Jump to content

İslam İbadetleri Kabul Edilen Uygulamalar ve Gerçeklikleri


Recommended Posts

İslam İbadetleri Kabul Edilen Uygulamalar ve Gerçeklikleri

Görülesi Bir Araştırmayı Sizlerle Paylaşıyorum.. Alıntılama Yaptım.

Putperest İbadetleri

Ayinler, namaz, oruç, hac, kurban, sünnet, takı, tütsü ve büyüler, ilahiler ve şiirler, sembol ve dövmeler…Tanıdık geldi mi?

Putperestlik, Farsça kökenli bir sözcük olan put sözcüğünden türemiştir.

Tanımı şöyledir: Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne, tapıncak, sanem, fetiş.

Putperest İbadetleri

Buradan yola çıkarak putperestlik tanımını; doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne tapımı, olarak yapabiliriz.

Putperestlik farklı şekillerde tanımlandığı ve farklı çeşitleri olduğu gibi aynı zamanda paganizm ile denk biçimde kullanılmıştır. Fakat paganizm ve putperestlik farklı anlamları içerir.

Paganizm, Latince paganus yani kırsal sözcüğünden türemiştir. Roma dönemi şehirlerde yayılan Hristiyanlığın köylüleri etkileyememesinden dolayı Hristiyanlık dışında kalan inançlar pagan olarak adlandırılmıştır. Günümüzde İbrahimi dinlerin, diğer inançlara verdiği genel isim olup politeizmi, çok tanrıcılığı ve putperestliği kapsar.

Bu başlık altında paganizm ve putperestliğe ait adet ve ibadet şekillerini ele alacak, özellikle İslam öncesi Arap putperestliğinden örnekler vereceğiz.

1- Ayinler

Kutsal ve özel günlerde genellikle mabetlerde toplanan putperestler geleneklerine göre çeşitli gösterilerde bulunur, ilahiler söyler, toplu ritüeller yaparlar. Ateş üzerinden atlama ya da ateş üzerinde yürüme, vücutlarına şiş batırma bu gösteri örneklerindendir. Kutsal bir puta, geçmişteki kutsal saydıkları kişiden kaldığına inandıkları bir nesneye saygı gösterisinde bulunur, etrafında döner ya da koklayıp öperler. Yıllık ayinlerin dışında mevsim başlarında, özellikle ilkbahar ve sonbaharda yapılan ayinler de vardır.Belirli günlerde güneş ve ay festivalleri yapılır.Türlerine göre ayinlerde kutsal saydıkları sudan içer, kutsal saydıkları yiyecekten yerler. Dualar eder, dileklerde bulunurlar.Putperestlerin bu ayin adetlerinin İbrahimi dinlere de geçtiği görülmektedir.Noel kutlamaları Mitra paganlarından geçmedir.Putperest Arapların yevmül Arabu dedikleri cuma toplantıları, kandil geceleri, aşure günleri, cem ayinleri pagan kökenlidir.

2- Namaz

Putperest ibadetlerinden biri namazdır.Namaz, güneş kültünün ritüellerinden biridir ve Hint kökenli bir ibadettir.İslam öncesi Araplar da namaz kılarlardı. Günümüzde Hindular da namaz ritüellerini devam ettirirler. Sansktitçe “Surya” güneş Namaskara” ise selamlama veya bağlantı demektir. Böylece “Surya Namaskara” ‘güneşle bağlantı’ anlamına gelmektedir. Surya Namaskara, bedende akan güneş enerjisinin canlandırma tekniğidir. Arap putperestlerinin namaz kıldığı Kur’an’da yazılıdır.

Enfal-35. “Ve ma kane salatühüm ındel beyti illa mükaev ve tasdiyeh fe zukul azabe bi ma küntüm tekfürun.” Bilindiği üzere Arapça’da salat namaz demektir.” Onların Kabedeki namazları, ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Küfrünüzden dolayı azabı tadın.”

Namaz törenlerindeki ıslık ve alkışlar nedeniyle putperestlerin kıldığı namaz eleştiriliyor. Putperestler de günde 5 vakit namaz kılarlardı.

Şaharit namazı – sabah namazı

Musaf namazı – öğle namazı

Minha namazı – ikindi namazı

Neilat Şerarim namazı – akşamüstü namazı

Maarib namazı – akşam namazı

Kaynak; Hayrullah örs, Musa Ve Yahudilik, s.399-405; Doç.Dr. Ali Osman Ateş, Asr-ı Saadette İslam; Şaban Kuzgun, Hz. İbrahim Ve Hanifilik, s.117; Epstein, Judaism.

Kuran’da geçen namaz vakit sayısı 3 olmasına rağmen 5 vakit kılınıyor olması zamanla putperest döneme dönüldüğü şüphesi taşımaktadır. Aynı şekilde abdest de putperestlerde vardı. Cünup olunca boy abdesti alırlardı. (İbn-i habib, Muhabber)

3- Oruç

Güneş kültüne sahip putperestlerin ibadetlerinden biri de oruçtur.Namaz vakitlerini güneş zamanlı ayarladıkları gibi oruçlarını da güneşin doğuş ve batışına göre ayarlarlardı. Orucun başlangıcı bile İslamiyet’teki gibi ay’a göre tespit ediliyordu. Tıpkı, bugünkü müslümanlar gibi, ay’ı görmek için gözetleme heyetleri bile kuruluyordu. (Hayrullah Örs, Musa Ve Yahudilik) İslamiyet öncesi arap paganlarının ilginç gelenekleri vardı. Bunlar Ramazan dedikleri ayda bir ay oruç tutarlar, Mekke’ye Hacca gidip Kabe’nin etrafında yedi kez dönerler, “Kara Taş” ı ( Hacerül Esved) kutsal sayar onu öper ve günde dört veya beş vakit namaz (salat) kılarlar, şeytan taşlarlardı. ( Is Allah the Same God as The God of Bible?, M. J. Afshari, p 6, 8-9, İslam, Beliefs And Observances, Caesar E. Farah) Aişe anlatıyor: “İslam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..(Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.) Sabiilik, yıldız kültüne sahip bilinen en eski pagan dinidir. İlginçtir ki Sabiiler de 3 vakit namaz kılar ve 1 ay oruç tutarlardı. Farz orucun dışında nafile oruçlara da sahiptiler. (İbn Nedim, El Fihrist, s. 442-445) Kuran’da önceki toplumlarda da orucun olduğu yazılıdır: Bakara-183. “Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.”

Eski Çağ dinlerinde, özellikle, rahiplerin Tanrılara yakınlaşmaya hazır olmalarını sağlamaya yarayan bir yoldu. Helenistik Dönemin inançlarına göre, Tanrılar bir takım kutsal öğretileri ancak oruç tutan kişilere vahiy yoluyla gönderirlerdi. Bazı eski kültürlerde ise oruç, öfkelenen Tanrıları teskin etme gibi amaçlara yönelikti. Sibirya Tungu şamanları ise, ruhlarla ilişki kurabilmek için oruç tutarlardı. Bütün dinlerde, belirli zamanlarda oruç tutma geleneği vardır. Budha rahipleri, yine belirlenmiş günlerde oruç tutarak günahlarını itiraf ederek, arınacaklarına inanırlar. Hindistan’da Sadhular yine günahlarından arınmak için oruç tutarlar. Çin’de göksel Yang ilkesinin başlamasından önce belirli bir süre oruç tutulur.

4- Hac

Önce Diyanet forumdan bir alıntı yapalım: Çeşitli Dinlerde Hac

Hac ibadeti pek çok toplumda bulunmaktadır. Japonlar, ataları Güneş’in, bir gün, hâlen kendilerinin üzerinde ikamet ettikleri adaya inip çevrede dolaştıktan sonra tekrar göğe hareket etmiş olduğunu düşünürler. Atalarının kendilerine bahşetmiş olduğu bu şerefin hatırası olarak Japonlar, yaya olarak aynı güzergâhı izlerler ve bu onların haccı olmaktadır.

Hindistan’ın Hinduları başka bir hac telakkisine sahiptirler. Tanrı görülmediğinden, ona tanzimde bulunmak için ilâhî yaratıcı gücün en büyük tezahürlerinin ortaya çıkmış olduğu yerleri, ziyaret etmek gerekir. Ganj, en önemli nehirdir. Himalayalardan Bengal Körfezi’ne kadar kıtayı sular ve hatta denize açıldığı bir kayadan çıkan Ganj’ın kaynağını ziyaret etmek için yolculuk yapmak Hinduların en önemli haccıdır. Ganj, Alfahabad yakınında, diğer bir büyük nehir olan Jumma ile birleşir ve bu birleşme yerinde bilhassa ay ve güneşin tutulmaları gibi özellikle önemli vakitlerde yıkanmak da, Hindu dininin en büyük haclarından biridir.

