım: BİLİYORUM SANA GİDEN Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi... Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri CEMAL SÜREYA Mayıs 23, 2010 tarihinde zensen tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
HARUNN 0 Mayıs 24, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 24, 2010 gönderildi (düzenlendi) Rabbimin ayetleri, tüm şiirlerden daha mükemmel, akıcı ve etkileyicidir. Çünkü, tüm şairleride yaratan, semada olan Allah` tır. 1.Güneş'e ve onun parıltısına andolsun, 2.Onu izlediği zaman Ay'a, 3.Onu (Güneş) parıldattığı zaman gündüze, 4.Onu sarıp-örttüğü zaman geceye, 5.Göğe ve onu bina edene, 6.Yere ve onu yayıp döşeyene, 7.Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', 8.Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). 9.Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. 10.Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.(Şems) Mayıs 24, 2010 tarihinde HARUNN tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
herakles79 0 Mayıs 25, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 25, 2010 gönderildi Rabbimin ayetleri, tüm şiirlerden daha mükemmel, akıcı ve etkileyicidir. Çünkü, tüm şairleride yaratan, semada olan Allah` tır. 1.Güneş'e ve onun parıltısına andolsun, 2.Onu izlediği zaman Ay'a, 3.Onu (Güneş) parıldattığı zaman gündüze, 4.Onu sarıp-örttüğü zaman geceye, 5.Göğe ve onu bina edene, 6.Yere ve onu yayıp döşeyene, 7.Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', 8.Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). 9.Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. 10.Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.(Şems) Res resmen Kuran'a şiir dedin bittin. :p Tevbe et Link to post Sitelerde Paylaş
kanizares 0 Mayıs 25, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 25, 2010 gönderildi (düzenlendi) Res resmen Kuran'a şiir dedin bittin. :p Tevbe et Bu Kur'an'ı okumadığından oluyor Harun kardeşimizin. Yasin Suresinden örnek verelim. Belki sayın kardeşimiz bu tavrından vazgeçer. Veme allemnehüşş'ihra veme yenbeğıleh.. İnhüve ille zikrun ve kur'enin mübin Yasin 69 Mayıs 25, 2010 tarihinde jennajameson tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
HARUNN 0 Mayıs 27, 2010 gönderildi Raporla Share Mayıs 27, 2010 gönderildi (düzenlendi) Bu Kur'an'ı okumadığından oluyor Harun kardeşimizin. Yasin Suresinden örnek verelim. Belki sayın kardeşimiz bu tavrından vazgeçer. Veme allemnehüşş'ihra veme yenbeğıleh.. İnhüve ille zikrun ve kur'enin mübin Yasin 69 69.Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu,) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır Bu ayeti biliyorum tabi. Kuran, bir şair kitabı değildir elbette. Amacı bu değil. Fakat, şiirsel özellikleride aşikardır. Bu da, günün şartlarına hitap etmesinden dolayıdır. Hz Musaya sihirbazlık verildi, Çünkü, sihir ön planda idi. Kurana ise, edebilik verildi. Ortam böyle gerekiyordu çünkü. Res resmen Kuran'a şiir dedin bittin. :p Tevbe et Seni bir yerden çıkaracağım ama nerden? Eski nickin varmı? Mayıs 27, 2010 tarihinde HARUNN tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Haziran 2, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 2, 2010 gönderildi Bu gün sevgili Nazm Hikmet Ran'ın ölüm yıldönümü... Link to post Sitelerde Paylaş
tolonbey 0 Haziran 3, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 3, 2010 gönderildi Ste böyleee, Gelileonun buraya tasidigi Camal Safi nin siiri bana göre süperdi. Bende bir siirimi asiyim buraya Gara közler-Gara közler Yanmisam,yahilmisam,gara közler yüzünden, Nolur tekbir laf eyle,sevdiyini özünden. Közüm önümde közler,gulahlarimdadir sesin, Yüzüme sankim vurar, senin ohsir nefesin. Elim bir kerre tuttun,yermi titredi menmi? Düslere garg olmusam,bunu nedeni senmi? Men sensiz olamiram,nolur gelde bir kercik görem. O kömür saclarini,otur önüme örem. Sen öz yaylalarin acmis gir ciceyi. Sen mene, yangilar iceceyi Sen gara kirpik,gara gas,vayki ne gassssss, Sen menim konlümün sececeyi. Tüm güzellikler hak edenlerle olsun tolonbeg Link to post Sitelerde Paylaş
