Jump to content

Üniversitelerde Özgürlük Mücadelesi


Recommended Posts

Aslında yıllardan beri üniversitelerde verilen mücadele ve bu mücedeleye karşı devletin,hükümetlerin verdikleri tepki malumumuz. Üniversitelerimizde özgürlük talepleri dile getirildikçe devletin kolluk kuvvetleri, özgürlük karşıtı pozisyonda kendisini her daim konumlandırmıştır. Zaten sistemin kendilerine verdikleri görev de budur.

80 öncesi çok açık ve net olarak devletin kolluk kuvvetlerinin solcu öğrenci hareketlerinin karşısında yer aldığını ve bunun bir devlet politikası olduğunu gördük. Ecevit hükümetlerinde bile, CHP içinde bu duruma engel olmak için bazı çabalar ortaya konulmuş olsa bile, kim bilir belki güçlü bir şekilde iktidar olamadığından belki de aslında gençlerin özgürlük taleplerine gerçekten karşı oldukları için pek bir değişiklik gözlemlenmemiştir.

Bu sürecin sonucunda 12 Eylül gelmiş ve bu faşist darbe üniversitelerin de üzerinden geçmiştir. Üniversitelerin başına YÖK diye bir kurum dikmiş ve bu kurumun işlevselliğiyle her türlü özgürlük talebinin önüne geçilmiştir. Çoğu zaman devlet doğası gereği şiddete başvurarak bunu gerçekleştirmiştir.

Kendim de halen öğrencisi olduğum için son günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yaşanan olaylar hakkınızdaki fikirlerinizi merak ettiğim için bu başlığı açtım.

Gördüğüm kadarıyla gazetelere özellikle dün ve ondan önceki günkü olaylar çok farklı yansıtıldı ve özgürlük nidaları atan AKP'nin gerçek yüzünü herkese bir kez daha gösterdi.

Malumunuz bundan önce Yıldız Teknik Üniversitesi'ne kendini cumhurun başı sanan zat geldiğinde, parasız eğitim isteyen iki öğrenci yaka paça göz altına alınmıştı. Gazeteler bu olayı önemser gibi yaptı ama asıl noktayı dillendiren çok az sayıda yazarımız oldu yine.

Ve en son iki gün önce ve dün yaşanan olaylar. Okula sadece bir gün gittiğim için olayların içinde yer alamadım, fakat dün okula geldiğimde kampüsün merkez girişinde toplanan arkadaşlardan olayı ayrıntılarıyla öğrendim.

Bir afiş kirizi. Afişe karşı çıkan MÜS-GENÇ'li öğrenciler mevcut. Ve hazırlıklılar her şeye. Ve saldırılar ama geri püskürtüyorlar. Onların yapamadığını dün POLİS yapmaya kalktı. Üniversitelerin "özgürlük" ortamı olduğunu söyleyen hükümetin, O'nun memuru olarak görev yapan Yusuf Ziya Özcan'ın ve Yıldız rektörü'nün faşist tutumu.

Daha önce de üniversiteleri içine "polis" ve her ne tesadüfse "türban" sokarak özgürleştirmeye çalışan Yusuf Ziya'nın planların ilk durağı anlaşılan Yıldız Teknik Üniversitesi olmuş. Kendi ve yandaşlarıyla şişirdikleri özgürlük balonunu devrimci,yurtsever öğrencilerin "gerçekten özgürlük" mücadelesi patlatmıştır.

Basın bu olaya duyarsız kaldı. Liberalizm adı altında özgürlük satanların pek sesi soluğu çıkmadı. Gerçi bu yavşakların 80 öncesi de sesi soluğu çıkmazdı, demek ki Türkiye liberallerinin genetik kodlarında bir bozukluk olsa gerek.

Neyse uzatmaya gerek yok.

YÖK'ü ele geçirinceye kadar YÖK karşıtı kesilip de şimdi YÖK aleyhinde-galiba bir bakan iki gün önce gevelemişti bir şeyler, pek de önemli değildi zaten- hiç bir şey demeyen hükümet, tamamen üniversitelerdeki ilerici,yurtsever bilinçli öğrencilerin özgürlük taleplerini yok ederek, üniversiteleri tamamen kendine bağlama derdine düşmüştür.

Yıldız'daki olayların basına yansımasını şuralardan takip etmek mümkün:

http://haber.sol.org.tr/medya/gercekler-itina-ile-gizlenir-haberi-34852

http://www.odatv.com/n.php?n=rektor-universite-ogrencilerin-degil-benim--2110101200

Bu arada, Türkiye Solu'nda son zamanlarda ortaya çıkan dayanışma örnekleri görmekten de ayrıca mutluluk duyuyor insan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

SİP'in sahte TKP'sinin web sitesinden link ve alıntı veriyor. sonuna da türkiye solu demiş, bildiğin saftriklik.

bak türkiye solu neymiş gör;

http://www.haksoz.20m.com/turksolu.htm

içlerinde bir kaç tanesini es geç (tip, ödp, sip, vatan ve üçüncü yol vb. gibi) geri kalanı türkiye solu oluyor. açıklama bölümlerindeki bilgilerin çoğu yanlış ya da eksik. ama liste doğru.

tarihinde Suicide tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Öteden beri Türkiye Solu'nun sekterlik hastalığı vardır. Belki sol içinde bunun olması da gerekir. Olsun ki, adam akıllı ayrışmalar yaşansın, ak koyun ile kara koyun belli olsun.

