haci 0 Oluşturuldu: Temmuz 31, 2010 Raporla Share Oluşturuldu: Temmuz 31, 2010 Ateist olarak ilginç bir dilemma ile karşı karşıyayız. Din olgusunun insan yaşamını olumsuz olarak etkilediğini düşünüyoruz. Çoğunluk öyle düşünmese bile dinlerin insanlığın ilerlemesi için gerekli olmadıklarına dindarların bile inandıklarına eminim. En iyimser bir görüşle dinlerin bazı insansal eksikliklere, tabiri caiz ise hatalara ve kusurlara hitabettiğini ileri sürebiliriz. Eksikliğin insan maneviyatında olduğu düşünülürse, onları din dışı olgularla da tatmin edebilmeliyiz. Bütün yapılacak insan maneviyatını tatmin edecek din dışı uğraşılara daha büyük önem vermek olacaktır. Ama dinler binlerce yıllık kurumlardır. Bu süre içinde sosyal yapının temel taşlarının en önemlisi olmayı başarmışlardır. Dinsiz bir toplumun olmaması dinlerin önemini abartmanın mümkün olmadığının delildir. Bu durumda insanı din sorunundan kurtarmak için nasıl bir strateji izlemeliyiz? Eleştiri ve kurtuluş stratejilerimizi dinlere karşı mücadele etmeye mi yönlendirmeliyiz, yoksa dinlerin kurbanı olarak düşündüğümüz insanlığa karşı mı yönlendirmeliyiz? Hangisi ile mücadeleye daha büyük önem ve öncelik vermeliyiz? Başka bir deyişle, insanlığın 21'inci yüzyılda ulaştığı bu aşamada bile esiri olmaktan kurtulamadığı din olgusunda mı sorun vardır, yoksa sorun insanlıkta mıdır? Tabii ikisini de aynı sorun olarak düşünebilirsiniz. Sorun insanda olup din olgusunu kendisi yaratmıştır. O halde eleştiri ve kurtuluş planlarını insanlığı eğitmeye yönlendirmeliyiz diyebilirsiniz. Ama bu sorunun ne kadar inatçı ve kronik olduğunu dikkate alırsanız, nedeni ne olursa olsun, insan akıllı ve mantıklı bir yaratık olduğu ve daha kolay ikna edilebileceği için, dinlerle mücadele etmek çok daha uygundur şeklinde de düşünebilirsiniz. Dünyada deizm ve ateizm yayılmaktadır. Onların yayıldığı ülkelerde hükmeden yerel dinlere ve ülkelerin kültür ve geleneklerine bakarak, bu konuda bir strateji hazırlayabilir misiniz? Din olgusundan kurtulamamada insanlıkla ilgili ve insan maneviyatınına ek olarak başka ne gibi sosyo-ekonomik insansal özellikler sorumludur? Bütün nedenleri bilmeden dinlerden kurtulamayız. Din olgusunu insanlığın başına musallat eden ve insanlığın dinden uzaklaşmasını önleyen nedenlerin hepsini biliyor muyuz? Onlar nelerdir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Link to post Sitelerde Paylaş
Rochader 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Dinlerden kurtulmak kolay degil. Bizlere ne olduda bir cogumuz kendimizi ateistforumda bulduk ve ayrilamayacak kadar mäil olduk? Belki bizler yapimiz geregi kolay kolay ikna olmayan devamli daha fazlazini bilmek isteyen insanlariz. Dinlerden illaki uzaklasilacak cünkü aciklamalari ile yetmeyecekler. Belki onlarda degisik degisik kollara ayrilacak bir sekilde varliklarini öncülleri gibi olmasada sürdürecekler. Bence senin konunun ilk cevabi zaman. Zaman her seyi degistiriyor dinleri inanirlarida tamamen degistirecek. Bizler belkide farkinda olmadan bu zamani hizlandirmak istiyoruz. Ben sahsen bu amactayim ve en büyük istegim ülkemizdede din ile devlet islerinin kesin olarak birbirinden ayrilmasi(zamanla olacak). Belkide devlet ile din isleri birbirinden ayri tutulmadigi icin senin düsündügün sorunlar var (yeterince zaman gecmedi). Bizde sorun olan bir cok sey din ile devlet islerini ayirabilmis ülkelerde sorundan bile sayilmiyor. Başka bir deyişle, insanlığın 21'inci yüzyılda ulaştığı bu aşamada bile esiri olmaktan kurtulamadığı din olgusunda mı sorun vardır, yoksa sorun insanlıkta mıdır? Birde din ile devlet islerinin birbirinden ayrilmasi disinde suda denebilir; sorun toplumun ve toplumuda kisiler olusturduguna göre kisinin kendisinin sorunu. Cevrelerinin cok etkisinde kalmalarininda sonucu. Belki cevresine uymadigi zaman bunun cezasini hayati ile verecek bir ülkede yasamanin verdigi ödev. SAYGILAR Link to post Sitelerde Paylaş
pisinge 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Dünya yi yöneten politikacilar dini kullanarak insanlarida istedigi gibi kullaniyorlar.Dini önce politik arenada yenmemiz lazim.Avustralya da basladi hayirlisiyla.... Link to post Sitelerde Paylaş
ipucu 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi İnsanın insan olma süreci,yüzbin yıl öncelerine kadar gidiyor. Doga üstü güçleri yaratmasıda anladıgımız kadarıyla yüzbinlerce yıllık bir dönemi kapsıyor. Bu ne demek ? Bu yarattıgı doga üstü güçler insanla beraber evrilmiş ve insandan hep bir adım (insanın zekası ve hayal gücü sayesinde)önünde olarak insanın üzerinde korku basıncını oluşturmuştur. Yüzbinlerce yıldır yaratılan bu korku basıncı insanın genlerine kadar işlemiştir. Günümüz insanı için inanılmaz derecede ilkel olan bu dinlere karşı mücadele ederken,bu illetten kurtulmaya başlayan insanlarada pisikolojik destek sunulmalıdır. İnsanın din ilkelliginden kurtulalamamasının şaşkınlıgını her zaman yaşamışımdır. Bu illetten kurtulamamanın nedeninide yüzbinlerce yıllık evrimleşme sürecinde insan bu doga üstü güçleride geliştirmiştir bu insanın genlerine kadar işlemiştir. Link to post Sitelerde Paylaş
TunBagaTarhan 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Belkide din evrimin bir gereğidir. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Belkide din evrimin bir gereğidir. Dinin evrimsel bir olgu olduğu kuşkusuz. Nedeni de azçok belli. Diğer hayvanlardan farklı olarak insan çevrede olup bitenlere yakından hakim... Onları biliyor. Ve çevreinde vuku bulan trajik olayların çoğu kendisini çok rahatsız ediyor. Onlarda az da olsa uzaklaşabilmek için maneviyata sığınıyor. İnsanlarda manaviyatın gelişmiş olması evrimsel bir süreç... Maneviyatı güçlü olanların yaşama şansı daha fazla.. Peki dinlerin maneviyat olgusundaki yeri nedir? Gerçi dinlerin insanlarla evrildiği fikrini hiç de yabana atmamalıyız. Yine de ben dinlerin insanlarla birlikte evrildiğini sanmıyorum. Din, insanlar iyice bilinçlendikten sonra daha önce evrimle kazandıkları maneviyatlarına yerleşen bir parazit, bana göre. Yani evrimle kazanılan dinlere inanmak zorunluğu değil. Maneviyatı tatmin etmek zorunluğu. Onu da en kolay dinlerle tatmin edebiliyoruz. Ama dinler tek tatmin yolu değil. Çünkü o zaman ateistler olmazdı. Onlarda da maneviyat var ve onlar da maneviyatlarını tatmin etmek zorundalar.. Onlar dinleri yeğlemiyor. Başka uğraşıları yeğliyorlar. Bilim, sanat, müzik vs gibi.. Dinlerden hala kurtulamamanın nedeni insanlarla ilgili elbette. Ama, mutlaka tatmin edilmesi gereken maneviyatın yanı sıra, bazı ilginç insansal etkinliklerin de bundan sorumlu olduğunu düşünüyorum. İnsanların kendilerini yönetmek için buldukları yöntemlerin hemen tümü, ya din bazlı, ya da dinsel inançlara büyük özgürlükler tanıyor. Demokrasi gibi. Ayrıca insanlık din olgusunu insan haklarından biri olarak kabul ediyor. İnsan hakları evrensel beyannamesine bakınız. Bunlar çağdaş kavramlar.. İnsanlar en eski sosyal bir olgu olan dinlerden kurtulmayı değil, onları özgür olarak pratik edebilmeyi savunuyor. İnsanlık dinleri eleştirmiyor. Benimsiyor. Bağrına basıyor. Eleştirilmelerini önlüyor. Bu durumda insanların dinlerden kurtulmaları mümkün değil. Din neden insan haklarından biri oluyor? Din neden demokrasi ile bağdaşsın? İnanırların çok olmasının insanlığa ne gibi bir katkısı olabilir? İnanırların çok olması bu bağlamda bir hak oluyor. Ama bu hakdan insanlık zarar görüyor. Yani gördüğünüz gibi, nasıl keserseniz kesiniz, insanlık din olgusunun elinde oyuncak.. Ve giderek ondan kurtulacağına, ona daha da bağımlı hale geliyor. Bu durumda ne yapabiliriz? Din inancı neden insan haklarından biri olsun? Bence din insan hakları evrensel beyannamesinden çıkarılmalı. Bu haliyle insan hakları evrensel beyannamesi yeterince bilimsel değil. Laik hiç değil. Laik olmasını beklemiyoruz belki ama, insanlığın düşmanı bir olguyu desteklemesini de beklemiyoruz. Düşünce özgürlüğü dini neden kapsamına alsın? Din yalnız düşünce düzeyinde kalmıyor. Din bir eylem aslında. Düşünce düzeyinde özgürlük sonsuz olabildiği halde, eylem düzeyinde özgürlük sınırlı olmak zorundadır. Bunun sonucu olarak Müslümanlar istedikleri yerlerde kurban kesemiyorlar, gürültülü ezan okuyamıyorlar, İslam'ı zorlayamıyorlar, türban ve tesettürle bir binaya giremiyorlar, ehliyet için resim çektiremiyorlar vs.. Ya da bunların mücadelesi yapılıyor. Bu eylemler tartışılıyor. Bunlar düşünce özgürlüğü değil ve kıyafet özgürlüğü diye bir kavram da mevcut değil. Kıyafet özgürlüğü insan haklarından biri değil.. Umarım şimdi sorunun boyutlarını daha iyi görebiliyorsunuz.. Link to post Sitelerde Paylaş
ozger 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi (düzenlendi) Bilimden kurtulmak kolay değildir ... Ticarileştiği yalanı Hacı ve bizim gibi ateistleri etkilemez aslında. Hindistan'da muazzam boyutlarda kanal sistemi kuran İngilizler sıtma ve çevre felaketi yaratacaklarını bilmiyorlardı. Kıtlık artar bir süre Hindistan'da ama hala dünyanın en fazla yer altı suyu kullanan ülkesi olmuş adamlar. Hindistan günümüzde çok başarılı bir ulus olmuş başarısızlıkları aşmıştır. Tüketim toplumları diye bir şeyin var olduğu olduğu söylenir durur. Ama Hindistan ezelden beri bir dönem İngilizler'e şimdide Batılılara ev sahipliği yapmaktadır. Mİsafir olarak oraya giden çoğu insanın ''eğer tüketim toplumu ve Tekelcilik diye bir şey varsa bunu Hindistan'a gittiğinizde en ufak bir eserini bile bulamıyorsunuz'' dedikleri bilinir. Çoğu genç nüfustan oluşuyor bunların zaten kendilerinin ürettiği eğitim sistemleri temelden gelişmiş bu adamların işte. Parasızlıktan kendi çocuklarını parayla sattıkları doğru değilmiş çünkü Hindistan bir tüketim toplumu değildir. Bilim 20.yy'da görülmemiş ölçekte artış sağladı. Hİndistan'da havadan görülebilen yapay kanallar yapılıyor. Nehir yataklarını değiştirebiliyorlar. Elbette bunları Hintlilerin yaptığı biliniyor. Yabancı sermayenin parmağı yok gibidir. Darısı Türkiye'nin başına o zaman. Hacı'yı destekliyorum... Temmuz 31, 2010 tarihinde ozger tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Dinlerden eğitimle kurtulunacağından bahseder dururuz. Bunun nasıl bir eğitim olduğuna kimse değinmez ama.. Bilimi öğretirsek, insanlar dinsiz mi olacak sanıyorsunuz? Ben hiç sanmıyorum. Bu keresinde bilimi yozlaştıracak insanlar.. İslam'da olduğu gibi. Dinlerden kurtulmak için nasıl bir eğitim izlenmelidir? Bu eğitim eğer dinlerin alternatiflerine değinmiyorsa yetersizdir. Başka her türlü eğitim dinlere hizmet edecektir. Din karşıtı bir çaba gösterilmesi zorunluktur. Okullarda din derslerinin kaldırılmasının yararı olacak mıdır? Tek başına din derslerinin olmamasının fazla bir etkisi olacağını sanmıyorum. Ama din ve ahlak dersleri din ve dinsizlik olgusu dikkate alınarak verilirse, insanları dinden uzaklaştıracak bir güce sahiptir. Yani dinleri alternatifleri ile birlikte öğretmenin talebenin yaşamına büyük bir yararı ve katkısı olacaktır.Tek başına din dersleri beyin yıkamaktadır. Din olgusunun ciddiye alındığı her toplumda, dinsizlik de ciddiye alınmaktadır. İkisine verilen önem birlikte azalıp çoğalacaktır. Dine ne kadar önem verilirse dinsilik o kadar önem kazanacak ve dinsizler o kadar çok cezalandırılacaklardır. Din olgusunun önemi azalırsa, dinsizliğin de önemi azalacak ve toplum dinsizliği daha kolay tolere edecektir. Başka bir deyişle ikisinin de etkisinin azalması yararlıdır. Link to post Sitelerde Paylaş
SinekKızı 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Merhaba, Hastanede uzun süredir tedavi olan biri olarak şunu diyebilirim. İnsanın en çok orada bir sığınma ihtiyacı doğuyor. Çünkü çaresizliğiniz bazen rezil bir seviyede olabiliyor. Yaşamayı seven insan ölmeyi istemiyor ve hak etmediğini düşünüyor. Maneviyatı sosyal hayattan çıkarabiliriz ama hastane örneğinde olduğu gibi yerlerden çıkması imkansız görünüyor. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Merhaba, Hastanede uzun süredir tedavi olan biri olarak şunu diyebilirim. İnsanın en çok orada bir sığınma ihtiyacı doğuyor. Çünkü çaresizliğiniz bazen rezil bir seviyede olabiliyor. Yaşamayı seven insan ölmeyi istemiyor ve hak etmediğini düşünüyor. Maneviyatı sosyal hayattan çıkarabiliriz ama hastane örneğinde olduğu gibi yerlerden çıkması imkansız görünüyor. Yanlış anlaşıldı galiba.. Ben maneviyattan kurtulmak gibi absürd bir çabadan bahsetmiyorum. Tam tersine.. İnsan maneviyatını din dışı olgularla tatmin ederse, ondan daha çok yararlanır diyorum.. Maneviyat insan için çok önemlidir ve ne pahasına olursa olsun, dinlerin olumsuz etkisinden korunmalıdır. Link to post Sitelerde Paylaş
SinekKızı 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Yanlış anlaşıldı galiba.. Ben maneviyattan kurtulmak gibi absürd bir çabadan bahsetmiyorum. Tam tersine.. İnsan maneviyatını din dışı olgularla tatmin ederse, ondan daha çok yararlanır diyorum.. Maneviyat insan için çok önemlidir ve ne pahasına olursa olsun, dinlerin olumsuz etkisinden korunmalıdır. Merhaba, Bazen bulunduğum ortamdan dolayı toparlayıp yanlış yazabiliyorum. Maneviyat derken kastettiğiniz din olgusunu söylemiştim. Ben bir müddettir daha iyiyim. Buradaki hastalarla din, tanrı gibi şeylerden konuşmayı sevmiyorum. Onlara güzel anılarını hatırlamalarını ve bunları herkese anlatmalarını söylüyorum. Ben böyle yapıyorum işe yarıyor. Link to post Sitelerde Paylaş
kafir 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi İnsan sadece yemek, barınma, giyinme, geleceği olma, güvenlik gibi şeylerle tatmin olmuyor. İnsan daha fazlasını istiyor. Bir tanrının kulu, çocuğu vs. olmak istiyor. Bir baltaya sopa olmak istiyor. İnsan yaptığı işlerde bir neden istiyor. Yaşamak için bir ideal istiyor. Hiç olmamak istiyor. Dinler bunların hepsini karşılıyor. Onun için dinler tamamen yok olmayacak. Şekil değiştire değiştire devam edecek. En aza indirildiği zamanlar belki de dağlardaki gerillalar kadar olabilir. Ama yine de var olacak. Ama insan asla tatmin olmayacak. Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Merhaba, Bazen bulunduğum ortamdan dolayı toparlayıp yanlış yazabiliyorum. Maneviyat derken kastettiğiniz din olgusunu söylemiştim. Ben bir müddettir daha iyiyim. Buradaki hastalarla din, tanrı gibi şeylerden konuşmayı sevmiyorum. Onlara güzel anılarını hatırlamalarını ve bunları herkese anlatmalarını söylüyorum. Ben böyle yapıyorum işe yarıyor. Öncelikle geçmiş olsun sinekkızı.Canı gönülden sağlığınıza kavuşmanızı temenni ediyorum. Din olgusu apayrı ama bence inancınızı kaybetmeyin.Bir tanrıya iman edebilir ya da reddedebilirsiniz fakat ne olursa olsun "birşeylere" inanın.Şans,talih,karma ya da hayat olsun bu,farketmez. İnsan umudunu kaybetmişse artık ölmüş demektir.Umudunuzu sakın kaybetmeyin. Link to post Sitelerde Paylaş
SinekKızı 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Öncelikle geçmiş olsun sinekkızı.Canı gönülden sağlığınıza kavuşmanızı temenni ediyorum. Din olgusu apayrı ama bence inancınızı kaybetmeyin.Bir tanrıya iman edebilir ya da reddedebilirsiniz fakat ne olursa olsun "birşeylere" inanın.Şans,talih,karma ya da hayat olsun bu,farketmez. İnsan umudunu kaybetmişse artık ölmüş demektir.Umudunuzu sakın kaybetmeyin. Merhaba, İyi dilekleriniz için mersi. Bir tanrı varmı yokmu bilmiyorum şu an ilgilenmiyorum. İlgilenseydim hastalığımın suçlusu olarak sanırım ilk onu hedef alırdım. Ben zor günleri geride bırakmışım doktorlarım öyle söylüyor. Güzel anılar beni ayakta tutuyor ben uyurken kaybettiğim annem ile olan anılarım. Şimdilik eğer bir sığınma ise buna sığınıyorum diyebilirim. Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi (düzenlendi) Din olgusundan kurtulamamada insanlıkla ilgili ve insan maneviyatınına ek olarak başka ne gibi sosyo-ekonomik insansal özellikler sorumludur? Sosyolojik açıdan ele aldığımızda tüm dinler birtakım (sözde) ahlaki veya toplumsal kurallar ortaya koyarak toplumsal düzeni sağlama konusunda oldukça iddia sahibidirler. Bu iddiaları çürütmek ve artık günümüzde geçerliliğini yitirdiğini ısrarla anlatıp ikna etmek insanların din olgusundan kurtulmasında hayli yararlı olacaktır. Gerçekten de bu ikna ediş birçok kişinin içi boş, temelsiz dinsel iddiaları terketmesinde gözle görülür bir başarı sağlamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse; günümüzde inançlı belki ama aklı başında olup iyi kötü eğitim almış bir insana el kol kesme gibi veya ne bileyim kısasa kısas gibi medeniyet ve insanlık dışı bir cezai yaptırımı kabul ettiremezsiniz. Ediyorsa, o kişiyi kendi haline bırakın. Emin olun, adına düşünce denilen olgunun kıyısından dahi geçmemiştir o. Yine dinler sosyolojik açıdan inanırlar arasında dayanışmayı artırır ki, bu da kulluktan bireyliğe geçememiş kitlelerin bilinçlendirilmesi ile aşılabilir. Kişiye öncelikle birey olmanın haklı gururu ve onuru öğretilmelidir diye düşünüyorum. --- Psikolojik yönden ele aldığımızda ise ''özellikle dinsel törenler'' insanların ölüm, çaresizlik, ağır hastalık vs. gibi durumlarda rahatlamasını sağlar. Yine bu dinsel törenler, hatta diyebilirim ki tek başına inancın kendisi dahi bireyi ta çocukluğundan beri tabii tutulduğu şartlandırılmalar neticesi etkisi altına alan birtakım hayali korkularından, günlük kaygılarından uzaklaştırır. Fakat şurası kesindir ki bu tamamen yapay bir rahatlamadır. O kaçtıkça korkular onu kovalar, endişeler asla rahat bırakmaz. İşte özellikle bu, hurafeyi besleyen atardamarlardan en önemlisidir. Buna karşı yapılabilecek tek şey, insanı kendi gerçeğiyle yüzleştirmekten ve yine kendi doğasıyla barışık bir şekilde yaşayabileceğine ikna etmekten geçer. --- Gelelim din-ekonomi ilişkilerine ... Şurası kesindir ki ekonomi kesinlikle menfaate ( çıkara ) dayanır. Hep derim; ticarete bulaşmış birisinin dini de imanı da Allahı da kitabı da paradır. Bunu hepten de olumsuz manada söylemiyorum tabii. İnsan doğası böyledir ve bu işin de müslümanı, kafiri yoktur. Herşeyden önce bunun bilincine ulaşmak şarttır diye düşünüyorum. Tarih bize öğretmiştir ki, din ve soyut dinsel argümanlar anında somut paraya tahvil edilmiş, daima müthiş bir kazanç kapısı olmuştur. Peki ortada üretilen somut ne vardır? Gerçekte ortada üretilen şöyle elle tutulur somut hiçbir şey yoktur. Sadece korkutmalar, öğütler, vaatler, bir yığın bilumum umut tacirliği vs... Buna biz Türkçede ''şarlatanlık'' diyoruz. İşte geçmişte bazen bu da yetersiz kalmış, yoksullardan çok da fazla somut bir şey elde edilemeyeceği anlaşılınca sağa sola cihat veya kutsal savaşlar ilan edilmiştir. Müslümanı da yapmıştır bunu, diğerleri de. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, bilinçli ateistler bilir zaten. Peki günümüzde bu durum farklı mıdır? Değildir. Din ve dinsel argümanlar geçmişte olduğu gibi günümüzde de müthiş bir çıkar kapısı olmaya devam etmektedir. Kombassanlar, Yimpaşlar, İhlas Finanslar ve birçoğu Konya çıkışlı bir yığın sözde faizsiz finans kuruluşları... İnsan sormadan edemiyor; soyut dinsel argümanlara karşılık insanlara hangi somut değer üretilmiştir? Hayali soyut dinsel argümanlardan somut menfaatler elde edenler gerçekte kimlerdir? Din bezirganı hayali soyut tüccarlarının kendilerine ürettikleri somut şeyler çoktur aslında. Ama ocağına düşürdüklerine sunduğu ortada somut ne vardır? Hiç, koca bir hiç. Temmuz 31, 2010 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi Çoğu kere dinleri suçlarız. İlkel, bağnaz, çağdışı hurafe ve efsanelerle dolu oldukları için. Zararlı ve tehlikeli oldukları için. Kötü, ilkel, bağnaz oldukları için yok olan dinler var mıdır? Apollo ve Jupiter'e bile inananların hala var olduklarını düşünüyorum. Sayıları azdır belki.. Ama onlar mutlaka vardırlar. Putperestlik de sağ ve salimdir, şamanizim de.. Totemlere tapmak da.. Bu gözlem bize açıkça sorunun dinlerde olmayıp insanlarda olduğunu göstermiyor mu? Biz hala dinleri suçlayıp duruyoruz. Aslında dinleri suçlamak insanlık için vakit kaybı. Din inancını suçlamalıyız, dinleri değil. Suçlayarak dinlerden kurtulamayacağımızı şimdiye kadar anlamış olmamız gerekiyor. Kendimize hayali bir kurtarıcı yaratıyor, ona sığınıyoruz. Müslümanlar dinlerinin eleştirisini sevmezler ama, onlara verilecek cevapları hazırdır. Çünkü son 1400 yıl içinde aynı eleştirlere tekrar tekrar maruz kalmışlardır. Genel bir kural olarak dinler eleştirilir. İnanırlar onların masum bir kurbanı olarak görülür. Her ne kadar bunda az da olsa bir gerçek payı varsa da, asıl suçlu dinler olmayıp, inanırlardır. Onlar eleştirilmedikleri için dinler değişmeden yeni nesillerde devam eder dururlar. Bu hatayı bu forumda hepimiz yaptık. Her seferinde dinleri suçladık, inanırları onların masum kurbanları olarak gördük.... Ve eminim ki yanıldık... Şimdiye kadar dinler değil, inanırlar eleştirilseydi, belki de dinler bu kadar güçlü ve sağlam sosyal kurumlar olamazlardı. İnsan sosyal olduğu için inanan bir hayvandır. İnanmak zorundadır ama, dinlere inanmak ve onların ritüellerini uygulamak masum ve basit bir inan değildir. Çoğu insan için aptallıktır. Bönlüktür. Düşüncesizliktir. Sürü mentalitesidir. Bazıları için ise ahlaksızlıktır. Dinlerden çıkar sağlamaktır. Toplumları yönetmek ve yönlendirmektir. Gasbetmektir. Çalmaktır. Soymaktır. Haydutluk ve çapulculuk yapmaktır. Cinayet işlemek, jenositler ve katliamlar yapmaktır. Dinsel inançların bilinen tek bir yararlı yönü yoktur. Bence artık inanırları da eleştirme zamanı geldi.. Bu forumda yazanların çoğu aslında maneviyatları iyi gelişmiş inanırlar. Onların maneviyatlarını tatmin için dini seçmiş olmaları şanssız bir durum gerçekten. Bunu onlara tekrar tekrar hatırlatmakta yarar var. Belki maya tutar ve en azından bazıları dinden ayrılıp başka meşgalelere yönelirler. Link to post Sitelerde Paylaş
ozger 0 Ağustos 1, 2010 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2010 gönderildi (düzenlendi) Kötü, ilkel, bağnaz oldukları için yok olan dinler var mıdır? Apollo ve Jupiter'e bile inananların hala var olduklarını düşünüyorum. Sayıları azdır belki.. Ama onlar mutlaka vardırlar. Putperestlik de sağ ve salimdir, şamanizim de.. Totemlere tapmak da.. Ben mesela böyle bir toplumun veya ekonomik sistemin hala kaldığını hiç düşünmedim. Aklımın ucundan bile geçmez... Kapitalizm Uygarlıktan gelir Tarihin Bilimsel Sosyolojik yüklü tarafı bunu gösterir... İlkellik dönemi Bilimsel olarak kapanmış... İnsanlık artık uzaya bile gitmiştir... Sosyalizm ve Müslümanlık her zaman ilkel Yunan-Germen Aile kültüründen gelir. Basittir bu sistemler. Babalık hukuku gibi... Ama Kapitalizm öyle mi ya; Gözünü sevdiğimin Kapitali ona inanmak bile dinden sayılmıyor... Ağustos 1, 2010 tarihinde ozger tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
ozger 0 Ağustos 1, 2010 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2010 gönderildi (düzenlendi) Güzel anılar beni ayakta tutuyor ben uyurken kaybettiğim annem ile olan anılarım. Şimdilik eğer bir sığınma ise buna sığınıyorum diyebilirim. Ataol Behramoğlu dineyin... İyi gelir mi bilmem ama... Ağustos 1, 2010 tarihinde ozger tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
zensen 0 Ağustos 1, 2010 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2010 gönderildi Artık din kurumu toplumları manipüle etme bakımından etkin değil zaten.Şimdilerin kilisesi "medya". Aile,arkadaş grupları,kilise/cami yok,medya var.İnsanın doğumundan itibaren erişkin yaşa kadar ki sosyalleşme süreci medya ile oluyor.Bizi medya sosyalize ediyor.Sistemin uygun gördüklerini olumluyor,uygun görmediklerini dışsallaştırıyor. Böylelikle dünyada tek bir modelde insan üretilmeye başlandı.Bir de "yabancılaşma"denilen evrensel bir olgu var.Farkedilmek,bilinmek,birey olmak istiyoruz. Bu yeni dünya düzeninde dinsel kimliklerin etkinliği giderek azalıyor.Fakat bizim gibi gelişmekte olan,modernleşmesi eksik tutulmuş ülkelerde geriye yönsemeci tepkiler de kaçınılmaz oluyor ve bu tepkiler uzun bir süre devam edecek gibi gözüküyor. Link to post Sitelerde Paylaş
ozger 0 Ağustos 1, 2010 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2010 gönderildi Medya bilimsel değil. Bunu bilelim özellikle gençler için bu daha önemli... Ben Lenin'i okurken ilk olarak onun Marks'da ki bilimsel tarih anlayışını okumuştum. Ama artık insanlar daha bilinçli.. Ne güzel.. Sosyolojik anlamda Marks'ın Yabancılaşma dediği şey özellikle değerlerimizle bağdaşmıyor.. Bunu öyle herkes bilmez.. İnsanlar uyuyor resmen.. Allah'tan bir kaç kişi var ki işte insanları uyarıyor. Mao bir yerde şöyle söyler; ''halk doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırmayı kesin olarak bilir'' Bu söz Medyanın bilimsel faaliyetlerinin artık söndüğü günümüzü daha o günden çok iyi anlatır. Tesadüf olamaz. Olmamalı. Kaçınılmaz olmalı. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts