Jump to content

Evrendeki düzen Tanrı'nın varlığını gösterir mi?


Recommended Posts

EVET diyenler:

Doğa hakkındaki gözlemlerimiz bize onda bir düzen olduğunu göstermektedir. Nasıl ki insan elinden çıkan bir nesnede, örneğin bir evde, bir otomobilde ne kadar mükemmel bir düzenlilik ve planlılık, bir amaçlılık gördüğümüzde onun o ölçüde zeki, bilinçli, plan yapan bir varlığın ürünü olduğu sonucuna geçersek, evrendeki düzen, planlılık ve amaçlılık da zorunlu olarak bizi bu özelliklerin sahibi olan bir varlığın var olması gerektiği sonucuna götürmektedir. O halde sonuç olarak evren denen bu mükemmel yapının bir yapıcısı, bir mimarı vardır ki o da Tanrı'dır.

HAYIR diyenler:

1. Doğanın düzenli olduğu iddiası hangi ölçüde anlamlıdır? Eğer dünya şimdi olduğu gibi olmasaydı, doğa yasaları şimdiki yasalardan tamamen başka olsaydı, bu sözü edilen durum da bir düzen olacak değil miydi? Mars'taki koşulların dünyadaki koşullardan tamamen farklı olduğunu, gece ile gündüz arasındaki derece farklılıklarının canlıların yaşamasına izin vermeyecek kadar büyük olduğunu biliyoruz. Ama bu, Mars'ta bir düzen olmadığı anlamına gelir mi?

Daha açık olarak sorulacak olursa: Düzensizliği düşünmek mümkün müdür? Düzensizlik bizim alıştığımız düzenden farklı olan birşeyden fazla birşey midir?

2. Acaba dünya gerçekten düzenli midir? Eğer düzenli ise depremlerin, sellerin, hilkat garibelerinin (örneğin iki başlı bebeklerin, kolsuz doğan çocukların vb.) varlığını nasıl açıklayacağız? Sonra insan vücudu gerçekten çok düzenli, çok planlı bir yapı mıdır? Örneğin erkek vücudunda memenin işlevi nedir?

3. Hume'un işaret ettiği gibi doğal objelerin kendileri ile ilgili gözlemlerimizi, hangi hakla doğal-olmayan bir varlığa taşımaktayız? Burada bizim yaptığımız, doğal ve deneysel dünyanın gözlemlenmesi yolu ile vardığımız bir sonucu alıp doğal ve deneysel olmayan bir varlığa uygulamaktan başka nedir? Bu dünyada düzenli bir nesnenin, örneğin bir evin, bir kılıcın bir yapıcısı, yaratıcısı olduğunu görüyoruz. Bundan bir bütün olarak evrenin de bir yapıcısı, bir yaratıcısı olduğu sonucuna geçiyoruz. Ancak içinde yaşadığımız dünyada eserlerle onların nedenlerini görmemize karşılık bir bütün olarak eser diye kabul ettiğimiz evrenin nedenini göremiyoruz. Burada kurduğumuz benzerliğpin veya analojinin temeli nedir? Sonra eğer benzer eserlerin benzer nedenlerin sonuçları olduğunu kabul edersek bundan, Tanrı'nın aleyhine bazı sonuçlar çıkarmamız da mümkündür. Çünkü bu dünyanın hiç de mükemmel olmadığını söylemek ve bundan da o halde onun meydana getiricisinin de pek mükemmel bir varlık olmadığı sonucuna geçmek mümkündür. Örneğin hiç kimse dünyadaki çok sayıdaki çocuk ölümlerinin, milyonlarca masum insanın savaşlarda katledilmesinin, iyi-kötü demeden insanların canlarını alan salgın hastalıkların mükemmel veya iyi şeyler olduklarını söyleyemez. Evrendeki kötünün varlığı bizi, Hume'a göre şu ikilem karşısında bırakır: Tanrı ya kötülüğü önleme gücüne sahipti, ancak bunu yapmak istemedi; o halde Tanrı iyi değildir veya Tanrı kötülüğü önlemek istiyordu, ancak gücü buna yetmedi; o halde TAnrı güçlü değildir.

