Jump to content

Big Bang bilim maskesi takmış din midir?


Recommended Posts

karsan,

Pardon,güçlensin diye saldırdığınızı bilmiyordum,şimdi oldu.

Güçlensin diye saldırıyoruz diye birşey yok. Tam tersi zayıflasın diye, daha doğrusu zaten zayıf/yanlış olduğu düşünüldüğü için aleyhinde veriler ve fikirler dile getiriliyor.

Ama eğer güçlüyse bu teori ve bu meseleleri tatminkar bir şekilde açıklıyorsa, o zaman bu saldırılardan güçlenerek çıkacaktır.

Bilimde teoriler saldırıldıkça güçlenir.

Tabi doğru iseler.

Yanlış iseler, saldırıldıkça çökerler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 223
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Güçlensin diye saldırıyoruz diye birşey yok. Tam tersi zayıflasın diye, daha doğrusu zaten zayıf/yanlış olduğu düşünüldüğü için aleyhinde veriler ve fikirler dile getiriliyor.

Ama eğer güçlüyse bu teori ve bu meseleleri tatminkar bir şekilde açıklıyorsa, o zaman bu saldırılardan güçlenerek çıkacaktır.

Bilimde teoriler saldırıldıkça güçlenir.

Tabi doğru iseler.

Yanlış iseler, saldırıldıkça çökerler

Sevgili dostum siz bilimsel bir teoriye bilimsel olmayan bir yöntemle saldırıyorsunuz,ancak nedense burada dile getirilen evren ezelidir vs türünden bilimsel olmayan zırvalara saldırmıyorsunuz,ben de o zırvalara saldırıyorum,aradaki fark bu.

Bilimsel bir teorinin geçerliliği ait olduğu bilimin otoritesinin yetki alanındadır,tahmin ediyorum burada yapılan ilkesizliği gördünüz,bir kısım biyoloji eğitimi alan bir kişi çıktı ve bu bilimsel teorinin olmadığının kanıtlandığı türünden şeyler söyledi,hatta eminim hacı zamanında reflex göstermeseydi bir çok bilimsel düşünme konusunda yetkinleşememiş arkadaş buna hak verecekti,işte diriliş denen arkadaş bakın yukarılarda neler yazmış,neler.

Bilimsel teorilere saldırı yine bilimsel yöntemlerle yapılır.

Şunu da söylemeliyim ki,Big bang kesinlikle doğrudur demiyorum,zaten Bilim de kesin doğru değil,en doğruyu işaret eder,bir gün yanlışlanabilir de,ama bu yanlışlanma yine de Tanrı konusunu çözmez,çözemez,çünkü bilim bir yerden öteye yine geçemez,farzedelim gerçekte evren ezelidir bilim bunu ispatlayamaz.

Kısaca Big bangı çökertirsem Tanrı fikrini çökertirim sanmak yanılgıdır,Big Bang 80 senedir var,ancak tanrı fikri geçmişte de vardı ve hatta daha da kuvvetliydi,Tanrı'nın evreni yaratmış olabileceği fikri Big bang ile ortaya çıkmadı ve Big bang giderse de ortadan kalkmayacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Orada uzunca anlatıyorum, ateist olmak için Tanrı'nın varolmadığını kanıtlamanın şart olmadığını. Tanrı'nın varolmadığını kanıtlamadan da, yani prensip olarak Tanrı'nın varlığı konusunda agnostik tavır takınmak suretiyle de ateist pozisyona ulaşılabileceğini anlatıyorum orada.

Ama bu Tanrı'nın, en azından teizmin Tanrı'sının varolduğu fikrinin çürütülemeyeceği anlamına gelmiyor.

Teizminkine yeterince yakın Tanrı kavramları çürütülebilir.

Diğer pek çok yaratıcı fikri de çürütülebilir.

Ama çürütülmesi çok zor, hatta imkansız olan yaratıcı fikirleri ya da spekülasyonları da geliştirilebilir.

İşte budur,kesinlikle katılıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Diriliş,

car car car ediyorsun ama bir şeyden anladığın yok,hawking de kim feynman da kim diyecek kadar da hezeyanlarına ve subjektif fikirlerine kaptırmışsın.

Yoktan varoluşa ilişkin hiçbir kontrollü deney olmadığına göre ve yoktan var olma, fiziğin en temel kanuna aykırı olduğuna göre, yoktan vareden bir tanrı iddiasının geçersiz bir argüman olduğunu belirttim.

Bak kardeşim,

1.Fizik yasaları Big bang öncesi çalışmaz,senin o en temel kanun orada sökmez,çünkü orada zaman,madde,uzay yok,çok biliyorsan o kanunun orada geçerli olduğunu ispatla bana,hem gözlem den bahsediyorsun,hem gözlenemeyecek bir alan hakkında yargıda bulunuyorsun,bu ne perhiz bu ne göbek?

2.Bu kanunda diğer kanunlar gibi yanlışlanabilir,bu kanun tümevarım ile elde edilmiştir,kesin doğru demek değildir.

3.Yoktan vareden Tanrı iddiası dediğin gibi geçersizdir ama senin anlayamayacağın sebeblerden,çünkü orada vardan vareden tanrı'da olanaklıdır,cebinden çıkaran da,bu yüzden orada sadece 'evrene sebeb olmak' gerisi geyiktir.

Bilim bilme ihtiyacına karşılık verir.

Bilim herşeyi bilmemizi sağlayamayacağı gibi bilme ihtiyacımıza cevap veren bir enstruman değildir,bilme ihtiyacınızı gidermek için size her konuda bilgi sağlama zorunluluğu yoktur,Bilim kendi sınırları ve kuralları çerçevesinde nispeten doğru bilgiyi edinmenizi sağlar,bilim sırf siz bilmek istiyorsunuz diye büyük büyük babanızın aklından geçenleri söyleyemez.

İnançlar, bilme yetersizliğinin sahte gidericileridir.

Bilinmeyenler bilinir hale geldikçe, inançlar da ölmeye başlar.

Haklısın ama hala biz evrenin nasıl oluştuğunu çözemediğimiz için tanrı sadece bu mecrada iş başındadır,onu çözüp oradan da defedeceğiz ama bunun bir yolunu henüz bulamadık.

DEHA'nın bahsettiği inanç da bunlardan farklı değildir.

Ama tüm bunların ötesinde onun ileri sürdüğü tanrı, bilimsel olarak anlamlı bir argüman değildir. Sadece bir dogmadır.

O zaman bilimsel olarak çürüt,üstelik tanrı fikrini ortaya ben çıkarmadım,ha eğer bilim ile çürütemiyorsan ve o açık kapıda tanrı süzülüyorsa ne yapabiliriz?

Bilim tanrının reddinden başka birşey değildir!

Bilim bazı tanrı kavramlarının reddidir,Bilim ilerledikçe yağmur tanrısı,gök tanrısı vs yok oldu doğru ama şu anda 'evreni vareden tanrı' bilim tarafından reddedilemiyor,ediliyor diyen nasıl edildiğini göstersin.

Ama bunu yaparken, tanrının olmadığına ilişkin bir inanç olarak değil, tanrı olmadığını bilen bir görüş olarak doğar. Çünkü ateizm inanarak değil bilerek yol alır. Tanrının bilmek değil, bilmemek ihtiyacınının bir ürünü olduğunu savunur ki gerçek de zaten budur.

Sen daha çaylaksın,Tanrı'nın olmadığını bilmek ne demek?

Nerenle biliyorsun?

Dawkins bile kendini tanrının olmadığını bilen sınıfına sokamıyor.

(Bknz tanrı yanılgısı)

Tanrı bilinmez birşeydir. Herkesini kafasında var edeceği bir imgedir.

Oysa bilim, bireysel imgelerin değersiz olduğu temelinden yola çıkar ve gözlem ve deneylerden beslenir. Bu nedenle de hiçbir bilim dalında tanrı yer almaz.

Bilgi sadece ve tümüyle gözlem ve deneyden gelir.

Bunun dışındaki tüm bilgiler değersiz ve geçersizdir.

Tanrı da böyledir.

Kardeşim,tanrı deney alanında değil diye zaten biz de söylüyoruz ama deney alanında olmayan her şey yok mudur?

Bilgi gözlem ve deneyden gelir diyorsun,Tanrı bu alanın dışında demek ki Bilim tanrı konusunda bilgi veremez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci (ve diğerleri)

Gözlemlerin getirdiği 17 - 18 (veya kaç taneyse işte) fenomen mevcut. Bunların hepsi bir anda keşfedilmiş değil. İlk bir kaç gözleme göre evren durağandır (Steady State). Velakin sonraki bir kaç gözleme (Kırmızıya kayma) göre evren durağan değildir. Ve bu 3-4 gözleme göre big bang denen teori ortaya konur.

Ama bugün diğer gözlemlerde eklenince bu kez big bang sadece 3 soruya cevap verebilmekte, kalan bir sürü soru cevapsız kalmaktadır. Üstelik, bu soruların cevapsız kalması bir yana, bu gözlemler big bangın olamayacağını göstermektedir.

İşte dananın kuyruğu burada kopmaktadır. Ve sanki big bang gözlenmiş bir fenomenmiş gibi, bu diğer olgular big bangı var kılacak şekilde big bang üzerinden izah edilmektedir. Hatta öyleki big bangın var olduğunu söylememizi sağlayan yasalar bile yok sayılmaktadır. Cevaplar verilemez mi? Elbette verilir, ama somut sorunlara hayali cevaplar verilmiş olur. Efenim big bangtan sonraki 3 saniye boyunca fizik yasaları yokmuşmuştur canım o zaman deniverir.

Yapılacak, yapılması gereken şudur. Big bang teorisi öncelikle yok sayılmalıdır. Geçersiz kabul edilmelidir. Ve bu gözlemlerin hepsini birden açıklayabilecek bir teoriye bakılmalıdır. Sonuç gene big bang çıkar mı? Büyük ihtimalle çıkar ama bugünkü big bangtan başka türlü bir şey çıkar.

Buradaki eleştiri, big banga değil, yapılan yanlış metodolojiyedir. Herşeyi alıp big banga uyacak şekilde uydurmaya çalışıyorsunuz. O şeylerin gösterdiği gerçeği aramaya değil, uydurduğunuz gerçeğe o şeyleri yamamaya çalışıyorsunuz.

Örneği de gayet açık işte, adma güzelce anlatmış. Aristo'nun şahane gözlemi, her şeyin dünyaya gitmek istemesi yüzünden "amanda dünya kainatın merkezidir" denmiş. Ve artık her şey buna göre izah edilmeye çıkılmış. Gezegenlerin dönüşleri bile aynen şimdi big bangta olduğu gibi acayip, heyula şeylerle izah edilmeye çıkılmış. Taa ki birinin "Yahu evrenin merkezi neden dünya olsun ki?" demeyi akletmesine kadar.

Bugünde mesela aynen bu. Big bang yok, bu kesin. Fakat bu "kainatın bu fazının" bir başlangıcı yok, olamaz demek değil. Big bang bir teoridir, şudur budur ve odur der. Newton'un bulduğu "yerçekimi teorisi" yanlıştır, çürüktür. Ve yeni daha doğru olan teorinin adı "izafiyet teorisi" dir. Ama taş sonuçta dünyaya düşer, sonuçta bir şey değişmez. Bugün big bangın şudur budur dedikleri yanlışlanmıştır, gözlemler yoluyla. Şimdi gözlemlere göre teori mi üreteceğiz, yoksa gözlemleri teoriye mi uyduracağız?

Link to post
Sitelerde Paylaş

HUBBLE olayının kökeninde âdî mânâda bir DOPPLER-FİZEAU olayı bulunmayıp da yalnızca görünümünün bunu böyle telkin ettiğini ve HUBBLE olayinın aslında, bambaşka bir fiziksel olaya dayanmakta olduğunu savunan birçok farklı görüş bulunmaktadır. Eğer bu görüşlerden birisi doğru ise bu takdirde Evrenin genişlemesi, bilim adamlannin 50 yıldır peşinden koştukları bir aldatmacadan, bir illüzyondan başka bir şey değildir.

Uzak galaksilerden bize gelen ışıktaki kızıla kaymamn bir DOPPLER-FİZEAU olayını değil de, fotonlann bize gelirken katettikleri uzakliklar boyunca Evreni dolduran maddeyle etkileşmeleri sonucu enerjilerinden kaybetmiş olmalanm, yâni bir nevi ihtiyarlamış ya da yorulmuş olmalanm yansıttığını ifâde eden bu farkli görüşler mevcuttur.

A. SHELTON Teorisi : Fotonun COMPTON Olayı, Dolayısıyla İhtiyarlaması

SHELTON'a gore galaksilerin spektrum çizgilerinde görülen kızıla doğru sistematik kayma fotonların yıldızlararası ortamdaki serbest elektronlarla çarpışmasının yol açtığı COMPTON olayi sonucudur.Ancak bu gibi çarpışmalar her ne kadar fotonuti frekansmda bir azalma hâsıl ederlerse de aym zamanda fotonun yönünü de değiştirirler. Bu itibarla, eğer bu teori gerçeği yansıtmakta olsaydi en yakindaki galaksilerin bile optik görüntülerinin keskin ve net olacak yerde bulanık olması lâzım gelirdi. Aynca bu bulanıklığın galaksi ne kadar uzak ise o kadar büyük olması da gerekirdi. Ancak, te-leskopların verdikleri galaksi görüntülerinin netliği bu teoriyi kesinlikle yalanlamaktadir.

B. ZWICKI Teorisi: Fotonun Gravitasyon Etkileşmesiyle İhtiyarlaması

ZWICKI ye göre ise hv enerjili bir fotona hv/c2 kütlesi tekaabül ettirilebileceğinden, bunun M kütleli bir gök cisminin yakınından geçerken bu cisme gravitas­yon etkileşmesi sonucu enerji ve impuls intikaal ettirmesi beklenebilir. Katettiği bütün yol boyunca fotonun kaybedeceği toplam impuls mikdarını hesaplamak üzere Evrendeki maddenin birbiçim bir p yoğunluğu uyarınca dağılmış olduğunu ve gravitasyon etkileşmesinin de sonlu c hızıyla yayıldığını varsayan ZWlCKl, gecikmiş potansiyeller teorisi aracıhğıyla, fotonun toplam impuls kaybinın belli hesaplamalar sonucunda belli bir değerde olması gerektiği sonucuna varmıştır.ZWICKI teorisinin temelinde fotonun gravitasyon alanlarıyla özel bir şekilde etkileşmesi yatmaktadır. Bu, her şeyden önce, başka bir yoldan deneysel oiarak tahkik edilmiş olmayan ve sırf HUBBLE olaymın kökeninin DOPPLER-FİZEAU olayı olmasma mâni olmak üzere amaca uygun vaz olunmuş bir varsayım görünümündedir. Bu itibarla da bir prensip petisyonuna (savı kanıtsama'ya), yâni ispatlanması gereken öneriyi ispat için delil gösterme hatâsına düşmeden HUBBLE olayını ZWICKI nin varsaydığı biçimde, fotonların gravitasyon alanlarıyla etkileşmesine delil göstermek olanağı yoktur. Bu itibarla bu teori epistemolojik yönden zayıf bir teoridir.

C. B0G0R0DSKİ Teorisi

Mâhiyeti itibâriyle ZWICKI teorisini andıran fakat başka bir biçimde geliş-tirilmiş olan bir teori de B0G0R0DSKİ tarafından ileri sürülmüştür. Bu teoride uzak galaksilerden gelen ışığın frekansındaki azalma, fotonun gravitasyon alanlarıyla etkileşmesinde kendi yarattıgı gravitasyon dalgalarıyla arasındaki selfindüksiyona atfedilmektedir. Buna göre fotonun hareketi yalnızca içinden geçtiği gravi­tasyon alanı tarafindan etkilenmekle kalmaz, fakat bir de kendi yarattığı gravi­tasyon alanmin daetkisinde kalır. BOGORODSKİ bu şemayı Genel Rölâtivite Teorisi çerçevesi içinde geliştirmiştir. Ancak bu teorinin sonuçları GRT'ye göre fotonun hareketinin tasviri şemasıyla birçok noktada bağdaşamamaktadır.

D. FİNLAY-FREUNDÜCH Teorisi

Bu teori şiddetli bir ışıma alanından geçen bir ışığın, nasıl olduğu açıkça belirtilmeyen bir foton-foton etkileşmesi sonucu frekansının bir formül uyannca azalacağını varsaymağa dayanmaktadır.FİNLAY-FREUNDLİCH teorisinin Galaksiye uygulanması sonucu Galak-sinin radyo dalgaları emisyonunun gozlenenden 100 misli daha şiddetli olması gerektiği bulunmuştur kî bu da bu teorinin bir başka sakat vechesidir.Bu teori daha sonra yeniden ilgi uyandırmış ve bir takım lâboratuvar deneylerine de yol açmış ise de bunlardan da kesin ve teoriyi destekler mâhiyette bir sonuç alınamamıştır.

E. LOUIS de BROGLİE Teorisi

Kuvantum mekanîğinin Paris Okulu yorumuna gore, her maddî temel tânecik gibi foton da, lineer bir denklem olan SCHRÖDİNGER denklemînin çözümü olan bir v dalgasını taban olarak kabul eden ve lineer olmayan bir diferansiyel denklemî gerçekleyen bîr u dalgasının ihtivâ ettiği çok küçük bir tekil bölgeyle temsil edilmektedir. Bu "tekil bölge" v dalgasının İçinde ve daima v ile aynı fazda olacak şekilde ilerler. Bu bakımdan v dalgası tâneciğin hareketini, bir bakıma, kılavuzlayan bir dalgadır.

İşte bu teoriye göre de BROGLIE, uzak galaksilerden gelen bir fo­tonun v dalgasinda galaksiler arasi ortamin absorpsiyonu dolayisiyla bir zayiflama husûle geldiğini ve fotonun v dalgasıyla kendisi arasindaki enerji dengesini korumak ve v dalgasını "canlandırmak" için enerjisinden bir kısmını ânî ve lineer olmayan bir geçişle v dalgasına întikal ettireceğini varsaymaktadır. Fotonun kendini çevreleyen bu v dalgasına, katettiği yol boyunca enerji intikaal ettirmesi, işte, "ışığın ihtiyarlaması" olayının fiziksel mekanizmasını teşkil edecektir. Bundan onceki teorilerin nisbeten keyfî yorumlarına karşılık, fotonun enerjisinin bu türlü azalması ışığın temel bir özelliği olacaktır.Fakat teorinin önünde çok uzak galaksilerden elde edilen bilgilerin net olmaması bir engeldir. Eğer çok uzak galaksilerin uzakliklarını başka bir yöntemle kesinlikle ölçebilmek mümkün olsaydı ilgili teorinin formülünün geçerliliği ikinci mertebeden terimleri de göz önüne alarak kontrol edilebilir ve L. de BROGUE teorisinin geçerliligi hakkinda kesin bir kanaat elde edilebilirdi.

F. PECKER-VİGİER Teorisi

Bu teori de büyük uzaklıklar kateden ışığın bir nevi yorulmasi fikrine dayanmaktadir. Ancak bu teori ışığın yorulmasını fenomenolojik bir biçimde değil de temel bir biçimde ele almakta; ve bu yorulmanın nedenini bütün Evreni doldurdukları varsayılan, fakat varlıkları hakkinda şimdiye kadar hiç bir denel kanit bulunamamış olan, yollan boyunca fotonların mâruz kaldıkları elâstik olmayan çarpışmalar sonucu enerjilerinin bir kismınin bu bozonlara geçmesi dolayisiyla frekanslarinin azalmasına baglamaktadirlar.

Teori, ilgili bozonların çeşitli kaynakların doğurdukları ışıma alanıyla termo-dinamik denge hâlinde bulunacaklarını da öngörmektedir. Buna göre ışımanın şiddetli olduğu bölgelerde yâni madde ve enerjinin daha yoğun olduğu bölgelerde, meselâ büyük galaksi kümeleri îçinde, y-cp(?) etkileşmesi yoğunluğunun da artması ve bu bölgelerden gelen ışığın daha yorgun, yâni kızıla daha çok kaymış görünmesi gerekecektir. Bu itîbarla aynı uzaklıkta bulunan, fakat ışıma alanlarının şiddetleri farklı, iki galaksi için kızıla kayma mikdarları farklı olabilecektir. Buna binâen, meselâ büyük bir galaksi kümesinin içine tekaabül eden HUBBLE sâbitinin degerinin, Evrende madde ve enerjinin daha az yoğun oldugu bölgelere tekaabül eden HUBBLE sâbiti değerinden daha büyük olması gereklidir. Müellifler bu yoldan, HUBBLE kaanûnunda gözlenmiş olan yerel anormalliklerin doğal bir açıklamaya kavuşacağını savunmuşlar ve özellikle STEPHEN beşlisi diye bilinen, aynı uzaklığı haiz olduklarına hükmedilmiş olan ve beş galaksili bir küme görüntüsü veren topluluktaki NGC 7319 numaralı galaksinin, topluluğunun diğer fertlerine nazaran haiz olduğu anormal yüksek kızıla kayma mikdarını da bu olaya dayanarak açıklamış ve bunu teorilerinin bir teyidi olarak göstermişlerdir.

Ancak daha sonra GS.SHOSTAK tarafından yapılan ölçmeler ilk değerlendirmelerin aksine NGC 7319 un kümenin diğer fertlerine fiziksel olarak bağlı olmadığını ve bunlardan 30 Mpc daha uzakta olduğunu ortaya koymuştur. PECKER-VİGİER teorisi, aynı zamanda, galaksi kümeleri içînde HUBBLE sâbitinin değerinin kümelerin dışındaki HUBBLE sâbiti değerinden daha büyük olduğu olgusunun yalnızca bu teoriye has bir özellikve avantaj olduğunu savunmaktadır. Oysa aynı sonuca, homogen olmayan bir evren modeli seçerek Genel Rölâtivite Teorisi çerçevesi içinde de erişmenin mümkün olduğu MAVRİDES tarafından gösterilmiştir.

Bu teori Evrendeki 2,7°K lik kalıntı kara cisim ışımasına da yerel bir mâhiyet atfetmekte ve bunun, cıvarımızda ilgili fotonlar ile bozonlar ve belki de nötrinolar arasındaki termodinamik dengeden ileri geldiğini savunmaktadır. G.GAMOW 'un teorisine göre "büyük patlama'* modelinin kanıtı olabilecek evrensel bir olay gibi gözüken bu ışımaya yerel bir karakter atfetmekle olan PECKER-VİGİER teorisi, aynı zamanda, Evrene hem zaman ve hem de uzay içinde sonsuzluk tanıyabilen durağan bir model tekaabül ettirmiş olmaktadır.

Çoğu bilfiil gerçeklenmemiş bir sürü varsayıma dayanarak Evrenin genişlemediğini açıklamaya çalışan bu teori, ihtivâ ettiği epistemolojik mahzurlar dolayısıyla zayıf ve hayli spekülâtif bir zihnî idmandan öteye gidememîş görünmektedir.

G. HOYLE-NARLİKAR Teorisi

Bu müelüfler de galaksilerin spektrumlarındaki çîzgilerin kızıla kaymalarının kökeninde bir DOPPLER olayının varlığını reddederek bunları bir tâneciğin kütlesinin zamanla değişebileceği varsayımına bağlamaktadırlar. Bu teoriye göre bir tâneciğin kütlesi, MACH ilkesine uygun biçimde Evrendeki bütün kütlelerin oluşturdukları bir alanla orantılı olmakta ve uzayın bir noktasından diğer bir noktasına değişebilmektedir. Kabul edilen bu şartlar, sonunda, bir cismin kütlesinin zamanla değişmesi gerektiği sonucunu da vermektedir. Bu teori de HUBBLE kanûnunda gözlendiği ileri sürülen yerel anizotropileri yerel kütle alanının değişimine bağlamakta ve yıldızımsı nesnelerde gözlenen olağanüstü kızıla kayma mikdarlarını da bu gök cisimlerindeki elektronların kütlelerinin Dünyadakilerden farklı olduklarını savunarak açıklamaya çalışmaktadır.

SONUÇ:

HUBBLE kanûnunun kökeninde DOPPLER olayı bulunmayıp da başka bir fiziksel olay bulunduğuna dair, yukarıda kısaca değinmiş olduğumuz karşıt teoriler Evrenin genişliyor görünmesinin başka yollardan da açıklanabileceğine, Evrenin bize sunduğu çiğ görüntünün ardında bambaşka bir gerçeğin yatabileceğine dikkati çekmiş ve bunun mümkünlüğünü ortaya koymuş olmalan bakımından ilgi çekicidirler. Ancak bunlann bir kısmının DOPPLER olayı görüntüsünün yerine koymak istedikleri olayın içeriğini açıklamayı başaramadan yalnızca fenomenolojik bir tasviriyle yetinmiş olmalan; diğer bir kısmında ise daha temel bir fiziksel olayın aynı görüntüyü vermesini sağlamak için, tâbî oldukları şartların temelindeki olayların lâboratuvarda hiç gözlenmemiş ve sırf bu iş için amaca uygun bir biçimde düşünü-lüp uydurulmuş olması, bu karşıt teorilere hayli spekülâtif bir içerik kazandırmaktadır.

