Jeet Kune Do 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi (düzenlendi) Tamam da kardeşim, dilini anlamadıgın kanallarda harikalar yaratsalar, muhteşem programlar yapsalar bana ne? Bir kaç sene evvel Almanya'daydım, çat pat Almanca bilsem de, yüzü aşkın kanalın olduğu kablodan zerre kadar zevk almıyordum. Televizyonlardaki hareketler sadece bebekleri etkiler. Çünkü onlar anlatılanları değil, hareketleri takip eder. Tam Türksün galiba hem de yabancıların arasında bir yabancı dil bile öğrenemediğine göre. Haziran 28, 2010 tarihinde Jeet Kune Do tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Nevzat 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi (düzenlendi) Sanki İngiliz, İtalyan, Alman ve Fransız kanalları çok iyi. Uydudan dilini anlamasanda takip ediyorum bizimkilerle üç aşşağı beş yukarı aynı, hatta bizimkiler görüntü kalitesi olarak daha iyi geliyor bana. Neticede bu iş ticari birşey. Adamlar halkın bakmayacağı bir programı niye koysun? Reklam alacak ki o da ticari hayatını devam ettirecek. Tutup akşam haberlerinden sonra National Geographic belgeseli koyamaz. Ben en sevdiğim siyasi tartışma programları. Çok zeki insanlar var Türkiye'de. Haziran 28, 2010 tarihinde Nevzat tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Arykanda 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Tam Türksün galiba hem de yabancıların arasında bir yabancı dil bile öğrenemediğine göre. Yabancıların arasında (o da ne kadar yabancılar denirse) doksanların başında bir sene kadar kaldım. Çat pat Almancam taa o dönemlerden n kalan kalıntılardır. Bunun dışında İngilizce tahsil ettiğimden, eh işte çat pat da İngilizce bilirim, Farça'dan tavla sayıları, Arapça'dan Kuran'dan öğrendiklerim, Kürtçe'den ise hemen hemen hiç bir kelime bilmem. Diğer Avrupa dillerinden ise Türkçe'ye karışmış olanlar dışında hiç çakmam. Hatta Azerice konuşmaları bile zar zor anlarım. Ama senin de altını çizdiğin gibi Türkçe benim en hakim oldugum lisandır... O halde Türkçe aramam da normaldir... Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi (düzenlendi) Sanki İngiliz, İtalyan, Alman ve Fransız kanalları çok iyi. Uydudan dilini anlamasanda takip ediyorum bizimkilerle üç aşşağı beş yukarı aynı, hatta bizimkiler görüntü kalitesi olarak daha iyi geliyor bana. Neticede bu iş ticari birşey. Adamlar halkın bakmayacağı bir programı niye koysun? Reklam alacak ki o da ticari hayatını devam ettirecek. Tutup akşam haberlerinden sonra National Geographic belgeseli koyamaz. Ben en sevdiğim siyasi tartışma programları. Çok zeki insanlar var Türkiye'de. Nevzat Satma zorunluğu,medya yöneticilerini de,ne satarsa,onu yayına çıkarırım anlayışına itmektedir. Neyin satacağını kestirnek için uygulanan yöntemler ise kısadan ifade edecek olursak, "hedef kitlenin fiilen içinde bulunduğu koşulları ve olası izleyicinin/okuyucunun kişilik yapısını,sıradan insanın bu düzen içindeki örselenmişliklerini bulup onun reel profilini yakalamak"şeklindedir. Medya'nın düzeni bu "olumlamacı"politikası,demokrasilerin doğalabilmesini sağlayan ve yakın geçmiş batı toplumlarında gördüğümüz çoğulcu iktidar yapılanmasınında ortadan kaldırılmasına varacak gibi görünüyor. Haziran 28, 2010 tarihinde zensen tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
