Jump to content

ihanetin boyutları


Recommended Posts

Yanlış olan birşeye yanlış diyebilmek robotlaşmış beyinler ve aşırı inançlılar için çok zor.

Bunlar sadece İslamcılar mı? Stalinist solcular, kemalistler, dogmatik liberallerin bir kısmı da aynı kafada değil mi?

O yüzden yapılan pislikleri doğal karşılamak yada hesaplaşma gibi görüp normalleştirmek doğru değil.

Hesaplaşmak istiyorlarsa pisliklerini devlete bulaştırmak zorunda değiller.

Ama bence hesaplaşma gibi nedenlerle haksızlıklarına ve kanunsuzluklarına kılıf ve bahane üretmiş oluyorlar.

Devletin kendisi zaten boğazına kadar pisliğe batmıştı: 2001'den önce ülkeyi mafya, korucubaşı, uyuşturucu baronu, garnizon komutanı yönetiyor, medya hükümet kurup hükümet düşürüyordu. O günleri unutmayalım. Bence şimdiki pislik eskinin yanında hiçbir şey.

Yani meselenin köklerine indiğimizde iki bakış arasındaki fark ortaya çıkar.

Ve ben bu anlamda Atatürk'e taraftarım.

Açıkcada tartışırım, tartışalımda ..Atatürkünkü adamlık diyeri çiğ birinin soytarılığı olarak gözüküyor.

Uzun vadede doğrusu ikisi de değil. Çünkü Atatürk otoriter birisi. Demokrasinin doğal gereği olan fikir ayrılığına tahammül edememiştir. İhtilaf demokrasinin temelidir. Onun kurucu unsudur. Toplumları ileri götüren çatışmadır aynı zamanda. Çatışması olmayan toplumlar donuk toplumlardır, çünkü çatışma varolanın sınırlarını zorlama ihtimali demektir.

Türkiye'yi yönetenler de Mustafa Kemal'in otoriter kafasında oldukları için, toplumda filizlenen farklı fikir akımlarından paniğe kapılmışlardır, nasıl bastırırız yok ederiz diye düşünmüşlerdir. Oysa, ihtilafın sağlıklı olduğunu, demokrasinin kurucu unsuru olduğunu bilselerdi, hem o fikirler radikalleşmezdi hem de ülke siyaseten olgunlaşır, ortam çiğleşmezdi.

Yani Mustafa Kemal'e de fazla güvenmeyin derim ben. Aşağıdaki yazıya göz atın.

http://haber.gazetevatan.com/kutuplar-cogalsin-ki-demokrasi-yerlessin/329580/4/Yazarlar/121

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 59
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bunlar sadece İslamcılar mı? Stalinist solcular, kemalistler, dogmatik liberallerin bir kısmı da aynı kafada değil mi?

Devletin kendisi zaten boğazına kadar pisliğe batmıştı: 2001'den önce ülkeyi mafya, korucubaşı, uyuşturucu baronu, garnizon komutanı yönetiyor, medya hükümet kurup hükümet düşürüyordu. O günleri unutmayalım. Bence şimdiki pislik eskinin yanında hiçbir şey.

Uzun vadede doğrusu ikisi de değil. Çünkü Atatürk otoriter birisi. Demokrasinin doğal gereği olan fikir ayrılığına tahammül edememiştir. İhtilaf demokrasinin temelidir. Onun kurucu unsudur. Toplumları ileri götüren çatışmadır aynı zamanda. Çatışması olmayan toplumlar donuk toplumlardır, çünkü çatışma varolanın sınırlarını zorlama ihtimali demektir.

Türkiye'yi yönetenler de Mustafa Kemal'in otoriter kafasında oldukları için, toplumda filizlenen farklı fikir akımlarından paniğe kapılmışlardır, nasıl bastırırız yok ederiz diye düşünmüşlerdir. Oysa, ihtilafın sağlıklı olduğunu, demokrasinin kurucu unsuru olduğunu bilselerdi, hem o fikirler radikalleşmezdi hem de ülke siyaseten olgunlaşır, ortam çiğleşmezdi.

Yani Mustafa Kemal'e de fazla güvenmeyin derim ben. Aşağıdaki yazıya göz atın.

http://haber.gazetevatan.com/kutuplar-cogalsin-ki-demokrasi-yerlessin/329580/4/Yazarlar/121

Dogmatik ve aşırı inançlılar her zaman tehlikelidir. Ama dinin kendisi zaten tümüyle dogmatiktir.

Devletin 2001 öncesi boğazına kadar pisliğe batması ile bugünkü pisliklerle temizleniyor yoksa.

Nasıl bir mantık anlayamadım.

Pislik yapacak insanların pislikleri için bahane üretmelerine kanmamak gerekir.

Bu günkü dinciler acaba daha demokrat ve insan haklarına saygılı inançlar taşıyorlardıda sonradanmı böyle oldular.

Bahane bitmez. Hep uydurulur, yoksada yaratılır.

Ben kendimi bildim bileli bu din ve akımlar zaten sapkındıki.

Hatta tam tersi diyebilirimki bunlar eskiden daha radikal daha sapkınlardı.

Yani başlarına gelenler bunları kötü yollara sevk etmedi, tam tersine törpüleyip biraz daha adam olmaya yönlendirdi.

Yani bu dinin özü ve mevcut akınlar zaten bozuk.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir de said nursinin meclisteki düşüncesini ve tavrını es geçiyorsunuz.

Adam diyorki: Bu meclisin yasalarına uyulmaz, kararları geçersizdir.

Çünkü onlar hayindir

Nedenide onlar namaz kılmıyorlar.

Varmı böyle bir düşünce medeniyetlerde.

Hangi demokrasi bunu sindirir.

Hangi meclis, hangi düzen, hangi devlet bu tür bir düşünceyi kabul eder.

Bu tür tavrı normal karşılar.

Atatürk bölünmüş, sefil bir ülkeyi meclise ve cumhuriyete kavuşturmuştur.

Ayrıcada din gibi, inanç gibi dogmalar devlet gibi meclis gibi rasyonel yerlerin dışına çıkarılmıştır.

Zaten bu , insanlığın büyük tecrübelerinden sonra ulaştığı bir kültürdür.

İnsanlar somut işlerini rasyonel bir şekilde konuşup uzlaşabilirler ama inançların rasyonel bir şekilde konuşulup uzlaşılması zordur, temelindede imkansızdır. Bu kadar geniş bir coğrafyanında asgari müştereklerde mecliste tartışılması için mevzuların somut olması gerekir. İnançların yeri değildirki meclis.

Ayrıca meclisi inançlar oluşturmamıştır.

İnançların oluşturduğu mekanlar bellidir. Tapınaklardır, camilerdir....

Gidilir oralarda o mevzular konuşulur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir de said nursinin meclisteki düşüncesini ve tavrını es geçiyorsunuz.

Adam diyorki: Bu meclisin yasalarına uyulmaz, kararları geçersizdir.

Çünkü onlar hayindir

Nedenide onlar namaz kılmıyorlar.

Cumhuriyet dönemi boyunca sadece İslamcılar mı meclis dışına atıldılar? Solcular, sosyalistler, komünistler, aleviler, mason locaları, sendikalar, gazeteler, dergiler vs baskı gördü, yasaklandı, kapatıldı. Cumhuriyet yönetiminin hoş görmediği herkes bir şekilde susturuldu. Bu sakat bir mantık değil mi? Kaldı ki, temsiliyet hakkı verilmeyen hareketler radikalleştiler. Daha ılımlı davranılsaydı belki böyle olmazdı.

Atatürk bölünmüş, sefil bir ülkeyi meclise ve cumhuriyete kavuşturmuştur.

Ayrıcada din gibi, inanç gibi dogmalar devlet gibi meclis gibi rasyonel yerlerin dışına çıkarılmıştır.

1908'den beri bizim bir meclisimiz zaten vardı. Atatürk döneminde meclis fiilen işlemez hale geldi. Vekilleri o seçiyordu çünkü. Kaldı ki Türkiye'de din devletin dışına hiçbir zaman çıkmadı: Diyanet İşleri Başkanlığımız var malum, onun aracılığıyla din her zaman kontrol altında tutuldu baskılandı.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Devletin 2001 öncesi boğazına kadar pisliğe batması ile bugünkü pisliklerle temizleniyor yoksa.

Nasıl bir mantık anlayamadım.

Ses etmeme mantığı bu. Pislikten bıkmış usanmış insanlar, başka bir pisliğin gelip eski pisliği temizlemesine ses çıkarmıyorlar. 28 Şubat'ta devlet içinde örgütlü Fethullah Gülen cemaati gibi bir gruba dayanmayan Erbakan hükümetini bertaraf etmek kolay olmuştu. AKP de böylesi bir cemaate dayanmasa AKP'yi de bertaraf ederler. Bu yüzden olan bitene göz yumuluyor. Bilmem anlatabildim mi.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Cumhuriyet dönemi boyunca sadece İslamcılar mı meclis dışına atıldılar? Solcular, sosyalistler, komünistler, aleviler, mason locaları, sendikalar, gazeteler, dergiler vs baskı gördü, yasaklandı, kapatıldı. Cumhuriyet yönetiminin hoş görmediği herkes bir şekilde susturuldu. Bu sakat bir mantık değil mi? Kaldı ki, temsiliyet hakkı verilmeyen hareketler radikalleştiler. Daha ılımlı davranılsaydı belki böyle olmazdı.

1908'den beri bizim bir meclisimiz zaten vardı. Atatürk döneminde meclis fiilen işlemez hale geldi. Vekilleri o seçiyordu çünkü. Kaldı ki Türkiye'de din devletin dışına hiçbir zaman çıkmadı: Diyanet İşleri Başkanlığımız var malum, onun aracılığıyla din her zaman kontrol altında tutuldu baskılandı.

Şunu önce bilelim bu ülke demokrasi ile kurtarılmadı.

Eğer demokrasi olsa idi. Doğu şehy said ve ekibinin, dersim seyyit rızanın, karedeniz pontus rumların, yozgat civarı çapanoğlunun, ege ankaraya kadar bazı grupların ve sonrası yunanlıların, marmarada halifeye bağlı bazı güçlerin...vs nin di.

Bunlar demokrasi ile birleşip türkiye cumhuriyetine dönüşmedi.

Ha sonra cumhuriyet kurulduktan sonrada onların mücadeleleri tamamen bitmedi ve bazıları bilinç altında veya başka şekillere bürünerek veya açıktan halen devam ediyor.

Eğer işe baştan başlayacaksak burdan başlayalım.

Ayrıca şuda hesaba katılmalı, demokrasi liberal bir ekonominin kültürüdür. Liberal olmayan bir ekonominin demokrasiside ancak okadar olurdu ki zaten heryerdede okadar olmuştur.

Para devletin elinde olunca üst yapılar yani sistemde merkezi olur. Bu doğal olanıdır.

Doğal ve doğru olmayan değerlendirme o günün sosyal, ve ekonomik koşullarını göz önünde bulundurmadan yapılan değerlendirmelerdir.

Daha ılımlı davranılsaydı türkiye cumhuriyeti olmazdı. Bu kadar basit.

1908 den buyana olan meclise tam hakimiyet verildi ve halifelik ve saltanat kaldırıldı.

Zaten halifeliğin gerçekci bir anlamı kalmamıştı.

Bence problemin kaynağı bu değil.

Cumhuriyet yönetiminin hoş görmediği herkesin de talepleri öyle çokta demokratik değildi hani.

Çünkü zaten öyle bir anlayış yokki.

Herkes zaten taleplerini silah ve güç ile elde etmeyi yol olarak görüyorlardı.

Hernekadar resmi tarih sonradan cumhuriyetin kuruluşunda tüm millet birdi falan gibi göstersede öyle bir durum yoktu şu anki t.c sınırlarında yaşayan ozamanki halklarda.

Ülke paramparça ve sefildi. Her yer maddi ve manevi grupların hakimiyeti altında idi.

Gerçek bu.

Birde şu bir gerçekki malesef uygarlık bizim topraklarda doğal olarak yeşermedi.

Doğal değildi yani. Üstten geldi.

Açık konuşursak, bilim, sanat, teknoloji ve modern medeniyet bizim toprakların ürünü değil.

Tabiki onların doğurdu sosyal ve kültürde bize ait değil.

Yani batı medeniyetinin doğal gelişimini biz yaşamadık.

Aramızda uçurum vardı ve kökleri bizde değildi.

Ha ben düşünüyorum Atatürk gibi batıyı görmüş aydın insanlar olmasaydı ve onlar üstten toplumu şekillendirmeselerdi bu gün için dahamı iyi olurdu.

Yani toplum kendi sefilliğini, geriliğini iyice rezil birşekilde yaşasaydı, yani tamamen dibe vursaydı.

Tabiki geriliğimiz bizim toplumumuzun gerçeği ama batı medeniyetini gören insanlarımızda bizim gerçeğimiz.

Dolayısı ile onların topluma medeniyeti üstten indirmeleride bizim gerçeğimiz.

Burda genelde medeniyeti üstten getirenler suçlanır ama sanki hepimiz suçlu değiliz.

O zaman bende topluma sorarım. Ulan hıyarlar niye geri kaldınız. Neden tabandan gelişmedinizde bu kadar sefil ,aşağılık , rezil, kanrevan bir duruma düştünüz.

Sanki toplum tabandan yeşerdide buna rağmen birileri üstten müdahele etti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ses etmeme mantığı bu. Pislikten bıkmış usanmış insanlar, başka bir pisliğin gelip eski pisliği temizlemesine ses çıkarmıyorlar. 28 Şubat'ta devlet içinde örgütlü Fethullah Gülen cemaati gibi bir gruba dayanmayan Erbakan hükümetini bertaraf etmek kolay olmuştu. AKP de böylesi bir cemaate dayanmasa AKP'yi de bertaraf ederler. Bu yüzden olan bitene göz yumuluyor. Bilmem anlatabildim mi.

Bu yöntemle değişen birşey olmuyor.

Kendi admları korunuyor diğerleri deşelenip , takip edilip suçları abartılıyor. Sonrada madur pozisyonu ile kendi pisliğini meşrulaştırmış oluyorsun.

Bunlar zibidi işleri. Bi zibidi gidip bi zibidi geliyor.

Aklıbaşında düzgün adamlara ihtiyaç var.

Kendi yanlışlarını alabildiğine kapat ama sana karşı olanlarıda yok etmek için hertürlü bahaneyi bulmaya çalış.

Neymiş geçmiştede bunlar madur olmuşmuşta onun intikamıymışta.. Bu bahanelerle zibidilik yap ..

Bence alakası yok. Bu tür pislik yapan insanlar ve gruplar zaten pisliktiki. Bunlar eskidende başka dünyalardada zaten karektersizlerdiki. Ben zaten biliyordumki. Bahanelerle pislikliklerinin üzerini örtmeye çalışmalarına gerek yokki.

Zaten hiç adam olamadılarki bunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şunu önce bilelim bu ülke demokrasi ile kurtarılmadı.

Tabii ki "demokrasi" ile kurtarıldı. Meclis açılmadı mı? Kongreler toplanmadı mı? Gereken meşruiyet buradan sağlanmadı mı? İş bittikten sonra niye partiler kapatıldı, basın sansür edildi? Hadin doğu şeyhindi, çapanoğlu falan vardı da, İzmir'de ne vardı. Antalya'da ne vardı? Niye İstanbul'daki gazeteler kapatıldı? 1925'ten sonra otoriter tonlara kaydı ülke? Siz sürekli kurtuluş savaşına referans veriyorsunuz, sanki o dönem daha sonraları girişilen sakat işleri aklayabilirmiş gibi.

Para devletin elinde olunca üst yapılar yani sistemde merkezi olur. Bu doğal olanıdır.

Doğal ve doğru olmayan değerlendirme o günün sosyal, ve ekonomik koşullarını göz önünde bulundurmadan yapılan değerlendirmelerdir.

Daha ılımlı davranılsaydı türkiye cumhuriyeti olmazdı. Bu kadar basit.

Neden bu saptamayı dindar halka yaymıyorsunuz? Para bir yerde toplanıyorsa, paranın toplanmadığı taraf, kendi içine kapanır. Paranın toplandığı taraf, paranın gücüyle bilgisini görgüsünü, donanımını artırırken, diğer kutup geleneksel yapısına hapsolur. Bu insanları suçlamak neden? Ve suçlasanız ne işe yarar? Gücün ve paranın merkezde konsolide edilmesi yerine, aşağı doğru yayılması gerekiyordu. Halktan korkuldu, bu yapılmadı. Bence bu mesele bu kadar basit.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yöntemle değişen birşey olmuyor.

Kendi admları korunuyor diğerleri deşelenip , takip edilip suçları abartılıyor. Sonrada madur pozisyonu ile kendi pisliğini meşrulaştırmış oluyorsun.

Değişen bir şey var. Hükümet gücünü konsolide ediyor. Ayak kaydırma kısımlarını bir yana bırakırsak, devlet içinde etkin F. Gülen cemaati olmasa, AKP hükümeti devlet aygıtını kontrol etmekte zorlanırdı, hatta şimdi belki ayak oyunlarıyla AKP devrilmişti bile!

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabii ki "demokrasi" ile kurtarıldı. Meclis açılmadı mı? Kongreler toplanmadı mı? Gereken meşruiyet buradan sağlanmadı mı? İş bittikten sonra niye partiler kapatıldı, basın sansür edildi? Hadin doğu şeyhindi, çapanoğlu falan vardı da, İzmir'de ne vardı. Antalya'da ne vardı? Niye İstanbul'daki gazeteler kapatıldı? 1925'ten sonra otoriter tonlara kaydı ülke? Siz sürekli kurtuluş savaşına referans veriyorsunuz, sanki o dönem daha sonraları girişilen sakat işleri aklayabilirmiş gibi.

Neden bu saptamayı dindar halka yaymıyorsunuz? Para bir yerde toplanıyorsa, paranın toplanmadığı taraf, kendi içine kapanır. Paranın toplandığı taraf, paranın gücüyle bilgisini görgüsünü, donanımını artırırken, diğer kutup geleneksel yapısına hapsolur. Bu insanları suçlamak neden? Ve suçlasanız ne işe yarar? Gücün ve paranın merkezde konsolide edilmesi yerine, aşağı doğru yayılması gerekiyordu. Halktan korkuldu, bu yapılmadı. Bence bu mesele bu kadar basit.

İzmirde ve çevresinde ve diğer yerlerde savaşmak istemeyen insanlar vardı (İstiklal mahkemeleri neden kurulduki).Ayrıca milli bilinç yeterince yoktu , Ayrıca bölgelerden gelen insanlar o bölgelerin nerden söz sahibi oluoyrmuşki, halkmı seçti onları. İstanbulun durumuda zaten malum.

Kurtuluş savaşı öncesini örnek veriyorum çünkü cumhuriyet kurulduktan sonraki ayrılıkların kaynağı orda gün yüzünde de ondan. Cumhuriyet dönemindeki sorunların altındaki gerçek nedenlerin çoğu onlar. Sadece başka görüntülerde devam ettiler.

Zaten izmirde, Antalyada son referendumda hayır verdiler değilmi? Sorunların şekil değiştirdiğine bakma. Sorunlar eski.

Paranın merkezden kurtulması gerekliydi. Chp bu anlamda çok yanlış bir politika izlemiştir. O zamanki faşist akımlardan fazlasıyla etkilenmiştir .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değişen bir şey var. Hükümet gücünü konsolide ediyor. Ayak kaydırma kısımlarını bir yana bırakırsak, devlet içinde etkin F. Gülen cemaati olmasa, AKP hükümeti devlet aygıtını kontrol etmekte zorlanırdı, hatta şimdi belki ayak oyunlarıyla AKP devrilmişti bile!

Orası doğruda mevzuyla alakası ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İzmirde ve çevresinde ve diğer yerlerde savaşmak istemeyen insanlar vardı (İstiklal mahkemeleri neden kurulduki).Ayrıca milli bilinç yeterince yoktu , Ayrıca bölgelerden gelen insanlar o bölgelerin nerden söz sahibi oluoyrmuşki, halkmı seçti onları. İstanbulun durumuda zaten malum.

Hayır ben zaten Kurtuluş savaşı döneminde savaşa gitmek istemeyenlere verilen sert cezaları pek eleştirmiyorum. Çünkü bu o dönemdeki ceza kanunlarında varolan bir şey. Benim demek istediğim, meclis var seçimler yapılıyor. Demokrasi az çok var. Ki isyancılar da, meclis adına hareket eden ordu tarafından bastırılıyor. Yani demokratik rejimi askıya almak için bir neden yok o dönemde, ki alınmadı da. Hatta isyancılara meclis heyet bile göndermiştir. O açıdan bu konuda hem fikir değilim.

Kurtuluş savaşı öncesini örnek veriyorum çünkü cumhuriyet kurulduktan sonraki ayrılıkların kaynağı orda gün yüzünde de ondan. Cumhuriyet dönemindeki sorunların altındaki gerçek nedenlerin çoğu onlar. Sadece başka görüntülerde devam ettiler.

Ülkede fikir ayrılığı olur. Bu normal. Ama bir bulanıklık var, cumhuriyet rejiminin otoriterleşmesi bu sorunların ağırlaşmasına ne kadar neden olmuştur? Örneğin, dediğim gibi acaba para merkezde toplanmasaydı yavaş yavaş çevreye yayılsaydı, bu tepki soğurulabilir miydi. Bence soğurulurdu. Problem kalmazdı. Bu olmadığı için yönetime ve rejime tepki doğdu. Pay alamayanlar aşırı akımları destekledi.

Zaten izmirde, Antalyada son referendumda hayır verdiler değilmi? Sorunların şekil değiştirdiğine bakma. Sorunlar eski.

Ama İzmir cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Terrakiperver Cumhuriyet Fırkası'nı coşkuyla karşılayan yer aynı zamanda. Bu partiyi kapattılar biliyorsunuz. Yani süreklilik yok.

aranın merkezden kurtulması gerekliydi. Chp bu anlamda çok yanlış bir politika izlemiştir. O zamanki faşist akımlardan fazlasıyla etkilenmiştir .

Bam teli burası, 1925'ten sonra tek parti yönetime gidilmesi hatalı bir seçimdi. Bence Mustafa Kemal köşke çıkmalıydı, serbest seçimlerin yapılmasına ve çok partili sistemin oturmasına kendisi ön ayak olmalıydı. Kendisi bu partiler arasında denge görevi görürdü. Takvim, yazı vs'nin değiştirilmesi için diktatörlüğe gitmeye gerek yoktu.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır ben zaten Kurtuluş savaşı döneminde savaşa gitmek istemeyenlere verilen sert cezaları pek eleştirmiyorum. Çünkü bu o dönemdeki ceza kanunlarında varolan bir şey. Benim demek istediğim, meclis var seçimler yapılıyor. Demokrasi az çok var. Ki isyancılar da, meclis adına hareket eden ordu tarafından bastırılıyor. Yani demokratik rejimi askıya almak için bir neden yok alınmadı. Hatta isyancılara meclis heyet bile göndermiştir. O açıdan bu konuda hem fikir değilim.

Ülkede fikir ayrılığı olur. Bu normal. Ama bir bulanıklık var, cumhuriyet rejiminin otoriterleşmesi bu sorunların ağırlaşmasına ne kadar neden olmuştur? Örneğin, dediğim gibi acaba para merkezde toplanmasaydı yavaş yavaş çevreye yayılsaydı, bu tepki soğurulabilir miydi. Bence soğurulurdu. Problem kalmazdı. Bu olmadığı için yönetime ve rejime tepki doğdu. Pay alamayanlar aşırı akımları destekledi.

Ama İzmir cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Terrakiperver Cumhuriyet Fırkası'nı coşkuyla karşılayan yer aynı zamanda. Bu partiyi kapattılar biliyorsunuz. Yani süreklilik yok.

Bam teli burası, 1925'ten sonra tek parti yönetime gidilmesi hatalı bir seçimdi. Bence Mustafa Kemal köşke çıkmalıydı, serbest seçimlerin yapılmasına ve çok partili sistemin oturmasına kendisi ön ayak olmalıydı. Kendisi bu partiler arasında denge görevi görürdü. Takvim, yazı vs'nin değiştirilmesi için diktatörlüğe gitmeye gerek yoktu.

İşte kurtuluş savaşı ve öncesini anlayamamanın sebebi o döneme yanlış bakıştan kaynaklanıyor (Gerçi hemen herkes senin gibi bakıyordurya)

Savaşa gitmeyenlerin cezalandırılması nedenmişki? Niye cezalandırıyorsun savaşa gitmeyenleri.

Sanki Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet vardıda sonra ona savaş açıldıda onun halkından olanlar savaşa gitmiyor diyemi cezalandırıyorsun.

O güne kadar ve o günde dahil olmak üzere birtane devlet var oda Osmanlı.

Halkı cezalandıranlar kim, savaşanlar kim?

Mustafa Kemal kim? O dönem için.

Ayrıca isyan edenlerden bahsediyorsun.

Kim kime isyan etmiş. İsyan edenler etse etse Osmanlıya isyan etmiş olurlarki.

Bu durumda Mustafa Kemal de bir isyankar.

Mesele hakimiyet elde etmekse birçok beylik Mustafa Kemalden önce hakimiyet sağlamışlar belli bölgelere.

Olmayan bir T.C ye kim nasıl isyan etmiş oluyormuş.

Niye gidipte silahla ve zorla adamların hakimiyetlerini ellerinden alıyorsun.

Ayrıca meclisin meşruluğu nerden geliyor?

Tüm Anadoluya hangi sıfatla sahip çıkılıyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca meclisin meşruluğu nerden geliyor?

Tüm Anadoluya hangi sıfatla sahip çıkılıyor?

İşgal kuvvetleri İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ı dağıttılar. Mustafa Kemal onları Ankara'ya devam etti. Meclis Ankara'da tekrar açıldı. Meşruluğu oradan geliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

12 Eylül darbesi ile 28 şubatadamı bu yüzden ses çıkarılmadı?

Yalaaaan inanma.

Yalan tabii ya :-) Dediğim şu, halkın bir kısmının sıtkı sıyrıldı. Olan bitene pek ses çıkarmıyor. Hükümet de gücünü konsolide etmek için cemaatle işbirliği içinde. Darbeyle hesaplaşma vs işin retoriği.

Kendi tavrıma gelince, bence, İslamcıların ve liberallerin topları statükonun burçlarını dövsünler biraz bakalım. Statüko sarsılsın. Azcık değişimden zarar gelmez.

tarihinde Uyecik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşgal kuvvetleri İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ı dağıttılar. Mustafa Kemal onları Ankara'ya devam etti. Meclis Ankara'da tekrar açıldı. Meşruluğu oradan geliyor.

Meclisin adı Osmanlı mebusan meclisi idi.

Devletin adı Osmanlı devleti idi.

Başında Osmanlı Patişahı vardı.

Osmanlı patişahı Atatürkün tüm yetkilerini almıştır.

Meclisi kapatmıştır.

Dolayısı ile Ankara hükümetini tanımayanlar olmuştur.

Hatta bugün isyancı dediklerimiz de o günlerde Ankara hükümetine isyancı diyorlardı. Çünkü Ankarada osmanlıya ve patişaha isyan etmiş durumundalar.

Kim isyancı?

Ayrıca ankaradaki meclis ittihat ve terakki nin hakim olduğu bir oluşum görünümündeydiki.

İttihat ve terakkiden hoşlanmayan, karşı olan çok insan ve grup vardı osmanlıda.

Ülke içinde halkın, grupların, oluşumların birkısmı tabiki Osmanlıyı tanıyor ve ona karşı bir hukuku var.

Ankara kim, onu neden tanısınlarki?

Ayrıca osmanlı milli bir devlet olmadığından, ve geçmişten kaynaklanan farklı bir hukuk ilişkileri vardı çok grupla.

Zayıfladığı dönemlerdede bir çok grup fazlaca hakimiyet elde etmişti kendi alanlarında.

Bu nedenlerden dolayı yeni oluşturulmaya çalışılan Türkiye cumhuriyetinin bağımsız ve yetkin bir devlet olması ve onun diğer insanlara ve güç merkezlerine kabulü zor ve sıkıntılı olmuştur.

Ankara hükümetinin ve türkiye cumhuriyetinin hakimiyetine, karşı oluşlar ve duruşlar aslında ilerki yıllarda bazılarının üzeri küllense veya bilinç altına itilsede bir kısmıda günümüze kadar farklı şekillerde devam edegelmiştir.

Hele ilk yıllar. Aman allahım.

Bırak kürtleri, pontusculardan, ermenilerden tutun anadolunun iç kesimlerine kadar. Gruplardan fertlere kadar ankara hükümeti hakimiyet mücadelesi vermiştir.

Uydurma Deli said bile meclise gelmiş. Namaz kılmıyorsunuz sizler hayinsiniz ve bu meclisin hükümleri geçersizdir, tanımıyorum diyip çekip gitmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ankara hükümetinin ve türkiye cumhuriyetinin hakimiyetine, karşı oluşlar ve duruşlar aslında ilerki yıllarda bazılarının üzeri küllense veya bilinç altına itilsede bir kısmıda günümüze kadar farklı şekillerde devam edegelmiştir.

Diğer yazdıklarınızda haklılık payı var. Yalnız ben bu noktada sizinle hemfikir değilim. Ankara hükümeti yola çıktığı zaman, kendisini yeni bir devlet olarak tasarlamamıştır. Osmanlı başkenti işgal edildi, vatanı, halifeliği, Osmanlı devletini tekrar ihya edeceğiz diye işe girişmiştir ve Osmanlı devlet aygıtının bir kısmını kendi kontrolüne alabilmiştir. Çok sıkıntılı dediniz, bu konuda şüpheliyim çünkü misal Ekim devriminden sonra Rusya iç savaşa gitti. Cumhuriyet öncesinde Milli Mücadele sırasında ise, iç savaş yok. O yüzden bence diğer örneklerle karşılaştırınca cumhuriyet öncesinde TBMM'nin ve Ankara hükümetinin gücünü konsolide etmesi nispeten kolay olmuştur. Zaten meclisin açılmasından önce Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk cemiyetleri, Erzurum, Sivas kongreleri aracılığıyla hem Anadolu'daki Osmanlı devlet teşkilatına hem de halka iradesini kabul ettirmeye başlamıştı Mustafa Kemal. Diğer ülkelerle karşılaştırınca bunun çok zor bir süreç olduğunu düşünmüyorum.

Siz bugünkü Türkiye cumhuriyetinin sorunlarını Kurtuluş savaşı dönemindeki dağılmaya dayandırıyorsunuz. Ben aynı fikirde değilim kesinlikle. Devlet doktrini bu sorunların kaynağı. Homojen, fikir ayrılığının olmadığı bir kimlik içinde herkesi eritmek istiyor, siyasi hakları baskılayarak. Tepki buradan kaynaklanıyor. Ama tersi de doğru, bu doktrine karşı çıkan İslamcılar da kendi meşreplerince başka bir kimlik içinde halkı eritmek istiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...