Gotama Budha, kendi dinin vahyini bir yabani incir ağacı altında almış olmakla meşhurdur. Önce bu ağacı, sonra da bu kutsal ağacın eskiden varolduğu yeri ziyaret etmek Budistlere göre haccın konusunu oluşturmuştur ve oluşturmaya devam etmektedir. Bir dinin ermiş kurucusunun doğum yeri, onun defnedildiği yer, bir mucizenin meydana geldiği yer, çeşitli toplumlara göre yeryüzünün farklı bölgelerinde hac yapılmasının sebeplerini oluştururlar.

İslam öncesi Araplar’ da Kabe putperestlerin en kutsal mabediydi ve bölge halklarının hac mekanıydı. Kabe eldeki kanıtlara göre İbrahim peygamber tarafından mö 800 lü yıllarda yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Kabe hiçbir zaman Yahudiler ve Hristiyanlar tarafından kutsal sayılmamıştır. Tevrat ve İncilde Kabe ile ilgili tek bir ayet dahi olmaması bunu kanıtlamaktadır. Kabe MÖ 800 lü yıllardan sonra putperestler tarafından Allahın evi olarak anılmaya başlanmıştır. (A Guide to the contents of Quran Faruq Sherif, Reading, 1995, pgs. 21-22., Muslim) Putperestler Kabe etrafında 7 kez tavaf yaparlardı. Kureyş dışından gelen Bedevi putperestler tavafı çıplak olarak yaparlardı. Putları ziyaret, Hacerül Esved taşına el sürme ve öpme, Safa ve Merve tepeleri arasında gidip gelme, şeytan taşlama hac ibadetinin en önemli ritüellerindendi.

” Putperestlerin hac sırasında hep bir ağızdan yaptıkları telbiye de aynen şöyleydi:

Lebbeyk allahümme lebbeyk.

La şerike leke illa şerikun huve lek.

Temlikuhu ve ma-melek “

5- Kurban

Kurban Hinduizm’de çok önemli bir yere sahiptir. Tanrılara sunulan her şey kurbandır. Hinduizm’de yaygın olan kansız kurbanlardır. Ancak yaz ve kış gün dönümleri münasebetiyle kanlı kurbanların da Tanrılar’a sunulduğunu görmekteyiz. Bu kanlı kurbanların en büyüğü ve özel bir tören gerektireni “Soma” kurbanıdır. Soma’da keçi ve inek gibi hayvanlar kurban edilir. Tanrıların öfkelerini teskin etmek maksadıyla sunulan bu kurbanların yanında, özel hediyeler de Tanrılara sunulmuştur. Hinduizm’de sunaklarda en iyi hayvanların kurban edilmesi ve etlerinin iyi kısımlarının yine burada bulanan ateşlerde yakılma geleneği vardır. Hinduizm’in bir özelliği de ölmüş kişiler için kurban kesme şartını getirmiş olmasıdır. Hinduizm’e göre, ölüler kurbansız aç kalırlarmış.

Eski çağlarda insan kurban edilmesi, bir nevi temizlenme ve sihir vasıtasıydı. Ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya ait kabul edilir ve kurban edilmesi gerekirdi. Mısırlılar ise köpek başlı olarak tasvir ettikleri insanlara “Ani” diyorlar ve onları “Ay Tanrısı” na kurban olarak sunuyorlardı.

M. Eliade, Anadolu’da özellikle ilk çağlarda hasat mevsimi dolayısıyla yapılan insan kurbanı ve kafa kesme ayinlerine örnek olarak Frigyalılar’ı ele alır.

Frigyalıların yüzyıllar önce hasat zamanında insanları, başlarını kesmek suretiyle kurban ettiklerini, hatta elde mevcut delillere göre, o zamanlar bu âdetin Doğu Akdeniz’in her tarafında yaygın olduğunu kaydetmektedir.

İslam öncesi Arapların da eski dönemlerde Sabah Yıldızı’na daha doğmadan büyük bir acele ile insan ve beyaz deve kurban ettikleri, yine önemli putlardan Uzza’ya, oğlanlarla, kızların ve esirlerin de kurban edildikleri ileri sürülmektedir. Yakın dönemde ise insandan vazgeçilmiş, hayvan kurbanına geçilmişti. Putlara özel kurban kestikleri gibi genelde Safa ve Merve tepelerine dikilmiş kayadan putlara kurban keserlerdi. Bu kayaların biri İsaf, diğeri Naile adlı puttu. İsaf ve Naile iki sevgiliydi ve Kabe’nin kutsallığını kirlettikleri için öldürülmüş, daha sonra efsaneleşerek kutsallaştırılmışlardı. Araplar, putlara adak da adarlardı. Dilekleri gerçekleştiğinde, önemli işlerinde ve uzun seyahatlerinde adak keserlerdi. Adaklarının çoğu da ilk çocuklarının erkek olması içindi.

6- Sünnet

Sünnet, yazılı tarihten önce başlamıştır. Antropologlar sünnetin başlangıcı hakkında görüş birliğine varamamıştır. Sünnetin tarihini M.Ö. 15.000 yıllarındaki taş devrine kadar götürenler varsa da Antropolog Ashley Montagu’nun da savunduğu gibi 6.000 yıl önce antik Mısır’da sünnetin varolduğu kesinleşmiştir. Eski mısır piramitlerinde bulanan bazı mumyaların sünnetli oldukları görülmüştür. Tarih boyunca mısırlılar, Yahudiler ve Babillilerin sünnet adetine sahip oldukları tespit edilmiştir. Sünnet, Pagan geleneğinin tek tanrılı dinlere uzantısıdır. İslam öncesi putperestler de sünnet adetine sahiptiler. Putperest Araplarda hem kadın hem de erkekler sünnet edilirdi. Erkeğin sünneti için “hıtan” kadınların sünneti için “hafd” kelimesini kullanmaktaydılar. Ancak “el-hıtanan” ifadesi sünnet edilen yer anlamına hem kadın hem erkek için müşterek kullanılırdı. Hadislerde Muhammed’in, halifelerin ve ashabın sünnetinden bahsedilmemesi, onların zaten putperest adeti gereğince sünnetli olduklarını gösterir. Kadın sünneti sadece putperest Araplarda değil, eski Mısırlılarda da mevcuttu. Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bazı kadın mumyalarının sünnetli olduğu belirlenmiş, kadın sünnetinin nasıl yapıldığı M.Ö 1600’lü yıllardan kalan duvar resimlerinde detaylı bir şekilde tasvir edilmiştir.

Bu, kadın sünneti geleneğinin kökeninin çok eski çağlara dayandığının göstergesidir ve sünnet geleneğinin tarihinin tek tanrılı dinlerden daha eski olduğunu, asıl olarak bir pagan geleneği olduğunu, tek tanrılı dinlere pagan toplumlardan geçtiğini gösterir. BM istatistiklerine göre bugün dünyada 130 milyon kadın ve kız çocuğu sünnetli. Kadın sünneti esas olarak, Afrika kıtasının orta şeridinde yer alan 30 Afrika ülkesinde uygulanıyor. Bu bölgedeki kadınların neredeyse tamamı sünnetli. Sünnetsiz kadınlar aşağılanıyor, pis ve fahişe olarak suçlanıyor. Umman, Yemen, Birleşik Arap Emirliği’nde, Endonezya ve Malezya’nın bazı bölgelerinde, Kuzey Irak’ta bazı Kürt bölgelerinde yaşayan kadınlar arasında da daha az oranlarda olmakla beraber sünnet geleneği yaşatılmakta. Bunların içinde Müslüman, Yahudi ve Hristiyanlarla birlikte çok tanrılı din inanırları da var. Tıpta erkek sünnetinin az da olsa bir yararına değinilse dahi kadın sünnetinin hiçbir yararı olmadığı, kadının cinsel isteğini öldürdüğü, ölüm ve yaralanmalara neden olduğu biliniyor. Buna rağmen bu ilkel, çağdışı adet ısrarla sürdürülmekte, hem de Allah’a, ilahlara dayandırılarak devam ettirilmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 42
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Günümüz İslamının ibadet adı altındaki uygulamalarının %100'ü putperestlerden kalıntıdır.

Hatta insanlar akli baliğ olalı beri tapındıkları en eski ve büyük putları güneştir. Ve halen farkında olmadan ona tapınmaktadırlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bunlar ibadet değil ritüellerdir...

ibadet kölelik anlamıyla biraz daha iyi anlaşılır...

insanın sadece tanrıya köle olması esastır...

insanın köleliği de insanca yaşamasıdır...

tanrı ritüellerle pek de ilgilenmez...

zalimce olmadıkça tüm ritüeller serbesttir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

yorumsuz...

yanlış anlaşılma ihtmaline karşın bir iki şey daha söylemek gerekti...

insan ancak iyi bir insan olarak yaşar ise tanrıya köle olmuş olur...

yani insanın ibadeti yaşamıdır...

tanrının insandan beklediği kölelik biçimi insanın erdemli ve dürüst bir yaşam sürmesidir...

erdemli insanlar tanrının en iyi kulları en sadık köleleridirler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

yanlış anlaşılma ihtmaline karşın bir iki şey daha söylemek gerekti...

insan ancak iyi bir insan olarak yaşar ise tanrıya köle olmuş olur...

yani insanın ibadeti yaşamıdır...

tanrının insandan beklediği kölelik biçimi insanın erdemli ve dürüst bir yaşam sürmesidir...

erdemli insanlar tanrının en iyi kulları en sadık köleleridirler...

neden hem erdemsiz hemde tanrının sevdiği kulu olamıyorum?

Tanrı neden kafasını benim erdemli olup olmama takmış vaziyette..?

Neden onun hoşuna giden biri olmak zorumdayım.?

Tanrının sorunu ne?

kendisi faşist mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

neden hem erdemsiz hemde tanrının sevdiği kulu olamıyorum?

Tanrı neden kafasını benim erdemli olup olmama takmış vaziyette..?

Neden onun hoşuna giden biri olmak zorumdayım.?

Tanrının sorunu ne?

kendisi faşist mi?

Erdem

Erdem kavramı, felsefe tarihinin başlangıcından beri yer alır. "İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?" sorusuna verilen felsefi cevap başlangıçta "erdemli olmak" olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Bu düşünceye göre erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi olmakla mümkündür.

Antik Çağ'da erdem

Sokrates, Platon, Aristoteles felsefi etkinliklerinin önemli bir bölümünü erdem konusu üzerine yürütürler. Mutluluk ve erdem birbirleriyle ilintili iki önemli kavram olarak ele alınır. Sokrates yaşamın ve dolayısıyla ahlaksal eylemlerin amacının mutluluk olduğunu belirtirken, bunun bilgi ile mümkün oduğunu ileri sürer. Dolayısıyla erdemli olmak bilgi sahibi olmakla olanaklıdır ve bu da mutluluk sağlayacaktır. Kıbrıslı Zenon, mutluluk için erdemli olmayı yeter şart olarak ileri sürdüğünde bu düşünceyi açıkca belirtir. Benzer şekilde yaşamın temeline acıdan sakınmayı ve mutlu olmayı koyan Epikurosculuk da, başka bir açıdan böyle bir temel ilkeye dayanır: "komşun farkına vardığında utanacağın bir şey yapma". Bu yaklaşım, erdemli olmayı, mutluluğun temeline bu şekilde yerleştirir. Bilgi insanı erdemli yapar buna göre, çünkü ahlaki anlamda doğru davranmayı sağlayacak olan şey bilgidir.

Daha sonraları giderek ahlak felsefesinin kavramlarından biri olarak yer edinmiştir. Buna göre erdem, hangi davranışların insanca ya da kabul edilir olduğunu belirten bir kavramdır. Ahlaki doğruluk erdemli olmakla bir anlamda tutulur bu anlamda. Bu genel tanımın ötesinde ahlak felsefeleri farklı şekillerde bir erdem anlayışı geliştirmişlerdir. İyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarında görülen topluma, yere, zamana göre farklılıklar, beraberinde erdem kavramının da farklı şekillerde düşünülüp anlaşılmasını getirmiştir. Birçok filozof erdemi bu anlamda felsefenin merkezine yerleştirmiştir. Buna göre erdem, istenç ya da iradenin ahlaksal iyiye yönelmesidir. sokrates'e göre erdem her insana öğretilebilir ancak her insanda aynı oranda zuhur etmez.

Sevgili Baal,

Bak Vikipedi erdemi bu şekilde tariflemiş. Ve şu an kabul edilir şekliyle ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

Tanrı insandan erdemi faşist olduğundan istememiştir ki zaten Tanrı faşist değildir. Erdem bizim bizle yaşamamızdaki huzurun anahtarıdır. Yani bireysel ve toplumsal huzurun anahtarıdır.

Selam.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Erdem

Erdem kavramı, felsefe tarihinin başlangıcından beri yer alır. "İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?" sorusuna verilen felsefi cevap başlangıçta "erdemli olmak" olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Bu düşünceye göre erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi olmakla mümkündür.

Antik Çağ'da erdem

Sokrates, Platon, Aristoteles felsefi etkinliklerinin önemli bir bölümünü erdem konusu üzerine yürütürler. Mutluluk ve erdem birbirleriyle ilintili iki önemli kavram olarak ele alınır. Sokrates yaşamın ve dolayısıyla ahlaksal eylemlerin amacının mutluluk olduğunu belirtirken, bunun bilgi ile mümkün oduğunu ileri sürer. Dolayısıyla erdemli olmak bilgi sahibi olmakla olanaklıdır ve bu da mutluluk sağlayacaktır. Kıbrıslı Zenon, mutluluk için erdemli olmayı yeter şart olarak ileri sürdüğünde bu düşünceyi açıkca belirtir. Benzer şekilde yaşamın temeline acıdan sakınmayı ve mutlu olmayı koyan Epikurosculuk da, başka bir açıdan böyle bir temel ilkeye dayanır: "komşun farkına vardığında utanacağın bir şey yapma". Bu yaklaşım, erdemli olmayı, mutluluğun temeline bu şekilde yerleştirir. Bilgi insanı erdemli yapar buna göre, çünkü ahlaki anlamda doğru davranmayı sağlayacak olan şey bilgidir.

Daha sonraları giderek ahlak felsefesinin kavramlarından biri olarak yer edinmiştir. Buna göre erdem, hangi davranışların insanca ya da kabul edilir olduğunu belirten bir kavramdır. Ahlaki doğruluk erdemli olmakla bir anlamda tutulur bu anlamda. Bu genel tanımın ötesinde ahlak felsefeleri farklı şekillerde bir erdem anlayışı geliştirmişlerdir. İyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarında görülen topluma, yere, zamana göre farklılıklar, beraberinde erdem kavramının da farklı şekillerde düşünülüp anlaşılmasını getirmiştir. Birçok filozof erdemi bu anlamda felsefenin merkezine yerleştirmiştir. Buna göre erdem, istenç ya da iradenin ahlaksal iyiye yönelmesidir. sokrates'e göre erdem her insana öğretilebilir ancak her insanda aynı oranda zuhur etmez.

Sevgili Baal,

Bak Vikipedi erdemi bu şekilde tariflemiş. Ve şu an kabul edilir şekliyle ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

Tanrı insandan erdemi faşist olduğundan istememiştir ki zaten Tanrı faşist değildir. Erdem bizim bizle yaşamamızdaki huzurun anahtarıdır. Yani bireysel ve toplumsal huzurun anahtarıdır.

Selam.

iyide birşey zaten beni mutlu ediyorsa ben onu kendiliğimden yaparım.

Tanrı neden beni seviyorsa, Neden araya şartlar koyuyor.?

Beni olduğum gibi sevsin.

Beni değiştirmeye çalışmasın.

Faşist olduğu için beni kendi kafasına göre inşa etmeye çalışıyor.

tarihinde BAAL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

iyide birşey zaten beni mutlu ediyorsa ben onu kendiliğimden yaparım.

Tanrı neden beni seviyorsa, Neden araya şartlar koyuyor.?

Beni olduğum gibi sevsin.

Beni değiştirmeye çalışmasın.

Faşist olduğu için beni kendi kafasına göre inşa etmeye çalışıyor.

Sevgili Baal,

Bir kleptoman için çalmak onu mutlu ediyor diye çalsın ve o adam mutlu oluyor diye kendi haline bırakalım diyorsan eyvallah.

Ama yok aksini söyleyeceksen, Tanrının niye insandan erdemi istediğini anlıyorsundur zaten.

Üstelik sana görev yüklemiyor. Sana iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edecek yeti vermiş, kullan diyor sadece.

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Baal,

Bir kleptoman için çalmak onu mutlu ediyor diye çalsın ve o adam mutlu oluyor diye kendi haline bırakalım diyorsan eyvallah.

Ama yok aksini söyleyeceksen, Tanrının niye insandan erdemi istediğini anlıyorsundur zaten.

Üstelik sana görev yüklemiyor. Sana iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edecek yeti vermiş, kullan diyor sadece.

Selamlar...

öldürme,çalma,yapma ,etme..vs bunlar zaten bir topluluğun , toplum halinde kalabilmesi için mecbur olan şeyler.Bunların tanrıyla ilgisi yok ki? İnsanın çıkarlarıyla ilgisi var.Bunlar zaten tanrı emretmesede kendim için, kendiliğimden isteyeceğim şeyler.

Ama tanrı şöyle bir şey yapıyor.

Tanrının yaptıklarını eleştirmemi ,beğenmememi yasaklıyor.

Eğer bunları yaparsam beni cehenneme koyup orada öttürmekle tehdit ediyor.

Bu faşizm bu değilse ,faşizm nedir?

Artı angarya yüklüyor.

Kendisini sürekli anıp ,övmemi istiyor.

İşin ilginç tarafı hiçbir karşılık beklemeden yapmamı istiyor.

Sevgili Golden ,

lütfen vikipedi de faşizm sayfasına bakarmısın.

tarihinde BAAL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

öldürme,çalma,yapma ,etme..vs bunlar zaten bir topluluğun , toplum halinde kalabilmesi için mecbur olan şeyler.Bunların tanrıyla ilgisi yok ki? İnsanın çıkarlarıyla ilgisi var.Bunlar zaten tanrı emretmesede kendim için, kendiliğimden isteyeceğim şeyler.

Ama tanrı şöyle bir şey yapıyor.

Tanrının yaptıklarını eleştirmemi ,beğenmememi yasaklıyor.

Eğer bunları yaparsam beni cehenneme koyup orada öttürmekle tehdit ediyor.

Bu faşizm bu değilse ,faşizm nedir?

Artı angarya yüklüyor.

Kendisini sürekli anıp ,övmemi istiyor.

İşin ilginç tarafı hiçbir karşılık beklemeden yapmamı istiyor.

Sevgili Golden ,

lütfen vikipedi de faşizm sayfasına bakarmısın.

Faşizmde baskı ve zulüm vardır sevgili Baal.

Tanrı ise herkes ettiğinin karşılığını bulacak, kimseye kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır der.

Kirecin söyledikleri çok doğrudur. Tanrı bizden iyi olmamızı ister. Ritüeller ise kadim bir uygulamadır. Birlik ve beraberlik açısından ben yapılmasını uygun bulanlardanım ama namaz kılmıyor diye iyi birinide cehenneme yollamam, Tanrıda yollamaz. Onun istediği dürüst ve erdemli olmamız, ölçülü ve dengeli yaşamamızdır.

Ritüellere takılırsın sen bu noktadan sonra. Şöyle söyleyim. Ritüeller bir savaşta senin üniforman görevi gören bir eylemdir. Yani tarafını, safını belli etmeye yarayan işarettir. Dediğim gibi güzel bir uygulamadır bana göre.

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Demek islam oncesi araplar da baya muslumanmis desene. Muhammedin de tek derdi ise 1 putmus. Guzel baslik, tesekkurler. Arada verdigin referanslari da okumak istiyorum. Bunlarin pdf'i falan varsa, buraya linkleyebilirsen memnun olurum.

http://septikfikir.wordpress.com/2010/01/14/islam-ibadetleri-kabul-edilen-uygulamalar-ve-gerceklikleri/

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Baal, aslında çalarsan seni cehenneme atarım demiyor. Yani öyle ateşlerle yanan odunlu fırınlı bir mekan yok.

Cennet bahçedir, ahiret sonrasıdır...

Toplumsal ve evrensel insani değerlere uyarsan sonrasında bahçelerde olursun. Pozitif.

Tam tersini yaparsan sonrasında yaptığına pişman olursun. Hem sonra cennettekiler de seni bulsa görse bile artık sana yardım etmez, çünkü hakettin der.

Yani mucize doğa üstü bişe arama kuranda, çünkü yok.

Ha bu huzur ortamı için de bol bol salat edeceksin diyor, dua edeceksin, bu amaçta cihad edeceksin, emeksiz ekmek olmadı olamaz diyor...

Ama gel gör ki insanlar 5/24 namaz kılar, papağan gibi kekeler, b.k yoluna ölür öldürür, sonra da cennetten bahseder.

Relax, gayet sıradan insan için tasarlanmış öğütler bunlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Faşizmde baskı ve zulüm vardır sevgili Baal.

Tanrı ise herkes ettiğinin karşılığını bulacak, kimseye kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır der.

Sevgili Golden,

Kenan Evren' de kyoduğu yasalara uyan, onları çiğnemeyen kimselerin peşini arayıp sormuyordu.

Bu durum onun kurduğu düzenin faşit olmadığı anlamına gelir mi?

Kirecin söyledikleri çok doğrudur. Tanrı bizden iyi olmamızı ister. Ritüeller ise kadim bir uygulamadır. Birlik ve beraberlik açısından ben yapılmasını uygun bulanlardanım ama namaz kılmıyor diye iyi birinide cehenneme yollamam, Tanrıda yollamaz. Onun istediği dürüst ve erdemli olmamız, ölçülü ve dengeli yaşamamızdır.

Kirec efendi yine her zamanki gibi yusyuvarlak cümlelerle ahkam kesiyor.

Erdemli yaşamak nedir?

Kime göre erdemli sana göre mi bana göre mi?

Ritüellere takılırsın sen bu noktadan sonra. Şöyle söyleyim. Ritüeller bir savaşta senin üniforman görevi gören bir eylemdir. Yani tarafını, safını belli etmeye yarayan işarettir. Dediğim gibi güzel bir uygulamadır bana göre.

Savaş ,üniforma ,tarafını belli etme,

Bunları yazdıktan sonra tanrı faşist değilse kim faşist.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ha bu huzur ortamı için de bol bol salat edeceksin diyor, dua edeceksin, bu amaçta cihad edeceksin, emeksiz ekmek olmadı olamaz diyor...

Ama gel gör ki insanlar 5/24 namaz kılar, papağan gibi kekeler, b.k yoluna ölür öldürür, sonra da cennetten bahseder.

Relax, gayet sıradan insan için tasarlanmış öğütler bunlar...

Benim övmem onun şanına bir şey katabilir mi?

Yada yermem eksiltebilir mi?

Tanrının korkusu nedir?

Halkın kendisine karşı isyan etmesinden mi korkuyor?

Genelde faşist rejimlerin yönetimi eleştirilmekten korkar ve halka zorla kendilerini zorla övdürürler.

Mesela bir insan ömür boyu hiç tanrıyı anmasa ne olur?_

Tanrının tanrılığından bir şey mi eksilir?

Ona göre herşey kolay değil mi?

Kendisi bir emek sarfediyor mu ki,

Yarattıklarından karşılık bekliyor?

Mesela beni neden olduğum gibi sevmiyorda,

belli şartlar altında seviyor.?

Link to post
Sitelerde Paylaş

tanrı kendisi için insanlardan bir şey istemez...

hepsi bizim iyiliğimiz için...

kötü ve zalim insanlar olursak hem kendimizi hemde diğerlerini mutsuz ederiz...

tanrı yaratıklarının mutlu olmasını huzurlu olmasını ister...

niye mutsuz olmalarını istesin ki...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim övmem onun şanına bir şey katabilir mi?

Hayır

Yada yermem eksiltebilir mi?

Hayır

Tanrının korkusu nedir?

Korkusu yok.

Halkın kendisine karşı isyan etmesinden mi korkuyor?

Hayır

Genelde faşist rejimlerin yönetimi eleştirilmekten korkar ve halka zorla kendilerini zorla övdürürler.

Evet.

Mesela bir insan ömür boyu hiç tanrıyı anmasa ne olur?_

Hiçbirşey olmaz.

Tanrının tanrılığından bir şey mi eksilir?

Hayır

Ona göre herşey kolay değil mi?

Evet

Kendisi bir emek sarfediyor mu ki,

Yarattıklarından karşılık bekliyor?

Hayır

Mesela beni neden olduğum gibi sevmiyorda,

belli şartlar altında seviyor.?

O şekilde sevmek insani bir duygusur. İnsanlar Tanrıyı da insan sandığından hep sevmek ve kendilerini sevdirmek isterler.

Relax.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...