FloydRose 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Dünyamızı,hayatımızı,kendimizi bile medyaların,Bilinç Endüstrisi'nin bizim için uygun gördüğü anlamsal içerikle tanıyoruz.Kendimizi,hayatımızı bilmede biz bir "özne"değiliz. İsteklerimiz,arzularımız,başkasına yönelik kıskançlık ya da başkasında oluşturmak istediğimiz "kıskançlık"tutkusu bile bizim dışımızda oluşturulan şeyler.Ama bize ait olduğunu sanıyoruz. Gündelik rutin kamusal hayat sonrası,rahat etmek huzur bulmak için evimize çekildiğimiz zamanlar bile özgür değiliz aslında."Beyaz diziler ya da tv dizileri"bize zaman ve mekanca çok uzaklarda hazırlanmış şeyler. Ne biz öykümüzü anlatıyoruz,ne de anlatılan bizim öykümüz "hedef kitlenin fiilen içinde bulunduğu koşulları ve olası izleyicinin/okuyucunun kişilik yapısını,sıradan insanın bu düzen içindeki örselenmişliklerini bulup onun reel profilini yakalamak"şeklindedir. Bunların ikisi birbiri ile ne kadar bağdaşıyor sizce? Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Bunların ikisi birbiri ile ne kadar bağdaşıyor sizce? yüzde yüz bağdaşıyor beyfendi/hanımefendi..neyse biraz daha açıklayayım madem Hayat hakkında,dünya hakkında,başka insanlar hakında edindiğimiz bilgi ve enformasyon,medya dolayımı ile edindiğimiz,hatta edindidirildiğimiz şeyler. İşte başlığı açan arkadaşın eleştiride bulunduğu vasati seçimlerimiz ya da beğenilerimiz,hayata ve insan ilişkilerine,insanın varoluşsal koşullarına ampirik algılama içinde bakan insanın;kısıtlı duruma indirgenmiş bugünkü toplum insanının beğenisi. Demokratik toplum felsefesinin günümüzün modern toplumlarında kurumsal düzenlemelerle dışlanmasında,birçok toplum felsefecisine göre insanın içine düşürüldüğü bu "tuzak"önemli bir rol oynuyor. İsteklerimizin,arzu ve kıskançlıklarımızın bize ait sanmamız ve bütün bunların oluşturduğu "örselenmiş kişiliğimizi"öne sürerek,abartarak "bireyleşeceğimizi"umuyoruz.. Medya kitlenin "örselenmişliklerini" yani kısacası reel profilini yakalayarak satış yapıyor. Kısacası hayatı,dünyayı noksan ve çarpıtılmış bir anlamsal içerikle öğreniyoruz. Link to post Sitelerde Paylaş
FloydRose 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Reel= gerçek profil=tutum eğilim,Bir kişi veya eşya için ayırt edici özelliklerin bütünü reel profil=*örselenmişlikler* örselenmişlikler=Hayat hakkında,dünya hakkında,başka insanlar hakında edindiğimiz bilgi ve enformasyon,medya dolayımı ile edindiğimiz,hatta edindidirildiğimiz şeyler...Kısacası hayatı,dünyayı noksan ve çarpıtılmış bir anlamsal içerikle öğreniyoruz. Teşekkürler anladım. Reel profil sanal bir profildir diyorsunuz. Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Reel= gerçek profil=tutum eğilim,Bir kişi veya eşya için ayırt edici özelliklerin bütünü reel profil=*örselenmişlikler* örselenmişlikler=Hayat hakkında,dünya hakkında,başka insanlar hakında edindiğimiz bilgi ve enformasyon,medya dolayımı ile edindiğimiz,hatta edindidirildiğimiz şeyler...Kısacası hayatı,dünyayı noksan ve çarpıtılmış bir anlamsal içerikle öğreniyoruz. Teşekkürler anladım. Reel profil sanal bir profildir diyorsunuz. Rica ederim de.. kullandığım ifadeler bizzat "iletişim sosyologlarının"ifadeleridir.. ha tabii hedef kitle tespiti yani reel profil yakalamak çok daha ciddi bir çalışma gerektirir.İşte bunları anlamanız pek mümkün görünmüyor. Link to post Sitelerde Paylaş
