Jump to content

Biyoloji Soruları....


Recommended Posts

  • İleti 413
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Virüslerin çoğunun canlı olup olmadıkları ispatlanamıyor diye biliyorum . Özellikle bu insanlığın baş düşmanı hiv virüsü . Dış ortamda tamamen cansızlar . Yani hiçbir yaşam belirtileri yok ama hücrelere bulaştıkları zaman birden bire canlılık özelliği kazanıyorlar . Ha birde bakteriyofajlar var . Onlarda en küçük canlı birimleri arasında sayılabilir .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorunun cevabı sanıldığından çok daha zor..

Evrende neyin canlı olduğunu bilmek kolay değil.

Evrenin kendisi için bile canlı diyebiliriz.

Ama canlılığı molekül düzeyine indirmekten fazla bir zorluk çekeceğimizi sanmıyorum.

Prion'lar da canlıdır argümanı yapılabilir örneğin. Prion bir protein molekülüdür.

Virus, virusoid ve viroidlerin canlılık argümanı daha kolay yapılabilir.

Eğer prion canlı ise daha başka canlı moleküller de vardır.

O molekül Everest'in düşündüğü ribozomlar değil de, RNA molekülü olabilir. Ribozomlar da RNA ama, spefisik bir RNA..

Zannedesem RNA'dan biraz daha büyük.. RNA ile birlikte spesifik bir protein de içerirler..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mikroskopun altına koyup baktığınız şeylerde maalesef canlı/cansız diye bir şey yazmıyor. Önce somut bir tarif yapmalısınız. Canlı denen denen şeyin bir kaç somut tarifi var.

En yaygın kabul gören tarif, kendini çoğaltabilme (üreme) ve bu faaliyet için gereken enerjiyi kendi kaynaklarıyla sentezleyebilme şeklinde.

Bu tarife göre virüsler, prionlar filan cansız oluyor. Başka tarif olamazmı, elbette, hay hay. Ama tarifi görmeden o tarife uyan en ufak şeyi bulmak biraz mümkün değil grubuna giriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mikroskopun altına koyup baktığınız şeylerde maalesef canlı/cansız diye bir şey yazmıyor. Önce somut bir tarif yapmalısınız. Canlı denen denen şeyin bir kaç somut tarifi var.

En yaygın kabul gören tarif, kendini çoğaltabilme (üreme) ve bu faaliyet için gereken enerjiyi kendi kaynaklarıyla sentezleyebilme şeklinde.

Bu tarife göre virüsler, prionlar filan cansız oluyor. Başka tarif olamazmı, elbette, hay hay. Ama tarifi görmeden o tarife uyan en ufak şeyi bulmak biraz mümkün değil grubuna giriyor.

Tarifini sen yapacaksın kendine göre...

Sorunun püf noktası o..

Ve sana kimse itiraz edemeyecek....

Link to post
Sitelerde Paylaş

demek ki biyoloji dersinden kaldım :)

Aslında kalmadın. Ribozomlar doğru cevap olabilir. Ya da onların temeli olan RNA'lar..

RNA canlıların birçok özelliklerine sahip..

Kendini ve çevresindeki molekülleri manüple edebiliyor. Yani enzim özelliklerine sahip olduğu için bazı yerlerini kesip başka bir RNA molekülü olabiliyor.

Kendini kopyalayabiliyor. Amino asitleri bir araya getirerek onlardan kısa protein zincirleri oluşturabiliyor.

Bunlar ve diğerleri yalnız canlılarda gözlemlenen özellikler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında benim yorumladığım kadarıyla bu evrende her şey canlı...

Bunun argümanını rahatlıkla yapabilirim. Gerekirse tabii.

Bunu yapan 3-4 senelik nobel ödüllerini alır sanıyorum şahsen.

Konu iki sahaya yayılmış durumda. moleküler biyoloji ile mikrobiyoloji. molekülerciler için her şey cansız, mikrobiyologlar içinse hepsi canlı. konu olaya nerden baktığınıza göre değişiyor ve her iki tarafta kendi çapında cidden haklı.

kısaca, böyle bir tarif yapmak çok güç. nasıl bir tarif yapsanız, mutlaka geniş bir kesim o tarifi kabul etmeyecektir ve çok geçerli sebepleri olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet. Canlılığı nasıl kabul ettiğimiz çok önemli.

Bilinci moleküllerin tepkileşmesi sonucu ortaya çıkan bir epifenomen olarak tanımlarsak, yaşamında öyle tanımlanmaması için bir neden yoktur.

Kendileri canlı olmadıkları halde bir araya gelince canlı bir varlığa dönüşen maddeler, bunu ne zaman başarmışlardır?

Başka bir deyişle, maddenin birbirleri ile etkileşerek ortaya çıkardığı epifonemenlerden biri de yaşam ise, bunu hangi basamakta başarmıştır?

Bence biz canlının tanımında bu konu üzerinde yoğunlaşmalıyız. Belki bir yerde anlaşabiliriz....

Link to post
Sitelerde Paylaş

En yaygın kabul gören tarif, kendini çoğaltabilme (üreme) ve bu faaliyet için gereken enerjiyi kendi kaynaklarıyla sentezleyebilme şeklinde.

Bu tarife göre virüsler, prionlar filan cansız oluyor. Başka tarif olamazmı, elbette, hay hay. Ama tarifi görmeden o tarife uyan en ufak şeyi bulmak biraz mümkün değil grubuna giriyor.

Bu tanım kabul edilebilir bir tanımdır.

Bu tanıma göre virüsler, prionlar falan niçin cansız kabul edilsin?

Bunlar, canlı olup, canlılık potansiyelini taşıyıp, uygun ortam bulamayınca üreme ve enerji sağlama faaliyetlerini durduran, yavaşlatan, askıya alan canlılardır. Latent dönemleri cansız gibi görünmesine karşın, eğer uygun ortam bulduğunda canlılık tanımına uygun davranışlar gösteriyorlar ise canlı kabul edilmelidir.

Burada bazı püf noktalar var. çoğalabilmeden kasıt, kendini çoğaltabilmedir. Yani öyle olacak ki. Kendi dediğimiz varlık. Kendini oluşturan maddeleri çevreden temin edecek ve bu maddeler ile kendi benzeri bir varlık ortaya çıkaracak. Elbette bu işlem enerji gerektireceği için yine kendi çevresinde bu işlemleri başaracak enerjiyi temin edecek veya bünyesine aldığı maddelerden bu enerjiyi üretecektir.

Böyle olunca virüsler ve prionlar canlı kabul edilir. RNA ların kendi benzeri molekülleri sentezlediğini bilmiyorum. Ama eğer öyle ise, RiboNukleikAsit de canlı kabul edilebilir.

RNA düzeyinde kendini sentezleyebilen başka moleküllerin olup olmadığını bilmiyorum. Eğer yok ise. Canlılık için temel yapıtaşı olarak RNA lar kabul edilebilir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir soru:hasta olunca eskiden antibiyotik alırım(grip olunca)

bir haftada geçerdi..ancak sümük akıntısı bir ay geçmezdi...

şimdi ise hasta olunca antibiyotik almadım..1 haftada geçti.

ve sümük akıntım olmadı...

buradaki hastalıktan sonraki 1 ay süren sümük akıntısı antibiyotikten mi kaynaklanıyor?

ve burada antibiyotik aslında vücuda zararmı veriyot.?

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu tanıma göre virüsler, prionlar falan niçin cansız kabul edilsin?

Prion ve virüsler üreme için gereken enerjiyi kendi başlarına sağlayamazlar. Üremek için bir canlıya ihtiyaç duyarlar, kabaca.

Bir prion veya virüs, bir "canlı" bulana kadar üreme ve enerji üretimine dair hiç bir faaliyet göstermez.

Fakat bu, birinin eline cetvle alıp çizdiği bir çizgiyi ifade eder. doğada böyle şu canlı, şu değil ayırabilecek bir şey yok. Çünkü, örneğin, sporlar canlı mıdır o halde diye bir soru sırada beklemektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> ve burada antibiyotik aslında vücuda zararmı veriyot.?

Senin durumunda, sen ne halt ettiğini bilmeyen bir budala pozisyonunda oluyorsun. Ama bunu hakaret olsun diye söylemiyorum.

Grip, virütik bir durumdur. Antibiyotikler ise virüsler üzerinde etkili değildir. Yani antibiyotik almanın gribe hiç bir etkisi yoktur.

Büyük ihtimalle antibiyotiğe de ufak yollu bir allerjin var. Ama büyük ihtimalde pek küçük. Grip virüsleri çok mutasyon geçirir. O nedenle burun akıntısı bırakmayan farklı bir türe yakalanmış olman çok daha mümkün. Yani, basitçe, aslında bir kez yakalandığın gribe bir daha yakalanmazsın denebilir: vücudun ona karşı bağışıklıdır artık çok büyük ihtimalle. Ve senin bu son gribin geçen olduğun grip değildi büyük ihtimalle. Aynı olsa bile, çok daha hafif atlattın, çünkü bağışıklıydın ve burnun bir ay akıp durmadı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir soru:hasta olunca eskiden antibiyotik alırım(grip olunca)

bir haftada geçerdi..ancak sümük akıntısı bir ay geçmezdi...

şimdi ise hasta olunca antibiyotik almadım..1 haftada geçti.

ve sümük akıntım olmadı...

buradaki hastalıktan sonraki 1 ay süren sümük akıntısı antibiyotikten mi kaynaklanıyor?

ve burada antibiyotik aslında vücuda zararmı veriyot.?

Gereksiz yere antibiyotik alırsan, vücudundaki bakteri dengesini bozabilir ve bazı iltihaplara neden olabilirsin.

Nezle geçtikten sonra iltihaplı bir sümüğün akmaya devam etmesi bunun delili olabilir.

Nezle antibiyotikle tedavi edilmez. Tedavi edilmez zaten grip değilse.

Grip olduğunu da hemen anlarsın. Çünkü ciddi bir ateş ve kırgınlığa neden olur.

Antibiyotik kullanmaktan mümkün olduğu kadar sakınmalısın.

Ama bu tavsiyeyi kimse dinlemez. Doktorlar bile dinlemez..

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Bu tanıma göre virüsler, prionlar falan niçin cansız kabul edilsin?

Prion ve virüsler üreme için gereken enerjiyi kendi başlarına sağlayamazlar. Üremek için bir canlıya ihtiyaç duyarlar, kabaca.

Bir prion veya virüs, bir "canlı" bulana kadar üreme ve enerji üretimine dair hiç bir faaliyet göstermez.

Fakat bu, birinin eline cetvle alıp çizdiği bir çizgiyi ifade eder. doğada böyle şu canlı, şu değil ayırabilecek bir şey yok. Çünkü, örneğin, sporlar canlı mıdır o halde diye bir soru sırada beklemektedir.

Sporların canlı olduğu muhakkak.

Canlılığın tanımındaki enerji kullanma, üremeye oranla ikincil bir şarttır. Üreme birincildir. Yani uygun zemin ve enerji bulunduğunda canlanıp üreme ve çoğalma fonksiyonu ortaya çıkabiliyorsa. Bunların hepsi canlı kategorisine sokulur. Hiçbir zaman ve zeminde üreme fonksiyonu göstermeyen varlıklar cansızdır.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...