Jump to content

AMARIKANIN KIZILDERILI SOYKIRIMI


Recommended Posts

iyi güzel diyosunda berguzar, Balkanlarda sarışın sarışın Anadolu ile alakası olmayan insnları sen Türkmü sanıyosun, hepsi osmanlının o topraklarda kalabilmek için zorla müslümanlaştırdığı sırplar,arnavutlar,rumlar ve bulgarlardan ibaret, senin atan osmanlı onları müslümanlaştırırken farklı birşeymi uyguladıki şimdi bosnada yaşananlar farklı olsun.

ya birde anlayamadığım birşey var,Madem bu Türkler gelmiş orta asydan şehir şehir fethederken o kadar Türkü nasıl ortaasyanın çöllerinden getirmişte şehir şehir yerleştirmiş,bu Türk ırkı bitmez birşey galiba, yeni biryer fethettikce orada birden Türkler çıkıyo veriyo,

Amerika Kızılderilileri katletti diyosun, hani osmanlının Balkanlarda ve Anadoluda yaptığı gibi birşeyi kasdediyosun sanırım.Müslümanlarn orta asyada yaptığı gibi birşeyde olabilir.

Zorla Müslümanlaştırdı diyorsun da, pekela neden balkanlarda sadece Arnavutlar ve Bosnalılar(onlarında hepsi değil) Müslüman oldu. Sizin gibi cahillere hiçbir şey anlatamazsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 119
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Zorla Müslümanlaştırdı diyorsun da, pekela neden balkanlarda sadece Arnavutlar ve Bosnalılar(onlarında hepsi değil) Müslüman oldu. Sizin gibi cahillere hiçbir şey anlatamazsın.

sadece onlar değil Bulgarlarda,Yunanlılarda,Anadoludada, hala anlamıyormusun cahil bir İmparatorluk gittiği ülkenin insanını asimile ediyor.Romada nasıl heryeri hristiyanlaştırdıysa, osmanlıda,selçukluda aynısı yaptı.Tabi size sorsak hristiyanlar zorla hristiyanlaştırdı ama bosnalılar gönüllü müslüman oldu, tabi türklerde öyle, tarihte türklerin araplardan yediği tokatları bir bilsen türklerin nasıl müslümanlaştırdığını anlarsın.

tarihinde GokTengri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyla ilgili bir kitap okumak; isteyenlere tavsiye ederim.

kizil.jpg

Kitaptan bir alıntı yapıyorum:

"..Kristof Kolomb, seyahatleri boyunca bir seyir günlüğü tutmuştu.Bu günlük çok şey açıklıyordu. Bahamalarda karaya çıktığında, kendisini ve adamlarını iyi niyetle karşılayan Kızılderililerden söz ediyordu. Bunlar, Tainolar diye de adlandırılan Arawak yerlileriydi. İspanyolları başka dünyalardan gelmiş yaratıklar gibi gören Kızılderililer, sığ kıyıda, denizde yürüyerek teknelere yaklaşmış, ilk karşılaştıkları yabancılara çeşitli hediyeler sunmuşlardı. Kolomb, Arawakların barışçı ve yumuşak huylu insanlar olduğunu yazıyor ve 'silah taşımıyorlardı' diyor. 'Silahın ne olduğunu da bilmiyorlar. Onlara bir kılıç gösterdim, keskin tarafından tuttular ve ellerini yaraladılar.'Sonraki aylar boyunca Kolomb, günlüğünde yerli Amerikalılardan saygılı bir hayranlıkla söz ediyor: 'Bu yerliler, dünyanın en iyi, en nazik insanları,' diye yazıyor. 'Kötülüğün ne olduğunu bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar.

Komşularını, kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar.'İspanya'daki patronlarından birine yazdığı bir mektupta da Kolomb, yerlileri tanıtmak için şöyle diyor: 'Son derece sade, dürüst ve aşırı düzeyde eli açık insanlar. Herhangi birinden, sahip olduğu herhangi bir şey istenince, hemen veriyorlar. Başkalarına olan sevgileri, kendi özlerine olandan çok daha fazla.' Ama bu övgüleri sıralayan Kolomb, günlüğün bir yerinde de şöyle diyor: 'Bunlardan çok iyi hizmetkâr olur. Sadece elli adamla bütün bu yerlilerin hepsine kolayca boyun eğdirebiliriz ve her istediğimizi yaptırabiliriz.' Evet... Kolomb, Kızılderilileri böyle değerlendiriyordu. Onun gözünde yerliler konuksever ev sahipleri değil, 'her istediğimizi yaptırabileceğimiz hizmetkârlar' idi."(*)

Yerli halk, bu yeni tanıştığı misafirlere topraklarını açtı, yiyeceklerini paylaştı ve altın süs eşyaları hediye etti. Avrupalılarsa, Amerika'ya, salgın hastalık, yağma ve ölüm getirdiler. 1492'de Amerika kıtası, yeryüzünün gördüğü en trajik alışverişlerden birine sahne olmuştur. Yerliler altın, yiyecek ve toprak verdiler, karşılığında salgın hastalık, yağma ve ölümle ödüllendirildiler.

Avrupalılar, altın olarak istediklerini elde edemediler fakat yine de kendilerine çok kazanç getirecek başka bir yol buldular: Köle ticareti! Tıka basa gemilere bindirilen zavallı Kızılderililerin pek çoğu yolda soğuktan ve hastalıktan öldü.

ABD'li tarihçi Samuel Eliot Morison'a ait şu satırlar bize vahşetin boyutu hakkında bir fikir verecektir:

"1492'de bir yeryüzü cenneti olan İspanyol Adası'nın bütün insanlarının yokedilmesi siyaseti veo siyasetin uygulanması, tek sorumlusu olan Kolomb tarafından başlatıldı. Çağdaş' bir etnologa göre, 1492'de 300.000 olması gereken ada nüfusunun üçte biri 1494-1496 arasında öldürüldü. 1508'de, sağ kalan yerlilerin sayısı 60.000 idi. 1548'de Oviedo (İspanyolların resmi fetih tarihi yazarı), adada yaşayan Kızılderililerin 500'ü bulduğundan kuşkuluydu.(*)

Not:Liboşlar artık, olaya tamamen Damat Ferit gibi bakıyorlar bunu biliyoruz, ABD'yi ve emperyalizmi ve onların çıkarlarını savunmada sınır tanımadıklarını, kraldan çok kralcı olduklarını da biliyoruz. Damat Ferit ve mandacı politikaları ile bu ülkenin bir yere varamayacağı ortada... Bu yüzden sanırım konu Kızılderililer olmasına rağmen başka şeyleri tartışıyoruz. Modlar tüm bunlara karşı umarım gereğini yapar ve insanlar konuyla ilgili birşeyler yazar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyla ilgili bir kitap okumak; isteyenlere tavsiye ederim.

kizil.jpg

Kitaptan bir alıntı yapıyorum:

Not:Liboşlar artık, olaya tamamen Damat Ferit gibi bakıyorlar bunu biliyoruz, ABD'yi ve emperyalizmi ve onların çıkarlarını savunmada sınır tanımadıklarını, kraldan çok kralcı olduklarını da biliyoruz. Damat Ferit ve mandacı politikaları ile bu ülkenin bir yere varamayacağı ortada... Bu yüzden sanırım konu Kızılderililer olmasına rağmen başka şeyleri tartışıyoruz. Modlar tüm bunlara karşı umarım gereğini yapar ve insanlar konuyla ilgili birşeyler yazar.

Burada görmekten mutluluk duyduğum türden, harika bir ileti.

Size forum adına teşekkür edemiyorum...

Çünkü, başıboşluk ve yönetim aczi içinde nereye gittiğini bile anlama yetisini yitirdi artık bu forum.

Ama düşünen insanlık adına size teşekkürü borç bilirim.