FloydRose 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Neyin satacağını kestirnek için uygulanan yöntemler ise kısadan ifade edecek olursak, "hedef kitlenin fiilen içinde bulunduğu koşulları ve olası izleyicinin/okuyucunun kişilik yapısını,sıradan insanın bu düzen içindeki örselenmişliklerini bulup onun reel profilini yakalamak"şeklindedir. Affınıza sığınarak bunu değiştirebilir miyim? "hedef kitlenin fiilen içinde bulunduğu koşulları ve olası izleyicinin/okuyucunun kişilik yapısını,sıradan insanın bu düzen içindeki örselenmişliklerini unutturup sanal bir profil ile alıcı kimliği oluşturmaktır" Link to post Sitelerde Paylaş
FloydRose 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Rica ederim de.. kullandığım ifadeler bizzat "iletişim sosyologlarının"ifadeleridir.. ha tabii hedef kitle tespiti yani reel profil yakalamak çok daha ciddi bir çalışma gerektirir.İşte bunları anlamanız pek mümkün görünmüyor. Ben anlamayabilirm, siz yine de paylaşın. Bu düzen insalara tuzaklardan bahsederken bile kelimelerin içini boşaltıyor. Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Affınıza sığınarak bunu değiştirebilir miyim? "hedef kitlenin fiilen içinde bulunduğu koşulları ve olası izleyicinin/okuyucunun kişilik yapısını,sıradan insanın bu düzen içindeki örselenmişliklerini unutturup sanal bir profil ile alıcı kimliği oluşturmaktır" Altına imzanızı attıktan sonra istediğiniz gibi tanımlamalar yapabilirsiniz pek tabii neyse kişisel tartışmalara girmeyelim..Konuyla ilgili tekrar etmek gerekirse, Genel olarak bakıldığında,medya,bizde de,dışardaki gelişkin batı toplumlarında da,bilgilendirici,aydınlatıcı,bilinçlendirici,insana özgürleşim beklentilerini canlı tutmakta yardım edici bir işlev edinmek ve buna özen göstermek yerine tecimselliğin kriterlerine göre belirlenen bir yayın siyasasına sarılmayı,bunu benimsemeyi yeğlemektedir. Bu açıdan medya,durağan toplumsal hayat ortamlarının insanlarda yeni bir hayat kurma umudu bırakmadığı eski dönemlerin,eski masalların modern modifikasyonlarını üretip yayınlamakta. Bugünün medyasının üretip dolaşıma soktuğu bu masallara göre kendimizi kurtarmamızın yolu peri masalları yarışmalarıyla oluyor Eski masallarda da,bugünün masallarında da ortak tema "keloğlan".. Link to post Sitelerde Paylaş
FloydRose 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Yabancı dizilerde üstün güçleri olan kahramanların çokluğu sinirimi bozuyor benim. Normal adam kalmadı. Normal adamlar izleyici. Link to post Sitelerde Paylaş
kanizares 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Türk dizilerinin de uzunluğu çok beter. Mesela bir dizi özet de dahil 3 saat sürüyor. Aşk-ı Memnu gibi yapıtlar 3 saati de geçiyor. 3 saat ne demek? 180 dakika demek! Yani Yüzüklerin Efendisi gibi bir sinema şaheseri'nin süresi kadar. ( Birkaç yeni ergen kız haricinde ) Halk Behlül'ün çekmeceyi 2 dakikada açmasını, 1,5 dakika çekmeceye bakmasını sonra buradan alacağı CD'yi elinde 4 dakika evirip çevirmesini izlemek istemiyor. Yada aynı zaat'ın banyodan çıkıp belinde bir havlu ile 15 dakika merdiven başında Bihter gözetlemesini de görmek istemiyor.. The Tudors dizisi 55 dakika.. Ama adam 40 bölümde Henry'nin 38 senelik krallığını anlatıyor. Türk dizileri izlenebilir. Ama dakikasını üç kat azaltmak lazım. Link to post Sitelerde Paylaş
