Jump to content

İslam'da Canlıların Ruhu-hayaleti Yoktur


Recommended Posts

  • İleti 202
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Hangi gerzeğin aklına uyuyorda islamda ruh yoktur diyebiliyorsunuz şaşırıyorum...

Ateistler Ruhu kabul etmiyorlar; Çünki ruhu kabul ettiklerinde Meteryalizim ve Evrim teorileri çökecek..

Ama bir müslümanın İslamda Ruh yoktur demesi onu hangi seviyeye indirir; islam hatta iman dairesi dışına itermi acaba..?

Sanırım önce müslümanlara islamiyeti anlatmak lazım...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hangi gerzeğin aklına uyuyorda islamda ruh yoktur diyebiliyorsunuz şaşırıyorum...

Ateistler Ruhu kabul etmiyorlar; Çünki ruhu kabul ettiklerinde Meteryalizim ve Evrim teorileri çökecek..

Ama bir müslümanın İslamda Ruh yoktur demesi onu hangi seviyeye indirir; islam hatta iman dairesi dışına itermi acaba..?

Sanırım önce müslümanlara islamiyeti anlatmak lazım...

Sen de birgün Kuran'a iman ettiğinde, Allah'a ve ayetlerine hakaret etmeyi bırakacaksın.

Evrim de tıpkı ruhlar alemi şeytani yalanı gibi ruhçuluğun temel inançlarındandır.

Kuran'a iman ettiğin gün, zaten bu pervasızca İslam'a saldırışını bırakacaksın.

Rabbim seni ışığıyla(İslam'la) buluştursun.

Not: ben senin tanrılarına ve kitaplarına hakaret etmiyorum, sen de Allah'a ve Kuran'a hakaret etmeyi bırak.

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim nazarımda ateistlerden daha zararlı bir islam anlayışın var.. Hiç olmazsa ateistin şekli ve tarafı bellidir; ama sen müslüman adı altında islama bilerek yada bilmeyerek büyük zarar veriyorsun..

Yanlızca Kur'an dersiniz ama Kur'anı yine bir beşerin itikat ve yorumlarına göre yorumlayıp islam sissilesi içinde onca mübarek zaatları ve ehli sünnet anlayışını red edersiniz.. 15 asırdır gelen ve islam tarihine adını kazıyan ve alem-i islam tarafından kabul ve takdir görmüş bir tek büyük zaat söyle ki; Ruhu kabul etmemiş olsun...!

İmamları, evliyaları, mürşitleri v.s. bırakıp bir yarım akıllının peşinden gitmekle sadece Kur'ana tabi olduğunu mu sanıyorsun....?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Benim nazarımda ateistlerden daha zararlı bir islam anlayışın var.. Hiç olmazsa ateistin şekli ve tarafı bellidir; ama sen müslüman adı altında islama bilerek yada bilmeyerek büyük zarar veriyorsun..

Yanlızca Kur'an dersiniz ama Kur'anı yine bir beşerin itikat ve yorumlarına göre yorumlayıp islam sissilesi içinde onca mübarek zaatları ve ehli sünnet anlayışını red edersiniz.. 15 asırdır gelen ve islam tarihine adını kazıyan ve alem-i islam tarafından kabul ve takdir görmüş bir tek büyük zaat söyle ki; Ruhu kabul etmemiş olsun...!

İmamları, evliyaları, mürşitleri v.s. bırakıp bir yarım akıllının peşinden gitmekle sadece Kur'ana tabi olduğunu mu sanıyorsun....?

Dediğim gibi, ben senin tanrılarına inanmam.

Sen de benim Allah'ıma-söylediklerine inanmazsın.

Ama en azından Allah'a ve ayetlerine hakaret etmeden, belli bir saygı çerçevesinde konuşabilirsin.

Tıpkı benim senin tanrılarına hakaret etmediğim gibi.

Hıristiyanların din alimleri üçlemeye tapın diyormuş, Hindu din alimleri de ana tanrının yansıması olarak binlerce alt tanrıya iman edin diyor.

Senin tanrıların da tıpkı onların tanrıları gibi "ruhlar var" diyor olabilir.

Ama dediğim gibi ben bir müslümanım ve senin tanrıcıklarının inançları beni hiç enterese etmiyor.

http://www.kurandakidin.net/

Açıkça ayetler ne diyorsa o. Bitti.

Başka hiçbir şeyi ortak koşmadan, dilleri eğip bükerek sembolik anlamlar eklemeden...

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sanırım önce müslümanlara islamiyeti anlatmak lazım...

Oh be....

Bi musluman cikti da bu lafi diger bir muslumana dedi en sonunda.

Yillardir soyler dururum; Siz birbirinize Islam'i ogretin ilk once!...

Bir musluman geliyor burada sunnet olmanin hikmetlerini, seytan taslamanin faziletlerini anlatiyor, hadisleri siraliyor.

Biz ertesi gun bu konular hakkinda yazarken ordan baska bi musluman cikiyor, "Islam'da o yok, bu yok, hadis dini onlar" filan diyor.

Karar verin.

Yillardir biz de kime ne cevap verecegimizi sasirdik.

Bence siz ikiniz forumun yeni acilan "Hodri meydan" bolumune gidin.

Biz de izleyelim ki, gercek Islam nedir, Islam'da ne varmis, ne yokmus ogrenelim.

Ne dersiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Oh be....