Gerçekleri haykıran insanlara saygım sonsuzdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk yerleşimciler Seminoller, Çerokiler ve Mişuki kabileleri ile karşılaştılar. İspanyol kaşifler ise Kaliforniya'da Şoşon, Payitu, Kahula, Mevuk ve diğer bazı kabilelerle karşılaşmışlardır. 19. yüzyılda, Avrupalı kaşifler batıya doğru göç ederken Kızılderili kabileleri kendi topraklarından sürmüşlerdir. Bu dönem batıda Apaçi, Siyu ve Komançi ve diğer kabilelerle yapılan utanç verici savaşlar dönemidir. Bu savaşlardan geriye kalan çok az sayıda yerli ise, Rezervasyonlar (kızılderililer için ayrılmış araziler) olarak bilinen küçük bir alanda yaşamaya mecbur edilmişlerdir.Yani bu halkın büyük bir kısmı soykırım'a uğradı.

............

Şükran Günü'nün Anlamı

1620'lerde Avrupa'dan yerleşim için ilk kez May Flower (Mayıs Çiçeği) gemisiyle ABD’ye gelen Pilgrimler (yerleşimci ve hacı) ilk geldiklerinde aylarca süren yolculuklarından dolayı yorgun, hasta ve açtırlar. Kızılderililer onları karşılar ve yiyecek verir, hindi avlamasını, mısır ekmesini öğretirler. Üç yıl sonra İngiliz Vali William Bradford büyük bir yemek hazırlar ve Kızılderililer’i çağırır. Kızılderililerin şefi Massoit 90 kişiyle bu törene katılır.

O günden sonra her hasat sonrasında yemek geleneği sürer. 1863’de Başkan Abraham Lincoln Şükran Günü'nün ulusal bayram olmasını önerir, ancak bu öneri Kongre’de 1941'de karara bağlanır ve her yılın Kasım ayının son Perşembesi Şükran Günü olarak ulusal bayram ilan edilir.

..............

http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C4%B1lderili

..................

Avrupalılar Amerika’yı keşfetti. Hemen hemen her yerde yaşayan yerli kavimler bulunmaktaydı. Ancak sayıları azdı. Avrupalıların kıtaya ayak bastığı sırada Kuzey Amerika’nın tamamında nüfûsun 4,2 milyon, Güney Amerika’nın ise 10 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupalıların Amerika’yı keşfinden sonra Kızılderili nüfusu hızla azalmıştır. Buna Kızılderililerin kullandığı tabiat kaynaklarının Avrupalıların eline geçmesi, Avrupalıların kıtaya getirdikleri bulaşıcı hastalıkların Kızılderilileri telef etmesi ve yapılan katliamlar sebeb oldu.

http://www.turkcebilgi.com/k%C4%B1z%C4%B1lderililer/ansiklopedi

....

Ne acıdırki yapılan iyiliğe karşılık ikiyüzlü bir şükran günü kutlamaya bile utanmayan bir millet var karşımızda.

Konuyla ilgili bir kitap okumak; isteyenlere tavsiye ederim.

kizil.jpg

Kitaptan bir alıntı yapıyorum:

Not:Liboşlar artık, olaya tamamen Damat Ferit gibi bakıyorlar bunu biliyoruz, ABD'yi ve emperyalizmi ve onların çıkarlarını savunmada sınır tanımadıklarını, kraldan çok kralcı olduklarını da biliyoruz. Damat Ferit ve mandacı politikaları ile bu ülkenin bir yere varamayacağı ortada... Bu yüzden sanırım konu Kızılderililer olmasına rağmen başka şeyleri tartışıyoruz. Modlar tüm bunlara karşı umarım gereğini yapar ve insanlar konuyla ilgili birşeyler yazar.

Ve sevgili Gold,

Şükranlarımı sunuyorum sana.

Selamlar/Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

AMERİKAN yerlilerine yapılan soykırımı ''mantıkla'' izah etmek, henüz kimseye nasip olmadı. Klasik sömürgeciliğin temellerinin atıldığı bir dönemde, Avrupaya kaçırılan zenginliklerin kaynağı ne sanıyorlar anlamıyorum. Ne yani, AZTEKLER, İNKALAR, MAYALAR, Amerikan yerlileri buyrun altınları/değerli eşyaları alın bize iki incil verin yeter diyerek mi verdi onca tprak ve değerleri? Tabi, o sıralarda ''amerika'' diye bir devlet olmadığı için bu durum özellikle ispanya/portekiz gibi sömürgeci devletlerle başladı; amerika'nın olaya dahliyse biraz daha sonradır.

bunlar zaten bilinen gerçekler. işin tuhafı ''türk milliyetçi'' zevatın bu olayları matah bir şey gibi kullanmasıdır. 20 küsur devlet kurmakla övünenler her devletin tarihinin katliam ve cinayetlerle yazıldığından nasıl bir gurur duyuyor anlamış değilim(!) burda bahsedilen şey ''senin katilin kötü, benimki iyi'' midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

AMERİKAN yerlilerine yapılan soykırımı ''mantıkla'' izah etmek, henüz kimseye nasip olmadı. Klasik sömürgeciliğin temellerinin atıldığı bir dönemde, Avrupaya kaçırılan zenginliklerin kaynağı ne sanıyorlar anlamıyorum. Ne yani, AZTEKLER, İNKALAR, MAYALAR, Amerikan yerlileri buyrun altınları/değerli eşyaları alın bize iki incil verin yeter diyerek mi verdi onca tprak ve değerleri? Tabi, o sıralarda ''amerika'' diye bir devlet olmadığı için bu durum özellikle ispanya/portekiz gibi sömürgeci devletlerle başladı; amerika'nın olaya dahliyse biraz daha sonradır.

bunlar zaten bilinen gerçekler. işin tuhafı ''türk milliyetçi'' zevatın bu olayları matah bir şey gibi kullanmasıdır. 20 küsur devlet kurmakla övünenler her devletin tarihinin katliam ve cinayetlerle yazıldığından nasıl bir gurur duyuyor anlamış değilim(!) burda bahsedilen şey ''senin katilin kötü, benimki iyi'' midir?

Mesele o değil sevgili Albatros,

Mesele şuki, bu başlık kızılderililer için açılmış bir başlık. Amerikali bir tarihçinin yüreğinde yankılanan vicdan özeti.

Ama maalesef başlık başka türlü boyut kazandığı için bunlar konuşuldu.

Eğer arkadaşlar başka şeyleri tartışmak istiyorsa başlık açsınlar konuşalım.

Bu başlık bu şekilde sabote edilerek başka şeylere dikkat çekmek üzerinden ekmeklerin yağları olmayalım o kadar.

Bugünkü Amerika elbet yüzyıllar önceki yapılan şeylerin birebir sorumlusu tutulamaz.

Tıpkı Osmanlının geçmişte yaptıklarının birebir sorumlusu TC hükümeti olamayacağı gibi.

Ama birileri Amerika birebir sorumlu değildir deyip TC sorumludur derse, orda bizde gerçekleri ve kendimizi savunuruz haklı olarak.

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesele o değil sevgili Albatros,

Mesele şuki, bu başlık kızılderililer için açılmış bir başlık. Amerikali bir tarihçinin yüreğinde yankılanan vicdan özeti.

Ama maalesef başlık başka türlü boyut kazandığı için bunlar konuşuldu.

Eğer arkadaşlar başka şeyleri tartışmak istiyorsa başlık açsınlar konuşalım.

Bu başlık bu şekilde sabote edilerek başka şeylere dikkat çekmek üzerinden ekmeklerin yağları olmayalım o kadar.

Bugünkü Amerika elbet yüzyıllar önceki yapılan şeylerin birebir sorumlusu tutulamaz.

Tıpkı Osmanlının geçmişte yaptıklarının birebir sorumlusu TC hükümeti olamayacağı gibi.

Ama birileri Amerika birebir sorumlu değildir deyip TC sorumludur derse, orda bizde gerçekleri ve kendimizi savunuruz haklı olarak.

Selamlar...

Haklısın, konu epey sert yorumlarla sapmış; ancak koyu milliyetçiliğiyle tanınmış birinin (ki kendinin ülkücü gelenekten geldiğini tahmin etmekteyim) Amerikan yerlilerine yapılanları mevzu etmesi ''ludwig'in afganistan'da taliban'ın öldürdüğü bir kız hakkında başlık açması'' gibi geliyor bana. Ulusalcılık yahut milliyetçiliği matah ve övülesi bir meziyetmiş gibi görenlerin önce kendi tarih ve toplumlarıyla tutarlı biçimde yüzleşmeleri gerekmiyor mu sence? Dünyada hangi devlet var olmuş ki katliam ve cinayetlere bulaşmamış? Kaldıki bu, ''devlet'' olmanın genetik kodlarından biridir. Devlet , son tahlilde çıkarları iç ve dışta birbiriyle çelişen zümre ve grupları angaje eden bir terimdir; tarih bize bu gerçeği daha kaç kere gösterecek? Bu çıkarlar için gerekirse kendi halkına bile zulüm edildiğine daha kaç kere şahit olduğumuzda aslında devletin kaba bir baskı/tahakküm aracı olageldiği gerçeğiyle yüzleşeceğiz? Birileri hala ''olmasa devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi'' masallarıyla yetişirken bunun sürekli göz ardı edilmesi, kabullenilmemesi bana oldukça tutarsız gelmekte.

Ön yargılı olmak istemem, ancak tolon dede'nin başlığı hiç de ''safiyane bir vicdan sızısı'' gibi gelmiyor bana...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haklısın, konu epey sert yorumlarla sapmış; ancak koyu milliyetçiliğiyle tanınmış birinin (ki kendinin ülkücü gelenekten geldiğini tahmin etmekteyim) Amerikan yerlilerine yapılanları mevzu etmesi ''ludwig'in afganistan'da taliban'ın öldürdüğü bir kız hakkında başlık açması'' gibi geliyor bana. Ulusalcılık yahut milliyetçiliği matah ve övülesi bir meziyetmiş gibi görenlerin önce kendi tarih ve toplumlarıyla tutarlı biçimde yüzleşmeleri gerekmiyor mu sence? Dünyada hangi devlet var olmuş ki katliam ve cinayetlere bulaşmamış? Kaldıki bu, ''devlet'' olmanın genetik kodlarından biridir. Devlet , son tahlilde çıkarları iç ve dışta birbiriyle çelişen zümre ve grupları angaje eden bir terimdir; tarih bize bu gerçeği daha kaç kere gösterecek? Bu çıkarlar için gerekirse kendi halkına bile zulüm edildiğine daha kaç kere şahit olduğumuzda aslında devletin kaba bir baskı/tahakküm aracı olageldiği gerçeğiyle yüzleşeceğiz? Birileri hala ''olmasa devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi'' masallarıyla yetişirken bunun sürekli göz ardı edilmesi, kabullenilmemesi bana oldukça tutarsız gelmekte.

Ön yargılı olmak istemem, ancak tolon dede'nin başlığı hiç de ''safiyane bir vicdan sızısı'' gibi gelmiyor bana...

Sevgili Albatros,

Söylediklerin tutarlı ve mantıklı şeyler.

Tolon dede saftır inan, içi acımıştır bunları okuyunca burada birileri okusun istemiştir.

Ama iyide olmuştur. Birileri bişeylerini daha iyi göstermiştir.

Ben Türküm ama milliyetçi değilim. Türklük beni dışarıda temsil eden bir kimliktir. Gerektiğinde kullanılacak kimlik gibi. Ama önce insanım ve insanlarla ilişkilerimi insanlığım belirler, kimliğim değil.

Osmanlının yıkılması gerekiyordu ve yıkıldı gibi bir laf edildi. Aslında konupu koparmak istemiyorum ama senin yazdıklarınla ilişkili olduğu için söylemek istiyorum.

Osmanlı sanki Cumhuriyetin önünde bir engel gibi gösteriliyor ama bu yanlış, hedef şaşırtma. Böyle konuşulunca Osmanlı savunucu ilan ediyorlar insanı. Hayır değil.

Sen başkalarına karşı toprağını ve çıkarını korumak yerine adına Cumhuriyet dedikleri bir sistemi güzelmiş gibi kabul etmek için toprağına ihanet ediyorsun. İşte Türkiyenin hali bugün ortada. Ben hiç memnun değilim şahsen. Ne cumhuriyet cumhuriyet, ne demokrasi demokrasi. Hepsi hikaye.

Ludwig Amerikaya tapar, Tayyipte Amerikaya tapar.

Ama aynı Ludwig konu din olunca müslümanları yerden yere çalar.

Yahu bu hükümet namaz kılıyor diye başa geldi. Bir takım siyasilerin yanlış stratejileri ve statükocu tavrı yüzünden.

Elbet herkes kendi gerçeğini kabullenmeli.

Milletlerin tarihi insanların evlatları gibidir ve olmalıdır. Ve milletler tarihlerini evlatlarını sever gibi, iyisi ve kötüsü ile kabullendikleri zaman bilinçli bir millet olabilirler. Tıpkı evlatlarını iyisi ve kötüsü ile sahiplenerek dürüst ve erdemli birey olmaları yönünde nasıl çabalıyorlarsa.

Neyse karışık oldu biraz ama sen anlarsın. :)

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Albatros,

Söylediklerin tutarlı ve mantıklı şeyler.

Tolon dede saftır inan, içi acımıştır bunları okuyunca burada birileri okusun istemiştir.

Ama iyide olmuştur. Birileri bişeylerini daha iyi göstermiştir.

Ben Türküm ama milliyetçi değilim. Türklük beni dışarıda temsil eden bir kimliktir. Gerektiğinde kullanılacak kimlik gibi. Ama önce insanım ve insanlarla ilişkilerimi insanlığım belirler, kimliğim değil.

Osmanlının yıkılması gerekiyordu ve yıkıldı gibi bir laf edildi. Aslında konupu koparmak istemiyorum ama senin yazdıklarınla ilişkili olduğu için söylemek istiyorum.

Osmanlı sanki Cumhuriyetin önünde bir engel gibi gösteriliyor ama bu yanlış, hedef şaşırtma. Böyle konuşulunca Osmanlı savunucu ilan ediyorlar insanı. Hayır değil.

Sen başkalarına karşı toprağını ve çıkarını korumak yerine adına Cumhuriyet dedikleri bir sistemi güzelmiş gibi kabul etmek için toprağına ihanet ediyorsun. İşte Türkiyenin hali bugün ortada. Ben hiç memnun değilim şahsen. Ne cumhuriyet cumhuriyet, ne demokrasi demokrasi. Hepsi hikaye.

Ludwig Amerikaya tapar, Tayyipte Amerikaya tapar.

Ama aynı Ludwig konu din olunca müslümanları yerden yere çalar.

Yahu bu hükümet namaz kılıyor diye başa geldi. Bir takım siyasilerin yanlış stratejileri ve statükocu tavrı yüzünden.

Elbet herkes kendi gerçeğini kabullenmeli.

Milletlerin tarihi insanların evlatları gibidir ve olmalıdır. Ve milletler tarihlerini evlatlarını sever gibi, iyisi ve kötüsü ile kabullendikleri zaman bilinçli bir millet olabilirler. Tıpkı evlatlarını iyisi ve kötüsü ile sahiplenerek dürüst ve erdemli birey olmaları yönünde nasıl çabalıyorlarsa.

Neyse karışık oldu biraz ama sen anlarsın. :)

Selamlar...

Affola, Dede'yle bir sorunum yok ve olamaz:)

Etnik aidiyetler, siyasal anlamda tam bir mayın tarlasıdır. Esasında siyaset yapıcıların da en çok kullandığı/oynadığı şeylerden biridir. Örneğin, bu ülkede ''TÜRKLÜĞÜN'' teşvik edilen, propagandası yapılan ve kollanan bir aidiyet olması yanında ''ötekilerin'' yıkıcı/bölücü olarak adlandırılması gibi. Esasında her ikisi de sakıncalı ve terkedilmesi elzem bir siyaset tarzıdır; ancak, hiçbir devletin bunu terkedip ''hak ve özgürlükler'' temelinde bir siyaset yapmak işine gelmiyor; aksi halde günümüzdeki birçok savaş ve baskıcı uygulama mevzu bahis olacak sürekli.

''Varlığına izin vermediğin düşmanındır!.. '' İşte millet bazlı siyasi organizasyonların yarattıkları da budur: düşman, daha fazla düşman... Varlığını ya kendinin hamasi bir övgüsü ve mitik tarih okuması ve/ya ''öteki''nin hasımlığı/ötekine üstünlük üzerinden kurgulayan bir fikri oluşum başka ne yaratabilir ki? Bilerek yahut farkında olmadan yapsınlar, bireylerin pekçok kere yaptıkları da budur: Çünkü her birey ''ulus'' bazlı bir siyasi/kültürel tedrisattan geçmiştir!... Kitle iletişim araçları yoluyla da abartılıp her gün yeniden üretilen bu fikri akımın versiyonları hayatımızı her alanda farklı kod ve simgeler altında kuşatmıştır: Kimi efsaneler, kimi şarkılar, kimi sanat, kimi realty şovlar, kimi spor yoluyla...

Devletleri kuşatmış farklı çıkar zümreleri ve gruplar, yani aygıta hakim ve iktidar makamında oturanlar için, ulus bazlı siyasi organizasyon ve söylemler hep ''birlik, beraberlik, bütünlük'' telkinleriyle cilalanır. ''Oysa adaletin olmadığı yerde birlik de bütünlük de retoriktir!...'' Tıpkı çocuğunu/karısını döven bir babanın/kocanın bunu ''evliliğin kutsallığı/namusu/onun iyiliği'' için yaptığını söylemesi gibi. En üstten en alta hiyerarşik biçimde ''devlet'' aslında her zaman soyut bir ''iktidar'' olgusunun bütünden parçaya, devletten/topluma, hatta toplumdan ahlaka/kültüre değin kristalize olmuş ideolojik bir varoluşudur...

tarihinde AlbatrosS tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Etnik aidiyetler, siyasal anlamda tam bir mayın tarlasıdır.

:)

Sadece buraya değinmek istiyorum.

Benim şahsi fikrim ve isteğim;

Dünyada tüm sınırlar kalksın ve insanlar bunu bile isteye yapabilsin. Zira üzerinde yaşanacak tek dünyamız ve bize bu dünyada muazzam bir hediye olarak tek hayatımız var.

İnsanın mülkiyet duygusu ve bunu kamçılar nitelikte güce olan tapınımı kendi sonunu hızlandırmaktadır.

Benim üzüldüğüm ve en çok kafa yorduğum nokta burasıdır.

Bir zamanlar kızılderililere kıyılmış, başka birileri başka birilerine kıymış. Bunlar insanlığın yüz karalarıdır. Ama bunlar üzerinden yeni karalar çalmaktan da geri duramıyoruz

Benim Türk olmam ise, şu an keskin hatları ve sınırları olan dünyada kimsin sorusuna karşılık, önce insanım sonra Türküm olan bir kimliktir.

Yoksa dünyadaki tek yerimin imzamdaki toprak olduğunu çok iyi biliyorum.

Benim olan bir yer olacak ise, sadece orasıdır.

Ama oranın bana ait olduğunu ben bile bilemeyecek olduktan sonra, o toprak parçasının ben yaşarken bile bir anlamı yoktur.

Bunu düşünebilen insan dünyayı şahaneye çevirirdi. Ama olmuyor işte.

Maalesef.

Selamlar...

tarihinde berguzar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste böyleee,

AmarIkalilar demek,Avrupalilar demektir.

Avrupaninda ipden kazikdan kopanlaridir bu AmarIkalIlar.

Insan gercekten OKADAR YABANIDIRKI en azgin hayvandan dahada parcalayici ACIMASIZ bir yaratiktir.

Kızılderili Katliamı

thefamily.jpg

Akıl almaz vahşetteki katliamlara daha sonra Avrupalı sömürgecilerin beraberinde getirdiği çiçek, kızamık, tifüs ve difteri, Afrikalı kölelerin Yeni Dünya'ya taşıdığı sıtma, sarı humma ve bağırsak parazitleri, istilacıların ürünlere el koymasıyla oluşan kıtlık, maden ve plantasyonlarda zorla çalıştırma, kadınların sayısındaki azalma, toplumsal örgütsüzleşme ve moral çöküntüsü eşlik edecekti.

Bunun sonucunda, Avrupalı istilacıların ortaya çıkışını izleyen 75 yıl içinde, sadece Orta Meksika nüfusu %95 oranında azalacak, 1519'da sayıları 25 milyonu aşan Kızılderili nüfustan (ki bu sayı o dönemde İngiltere'nin tamamında yaşayan halkın yaklaşık yedi katına denk düşüyordu), 1595'te ancak 1,3 milyon civarında insan kalacaktır.

Benzer bir biçimde, İnkalar'ın yurdu olan ve dünyanın en büyük uygarlıklarından birini barındıran Peru ve Şili nüfusu 1520'de 9-14 milyon iken, yüzyılın sonunda 500 bin-1 milyon seviyesine inecek, bir başka deyişle nüfusun %94'ü, yani, 8,5 ile 13,5 milyon arasında insan yok edilecekti.

İspanyol Rahip Bartolome De Las Casas, 1542'de tanık olduğu olayların bir kısmını şöyle anlatıyor: "Hıristiyanların son kırk yıl içinde gösterdikleri zorbaca ve insanlık dışı davranışlar, iyimser bir tahminle aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu on iki milyondan fazla kişinin haksız ve yersiz bir biçimde öldürülmelerine yol açmıştır. Milyonlarca yerli de Avrupalıların altın ve servet hırsı için köleleştirilmiş, topraklarından, yerinden yurdundan edilmiştir."

Casas'ın bir bölümünü anlattığı soykırım ve vahşet, güneye doğru artarak devam etmiş, 16. yüzyıl sona erdiğinde ise sayıları 200 bini bulan İspanyol, Hint Adaları'ndan, Meksika'ya, Orta Amerika'ya ve Güney Amerika'nın en ucuna kadar yerleşmiş, bu bölgelerde soykırım ve salgın hastalıklar sonucunda, ziraat ve toprak işleme tekniklerinden sanata ve kültüre dek tarihin en gelişmiş uygarlıklarından bir dizisi yok olmuş, bu uygarlıklara mensup

60 ile 80 milyon Kızılderili ise can vermişti.

kızılderili katliamı

Woundedknee1891.jpg

Kızılderililerin cesetleri gömülürke

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye soykırım yapmamıştır AiaS, yapsaydı eğer, anadolu,balkanlar ve ortadoğu çekik gözlü insanlardan oluşurdu...

Neyse Osmanlılar zaten yapmıştır, Osmanlı yapmış mı yapmamış mı gibi aptalca bir tartışmaya girmek istemiyorum.

Türkiye derken Türk ırkını değil Türkiye Devleti'ni kastetmiştim. Hiç soykırım yapmamış. Yersen tabii...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neyse Osmanlılar zaten yapmıştır, Osmanlı yapmış mı yapmamış mı gibi aptalca bir tartışmaya girmek istemiyorum.

Türkiye derken Türk ırkını değil Türkiye Devleti'ni kastetmiştim. Hiç soykırım yapmamış. Yersen tabii...

Yalan değil, Türkiye cumhuriyeti kurulduğu yıldan beri hiçbir kara lekesi yoktur. En büyük buna benzer şey Avrupa'ya göre konuşursam; Kıbrıs işgali. Bunun da sebeplerini biliyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalan değil, Türkiye cumhuriyeti kurulduğu yıldan beri hiçbir kara lekesi yoktur. En büyük buna benzer şey Avrupa'ya göre konuşursam; Kıbrıs işgali. Bunun da sebeplerini biliyorsun.

Elbette, bak sen ne güzel yemişsin sevgili Akrep.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belki de yeterli tarih bilgim yoktur. Bahsetsene resmi değil de şu gerçek tarihten, mesala Atatürk'ü toprağın kabul etmediğini, bunun video kaydı devlet arşivinde olduğuna inanmanın dışında...

Dostum biz Ateist insanlarız, birini toprağın kabul etmediği palavralarına inanmayız değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...