Jump to content

Biyoloji Soruları....


Recommended Posts

Çevre konusunda başka ekleyecek şeyin var mı?

Hacı, senin anlaman niye bu kadar kıt?

Demedik mi sana, çevreymiş filan beni ırgalamıyor. Merak eden sensin, otur ara, bul yaz kendin. Yanlış yazarsan, yok öyle değil deriz, sıkma canını. Yok yazmazsan, bir şeyde demeyiz, işimiz mi yok allasen...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 413
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Hacı, senin anlaman niye bu kadar kıt?

Demedik mi sana, çevreymiş filan beni ırgalamıyor. Merak eden sensin, otur ara, bul yaz kendin. Yanlış yazarsan, yok öyle değil deriz, sıkma canını. Yok yazmazsan, bir şeyde demeyiz, işimiz mi yok allasen...

O konuda birşeyler yazdın ama.. Hiç yazmasaydın keşke.. Seni eğitmeye onlarla başlayacağım demek ki..

İşimiz zor ve uzun.

Evrim konusundan iki lafından biri çevre olduğu için bu konuyu açtım.

Çevreci olmaktan vazgeçeceğini hiç düşünmemiştim.

Neyse.. Sıra bende.. Sen biraz dinlen..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Evrim ve doğal seçilim sözkonusu olunca doğal çevreyi ele almamız gerekecek.

Neden? Mesela bir biyofizik çevre olayı var, onu da değil de, doğal çevreyi alıyorsun?

Soru zaten baştan yanlış. Hacıyı bozmaktan nefret ediyorum, bu bana mutluluk değil sıkıntı veriyor. O yüzden lafa girmek istemedim pek.

Çevre nedir? Neydi o, üç ondört bilmem kaçlı bir sayı vardı, onu bir şeyle çap mıydı neydi çarpıyorduk, bölüyorduk filan çevre oluyordu. Alın işte size çevre.

Drekinci, çevre, bir şeyin etrafını niteleyen çok kaba bir terimdir. Biyoloji'de çevre kavramı tek başına ele alınmaz. "Surrounded" yani sarmalayan ve "environment" yani içinde bulunulan farklı çevre tanımları vardır. Bunların ayrı ayrı ele alınması gerekir. Örneğin doüal çevre dediğin zaman, birisi saran birisi içinde olunan iki şey akla gelir. Bir canlının doğal çevresi, o canlıyı doğal yaşam alanında saran şeydir. Örneğin balığın doğal çevresi sudur. Fakat doğal çevre dediğin zaman, o zaman doğa, daha doğrusu dünya gezegenindeki doğa akla gelir.

Kısaca, farklı çevre tanımları farklı çapta çevreler çizer. Bunlar kesişebilir, kapsanabilir, ayrık küme olabilir. ama mesele, öncelikle bu ayrımları koyabilmektir.

Ki bunun önemi şuradan çıkar, evrimsel süreçler canlının doğal çevresinden ziyade, biyofizik çevresine göre yönlendirilir. Ve doğal çevre, biyofizik çevre tarafından kapsanan bir kümedir.

Bizim hacı ise böyle mağribi misali paldır küldür atlar. Amanda çevre nedir. Dedik ya, pi falan.. İşte sana çevre hacı, birde senden duyalım bakalım neymiş çevre. Malum biyologlar filan salak, cahil, moron, bilmez çevrenin ne olduğunu, bir öğretiver hadi şu meymenetsizlere hacı, görelim.

Evet. Çevre deyince bunları anlayabiliriz.

Çevre gerçekten çok önemlidir. En azından mutasyonlar kadar önemlidir.

Çevre ile ilgili en ilginç özellik yalnız onun canlıları etkilemesi değildir.

Canlılar tarafından etkilenmesi de çevrenin en ilginç özelliklerinden biridir.

İçinde yaşadıkları çevreden etkilenen canlılar, ona tepki gösterirken, içinde yaşadıkları çevreyi de değiştirirler.

Çevre ile canlılar arasındaki bu karşılıklı ilişki son zamanlara kadar doğru değerlendirilmemiştir.

Ben biraz bu ilişkilere değinmek istiyorum.

Anibal'i eleştirmekten usandım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çevre için ekoloji terimini kullanmak çok daha uygun.

Ekoloji bitki ve hayvanları içinde yaşadıkları doğal ortamda inceleyen bir bilim dalıdır.

Evrimsel ekoloji ekolojinin bir dalı olup, canlıların nasıl evrilip, içinde yaşadıkları ortama nasıl adapte olduklarını inceler.

Tabii bunu yaparken onların hem kendi türlerine ait bireylerle, hem diğer canlılarla, hem de çevre ile de olan ilişkilerini dikkate alır.

Evrimsel ekoloji çevreden kaynak alan seçilmiş baskıları ve onlara olan evrimsel yanıtları da inceler.

Darwin'in doğal seçilim yasası iki hususu açıklamaya yöneliktir. İlki türlerin transmutasyonu (yani birbirlerine dönüşmeleri), diğeri ise canlıların içinde yaşadıkları ortama uymasıdır.

Evrimsel ekoloji bunlardan ikincisini konu edinmiştir.

Geleneksel görüşe göre ekoloji evrime alacağı şekli dikte eder.

Bu görüşe göre çevre bir templete dir. Kalıptır, şablondur.

Doğal seçilimle gerçekleşen evrim canlıların bu şablona uymaları sürecidir.

Son yıllarda bu geleneksel görüş önemli bir değişikliğe maruz kalmıştır.

Bazı laboratuvar deneyleri ve bu arada ortaya atılan özel kuramlara göre evrimsel süreçler de ekolojiye karşılık vererek onu modifiye ederler.

Yani çevrenin yalnız bir şablon olduğu ve canlıların ona uymakla yükümlü oldukları görüşü eksiktir ve hatta yanlıştır.

Bu bağlamda eksik olması demek açıkça yanlış olması demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Japonyadaki nükleer felaketle ilgili bir haberde halka iyot tableti dağılıyor denilmişti.

İyot tableti ne anlamamız gerekir ve insanları radyasyonun etkilerinden nasıl korur.?

İyot insanın her doku ve organını radyasyondan korumaz. Yalnız tiroid bezini korur.

Radyoaktif elementler arasında iyot da vardır. Kana geçen radyoaktif iyot tiroid tarafından tutulur ve tiroidde kansere neden olabilir.

Daha önce iyot verilirse o kana geçer ve tiroid tarafından tutulur. Tiroid'in iyod tutma açığı vardır. O açığı normal iyotla kapatırsan tiroid radyoaktif iyotu tutamaz artık.

Vücuda giren radyoaktif iyot idrar ve gayta ile atılır. Zarar vermez.

Ama diğer radyoaktif elementler başka doku ve organlarda kansere neden olmaya devam edebilirler.

İyot yalnız tiroid kanserlerini ve iyot tutan diğer bir iki organın kanserlerini önler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Hayvanları , beyinlerinin vucut büyüklüklerine orantısıyla kıyaslamanın benzeri kalp organı için yapılsa sonuç nasıl olurdu.

En güçlü kalp hangi canlıda olurdu. İnsan kalbi bu sıralamada nerede yer alırdı?

Organları vücut büyüklüğüne oranla kıyaslamak yanlış bir yaklaşım.

Doğru gibi duruyor ama yanlış. Çünkü o zaman farenin insandan daha akıllı olması gerekiyor. Yunuslarında beyin,vücut oranı yüksek, fillerin de..

Ne beyin için böyle bir oran geçerli, ne de kalp ve diğer organlar için....

Nedeni de doğal seçilimin organlara ayrı ayrı baskı yapmaları.

Ve bu durumda vücudun tümü önemini yitiriyor.

Kalbe baskı çok olursa, yani doğa kalpten daha büyük bir randıman isterse, kalp büyür ama vücut büyümez. O zaman daha önceki oran bozulur.

Gerçekten doğal baskılar organlara yöneliktir. Daha doğrusu canlıyı oluşturan öğelere teker teker yöneliktir.

Kalbe ve bütün vücuda yönelik değildir doğal baskılar. Doğal seçilim ancak küçük nitelikleri modifiye edebilir.

Bu nedenden böyle bir oran anlamsızdır. Fazla birşey ifade etmez.

Örneğin çitalarda kalp insan kalbinin üçte biri kadardır.

Oysa dünyanın en hızlı koşan hayvanın kalbe olan gereksinimi daha fazladır. Bu yüzden çitalar ancak kısa mesafelerde koşabilirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Organları vücut büyüklüğüne oranla kıyaslamak yanlış bir yaklaşım.

Doğru gibi duruyor ama yanlış. Çünkü o zaman farenin insandan daha akıllı olması gerekiyor. Yunusların da beyin, vücut oranı yüksek, fillerin de..

Sayın hacı, vücut-beyin oranlarına baktığımızda fare ile insan arasında fark yok, fillerin oranı ise pek yüksek değil.

http://en.wikipedia.org/wiki/Brain-to-body_mass_ratio

Beynimizin büyüklüğü hakkında bir yargıya varmak için onu bizim vücut ağırlığımıza sahip ortalama bir memelinin beyin büyüklüğü ile mukayese etmenin en doğru hal tarzı olduğu kanaatindeyim.

Bu açıdan bakıldığında insan beyninin gerçekten devasa bir yapıda olduğunu görürüz. Zaten bu yüzden insan yavrusu bıngıldakla doğan tek canlıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın hacı, vücut-beyin oranlarına baktığımızda fare ile insan arasında fark yok, fillerin oranı ise pek yüksek değil.

http://en.wikipedia.org/wiki/Brain-to-body_mass_ratio

Beynimizin büyüklüğü hakkında bir yargıya varmak için onu bizim vücut ağırlığımıza sahip ortalama bir memelinin beyin büyüklüğü ile mukayese etmenin en doğru hal tarzı olduğu kanaatindeyim.

Bu açıdan bakıldığında insan beyninin gerçekten devasa bir yapıda olduğunu görürüz. Zaten bu yüzden insan yavrusu bıngıldakla doğan tek canlıdır.

Organları bu şekilde incelemek bize onlar hakkında ek bilgi vermiyor.

Verse haklısınız diyeceğim.

Bu şekilde bir yaklaşımla bir kural oluşturmak mümkün değil.

Çünkü istisnaları çok.

Organları vücudun geride kalan kısımlarına oranlayarak nasıl bir bilgi ediniyoruz?

Hiç...

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Organları vücudun geride kalan kısımlarına oranlayarak nasıl bir bilgi ediniyoruz?

Muadillerine göre daha büyük bir organın daha fazla görev yaptığını, muadillerinden daha fazla işe yaradığını, canlı için daha fazla görevi (önemine göre) yerine getirdiğini anlarsın.

Olaya önce tersten bakmak lazım: Daha büyüklere değil, daha küçüklere. Kanatları küçülmüş olan canlının uçma ile işinin kalmadığı veya azaldığı kesindir. O küçük kanatların olduğu yere oturup diğer kanatlara bakarsan, bu kanatların, yani büyük kanatların canlı için daha önemli olduğu ve daha çok (nicel/nitel) görev aldığını görmen zor olmaz.

Fakat bu ölçümlerde vücut-kitle / organ-hacim-kitle oranına bakmak genelde yeterli değildir. Çoğu durumda fizyoloji ve morfolojiye birlikte ve daha derin bakılmalıdır. Bunun asıl esprisi, organların genellikle indirgenmiş belli bir görevi üstlenmemeleri, bir organın bir sürü görevinin olabilmesidir. Örneğin fillerin burnuna bakarak, sonrada burunun koku alma organı olduğunu kabul ederek, filler en fazla koku alan hayvandır denemez. Buradaki asıl husus, burnun değil, koku alma organellerinin bu hususta önemli olduğudur.

Bir köpeğin koku alma organelleri vücuduna göre insandan çok daha büyüktür. Ve netice ortadadır. Bir ayının ki ise daha büyüktür ve o köpekten de iyi koku alabilir. Fakat ayının görünen burnu çoğu zaman köpekten küçüktür.

Beyin içinde aynı durum geçerlidir. Daha büyük beyin, daha fazla görev demektir. Ama burada görevden kasıt nedir? Bir kartalın beyin/vücut indeksi insana yakın, hatta yüksek bile sayılabilir. Fakat beyinde burun gibidir, farklı organellerden oluşur. Kartal fazla beyin kapasitesin keskin gözlerden gelen yoğun bilgiyi işlemek, uçuşta gereken hesapları yapmak için kullanır. İnsan ise bunlara değil, sanallaştırmaya yönelik beyin kısımlarında büyüktür.

İnsan beyninin tipik yapısında, hayvanlardan çok çok büyük kütle, hacim vs. farkı görülmez. Velakin beyin kabuğnda durum değişiktir. İnsan beyni kabuk oranı olarak diğer hayvanlardan çok çok büyüktür.

Beyin hususunda, söylenebilecek olan, vücuda göre daha büyük beyinlerin daha büyük beyinsel işlevlere sahip olacaklarıdır. Ama bu işlevin niceliğini bağlar, niteliğini değil. Bizim anladığımız manada akıl bir nicelik değil, nitelik meselesidir. Yani, diyelim timsah beyni aynı fizyoloji ile büyüyüp insandan daha yüksek beyin/vücut oranına gelse, bu o timsahın derhal grişip bir uçan darie yaparak galaksiyi keşfe çıkabileceğini göstermez.

Kısaca, beyin diyerek yapılan genelleme yanlıştır. Beyin karmaşık bir organdır. İnsan beyninin insan zekasını getiren kısmı ise tıpkı filin hortumu gibi sadece büyümekten ziyade özelleşmiş ve daha farklı bir tür organa dönüşmüştür.

Bu noktada şu kural bir kural olarak kabul edilir. Aynı organlardan, homolog organlardan, daha büyük olan, daha işlevli olacaktır. Yani iki timsah fosili bulursan, bu ikisinden vücuduna göre beyin boşluğu daha büyük olanın daha "akıllı" olduğunu söyleyebilirsin. Ama bu aklın hangi çerçevede olduğunu söylemek zordur. İlla düşünce, zeka yönünde gelişmeyi göstermez, daha fazla işlevli ve daha büyük beyin.

Buradaki evrimsel açıklama şöyledir. Daha büyük organ, daha çok kaynak gerektirir. Daha çok kaynak gerektiren bir organın gelişebilmesi için, canlıya bir avantaj sağlaması gerekir ki, diğer organlara harcanacak kaynağı sömürdüğünün karşılığını canlı alabilsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bunlardan ne gibi bir sonuç çıkarabiliriz?

Çıkarılabilecek sonuçları söyledik zaten hacı.

Daha büyük organın daha önemli ve fazla işleve sahip olduğundan başka bir şey çıkmaz. Zaten evrimsel süreçte bunu gerektirir.

Beyin için mesele, beynin basit bir organ değil, bir tür organcıklar kompleksi olmasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bunlardan ne gibi bir sonuç çıkarabiliriz?

Çıkarılabilecek sonuçları söyledik zaten hacı.

Daha büyük organın daha önemli ve fazla işleve sahip olduğundan başka bir şey çıkmaz. Zaten evrimsel süreçte bunu gerektirir.

Beyin için mesele, beynin basit bir organ değil, bir tür organcıklar kompleksi olmasıdır.

Bu iddianı dünyanın en büyük penisi için de ileri sürebilir misin?

Büyük penisin evrimsel süreçteki yeri ve önemi nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu iddianı dünyanın en büyük penisi için de ileri sürebilir misin? Büyük penisin evrimsel süreçteki yeri ve önemi nedir?

Dünyanın en büyük penisi başka bir şeydir, vücuduna göre penis başka bir şeydir.

Ve evet, bunun evrimsel süreçte önemli bir yeri vardır. Hatta bir sürü yeri vardır. Örneğin, gorillerin penisleri küçüktür. Testisleri de. Ama şempanze ve babunların büyüktür. gorillerde harem işi sağlamdır. Babun ve şempanzelerde ise vur kaç taktiği. Bir babun dişiyi tenha yerde yakalayınca harem sahibi gelmeden işi bitirebilmelidir. Bu nedenle bolca sperm toplayan ve rahime daha yakın dökebilen yapı daha avantajlıdır haliyle.

Benzer şekilde, hepsi için belli bir evrimsel avantaj mevcuttur. Hatta insanlar için bile. Büyük penisli insanların yaygın (genetik) olduğu toplumların geçmişlerine bir bakmak konuyu anlamayı kolaylaştıracaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Organların büyüklüklerinden bir anlam çıkarmak istiyorsak, türleri karşılaştırmamız gerekir.

Aynı tür içinde organların büyüklükleri anlamsızdır. Zaten organların çoğu için fark yoktur bile diyebiliriz.

Bütün organların büyüküğü ve ağırlığı belli ve oldukça dar sınırlar içinde tutulur.

Birkaç istisnası vardır. Kişinin boyu uzunsa ve cüssesi büyükse derisi de ağırdır.

Onun dışında bütün organları yaklaşık aynı ağırlıktadır.

Eğer bir türde bir organ büyükse nedeni ona olan doğal baskılardır.

Organları yakından incelerseniz, evrimsel olarak önemi olanların bazı segmentlerden oluştuklarını görürsünüz.

Karaciğer, akciğerler ve böbrekler küçük segmentlerden (lobüllerden) oluşmuşlardır.

Beyin de anatomik ve fonksiyonel olarak ayrı bölümlerden oluşmuştur.

Bu da gösteriyor ki doğal baskılar o organların büyümesine neden olmuşlardır.

Ve bunu sağlayan mutasyonların da çok basit olmaları gerekmektedir. Bir iki basit mutasyonla yeni bir segment eskilerine kolaylıkla eklenebilir.

Evet. Türler arasında organların büyüklükleri açısından büyük farklar vardır. Nedeni de doğal baskılardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

halk arasında vucutta bir yer çarpmaya bağlı olarak şişince veya morarınca ,oraya çiğnenmiş ekmek veya et koymak gibi bir davranış var.

bilimsel bir faydası var mıdır?

varsa sebebi nedir?

Elbette fayadalıdır. Çok faydalıdır hem de.

Çiğnenmiş ekmek veya et koyarsanız 4 haftada iyileşir.

Kendi haline bırakırsanız, iyileşmesi bir ayı bulur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

halk arasında vucutta bir yer çarpmaya bağlı olarak şişince veya morarınca ,oraya çiğnenmiş ekmek veya et koymak gibi bir davranış var.

bilimsel bir faydası var mıdır?

varsa sebebi nedir?

Valla is dolayisiyla yara bere icinde kaliyorum.Sardigim zaman yara gec kapaniyor.Acikta kalinca daha tez iyilesiyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Valla is dolayisiyla yara bere icinde kaliyorum.Sardigim zaman yara gec kapaniyor.Acikta kalinca daha tez iyilesiyor...

birde öyle birşey var.

hep söylenir açık bırak daha çabuk iyileşir diye ama

bilimsel olarak doğru mudur?

belkide açık bırakılan daha çabuk kabuk bağlıyor olabilir.

ama bu onun daha çabuk iyileştiğini gösterir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...