Bi musluman cikti da bu lafi diger bir muslumana dedi en sonunda.

Yillardir soyler dururum; Siz birbirinize Islam'i ogretin ilk once!...

Bir musluman geliyor burada sunnet olmanin hikmetlerini, seytan taslamanin faziletlerini anlatiyor, hadisleri siraliyor.

Biz ertesi gun bu konular hakkinda yazarken ordan baska bi musluman cikiyor, "Islam'da o yok, bu yok, hadis dini onlar" filan diyor.

Karar verin.

Yillardir biz de kime ne cevap verecegimizi sasirdik.

Bence siz ikiniz forumun yeni acilan "Hodri meydan" bolumune gidin.

Biz de izleyelim ki, gercek Islam nedir, Islam'da ne varmis, ne yokmus ogrenelim.

Ne dersiniz?

Artık ben çocukça tartışmalarla uğraşmıyorum sevgili arkadaşım.

İslam'da ne var, ne yok. Gerçek İslam neleri istiyor... bunları öğrenmek isteyen açar Kuran'ı okur veya üşeniyorsa en azından verdiğim linkteki ayetleri okuyarak işe başlar:

http://www.kurandakidin.net/

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Açıkça ayetler ne diyorsa o. Bitti.

Başka hiçbir şeyi ortak koşmadan, dilleri eğip bükerek sembolik anlamlar eklemeden...

Hakka-17

"Melek de kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün Rabbinin sekiz melek taşır."

Simdi buradaki 8 melegin Allah'in tahtini tasimasi sembolik degil de gercek anlamda mi?

Yani gercekten melekler Allah'in Arş'ını tasiyorlar.

Ve bu Arş da baya bildigimiz Arş, taht yani. Allah mi oturuyor uzerinde? Sembolik,mecaz filan degil oyle mi?

Emre sen ateistleri filan bosver, muslumanlarin daha cok ihtiyaci var Islam dinini ogrenmeye.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hakka-17

"Melek de kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün Rabbinin sekiz melek taşır."

Simdi buradaki 8 melegin Allah'in tahtini tasimasi sembolik degil de gercek anlamda mi?

Yani gercekten melekler Allah'in Arş'ını tasiyorlar.

Ve bu Arş da baya bildigimiz Arş, taht yani. Allah mi oturuyor uzerinde? Sembolik,mecaz filan degil oyle mi?

Emre sen ateistleri filan bosver, muslumanlarin daha cok ihtiyaci var Islam dinini ogrenmeye.

Rabbin katı= ahiret evreni

Allah'ın kulu= insanlar ve diğer kullar

Nasıl ki bunların içinde Allah'ın kendisi yoksa, nasıl ki "Allah'ın kulu" denilince o kulun tanrılıkla bir ilgisi yoksa, aynı şekilde "Allah'ın arşı" denilen şey de yine Allah'ın yarattığı bir şeydir ve tamamiyle O'ndan ayrıdır.

Adı "Allah'ın kulu", "Rabbin Katı" veya "Allah'ın Arşı" dır hepsi bu.

Tıpkı "Allah'ın dağı, denizi" denmesi gibi.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İslam'da ne var, ne yok. Gerçek İslam neleri istiyor... bunları öğrenmek isteyen açar Kuran'ı okur veya üşeniyorsa en azından verdiğim linkteki ayetleri okuyarak işe başlar:

http://www.kurandakidin.net/

Tamam Emre, dedigin gibi Islam'i ogrenmek icin verdgin linki tikladim.

Acilan sayfada "KURAN CEVIRI ve KARSILASTIRMA" yazan yeri tikladim.

Bak ne diyor:

Elmalili Hamdi Yazir:

Nisa-34

(...) Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün.

Edip Yuksel:

Nisa-34

(....) İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın.

Dakka bir gol bir!...

Simdi Islam'i ogrenmek icn bu siteye giren biri olarak soruyorum Emre:

"itaat etmeyen kadinlari dovecek miyiz? Yoksa cikaracak miyiz?"

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tamam Emre, dedigin gibi Islam'i ogrenmek icin verdgin linki tikladim.

Acilan sayfada "KURAN CEVIRI ve KARSILASTIRMA" yazan yeri tikladim.

Bak ne diyor:

Elmalili Hamdi Yazir:

Nisa-34

(...) Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün.

Edip Yuksel:

Nisa-34

(....) İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın.

Dakka bir gol bir!...

Simdi Islam'i ogrenmek icn bu siteye giren biri olarak soruyorum Emre:

"itaat etmeyen kadinlari dovecek miyiz? Yoksa cikaracak miyiz?"

Bu konuya defalarca ayrıntısıyla cevap verildi.

Verdiğim linkte de bu konuda ayetin ne dediği açıkça veriliyor.

Edip Yüksel'in çevirisi doğru olan.

Sen de bunu bildiğin halde bir sarhoş gibi itirazlarına ve ezberlerine devam ediyorsun.

Selam.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlardan hangisi dogru?

Birinde yemin ediyor, digerinde "yemine ne gerek var!" diyor....

Ne is?

Edip Yuksel:

Mearic-40

Doğuların ve batıların Rabbine andolsun; bizim gücümüz yeter...

Elmalili:

Mearic-40

Artık o doğuların ve batıların Rabbi için yemine ne hacet; şüphesiz ki, Bizim elbette gücümüz yeter!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Edip Yüksel'in çevirisi doğru olan.

Edip Yuksel: ... cikarin

Ali Bulac : ...vurun.

Diyanet : ....dövün.

Elmalili : ....dövün.

Suleyman Ates: .... dövün.

Edip Yuksel'inki dogru, digerleri hatta ingilizceye, almancaya, ve butun diger dillere cevirenler hep Allah'in bu apacik deyip de gonderdigi kitabi anlayamamislar.

Degil mi Emre?....

DRBhunne ; Kadinlara darbe

Link to post
Sitelerde Paylaş
Edip Yuksel'inki dogru, digerleri hatta ingilizceye, almancaya, ve butun diger dillere cevirenler hep Allah'in bu apacik deyip de gonderdigi kitabi anlayamamislar.

Degil mi Emre?....

Evet anlayamamışlar.

Burada "çoğunluğa güvenerek" mi itiraz ediyorsun :)

İnsan sayısı mı sana neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteriyor.

Eh o zaman hemen ateizmi terk ederek Allah'a inanmaya başlamalısın. Hatta üçlemeye tapmalısın. O kadar insan yanlış biliyor da yoksa sen mi doğrusunu biliyorsun?

Bu işine geldiği zaman çoğunluğun söylediğine inanma, işine gelmediği zaman da dünyayı sallamama komedisine bir son ver.

Delillerin ve aklın peşinden korkusuzca git. Böylelikle karanlığını aşabilirsin.

Ayette dövmekten bahsetmiyor gördüğün gibi. Konuyla ilgili Edip'in cevapları:

Örnekleri ve İnekleri Dövemeyenler Neden Kadınları Dövmek İstiyor?

"Kuran Çevirilerindeki Hatalar" isimli kitabımda 4:34 ayetiyle ilgili tezlerimi 19.org formunda Kaptan mahlasını kullanarak eleştiren bir arkadaşın iddialarına cevaptır.

ELEŞTİRİ: Edip Yüksel veya Yasar Nuri Öztürk'ün, bu ayetteki "darb" fiilinin "dövme/vurma "manasına geldiğini bilmeyecek ve anlamayacak kadar cahil olduklarını hiç sanmıyorum.. Geleneğin tecrübelerini önemsememeleri, bunun yerine "insanların ne diyeceğini" önemsemelerinin, ayete "anlamak istedikleri" manayı vermelerine sebep olduğu açıktır. "Darb" fiili üzerine ve mezkur ayetlerde yapacağımız çok basit bir inceleme bu gerçeği görmemiz için yeterlidir..

CEVAP: Yaşar'ı bilmem, ama ben niyetimi senin niyetinle tokuşturmayacağım. Darb fiilinin "dövme/vurma" anlamına gelebileceğini ancak bunun anlamlardan sadece biri olduğunu ileri sürüyorum. Geleneksel olarak verilen anlamı tercih etmememin sebebini ise Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabında tartıştım.

ELEŞTİRİ: "Darb" kelimesinin asil manası vurmak /dövmektir. Yalın halde kullanıldığında bu manada kullanılır.. Edip Yüksel'in herhalde laf kalabalığı türünden olsa gerek; mahkum olmak, sorumluluğu kaldırmak, kapamak, örtmek, şeklinde açıkladığı manalar, vurmak kelimesine getirilen eklerle veya cümlenin diğer öğeleriyle (naib-i fail, meful, vs..) sağlanan manalardır.. Bunun yanında "mesel" kelimesini getirmekle "örnek vermek" ( Türkçe�deki darb-i-mesel), "yeryüzünde" kelimesiyle de "yolculuk" ( bu dışarı çıkmak anlamına gelmez ) manasına kullanılır.....

Arap dilinde ( gerek yaygın kullanışta gerekse Kuran'daki kullanışta) darb kelimesi Yalın olarak kullanıldığında "vurmak / dövmek "manasındadır.. Diğer manalara gelmesi için başka kelime takviyesi veya öncesinde ve sonrasında benzer kullanımı olmalıdır..

CEVAP: Darb kelimesi, "örnek vermek" veya "batılı çürütmek" anlamında kullanıldığında (örneğin, 13:17) YALIN olarak kullanılmıyor mu? Benzeri ifade sadece kadın söz konusu olunca mi esrarlı bir biçimde YALIN'laşıyor?

Tartıştığımız 4:34 ayetini istisna edersek, Kuran'da DaRaBa kökünün tüm türevleri 57 kez geçer ve bunlardan sadece 11 tanesi fiziksel olarak vurmak veya dövmek anlamına gelebilmektedir. Bu listeden, "Bi" harf-i çeriyle birlikte kullanıldığı için senin YALIN koşuluna uymayan Musa�nın değnekle taşa vurmasını (2:60; 7:160; 26:63) ve Eyyub'un değnekle yere vurup yola çıkmasını (38:44) çıkarırsak geriye "vurmak/dövmek" anlamında kullanılan sadece 7 ifade kalır. Bunlardan bir başka fiilin temyizi olarak kullanılan 37:93'teki bir devrik ifadeyi de çıkarmalıyız. Demek ki, tartıştığımız ayet haricindeki 57 kullanımdan sadece 6 tanesi senin vermek istediğin anlamı taşıyor. Bunlardan iki tanesi bir ayette geçtiği için önümüzde sadece 5 ayet var. Dilersen onları kısaca bir inceleyelim:

8:50 ve 47:28 ayetleri meleklerin inkarcıların canını alırken onları dövdüğü biçiminde anlaşılmıştır genellikle. Savaş sırasında saldıran ve kaçan düşmanların öldürülüşünü açıklayan bu ayette DaRaBa fiili "yüzlerine" ve "arkalarına" gibi mefuller alıyor. Yani vurulan yerler belirleniyor. Ayrıca, buradaki "vurma" olayının niteliği tartışma konusudur.

8:12 ayeti iki kez DaRaBa fiilini kullanıyor. Bu ayette, savaşta meleklerin yardımını dile getiriyor. Burada da DaRaBa fiili meful alıyor ve vurulacak yerler belirleniyor. Bir başka deyişle, ayet meleklerin inkarcıları dövdüğünü veya vurduğunu ifade etmiyor. Vurulacak yerleri boyun ve parmak olarak belirliyor.

2:73 ayetindeki DaRaBa kelimesi de meful ile geliyor. Galiba 4:34 ayetine yakıştırılan anlama en yakın kullanılış burada. Kadınları hayvanlarla bir tutan sünnetçi anlayışa destek olabilecek tek ayetin ölü ineklerle ilgili olması ilginçtir. Şimdi buna dayanarak, "kadınları dövmek" kadınlara mucizevi bir biçimde hayat verir diye bir felsefe de türetirler mi bilmiyorum!

ELEŞTİRİ: "Darb" fiilinin Kuran'da "çıkarın " manasında kullanıldığı hiç bir yer yoktur. Kuran�da bir çok manalarda kullanılmış çıkarma manasında da kullanılır iddiasından önce delil rica edilir, baktın uymuyor sadece gülünür..

CEVAP: Misaller vermek, ortaya çıkarmak ve yola çıkmak gibi düzinelerce kullanımdaki "çıkmalar"dan ve "çıkarmalar"dan "çıkarma"yı çıkaramayan birisine benzeri mantığı kullanarak bir soru da ben yönelteyim: "Darb" kelimesinin "dövün" anlamında kullanıldığı hiçbir yer yoktur. Bu konuda 57 örnekten kullanabileceğiniz tek örneği kullanmak isterseniz kadınları dövebilmek için Yahudilerin ölü inekleri dövme mucizesine inanmanız gerekir! Problem, sizin kadınların dövülmesini normal gören bilinçaltınızdan kaynaklanıyor. Evliliğin sopa üzerine değil, karşılıklı sevgi ve saygı üzerine kurulu olduğunu anladığınız anda kadınları inekler yerine, örnekler kategorisinde değerlendirebileceksiniz.

ELEŞTİRİ: Bu ayet kesin bir emir gibi telakki edilip, iki kişi arasında, kadının; serkeşlik ve itaatsizlik yaptığı, aile ortamını ve maslahatlarını zedelediği, daha başka (aile içi sorunların dışına taşabilecek) durumlarda Allah tiz elden verin sopayı kadına demiyor.. Sadece bu kapıyı acık bırakıyor.. Aynen Maide suresinde ihramdan çıktığınızda avlanın ayetinde olduğu gibi. Allah orada da bir acık kapı bırakmış. Av yapmanızda sakınca yoktur denilmiştir. Ne yani simdi Millet isi gücü bırakıp ihramları atıp av partileri mi düzenlesin yani..? Bu böyle anlaşılmalı.

CEVAP: Avlanma iznine rağmen hacıların topluca avlanmaya çıkmayışları zamanın koşulları ve ihtiyaçları ile ilgilidir. Eskiden daha çok insan geçim için avcılık yapardı. Ancak, eskiden de ve şimdi de erkek ve kadınların birbirlerine olan ihtiyacı av hayvanlarıyla karşılaştırılmayacak derecede büyüktür. Ayrıca, eşinden memnun olmayan, eşini kıskanan, veya eşinin "efendisine" olan itaatini yetersiz gören milyonlarca erkek var bu dünyada. Senin yanlış yorumlayarak açtığın "kadın dövme" kapısından milyonlarca erkeğin sopaları ormanlar gibi geçecektir, hem de "Allah, Allah" nidalarıyla. Senin ve senin gibilerin "kerhen" açtığı bu uğursuz kapının önünde kutsallaştırılmış sopalardan nasiplerini alan kadınlar hem kocalarının, hem dindar çevrenin, hem de dinlerini kaybetmenin korkusuyla şikayet bile edemeyecektir.

ELEŞTİRİ: Arapça konuşan bazı Kuzey Afrika ülkelerinde "çık, defol" kelimesinin karşılığının "idrib" olması anlam kayması ile alakalıdır( ki daha önce işitmemiştim bu manaya geldiğini).. Yereldir/ mahallidir.. Dilin zamanla kazandığı ve uğradığı değişim ve anlam kaymaları (yani mahalli kullanımlarda olduğu gibi) "genel" ve "tam kullanımı" ilgilendirmez..Bırak günümüz K. Afrika kullanımını Emevilerden sonraki şiirler dahi Kuran çevirilerinde ve sonradan hazırlanan toplama lügat çalışmalarında orijinalinden uzak olduğu için kullanılmamıştır.. Bu kadar hassasiyet gösterilmiştir..

Kuran Çevirisi ile iştigal olmuş ehliyet sahibi alimlerin primer sayılan eserleri buna örnektir.. Örneğin Halil b. Ahmed'in "Kitabu'l Ayn" i, Asmai, Ferra, Fibereyh, (zannedersem ibn-i Dureyd de )bu konularda başucu insanlardır.. Bugün Arap dilinin en meşhur ve makbul lügatları bu gibi ilk donem insanlardan çalışmalarından toplamadır.. Bir Kuran çevirmeni bunu gözetmeli..

CEVAP: MESAJ çevirisine 1989 yılında Reşad Halife'nin Tucson Mescidinde başlamıştım. Reşad kendi çevirisini ikinci ve birkaç ay sonra üçüncü baskıları için gözden geçirirken onunla çevirilerimiz üzerinde her gün tartışırdık. Ne var ki, Reşad'ın 1990 yılı başında Bin Laden bağlısı Fuqra (Fukara, yani Fakirler) örgütü tarafından şehit edilişinden sonra sırası gelen 4:34 ayetini geleneksel yorumcular gibi çevirmekten çekindim. Geleneksel anlayışın, Kuran�ın aile kurumuna yüklediği işlev ile ve müminler arasındaki ilişki ahlakı ile çeliştiğini gördüm ve bu ayetteki anahtar kelimelerin Kuran'daki kullanışlarını inceledim. Geleneksel çeviriler konusunda kuşkularımı destekleyen birçok delil buldum. Ne var ki, klasik ve modern tefsirler arasında beni destekleyen bir tek yorum bulamadığım için bu konuda karar vermeyi 20:114 ayetine uyarak erteledim. Allah'ın bu konuda beni aydınlatmasını dua ettim.

1991 yılının Haziran ayında Türkiye'yi ziyaret edişimde Cumhuriyet Gazetesinde 4:34 ayeti üzerinde açılmış bir tartışmaya tanık oldum. Kuran'daki bu ayeti eleştiren bir makaleye tepki gösteren okurların mektupları yer alıyordu. Mektuplardan birisi uzuncaydı ve "DaRaBa" fiilinin Kuran'da sadece "dövmek" veya "vurmak" anlamına gelmediğini ve bu kelimenin 4:34 ayetinde yanlış çevrildiğini tartışıyordu. Bu ilginç makalenin yazarı, on yıl sonra "Dil ve Din" kitabıyla tanıyacağımız Cengiz Özakıncı'ydı. Cengiz Özakıncı'nın bu yazısı benim bu konudaki ortodoks olmayan görüşüme destek veriyordu.

İşin daha ilginci, bir ay süren o ziyaretimde (19 Haziran-18 Temmuz) Ankara'dayken bir sinemaya gitmeye karar verdim. Sinemaya düşkün değilim ve Türkiye'ye yaptığım seyahatlerimde sadece bir kez sinemaya gitmişimdir. Ankara�nın Kızılay semtinde bir sinemada bir işaret ve destek daha aldım.

Orada oynayan 1990 yapımı Çölde Çay (The Sheltering Sky) adlı filmin bir sahnesinde Kuzey Afrikalı bir kabile reisinin karılarından biri, çeşitli maceralar sonucunda eve getirilen Avrupalı kumasına kızıyor ve ona "iDRiB" diye çıkışıyordu. Bunun üzerine Avrupalı kadın odadan dışarı çıkıyordu. Amerika'ya gelir gelmez o filmin İngilizce�sini kiralayıp tekrar seyrettim. (Internet'e "Sheltering Sky" kelimelerini aratsanız filimle ilgili bilgi bulabilirsiniz).

Ayetteki "idrib" kelimesini diğer ayetlerdeki kullanımı ve Kuran�ın genel bağlamı içindeki konumunu göze alarak "çıkarın" diye çevirmeye karar verdim. Kuzey Afrika'da bu kelimenin o anlamda kullanılmasını destekleyici bir faktör olarak değerlendirdim. Dilin zamanla değiştiği malum. Ancak bu değişimin nerede gerçekleştiğine "yereldir/mahallidir" gibi kelle sayılarının veya coğrafi büyüklüğü delil oluşturmaz.

Bu konuda klasik lügatlere de TAM olarak güvenemiyorum. Zira, onları kritik olarak incelediğimizde zamanla dini ve mezhebi taassup yoluyla anlamları kaydırılan kelimelerin orijinal anlamlarını veremediklerine tanık oluyoruz. Örneğin, bu lügatler ÜMMİ kelimesinin anlamının OKUMA YAZMA BİLMEYEN olduğu konusunda ittifak halindeler. Kuran�ı incelediğimizde bu anlamın zamanla gerçekleştirilen bir tahrif olduğunu görüyoruz.

Ya, senin "yerel/mahalli" diye kaile almadığın kullanım orijinal kullanım ise? Üstelik, 4:34 ayetini anlama konusunda en makul ve tutarlı anlamı destekleyen bir kullanım!

Müteşabih, yani çok ayetli ayetler bizi sınarlar. Onları muhkem ayetlerin ışığında, Kuran�ın diğer ayetleriyle ve mesajıyla çelişmeyecek bir biçimde, anlamalıyız. Kalpleri bozuk olanlar "dışarı çık" ifadesini "döv" diye anlar ve kadınların, annelerin ve bacıların dövüldüğü bir toplumun üyeleri olurlar. Bu Allah'ın bir sınamasıdır ve dünyada başlayan bir cezasıdır.

ELEŞTİRİ: Erkek (kavvam kelimesini sizin anladığınız gibi anlarsak) kadınlara sadece gözetici konumda ise, kadını evden nasıl çıkarabiliyor ki? O zaman ondan sonra gelen "eğer size itaat ederse" ne manaya geliyor? Ne yani boşayın manası mi verilmeliydi ?!

CEVAP: Evlerin ayrılmasından sonra boşanma süreci gelir. Boşanma, sünnetçilerin saptırdığı gibi kocanın ağzından çıkan birkaç kelimeyle değil, birkaç ay süren ve her iki tarafın ailelerini ilgilendiren ve hakem huzurunda tartışılacak bir süreçtir. Ayet kadının kocasının evinden çıkarılması konusunda istisna getiriyor. (Siz istisnayı yarım alıntılamışsınız). Yani, başka erkeklerle flört yapan kadına yaptığınız öğütler yarar verirse, yatakları ayırmak ve evinizden çıkarmak gibi yöntemlere başvurmayınız deniyor.

ELEŞTİRİ: Peygamber Kadın döver mi? Ayette gecen özel durumda dahi Allah�ın verdiği izni kullanmaz, o acık kapıdan içeri girmez..

Benim hatuna gelince.. Bilirsin ki bizim kitabıyatımızda karıya sopa atmak yoktur.. Ayette gecen o özel durumda dahi ( Allah kimseye böyle bir es ve vaziyet nasip etmesin!) o acık kapıdan içeri girip şiddet uygulamam..

CEVAP: Peygamber adına karar vermeni sorgulamayacağım. Ama, "Bizim kitabıyatımızda karıya sopa atmak yoktur" da ne demek? Senin övünme makamında sözünü ettiğin "kitabiyat" içinde Kuran olmadığı anlaşılıyor. Kuran'daki çok anlamlı bir kelimeyi illa da "kadın dövmek" biçiminde sınırlamak isteyeceksin ve seni kadınlara karşı katı olmakla suçlayacak olanlara da "kitabiyatınla" ve alicenaplığınla (başkalarının kitabiyatına göre "kılıbıklığınla") savunacaksın kendini! Kitabiyata dahil olmasa da açık bir kapının ardında sallanan kutsal sopaların gölgeleri bile kadınların zihninde bir tehdit oluşturmaya yeter. Bu açık kapı, kadınlarını dövmeyen kocaları melek yapmaya da yetiyor galiba. "Hanım, bak kutsal dayak kapısı açık! Bizim komşu bu kutsal kapıyı son çare olarak kullanıyor. Ama ben sana sabrediyorum!" diyen bir erkekle hanımını döven erkek arasında pek fark göremiyorum. Zira, her kapıdan geçen kişi kapıdan geçmeden önce "kitabıyatıyla" övünebilir! Veya "kitabıyatıyla" övünen kişi daha sonra o kapıdan geçebilir. Yüzü gözü morarmış bir kadınla birlikte, kuşkusuz.

ELEŞTİRİ: Kadınları dövmek Kuran muhataplarında mevcut bir durum ise, Allah neden muhatapların kafasını karıştıracak bir şekilde kullanımda bulunmuştur..?( Yani onları çıkarın ifadesini neden onları dövün seklinde de anlaşılacak bir kelimeyle kullanmıştır? )

CEVAP: Dileyen, kadınlarını döverek felaketli bir hayata mahkum olsun diye. Dileyen, kadın dövme gibi bir alternatifleri olmadığını bilsin ve ona göre erdemli bir müslüman gibi yaşasın diye... Kuran'da buna benzer çok anlamlı ayetler mevcuttur.

Kafası zaten karışmış insanlar en açık ayetleri de anlamazlar. Örneğin, hayvanlarla ilgili yasağı sadece dört maddeyle sınırlayan ayetlere rağmen kafası karışık olanlar düzinelerce ek haramlar çıkarabiliyor. Örneğin, sure sayılarından Besmele'nin harf sayısına kadar 19 sistemi apaçık bir biçimde sergilenmesine ve 74'üncü surede gaybi bir haber olarak bildirilmesine rağmen kafası karışık olanlar Cehennem ve Ateşten başka bir şey göremeyebiliyor. Örneğin, zinanın cezası olarak sadece celde cezası olarak "apaçık ayetler" ile bildirilmesine rağmen kafası karışık olanlar taşla öldürme cezalarına ve ayet yiyen keçi hikayelerine inanabiliyor. . . .

Kısacası, kitabiyat yoluyla Kitab'ı terk ederek kafalarını karıştırmaya karar vermiş insanlar Kuran ayetleriyle zorla yola getirilmek dilenmiyor.

ELEŞTİRİ: Erkek (eğer "kavvam" kelimesini sizin anladığınız gibi anlarsak) kadınlara sadece gözetici konumda ise, kadını evden nasıl çıkarabiliyor ki? eğer hakim karariyla cikarma manasini anliyorsaniz, bu onlari boşayın manasına gelmiyor mu? (al sana darb kelimesine yani bir mana daha !) O zaman ondan sonra gelen "eğer size itaat ederse" ne manaya geliyor ?!! (Yinede Allah'a sukretmemiz lazim. Cunku bu ayeti onlara misaller verin yahut onlari seyahete cikarin diye de tercüme edebilirlerdi !) . . .