Ve böylelikle saftirikçe işi sulandırmaya çalışanlar, üniversitelerdeki özgürlük meselesinde dahi konuyu buraya getirenler de açıklığa çıkabilsinler.

Suicide, TKP'li,ÖDP'li veya ismini zikrettiğin bir partinin mensubu olmadığım için o partileri savunmak zorunluluğum da olmamasına rağmen,böyle bir yobaz sekterliğe de göz yumasım gelmedi.

Yıllardır belli çevrelerin TKP ile ilgili ürettiği senaryolar herkesin malumu. Devletin partisiymiş, SOL satarak devrimcilik olmazmış, şöyle imiş böyle imiş. Hepsini tartışırız da, hangi bağlamda ve neye göre tartışacağımızı da belirlemek gerekiyor.

Öyle ki, TKP'nin Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkması, Sosyalist devrim teorisinin amansız bir savunusunu yapması, bazı komünistleri kızdırarak Stalin'e hakkettiği değeri vermesi vb. nedenlerden dolayı; son yıllardaki saldırıların iyice kalitesi düştü.

Daha kaliteli eleştiriler yöneltirsen, yine konuşur, tartışırız.

Ve Yıldız'da bahsettiğim olayın tek tarafı TKP de değildir, linkte ismi geçen diğer örgütler ve partiler de bu olayda taraftırlar. Onların bir çoklarının siyasal ideolojisine, doğmatik ve gerici gördüğüm tavırlarına ayar olsam da, böyle bir olayda tepkilerini göstermelerinden, üniversitelerde özgürlük mücadelesi vermelerinden gayet memnunum. Tıpkı referandum sürecinde TKP.ÖDP,EMEP ve Halkevleri'nin hayır yönündeki çalışmalarından memnun olduğum gibi.

Her neyse, meselemiz solun dayanışma örneği göstermesinden daha çok, özelde üniversitelerdeki özgürlük mücadelesi. Anlaşılan pek dikkate de alınmamış bu konu. Gazetelere ve medyaya da kızmamak gerekiyor belki de. Özgürlüğü tartışmak için illa ki türban sokmak gerekiyor belki de.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yıldızdaki olayı tarafsız bir şekilde, gözlemlediğim kadarıyla anlatayım. yine her zamanki gibi tkpliler ve kolektifler tonozun önünde toplanmıştı, eylem yapmak ve oralara afişler asmak için. bu eylemin türban karşısında olacağını duyan ülkücü gençlik de hazırlanmış olay da bir şekilde polise intikal etmiş. tkpliler slogana başladılar. ülkücüler saldırdılar, tkpliler geri püskürttüler. ardından ülkücüler tekbir getire getire çıkışa doğru giderken çevik kuvvet biber gazıyla beraber yaklaşık 1 dakika içinde tkplileri dağıttı. ertesi iki gündür de tkp öğle 1 civarı büyük kapının önünde yani okulun dışında durup eylem yapıyor.( itü ve boğaziçinden arkadaşları da gördüm grupta ) polis de ilk güne nazaran daha hafif şekilde müdahale ediyor. benim için eskiye göre tek fark artık elidde hafif makinalı tüfeklerle oturan polisleri kantinde çay içerken görebiliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Verdiğiniz mücadeleye saygı duyuyorum fakat kusura bakmayın, devrimci deyince karnıma ağrılar giriyor. Öyle ki kafamda devrimci=kavgacı gibi bir anlam eşleşmesi söz konusu. Dakika 1 gol 1. Bir devrimci bir devrimciye bre devrimci senin solunda sol mu ben de bir sol var na böyle kolum kadar demiş..!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mücadele gittikçe çelikleşiyor. Benim bu olaylardan sonra gördüğüm en önemli olay bu oldu. Öyle ki, yıllardır türbanlılarla beraber özgürlük naraları atan ÖDP bile "Muhafazakârlıkla birlikte gelişen ‘mahalle baskısı’nın toplumu ‘örtünmeye’ zorladığına dikkat" çekebiliyor. Bu, çürük elmaların sepetten ayrıldığının ve bizi kokuşturacak olanların aramızdan gittikçe temizlendiğini gösteriyor.

Keza referandum sonrası MHP'de başlayan çatlak dikkate değer. Şu aralar MHP olayın üstünü örtmeyi ve topu taca atmayı yeğliyor ama bu süreç kaypak tavırlara daha fazla izin vermeyecek. Ya ABD'yi-Fethullah'ı açıkça karşına alacaksın ya da AKP olacaksın.

Tüm yaşananlar Türkiye'yi savunacak %42'lik bir cepheyi gözler önüne seriyor. Siyasi yelpazenin sağından soluna bu vatanı savunacak olanlar işte bu %42'dir. Örgütlü bir %42, %58'i de yanına çekecektir. Bana kalırsa esas bunun üzerine düşünmek gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öteden beri Türkiye Solu'nun sekterlik hastalığı vardır. Belki sol içinde bunun olması da gerekir. Olsun ki, adam akıllı ayrışmalar yaşansın, ak koyun ile kara koyun belli olsun.

Ve böylelikle saftirikçe işi sulandırmaya çalışanlar, üniversitelerdeki özgürlük meselesinde dahi konuyu buraya getirenler de açıklığa çıkabilsinler.

Suicide, TKP'li,ÖDP'li veya ismini zikrettiğin bir partinin mensubu olmadığım için o partileri savunmak zorunluluğum da olmamasına rağmen,böyle bir yobaz sekterliğe de göz yumasım gelmedi.

Yıllardır belli çevrelerin TKP ile ilgili ürettiği senaryolar herkesin malumu. Devletin partisiymiş, SOL satarak devrimcilik olmazmış, şöyle imiş böyle imiş. Hepsini tartışırız da, hangi bağlamda ve neye göre tartışacağımızı da belirlemek gerekiyor.

Öyle ki, TKP'nin Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkması, Sosyalist devrim teorisinin amansız bir savunusunu yapması, bazı komünistleri kızdırarak Stalin'e hakkettiği değeri vermesi vb. nedenlerden dolayı; son yıllardaki saldırıların iyice kalitesi düştü.

Daha kaliteli eleştiriler yöneltirsen, yine konuşur, tartışırız.

Ve Yıldız'da bahsettiğim olayın tek tarafı TKP de değildir, linkte ismi geçen diğer örgütler ve partiler de bu olayda taraftırlar. Onların bir çoklarının siyasal ideolojisine, doğmatik ve gerici gördüğüm tavırlarına ayar olsam da, böyle bir olayda tepkilerini göstermelerinden, üniversitelerde özgürlük mücadelesi vermelerinden gayet memnunum. Tıpkı referandum sürecinde TKP.ÖDP,EMEP ve Halkevleri'nin hayır yönündeki çalışmalarından memnun olduğum gibi.

Her neyse, meselemiz solun dayanışma örneği göstermesinden daha çok, özelde üniversitelerdeki özgürlük mücadelesi. Anlaşılan pek dikkate de alınmamış bu konu. Gazetelere ve medyaya da kızmamak gerekiyor belki de. Özgürlüğü tartışmak için illa ki türban sokmak gerekiyor belki de.

TKP diye bir şey yoktur. SİP diye bir şey vardır. SİP, Mustafa Suphi'nin 1920'de Bakü'de kurduğu TKP nin adını çalarak sahtecilik yapmaktadır.

SİP'in kökenide revizyonist TİP'e kadar dayanır. Parlamento seçimlerine katılan, marksizmle en ufak ilgisi olmayan ve marksizm nedir bilmeyen düzen partisidir. Türkiye solu ile SİP'in yani günümüz paravan TKP sinin herhangi bir ilgisi sözkonusu değil. Aynı şekilde ÖDP ve EMEP'te öyle. EMEP denilen şey zaten TDKP adlı örgütün legal uzantısıdır. Bu örgüt bile türkiye solu içinde sağ oportunist çizgide kabul edilir, yani piyasa solu bunlar. Gerçek marjinal solla alakaları yok. (esasen marksizme "sol" terimini kullanmam ben. ama anlaşılması açısından sizin literatürünüzde yazıyorum.)

Dolayısıyla kalitesiz ve saçma sapan şeyler yazan sensin. Ben ömrümün en ateşli dönemlerini sizin ucundan kıyısından adını bile duymadığınız marjinal marksist grupların arasında teorik tartışmalarla geçirdim. TKP ÖDP EMEP gibi düzen partileri ile dalga geçiyorum, hepsi bu kadar. :)

CHP ne kadar solcuysa SİP'in uyduruk TKP'si de o kadar solcudur, sizin gibi zavallıları peşinden sürükleyip duruyorlar. Hakkında hiç bir şey bilmediğiniz şeylerin basit sloganlarını bilindik laflarını ağızlarına dolayarak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yıldızdaki olayı tarafsız bir şekilde, gözlemlediğim kadarıyla anlatayım. yine her zamanki gibi tkpliler ve kolektifler tonozun önünde toplanmıştı, eylem yapmak ve oralara afişler asmak için. bu eylemin türban karşısında olacağını duyan ülkücü gençlik de hazırlanmış olay da bir şekilde polise intikal etmiş. tkpliler slogana başladılar. ülkücüler saldırdılar, tkpliler geri püskürttüler. ardından ülkücüler tekbir getire getire çıkışa doğru giderken çevik kuvvet biber gazıyla beraber yaklaşık 1 dakika içinde tkplileri dağıttı. ertesi iki gündür de tkp öğle 1 civarı büyük kapının önünde yani okulun dışında durup eylem yapıyor.( itü ve boğaziçinden arkadaşları da gördüm grupta ) polis de ilk güne nazaran daha hafif şekilde müdahale ediyor. benim için eskiye göre tek fark artık elidde hafif makinalı tüfeklerle oturan polisleri kantinde çay içerken görebiliyorum.

Artık polisleri her haliyle okullarımızda, öğrencinin üzerinde baskı ve şiddet uygulamakla görevli halde görebileceğiz. Yusuf Ziya Özcan ve AKP, üniversitelerde özgürlük derken bir taraftan da polisin okula girmesi ve doğal olarak rektörlerin okula tamamıyla hükmetmesi için elinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Verdiğiniz mücadeleye saygı duyuyorum fakat kusura bakmayın' date=' devrimci deyince karnıma ağrılar giriyor. Öyle ki kafamda devrimci=kavgacı gibi bir anlam eşleşmesi söz konusu. Dakika 1 gol 1. Bir devrimci bir devrimciye bre devrimci senin solunda sol mu ben de bir sol var na böyle kolum kadar demiş..![/quote']

Olayların çıkışı göz önüne alındığı zaman aslında sizin algınız tam tersi şekilde ortaya çıktığını görüyoruz. Bir taraftan afişlerin indirilmesi için baskı yapan MÜS-GENÇ'liler. Baktılar ki, onlar işlerini beceremedi; sonra devletin kolluk kuvvetleri aynı mücadeleye soyunuyor. Her ikisinin de amacı aynı. Şimdi kavgacı olan taraf sizce kim?

Mücadele gittikçe çelikleşiyor. Benim bu olaylardan sonra gördüğüm en önemli olay bu oldu. Öyle ki' date=' yıllardır türbanlılarla beraber özgürlük naraları atan ÖDP bile "Muhafazakârlıkla birlikte gelişen ‘mahalle baskısı’nın toplumu ‘örtünmeye’ zorladığına dikkat" çekebiliyor. Bu, çürük elmaların sepetten ayrıldığının ve bizi kokuşturacak olanların aramızdan gittikçe temizlendiğini gösteriyor.

Keza referandum sonrası MHP'de başlayan çatlak dikkate değer. Şu aralar MHP olayın üstünü örtmeyi ve topu taca atmayı yeğliyor ama bu süreç kaypak tavırlara daha fazla izin vermeyecek. Ya ABD'yi-Fethullah'ı açıkça karşına alacaksın ya da AKP olacaksın.

Tüm yaşananlar Türkiye'yi savunacak %42'lik bir cepheyi gözler önüne seriyor. Siyasi yelpazenin sağından soluna bu vatanı savunacak olanlar işte bu %42'dir. Örgütlü bir %42, %58'i de yanına çekecektir. Bana kalırsa esas bunun üzerine düşünmek gerekir. [/quote']

Haklısın sevgili imhotep. Zaten meselenin özünde de bu var. Liberal abilerinin sözünü dinlemedi ilerici-yurtsever-demokrat öğrenci hareketleri. Ergenekon operasyonu yavaş yavaş elde kalıyor, daha da kötüsü onlar açısından kendilerine de her geçen gün çamur sıçratmak için hükümet tüm gücünü kullanıyor.

Düşünsene, Ergenekon sürecine özgürlük adına, Kontgerillanın bitirilmesi adına destek veren partiye Hanefi Avcı ile beraber operasyon düzenleniyor. Haliyle, bu partilerin, örgütlerin bakışı da farklılaşıyor. Bu bizim adımıza sevindirici.

TKP diye bir şey yoktur. SİP diye bir şey vardır. SİP' date=' Mustafa Suphi'nin 1920'de Bakü'de kurduğu TKP nin adını çalarak sahtecilik yapmaktadır.

SİP'in kökenide revizyonist TİP'e kadar dayanır. Parlamento seçimlerine katılan, marksizmle en ufak ilgisi olmayan ve marksizm nedir bilmeyen düzen partisidir. Türkiye solu ile SİP'in yani günümüz paravan TKP sinin herhangi bir ilgisi sözkonusu değil. Aynı şekilde ÖDP ve EMEP'te öyle. EMEP denilen şey zaten TDKP adlı örgütün legal uzantısıdır. Bu örgüt bile türkiye solu içinde sağ oportunist çizgide kabul edilir, yani piyasa solu bunlar. Gerçek marjinal solla alakaları yok. (esasen marksizme "sol" terimini kullanmam ben. ama anlaşılması açısından sizin literatürünüzde yazıyorum.)

Dolayısıyla kalitesiz ve saçma sapan şeyler yazan sensin. Ben ömrümün en ateşli dönemlerini sizin ucundan kıyısından adını bile duymadığınız marjinal marksist grupların arasında teorik tartışmalarla geçirdim. TKP ÖDP EMEP gibi düzen partileri ile dalga geçiyorum, hepsi bu kadar. :)

CHP ne kadar solcuysa SİP'in uyduruk TKP'si de o kadar solcudur, sizin gibi zavallıları peşinden sürükleyip duruyorlar. Hakkında hiç bir şey bilmediğiniz şeylerin basit sloganlarını bilindik laflarını ağızlarına dolayarak. [/quote']

SİP diye bir şey vardı ve SİP'ten ayrılan kadrolar TKP'yi kurdular. Köken olarak TİP'e dayandığı doğrudur. TİP'in revizyonist olup olmaması felan şimdilik konumuz dışındadır. Öyle veya böyle Türkiye'nin sol geçmişinde 60'lı yılların sonuyla beraber etki yaratması, meclise milletvekili sokması sebebiyle TİP dikkate değerdir.

ÖDP ve EMEP de tıpkı TKP gibi seçimlere giren partilerdir. Aynen anlattığın gibi gelenekleri. ÖDP belki de Türkiye tarihinin en geniş katılımlı sol partisidir. Türkiye'nin neredeyse bir çok yerinde örgütlü ve etkili Dev Yol geleneğinden gelir. Sonra kendisinden ayrılan partiler de olmuştur ama şu anda bile sen ne kadar "seçimlere giriyor" diyerek küçümsesen bile, Türkiye'nin hala en etkili sol partilerinden birisidir. Zaten seçimlerde en fazla oy olan sosyalist partidir.

Son dönemde ÖDP'nin içinde Ufuk Uras ve ekibinin tasfiyesi, DEV YOL'cuların ağırlık kazanması; ÖDP ve Türkiye sol hareketi için çok önemli olmuştur. Artık, AKP ve Türkiye egemenlerinin kıçından sürüklenip popülist siyaset yürüten ÖDP yerine, ayakları daha yere basan, yurtsever bir çizgiye sahip çıkan bir parti görünümüne girmiştir.

Sizin sorununuz ise, bu "ayakları yere basan" ve "etkili olabilme yeteneğine sahip olan" işlevselliğedir. Sizin övündüğünüz ve aslında benim anlamakta zorlandığım mesele budur. Marjinal örgütlerde siyaset yürütmek, kafayı teoriyle öldürmek, pratikte ise hiç bir şey yapamamak. Siz ismi geçen parti ve örgütlere bu yüzden karşısınız. Yoksa TKP'nin de ÖDP'nin de seçimlerle iktidarı hedeflemediğini iyi bilirsiniz.

Velhasılı kelam demem şudur ki, aslında hani siz ömrünüzün en ateşli dönemlerinde "profosyonel devrimcilik" yapmışsınız ya, kendi enerjinizi boşa harcamaktan başka hiç bir şey yapmamışsınız. Sizin yıllardır verdiğiniz mücadele, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yaşanan olaylar esnasında o küçümsemiş olduğunuz parti ve örgütlerin tavrından daha kıymetli değildir.

Özgürlük mücadelesinde her daim yaşanır bunlar. Radikalizm adına fırsatçılık yapanların her daim mücadeleden ilk kaçanlar oldukları da Türk solcusunun aklından kesinlikle çıkmamalıdır.

tarihinde SadeceAteist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
TKP diye bir şey yoktur. SİP diye bir şey vardır. SİP, Mustafa Suphi'nin 1920'de Bakü'de kurduğu TKP nin adını çalarak sahtecilik yapmaktadır.

SİP'in kökenide revizyonist TİP'e kadar dayanır. Parlamento seçimlerine katılan, marksizmle en ufak ilgisi olmayan ve marksizm nedir bilmeyen düzen partisidir. Türkiye solu ile SİP'in yani günümüz paravan TKP sinin herhangi bir ilgisi sözkonusu değil. Aynı şekilde ÖDP ve EMEP'te öyle. EMEP denilen şey zaten TDKP adlı örgütün legal uzantısıdır. Bu örgüt bile türkiye solu içinde sağ oportunist çizgide kabul edilir, yani piyasa solu bunlar. Gerçek marjinal solla alakaları yok. (esasen marksizme "sol" terimini kullanmam ben. ama anlaşılması açısından sizin literatürünüzde yazıyorum.)

Dolayısıyla kalitesiz ve saçma sapan şeyler yazan sensin. Ben ömrümün en ateşli dönemlerini sizin ucundan kıyısından adını bile duymadığınız marjinal marksist grupların arasında teorik tartışmalarla geçirdim. TKP ÖDP EMEP gibi düzen partileri ile dalga geçiyorum, hepsi bu kadar. :)

CHP ne kadar solcuysa SİP'in uyduruk TKP'si de o kadar solcudur, sizin gibi zavallıları peşinden sürükleyip duruyorlar. Hakkında hiç bir şey bilmediğiniz şeylerin basit sloganlarını bilindik laflarını ağızlarına dolayarak.

Kitle çizgisi sanırım burada esas önemli mesele. Devrimi halkla yapacaksan, kendi isteklerini halkın istekleri haline getirip ancak ondan sonra bir işe girişebilirsin. İşte o zaman ancak yapacağın silahlı eylem de başarıya ulaşır.

Kitle ile iki şekilde kopabilirsin. Ya kitlenin ilerisine giderek ondan koparsın, ya da kitlenin gerisinde kalarak koparsın. Bahsi geçen TİP 60'ların sonlarına doğru ikinci yola sapmış, devrimci hareketlere karşın parlamentarizmde ısrar edip kitlenin gerisine düşmüştür. Deniz'ler ve Mahirler de 71'de ilk yola sapmış ve kitlenin ilerisine geçerek ondan kopmuştur. Sonuç olarak her ikisi de başarısızlıkla son bulmuştur.

Kitle önemli değil, biz öncüler olarak teoriye kafa patlatır elitizmde ısrarcı oluruz diyorsanız da bu ideolojik mastürbasyondan öteye geçmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

AKP üniversitelerde özgürlüğe karşı

Üniversitede türbana ve polise gelen özgürlük, sol düşünceye karşı yasağa ve şiddete dönüştü. Bunun son örneği saldırıya uğrayan YTÜ öğrencileri oldu. Dün her zamanki gibi kampüslerine girmeye çalışan 26 öğrenci haklarında soruşturma açıldığı gerekçesiyle kapıdan içeriye alınmadı.

AKP hükümetinin üniversitelerdeki ağırlığını artırması ile birlikte üniversitelerde düşünen, sorgulayan, sesini duyuran öğrencilere yönelik baskılar yoğunlaştı. Bu yıl YÖK kanalıyla üniversitelere gönderilen talimatlarla türbanın ve polisin kampüslere serbest şekilde girebilmelerinin önünün açılması ile eş zamanlı olarak, yandaş rektörler eliyle solcu öğrencilere karşı bir saldırı furyası başlatıldı.

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yaşananlar, bu sürecin son örneği oldu. Başbakan Erdoğan’ın tarzını andıracak biçimde “Üniversite benim üniversitem, ne istersem yaparım, size burayı zindan ederim” diyen YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, okuldaki solcu öğrencilere tam anlamıyla savaş açmış durumda.

YTÜ'de olaylar öğrencilerin, YÖK’ün türban ve polis talimatlarını eleştiren “Fermanları Yırt At, Ayağa Kalk” başlıklı bir duvar gazetesini bahane eden gericilerin ilerici öğrencilere saldırmasıyla başladı. Bazı öğrencilerin yaralandığı saldırının ardından gericilerin yerini kampüse giren çevik kuvvet devraldı. Çevik kuvvet, ilk gün saldırgan tarafa hiçbir müdahalede bulunmadı. Ertesi gün gericiler yeni bir saldırı için toplandı, ancak bu defa çevik kuvvet ekipleri ve ÖGB’ler solcu öğrencilere saldırdı.

"Saldırıya uğrayanların eğitim hakkı da gasp ediliyor"

Rektörün “zindan etme” politikası kapsamındaki gelişmelerden biri ise dün yaşandı. Sabah saatlerinde 26 öğrenci, üniversite girişinde ellerine birer kağıt verilerek okula alınmadılar. Rektörlük imzalı kağıtlarda "Rektörlük Makamı'nın 22.10.2010 tarih ve 273 sayılı yazısı ile hakkınızda açılan disiplin soruşturmasının sağlıklı yürütülebilmesi ve kampus düzeninin sağlanabilmesi amacıyla disiplin soruşturma komisyonunun önerisi doğrultusunda Üniversitemiz kampuslerine girişiniz soruşturma sonuçlanana kadar yasaklanmıştır" denildi.

YTÜ rektörlüğü böylece saldırıya uğrayan öğrencilerin eğitim haklarını da gasp etmiş oldu. Okula sopalarla girerek örgütlü bir saldırı düzenleyen gericilerden 6’sının kampüse girişi yasaklanırken, saldırıya uğrayan ve bu süreçte üniversitede hiçbir şiddet eyleminde bulunmayan solcu öğrencilerin 26'sına giriş yasağı getirildi. Rektörlüğün mağdurları fail yerine koyan bu kararı yasalara da aykırı.

Hacettepe'de 'Öğrencime dokunma'

Öte yandan Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener, öğrencilere karşı tutumuyla, YTÜ Rektörü Yüksek'i aratmıyor. Tıpkı Yüksek gibi bir AKP dönemi rektörü olan Erdener, göreve başladığından bu yana üniversitede tam anlamıyla terör estiriyor. Üniversite öğrencisinin siyasi faaliyetlerini kısıtlamayı kafaya takan Erdener'in rektörlüğü döneminde çok sayıda solcu öğrenci uzaklaştırma cezası ile eğitim hakkından mahrum bırakıldı.

Bu eğitim yılının başlangıcında öğrencilerin stand açmasına dahi izin verilmedi. 11 Ekim’de yaklaşık 300 kişilik bir çevik kuvvet ordusunun üniversiteye girerek, açtıkları standın başında oturan ve diğer öğrencilerle sohbet eden solcu öğrencilere saldırdı. Saldırı sonucu 10 öğrenci yaralandı.

Rektörlüğün bu saldırısına karşı üniversite emekçileri, öğrencilerden yana tavır aldılar. Eğitim-Sen Hacettepe İşyeri Temsilciliği, “Öğrencime Dokunma” başlıklı bir açıklama yaparak öğrencilere sahip çıktı.

Açıklamada fikirlerini ifade etmek için basın açıklaması yapan ve stand açan öğrencilerin hukuki zeminden yoksun olarak yoğun bir soruşturma ve polis baskısı ile karşılaştıkları belirtilerek, “Üniversitemiz yönetimi öğrencilerimizin stant açma girişimlerine karşı yüzlerce polisi üniversiteye davet ederek üniversitenin gerçek sahiplerinin yaşam alanını bütünüyle gasp ediyor ve ortamın daha da gerginleşmesine yol açıyor. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde can güvenliği tehlikesi bulunmadığı sürece polisin üniversite yerleşkelerine giremez. Hacettepe Üniversitesi’ndeki görüntüler bilimin ruhuna ve kültürüne aykırıdır” denildi.

(soL - Haber Merkezi)

Link to post
Sitelerde Paylaş

BUGÜN basit gibi gözüken ama Türkiye’de demokrasinin nerede durduğunu, yasaların kişilere eşit uygulanıp uygulanmadığını sorgulayan üç bağımsız ama özü aynı konuya dikkat çekeceğim.

* * *

1) Bundan bir süre önce YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan hukuki mülahazaları açık bırakma pahasına, üniversiteye türbanla girişi serbest bıraktı.

Hukuken düzenlemeler yapılması gerektiği halde atılımını doğru bulduğumu TV’lerde ifade ettim.

Başkan ayrıca tüm öğrencilerin teminatı olduğunu söyledi. Gönülden destekledim.

Ancak görüyoruz ki; Yıldız Teknik Üniversitesi, geçen hafta türban karşıtı eylem yapan 26 öğrencinin kampusa girişlerini, açılan soruşturma bitene kadar yasaklamış.

26 gencin hakkı gasp edilmiş.

Rektörlükten yapılan açıklamada:

“Açılan disiplin soruşturmasının sağlıklı yürütülebilmesi ve kampus düzeninin sağlanabilmesi amacıyla üniversitemiz kampuslarına soruşturma sonuçlanana kadar girişiniz yasaklanmıştır” deniyor.

Başkan benim yüreğim sızladı, “Adaletin bu mu YÖK!” diyesim geldi.

Sizin yüreğiniz ne durumda?

* * *

2) Radikal gazetesi yazarlarından Ahmet İnsel, geçen gün yaptığı söyleşide Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’na, nüfus cüzdanlarındaki din hanesine ne dediğini sormuş. Şu cevabı almış:

“Nüfus cüzdanlarında din ve mezhebin belirtilmesinin toplumdaki ayrışmayı artırdığını düşünüyorum. Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi kaldırılmalı.”

Öte yanda Rumeli/Balkan Türklerini Türk saymayan, siyasal söyleme “kökeni sahiden Türk” ve “etnik Türk” gibi ırkçı söylemler kazandırmaya çalışan, sonunda hızını alamayıp faşizm yolunda son merhaleyi kat eden Ali Bulaç ise değil din ve mezhebin, etnisitenin ve kültürel kökenin (herhalde eşcinsel ve ateleri kastediyor) de nüfus cüzdanlarına kayıt edilmesi gerektiğini söylüyor.

Nüfus İdaresi vatandaşlık numarasına “Yıldızlı Bir Numara” verip Ali Bulaç’ı “Türküm!” diyerek yalan beyanda bulunacak Rumelili, Balkanlı, Kafkas, Arap, Çingene, Kürt, Gürcü vb. vatandaşların yanlışını düzeltmek üzere “Irk Tayin Etme Yüksek Kurulu Başkanlığı”na atamalı ki, sistem doğru çalışsın!

Ancak ben yine de Başbakan’a Ahmet İnsel’in sorusuna demokrasi iklimi içinde cevap veren Ali Bardakoğlu’na kulak vermesini tavsiye ederim.

Üstelik, sık sık ulemanın ele alınan konular hakkında ne düşündüğünü merak eden Başbakan; Ali Bardakoğlu’nu bilim adamı olarak değil, ulema olarak da kabul edebilir.

* * *

Kapatılan DTP’nin siyasi yasaklı Genel Başkanı Ahmet Türk ve milletvekili Aysel Tuğluk milletvekilliklerinin iadesi için TBMM’ye başvurmuşlar.

Dilekçelerinde:

“12 Eylül referandumu sonucu kabul edilen yeni Anayasa 84. madde değişikliği ile partilerin kapatılması durumunda milletvekili üyeliklerinin düşürülmesi hükmü kaldırılmıştır. Bu hüküm yürürlüğe girmekle fiili olarak etkilidir” diyorlar.

Haklılar.

Yasalarda yapılan değişiklikler kişinin aleyhine ise geri işletilemez ama lehine ise işletilir.

Dilerim, TBMM Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un haklarını iade eder.

* * *

Demokrasiler ayrıntılarda korunur.

Cüneyt Ülsever

www.hurriyet.com.tr

Link to post
Sitelerde Paylaş

türk düşmanı ol solcu olursun..dünyanın hiçbir yerinde solcular bunlar gibi kendi insanına halkına düşmanlık etmez galiba..numunelikler..

Sürekli takip ediyorum neden doğru dürüst bir şey söylemiyorsunuz? Azizim bir fikir kırıntısı görmek isterim sizden ama yok.

Sol=Şiddet,kavga olarak algılıyorum ya diyenleri ciddiye alıp cevap vermek ahmaklıktır. Ve bende biraz ahmaklık olduğu için kısaca cevap vereyim. Yaşadığı dünyayı gören,analiz eden bir insan böyle bir lafı edemez çünkü şiddet tarafsızdır ve herkesçe kullanılabilinir. Şiddet'e hayır çiçek böcek laflarını bırakınız. Şiddet dünyanın bir gerçeği en azından geçmişte ve günümüzde bir gerçektir. Fikirler savunulur, karşı çıkılır ,saldıraya uğrar, saldırıya geçer eğer bunları bilemeyecek kadar uzaksanız bu duruma lütfen hiç yorulmayıp yorum yapmayınız. Engellemiyorum haliyle sizi düşünüyorum. Çünkü hümanizm belirli zihinlerde farklı algılanıyor ama somut gerçeklikten soyutlayan herhangi bir fikir varsa onu durdurmak gerekir. Bu şiddete davet değil ama şiddete maruz kalmakta değildir. Lütfen hala çocukca sözler sarfetmeyi bırakın.

tarihinde powerr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazı statükocu öğrenciler üniversiteye baş örtüsüyle girilebilmesini hazmedemeyen afişler asmışlar ve buna tepki gösterilmiş.

Bunda özgürlük karşıtı bir durum yok. Özgürlük karşıtlarının yasakçılığı savunma eylemine karşı çıkıp engellemek, özgürlük karşıtlığı değildir.

Bilakis, özgürlüğün teminatıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sürekli takip ediyorum neden doğru dürüst bir şey söylemiyorsunuz? Azizim bir fikir kırıntısı görmek isterim sizden ama yok.

Sol=Şiddet,kavga olarak algılıyorum ya diyenleri ciddiye alıp cevap vermek ahmaklıktır. Ve bende biraz ahmaklık olduğu için kısaca cevap vereyim. Yaşadığı dünyayı gören,analiz eden bir insan böyle bir lafı edemez çünkü şiddet tarafsızdır ve herkesçe kullanılabilinir. Şiddet'e hayır çiçek böcek laflarını bırakınız. Şiddet dünyanın bir gerçeği en azından geçmişte ve günümüzde bir gerçektir. Fikirler savunulur, karşı çıkılır ,saldıraya uğrar, saldırıya geçer eğer bunları bilemeyecek kadar uzaksanız bu duruma lütfen hiç yorulmayıp yorum yapmayınız. Engellemiyorum haliyle sizi düşünüyorum. Çünkü hümanizm belirli zihinlerde farklı algılanıyor ama somut gerçeklikten soyutlayan herhangi bir fikir varsa onu durdurmak gerekir. Bu şiddete davet değil ama şiddete maruz kalmakta değildir. Lütfen hala çocukca sözler sarfetmeyi bırakın.

çok fena sarsıldım fena laf koydun yarından tezi yok gidip kürtçü komünist falan olcam kardeş..

ben gerçeklerden bahsediyorum azizim...

bu ülkede kendine solcuyum diyen herkesin türk lafına alerjisi vardır.asıl kendi faşizmlerini kusmak için solu kullananlardır onlar.öyle olmasaydı bu zavallı halktan belki oy alırlardı....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...