hamitelsabbah 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi bence çok abartılmaması gereken bir konu.yav sanki amerikalıların ne seyrettiğini görmüyor muyuz?sanki tüm dünya belgesel izliyor da biz bbg izliyormuşuz gibi konuşmayın.keza bizdeki çoğu yarışma programı filan ithaldir, diziler hariç.öncelikle dizi sektörüne hakim olamayacak kadar zengin değiliz.belki 24'ü, lost'u filan biz çekseydik çok izlenen programlar onlar olacaktı.ama elimizdeki bu işte. Link to post Sitelerde Paylaş
Sitzkrieg 0 Haziran 28, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 28, 2010 gönderildi Bu memlekette demohrasi var kardeşim.. Halkın tercihine saygı duyulmalı. Demek halk bunu beğeniyo ki adamlar bu tarz programlar yapıyorlar. İnsanlar bakmasa reyting olmaz, reyting olmazsa reklam alamazlar ve başka tarzda programlar yaparlar. Belgesel reyting topladı da Aydın Doğan baba getirmedi mi? Şimdi halkın bir eğlencesi daha var. Politik atışma programları. İki zıt görüşten adamları çıkartıp kapıştırıyorlar. Tam tartışmanın pik yaptığı anda sunucu reklama giriyoruz deyip kesiyor. Çok reklam çekiyor bu programlar da. Çark güzel dönüyor.. Tabi, hiçbir zaman bir tarafın diğer tarafı ikna ettiğine rastlamasam da bu tarz programlar nispeten daha faydalı. Hayal mayal hatırlıyorum, eskiden Savaş Ay, Banu Alkanı Oya Aydoğanı filan programına çıkartıp kavga ettirirdi. Millette bakardı. Şimdi aynısı gazeteciler ve akademisyenlerle filan yapılıyor. Nispeten bir ilerleme sayılır. Yavaş yavaş, düşe kalka gelişiyor güzel ülkem.. Link to post Sitelerde Paylaş
kanizares 0 Haziran 29, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 29, 2010 gönderildi >>> Belgesel reyting topladı da Aydın Doğan baba getirmedi mi? Beyim afedersin. Peki bu belgsel kanalları nasıl ayakta kalıyor acaba. Trt 2 de belgesel yapıyor. Mesela National Geographic Türkiye'de çok az izlenmesine rağmen nasıl tutunuyor Link to post Sitelerde Paylaş
bakkalamcaninferyadi 0 Haziran 29, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 29, 2010 gönderildi Dijitürke takılın derim. Link to post Sitelerde Paylaş
powerr 0 Haziran 29, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 29, 2010 gönderildi Zensen unutma söylediklerinin karşıt söylemleri var. Medya bize ne yapıyor? sorusuna karşılık Biz medyaya ne yapıyoruz? sorusu geliyor. Şimdi bir liboş arkadaşımız cıksında zensen'nin ağzının payını versin. Link to post Sitelerde Paylaş
ad hominem 0 Haziran 29, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 29, 2010 gönderildi Gece yarısından sonra sabaha kadar ''Cartoon Network'' seyrediyorum sadece. Onun dışında tv ile ilgilenmiyorum fazla. Link to post Sitelerde Paylaş
Merdud 0 Haziran 29, 2010 gönderildi Raporla Share Haziran 29, 2010 gönderildi Ayrıca dediğin adamın adı Metin'di Mesut değildi (: Ben de izledim eyvah kendini ele verenlerden oldum ben oyum. (: Belgesel izliyorum deyip survivor izleyenler aaaazzzz sooonrraaaa discovery chanellde yav delimisiniz nesiniz şu programları nasıl izliyorsunuz anlamıyorum ki ben yarişmacı kızların özeliklede o gamzenin kıcını başını görecem diye on dakika seyrettim 11 dakikada ifrit oldum lan tam gösterecekler o arada reklam giriyor iymi. baktım oluru yok attım birtane porno filim birtanede bira cektim kıcın alasını gördüm. ne survivorun şekerini isterim nede acunun kirli sıfatını cekerim. allah belasını versin o programı yapanların. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts