Jump to content

4. boyut zaman


Recommended Posts

Sanırım maddenin uzay içerisinde hareket etmesi, şekil değiştirmesi, büyümesi küçülmesi vs. gibi olayların olması için gerekli olan süreç

yani madde hareket edebilir ama hareketi için de zamana ihtiyacı var

sanırım buna benzer bi tanımı vardı arkadaşlar daha iyi bilgilendirebilir bu konuda

ayrıca baya bi uzun konu var

http://www.fizik.us/merak-edilenler/4.-boyut.html

okumak istersen eğer yardımcı olabilir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl ki derinlik,genişlik,yükseklik madde(evren) tarafından ortaya konuyorsa,

ve biz onlara boyut diyorsak,

zamanda madde (evren) tarafından ortaya konan bir boyut sayılabilir.

Çünkü zaman maddedeki yani evrendeki değişimlerin toplamıdır.Sayısıdır .Sırasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

nat geo belgeselinde konuyla alakalı şöyle bir bölüm hatırlıyorum..

uzay içerisinde bir maddenin konumunu tam olarak belirtmek için üç boyut yeterli değildir..

zamanında belirtilmesi gerekli..

günlük yaşantımızda bile çok sıklıkla kullanıyoruz bunu..

falan saatte falan yerde..

uzay içerisindeki hızımıza göre zaman algılamamız farklı..

örneğin ışık hızına yakın bir hızla 20 yıl uzayda yol alsam, dünyada 200 yıl geçmiş olur..(zamanı salladım)

yani uzay ve zaman içiçe..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Zaman Evren'deki 10 fiziksel boyuttan biridir. Genellikle toplumda 3 boyut bilinir (en, boy, derinlik) bunun dışında kalan 7 boyut bilinmez ki bunların 6'sı atom altı parçacıklar düzeyindedir ve üstüste kapalıdır, bir diğer spesifik boyut ise Zaman'dır. Zaman boyutu tıpkı diğer Fiziki boyutlar gibi üzerinde farklı yönlere farklı hızlarda ilerlenebilir bir kontinyum olmasıyla beraber 3 boyut'tan farklı algılanmasının sebebi kendi üzerinde farklı boylamlara gidilmesinin bazı Fizik yasalarının limitlerini zorlamaktan geçer, yani kısacası elinizi kolunuzu sallayarak 3 boyut'ta olduğu gibi 4.boyut'ta boylam değiştiremezsiniz, relativistik hızlarda hareket etme ve kritik seviyelerde kütle çekimi uygulama zorunluluğu vardır. Bu açıdan Zaman, aslında hepimizin içerisinde bulunduğu fakat kolayca üzerinde Uzay-Zaman düzlemini değiştiremediği 4.boyuttur. 3 boyutlu Uzay ile hareket ve enerji sayesinde etkileşir.

Saygılarımla.

tarihinde Deus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman Evren'deki 10 fiziksel boyuttan biridir. Genellikle toplumda 3 boyut bilinir (en, boy, derinlik) bunun dışında kalan 7 boyut bilinmez ki bunların 6'sı atom altı parçacıklar düzeyindedir ve üstüste kapalıdır, bir diğer spesifik boyut ise Zaman'dır. Zaman boyutu tıpkı diğer Fiziki boyutlar gibi farklı yönlere farklı hızlarda ilerleyebilir, bir kontinyum olmasıyla beraber 3 boyut'tan farklı algılanmasının sebebi kendi üzerinde farklı boylamlara gidilmesinin bazı Fizik yasalarının limitlerini zorlamaktan geçer, yani kısacası elinizi kolunuzu sallayarak 3 boyut'ta olduğu gibi 4.boyut'ta boylam değiştiremezsiniz, relativistik hızlarda hareket etme ve kritik seviyelerde kütle çekimi uygulama zorunluluğu vardır. Bu açıdan Zaman, aslında hepimizin içerisinde bulunduğu fakat kolayca üzerinde Uzay-Zaman düzlemini değiştiremediği 4.boyuttur. 3 boyutlu Uzay ile hareket ve enerji sayesinde etkileşir.

10 boyut olduğunun delili ve kaynağı nedir?

Eğer öyle bir deliliniz yoksa yazınız Ateistcafe'ye taşınacak ve gırgır geçmek ve eğlenmek isteyenlere sunulacak.

Delil bekliyorum. Teori veya hipotez değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

10 boyut olduğunun delili ve kaynağı nedir?

Eğer öyle bir deliliniz yoksa yazınız Ateistcafe'ye taşınacak ve gırgır geçmek ve eğlenmek isteyenlere sunulacak.

Delil bekliyorum. Teori veya hipotez değil.

Sayın hacı, Sicim Teorisi'nden haberdar olduğunuzu düşünüyorum.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25091385/ (Türkçe olduğu için herkes okusun ve anlasın diye bu link'i verdim)

Dilerseniz Prof.Dr. Leonard Susskind imzalı Fizik terimlerinin kullanıldığı denklemlere dayalı makale linkleride verebilirim.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın hacı, Sicim Teorisi'nden haberdar olduğunuzu düşünüyorum.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25091385/ (Türkçe olduğu için herkes okusun ve anlasın diye bu link'i verdim)

Dilerseniz Prof.Dr. Leonard Susskind imzalı Fizik terimlerinin kullanıldığı denklemlere dayalı makale linkleride verebilirim.

Saygılarımla.

Etme eyleme kardeşim.

Sicim teorisini çok iyi bilirim. Hakkında birkaç kitap okudğum gibi iki de eleştirisini yapan kitap okudum.

Bir saçmalıktır sicim teorisi.

Sizin bahsettiğiniz 10 boyut aslında yoktur.

Sicim kuramında 10 veya 26 boyutun olduğu kurgulanır.

Bu kafadan uydurulan bir sayı değildir aslında.

Hesaplamalar sırasında 10 boyutun olması gerektiği ortaya çıkar.

Ama burada sorun hesaplamalarla ilgilidir.

Sicim kuramında Euler'in beta fonksiyonu ile ilgili bir matematik kullanılır.

Ama boyut sayısı artınca hesaplamalar imkansız hale gelmektedir.

Takribi hesaplamalarla da bir sonuç elde edilemediğinden, sicim kuramı için bir fantezidir diyebilirsiniz.

Zamanla birlikte dört boyut vardır. Üçü fizikseldir.

Başka boyut yoktur. Başka boyuta gerek de yoktur zaten.

Sicim kuramı bir fantezidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sicim kuramının fantezi olacağını düşünmüyorum;

Aslında düşünürsek bize sadece nasıl çağrışım yaptığını bilmemiz yeterlidir.

Bilimsel konular Hz. Adem'den beri hep böyle tartışılmış.. diye okumuştum bende.

Önemli olan bilimsel olmasıdır...!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın hacı,

Boyut nedir ? elimize bir kağıt kalem alarak birbirine dik açılarla gelecek şekilde istediğimiz kadar açı çizebilir miyiz ? çizeriz, o halde eğer Teori bir takım matematiksel çıkmazlara girmişse bunu dengeleyecek denklemler üretilerek Plan geçerliliğini koruyabilir. Kısacası asıl takılmanız gereken nokta kaç boyutlu bir Evren öngörüldüğü değil, bu öngörülen boyutların saptanıp saptanamamasıdır. Şimdi bir örnek vererek bunun sağlamasını yapalım.

Gravitasyon'un ayar bozonu Graviton'dur, m = 0 , e = 0 , s = 2 , lt = st.

Evren'de en fazla maruz kalınan Kuvvet de Gravitasyon'dur, peki bu durumda nasıl oluyorda 4 temel kuvvetin en zayıf olanı Gravitasyon Uygulaması olabiliyor sizce ?

İşte bu sorunun cevabını bulabilmek için 10 boyut'la da yetinilmemiş 11.boyut öngörülmüştür ve bunu da savunan Süper Sicim ve M Teori'leridir. Herhalde durduk yere bir Boyut üretelim dememişlerdir, 11.boyut'un ihtiyacının hissedilmesi şundan kaynaklanmaktadır;

3+1t(d)^6q = 10^66 v' f = g . m1 x m2 / r2

gibi bir durumunda 10 boyut yetersiz kalmakta matematiksel olarak anlamsız sonuçlar verecek paradoks denklemlere sebep olmaktadır, yani kısacası bir çelişki vardır ve bunun için farklı bir boyut öngörülmesi geremektedir, işte bu da 11.boyut yani nam-ı diğer ''Paralel Evrenler'' kuramıdır, eğer başarılı olunurda Atlas deneyinde Graviton'un 1/1^15 s içerisinde ortaya çıkıp tekrar kaybolduğu gözlemlenebilirse 11 boyutlu Evren Teorisi ve Standart Model bizatihi sağlamalı bir şekilde geçerliliğini tasdik edecektir.

Sonuç itibariyle söylemek istediğim şey, 10 11 26 gibi boyut sayıları mutlaka görmek zorunda olduğumuz boyutlar olarak görmeyiniz zira farklı Atom altı enerji seviyelerindeki titreşimlerin verdiği ipuçlar bu Boyutların varlığının kanıtı olabilecektir.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlarla biz eğlenebiliriz. Komik ve eğlendirici iddialar.. Hoş iddilar. Ama boş iddialar...

Graviton diye bir parçacık bulunmadı. Olup olmadığı bilinmiyor.Olmayan bir şeyi var gibi gösteremezsiniz.

Verdiğiniz çekimle ilgili formulü de herkesin anlayacağı şekilde açıklamanız lazım.

Buraya bir denklem yazıp açıklamadan gidemezsiniz.

Ben boyuttan ne anladığımı yazıyorum.

Boyut nedir?

Zamanın, diğer boyutların ve pek çok şeyin insansal tanımının ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bu tanımlamalar çoğu kere eksik ve kusurlu oluyor. Boyutu da kusursuz tanımlayabileceğimizi sanmıyorum.

Zaman dışında üç boyutun olduğu söylenir. Nedir onlar?

En, boy ve yükseklik.. veya genişlik, derinlik ve yükseklik..

Bu terimlerin hiç birisi tek başlarına bir anlam içermez. Ancak üçü birlikte olunca bir anlam ortaya çıkmaktadır. Çünkü bunlar göreli kavramlardır. Birbirlerine göre değerlendirilebilirler. Tek tek fazla bir şey ifade etmezler. Üçü bir arada olmazsa bir anlamları yoktur. Yalnız insan imajinasyonunda vardırlar. Somut bir varlık olabilmeleri için üçünün bir araya gelmesi gerekmektedir. Üç soyut değerden bir somut değer oluşmaktadır. Bu açıdan bakınca boyut, üç soyut değerden oluşan tek somut gerçektir.

En, boy veya yükseklik tek başlarına hiç bir şey ifade etmedikleri gibi, birbirleri ile özdeş kavramlardır. Bir şeyin en mi, yoksa boy veya yükseklik mi olduğunu nasıl bilebiliriz? Bunun tek yolu onları bir arada görmektir. Ancak o zaman genişlik, derinlik ve yükseklik bir anlam kazanır.

Dolayısıyla boyutu tanımlarken somut bir cismi ele almamız gerekmektedir. O somut cisim her şey olabilir. İki boyutlu bir cisim olamaz. Çünkü gerçek yaşamda ne nokta tek boyutludur, ne de çizgi.

Bu durumda ben boyutu şöyle tanımlayabilirim.

Boyut, tek başlarına bağımsız olamadıkları gibi, belli bir niteliğe sahip de olmayan, birbirleri ile ilişkili üç (veya zamanla birlikte dört) soyut değerin bir araya gelmesi ile oluşan, hiç bir şekilde öğelerine indirgenemeyen somut bir kavramdır.

Durum böyle ise dörtten fazla boyut olabilir mi?

Olursa neden ve nasıl olur?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu üçü bir arada olan kavramın çelişkili olup olmadığı sorusunu bilim adamları artık kendilerine sormaya başlamışlar diye duydum.

Dördüncüsü yani; Aşkın (etik) düşünme kolarizasyonu tartışılıyor..

Yani eskiden Fizikte Sonlu terimler ile çalışma yapabiliyordunuz.

Ama artık sıçramalarla, manevralarla ve taktiklerle bir maddenin hareketleri deney edilebiliyor..

Mesela; bir taşı isabet etmesini istediğin yere atarsınız bu taşın hedefi bulma olasılığı öngörülebilir. Yani; taşın hangi mesafeden(uzaklık) ile hangi hızla ve hangi yükseklikte ulaşıp ulaşamayacağı konusu bitmez tükenmez Skolastik bir tartışmadır. Böylece ögörü çelişkinin yerini alır ve buna dördüncü kavram ''aşkın'' düşünme denir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konumuz 4.boyut olmasına rağmen, fazla'dan 5,6,7,8,9,10 hatta 11.boyutların olabileceği ihtimali bir bilim kurgu çılgınlığı gibi gözükmesine rağmen Teorik ve dolayısıyla Matematiksel olarak anlamlıdır. Gerçek hayatta bu boyutların varlığını gözlemlememiz için tekrar ve tekrar üstüne basarak söylemekteyim ki C.E.R.N.'deki Atlas, CMS deneylerinin sonuçlarını beklemek zorundayız. Bu arada Sayın Hacı; sorduğunuz denklem Evrensel Gravitasyon Uygulaması formülü'nün makromize edilmiş güncel halidir. Higgs bozonu ve Graviton gibi parçacıkları Saniye'nin 10^-15 gibi bir dilimde Hadron çarpışması sonucu gözlemlememiz gerekmektedir, eğer gözlemlenemezse ortaya 2 sonuç çıkacaktır; Kütle Çekim yasasında bilmediğimiz farklı noktalar vardır/gözden kaçmıştır ki bu durumda Standart Model'e çöp tenekesi yolu gözükmektedir, ya da Farklı nano boyutların varlığını gözlemleyecek yeterli teknolojiyi henüz hayata geçiremediğimiz sonucuna ulaşılacaktır. 3.ihtimal (büyük olasılıkla gözlemlenecek olan) ise Graviton ve Higgs Bozonu'nun Süper dedektörlerde en azından 1 nanosaniye için tespit edilmesi olacaktır, bunun akabinde Süper Sicim ve M Teorilerinin ön gördüğü Süperpoz haldeki kapalı boyutların varlığı kesinleşecek ve Standart Model tamamlandığı gibi Planck Duvarı engelide aşılmış olacaktır.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlaşıldığı kadar boyut kavramında kargaşalık devam ediyor.

Ben boyut sayısını yeterli bulmuyorum, bazı açıklamalar için dört boyut yeterli değil, ben 10 boyut istiyorum, 100 boyut istiyorum.

O zaman herşeyi çok güzel açıklayacağım....

demek bilimsellik değildir arkdaşlar.

Saçmalamaktır.

Ve geçmişte bu saçmalıkları yapanlar olmuştur. Onlar hala aramızda yaşamaktadırlar.

İlginç olarak bunları yapanlar veya yapılmasına göz yumanlar arasında ünlü fizikçiler ve hatta Einstein bile vardır.

Bu ilginç soruna farklı bir bakış açısından bakalım.

Belki o zaman ne demek istediğimi anlatabilirim..

Öklid (Euclid) geometrisinde üç boyut vardır. En, yükseklik ve derinlik...

Bu kavram geometriye 2300 yıl hakim olmuştur.

Kimse bunlara dördüncü bir boyut ekleyememiş, onu tahayyül bile edememiştir.

Hatta bazıları dördüncü boyutun neden olmaması gerektiği konusunda kitaplar yazmış, bildiriler yayınlamışlardır.

Dördüncü boyutun varlığı politik olarak da yanlıştır.

Bu boyutu düşünmek ve üzerinde ahkam kesmek nerdeyse bir suçtur.

Kendi zamanlarının büyük beyinleri dördüncü boyutu şeytanın oyunu olarak ilan etmişler ve konu ile iştigal edenleri bilime ihanetle suçlamışlardır.

Bütün bu hezeyanlar bir yaz günü, 1854 yılının 10 Haziran’ında aniden durmak zorunda kalmışlardır.

O gün Georg Bernhard Riemann’ın önderliğinde üst boyutlarla ifade edilen yeni ve çok daha sofistike bir geometri doğmuştur.

O günden sonra artık üçgenin iç açılarının toplamı 180 derece olmak zorunda değildir.

Parelel çizgiler birbirlerini kesebileceklerdir.

İki nokta arasındaki en kısa mesafe düz çizgi değildir.

Öklid geometrisi Riemann’ın zarif bir jestiyle dama atılmış, yerini Riemann’ın geometrisine terketmiştir.

Riemann’ın dördüncü boyutu kafasında nasıl canlandırdığını bilmeye olanak yok. Ama onu matematiksel olarak ifade etmede hiç zorlanmadığı da kesin. Riemann bunu eğlence veya meşgale olsun diye de yapmıyor. Öklid geometrisine meydan okumanın bazı pratik yararları olacağını da düşünüyor. Hatta fizikte bir devrim başarabileceğine inanıyor. Son zamanlarda giderek zayıflamasına ve sinirlerinin bozulmasına rağmen, elektrik ve manyetik güçlerin, tek bir gücün farklı manifestasyonları olması gerçeğinden hareket ederek, onların doğası üzerinde araştırmalar yapmaya başlıyor. Riemann’ın kafasında çok farklı bir kuvvet kavramı oluşmaya ve kuvvetlein doğası hakkında ilginç bir kuram geliştirmeye başlıyor.

Önce düz bir kağıt üzerinde yaşamakta olan iki boyutlu bir yaratığı imgeliyor. Daha sonra bu iki boyutlu yaratığı buruşuk bir kağıt üzerine koyuyor....

İki boyutlu yaratığın bu buruşuk (üç boyutlu) kağıt üzerinde nasıl yaşayacağını ve onun nasıl imgeleyeceğini düşünüyor. İki boyutlu yaratığın içinde yaşadığı üç boyutlu ortamı öyle algılayamayacağını ve yine iki boyutlu olarak görmeye devam edeceğini anlıyor. İki boyutlu yaratığın bu üç boyutlu obje üzerinde düz bir çizgi üzerinde hareket ederken, gizli bir gücün etkisi altında sağa ve sola doğru yönlendirildiğini gözlemleyeceğini düşünüyor. Bu gücün geometrinin doğasından kaynak aldığı sonucunu çıkarıyor.

Daha sonra dört boyutlu bir ortamda yaşayan ve dördüncü boyutu algılayamayan üç boyutlu bir yaratığın, dördüncü boyutu algılayamaması gerektiği sonucuna varıyor. Evrenin eğrilmiş, büzülmüş olduğunu bizim farketmediğimiz gerçeğini düşünüyor ve şu ilginç sonuca varıyor:

Elektrik, manyetizma ve çekim kuvvetleri, içinde yaşadığımız ve yalnız üç boyutlu olarak algıladığımız evrenin, dört boyutlu bir buruşmuş şeklinden başka bir şey değildir. Biz dördüncü boyutu algılayamıyoruz. Çünkü biz yalnız üç boyutu algılamak üzere proğramlanmışız... Öyleyse bu kuvvetler mevcut üç boyutlu geometrinin distorsiyonundan başka bir şey değil...

Bu müthiş çıkarsama bugün kuramsal fiziğin en dominan temalarından biridir. Doğal yasaları dört ve ötesi boyutlarla açıklamak çok daha kolaydır. Bu yasaların bir üst boyuttan kaynak alıp, bizim algıladığımız boyutlara yansıması , güçlerle ilgili sorunların birçoğunun kolaylıkla çözülmesini sağlayacaktır. Düşlerinin peşinde koşan insanlar kuralları da kendileri tasarımlayacaklardır. Rüya görürken eski kurallara uyulmamalıdır. Ama bu yaklaşım, bu açıklamanın bir fantazi olabileceği olasalığını da artıracaktır.

Riemann’da böyle yapmış, düşlerinin peşinde koşarken yeni bir geometri yaratmıştır. Riemann, Pisagor teoreminden yola çıkmıştır. Bu teoreme göre, dik üçgende kısa kenarların karesinin toplamı, uzun kenarın (hipotenusun) karesine eşittir. Bunu matematiksel olarak şöyle ifade edebiliriz..

a2+b2=c2

Bu teoremi üç boyutlu evrene uygularsak ne olur?

Bir küp alalım. Üç bitişik kenarların karelerinin toplamı, köşegenin karesine eşittir..

Kenarlar a, b ve c olsunlar.. Köşegen ise d.......

a2+b2+c2=d2

Boyutları artıralım ve teoremi tekrar sayılarla ifade edelim. Her ne kadar bu boyutları imgelemek mümkün değilse de, onları sayılarla ifade etmek mümkündür ve çok kolaydır. Bütün yapılacak boyut sayını N olarak nitelendirmektir. N her sayı olabilir.

Köşegeni “z” olan, çok boyutlu bir küp imgeleyelim. İmgeleyemiyorsak da varlığını kabul edelim. Pisagor teoremini bu küpte nasıl ifade edebiliriz..

a2+b2+c2+d2+...........=z2

İnsan beyni çok boyutlu bir küpü tahayyül edemese de, onunla ilgili hesapları yapabilmektedir. Matematiğin sihirli dünyasında birbirlerine sıkı sıkıya sarılmış çok sayıda boyut, büyük bir coşku içinde eşlik ettikler müziğe ayak uydurarak dans etmektedirler. O sihirli evrende herşey mümkündür...

Görüldüğü üzere matematik, sayısız boyutlu bir objenin varlığını bize sayılarla demonstre edebilmektedir. Bu durumda dördüncü boyutu ve diğerlerini reddetmek mümkün müdür? Çok boyutlu bir obje var olabilir mi?

Çok boyutlu bir obje var olamaz. Buna eminiz. Ama yüz boyutlu bile olsa bir küp matematiksel olarak kolaylıkla ifade edilebilir. Ama belirtilen nedir? Aslında ifade edilen imgelenmesi olanaksız bir fantazi objedir. Kendisi yoktur. Ama onun matematiksel tanımı vardır. Başka bir deyişle kendisi yoktur ama, ruhu vardır. Kendisi somut olarak asla var olamayacaktır. Bazı sayılar ve formüllerle ifade edilen soyut bir sembol olarak kalacaktır. Pisagor teoreminin çok boyutlu bir obje için uygulanabilir olması, çok boyutlu objelerin varlığı için yeterli bir neden değildir. Bu şekilde algılanan çok boyutluluğu bir yanılsama veya artefakt olarak kabul etmek gerekmektedir.

Bu ilginç soruna başka bir açıdan da yaklaşabiliriz. Objelerin boyutlarının üçle sınırlandığını kabul edelim ve onları dört veya daha fazla boyutlu bir ortamda düşleyelim. Yani objeler üç boyutludurlar ama, içinde bulundukları ortamda boyutlar üçten fazladır. Böyle bir ortamda canlılar yalnız üç boyutu algılayacaklardır. Algılanamayan boyutların önemi nedir? O boyutlar algılanan boyutlardaki fizik yasalarını mı dikte ettirmektedirler? Daha başka ne önemleri olabilir? Bazı hayvanlar o boyutları algılayablilirler mi? Göçebe hayvanlar yollarını o boyutlar aracılığı ile mi bulmaktadırlar? Bazı hayvanların yaşamında o boyutların özel bir yeri ve önemi mi vardır? Kuramsal olarak bütün bu olasalıklar mümkündür.

Devam edecek.........

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buraya kadar her şey normal. Bir saçmalık, bir aşırılık yok. Saf matematiksel ifadeler öyle kaldıkları süre bilime katkıları olmayabilir ama zararları da olmaz. Çok boyutluluğun matematiği zihinsel bir jimnastik olmaktan öteye gitmediği süre bir sakıncası yok...

1919 yılı Nisan ayında Einstein o zamana kadar ismi meçhul bir matematikçiden nefesini kesen ilginç bir mektup alır.

Theodr Kaluza kısa mektubunda Einstein’a elektromanyetizma ile ilgili sırları çözebilecek bir kuram teklif etmektedir.

Kaluza Einstein’ın çekim kuramı ile, Maxwell’ın ışık teorisini beşinci boyutta birleştiren bir kuram geliştirmiştir.

Üç fiziksel boyut ve zamanın üstünde beşinci boyut vardır. Ve elektromanyetik güç o boyutla ilgilidir...

Kaluza kendisinden önce bu konu ile ilgilenen Riemann gibi, ışığın beşinci boyutun dalgalanmasından ortaya çıkan bir fenomen olarak kabul etmektedir. Diğerlerinden farklı olarak Kaluza, sayılarla çok mantıklı bir şekilde ifade edilen bir kuram ortaya atmıştır.

Einstein bu yazı üzerinde iki yıl kafa patlatmış ve sonunda önemli bir makale olduğuna ve yayınlanması gerektiğine inanarak, “Sitzungsberichte Preussische Akademie der Wissenschaften” mecmuasında “On the Unity Problem of Physics” başlığı altında, yayınlamasını sağlamıştır. 1926 yılında İsveçli matematikçi Oskar Klein tarafından yeniden elden geçirilen kuram bundan sonra Kaluza-Klein kuramı olarak bilinir.

Bu tartışmada beşinci boyutun neden olması gerektiği konusunda yapılan argüman’ların ayrıntılarına girmek istemiyorum. Onları tartışmak bana çok saçma geliyor. 20'nci yüzyıl fiziği, elektromanyetik radyasyonun kaynağını bulmuştur. Beşinci boyuta gerek yoktur. Çekim kuvvetinin kaynağı hala bilinmemektedir. Bazılarına göre ek boyutlardan kaynak almaktadır. Ek boyutlar insan imajinasyonunun yarattığı müthiş fantazilerden biridir. Belki de asla kanıtlanamayacaktır ama, yine de yok olmayabilecektir...

Sicim kuramı TOE'yu ek boyutlarda arayan bir saçmalıktır.

Ek boyut kavramı bilime karşı kaba bir müdaheleden başka bir şey değildir.

Evet.. Ek boyutlarla şimdiye kadar doğaları iyi bilinmeyen çekim kuvvetini ve diğer bazı fenomenleri açıklamak mümkündür.

Ek boyutlarla neden zaman kaybediyoruz ki... Tanrı kavramı ile onları açıklamak daha kolay değil midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

3+1 Boyut haricinde extra boyut'lar olması gerekliliği bir takım Teori'leri çöpe gitmekten kurtarmaktan ibaret değildir. Quantum Mekaniği bizlere olasılık fonksiyonu adında bir kavramı armağan etmiştir, buna göre Quantize parçacıkların moment'i Matematiksel bir Superposition'a dayalıdır, her an heryerde olabilirler ya da bir belirli yerlerde olabilirler veya başka bir nokta'da saptanmaları mümkündür, yine Süpersimetri ve Quantum alan Teorileri tüm parçacıkların/kuvvetlerin karşıt bir kuvvet/parçacığı olduğunu söyler. Buna göre bugün 'Kütle Çekimi' dediğimiz Gravitasyon Uygulamasının da bir karşıt parçacığı olan Higgs Bozon olmak zorundadır aksi takdir de Fizik'e bakış açımız bir takım cadı masalları ile yönlendirilmeye müsait olur ki bu durum hepimiz adına olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Aslında bu Quantize boyutların çoktan keşfedilmiş olması gerekiyordu ancak henüz bunu başaramadık, eksik birşeyler olduğunu ve bunların ne olduğunu Teorik olarak biliyoruz, Matematik denklemler ile de ifade edebilmekteyiz ancak sorun şu ki gözlemlemek zorundayız ve bunun da olmaması için hiçbir sebep yok. Einstein bizlere Kütle = Enerji eşitliğini armağan ettiği e=mc2 denkleminde bu iki kavramın birbirine dönüşümünü açıkça ifade etmiştir, yapmak istediğimiz şey ise bunu süreci tersinden işleterek birtakım çoktan gözlemlemiş olmamız gereken ancak henüz tespit edemediğimiz parçacıkları gözlemlemekten ibarettir.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

3+1 Boyut haricinde extra boyut'lar olması gerekliliği bir takım Teori'leri çöpe gitmekten kurtarmaktan ibaret değildir. Quantum Mekaniği bizlere olasılık fonksiyonu adında bir kavramı armağan etmiştir, buna göre Quantize parçacıkların moment'i Matematiksel bir Superposition'a dayalıdır, her an heryerde olabilirler ya da bir belirli yerlerde olabilirler veya başka bir nokta'da saptanmaları mümkündür, yine Süpersimetri ve Quantum alan Teorileri tüm parçacıkların/kuvvetlerin karşıt bir kuvvet/parçacığı olduğunu söyler. Buna göre bugün 'Kütle Çekimi' dediğimiz Gravitasyon Uygulamasının da bir karşıt parçacığı olan Higgs Bozon olmak zorundadır aksi takdir de Fizik'e bakış açımız bir takım cadı masalları ile yönlendirilmeye müsait olur ki bu durum hepimiz adına olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Aslında bu Quantize boyutların çoktan keşfedilmiş olması gerekiyordu ancak henüz bunu başaramadık, eksik birşeyler olduğunu ve bunların ne olduğunu Teorik olarak biliyoruz, Matematik denklemler ile de ifade edebilmekteyiz ancak sorun şu ki gözlemlemek zorundayız ve bunun da olmaması için hiçbir sebep yok. Einstein bizlere Kütle = Enerji eşitliğini armağan ettiği e=mc2 denkleminde bu iki kavramın birbirine dönüşümünü açıkça ifade etmiştir, yapmak istediğimiz şey ise bunu süreci tersinden işleterek birtakım çoktan gözlemlemiş olmamız gereken ancak henüz tespit edemediğimiz parçacıkları gözlemlemekten ibarettir.

Saygılarımla.

Hiçbir şey olmak zorunda değildir.

Bu insanların hüsnü kuruntusu.. Doğanın kendine göre uygulamaları var. Onlar insan aklı ve sağduyusu ile bağdaşmak zorunda değil.

Ama insan yaptığı gözlemleri kendi sağduyuları ile bağdaştırmaya çalışır. Bunu anlıyorum.

Ek boyutlardan bahsetmenin insan için zorunlu bile olacağını düşünüyorum.

Ama hepsi o kadar...

Matematik elimizde bir alettir. O aletle biz bütün olasılıkları irdeleyebilir ve hatta onları sayılarla bile ifade edebiliriz.

Bu durumda bize kalan o sayılar arasından doğruları bulup çıkarmaktır.

Bu da sanıldığından çok daha zordur. Çünkü matematik bize doğruları değil, bütün olasılıkları verir.

Ek boyutlar var mıdır?

Matematikte vardırlar. Yukarda neden var olduklarını açıkladık..

Ama gerçek yaşamda da var mıdırlar?

Olmaları için insanın imajinasyon ve fantezisinden başka bir neden yoktur.

Ek boyutların bize bir yararı olmayacaktır. Onlarla vakit geçirmek oyun oynamaktan farksızdır.

Belirsizlik kuramına göre her şey her an heryerde vuku bulabilir iddiasını kabul etmek insan aklı ile bağdaşmıyor.

Boyutların belirsizliğinden bahsedemeyiz.

Bir yerde belirsizlik kuramına dur demek zorundayız.. Değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiçbir şey olmak zorunda değildir.

Bu insanların hüsnü kuruntusu.. Doğanın kendine göre uygulamaları var. Onlar insan aklı ve sağduyusu ile bağdaşmak zorunda değil.

Ama insan yaptığı gözlemleri kendi sağduyuları ile bağdaştırmaya çalışır. Bunu anlıyorum.

Ek boyutlardan bahsetmenin insan için zorunlu bile olacağını düşünüyorum.

Ama hepsi o kadar...

Matematik elimizde bir alettir. O aletle biz bütün olasılıkları irdeleyebilir ve hatta onları sayılarla bile ifade edebiliriz.

Bu durumda bize kalan o sayılar arasından doğruları bulup çıkarmaktır.

Bu da sanıldığından çok daha zordur. Çünkü matematik bize doğruları değil, bütün olasılıkları verir.

Ek boyutlar var mıdır?

Matematikte vardırlar. Yukarda neden var olduklarını açıkladık..

Ama gerçek yaşamda da var mıdırlar?

Olmaları için insanın imajinasyon ve fantezisinden başka bir neden yoktur.

Ek boyutların bize bir yararı olmayacaktır. Onlarla vakit geçirmek oyun oynamaktan farksızdır.

Belirsizlik kuramına göre her şey her an heryerde vuku bulabilir iddiasını kabul etmek insan aklı ile bağdaşmıyor.

Boyutların belirsizliğinden bahsedemeyiz.

Bir yerde belirsizlik kuramına dur demek zorundayız.. Değil mi?

Sayın Hacı, güzel bir noktaya değindiniz; Evren'in işleyiş prensipleri İnsan'ın kültleşmiş mantığı ile uyuşmadığı için zaten bugün 4'den fazla Boyut'u kabullenmek zorlaşmaktadır. Nanometrik Dünya'da bizim algı alanımızın dışında yeralan bir takım 'kendi üstüne kapalı' ve 'süperpoz' halde boyutlar olması gerekiyor çünkü Quantum Mekaniği ve Alan Teorileri bizlere bunun ipuçlarını vermektedir. Eğer Graviton'u 14 TeV enerjili bir Hadron çarpışmasında bir an için saptayabilirsek bu Graviton'un 11.boyut'tan kaynaklandığını ispatlayacaktır aksi takdir de Termodinamik yasası sadece bir saçmalık olurdu, öyle ki Atom altı Quantize boyutlar bir takım parçacıkların/enerji varyasyonlarının kaynağını oluşturmaktadır.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...