Jump to content

Enerji krizi savaş çıkarır mı?


Recommended Posts

İnsan ve insanlık bencildir. Yaşamak en temel içgüdüdür. Kaynaklar yetmezse kaynakları yeter hale getirir. Bazı insanları öldürerek de bunu yapabilir. Önemli olan insanlığın geleceği, insanın egosunu daha uzun süre yaşama isteği...

İnsanlar ölmüş ya da ölmemiş ne farkeder. Dünyayı biz mi kurtaracağız? Dünya nhangi koşullar oluşunca kurtulur ki? Biz götü kurtaralım yeter. : p

Bence insanları tek tek öldürmek daha eğlenceli olurdu. Bir düğmeye basarak o kadar eğlenceli olmaz. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 45
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sinemalarda, seyirciler genellikle filmin kahramanı yerine kendini koyar. Filmin kahramanı önüne geleni öldürür. Ama senaryo öyle hazırlanmıştır ki. Bu kahraman ne yapsa yeridir. Ne yapsa doğru ve yerindedir. Kimse kendini ölenlerin, kötü adamların yerine koymaz. Hep yaşayan, ayakta kalandır önemli olan.

Bizim KafirHoca da bu kafada. Dünya nüfusunu azaltacak ya, Öldürüleceklerin yerine değil. Yaşamda kalacakların tarafında zannediyor kendini. O kadar da emin ki. Tek düğmeye basarak değil. Tek tek kurşuna dizerek daha çok eğlenecek.

Halbuki eğer dünyanın hakimleri, KafirHoca gibi düşünüyor ve insanların bir kısmını ortadan kaldıracaklar ise.

En başta KafirHoca konumundakiler temizlenecektir. Çünkü temizleyenler, temizlenmesi gerekenleri tespit ederken, kendi düşüncelerine uygun kimseleri değil, ulusal, sınıfsal ve ekonomik konumlarına bakarak liste hazırlayacaklardır. KafirHocanın temizlenecekler listesinde yer almamasını gerektirecek durumu olduğunu zannetmiyorum. Yalakalıkla kurtulacağını zannediyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ulusal ordular, ulusal sermayelerin çıkarlarını savunur. Bu sermaye de kendilerine verilen silah ve şiddet kullanma ile koruyuculuk karşılığında orduları besler, silah üretir vs.

Şimdi söyler misin? hiç bir ulusu olmadığını iddia ettiğin Soros, Rockefeller ve Rothschild'ler, ulusal sınırları aşarak faaliyet gösterdiği dünya coğrafyasında, çıkarları hilafına bir gelişme olduğunda bunları kim koruyup kollayacak?

çok güzel sordun. transnational şirketlerin paralarını kim koruyacak? küresel sermayenin merkezi New York veya Paris değil Londra'dır. İngiltere'nin ordusu küçüktür, küresel sermayeye el koyacak gücü yoktur. ama ABD ve Rusya orduları çok büyüktür, küresel sermaye son 30 yılda bu iki güç merkezinin kaba gücünden ustaca faydalanmıştır. ama günün birinde namlunun kendisine doğrululacağını adı gibi bildiğinden bu iki güç odağını küreselleşme ve liberal söylemlerle zayıflatmaya çalışmış ama başarılı olamamıştır.

kjüreselleşmeye son iki darbe Putin'in iktidara gelişi ve 11 Eylül saldırıları ile nokta konulmuştur. transnational şirketlere ait sermayenin yani küresel sermayenin vatanı yoktur demiştik, vatanı yoktur ama ikâmetgahı vardır ve orası 200 yıldır İngiltere'dir.

İngiltere krallığı 1600'lerden sonra papalık baskısıyla Venedik'ten kaçan dönme yahudilerin denetimine girmiş, zamanla kraliyet ailesine sızmıştır. Papa faize düşman olduğu için yahudi orijinli hıristiyan Venedik sülalesi İngiltere ve Hollanda'ya kaçmak zorunda kalmıştır. Almanya, Fransa veya Rusya'ya kaçmayışlarının sebebi oraların güç merkezi oluşları ve daha önemlisi seküler olmayışlarıdır. küresel sermaye seküler topraklarda yaşayabilir.

dinin, otokrasinin, faşizmin etkisi altındaki topraklarda hayat bulamaz. özgür ortam ister..

peki Türkiye'de ne işi var ve nasıl hayat buluyor? lüksün, tüketimin teşvik edilmesi otomatikmen dinin sulandırılmasına neden olmuş, bu da kendileri için iyi bir ortam sağlamıştır. İMKB İslamın ruhuna aykırıdır..

Ulusal devletler ile, çok uluslu şirketler arasında çelişki yok. Çok uluslu her şirketin bağlı olduğu temel bir ulus var? Ve bu ulusun ordusu onların çıkarlarını koruyor. Eğer uluslararası sermaye kendi temel ulusunu da inkar etmeye, kendi temel ulusunu da reddetmeye başladığı an aynı zamanda kendi hamilerine de dirsek çevirmiş olacaktır. Uluslararası sermaye ordulara ihtiyaç duymuyor değil ki. Ordulara ihtiyaç duyar ama artık silahlar üzerinde kurulmuş dehşet dengesi nedeni ile hiçbir ulus, hiçbir topyekün savaştan galip çıkamayacağı gerçeği ortada durmaktadır.

bakın ulus devletler ile küresel sermaye arasındaki ilişki şu şekildedir.

küresel sermayenin vatanı olmaz, ikametgahı İngiltere'dir o ayrı. dünyada en fazla parasal işlem gören mekan Londra'dır. İngiltere 1970'lerden itibaren CIA'yı ele geçirmiş ve CIA eliyle tüm dünyada liberalleşme operasyonları başlatmıştır. sayısı 62 olan bu operasyon bölgelerine 1,3 milyarlık tüketime aç müslüman alemi de dahildir. müslümanlar faizle tanıştırılmıştır.

sadece büyüyen ekonomilerde hayat bulan transnational sermaye için gerekli büyüme oranı yaklaşık yüzde 4'tür. bu oranın altındaki pazarlarda işsizlik artacak, halkın ödeme gücü düşecek ve krediler geri ödenemeyecek. doymuş pazarlar olan batı ve Japonya küresel sermayenin yarırımdan şiddetle kaçtığı yerler haline gelmiş, aksine Çin ve diğer gelişmekte olan pazarlar küresel sermayenin hayat bulduğu yerler olmuştur.

bu sebeple küresel sermaye ile ulus devletler arasındaki mücadele son aşamaya gelmiş, Rockefeller ABD vatandaşlarının gas tax ve yakıt karnesine bağlanmasını talep etmiştir hükümetten. Pentagon'Un kontrolündeki hükümetler bunu kabul etmemiştir.

fakat dediğimiz gibi önümüzde bir enerj krizi var ve bu kriz ekonomileri adeta direğe bağlamıştır. global ekonomi yüzde 5'in üstünde büyürse direkle ekonomi arasındaki ip enerji yokluğundan dolayı gerilecek ve ekonomi direğe geri çekilecek, yani ikinci kez çökecek. çöküş-çıkış yapan bu salınım düzeltici savaşa kadar bir kaç yıl devam edecek..

küresel sermaye düzeltici savaş olmaması için gelinden geleni yapmıştır ama yeterli olmamıştır. çünkü mevcut durum insan kudretini aşan jeolojik bir olaydır.

ekonomi jeolojiye yani fizik kanunlarına uydurulacak.. fizik kanunları küçülmeyi emrediyor, ekonomiler çökecek. peşinden ne geldiğini tekrar söylememe gerek yok..

Konvansiyonel silahlarla yürütülecek yerel savaşlar ise öngördüğünüz kitle imhalarını gerçekleştirerek "düzenleme" dediğiniz hiçbir şey gerçekleştiremez.

konvansiyonel silahlar kullanılmayacak, biyolojik, kimyasal ve nihai yıkım için nükleer gibi anti populasyon silahlar gırla kullanılacak.

tarihinde GDP tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sinemalarda, seyirciler genellikle filmin kahramanı yerine kendini koyar. Filmin kahramanı önüne geleni öldürür. Ama senaryo öyle hazırlanmıştır ki. Bu kahraman ne yapsa yeridir. Ne yapsa doğru ve yerindedir. Kimse kendini ölenlerin, kötü adamların yerine koymaz. Hep yaşayan, ayakta kalandır önemli olan.

Bizim KafirHoca da bu kafada. Dünya nüfusunu azaltacak ya, Öldürüleceklerin yerine değil. Yaşamda kalacakların tarafında zannediyor kendini. O kadar da emin ki. Tek düğmeye basarak değil. Tek tek kurşuna dizerek daha çok eğlenecek.

Halbuki eğer dünyanın hakimleri, KafirHoca gibi düşünüyor ve insanların bir kısmını ortadan kaldıracaklar ise.

En başta KafirHoca konumundakiler temizlenecektir. Çünkü temizleyenler, temizlenmesi gerekenleri tespit ederken, kendi düşüncelerine uygun kimseleri değil, ulusal, sınıfsal ve ekonomik konumlarına bakarak liste hazırlayacaklardır. KafirHocanın temizlenecekler listesinde yer almamasını gerektirecek durumu olduğunu zannetmiyorum. Yalakalıkla kurtulacağını zannediyor.

Sevgiler.

Belli de olmaz. Belki öldürülen tarafta oluruz. Ama öldürülenlerin bile bir tepkisi vardır değil mi? Kimse gel beni öldür demez? Kim kimi öldürecek daha o bile belli değil. Emin ol. Eğer böyle bir şey olursa senin gibi aşırı eşitlikçiler ilk sırada öldürülecekler. Tüm korkun bundan heralde. Ne de olsa yaşam en değerli şeydi. Her şey hayat içindi.

Dünyada ne yaparsanız yapın kötülükler olacak. İnsanlar robot olmadıkça cinayetler işlenecek. Cinayet de dünyanın bir rengidir. Ama her şeyi siyah beyaz gören sizler için cinayet kötü bir şey. Asla olmamalı. Sizin gibi insanları robıtlaştırmak isteyen insanlar oldukça bize de böyle malzeme oluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

GDP senin kaçıncı üyeliğin?

Daha öncekiler ne idi?

Çünkü iddiaların giderek, Akineton, Neferkamun ailesine benzemeye başladı.

Sevgiler.

o dangalakla ve iddialarıyla uzaktan yakından alakam yok, 5-10 mesaj geriye git profilden onunla da kavga ettiğimi görürsün. o her haltı kripto yahudilerine bağlayan bir paçoz. oysa ben küresel sermayenin venetianlardan geldiğini, aralarında yahudilerin de olduğunu, 300 yıl boyunca İngiltere'de ikamet ettiklerini, günümüzde El Maktum'un da küresel sermaye yöneticisi olduğunu söylemekteyim. küresel sermayenin belli bir ulusu yoktur, doğrudur yahudiler fazlaca olabilir ama İsrail devleti bugün iki fraksiyonu da içinde barındırır. yani küreselci yahudiler olduğu gibi küreselleşme karşıtı devletçi yahudiler de vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Halbuki eğer dünyanın hakimleri, KafirHoca gibi düşünüyor ve insanların bir kısmını ortadan kaldıracaklar ise.

En başta KafirHoca konumundakiler temizlenecektir. Çünkü temizleyenler, temizlenmesi gerekenleri tespit ederken, kendi düşüncelerine uygun kimseleri değil, ulusal, sınıfsal ve ekonomik konumlarına bakarak liste hazırlayacaklardır. KafirHocanın temizlenecekler listesinde yer almamasını gerektirecek durumu olduğunu zannetmiyorum. Yalakalıkla kurtulacağını zannediyor.

Sevgiler.

nüfus azaltımında izlenecek yol haritası bellidir, din, milliyet, kültür veya ırk baz alınarak kıyım yapılmayacak, çözüm son derece basite indirgenmiş. iç tüketimini kısmayan ülkelerde demand destruction yapılacak. yapanlar ellerinde nükleer gücü olanlar.. sadece nükleer güç yetmez, stratejik olmalı..

Link to post
Sitelerde Paylaş

GDP nin analizleri bana daha gerçekçi geliyor.

Nüfus azaltımı olmadan kapitalist sistemde hayat standardı farkları korunamaz.

Bu standartlar korunamazsa iktidar düzeni de sağlanamaz.

GDP iyi güzel yazıyorsun. Yalnız şu ingilizce terimlerin türkçelerini yaz. Yazılarının ciddiyetini bozuyor. Yeni okuldan mezun olmuş bir şey biliyorum havalarındaki çocuklara benzetiyor tarzını. Hoş durmuyor, o şekilde bir insan olmasan dahi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

nüfus azaltımında izlenecek yol haritası bellidir, din, milliyet, kültür veya ırk baz alınarak kıyım yapılmayacak, çözüm son derece basite indirgenmiş. iç tüketimini kısmayan ülkelerde demand destruction yapılacak. yapanlar ellerinde nükleer gücü olanlar.. sadece nükleer güç yetmez, stratejik olmalı..

İlginç bir çelişki var. Kapitalizm ayakta durabilmesi için üretim ile tüketimin doğru orantılı olması gerekir. Ne kadar çok üretirsen o kadar çok tüketmelisin. Üretime herhangi bir kısıtlama getirmeden tüketimi kısıtlamaya kalkarsanız, kendi bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz. Zaten kalabalık nüfuslu uluslardaki pazar da o denli geniştir ve bu nedenle bu ülkeler hızla gelişmektedirler. Gelişirken hem kendi nüfuslarını, kendi pazarlarını doyuracak genişlikte üretim yapmaktadırlar, hem de diğer ulusların pazarlarına ucuz emek ve ucuz mal ile girmektedirler. Gelişmiş ülkelerde ise, emek ucuz olmadığı için. Emekçiler emeğinin karşılığını daha gerçekci hesap edip talep ettikleri için, bu ülkelerin kapitalistleri ucuz emek olan ülkelere yönelmektedirler. Peki bu durumda talebi niçin kısmak ihtiyacı duysunlar. Talep olmadan arz olur mu? Talebi kısarsan arz da iflas eder. Arz iflas ederse kapitalistler de iflas eder. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinde arzın inisiyatifi kapitalistlerin elindedir. Talebi kısmak arzı kısmak anlamına gelir. Arzı kısmak kapitalist üretimi kısmak demektir. Üretim ve arz boşluk tanımaz. Kapitalistler üretimden uzaklaştığı an yerini yeni üretici güçlere bırakır. Ki bunlar gerçek üreticiler, işçi ve emekçiler olur.

Sonuç itibariyle iç tüketimi kısmak, kimsenin yarasına merhem olmaz. Sen iç tüketimi kısarsan, başkaları senin iç tüketimini kısmana razı olmaz ve senin eksikliğini başkaları doldurur. Senin dış tüketimin, ihracatın o ülkenin iç tüketimi demektir. Sen kendi iç tüketimini kısmaya kalkarsan başkaları doldurur. İç tüketimi kısmaktan kendi ülke insanlarını imha etmeği kastediyorsan, kendi ülke insanın senden önce seni imha eder.

Bu türden hastalıklı stratejiler üretmek, görüldüğü gibi kimsenin işine yaramaz.

Kimse bu türden hastalıklı düşüncelere itibar etmez.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlginç bir çelişki var. Kapitalizm ayakta durabilmesi için üretim ile tüketimin doğru orantılı olması gerekir. Ne kadar çok üretirsen o kadar çok tüketmelisin. Üretime herhangi bir kısıtlama getirmeden tüketimi kısıtlamaya kalkarsanız, kendi bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz. Zaten kalabalık nüfuslu uluslardaki pazar da o denli geniştir ve bu nedenle bu ülkeler hızla gelişmektedirler. Gelişirken hem kendi nüfuslarını, kendi pazarlarını doyuracak genişlikte üretim yapmaktadırlar, hem de diğer ulusların pazarlarına ucuz emek ve ucuz mal ile girmektedirler. Gelişmiş ülkelerde ise, emek ucuz olmadığı için. Emekçiler emeğinin karşılığını daha gerçekci hesap edip talep ettikleri için, bu ülkelerin kapitalistleri ucuz emek olan ülkelere yönelmektedirler. Peki bu durumda talebi niçin kısmak ihtiyacı duysunlar. Talep olmadan arz olur mu? Talebi kısarsan arz da iflas eder. Arz iflas ederse kapitalistler de iflas eder. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinde arzın inisiyatifi kapitalistlerin elindedir. Talebi kısmak arzı kısmak anlamına gelir. Arzı kısmak kapitalist üretimi kısmak demektir. Üretim ve arz boşluk tanımaz. Kapitalistler üretimden uzaklaştığı an yerini yeni üretici güçlere bırakır. Ki bunlar gerçek üreticiler, işçi ve emekçiler olur.

Sonuç itibariyle iç tüketimi kısmak, kimsenin yarasına merhem olmaz. Sen iç tüketimi kısarsan, başkaları senin iç tüketimini kısmana razı olmaz ve senin eksikliğini başkaları doldurur. Senin dış tüketimin, ihracatın o ülkenin iç tüketimi demektir. Sen kendi iç tüketimini kısmaya kalkarsan başkaları doldurur. İç tüketimi kısmaktan kendi ülke insanlarını imha etmeği kastediyorsan, kendi ülke insanın senden önce seni imha eder.

Bu türden hastalıklı stratejiler üretmek, görüldüğü gibi kimsenin işine yaramaz.

Kimse bu türden hastalıklı düşüncelere itibar etmez.

Sevgiler.

diyoruz ki arzın sınırlı olduğu bir dünyaya koşar adım gidiyoruz. arzın sınırlı olduğu durumda talebin artması beladan başka birşey getirmez. 1940'lar talebin sınırlı arzın güçlü olduğu yıllardı. üretim kapasitesi talebin yetersizliğinden dolayı artırılamıyordu. 1970'lere gelindiğinde petro-dolar döngüsü sayesinde tüketimin artırılması için gelişmemiş ve gelişmekte olan pazarlara girildi. arz bolluğu talep bolluğu ile uyum sağladı ve dünya son 30 yılda hiç olmadığı kadar büyüdü. küreselleşme dediğimiz şey 1975 yılında başlatılan finansal destekli ekonomi projesidir.

şimdiki durumun 40'lı yıllardan farkı arz kısıtlılığıdır, arzın talebe yetiştirilemeyecek olmasının sebebi arzın fabrikada üretilemeyecek olmasındandır. petrol, gaz ve kömür fabrikada üretilnezi hazır olarak doğadan çıkarılır. tüketilmediğinde çöküşün kaçınılmaz olacağı, üretimi hızla azalan bu doğal kaynaklar için yapılacak mücadele dünya tarihinin görmediği ölçüde kanlı olacaktır.

Çin ve Hindistan'ın talep kısması yeterli görülmemektedir. tek başına düşünüldüğünde Türkiye gibi günlük tüketimi devede pire gibi gözüken ülkelerde de tüketim zorla kısılacaktır. çünkü Türkiye gibi en az 20 ülke var ve bu ülkelerin tüketim toplamı günlük 17 milyon varil.

yenilenebilir kaynaklar en az 20 yıl boyunca fosillerin yerine ikame olamayacağı için enerji darboğazı yaşanacak. bol ve ucuz enerji olmadığında ulaşım, taşımacılık gibi ekonominin iki büyük can damarı stop edecek ve ekonomiler çökecek, bu çökme ekonomik olmaktan çıkıp toplumsal çöküşe dönüşecek. zira şehir merkezlerine gıda taşınamayacak, elektrik, su gibi hizmetler sağlanamayacak. böyle durumlarda anayasanın demokratik oluşunun önemi kalmaz onun yerine sıkıyönetim kanunları devreye girer.

Sonuç itibariyle iç tüketimi kısmak, kimsenin yarasına merhem olmaz. Sen iç tüketimi kısarsan, başkaları senin iç tüketimini kısmana razı olmaz ve senin eksikliğini başkaları doldurur. Senin dış tüketimin, ihracatın o ülkenin iç tüketimi demektir. Sen kendi iç tüketimini kısmaya kalkarsan başkaları doldurur. İç tüketimi kısmaktan kendi ülke insanlarını imha etmeği kastediyorsan, kendi ülke insanın senden önce seni imha eder.

merak etme o gün geldiğinde Türkiye gibi ülkelerin tüketimini kıstıracaklar, kısmassan seve seve kıstıracaklar. adamların mal satayım da kapitalizmime zarar gelmesin diye bir derdi yok, adamların öncelikli derdi araçlarının stop etmemesi, gıda ve ihtiyaç malzemesi taşıyan gemilerin durmaması, bu sayede kıta Amerikasında yaşayanlar açlığı az hissedecek, ekonomik çöküşe dereceli olarak geçiş yapacak.

yapılmak istenen bellidir ve 30 yıldır çaktırmadan uygulanmaktadır bu plan ama hükümetler bunu başka türlü okudukları için gafil avlanmışlardır. bu saatten sonra yapılacak enerji yatırımları yaklaşan büyük fırtınanın önünde ancak bir şemsiye kadar etkili olacaktır.

tekraren özetlemem gerekirse, bu olay ekonomik değil jeolojik bir olaydır ve bundan kaçış yoktur. BOP mop, yeni Osmanlıcılık, ılımlı İslam imparatorluğu gibi demode olmuş oluşumlarla kafanızı bulandırmak yerine avrasya ve ortadoğuda dönen dolapları enerji merkezli algılamaya çalışırsanız yaklaşan tehlikenin ne olduğunu iyi anlarsınız.

GDP iyi güzel yazıyorsun. Yalnız şu ingilizce terimlerin türkçelerini yaz. Yazılarının ciddiyetini bozuyor. Yeni okuldan mezun olmuş bir şey biliyorum havalarındaki çocuklara benzetiyor tarzını. Hoş durmuyor, o şekilde bir insan olmasan dahi.

ingilizce yazdığım kavramlar tek tek sözcük tercümesi değildir, batıda algılanan deyim ya da kavramlara karşılık gelmektedir çoğunlukla. mesela ikamet de Arapça bir sözcüktür ama nedense onlar dikkat çekmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

GDP

Özetle diyorsun ki. Yakın zamanda petrol ve doğalgaz bitecek. Birbirimizi öldüreceğiz.

Varlığımızın nedeni doğal enerji kaynaklarıdır. Bu kaynaklar bitince biz de öldük demektir.

Bu yaklaşım yanlıştır. insanlar gün geçtikce daha çok enerji tüketiyor. Ama enerji yetersizliği nedeni ile birbirimizi boğazlayacak kadar aklımızı yitirmedik. Enerjinin önemini artık sıradan insanlar bile biliyor. Ama enerji gıda gibi, tarım ürünleri gibi, mesken gibi zorunlu ihtiyaç maddesi değildir. Enerji bitmeye yüz tuttuğunda, (ki yakın zamanda bitecek diye kimse senin gibi bir kehanette bulunmuyor. Mevcut bilinen rezervler bile en az 200 yıl yeter. Yeni bulunacak olanlar da cabası) bir yandan yeni enerji kaynaklarına yöneliriz (bor madeni önemli bir enerji kaynağıdır.) diğer yandan da mevcut enerjiyi daha itiyatlı kullanır, israftan çekiniriz. Petrol ve doğalgaz enerjisini kullanma geçmişimiz yüzyıl bile olmadı. Bunların olmadığı bir dünyada insanlar bugünkü gibi yüksek standartta olmasa bile yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. Bundan sonra da sürdüreceklerdir. Yaşamlarımızı tümü ile fosil yakıtlarına bağlayacak katar aptal değiliz.

Mesele biraz da insanların içindeki canavarlıktır. Birbirimizi öldürmekten zevk alan insanlar var içimizde. Bu canavarlığa kılıf hazırlamanın bahanelerinden biri de işte böyle enerji krizi meselesidir. Diğer bahaneler de ulusal, ırksal, dinsel ve mülkiyet gibi değerlerdir. Böyle saçma değerler uğruna da birbirimizi çooook boğazladık.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Özetle diyorsun ki. Yakın zamanda petrol ve doğalgaz bitecek. Birbirimizi öldüreceğiz.

Varlığımızın nedeni doğal enerji kaynaklarıdır. Bu kaynaklar bitince biz de öldük demektir.

varlığımızın nedeninin doğal kaynaklar olduğunu evrimci Jared Diamond da söylüyor Malthus da Moslow da. evrime inanan biri olduğuna göre bir ekosistemin nasıl çalıştığını biliyor olman gerekir. bir maymunun yaşamını devam ettirecek kadar enerji sağlaması için günde 1 kg elma gerekir, eğer 1 kg elma yarım kg olur ve bu miktar günden güne azalırsa maymun ölür, maymunun bağlı olduğu populasyonda nüfus azalır. enerji girişi azaldığı oranda nüfus yıkımı olur.

avcı toplayıcı yaşayan insanlar bugün hala vardır ve ilkel yaşarlar. avlanmak çok enerji gerektirdiğinden avladıkları ancak karınlarını doyurmaya hayatlarını karın tokluğuna idame ettirmelerine yarar. bu yüzden gelişmeye vakit ayıramazlar. tarıma ve hayvancılığa geçen toplumlarda ise populasyonun karını doyurmak bir yana besin bile depolanabilir. bu sayede populasyondaki bazı elemanlar gelişme için farklı koşulları izleyebilir, icat yapabilirler.

bu iki anlayıştan tarım ve hayvancılık yapanlar gelişmiş uygarlıkları kurmuştur. avcı toplayıcılar olduğu yerde sayıklamış, çoğu da elimine olmuştur.

Bu yaklaşım yanlıştır. insanlar gün geçtikce daha çok enerji tüketiyor. Ama enerji yetersizliği nedeni ile birbirimizi boğazlayacak kadar aklımızı yitirmedik.

ekonomi temelli bir savaş olan ikinci dünya savaşını marslılar kendi aralarında yapmadılar dünyalılar yaptılar. önümüzde bekleyen hayat memat savaşını yine marslılar değil dünyalılar kendi aralarında yapacaklardır ve bu hareketleri akıl yitirmekle izah etmek yanlıştır. aksine son derece rasyonel hareket etmektir.

Enerjinin önemini artık sıradan insanlar bile biliyor. Ama enerji gıda gibi, tarım ürünleri gibi, mesken gibi zorunlu ihtiyaç maddesi değildir.

koyulaştırdığım yer duyduğum en komik cümlelerden biri. growth yani ekonomik büyümenin en önemli şartı bol ve ucuz enerjidir. enerji olmadan ısınamazsın, markete ürün getiremezsin, klozet kapağını imal edemezsin, iphon üretemezsin, elektriğin olmaz. enerjisiz hayat olmaz.

bu kadar da cahil olma bunları anlatarak vakit kaybettirme bana..

Enerji bitmeye yüz tuttuğunda, (ki yakın zamanda bitecek diye kimse senin gibi bir kehanette bulunmuyor. Mevcut bilinen rezervler bile en az 200 yıl yeter. Yeni bulunacak olanlar da cabası) bir yandan yeni enerji kaynaklarına yöneliriz (bor madeni önemli bir enerji kaynağıdır.) diğer yandan da mevcut enerjiyi daha itiyatlı kullanır, israftan çekiniriz.

insanoğlunun enerji sıkıntısı yoktur diyoruz sürekli, bol ve ucuz yani yoğuşmuş enerji sıkıntısı vardır. güneşte sınırsız enerji vardır ama enerji yoğuşmuş değildir, fosiller güneş enerjisinin milyonlarca yılda toprak altında yoğuşmuş halidir. bor primer enerji kaynağı değildir, enerji depolayıcı ve taşıyıcısıdır, bor ham hayaldir ve öyle kalacaktır.

enerjiyi tasarruflu kullanmak işe yaramayacaktır çünkü dünyanın buna ayıracak ne vakti ne de enerjisi vardır.

Petrol ve doğalgaz enerjisini kullanma geçmişimiz yüzyıl bile olmadı. Bunların olmadığı bir dünyada insanlar bugünkü gibi yüksek standartta olmasa bile yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. Bundan sonra da sürdüreceklerdir. .

fosil yakıtlar dünya nüfusunu hiç olmadığı düzeyde artırmıştır. 100 yıl önce nüfus 900 milyondu, 100 yılda 7 milyar oldu ve bu nüfusu nüfus planlaması gibi boş yöntemlerle azaltamazsın. bu nüfusu besleyecek yoğuşmuş enerji yok dünyada.

sorunun bam teli yüksek enerji seviyesinde yaşayan dünyanın beklenmedik şekilde düşük enerji seviyesine geçmesidir. bu geçiş benzersiz travma ve felaketlerle olacaktır. buna düzeltici savaş diyoruz. bu savaşın amacı nüfus azaltımı olacaktır, başka bilinen bir çaresi olmadığı için insan kıyımı yapılacaktır aksi takdirde dünyadaki enerji kimseye yetmeyecektir. ABD ve Rusya gibi güç merkezleri attan inip eşeğe binmek yerine nüfus azaltımını tercih etmişlerdir.

Yaşamlarımızı tümü ile fosil yakıtlarına bağlayacak katar aptal değiliz

etrafına bak, 100.000 in üzerinde ürün petrolden yapılıyor. telefonun, bilgisayarın, elektrik üretimin, elektrik geçirdiğin kabloların, ekmek için ekilen buğdayın, aspirinin, ilaçların, kapsüllerin, araban, arabanın enerjisi, lastikleri, domates, mısır, cep telefonu, metal ve ahşap olmayan kaplar ve daha sayılamayacak kadar eşyalar tamamen petrolden yapılır.

evine gelen tüm hizmetler petrol sayesinde yapılır bunu unutma. petrol yatağına koynuna kadar girmiştir ama senin haberin yok.

esele biraz da insanların içindeki canavarlıktır. Birbirimizi öldürmekten zevk alan insanlar var içimizde. Bu canavarlığa kılıf hazırlamanın bahanelerinden biri de işte böyle enerji krizi meselesidir. Diğer bahaneler de ulusal, ırksal, dinsel ve mülkiyet gibi değerlerdir. Böyle saçma değerler uğruna da birbirimizi çooook boğazladık.

din gibi toplumlar için pek de lazım olmadığını düşündüğün uyduruk saydığın şeyler için birbirini boğazlayan insanın birincil ihtiyacı olan enerji için birbirini boğazlamasına inanmaya başlasan iyi olur. zira bu bir inanç değil, gözümüzün önünde örnekleri yaşanmış gerçeklerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

GDP

Yaşam gereksinmelerimiz ne kadar yetersizlik gösterirse göstersin. Bu yetersizlik birbirimizi boğazlamamız için gerekçe olamaz.

Hikaye anlatma. Yaşam gereksinmelerimiz yetersizlik gösterirse biz de bu yetersizliklere ayak uydurmaya çalışırız. Birbirimizi boğazlamamız çıkış yolu olmaz.

Petrolden yalnız enerje elde etmiyoruz. Petrol türevleri olan plastik, nafta, asfalt vs geri dönüşümlü ürünlerdir. bunları zayi olmayacak hep kullanacağız.

Birbirimizi boğazladığımız birinci ve ikinci dünya savaşlarındaki neden arz fazlalığı ve pazar darlığı idi. Bugün ve bundan sonraki günler de aynı neden gerçerli. Yine arz fazlalığı olacak ve pazar darlığı, talep darlığı kapitalizmi krize sürükleyecektir. Sen Arz-talep ilişkilerinin dışında, enerji yetersizliği arz yetersizliğini doğuracak diye yeni bir bakış açısı getiriyorsun. Bu bakış açısında yanlışlık var. Arz yetersiz ise insanlar, (yani pazar) bu arz yetersizliğine ayak uydurmak zorundadırlar. Örneğin; kimse ben televizyon alamiyorum diye diğerlerini boğazlamaz. Televizyon arzı yetersiz ise, televizyon pahalanır. Ekonomik gücü olan alır, olmayan bakakalır.