herakles79 0 Haziran 20, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 20, 2010 gönderildi HERKES SEVDİĞİNİ ÖLDÜRÜR “Herkes Öldürebilir Sevdiğini” Kulak verin sözlerime iyice, Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözlerle, Korkaklar öpücük ile öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle! Kimi gençken öldürür sevdiğini Kimileri yaşlı iken öldürür; Şehvetli ellerle öldürür kimi Kimi altından ellerle öldürür; Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur. Kimi aşk kısadır, kimi uzundur, Kimi satar kimi de satın alır; Kimi gözyaşı döker öldürürken, Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; Herkes öldürebilir sevdiğini Ama herkes öldürdü diye ölmez!!! Oscar Wilde http://www.hayrolablog.com/ezel-dizisi-herkes-sevdigini-oldurur-oscar-wilde-siiri/ Sezona damgasını vuran Ezel dizisinden ve Tuncel Kurtiz'in sesinden dinlemek isteyenler linki tıklayabilir. Link to post Sitelerde Paylaş
KahtaliMiCheGuevera 0 Haziran 20, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 20, 2010 gönderildi Be Hey Dürzü Ne ararsın Tanrı ile aramda Sen kimsin ki orucumu sorarsın Hakikaten gözün yoksa haramda Başı açığa niye türban sorarsın Rakı, şarap içiyorsam sana ne Yoksa sana bir zararım; içerim İkimiz de gelsek kıldan köprüye Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim Esir iken mümkün müdür ibadet Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soğuyacak bu millet İşgaldeki hali sakın unutma Atatürk'e dil uzatma sebepsiz Sen anandan yine çıkardın amma Baban kimdi bilemezdin şerefsiz Link to post Sitelerde Paylaş
MissAtheist 0 Haziran 20, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 20, 2010 gönderildi Be Hey Dürzü Ne ararsın Tanrı ile aramda Sen kimsin ki orucumu sorarsın Hakikaten gözün yoksa haramda Başı açığa niye türban sorarsın Rakı, şarap içiyorsam sana ne Yoksa sana bir zararım; içerim İkimiz de gelsek kıldan köprüye Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim Esir iken mümkün müdür ibadet Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soğuyacak bu millet İşgaldeki hali sakın unutma Atatürk'e dil uzatma sebepsiz Sen anandan yine çıkardın amma Baban kimdi bilemezdin şerefsiz Ben bu şiire bayılırım, özellikle son dörtlük harika Link to post Sitelerde Paylaş
quantum 0 Haziran 20, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 20, 2010 gönderildi Tarih-i Kadime Zeyl (Kadim Tarihe Ek) Tevfik Fikret Tarih-i Kadim şiirini yazar, bu şiire Mehmed Akif tepki olarak, 'Hic bilenle bilmeyen bir olurmu? şiiriyle yanıt verir bunun üzerine Tavfik Fikret'in Tarih-i Kadime Ek şiiri. Molla Sırat, Mehmet Akif oluyor! Molla Sırat'a Paraya hiç dayanmayan bir şairmişim Zangoçluk edermişim Protestanlara gider Size edebi saygılarımı sunarım efendim Yani yıldızlı bir kursunun üstadına Bilgin şairine yani İslam dininin Molla Sırat hazretlerine yani Lütfen bize ne güzel Zangoçluğu yakıştırıvermişler Ama aldanmış olmayasın sakın üstadım Müslüman oğluyum ne de olsa Sen o güzel dini anlatma bana O dinden senin kadar ben de anlarım Ben de okudum o Tanrı kitabını Yüreğe doğan o sözleri ben de dinledim Ben de dolaştım sizin gibi cami cami Tanrı önünde ben de oldum iki kat Açılırdı hayalimde cennet yolu Dolardı yüreğime cehennem korkusu Ulu Tuba'ya ben de tırmandım Ben de çıktım melekler katına Ezanı duydum mu bayılırdım Nasıl koşardım o 'Tanrı' sesine! Ben de tesbih çektim, dua ettim Ben de namaz kıldım oruç tuttum, Hepsini yaptım halt ettim! Çünkü ne dendiyse inanmıştım Kanmıştım senin kandıklarına Bağlanmıştım körü körüne Canımı adamıştım dinime canımı. Tanrıyı da sevmiştim peygamberi de. Ama onlar bu gün çok uzaklarda Anladım ben asıl gerçek nerde Anladım Hanya’yı konyayı Bizi hakka götüren yol başka Senin su saydıkların var ya hani Su şaşılacak şeyler hani doğaüstü Onlar hep masal hep kafadan atma Buğun hiç durmadan arıyor insan Gitgide görüyor işin içyüzünü de Senin hokkabazlar unutmuşlar geleceği İsa ile Musa, aldatılan ve aldatan O büyülü değnek, bir koca kuyruklu yalan İşte insanoğlu bir yerde böyle sapık Beserin böyle delaletleri var putunu kendi yapar kendi tapar Git ara kiliseyi, dolaş Kabeci Can sesini duy, tekbiri dinle Umduğun, beklediğin şeyler nerde hani Ortada bir tek şey göreme Şeytanı da düzme, Allah’ı gibi Buda’sı düzme, Ehrimen'i düzme, Yezdan’ı düzmece Bir korkak kuşku yaratmış bunların topunu Gölgeler baktım, gölgeler, gölgeler... Sonra baktım bir karanlık uçurum Haydi dön geri, dön geri, dön, oğlum! Ve beynimden vurulmuş gibi devrildim. Simdi benim ne cennet, ne cehennem umurumda Bakarım evrene, şaşar şaşar kalırım. Ne tapılan tanırım, ne taptıran tanırım Yaradılışın kuluyum ben artık Ben yaradılışın kulu Pıtrak gibi işte gökyüzünde mescitler İşte onlara orda vicdanım secde eder İşte benim bundan böyle tapınmam bu İşte bundan böyle benim vaktim böyle geçer Artık öyle rahat, öyle rahat ki içim Ayırt edemem kendimi bir kayadan Tapınmakta biraz minnacık bir kuşla Bir ishal kuşu da, la il ilahe illallah der Ben de la ilahe illallah derim Ve doğruluk ve alçak gönüllülük ve sıkı dostluk Ve el uzatma ve koruma ve insaf ve acıma Ve sonra bir şaire zangoç dememek İşte buyuran bunlar benim vicdanıma Benim ayinim düşünüp yapmaktır Benim dinim insan gibi yaşamaktır İnanmışım: Taparım ben varlığa Her kanat bana bir melek sesi getirir Ne işim var peygamberle benim Beni Hakka bir örümcek götürür Kitabım işte yeryüzü kitabı Bendedir iyilik, kötülük tohumu Varırım hep böyle ta mezara dek Yeniden dirilmek bizim nemize gerek Taşır insanların hem aşkını, hem acısını Bağrımdaki şu deli, şu ince yürek İnsan gibi yaşamaktır buğun gerçek din İnsan gibi yaşamak Link to post Sitelerde Paylaş
umay 0 Haziran 20, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 20, 2010 gönderildi aysel git başımdan aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum. hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan istemiyorum. benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün dağıtır gecelerim sarışınlığını uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın. aysel git başımdan ben sana göre değilim. benim icin kirletme aydınlığını, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını yanlış şehirlere götürür trenlerim. ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. aysel git başımdan ben sana göre değilim. ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. sevindiğim anda sen üzülürsün. sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. aykırı bir yolcuyum dünya geniş, büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. sakın başka bir şey getirme aklına. aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. aysel git başımdan seni seviyorum... Atilla İLHAN Link to post Sitelerde Paylaş
herakles79 0 Temmuz 24, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 24, 2010 gönderildi :D Şiir demişken Hababam'ı yad edelim Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Temmuz 24, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2010 gönderildi (düzenlendi) Cemal Süreya'nın bütün şiirleri gibi Tanrıya bahşiş bıraktığı bu şiiri de çok hoşuma gider ölüyorum tanrım bu da oldu işte. her ölüm erken ölümdür biliyorum tanrım. ama, ayrıca, aldığın şu hayat fena değildir... üstü kalsın... Temmuz 24, 2010 tarihinde zensen tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts