Jump to content

KÖTÜLÜK SORUNU VE İSLAM


Recommended Posts

Merhaba,

Sanırım siz tanrı

ile ilgili bişeyler

biliyorsunuz yada

düşünüyorsunuz.

Birgün onunla ilgilenirsem

bana anlatırmısınız?

Zaten ilk siz bana

geçmiş olsun demiştiniz.

Sizi ordan hatırladım.

İster istemez hergün onunla ilgileniyorsunuz.Onun kuralları onun yasaları ve onun dilediği şekilde.Ondan hiç bağımsız olmadınız.HİÇLİK VE HERŞEY O.

Evet siz de bir rahatsızlığınızı belirtmiştiniz.Geçmiş olsun dilemek bir görev oluyor.

Selam.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 years later...
  • İleti 56
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Kainatta Herşey ya bizzat güzeldir..Yada neticeleri itibari ile güzeldir..

Kainatın her alanında zahiri bir kötülük görülür.Fakat bir mesele neticeleri ile birlikte düşünülmelidir.Öyle ise zahiren kötü netice itibari ile güzeldir..

Şimdi yapılacak tek itiraz neden zahiri kötülükler mevcuttur?

Herşey zıddıyla bilinir kaidesi ile allah rahmet sıfatının zıttını zahiri olarak insanın nazarına veriyor.BÖyle rahmet sıfatı inkişaf ediyor..

Hem sırrı imtihana bir vesile oluyor..

Her şey zıddıyla varsa Allah ilk başta var olandır.

Mutlak iyiliktir.Kötülük olmadan Allah nasıl mutlak iyilik olabilmiştir dediğine göre kötülük olmadan iyilik var olamaz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her şey zıddıyla varsa Allah ilk başta var olandır.

Mutlak iyiliktir.Kötülük olmadan Allah nasıl mutlak iyilik olabilmiştir dediğine göre kötülük olmadan iyilik var olamaz?

Zırvalık...

Eğer kötülük ve iyilik iki farklı şeyse, iki farklı şeydir. Bu, amanda maydanoz olmasa sperm var olmazdı demekten farksız bir şey.

İyilik ve kötülük, mahiyetleri tartışılabilir olsa bile, iki ayrı mefhum ve birbirleri arasında hiç bir alaka yok. Zıtlık falan dediğimiz şeyler, sadece bizim anlam alemimize dair hususlar. İyilik ve kötülük öyle mi ya peki, onlar bizim anlamsal düzlemimizde mevcut değil mi sanki? Evet, doğru, öyleler. Fakat birinin olması, ötekinin olması veya olmamasından bağımsız birer mefhumdur bunlar. Daha doğrusu, kendi başlarına olan bazı eylemlerin sıfatlandırılmasıdır.

Birinin kafasını kesmeyi kimi "iyilik", kimi "kötülük" olarak görebilir. Bu başka bir mevzudur. Ama her durumda, birinin kafasını kesme eylemi, saksıya bir çiçek dikme eyleminden bağımsızdır. Herhangi biri için amanda bu iyi, bu kötü diyebilirsin. Fakat bunu, "Saksıya çiçek dikmek iyi olduğu için adam kesmek kötüdür" şeklinde değerlendiremezsin.

Kısaca, alakasız alakdır böyle tanım. Kötülük veya iyilik, neyin üzerine takılmış olursa olsun, bir sıfattan öte bir şey değildir ve hiç bir zaman herhangi bir mefhum veya varlığın sıfatı, alakasız bir diğerinin sıfatına ilişkilendirilemez.

Bu amanda kötülük olmasa iyilik bilinmezdi lafı, birer denyo, madrabaz ve aşşağılık sünepe rezil bir kepaze oldukları mutlak kesin olan dincilerin laflarından biridir sadece.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zırvalık...

Eğer kötülük ve iyilik iki farklı şeyse, iki farklı şeydir. Bu, amanda maydanoz olmasa sperm var olmazdı demekten farksız bir şey.

İyilik ve kötülük, mahiyetleri tartışılabilir olsa bile, iki ayrı mefhum ve birbirleri arasında hiç bir alaka yok. Zıtlık falan dediğimiz şeyler, sadece bizim anlam alemimize dair hususlar. İyilik ve kötülük öyle mi ya peki, onlar bizim anlamsal düzlemimizde mevcut değil mi sanki? Evet, doğru, öyleler. Fakat birinin olması, ötekinin olması veya olmamasından bağımsız birer mefhumdur bunlar. Daha doğrusu, kendi başlarına olan bazı eylemlerin sıfatlandırılmasıdır.

Birinin kafasını kesmeyi kimi "iyilik", kimi "kötülük" olarak görebilir. Bu başka bir mevzudur. Ama her durumda, birinin kafasını kesme eylemi, saksıya bir çiçek dikme eyleminden bağımsızdır. Herhangi biri için amanda bu iyi, bu kötü diyebilirsin. Fakat bunu, "Saksıya çiçek dikmek iyi olduğu için adam kesmek kötüdür" şeklinde değerlendiremezsin.

Kısaca, alakasız alakdır böyle tanım. Kötülük veya iyilik, neyin üzerine takılmış olursa olsun, bir sıfattan öte bir şey değildir ve hiç bir zaman herhangi bir mefhum veya varlığın sıfatı, alakasız bir diğerinin sıfatına ilişkilendirilemez.

Bu amanda kötülük olmasa iyilik bilinmezdi lafı, birer denyo, madrabaz ve aşşağılık sünepe rezil bir kepaze oldukları mutlak kesin olan dincilerin laflarından biridir sadece.

Aynen ben de saçma olduğunu gösterdim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'ya isyan etme özgürlüğünün olduğu yerde kötülük de vardır. Eğer herşeye kadir, alemlerin rabbi, her şeyi elinde tutan, sonsuz lütuf ve kerem sahibi bir Tanrı varsa, bu Tanrı'ya isyan, yeryüzünde izin verilmiş birinci kötülüktür. (Ha, Tanrı yoksa sorun yok.)

Ölüm en nihai kötülüktür; bütün kötülüklerin sonu, ideali ve toplamıdır. Ama paradoksal bir biçimde hayatın da ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak ölecek olan şey canlıdır. Hayat ancak ölüme bağlı olarak tanımlanabilir. Yaşamdan ölümü def etme, mutlak bir sabitlik, denge ve değişmezlik durumuna ulaşmak demektir, bu da bir tür ölümdür. Ölüme doğru gitmeyen yaşam bir süreklilik olmaktan çıkar: zamansız bir ideal veya donmuş bir fotoğraf karesi olur.

Kaybetme, düşme, alçalma, yok olma ihtimali olmayan bir şey düşünün: bir insan, şirket ya da siyasi parti. Böyle bir şeyin yükselme, kazanma, varoluşunu zenginleştirme ihitimali de yoktur. (Örnek: Türk sol'u.)

Ölmek, canlı olmanın ayrılmaz ikizidir, sadece canlı olan bir şey ölebilir ve ölüm canlılara hayatın derininden gelir, oraya aittir. Ve ölüm bir bakıma dünyadaki kötülüklerin varlık nedeni ve onların toplam bir ifadesidir. Onları tüketen bir sondur.

Ama biz ölümü nedense kötülük olarak görmeyiz. Voltaire, Portekiz'de tsunami dalgaları sonucu on bin insanın boğularak ölmesini kötülük olarak niteler. Ama bu on bin insan, hepsi bir anda boğularak değil de, biraz daha geniş bir zaman aralığı içinde Portekiz'in değişik yerlerinde farklı sebeplerle ayrı ayrı ölselerdi, sonuçta gene bir şey değişmeyecek, ama bu bir "kötülük" olmayacaktı.

Aynı şekilde, ölecek olanın yetmişi geçmiş ve emekli olması da gerekmez. Üç yaşındaki lösemili kardeşiniz de olabilir.

Maniheizm veya Zerdüştlüğün bu soruna İslam'dan daha mantıklı açıklamalar getirmiş olduğu, imkansız bir önermedir. Çünkü kötülük sorunu kadir-i mutlak Tanrı kavramıyla ortaya çıkan bir teolojik sorundur, Leibniz'in dediği gibi. Antik tanrılar kadir-i mutlak tanrılar olmadığı için, o alemde kötülük sorunu diye bir başlık mevcut değildi. Pagan tanrılarının kendileri de kötülükten mustarip olabiliyorlardı.

Soru, belli bir kurumsal dini aşan bir teoloji sorusu. Mesela dinden bağımsız olarak tecrübe edilen mistik aydınlanma pratiklerinde, yani Nirvana'da, Fenafillah'ta, veya psikolog Abraham Maslow'un doruk deneyimler dediği pratiklerde tecrübe edilen şeylerden biri de, kötülüğün bir "kuruntu" olarak görülmesidir. Bu tecrübeyi yaşayan insanlar, kötlükle barışırlar. (Bilindiği gibi mistik pratikler, Hıristiyanlık-İslam-Yahudilik gibi zahiri dinler üçlüsünden çok, Budizm, Hinduizm ve Caynizm gibi dinlerin revaçta tuttuğu bir pratiktir ve kötülüğün, maddi varlığa bağlı bir kuruntu olduğu algısı, bu dinlerde daha çok işlenir.)

Başımıza gelenler, başımıza gelmeyen sonsuz sayıdaki ve sonsuz korkunçluktaki ihtimaller arasından çekilip alınandır sadece. Yaşadıklarımız ve çektiklerimiz değil, çekmeyip kurtukduklarımız daha büyük bir yekun teşkil eder. Hayat, başımıza gelen olayların toplamı değildir, başımıza getirilmeyen sonsuz sayıdaki ihtimallerden sıyrılıp alınan küçük ve özenli bir bölümdür. (Paralel evrenler.)

Ömür, doğdumuz andan itibaren uzatılmış ve ölüm ertelenmiş bir şeydir; yoksa, ömür doğmakla garantilenmiş ve ölüm de belirsiz uzaklığa atılmış değildir.

Varlıkların ezici çoğunluğu bu şartlarda hayatta kalmaktan memnundur. İnsanların çok azı ölmek ister. Bir aslanın parçalayacağı ceylanı asla evcil esarette tutamazsınız. O gene kaçar, ormana gider.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kötülük sorunu İslam'da sahipsiz kalmıştır gibi görünür ama insan Allah'a toz kondurmamak için kendisi üstlenmiştir.

İyi olan ne varsa Allah'tan, kötü olan ne varsa da insandandır. Kabaca "Allah madem akıl vermiş ve doğru olanın ne olduğunu göstermiştir, o halde insan neden o aklı kullanıp da Allah'ın gösterdiği yoldan gitmez?" diye açıklanır.

Öte yandan Allah istemeden yaprak bile kımıldamaz, o dilemeden hiçbir şey gerçekleşmez denir.

Allah cehennem diye bir yer yapmış, gönderdiği kitaba uymayan ve dediklerini yapmayan ana en çok da onun varlığını reddedenleri yakacakmış. Ama bu öyle böyle bir yakma değil. Cehennemin katları ve yanmanın dereceleri filan var. Örneğin ateistler, kafirler, mürtedler vb,yanan derileri değiştirilip değiştirilip sonsuza dek yanacakmış. Ne fena... E bunları ibret olsun diye daha doğmadan böyle yaratan kendisi değil mi? Hiçbir zaman değişmeyeceklerini söyleyen de o.

Kötülüğün ağa babası bu iken iyilik Allah'tan demek, fazla dozda inanca maruz kalmaktan. Akıl ve mantık devreye girdiğinde sorgulama kaçınılmaz olduğu için de düşünmemek ve durmaksızın insanı suçlamak daha tercih edilir bir duruma dönüşüyor.

İnsan hem iyidir hem kötü. Ama insanlık pratiği, iyiliğe daha eğilimli olduğumuzu ve insanların çoğunun da iyi olduğunu gösterir. Tanrılara rağmen...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şurada bir problem var. İnsan kendi düşüncesini mutlak doğru diye lanse edemez.

Mesela yavru ceylanın Aslana yem olması ceylan acısından kötü, Aslan acısından iyidir. Hasta bir insan böyle bakılınca kötü her kesin yüreğini yakıyor, ama hastalıkdan geçinen doktorlar, eczacılar ve.s acısından ailelerini geçim kaynağı. Yani bizde bir deyim var "Birisi ölmeli ki, birisi dirilsin"

Hastalık bile bazı bakterilerin ve virusların yaşamsı demek, öldükden sonra cesed yine milyonlarca canlıya yem oluyor.

Bu acıdan da baka bilirsiniz. Yani hiç kimse kendi fikrini mutlak doğru olarak başkasına lanse edemez.

Yani virus bakteri acısından bakdığınızda kötü sizin acınızdan baktığınızda iyi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şurada bir problem var. İnsan kendi düşüncesini mutlak doğru diye lanse edemez.

Mesela yavru ceylanın Aslana yem olması ceylan acısından kötü, Aslan acısından iyidir. Hasta bir insan böyle bakılınca kötü her kesin yüreğini yakıyor, ama hastalıkdan geçinen doktorlar, eczacılar ve.s acısından ailelerini geçim kaynağı. Yani bizde bir deyim var "Birisi ölmeli ki, birisi dirilsin"

Hastalık bile bazı bakterilerin ve virusların yaşamsı demek, öldükden sonra cesed yine milyonlarca canlıya yem oluyor.

Bu acıdan da baka bilirsiniz. Yani hiç kimse kendi fikrini mutlak doğru olarak başkasına lanse edemez.

Yani virus bakteri acısından bakdığınızda kötü sizin acınızdan baktığınızda iyi

Size şimdi kendi düşüncelerimi MUTLAK DOĞRU olarak lanse edeceğim ve bunu gayet rahat bir şekilde yapacağım..

Bir yetişkin erkek,yetişkin bir kadınla cinsel ilişkiye giriyor..Sonrasında bir kız çocuğu hayata geliyor..Bu kız çocuğu 10 yaşına gelince,babası bu kıza tecavüz etmeye başlıyor..

Bu babanın yaptığı iyi midir,kötü müdür?

Bana göre bu babanın aletini kökünden kesmek mutlak doğrudur..

Bir kadına eşi iftira atıyor ve kadın o yörenin adetlerine göre recm ediliyor..Bu masum insanın ölümüne neden olan o taş atan elleri kesmek,bana göre mutlak doğrudur..

Açlıkla boğuşan insanların olduğu bir ülkenin başındaki yönetici,yolsuzluğa bulaşıyor..Ben bu iti kör ederim..Bu da bana göre mutlak doğrudur..

Sizin yaptığınızı İlber Ortaylı'da yapıyor..Tarihteki kişilere iyi ve kötü olarak bakmamamız lazımmış..Böyle saçmalık olmaz..

Atatürk iyi birisi değil o zaman..''Atatürk sana göre iyidir ama başkasına kötüdür'' mantığı,mantık değildir..Saçmalamaktır bu..!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kim demiş onu? Hayır da şer de Allah'tandır.

Nasıl yani? Açıklar mısın lütfen?

Bebeklere tecavüz edenler, insanları öldürenler var mesela... Bu kötülükleri onlara yaptıran Allah mı?

Ya da kastın, başına bu kötülükler gelenler sınava mı tutuluyor?

Demek istediğim, bu şer, şerri yapan için mi maruz kalan için mi söz konusu?

Ben yazımda kötüden ve kötülerden sözettim. Kötülüğe maruz kalandan değil. Ona göre açıklarsan sevinirim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Size şimdi kendi düşüncelerimi MUTLAK DOĞRU olarak lanse edeceğim ve bunu gayet rahat bir şekilde yapacağım..

Bir yetişkin erkek,yetişkin bir kadınla cinsel ilişkiye giriyor..Sonrasında bir kız çocuğu hayata geliyor..Bu kız çocuğu 10 yaşına gelince,babası bu kıza tecavüz etmeye başlıyor..

Bu babanın yaptığı iyi midir,kötü müdür?

Bana göre bu babanın aletini kökünden kesmek mutlak doğrudur..

Bir kadına eşi iftira atıyor ve kadın o yörenin adetlerine göre recm ediliyor..Bu masum insanın ölümüne neden olan o taş atan elleri kesmek,bana göre mutlak doğrudur..

Açlıkla boğuşan insanların olduğu bir ülkenin başındaki yönetici,yolsuzluğa bulaşıyor..Ben bu iti kör ederim..Bu da bana göre mutlak doğrudur..

Sizin yaptığınızı İlber Ortaylı'da yapıyor..Tarihteki kişilere iyi ve kötü olarak bakmamamız lazımmış..Böyle saçmalık olmaz..

Atatürk iyi birisi değil o zaman..''Atatürk sana göre iyidir ama başkasına kötüdür'' mantığı,mantık değildir..Saçmalamaktır bu..!

Bu siz baktığınız kadar kolay mesele değil. 1. O tecavüzcü şuna kötü bir şey kimi bakmıyor. 2. Toplumun nasıl oluyorda böyle birey yetiştirmesine bakılıyor. Yani babalık duygusu taşıyan bir insanı bu kadar canavarlaştıran nedir? Şunun köküne inmek lazım.

İkinci olayda bir tek şahitle recm yapılmaz. En az 4 şahit gerek.

Not: Batı mediasında recm diye verilen olaylar bir çok hallerde bir gösteri (teatro diyelim) ve yahit recmle ilgisi olmayan şeylerin recm gibi sunuluşudur. (recm yok demiyorum ama şimdikler recm değil) Alternatif kaynaklar başka şey yazıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu siz baktığınız kadar kolay mesele değil. 1. O tecavüzcü şuna kötü bir şey kimi bakmıyor. 2. Toplumun nasıl oluyorda böyle birey yetiştirmesine bakılıyor. Yani babalık duygusu taşıyan bir insanı bu kadar canavarlaştıran nedir? Şunun köküne inmek lazım.

İkinci olayda bir tek şahitle recm yapılmaz. En az 4 şahit gerek.

Not: Batı mediasında recm diye verilen olaylar bir çok hallerde bir gösteri (teatro diyelim) ve yahit recmle ilgisi olmayan şeylerin recm gibi sunuluşudur. (recm yok demiyorum ama şimdikler recm değil) Alternatif kaynaklar başka şey yazıyor.

4 diyince aklıma bu ayet geldi 4 şahit bulana kadar adam karıyı siker ve kahvesinide içer gider. :D

Nur 4 - Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu ispat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkardırlar.

tarihinde güven tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl yani? Açıklar mısın lütfen?

Bebeklere tecavüz edenler, insanları öldürenler var mesela... Bu kötülükleri onlara yaptıran Allah mı?

Ya da kastın, başına bu kötülükler gelenler sınava mı tutuluyor?

Demek istediğim, bu şer, şerri yapan için mi maruz kalan için mi söz konusu?

Ben yazımda kötüden ve kötülerden sözettim. Kötülüğe maruz kalandan değil. Ona göre açıklarsan sevinirim.

Şuna göre açıklayayım: Sen, "...kötülük sorunu İslam'da sahipsiz kalmıştır gibi görünür ama insan Allah'a toz kondurmamak için kendisi üstlenmiştir... iyi olan ne varsa Allah'tan, kötü olan ne varsa da insandandır..." demişsin. Benimki bir açıklama değil düzeltme. Yani sana yazdığım cevapta kötülük sorununu açıklamıyorum. İslam'da kötülük sorununun sahipsiz olmadığını, iyi olanın Allah'tan, kötü olanın insandan diye bir İslami ilke bulunmadığını yazıyorum sadece. Az buçuk İslam eğitimi alanlar, hayrın de şerrin de Allah'tan olduğunu bilirler. Sabır, tevekkül, kaza, takdir, hayır gibi kavramlar bu inanç ilkesinin devamından çıkmıştır.

Bunu açıklamaya çalıştım, o kadar. Yoksa dediğin gibi, kötülükler Tanrı'nın isteği dışında insandan sudur ediyorsa, o zaman bir tanrının olmadığına rahatça inanabilirdik. Kadir-i mutlak Tanrı kavramıyla, kötülüklerin kendisinden habersiz işlendiği tanrı kavramı, biribiriyle çelişik kavramlar.

İşin diğer yönüyle olan açıklamasını ise, naçizane bir üstteki post'umda yazdım, çok genel olarak: yani, kötülük nedir ve Tanrı'yla ilişkisi hangi makamdandır. Oraya bakabilirsin, ben gene tekrarlamayayım.

Bir şey eklemek gerekirse, bu konuda yazan Amerikalı bir yazar vardı, Gordon Allport, ondan alıntılayayım: "İntegral bir dini duygunun kötülük problemini kapsaması zordur. Bir çok dini his, olgunlaşma arayışlarında bu probleme çarpıp yıkılır. Kimisinin buna bulduğu çözüm pagancadır: kendisi de acı çeken ve olayları kontrol edemeyen sınırlı bir tanrıya inanır... Kötülük problemi bir şekilde çözülse bile yine de bir çok kişi, masum insanların çektiği acıları bir dini his içine entegre etmeyi en zor şey olarak görmektedir. Her şeye rağmen bu sorunla yüzleşilmelidir. Aksi halde dini his asla olgunlaşamayacaktır."

Senin soruna dönelim: İnsanları öldüren, Allah'tır. Portekiz'de on bin kişinin tsunami dalgaları altında aynı anda boğulması, günahsız kardeşinin lösemiden kurtulamaması, hepsi Allah'tan: "Allah diriltir, öldürür sonra tekrar diriltir. hepiniz Allah'a döndürüleceksiniz."

Önceden de dedim ya, ölecek olanın yetmişi geçmiş ve emekli olması gerekmez. Böyle bir garanti yok.

Ömür, doğdumuz andan itibaren uzatılmış ve ölüm ertelenmiş bir şeydir; yoksa, ömür doğmakla garantilenmiş ve ölüm de belirsiz uzaklığa atılmış değildir. Yaşadığımız her an, yokluktan çekilip alınmış bir andır. Aldığımız her soluk, büyük masraflara mal olmaktadır. Yaşadığımız her an, tekrar yaratılmak demektir.

Tanrı acısız bir ölüm yaratamaz mıydı? Küçükken ölmezdik, boğularak veya bıçaklanarak da ölmezdik. Vakti gelince bir köşeye uzanır ve fişi çekerdik mesela. Ve bunun arkasından varoluşun bütün aşamalarını sorgulayabilirsiniz: Niye sancılar çekerek doğuyoruz? Spermlerimizi bir toprağa döker ve dokuz ay sonra ürünleri oradan toplayabilirdik. Niye sınavlara girmek zorundayız? Niye çalışmak için erken kalkıyoruz? Niye kabızlık çekiyoruz? Kadriye niye tipimi beğenmiyor?

Ve sonunda Budistlerin yorumuna geliriz: acının kaynağı bedendir. Fiziksel bir beden içinde var olduğum için acı çekiyorum. Eğer bu varoluş modunu aşabilirsem, yani bedeni engellerden kurtulmuş, bedensel duyuların üstünde bir algılama düzeyine ulaşabilirsem, acılarım orada son bulur. Nirvana'da yani. Gerçekten de, bu algı düzeyine ulaşan insanlarda kötülük sorunu çözülür, kötülük denen şeyle barışılır ve "kötü" bir kuruntu olmaktan öteye gitmez. Nirvana, bedensel sınırlamalardan kurtulmuş bir varlığın ulaşabileceği en üst algılama statüsü, bir aydınlanma durumudur.

İslami mistisizmde ise Nirvana'nın karşılığı fenafillah'tır. Yalnız İslam'da Nirvana en yüksek mertebe değildir. Orada en yüksek mertebe kulluk olduğu için, Nirvana'daki algı statüsünü yaşadıktan sonra (Mevlevilik'te beşinci selamdan sonra) insan tekrar duyusal algılar dünyasına döner. Trans aşamasında kalmaz. Kuran okur, zikir yapar vs.

Yanlış anlama, sana mistisizm reklamı yapmıyorum. Şu mevlevilikle ilgili yazdıklarım da kitap bilgisi.

Her ne ise, varlıkların ezici çoğunluğu mevcut şartlarda hayatta kalmaktan memnundur. İnsanların çok azı ölmek ister. Bir aslanın parçalayacağı ceylanı asla evcil esarette tutamazsınız. O gene kaçar, ormana gider.

Bir varlığın yaşayabileceği iyilikler ve kötülükler, paralel evren ihtimalleri kadar sınırsızdır. Bizim başımıza gelenler, başımıza gelmeyen sonsuz sayıdaki ve sonsuz korkunçluktaki ihtimaller arasından çekilip alınandır sadece. Yaşadıklarımız ve çektiklerimiz değil, çekmeyip kurtulduklarımız daha büyük bir yekun teşkil eder. Hayat, başımıza gelen olayların toplamı değildir, başımıza getirilmeyen sonsuz sayıdaki ihtimallerden sıyrılıp alınan küçük ve özenli bir bölümdür.

Bu yazının bir bölümünün üstteki posttan copy-paste olduğunu anlamışsındır. Oradan başka bir copy ile bitireyim: dünya, kötülüğe izin verilmiş bir dünyadır. Tanrı'nin izin verdiği ilk kötülük ise, kendisine yapılan nankörlük ve küstahlıktır.

Sonra öbürlerini sıraya dizebilrisiniz.

(Samimi soruların için sağol.)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şuna göre açıklayayım: Sen, "...kötülük sorunu İslam'da sahipsiz kalmıştır gibi görünür ama insan Allah'a toz kondurmamak için kendisi üstlenmiştir... iyi olan ne varsa Allah'tan, kötü olan ne varsa da insandandır..." demişsin. Benimki bir açıklama değil düzeltme. Yani sana yazdığım cevapta kötülük sorununu açıklamıyorum. İslam'da kötülük sorununun sahipsiz olmadığını, iyi olanın Allah'tan, kötü olanın insandan diye bir İslami ilke bulunmadığını yazıyorum sadece. Az buçuk İslam eğitimi alanlar, hayrın de şerrin de Allah'tan olduğunu bilirler. Sabır, tevekkül, kaza, takdir, hayır gibi kavramlar bu inanç ilkesinin devamından çıkmıştır.

Bunu açıklamaya çalıştım, o kadar. Yoksa dediğin gibi, kötülükler Tanrı'nın isteği dışında insandan sudur ediyorsa, o zaman bir tanrının olmadığına rahatça inanabilirdik. Kadir-i mutlak Tanrı kavramıyla, kötülüklerin kendisinden habersiz işlendiği tanrı kavramı, biribiriyle çelişik kavramlar.

Böyle olduğunu ben de biliyorum. İslam eğitimi alanlar ve/veya Kur'an'ı iyi okumuş olanlar kötülüğün de Allah'tan olduğunu bilirler, Allah zaten bunu gizlemez. İnsanların geneli bilmiyor ve kötülüğü Allah'a değil kendilerine, yani nefislerine ve şeytana yenik düşmeye yoruyor. Aslında Kur'an okumuş inanırların çoğunluğu da böyle düşünme eğiliminde. Sen ise ateistlerin bu sorunu tartışırken kullandığı Kadir-i Mutlak Allah kavramının, kötülükle ilgisi olmayan Allah iddiasıyla tamamen çeliştiğini biliyor ve söylüyorsun. Ne güzel.

Sonraki açıklamalarını da yukarıdaki iletini de dikkatle okudum. Daha derin baktığın kesin ama genel olarak ölümden bahsettiğin için benim sorularıma karşılık gelmediğini söylemek de mümkün. Örneğin bahsini ettiğin tsunami felaketinde ölenler gibi örnekler değil, insanların birbirine direkt olarak yaptığı kötülükleri içeren örnekler daha isabetli olur. Bebeğe tecavüz mesela... Veya geçtiğimiz aylarda okuldan eve dönerken minibüsçünün kaçırıp tecavüze yeltendiği, kız karşı koyunca da iyice ajite olup kızı yaktığı örnek gibi...

Tsunami, deprem gibi felaketler Allah'ın kulları üzerinde uyguladığı kötülükler gibi yorumlanabilir ama ben bunu sıkıcı ve vasat bir eleştiri olarak gördüğüm için üstünde durmadım. Ya da bu tür felaketlerin oldukça büyülü doğa olayları olduğunu bilmek ve görmek nedeniyle saçma bulduğum bir alana kaydırılıp öneminin hafifletilmesi olarak gördüm. Bilemiyorum.

Nirvana veya tam denk düşmese de İslami karşılığı olan fenafillah da yeter açıklama değil. Kötülüğe bakış açısının değişmesinin, kötülükten etkilenmeme ve acı duymama aşamasına gelmenin sağlıksız olduğunu düşünüyorum zaten. Kaldı ki o aşamalara gelmek zaten vasat için mümkün değil ki bugün dünya kötülükten boğuluyor... Kötü olmamak, insanlara kötülük yapmamak için o denli dolambaçlı süreçlere ihtiyaç da yok aslen. Dünyadaki milyonlarca iyi inançsızı nereye koyacağız? Ne Tanrı'yla, ne dinle ne de mistik alemle işleri var ama gerçekten iyiler ve bir çocuğa örnek gösterilecek kadar düzgünler (R. Dawkins'e atıf).

Velhasıl kötü bir organizasyon bu. Kötülük var çünkü cehennem var gibi hani... Yarattığı kulları yoldan çıkarsın diye dünyaya gelmesine izin verilmiş bir şeytan ve nefsi zayıf insanlar bir sınava tutuluyor, sınavı kaybedenler de cehennemde yanıyor.

Bütün bunlar neden? Ne tür bir motivasyon bir Tanrı'ya böyle garip bir organizasyonu yaratmaya iter? Başarısız organizsyon olduğu da açık.

Bütün yanıtların için teşekkürler. Nazik dilin için de.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu siz baktığınız kadar kolay mesele değil. 1. O tecavüzcü şuna kötü bir şey kimi bakmıyor. 2. Toplumun nasıl oluyorda böyle birey yetiştirmesine bakılıyor. Yani babalık duygusu taşıyan bir insanı bu kadar canavarlaştıran nedir? Şunun köküne inmek lazım.

İkinci olayda bir tek şahitle recm yapılmaz. En az 4 şahit gerek.

Not: Batı mediasında recm diye verilen olaylar bir çok hallerde bir gösteri (teatro diyelim) ve yahit recmle ilgisi olmayan şeylerin recm gibi sunuluşudur. (recm yok demiyorum ama şimdikler recm değil) Alternatif kaynaklar başka şey yazıyor.

Olmaz..İşin diğer yönünü karıştırmayın..Kendi çocuğuna tecavüz eden bir babayı bilim adamlarının incelemesi farklı konu..Ben kendi mutlak doğrumu söylüyorum size..O babanın aletini keserim diyorum..Benim için mutlak doğrudur bu..Size belki psikopatça gelebilir ama bana çok doğru geliyor..

Recm olayındaki şahit mevzusunu filan geçin..Bir masum insanı,şeriatle yönetilen bir ülkede isterseniz recm ettirebilirsiniz..Bu olay da bana göre tartışmaya açık değildir..Ben o taş atan elleri keserim..Acımasız olana acımasız davranırım ama asla insanların yaşama hakkına dokunmayacak kadar da hümanistimdir..Yaşasınlar ama geriye kalan yaşamlarını zehir ederim onlara..

Muhammed mesela..9 yaşında bir çocuğa günümüze bakarak söylüyorum,tecavüz ediyor..O günün koşullarında bu normal bir şey..Bugün 9 yaşındaki biriyle cinsel ilişkiye girenin aletini de keserim..Hiç tereddüt etmeyeceksin bu konuda..

Mutlak doğru diyorsanız ya,o yüzden yazıyorum bunları..

Çok uzatırım bunu..

Sarhoş bir sürücü 3 yayaya vurup öldürüyor mesela..Bu kişiyi hapse atmak bir çözüm değil..Dediğim gibi başka formüller bulmak lazım..Ehliyetini elinden alıp,10 sene ceza vermek filan iş değil..Kör edeceksin böyleleri ve geri kalan ömürünü karanlıkta geçirecek..Ya da iki elini keseceksin ki,bir daha araba kullanamayacak..

Bu biraz sürekli eleştirdiğimiz İslam'ın sorun çözme metodlarına benziyor ama gerçekten çok farklı bir durum bu..

İslama göre mesela namazı terk edersen öldürülürsün..Benim sorun çözme yöntemlerim ile İslam'ın sorun çözme yöntemleri sadece kan akıtmak konusunda kesişiyor..Diğer yandan hiç alakası yok..

tarihinde NOLAN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Böyle olduğunu ben de biliyorum. İslam eğitimi alanlar ve/veya Kur'an'ı iyi okumuş olanlar kötülüğün de Allah'tan olduğunu bilirler, Allah zaten bunu gizlemez. İnsanların geneli bilmiyor ve kötülüğü Allah'a değil kendilerine, yani nefislerine ve şeytana yenik düşmeye yoruyor. Aslında Kur'an okumuş inanırların çoğunluğu da böyle düşünme eğiliminde. Sen ise ateistlerin bu sorunu tartışırken kullandığı Kadir-i Mutlak Allah kavramının, kötülükle ilgisi olmayan Allah iddiasıyla tamamen çeliştiğini biliyor ve söylüyorsun. Ne güzel.

Sonraki açıklamalarını da yukarıdaki iletini de dikkatle okudum. Daha derin baktığın kesin ama genel olarak ölümden bahsettiğin için benim sorularıma karşılık gelmediğini söylemek de mümkün. Örneğin bahsini ettiğin tsunami felaketinde ölenler gibi örnekler değil, insanların birbirine direkt olarak yaptığı kötülükleri içeren örnekler daha isabetli olur. Bebeğe tecavüz mesela... Veya geçtiğimiz aylarda okuldan eve dönerken minibüsçünün kaçırıp tecavüze yeltendiği, kız karşı koyunca da iyice ajite olup kızı yaktığı örnek gibi...

Tsunami, deprem gibi felaketler Allah'ın kulları üzerinde uyguladığı kötülükler gibi yorumlanabilir ama ben bunu sıkıcı ve vasat bir eleştiri olarak gördüğüm için üstünde durmadım. Ya da bu tür felaketlerin oldukça büyülü doğa olayları olduğunu bilmek ve görmek nedeniyle saçma bulduğum bir alana kaydırılıp öneminin hafifletilmesi olarak gördüm. Bilemiyorum.

Nirvana veya tam denk düşmese de İslami karşılığı olan fenafillah da yeter açıklama değil. Kötülüğe bakış açısının değişmesinin, kötülükten etkilenmeme ve acı duymama aşamasına gelmenin sağlıksız olduğunu düşünüyorum zaten. Kaldı ki o aşamalara gelmek zaten vasat için mümkün değil ki bugün dünya kötülükten boğuluyor... Kötü olmamak, insanlara kötülük yapmamak için o denli dolambaçlı süreçlere ihtiyaç da yok aslen. Dünyadaki milyonlarca iyi inançsızı nereye koyacağız? Ne Tanrı'yla, ne dinle ne de mistik alemle işleri var ama gerçekten iyiler ve bir çocuğa örnek gösterilecek kadar düzgünler (R. Dawkins'e atıf).

Velhasıl kötü bir organizasyon bu. Kötülük var çünkü cehennem var gibi hani... Yarattığı kulları yoldan çıkarsın diye dünyaya gelmesine izin verilmiş bir şeytan ve nefsi zayıf insanlar bir sınava tutuluyor, sınavı kaybedenler de cehennemde yanıyor.

Bütün bunlar neden? Ne tür bir motivasyon bir Tanrı'ya böyle garip bir organizasyonu yaratmaya iter? Başarısız organizsyon olduğu da açık.

Bütün yanıtların için teşekkürler. Nazik dilin için de.

Kalan pürüzleri giderelim:

1- Kadir-i mutlak Allah kavramının, kötülükle ilgisi olmayan Tanrı kavramıyla çeliştiğini, ateistlerin ne kadar söylediğini bilmiyorum ama inananların tamamına yakını bunu söyler. En sıradan, içselleştirilmiş, başat bilgilerden biridir. Yaşlı ev kadınlarından en sık duyacağın şeydir.

2- İnsanların kötülüğü nefslerine veya şeytana yormaları, son kertede onu Allah'tan bilmediklerini göstermez. Bu daha çok kader & özgür irade bağlamında tartışılan bir konu. Şeytan Adem'e secde etmekten kaçındığında, Allah'a "Sen beni azdırdın" demişti. Evveliyatı mele-i alada geçen bir varlık olarak tanrısal bilgiye daha yakındı ve orada doğru bir teşhis koydu. Tabii buradan şimdi daha büyük bir tartışma çıkar ama burada keseyim. Kötülük eylemi için çoğu inanan zaten "Allah şaşırtmasın, Allah yoldan çıkartmasın" falan gibi şeyler söyler.

3- Ölümü örnek verdim, dedim ya, ölüm bütün kötülükleri açıklayan, onu absorbe eden en nihai kötülüktür: şu Kayseri türküsündeki gibi: "Bu dünyada ölüm varsa zulüm var". Şerrin, deprem gibi bir Tanrı cezalandırması (öyle diyelim) olması gerekmez, minibüsçünün kötülüğüne de izin veren Tanrı'dır. Şu anda etik konusu tartışmadığımız için, fiziksel kötülüğün, acının, minibüsçüden veya kuduz bir köpekten veya dağdan yuvarlanan bir kayadan gelmesi fark etmez, kötülüğe uğrayan açısından.

4- Nirvana veya Fenafillah düzeyinde kötü ile barışmak derken, kötüye dayanıklılığın artmasından, onu hoş görmekten veya onu tolere etmekten bahsetmedim. Bu düzeydeki algı durumunda kötü'ye evrende yer verilir, kötü'nün varoluştaki yeri algılanır. Bu aşamada kötü, kötü olmaktan çıkar. Bazı psikologların "doruk deneyimler" dediği bu trans durumlarında duyu organlarının devreden çıkarak hakikatın doğrudan, aracısız kavrandığı bir algı durumu oluşur. Kişinin egosu devreden çıkar, kişi kendini aşan bir üst benlikte kaybolur. Varoluşun tüm elementleri ile dolaysız bir ilişkiye girer, onlarla birleşir. Zaman kavramı kaybolur, bir zamansız toplamı, sonsuz bir şimdiyi yaşar. İşte bu aşamada kötü, kötü olmaktan çıkar. (Bu bilgileri mistisizm veya tasavvuf kitaplarından değil, psikoloji kitaplarından naklediyorum.)

5- İnançlıların iyi olacağının garantisi yok.

6- Tanrı'yı böyle bir organizasyona iten şey, bilinmek istemesi. İnsan tarafından bilinmek istemesi. İnsani koşullarda bilinmek istemesi. İnkar etme olasılığı da varken bilinmek istemesi. Tanrısal bilgiyi kendi emeği ile oluşturan biri tarafından bilinmek istemesi. Kendine muhatap gördüğü varlık tarafından bilinmek istemesi. O varlığın O'nu görmezden gelme imkanı varken, bunu yapmaması. Diğer olasılıklardan yüzünü çevirmesi, O'nu seçmesi.

Yoksa, Tanrı'yı metazori olarak bilen belki insandan çok başka yaratıklar var. Melekler diyelim mesela. Ama meleklerin katında Tanrı'nın bilgisi zaten başka bir ihtimal olmayan zorunlu bir bilgidir. İşte bu kertede zaten kötülük sorunu da yoktur. Tek kötülüğü Şeytan yapmıştır burada, Adem'e secde etmememiştir. Şeytan'ın kovulma metaforu, Tanrı'nın basit bir buyruğunu yapmamanın, o kertede nasıl bir kötülük olduğunun metaforudur. Şeytan oradan kovulmuştur. Ama dünyamız, kötülüğe izin verilmiş bir dünyadır. Burada şeytanlar kovulmaz.

7- Başarılı bir organizasyon mu? Bardağın diğer tarafından bakarsak, evet. Tanrı'nın istediği olmuş mudur, evet. Yani bir çok insan O'nu tanımıştır. O'nu bilmiştir. O'nu takdir etmiştir. Hangisi çoktur, bilmiyorum, yani Tanrı'yı bilmeyi başaran mı, yoksa arkasını dönen mi? Fakirin anladığı şu ki, bir insanın O'nu anması bile çok değerli bir şey. Bütün bir evreni yaratmaya değecek kadar değerli.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...