[Kaynak: Prof.Dr.Ahmet Arslan'ın Felsefeye Giriş adlı kitabı]

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 43
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

name='Lucretius' date='03 July 2010 - 02:01 PM' timestamp='1278154897' post='628141']

EVET diyenler:

Doğa hakkındaki gözlemlerimiz bize onda bir düzen olduğunu göstermektedir. Nasıl ki insan elinden çıkan bir nesnede, örneğin bir evde, bir otomobilde ne kadar mükemmel bir düzenlilik ve planlılık, bir amaçlılık gördüğümüzde onun o ölçüde zeki, bilinçli, plan yapan bir varlığın ürünü olduğu sonucuna geçersek, evrendeki düzen, planlılık ve amaçlılık da zorunlu olarak bizi bu özelliklerin sahibi olan bir varlığın var olması gerektiği sonucuna götürmektedir. O halde sonuç olarak evren denen bu mükemmel yapının bir yapıcısı, bir mimarı vardır ki o da Tanrı'dır.

Düzensizlik yüzde yüz olmalıydı ki biz hayır evrende bilinç yoktur diyebilelim.Düzensiz ortamlarda aranılan en son şey düzendir.Yüzde on çok fazla bir kararlılık.Tabi eğer doğru ise.

HAYIR diyenler:

1. Doğanın düzenli olduğu iddiası hangi ölçüde anlamlıdır? Eğer dünya şimdi olduğu gibi olmasaydı, doğa yasaları şimdiki yasalardan tamamen başka olsaydı, bu sözü edilen durum da bir düzen olacak değil miydi? Mars'taki koşulların dünyadaki koşullardan tamamen farklı olduğunu, gece ile gündüz arasındaki derece farklılıklarının canlıların yaşamasına izin vermeyecek kadar büyük olduğunu biliyoruz. Ama bu, Mars'ta bir düzen olmadığı anlamına gelir mi?

Daha açık olarak sorulacak olursa: Düzensizliği düşünmek mümkün müdür? Düzensizlik bizim alıştığımız düzenden farklı olan birşeyden fazla birşey midir?

Yasalar biçimler koşullar tamamen farklı olabilir .İnsana hazırlanmış bir yerde yaşadığımız için o tür düzenleri düzensizlik olarak görüyoruz.

Yada bu düzende varolabildiğimiz için diğer türlüsünü acayip görüyoruz.Evrende tanrının varlığını düşündüren şey zekadır.Evrende diğer türlü yaşamlar varsa ille insan gibi olmk zorunda değiller.Şekillleri bize benzemeyebilir ama pek tabii zeka sahibi canlılar olabilir.

2. Acaba dünya gerçekten düzenli midir? Eğer düzenli ise depremlerin, sellerin, hilkat garibelerinin (örneğin iki başlı bebeklerin, kolsuz doğan çocukların vb.) varlığını nasıl açıklayacağız? Sonra insan vücudu gerçekten çok düzenli, çok planlı bir yapı mıdır? Örneğin erkek vücudunda memenin işlevi nedir?

Farkındaysanız deprem bölgeleri hep yeşillik bolluk bereket olan yerlerdir.Depremler doğa için hayat için faydalıdır.Canlıların besin kaynaklarını artırır.

Eğer doğada bir bilinç olmasaydı bütün bebekler hilkat garibesi doğmazmıydı ?

3. Hume'un işaret ettiği gibi doğal objelerin kendileri ile ilgili gözlemlerimizi, hangi hakla doğal-olmayan bir varlığa taşımaktayız? Burada bizim yaptığımız, doğal ve deneysel dünyanın gözlemlenmesi yolu ile vardığımız bir sonucu alıp doğal ve deneysel olmayan bir varlığa uygulamaktan başka nedir? Bu dünyada düzenli bir nesnenin, örneğin bir evin, bir kılıcın bir yapıcısı, yaratıcısı olduğunu görüyoruz. Bundan bir bütün olarak evrenin de bir yapıcısı, bir yaratıcısı olduğu sonucuna geçiyoruz. Ancak içinde yaşadığımız dünyada eserlerle onların nedenlerini görmemize karşılık bir bütün olarak eser diye kabul ettiğimiz evrenin nedenini göremiyoruz. Burada kurduğumuz benzerliğpin veya analojinin temeli nedir? Sonra eğer benzer eserlerin benzer nedenlerin sonuçları olduğunu kabul edersek bundan, Tanrı'nın aleyhine bazı sonuçlar çıkarmamız da mümkündür. Çünkü bu dünyanın hiç de mükemmel olmadığını söylemek ve bundan da o halde onun meydana getiricisinin de pek mükemmel bir varlık olmadığı sonucuna geçmek mümkündür. Örneğin hiç kimse dünyadaki çok sayıdaki çocuk ölümlerinin, milyonlarca masum insanın savaşlarda katledilmesinin, iyi-kötü demeden insanların canlarını alan salgın hastalıkların mükemmel veya iyi şeyler olduklarını söyleyemez. Evrendeki kötünün varlığı bizi, Hume'a göre şu ikilem karşısında bırakır: Tanrı ya kötülüğü önleme gücüne sahipti, ancak bunu yapmak istemedi; o halde Tanrı iyi değildir veya Tanrı kötülüğü önlemek istiyordu, ancak gücü buna yetmedi; o halde TAnrı güçlü değildir.

[Kaynak: Prof.Dr.Ahmet Arslan'ın Felsefeye Giriş adlı kitabı]

Tanrı kötülüğü durdurmuyor/durduramıyor.

Tanrı iyiliği durdurmyor/durduramıyor.

Salgın hastalıkların bir nedeni ve çaresi olduğu müddetçe onlar düzenizlik alameti olarak gösteremeyiz.

tarihinde NOIR tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne düzeni yahu? Kim demiş doğada düzen var diye? Her şey sessiz sedasız ve sakin giderken bir deprem olur, düzenin altı üstüne gelir. Bir göktaşı düşer, milyonlarca yıl varlığını sürüdüren canlılar ölür.

Mevcut olan düzen değil, kaostur.

Tanrının varlığını düzene bağlayanların tüm iddiaları da böylece çöker gider...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne düzeni yahu? Kim demiş doğada düzen var diye? Her şey sessiz sedasız ve sakin giderken bir deprem olur, düzenin altı üstüne gelir. Bir göktaşı düşer, milyonlarca yıl varlığını sürüdüren canlılar ölür.

Mevcut olan düzen değil, kaostur.

Tanrının varlığını düzene bağlayanların tüm iddiaları da böylece çöker gider...

Elimizde bir bina yapacak kadar çimento, kum, taş, tuğla olsun bakalım. Büyük bir patlama olduğu zaman bu malzemelerden bir binanın olma olasılığı nedir? Mantığa bak, deprep oluyor. Seller akıyor. Arap kızı camdan bakıyor. O zaman düzensizdir. Senin düzensiz dediğin şeyler düzenin bir parçası olamaz mı? Bal gibi olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrende bir düzen var ama bu evrende mükemmel bir düzen var anlamına gelmiyor.

Evrende rastgeleliğin artması ile nitelikli bir düzen var.

Evrendeki düzen çözümü kaotik olan süreçlerden ibarettir.

Yine de evrende bir düzen var ve biz o düzenin neden var olduğunu biliyoruz.

Onu bir Tanrı ile açıklamaya gerek yok.

Çünkü nedeni biliniyor...

Tanrı'yı aradınız ama bulamadınız..

Ne acı..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Düzen kaosla kuruldu kaosla devam ediyor.

Döne döne kuruldu dünya döne döne tükeniyor.

Evrende düzen olmadığı düşüncesine katılmıyorum.

Bir düzenden düzensizliğe gidiş var gibi sanki.

İlk önce ilk düzen de yoktu büyük patlama sonrası düzene girdi.

Ek : Düzen kelimesi de tek başına Türkçenin azizliği işte. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında biz evrende geçerli olan zamanın çok mikroskobik bir diliminde yaşıyor ve ölüyoruz, hatta güneş sisteminin ömrü, evrensel zamanın içerisinde ihmal edilebilecek kadar kısa. Eğer evrende geçen zamanı bizim algıladığımız zamana indirip örneklersek yarım saniye sonra Samanyolu ile Andromeda galaksileri çarpışacak, binlerce yıldız evrene savrulacak yada yeni bir galaksi ortaya çıkacak. Salisenin milyonda biri kadar bir zamanı algılarken, "vay beee şu düzene bak hele" demek ne kadar mantıklı bilemiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında biz evrende geçerli olan zamanın çok mikroskobik bir diliminde yaşıyor ve ölüyoruz, hatta güneş sisteminin ömrü, evrensel zamanın içerisinde ihmal edilebilecek kadar kısa. Eğer evrende geçen zamanı bizim algıladığımız zamana indirip örneklersek yarım saniye sonra Samanyolu ile Andromeda galaksileri çarpışacak, binlerce yıldız evrene savrulacak yada yeni bir galaksi ortaya çıkacak. Salisenin milyonda biri kadar bir zamanı algılarken, "vay beee şu düzene bak hele" demek ne kadar mantıklı bilemiyorum.

Tatli ,gercek bir yanitti.Daha önce de yazmistim,biz coktan ölmüsüz:)))))

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar eve geldiğimiz de masada aklımızın alamayacağı, yemekteyiz programındaki dingillerin dahi eleştiremeyeceği şekilde haazır bir sofra görsek bunun bir insanın hatta bu konuda maharetli bir insanın eylemi olduğunu anlarız değil mi? bir şekilde olmuş işte tesdaüfen mi değil mi düşünmenin anlamı yok diyebilir miyiz? Tesadüf diyen bir tane aklı başında insan düşünülemez değil mi?

Evrene kaotik diyen anlayış rastgelelik teorisini besleyen anlayıştır. Buna göre kaos vardır ve aslında beklenin aksine kaos varsa matematiksel olarak x değerde ve zamanda ortaya çıkacak ürün daha da kısa sürede çıkar demek tamamen yanlış olur bu durum x sürenin çok çok ötesinde bir süreye ihtiyaç var anlamını çıkarır. Çünkü kaos sürekli bozar kaostan anlamlı en küçük bir şeyin çıkması mümkün değildir. Bu anlamda maçın gidişatını değerlendirip bir sonuç çıkarmakla maçın gerçeğinde yaşananlar aynı değildir örneği konuya ışık tutmuyor. Maç 90 dakikadır ve bu süre değişmez.eklenir azalmaz.

Mesela Eiffel kulesinin mimarlarını görmesek bile yapıya baktığımız da onun bir mimarı olduğunu anlarısz. Kaosa bakalım; Birisi burada demir rezervleri vardı bir depremle ortaya çıktı sonra yağmur yağdı, şimşekler çaktı gök gürledi, tekrar deprem oldu güçlü rüzgarlar esti ve Eiffel kulesi oluştu dese buna inanırmıyız. Veya Çin Seddi için aynı şey söylense veya raşmar dağındaki 4 amerikan başkanlarının kabartma figürleri için. Kaos veya rast gele oldu derken daha ne kastedilir adı üstünde rastlantı kasoun sa zaten adında düzensizlik ve uyumsuzluk vardır. Yok o kaos içinde bir mucşze bekliyorsak bu mucize zaten bizi Allaha götürür. Diyemiyorsak küçük büyük düzen içeren herşeyin bir bilinçe dayandığını kabul ediyor olmalıyız. Maç örneğinde en alt kümeden bir takımın, A milli takımını yenmesi ihtimaliyle demir yığınlarının Eiffel Kulesini oluşturma ihtimali aynı ihtimal kombinasyonu içinde değildir , bunlar tamamen farklı olaylardır.

Şimdi her canlı birbirinden çok farklı özelliklerle dünyaya gelmiş ve hiçbirisi bunu tesadüfleri bırakın kendi isteğiyle ve kararıla dahi yapmamıştır değil mi? Domino taşları gibi anlamlı dizilmiş ve eko sistemdeki yerlerini almışlardır, fakat domino taşları nasıl ne olduğunun farkında değilse onlarda ne olduğunun farkında değildir. Buna anlam verecek tek canlı insandır bu yüzden Allahın halifesi olarak bütün dünya emrine verilmiştir.

Tesadüf anlayışını inkar adına kullananları empati kurarak anlamaya çalışıyroum ama bir yere kadar değil mi? Çünkü tesadüften anlamlı bir şey çıkmıyor. Katrilyonlarca sene geçse Eiffel kulesi oluşmuyor illa ki bir mimar gerekiyor. Aynı mantıkla bakarsak mesela beyinde 10 milyar hücre vardır. Sinir hücresi bağlantı sayısı ise 100 trilyon. Yani Türkiyenin 10 katı arazi üzerinde tamamen ormanlar bulunsa bunların dalları arasındaki bağlantı sayısından daha fazla.mesajlar saniyede 320.000 km ızla yol alıyor bu hızdan dolayı dakika da 100 binden 1 milyona kadar kimyasal reaksiyon gerçekleşiyor. Aynı anda duyma , görme, koklama esneme tatma saçların uzaması hücrelerin ölüp yeri,ne yenilerinin inşası hepsi aynı an da oluyor. Bunların gerçekleşirken oluşturdukları kimyasal tepkimeleri kağıda döksek sayfalarca kimyasal formül çıkar ve eğer bu formüllerde ufak bir aksama olsaydı vücut kontrolden çıkardı en hafifinden saçlarımızı tararken elimizi gözümüze korkunç bir hızla sokabilrdik.

Dikkat edersek sinir sistemi dizayn edilirken ellere daha fazla döşenmiş öle olmasa hatta his olmasa ki buna zolayan bir şey yoktu, elleri hissetmeyen fakat hareket eden insanlar yok mu var. Ancak bunun olması tabiatın zorlamasıyla değil onu daha iyi anlamamızı isteyen bir Bilinçli varlıkla mümkün olmuştureğer öyle olmasaydı en çok hissetmemiz gereken şeyleri bukkadar yoğun yaşayamayacaktık.elimizin yandığını hissedemeyecektik, hissizlik yaşam kalitemizi düşürecekti.

İskelet sistemindeki kemikler arası diskler ve kıkırdaklar olmasaydı hareket halinde birbirne sürttüğünden dolayı canımız olağan üstü yanacak ve hareket etmek istemeyecektik.

Mesela insan bedenindeki atomlardan protonu etkileyen güçlü nükleer kuvvet biraz daha zayıf olsaydı vücut bir an da kristal gibi dağılırdı. Bunun gerekleşmesi için 1000 de birlik bir azalma dahi fazla gelirdi, artardı bile yani.ancak bedeni ve diğer maddeleri ayakta tutan atomlar 4 temel çekim kuvvetini aklı durduran dengesi karşısında ayakta dururlar. Bu hassasiyet de artık tesadüfle açıklanacak de-ğil düzen bir nizam koyanı gerektirir. En akıllı varlık olan bir insanın dahi yaptığı kurallar ve kanunlar la ortaya çıkan kaos ortadayken bu düzenin devamı her şey elinde ve emrinde yüce bir Kadiri (CC) gerektirir.

En akılı varlıklar olarak robotlaırmız insn sistemine oranı ve mükemmelliği ortada. Biz bu mükemmelliğ e en akıllı varlıklar olarak hiçbir katkı sağlamadık. Kedimizi muhteşem bir düzen içinde bulduk v her an muhteşem olaylara şahit oluyoruz. Güneş büyük bir nükleer reaktör olarak hidrojeni durmadan helyuma çeviriyor, carbon durmadan görevli gibi binlerce farklı bileşik oluşturuyor ve İlk ayeti “Oku” olan Kuran- ı Kerim’de bir çok ayetin sonu “Hiç düşünmezler mi? Akletmezler mi? Bilmezler mi?” şeklinde bitiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şizofrenlerde kişilik yarılması olur. Bazan gerçek kişiliğinden ayrılır, yapay bir kişiliğe bürünür. Bu yapay kişiliğe büründükleri zaman, konuştukları sankı bir teyp kaydını dinliyormuşsunuz gibidir. Anlattıkları önceden kafasına kaydedilmiştir ve dikişsiz konuşur. Araya giremezsiniz, mantıklı bir diyalog kuramazsınız, bildiklerini ezbere okur adeta. Ta ki yoruluncaya kadar. Sonra bıçakla kesilir gibi konuşmasına son verir.

Sevgili scarfalconun iletilerini görünce aklıma hep bu tür hastalar gelir. Forumlarda konuşma olmadığı için önceden yazılmış yazıları kopyala yapıştır yapıyor. Üstelik, bir başlığa değil pek çok başlığa aynı iletileri yapıştırıyor. Scarfalcon'un iletileri tipik bir şizofren logore'si.

Doğruluğuna yüzde yüz iman ettiği yazıları kafamıza vurur gibi yapıştırıp yapıştırıp kaçıyor.

Doğrusu ben ilk cümleyi okuduktan sonra geri kalanlarını okumuyorum.

Ne diyeyim allah islah etsin.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

evrende ''sihir/düzen'' arama ve bulduğunu sandığı şeye ''hayran'' olma ihtiyacı islam'ın temel kişilik yapısıdır. zaten islam'da da kul, dünyanın ''muhteşem ve eşsizliği''ni hayran hayran seyredip her adımda/zerrede tanrı'dan bir parça bulmaya(!) programlı sabit bir kişilik formudur. islam'a iman etmiş bir kulun öncelikli hedefi o muhteşemlikteki(!) ilahi kudreti görmektir; yoksa, gerçek bir imanlının gözlemlediği şeyi anlamak gibi bilimsel çabası yoktur.

pratik yaşamda bu durum, tevekkül sahibi hayran kitlelere bir nebze güven hatta olgunluk telkin edebilir. bu açıdan olumludur da. hepimiz gündelik yaşamda bazı mistik bilgelerin olaylara ne derece soğukkanlı ve tevekküllü bakıp güven verici sözler sarfedebildiğine şahit olmuşuzdur. tabi bunlar son derece istisnadır; bir de filmlerde/dizilerde buluruz genellikle. bknz, kurtlar vadisi'nin bilge mistik ''ömer baba''sı :) hoş, reel yaşam bilgeleri genelde ''insan kebabı'' yakmakla maluldür, ama onlar konumuz dışı.

evrende ''mükemmel'' bir düzen yoktur. evren, özellikle dünya, birçok değişim/dönüşümle içiçedir. düzen olarak algıladıklarımız da belli maddi yasalardan ibaret gerçekliklerdir. hele ki canlılık yaşamı binlerce ''olağan/standart dışılık''la doludur. müslümansanız buna da bir kılıf/hikmet atfetmek durumundasınız. onun adı ''düzensilik'' değil, ''ibret''tir ^_^ bu ne ibretlik bir ilahtır ki yeni doğmuş bebekleri bile birer ibret vesikası gönderiyor, üstüne onlara peşinen cenneti vaat ediyor. tamam, tam teşkilatlı sınavdan ''hakkıyla'' geçenlerin sahip olduğu imkanlar yok; cennet porche'una binip cennet marlyin moore'larıyla olamayacak; ama ayağı yerden kesilecek değil mi? iman gücüyle doğru orantılı olarak ''bahane bulma'' mekanizmanız gelişiyor. bu mekanizma zorluklarla başa çıkıp daha fazla çalışmaya yol verme gibi ekstra olumluluklara yer verebilse de; kot taşlama içsine yararı yoktur. görüldüğü üzere dünya daha doğumdan itibaren adaletsizlik ve zulümle kaynayan bir mayınlı sahadır. bu sahada düzen olduğunu söylemek için katmerli iman miyopuna yakalanmakicap ediyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş
elimize 5 taş alalım ve bunları rasgele yere savuralım. taşların arasındaki mesafeye düzen diyoruz ve emin olun onları tekrar elimize alıp saçma şansımız olsaydı aradaki mesafelere yine düzen diyecektik.

Yani "düzen" dediğimiz şey aslında "kaos"dan başka bir şey değil!

Bizim izlediğimiz entervalde (küçücük bir bölümü) bir düzen varmış gibi gözükse de, resmin tamamına kaos hakim.

Ayrıca (bir çok inananın savunduğu gibi) insan olarak mükemmel filan da değiliz. Örneğin bir çok hayvanda olan özelliklere de sahip olabilirdik. Buluşlar yapmadan, doğaya zarar vermeden yaşayabilirdik. Kanatlı, sinyal alıp verebilen ve antenli, kafamızın arkasında iki çift extra gözlü, suyun altında ve derinliklerde yaşayabilecek özelliklerde, karanlıkta ışıksız da görebilen, ekstrem hava şartlarına dayanıklı deri yapılı, gerekli tüm bilgilere doğuştan sahip, filan...