Erkeklerin kadınları gözetmesi ne demektir..? Neden kadınlar da erkekleri gözetir denmemiştir?

CEVAP: Erkek kadını gözetmekle ve ona maişetini sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Ne var ki, başka erkeklerle flörtleşen kadınlar bu tavırlarıyla evlilik kurumuna ihanet etmiş olurlar. Bu nedenle erkek buna dayanarak kadını boşayabilir. Ne var ki boşanmadan önce yatak ayrılması ve kadının evden çıkarılması öngörülüyor. Bu çıkarılış işleminin tek taraflı olması bazı durumlarda mümkün olmayabilir. Örneğin, ev kadının ise veya erkekle kadının evlilikten sonra kazandıkları ortak bir mal ise o zaman bu konuda kararı aile mahkemesi verir.

Önemli olan, ayetin boşanma süreci başlatılmadan önce çiftlerin ayrılması ve bu ayrılığın getirdiği psikolojik, sosyal ve ekonomik değişikliğin değerlendirilmesidir. Ayrıca, 4:34 ayetinin hükmü kadınlar için de geçerlidir. Yani, erkek bir başka kadınla flört yapsa ve karısının öğütlerine uymazsa kadın yatağını ayırabilir, erkeği evden çıkarabilir ve boşayabilir. Zira, kadınların aleyhinde olan hükümler, Kuran'daki başka ayetlerle çelişki oluşturulmaması koşuluyla, lehlerinde de yorumlanmalıdır. (Bak: 2:228).

ELEŞTİRİ:-"Tafdil " kelimesini burada "her birinize farklı yetenekler vermiştir" diye tercüme etmişsiniz. Daha önce fazileti üstünlük diye çevirmiştiniz. Bak peygamberler arasında üstünlük 17:55 ) Bu tercüme hangi mantığa göre yapılmıştır.?

CEVAP: Kuran Çevirilerindeki Hatalar adlı kitabımda bu konuyu yeterince tartışmıştım. Tekrarlamayacağım. Ama sen domatesin mi yoksa havucun mu daha üstün olduğunu aydınlığa kavuşturursan tartışmamda delik açmış olacaksın. Dilersen dene;-)

ELEŞTİRİ: "Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludurlar" seklinde diye cevirmişsiniz. "Mallarından harcarlar " kısminin " Evin geçiminden sorumludurlar" seklindeki çevirisini anladık. Yalnız "nitekim" kelimesi, bir önceki cümleyi açıklayıcı bir ifadedir. Halbuki ayette bu kısım " erkeklerin kadınlar üzerinde kavvam " olma sebebini açıklayan ikinci gerekçedir. Başka bir mealden alıntı yaparsak aradaki fark daha iyi anlaşılır: "Allah�ın inanlardan bir kısmini diğerlerine ustun kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur ( M. İlahiyattan bir heyet ) Bu çeviri tam ve doğru çeviridir diye aktarmıyorum. Sadece iki sebep/gerekçe zikredildiğini göstermek için bunu naklettim. Sizin tercümenizin mantığı nedir? (Yöneticilik "üstünlük" demek değildir. Nitekim seçilen yöneticiler belli kurallara uymalıdırlar. Bunların çoğunluğu yönettikleri insanlardan ustun falanda değillerdir.. )

CEVAP: Güzel ve haklı bir eleştiri. Teşekkür ederim. İkinci cümleyi "nitekim" yerine birinci cümle gibi "zira" ile başlatmalıydım. Ancak bunun karşılıklı üstünlükler olduğunu bildiren birinci cümlenin anlamında bir değişiklik yapmadığı inancındayım.

ELEŞTİRİ: "Erdemli kadınlar (tanrı yasasına) boyun eğer..." kısmında "tanrının yasasına" yorumunu eklemişsiniz. Peki bu yorum ile ayetin son kısmındaki "size itaat ederlerse..." (ki sizin tercümenizdir) cümlesini nasıl açıklıyorsunuz.

CEVAP: Çok güzel bir soru; teşekkür ederim. Allah'a kayıtsız şartsız boyun eğmek olarak çevirdiğim kelime QaNaTa kökünden türeyen QaNiTat olup kocaya itaat etme olarak çevirdiğim kelime TaWa'A kökünden türeyen aTa'Ana kelimesidir. QaNaTa fiili Kuran boyunca Allah'a ve hükümlerine uymak anlamında kullanılır ve sürekli olarak pozitif bir anlam alanına sahiptir. Şu ayetleri incelersen "kayıtsız şartsız boyun eğmek" anlamına gelen bu kelimeyle kocaya itaat edilmenin kastedilemeyeceğini anlarsın. (2:116; 30:26; 2:238; 3:17; 3:43; 16:120; 33:31; 33:35; 39:9; 66:5; 66:12). Nitekim, QaNaTa kelimesini hem erkeği ve hem kadını tanımlamak için erkil (QaNiTin) ve dişil (QaNiTat) olarak iki kez kullanan 3:17 ve 33:35 ayetleri bu konuda kuşku bırakmaz.

ELEŞTİRİ:-"İffetlerinden endişe duyduğunuz...." demişsiniz "Nuşuz kelimesini hangi lügate göre "iffetsizlik" olarak cevirdiniz? Lügatlerde itaatsizlik, kızdırma, vs.. seklinde anlamlandırılmıştır..

CEVAP: Bu konuda yazdığım makaleyi okumadığınız anlaşılıyor. Söz konusu makalemde bu konuyu detayıyla tartıştım. Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabımı İnternet�te bulabilir ve kompüterine bedava download edebilirsin. Bu konudaki yazımı okumaya vaktin yoksa sana kısa bir cevap ve ipucu vereyim: Ben Kuran�ın lügatini kullanıyorum. Bak: 4:128! Yani doksan dört ayet sonrasına ve düşün!

(Edip Yüksel)

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Burada "çoğunluğa güvenerek" mi itiraz ediyorsun :)

İnsan sayısı mı sana neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteriyor.

Bu ahkamı kesebilmen için önce Allah'ına "Türkçe" öğretmen gerek.

Allah'ın Arapça dışında başka bir dil bilmediğine göre, bizlerde Arapça bilmediğimize göre, meallerin %99'unda "darb" fiili "dövmek" manasında kullanıldığına göre;

Cevap EVET, "İnsan sayısı bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterir"

Bundan utanması gereken biz değil, sizlersiniz.

İşin ilginç kısmı bundan utanmak yerine "biz arapça biliyoruz ehehehe" diye ortalıkta dolaşıyosunuz.

.

tarihinde Nitsuga tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Oh be....

Bi musluman cikti da bu lafi diger bir muslumana dedi en sonunda.

Yillardir soyler dururum; Siz birbirinize Islam'i ogretin ilk once!...

Bir musluman geliyor burada sunnet olmanin hikmetlerini, seytan taslamanin faziletlerini anlatiyor, hadisleri siraliyor.

Biz ertesi gun bu konular hakkinda yazarken ordan baska bi musluman cikiyor, "Islam'da o yok, bu yok, hadis dini onlar" filan diyor.

Karar verin.

Yillardir biz de kime ne cevap verecegimizi sasirdik.

Bence siz ikiniz forumun yeni acilan "Hodri meydan" bolumune gidin.

Biz de izleyelim ki, gercek Islam nedir, Islam'da ne varmis, ne yokmus ogrenelim.

Ne dersiniz?

FreeWill..

Fikir ayruılıkları, tarz ve meşrep farklılıkları her dinde, her inaçta, her izim de, her cemaatte olur.. Ateistler arasında da olur.. Bunlar teferruattır; çeşittir, farklı güzelliklerdir...

Ama Ruh gibi temel bir meseledeki fark yolları ayırır.. Bu kişi ile artık aynı yolda gidemezsin.. Bukadar temel ve önemli bir meselede bir Kur'an böyle diyor demek çok büyük hata.. Kimisi bunu bilerek yapıyor, islamı içten bozmaya ve karıştırmaya uraşıyor; kimiside sadece kur'ân yeter mantığı ile aslında bu bozuk akıllı insanların oyuncağı oluyor ama farkında değil.....

Kur'an diye ortaya koyduklarına bakın.. Bir beşerin tecümesi ve yorumu... Ortada Peygember varken, onun söz ve yaşantısı varken, o peygamberin izinden yürüyen ve islam tarihine adını kazıyan onca alim varken sen bunları bırak ve başka bir yola sap..

İslamiyet büyük bir caddedir; pekçok şeridi vardır.. Önemli olan o cedde-i kübrada olabilmek... Aynı yöne gidiyor gibi gözüksede farklı bi yolda oldunmu o yolun sonu eninde, sonunda felakettir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sen uyurken tokadı at ruh hızla bedene döner merak etme.

Hem bilimsel verilerle isbatlanmış bir gerçeği senle burda tartışacak değilim konuya dönelim lütfen istersen hatırlatıyım izafiyet teorisinin kurandan görünümü?

Bak sana bir öneri ruh ile ilgili bu sorularını bir konu aç orada görüşelim

Hah al gorus hadi.

Musluman kardesin Emre baslikta dedigi gibi, Islam dininde canlilarin ruhu muhu yoktur diyor.

Sen vardir diyorsun.

Ikinizde muslumansiniz.

Hadi kolay gelsin...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 months later...

Bazı insanların şimdiden cennete girdiğine bir diğer delil olarak şu ayetleri de verelim:

Yasin Suresi(20-29):

Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"

"Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."

"Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."

"O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar."

"Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."

"Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"

"Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?

Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."

Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

*******************************

Eğer kıyametten sonraki cennete girişten bahsetseydi, o zaman o adamın toplumu zaten onu görüyor olurdu. Ama hemen ölümünden sonra bedenli olarak cennete giriyor, diğerleri ise daha yeryüzünde olduğundan ve/veya henüz dirilmediğinden, "kavmim, Allah'ın beni affedip cennetine aldığını bilebilseydi" demekte.

Selam ve sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

RUM

55. Saat gelip kıyamet koptuğu gün, günahkârlar dünyada bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle çevriliyorlardı.

56. İlim ve iman verilenler ise şöyle dediler: "Yemin olsun, siz, Allah'ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz."

Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.

Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar.

Ayrıca İlim ve iman içinde olanlar onlara şöyle diyor:"Yemin olsun, siz, Allah'ın Kitabı gereğince yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz daha önceden bilmiyordunuz."

Yani hem "siz kıyamet gününe kadar beklediniz" diyorlar hem de "siz daha önce bunu bilmiyordunuz" diyerekten onların bilinçlerinin ilk defa yerine geldiğine vurgu yapıyorlar.

Selam ve sevgiler.

tarihinde Emre1974tr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...