Sonuç şudur ki gözlemsel kozmolojinin bugünkü ölçüm ve gözlem olanakları içinde doğrudan doğruya gözlem ve ölçümler aracılığıyla, galaksilerin bizden uzaklaşmakta oldukları görünümüne dayanak olan temel fiziksel olayın içeriğini kesinlikle açıklayabilecek şekilde, aslında, ontolojik hiç bir kesin kriter elimizde mevcûd değildir. Elimizdeki bütün kriterler epistemotojiktir. Bu îtibarla Evrenîn genişlemesi gibi gözüken olayın ardındaki gerçek fiziksel olayın (aksi, ke­sinlikle ortaya konuluncaya kadar), sırf uygun ve basit bir çalışma varsayımı oluşturduğu, Genel rölativite teorisi çerçevesi içinde de doğal bir yeri olduğu gerekçesi ile Doppler olayı olduğunu kabul etmek durumundayız.

Kızıla kayma ve kozmik arka fon ışıması evrenin genişlediği yönünde yapılan yorumlara güçlü bir dayanaktır.Bu genişleme de, Bigbang tabir edilen teoriyi neden doğru kabul etmek durumda oluşumuzun sebeplerinden biridir.Aksi yönde doğru kabul edilenleri yanlışlayabilecek ve yorum geliştirilebilecek gözlem ve kanıt bağlamında ifade edilenler sadece spekülatiftir.Varsayımlar üzerinden Bigbangin doğru olmayabileceği üzerine yapılan varsayımlar bilim değil, sadece öznel görüşlerdir.

Not:Bazı yerler PDF-TEXT çevriminden düzgün çıkmamasından dolayı alınmamıştır veya değiştirilmiştir.

Kaynak: Ahmet Yüksel Özemre-Teorik Fizik Dersleri-Kozmolojiye Giriş-Cilt:8

tarihinde Pelegrino tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Belliydi zaten...

Kendine peygamber bellediklerinin izinden bir an olsun ayrılmadığın sürece kendi fikirlerin oluşamaz.

Söyle o Feynman denilen hıyara da biraz ateistforum okusun.

:lol:

Surely you're joking, Mr. Dirilis! (:

tarihinde Levinas tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim bazı tanrı kavramlarının reddidir,Bilim ilerledikçe yağmur tanrısı,gök tanrısı vs yok oldu doğru ama şu anda 'evreni vareden tanrı' bilim tarafından reddedilemiyor,ediliyor diyen nasıl edildiğini göstersin.

Yagmur tanrisi da reddedilemez.

Bilim, yagmurun yagmasi icin bir tanriya gerek olmadigini gostermistir. Ama bu, bir yagmur tanrisinin olmadigini ispatlamaz.

Tanidik geliyor mu bu sozler?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci (ve diğerleri)

Gözlemlerin getirdiği 17 - 18 (veya kaç taneyse işte) fenomen mevcut. Bunların hepsi bir anda keşfedilmiş değil. İlk bir kaç gözleme göre evren durağandır (Steady State). Velakin sonraki bir kaç gözleme (Kırmızıya kayma) göre evren durağan değildir. Ve bu 3-4 gözleme göre big bang denen teori ortaya konur.

Ama bugün diğer gözlemlerde eklenince bu kez big bang sadece 3 soruya cevap verebilmekte, kalan bir sürü soru cevapsız kalmaktadır. Üstelik, bu soruların cevapsız kalması bir yana, bu gözlemler big bangın olamayacağını göstermektedir.

İşte dananın kuyruğu burada kopmaktadır. Ve sanki big bang gözlenmiş bir fenomenmiş gibi, bu diğer olgular big bangı var kılacak şekilde big bang üzerinden izah edilmektedir. Hatta öyleki big bangın var olduğunu söylememizi sağlayan yasalar bile yok sayılmaktadır. Cevaplar verilemez mi? Elbette verilir, ama somut sorunlara hayali cevaplar verilmiş olur. Efenim big bangtan sonraki 3 saniye boyunca fizik yasaları yokmuşmuştur canım o zaman deniverir.

Yapılacak, yapılması gereken şudur. Big bang teorisi öncelikle yok sayılmalıdır. Geçersiz kabul edilmelidir. Ve bu gözlemlerin hepsini birden açıklayabilecek bir teoriye bakılmalıdır. Sonuç gene big bang çıkar mı? Büyük ihtimalle çıkar ama bugünkü big bangtan başka türlü bir şey çıkar.

Buradaki eleştiri, big banga değil, yapılan yanlış metodolojiyedir. Herşeyi alıp big banga uyacak şekilde uydurmaya çalışıyorsunuz. O şeylerin gösterdiği gerçeği aramaya değil, uydurduğunuz gerçeğe o şeyleri yamamaya çalışıyorsunuz.

Örneği de gayet açık işte, adma güzelce anlatmış. Aristo'nun şahane gözlemi, her şeyin dünyaya gitmek istemesi yüzünden "amanda dünya kainatın merkezidir" denmiş. Ve artık her şey buna göre izah edilmeye çıkılmış. Gezegenlerin dönüşleri bile aynen şimdi big bangta olduğu gibi acayip, heyula şeylerle izah edilmeye çıkılmış. Taa ki birinin "Yahu evrenin merkezi neden dünya olsun ki?" demeyi akletmesine kadar.

Bugünde mesela aynen bu. Big bang yok, bu kesin. Fakat bu "kainatın bu fazının" bir başlangıcı yok, olamaz demek değil. Big bang bir teoridir, şudur budur ve odur der. Newton'un bulduğu "yerçekimi teorisi" yanlıştır, çürüktür. Ve yeni daha doğru olan teorinin adı "izafiyet teorisi" dir. Ama taş sonuçta dünyaya düşer, sonuçta bir şey değişmez. Bugün big bangın şudur budur dedikleri yanlışlanmıştır, gözlemler yoluyla. Şimdi gözlemlere göre teori mi üreteceğiz, yoksa gözlemleri teoriye mi uyduracağız?

Big Bang'i reddetmek çok kolay. Anibal yukarda bunu yapmış. Yokhh olmaz diyor. Big Bang Mig Bang olmaz diyor.

Neye dayanarak bunları söyleyebiliyor?

Dayandığı bir yaratılış kuramı mı var?

Bugün bir şeyler varsa, dün de vardı mantığı..

Onu Big Bang ile bağdaştırmayı neden düşünemiyor?

Bir enerji sürekli olarak kılık değiştirip duruyor.

Bu kılık değiştirme sırasında enerji Big Bang denen bir fazdan da geçiyor.

Eğer Big Bang herşeyin başlangıcı değil deniyorsa haklı..

Ama Big Bang olmamıştır iddiası çok absürd..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yapılacak, yapılması gereken şudur. Big bang teorisi öncelikle yok sayılmalıdır. Geçersiz kabul edilmelidir. Ve bu gözlemlerin hepsini birden açıklayabilecek bir teoriye bakılmalıdır. Sonuç gene big bang çıkar mı? Büyük ihtimalle çıkar ama bugünkü big bangtan başka türlü bir şey çıkar.

Buradaki eleştiri, big banga değil, yapılan yanlış metodolojiyedir. Herşeyi alıp big banga uyacak şekilde uydurmaya çalışıyorsunuz. O şeylerin gösterdiği gerçeği aramaya değil, uydurduğunuz gerçeğe o şeyleri yamamaya çalışıyorsunuz.

Guzel aciklamis arkadas. Bende evrim kurami icin ayni seyleri soyleyecektim, ornegin ahtapotun gozu homolojiye uymuyor, evrim kuramini dislayarak bakarsak kuramin temelini olusturan homolojinin ise yaramadigini goruruz. Evrim kurami yokmus farzedersek aciklamalari zoraki evrime dayandirmak zorunda kalmaz boylece dogayi daha kolay anlariz. Boylece bilim yamali bohca gibi durmaz, gozlemler zoraki bir kurami dogrulamaya yonelik yorumlanmaz.

tarihinde forbidonzone tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Guzel aciklamis arkadas. Bende evrim kurami icin ayni seyleri soyleyecektim, ornegin ahtapotun gozu homolojiye uymuyor, evrim kuramini dislayarak bakarsak kuramin temelini olusturan homolojinin ise yaramadigini goruruz. Evrim kurami yokmus farzedersek aciklamalari zoraki evrime dayandirmak zorunda kalmaz boylece dogayi daha kolay anlariz. Boylece bilim yamali bohca gibi durmaz, gozlemler zoraki bir kurami dogrulamaya yonelik yorumlanmaz.

Big Bang'i reddedenlerin hatasını sen de tekrarlıyorsun ama..

Evrimi nasıl açıklıyorsun?

Yerine yeni bir teori oluşturmadan eski bir teori reddedilmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada gözden kaçan bir hususa değinmek istiyorum.

Big Bang'e itiaz etmekle, Big Bang'i reddetmek aynı şeyler değil.

Big Bang'i reddedince yerine yeni bir kuram geliştirmeniz gerekiyor.

Ama Big Bang'le ilgili bazı çelişkilere değinince, kuramı reddetmiş olmuyorsunuz.

Kuramın o çelişkilerle bağdaşıp bağdaşmadıklarını test etmiş oluyorsunuz.

Bu daha mantıklı ve kabul edilebilir.

Kuramı reddetmek çok daha zor ve bu haliyle kabul edilemez.

Yapılan argümanlar yeterince bilimsel değil. Hatta hiç değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada gözden kaçan bir hususa değinmek istiyorum.

Big Bang'e itiaz etmekle, Big Bang'i reddetmek aynı şeyler değil.

Big Bang'i reddedince yerine yeni bir kuram geliştirmeniz gerekiyor.

Ama Big Bang'le ilgili bazı çelişkilere değinince, kuramı reddetmiş olmuyorsunuz.

Kuramın o çelişkilerle bağdaşıp bağdaşmadıklarını test etmiş oluyorsunuz.

Bu daha mantıklı ve kabul edilebilir.

Kuramı reddetmek çok daha zor ve bu haliyle kabul edilemez.

Yapılan argümanlar yeterince bilimsel değil. Hatta hiç değil.

Quantu Fiziği yada Big Bang olsun bunların hepsi;

Doğruya yaklaşımın sayısız biçimleri ile ilerler.

Evet. Hacı'nın da kabul ettiği gibi yeni ve özgün formatlarıyla ilerler. Ama işte tam da bu, onun bilim olmadığının ispatıdır.

Çünkü bilim sağlam temeller üzerine mutlak geçerliliği ile kurulur. O bilim olarak yeni ve üst-mekanizmalar kurmaz.

Bunu uyanıklık yapıp isim olarak hiç değiştirmeye bilirsiniz . Ama Bilim Doğru bilginin araştırılması demek değildir.

''Bilimin ilerlemesi'' deyimi zamanımız açısından çok değerli.

tarihinde ozger tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı'ya katılıyorum.

Burada Big Bang'i eleştiriyoruz falan ama yerine daha iyisini koymadan terkedemeyiz. Bilim böyle işlemez. Zaten bilimde tam ve bitirilmiş, son sözün söylenmiş olduğu teori çok azdır. Her şey sürekli değişim ve ilerleme gösterir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ya bu büyük patlama dümeninede bi ayarım zaten.hiçliğin içinde varlık oluşması durumu!.madem hiç bir şey yok ortada,peki bu patlama nereyi genişletti,hiçlik genişlermi?

bişe patladı ise,ortada bi patlayıcı var demektir.bişe genişledi ise,genişlemesine müsait bi alan var demektir.hiçliğin içinde kendi kendine kainatın bu güne kdr gördüğü en büyük enerji bombası ortaya çıkıyo,sonra GÜM hüüoop hiçlik yerini varlığa bırakıyo!mantığa ters.mantık olarak böyle bir patlama şöyle olabilir:heryer zaten patlamaya hazır enerji alanı haline gelir,sonra ufacık bir noktadan bu patlamanın ateşlemesi/fünyesi çekilir.sonra büyük bi patlama olabilir.ama öle ortada ne madde var ne enerji var ne başka bişe var ama kocamanda bi patlama oluyo!bilim adamlarıda bazen saçmalıyo :) bilmiyosanız sallamayın be kardeşim

Link to post
Sitelerde Paylaş

ya bu büyük patlama dümeninede bi ayarım zaten.hiçliğin içinde varlık oluşması durumu!.madem hiç bir şey yok ortada,peki bu patlama nereyi genişletti,hiçlik genişlermi?

bişe patladı ise,ortada bi patlayıcı var demektir.bişe genişledi ise,genişlemesine müsait bi alan var demektir.hiçliğin içinde kendi kendine kainatın bu güne kdr gördüğü en büyük enerji bombası ortaya çıkıyo,sonra GÜM hüüoop hiçlik yerini varlığa bırakıyo!mantığa ters.mantık olarak böyle bir patlama şöyle olabilir:heryer zaten patlamaya hazır enerji alanı haline gelir,sonra ufacık bir noktadan bu patlamanın ateşlemesi/fünyesi çekilir.sonra büyük bi patlama olabilir.ama öle ortada ne madde var ne enerji var ne başka bişe var ama kocamanda bi patlama oluyo!bilim adamlarıda bazen saçmalıyo :) bilmiyosanız sallamayın be kardeşim

Bildiğimizi sanıyoruz ama.. Kuantum fiziğine göre uzayda vaküm enerjisi vardır.

Ve bu enerjinin varlığı Casimir etki ile gösterilmiştir.

Evren sonsuz bir boşluğun (hiçliğin) içinde genişlemektedir.

O boşlukta vaküm enerjisi vardır.

Evren vaküm dalgalanmasından oluşmuştur..

Dalga geçmiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bildiğimizi sanıyoruz ama.. Kuantum fiziğine göre uzayda vaküm enerjisi vardır.

Ve bu enerjinin varlığı Casimir etki ile gösterilmiştir.

Evren sonsuz bir boşluğun (hiçliğin) içinde genişlemektedir.

O boşlukta vaküm enerjisi vardır.

Evren vaküm dalgalanmasından oluşmuştur..

Dalga geçmiyorum.

ben ne diyorum sen ne diyosun hacı,casimir le hiçliğin ne alakası var.adı üstünde bak "hiç" hiç ne demek.hiçlik varsa casimirde yoktur.atom madde ışık vs hiç bir şey yoksa birbirini çeken veya iten hiç bir şey yoktur.

hiç bir şeyin olmadığı bir ortamda herşey birdenbire oldu diyolar,ne gzl şiir gibi işte.yani yaratıcının ol demesinden pek bi farkı yok.dinlere göre "ol" demiş bilime göre "bom" demiş.bumu yane başlangıç,

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben ne diyorum sen ne diyosun hacı,casimir le hiçliğin ne alakası var.adı üstünde bak "hiç" hiç ne demek.hiçlik varsa casimirde yoktur.atom madde ışık vs hiç bir şey yoksa birbirini çeken veya iten hiç bir şey yoktur.

hiç bir şeyin olmadığı bir ortamda herşey birdenbire oldu diyolar,ne gzl şiir gibi işte.yani yaratıcının ol demesinden pek bi farkı yok.dinlere göre "ol" demiş bilime göre "bom" demiş.bumu yane başlangıç,

Ünal yokluk yoktu.Enerji hep vardi ve sekil degistirerek yoluna devam ediyor.Su an sen ve evren varsiniz,enerjinin maddesel bicimisin,bu da ispati,varsin,yok degilsin kapito...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...