İnsanın kendinin ve kainatın mükemmel olduğunu düşünmesi boş bir kuruntudur

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında biz evrende geçerli olan zamanın çok mikroskobik bir diliminde yaşıyor ve ölüyoruz, hatta güneş sisteminin ömrü, evrensel zamanın içerisinde ihmal edilebilecek kadar kısa. Eğer evrende geçen zamanı bizim algıladığımız zamana indirip örneklersek yarım saniye sonra Samanyolu ile Andromeda galaksileri çarpışacak, binlerce yıldız evrene savrulacak yada yeni bir galaksi ortaya çıkacak. Salisenin milyonda biri kadar bir zamanı algılarken, "vay beee şu düzene bak hele" demek ne kadar mantıklı bilemiyorum.

verilebilecek en makul cevap jadı'nın verdiği bu cevaptır.

ortada düzen olarak algılanan bir durum var ise bile, evrenin tahmini yaşı göz önüne alındığında bir anlık bir kesit gibidir, kayıt edip inceleyebildiğimiz dünya tarihi.

aynı düzene gezegenimizin iklimi ve bu iklim sayesinde yaşayan canlılık da sıklıkla örnek verilir. bir başka aldanma da budur. biz karbona ve oksijene bağlı bir canlılığın devamıyız. bizlerin yaşayabileceği bir ortam olduğu için, biz şu anda buradayız. biz yaşayalım ve imtihan olalım diye kurulmuş bir sahne değildir dünya.

oksijen yerine metan soluyan, karbona değil nitrojene bağlı bir hayat formu için de ideal ortam mesela uranüs gezegeni olabilir. ve belki de uranüste şu anda günbegün ilerleyen bir hayat sistematiği vardır. bilemiyoruz.

o canlı formu için de dünya gezegeni yaşanmaz bir ortamdır.

lafın özü, içinde bulunduğumuz şartlara bakıp da herşeyin insan hizmetinde olduğunu varsayarak hareket etmek , müslüman arkadaşların ateistlere sıklıkla yönelttiği "kibir" ithamının aslında bizzat dindarlar eliyle gerçekleştirildiğinin başka bir kanıtıdır. varolan herşeyi insanlığın islamı bulması için olduğunu düşünmek, faşizmdir. tıpkı nazi almanya'sının, kendisini en üstün ırk sayıp, diğer tüm insanların ariyan ırkının köleleri, hizmetkarları, ariyanları yaşattırmak için ortaya çıkmış piyonlar olarak görmesi gibi. hiç farkı var mı ?

sahi, din de bilginin boşluklarında yaşayan bir disiplin olduğu için, uzayda bizden başka bir yaşam tespit edildiği gün, dünyadaki tüm dini metinler yokluğa düşecek, veya eşi görülmemiş bir kıvraklıkla çark edecek. müslümanların diyeceği belli , "kuran'da zaten yazıyordu" diyecekler. hadi yaa, göstersenize şimdiden , çıkıp bulup getirseniz de kaynaşsak o uzaylılarla ? ne mümkün.

ama ben vatikan'dan onurlu bir duruş bekliyorum. biz yanlış biliyormuşuz diyecek gibi duruyorlar. ama onlara da belli olmaz. neticede onlar da teist.

tarihinde chase tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Evren sanıldığı gibi çok yaşlı değil bence. En azından Dünya'nın yaşına göre değerlendirirsek öyle.

Evren, yaklaşık 15 milyar yıl yaşındadır.

Yaklaşık 10 milyar yıl sonra Güneş oluşmuştur.

Güneş yaklaşık 5 milyar yıl yaşındadır.

Daha sonra Dünya oluşmuştur.

Dünya yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşındadır.

Dünya oluştuktan sonra Ay oluşmuştur.

Ay yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşındadır.

Ve Dünya oluştuktan yaklaşık 300 yıl sonra "canlılık" başlamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evren sanıldığı gibi çok yaşlı değil bence. En azından Dünya'nın yaşına göre değerlendirirsek öyle.

Evren, yaklaşık 15 milyar yıl yaşındadır.

Yaklaşık 10 milyar yıl sonra Güneş oluşmuştur.

Güneş yaklaşık 5 milyar yıl yaşındadır.

Daha sonra Dünya oluşmuştur.

Dünya yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşındadır.

Dünya oluştuktan sonra Ay oluşmuştur.

Ay yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşındadır.

Ve Dünya oluştuktan yaklaşık 300 yıl sonra "canlılık" başlamıştır.

Bunlarin konusu gecen ayetleride alsak

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...