Televizyon için kimse ölümkalım savaşına girmez.

Hala düzeltici savaş gibi saçmasapan bir katliama çanak tutuyorsun.

Hassstiiiirrr diyeceğim ama terbiyem müsaade etmiyor.

Pek çok meczup kıyamet için tarih verdi. Bu tarihlerin pek çoğu gelip geçti. Tarih verenler meczup olduğu için kimse önemsemedi. Sen de bu tür meczuplardan birisin. Verdiğin tarih en fazla 8-10 yılı içeriyor. Ölmez de kalırsak. Bir tür meczup olduğun ortaya çıkarsa. Biz yine burada olacağız. Ama sen kayıplara karışacaksın. Diğer meczuplar gibi.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yaşam gereksinmelerimiz ne kadar yetersizlik gösterirse göstersin. Bu yetersizlik birbirimizi boğazlamamız için gerekçe olamaz.

evet olamaz, olmamalı ama bunu Pentagon ve Kremlin'dekilere anlat bana değil.

Hikaye anlatma. Yaşam gereksinmelerimiz yetersizlik gösterirse biz de bu yetersizliklere ayak uydurmaya çalışırız. Birbirimizi boğazlamamız çıkış yolu olmaz.

zaten iki seçenek sunulacak, ya ilkel yaşayacaksın ya da öleceksin. Çin gibi bir devin ilkel yaşama dönmesini beklemek saflık olacağından savaş kaçınılmazdır.

Petrolden yalnız enerje elde etmiyoruz. Petrol türevleri olan plastik, nafta, asfalt vs geri dönüşümlü ürünlerdir. bunları zayi olmayacak hep kullanacağız

tamam işte meraklı meraklı soruyordun, petrole ne kadar bağımlı olduğumuzu anlamışsındır. yollar bile petrolden yapılıyor..

Birbirimizi boğazladığımız birinci ve ikinci dünya savaşlarındaki neden arz fazlalığı ve pazar darlığı idi. Bugün ve bundan sonraki günler de aynı neden gerçerli. Yine arz fazlalığı olacak ve pazar darlığı, talep darlığı kapitalizmi krize sürükleyecektir.

hasbünallah, adam hala arz fazlalığı olacak diyor. biz diyoruz ki arzda kısıtlama olacak, çünkü günlük dünya petrol tüketimi 87 mbpd oldu, üretimi ise 85 mbpd ve bu makas giderek açılıyor, dünya ekonomisi bir büyümeye başlasın resesyondan çıkılsın, üretim tüketime yetişemeyecek ve ülkeler alarma geçecek ve o saatten sonra ne olacaksa olacak. bunu anlamak zor mu?

Sen Arz-talep ilişkilerinin dışında, enerji yetersizliği arz yetersizliğini doğuracak diye yeni bir bakış açısı getiriyorsun. Bu bakış açısında yanlışlık var. Arz yetersiz ise insanlar, (yani pazar) bu arz yetersizliğine ayak uydurmak zorundadırlar. Örneğin; kimse ben televizyon alamiyorum diye diğerlerini boğazlamaz. Televizyon arzı yetersiz ise, televizyon pahalanır. Ekonomik gücü olan alır, olmayan bakakalır.

kimse tv alamıyorum diye karşısındaki ülkeyi boğazlamaz. ama açlık yüzünden değil karşıdaki ülkeyi, kendi vatandaşını bile boğazlarsın. bu açlık, ölüm kalım savaşı olacak diyorum sen hala tv gibi önemsiz ürüne indirgiyorsun..

Hala düzeltici savaş gibi saçmasapan bir katliama çanak tutuyorsun.

Hassstiiiirrr diyeceğim ama terbiyem müsaade etmiyor.

yaşlı bir bunaksın herhalde, otuz kez söylesem gene anlamayacaksın. ben burada olmasını istediğim şeyleri değil, olacak olanları yazıyorum.

Darwin'e bazı ırkları geri gördüğü için küfretsem ne tepki verirdin?

Pek çok meczup kıyamet için tarih verdi. Bu tarihlerin pek çoğu gelip geçti. Tarih verenler meczup olduğu için kimse önemsemedi. Sen de bu tür meczuplardan birisin. Verdiğin tarih en fazla 8-10 yılı içeriyor. Ölmez de kalırsak. Bir tür meczup olduğun ortaya çıkarsa. Biz yine burada olacağız. Ama sen kayıplara karışacaksın. Diğer meczuplar gibi.

verdiğim tarih o kadar uzak değil, doğrulamak için burada olmamıza gerek yok. zaten ikimizde olmayacağız zira internetin olup olmayacağı şüpheli.

kronolojik sıra şöyle:

1. dünyada ekonomi ortalama % 7-8 oranında büyüyecek

2. büyüme sonuıcu enerji talep ve arz arasındaki makas açılacak ve enerji sıkıntısı baş gösterecek

3. dünya tekrar anormal biçimde küçülecek

4. Suudi Arabistan doğu/batı diye ikiye bölünecek (zaten şu anda Ghawar havzası ABD/SOCOM'un kontrolündedir, bir tane Arap askeri sokmazlar oraya)

5. ABD'de iki olasılık var: ya muhtemelen Obama son başkan olacak ve etnik temelli kontrollü iç savaş olacak (debrownizasyon), ya da neocon'lar tekrar başa geçecek darbe veya seçimle..

6. Türkiye'nin önünde iki seçenek var, ya Afganistan/Pakistan bölgesine muharip güç olarak gideceğiz 2018'e kadar, ya da Ermenistan merkezli bir konfederasyonun parçası olacağız enerji güvenliği adı altında..

bundan sonra olacaklar düzeltici savaş olacak ve bizi kapsayıp kapsamadığını ABD'deki çay partisini yönetenler belirleyecek..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

enerji krizi,peak oil meselesi hakkında ülke basını ve halkı tam olarak kör gibi davranıyor. küresel ısınma denilen olayın enerji krizini haber vermenin yumuşak ve alıştırma şekli olduğunu bile anlıyamıyorlar. artık çıkarılan petrol, tüketimi karşılamıyor bu makasta her geçen gün artıyor. insan nüfusu enerji bolluğu ve bunun getirdiği ucuz gıda sayesinde 7 milyara dayandı. artık enerji krizi kapıda olduğundan, bu nüfusu beslemek için gerekli gıdayı sağlamak her geçen gün zorlaşmakta ve daha maliyetli duruma gelmektedir. dünya nüfusu ya güç tarafından planlanan şekil de nükleer ve biyolojik silahlarla yok edilicek, yada kendi arasında iç savaş,kaos,anarşi,açlık,hastalıklar sonucu azalmaya başlıyacak. böyle bi durumda nüfusun nükleer yöntemlerle yokedilmesi çok daha insancıl ve doğru olan yöntemdir.

diğer mesele ise yaklaşan büyük yok edici savaş. abd afganistan ve pakistan'a, çin'in enerji koridorunu kesmek için girdi. yoksa sırf taliban,el kaide gibi çapulcu sürüleri için koca orduyu oralara yığmanın mantığı yok. abd bunları 10 bin kişilik elit güçleriyle bile çok rahat o coğrafyadan silebilirdi. afganistan ve pakistan'dan her geçen gün kaçan onlarca islamcı militan, şimdi yemen'e gitmeye başladı. bu bahaneyle çok kısa süre içinde abd, yemenide tamamen kontrolü altına alıp bu bölgedeki enerji kaynaklarının tek hakimi olucak. geçtiğimiz günlerde rusya, afganistan a askeri birlikler göndericeğini açıkladı, buda çin'e yapılacak saldırı öncesi bir önhazırlık süreci, herkesin sandığının aksine abd ve rusya düşman değil müttefiktir. çin,abd ve müttefikleri(rusya,ab ülkeleri,japonya) tarafından çok büyük oranda yok edilicek ve nüfusunun büyük çoğunluğu yokedilicektir. bundan sonra sıra hindistan'a gelicektir. çok büyük ihtimalle onlarda çin'in akibetine maruz kalıcaklar.

dünya'dan bi haber ülke medyasi ve insanı hala büyümeden,emperyal güç türkiye'den bahsedip dursun. kısa bi süre sonra karne ve kota kafalarına dayatılğında akılları başlarına gelir belki.

Link to post
Sitelerde Paylaş

abd asya'daki askeri varlığını genişletmek istiyor:

http://proje.hurriyet.com.tr/bbcnews/bbcview.aspx?HaberID=7344280&habertip=planet

plan çoktan belli oldu. kendilerini bir halt sanan tüketim çılgını liberal'ler, gelicekte dünya'nın çok refah, özgürlükçü, mutlu bir yer olucağı palavlarını sıkıp dursun, gelicek bunun tam tersi kıtlık, açlık, baskı, savaşların ve büyük yokoluşların yaşanıcağı gerçeği. bu tüketim, büyüme ve başarı çılgınlığının yolaçaçığı büyük felaketler sonucu bakalım geriye kalan ahmak insanlar akıllanacakmı.

bu arada türkiye'ye kurulan füze sistemi savunma amaçlı değil saldırı amaçlıdır. hedef'te ne iran ne suriye değil doğrudan çin'dir. zamanı geldiğin'de türkiye üzerinden çin'e onlarca nükleer füze gönderilicektir. çin'de muhtemelen buna karşılık olarak istanbul,ankara gibi şehirlere nükleer saldırı yapacaktır. dünya nüfusunun büyük bölümünü azaltmayı düşünen güç buna hiçte engel olmuyacak bilakis bunu kolaylaştırcaktır. çin saldıramasa bile büyük şehirlere kendileri ya açık kimlikleriyle ya da çin saldırmış maskesiyle nükleer saldırılar yapacaklardır.

tarihinde Stalinist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Uluslararası sermaye ordulara ihtiyaç duymuyor değil ki. Ordulara ihtiyaç duyar ama artık silahlar üzerinde kurulmuş dehşet dengesi nedeni ile hiçbir ulus, hiçbir topyekün savaştan galip çıkamayacağı gerçeği ortada durmaktadır.

Bunu bütün uluslar için ileri sürmek doğru değil. Pakistan'ın veya İran'ın atom bombalarının olması bir şey ifade etmez.

Karşı tarafın çıkarlarından ve insafından başka onların ortadan kaldırılmasını önleyen bir neden yoktur bile diyebiliriz.

Dünya öyle bir dönemi yaşayacak ilerde.. Ve muhtemelen birçok ülke haritadan silinecek.

Bunu ben uydurmuyorum. İnsanlık tarihini biraz bilen bunun böyle olması olasılığının kuvvetli olduğunu da bilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...