Jump to content

Yeryüzü mü önce yaratildi, yoksa Gökler mi?


Recommended Posts

Bir ayette once yeryuzu diyor, diger ayette once gokleri ve sonra yeri yaratti diyor.. bu ne istir?

Bakara (Inek) suresi;

29- O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Naziat suresi;

27- (Ey inkarcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur

28- Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir.

29- O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.

30- Ardından yeri düzenleyip döşedi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 41
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir ayette once yeryuzu diyor, diger ayette once gokleri ve sonra yeri yaratti diyor.. bu ne istir?

yarattı, duzenlemek, dosemek deniliyor ayetler de, herhalde bunlar eşanlamlı değil. yaratma ifadelerini de goz onunde bulundurarak ayetlere bakıyorum çelişki goremiyorum ???

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Kharon

"yarattı, duzenlemek, dosemek deniliyor ayetler de, herhalde bunlar eşanlamlı değil. yaratma ifadelerini de goz onunde bulundurarak ayetlere bakıyorum çelişki goremiyorum ???"

demişsin. batmak konusundaki engin arapça bilginle konuya açıklma getirmeye çalıştığını gözlemledim.

Düz mantıkla yukarıdaki ayetler bakıldığında bir çelişki yok gibi gelebilir.

Önce yeyüzünü yarattı sonra görü, sonrada yeri düzenledi...

Şimdi ayetlere tekrar bakarsak

O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Kısmında bir çelişki görürüz. Okçu balığınıın mucizelerini yaratan, Dünyanın oluşumunu bilmiyormu. İnsanlar için yeryüzünde olanların hepsini yaratıyor, (burada hepsi deniyor dikaktinizi çekerim) sonrada yedi gök hailnde düzenliyor.

Dünyanın nasıl oluştuğunu bilimsel olarak herhalde ilköğretimde öğreniyor insanlar...

Hiçte öyle önce yeryüzündekilerin hepsi (hemde insanlar için) (birde insanoğlundan önce olupta yokolanlar kimin için?)

gökten önce oluşmuyor.

Şimdi bunu tefsirle açıklayacaksınız diyeceksinizki burada öncelik sonralık yok rütbe var falan filan...

E o zaman hani apaçık kuran. Siz onu derseniz yedi gök içinde binlerce farklı tefsir örneği çıkabilir karşınıza..

Tıpkı binlerce farklı müslümanlık olduğu gibi..

Bu kadar anlaşılmaz olmak sadece akıldışı olmak ile açıklanabilir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

ulan insanların kafasını kurcalayan insanları köleleştiren yobazlaştıran kadınları eşya gibi gören 1lerce yıl sürecekyobaz bi din kuruyosun..

az dikkat lan az dikkat et çelişki yapama bari kitabında..

küçücük bi çoucuk bile aaa olm daha önce yeri dedik şimdi göğü önce yarattık diyoruz olmaz bu der..

"allahım" deli oldm..

bir desana inanmıyorlar mı

tarihinde AlchollicA tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakara suresinde bildirildiği gibi, önce yer küre, sonra gökler yaratıldı. Naziat suresinde de bildirildiği gibi otların, suların, dağların düzenlenmesi, yani yerleşime müsait hale getirilmesi ise göklerden sonra oldu. Yani en ufak bir çelişki yoktur. Her ilmin uzmanı olur. Tefsir ilminin uzmanları da aynı şeyi bildiriyorlar.

Bu uzmanlar diyor ki:

Yer, göklerden önce yaratıldı. Fakat henüz yerleşime, oturmaya müsait değildi. (İmam-ı Razî, Tefsiri Ebüssüûd ve Medârik)

Konu ile az da olsa irtibatı olan şu bilgileri de verelim. Meal yazarlarından Hasan Basri Çantay şöyle diyor:

Müfessirler, bu âyetteki dehâ lâfzının (Allah yeri yerleşime uygun hâle getirdi) anlamına geldiğini bildirmişlerdir. Nitekim başta Beydavi olduğu halde müfessirler de buna ve yerin bu yuvarlaklığına işaret etmişlerdir. Dehâ kelimesi dünyanın oval olduğunu göstermektedir. Dahy ve dahv kelimelerinde yayıp döşemek anlamı da vardır. Çünkü Arapça sözlüklerde görüyoruz ki o kelimenin mekân ismi olan medhâ deve kuşunun yumurtladığı yer demektir. Bundan mekânlık alâmetini alınca aslı olan dahv, dahy kalır ki onun anlamı da deve kuşu yumurtası olur. Nitekim bazı Arap ülkelerinde deve kuşu yumurtasına dahiv denir. Ahterî sözlüğünün müellifi Mustafa bin Şemsettin o eserinin 380. sayfasında der ki:

Dahy, bir nesneyi yayıp döşemek, Naziat suresinin 30. âyeti olan (Hakkın Vel arda ba'de zâlike dehahâ) kavli de bundandır ki döşeyip yaydı demektir. Deve kuşunun yumurtladığı yer de, Medha-n neâme dir. Bu lügat dal harfinde olduğu halde orada Mim harfini ilgilendiren Medhâ’dan, hem o âyeti zikrettikten sonra bahsetmesi kelimenin o asıldan gelmiş olduğunun açık bir delilidir. Okyanus, Sıhâh-ı cevheri gibi sözlüklerde Medhâ, yine aynı manâda olmak üzere, zikredilmiştir. 968 Hicri tarihte ölen Afyonlu Mustafa bin Şemsettin dünyânın bir deve kuşu yumurtası gibi oval olduğunu bildirmiştir. Bunu üç asır önce açıklamıştır. Bu manâya göre âyet-i kerîmenin meali şöyle oluyor:

Cenâb-ı Hak, göklerin kuruluşundan ve tanziminden sonra da yeri bir deve kuşu yumurtası haline yani oval şekle getirdi.

Bu açıklamadan da anlaşıldığı gibi, yer küre var idi, göklerin tanziminden sonra yer küre oval şekilde tanzim edilmiştir. Hiçbir tenakuz olmadığını bu da göstermektedir

Link to post
Sitelerde Paylaş

buna bir de yer ve göğün bitişik haldeyken ayrılmaları,allahın da bunlara isteyerek yada istemeyerek gelin demesinin anlatıldığı ayetler olaya katılnca tam bi çorba oluyor herşey. :blink:

bir de evrenin kaç günde yaratıldığı meselesi var.bir yerde 6 gün diyor,başka bi yerde 2 günde gökleri,sonra 4 günde de yeri yaratıp döşedi falan diyor.sanki koskoca kainata 2 gün ayrılıyor,yer ondan büyükmüş gibi 4 günde döşeniyor.vs vs. :blink:

Link to post
Sitelerde Paylaş
buna bir de yer ve göğün bitişik haldeyken ayrılmaları,allahın da bunlara isteyerek yada istemeyerek gelin demesinin anlatıldığı ayetler olaya katılnca tam bi çorba oluyor herşey. :blink:

bir de evrenin kaç günde yaratıldığı meselesi var.bir yerde 6 gün diyor,başka bi yerde 2 günde gökleri,sonra 4 günde de yeri yaratıp döşedi falan diyor.sanki koskoca kainata 2 gün ayrılıyor,yer ondan büyükmüş gibi 4 günde döşeniyor.vs vs. :blink:

dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

Kur'an'ın apaçık ayetlerden kastı bu mu oluyor? Müslüman olduğunu savunan başkaları da var bu forumda, onlar ayetlerin apaçık olduğunu ve bunun Allah'ın cömertliğini gösterdiğini söylüyor. Otorite gibi konuşuyorsunuz ama farklı şeyler söylüyorsunuz. Hangi biriniz islâmı temsil ediyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

bilim bir kısım şeyi ortaya çıkarmıştır,artık allah kabahitini bilecek,öyle oturacaktır. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

ya neyin sırrı

bu ayetleri görüpte kuranın çelişkilerinden dolayı inancını kaybeden insanları allah ne diye yargılayabilir.

al işte akp eşitçiliği bu.

zihniyet aynı, sıkışınca siz bilemezsiniz.onlar gizli .allah sevdiği kullarına gösteriyor denilir.bu üçkağıtçılık değilde nedir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gök ne demek tam olarak? Kastedilen atmosfer mi yoksa uzay mı? Her iki durumda da önce yerin oluştuğunu söylemek aptallık olur. Daha orta okuldayken gezegenlerin bir gaz ve toz bulutundan meydana geldiği bilgisi verilir herkese. Bu gaz ve toz bulutundaki materyaller kütle çekimi ile bir araya gelerek daha büyük kütleler oluşturur. Daha büyük kütleler oluştukça daha çok kütle çekimi ortaya çıkar. Tepeden yuvarlanan kar topunun çığa dönüşmesi gibi etrafına materyalleri toplayarak büyür gezegen. Gezegenin sıcaklığı ve elementlerin o sıcaklıktaki fazı ile alakalı olarak yer ve gök meydana gelmiştir zaten. Yer küre soğudukça bazı gazlar faz değiştirip çökerler.

Siz hangi gökten bahsediyorsunuz miroğlu arkadaşım?

Link to post
Sitelerde Paylaş

(Allah) Evren'i (Gökleri) ve yeryüzünü yoktan yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.

2-Bakara Suresi 117

Ayette geçen "ibda" kelimesi bir şeyin, herhangi bir şeyden değil, yoktan var edildiği anlamına gelir. Ayrıca bu kelimeye yüklenen anlamlara göre bu kelime bir şeyin bir örneğe göre değil de, eşi ve benzeri olmadan yaratılması anlamına gelir. Yaratılışın büyük harikası var olan tüm kavramların yoktan yaratılmasıdır. örneğin, var olan renkleri düşünelim. Hiçbirimiz görmediğimiz bir rengi düşünemeyiz de, icat da edemeyiz. Var olan renkleri bilmemize rağmen, yeni bir renk yaratamayız. Oysa Allah tüm renkleri de, renk kavramı yokken renk kavramını da, renkleri ve her şeyi kaplayan Evren'i de yoktan yaratmıştır. Bir kavram hiç yokken o kavramı ve o kavramın içindeki çeşitliliği yaratmak ne büyük güç ve ne büyük bir sanattır...

Allah'ın varlığını inkâr eden ateistler maddenin sonsuzdan beri var olduğunu, maddenin başlangıcı bulunmadığını, var olan her şeyin tesadüfler sonucunda oluştuğunu iddia ederler. Bu görüşe göre madde yaratılmamıştır, madde hep vardır. Ateist filozoflardan Georges Politzer "Felsefenin Başlangıç İlkeleri" kitabında bunu şöyle belirtir: "Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde Evren'in Tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve Evren'in yoktan varedilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek için her şeyden önce Evren'in var olmadığı bir anın varlığını, sonra da hiçlikten (yokluktan) birşeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir."

Ateizm, Tanrı'nın varlığının reddedilmesi, materyalizm ise maddecilik anlamına gelir, fakat her iki kelime birçok zaman birbirinin yerine kullanılır. çünkü Allah'ın varlığını reddeden ateistler, maddenin sonsuzluğunu kabul ettiklerinden otomatik olarak materyalist (maddeci) olurlar. Ateistler kaçınılmaz olarak maddenin yaratılmadığını ve sonsuzdan beri var olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar. Eski Yunan'daki bazı felsefeciler ise Tanrı'nın varlığını kabul etmelerine karşın maddenin yaratıldığına dair hiçbir açıklama yapmamışlardır. Her ateist doğrudan materyalistken, her materyalistin doğrudan ateist olduğunu söylemek doğru değildir.

Hem Allah'ın varlığının, hem maddenin yaratıldığının beraberce ve açıkça savunul-masının kökleri tek Tanrı'lı dinlere dayanır. Tüm tek Tanrı'lı dinler hem Allah'ın varlığını, hem maddenin Allah tarafından yaratıldığını açıkça savunurlar. Böylelikle maddenin yaratılması konusu öyle bir konuma gelmektedir ki; maddenin yaratılmasının ispatı Allah'ın varlığının ispatı olduğu gibi, aynı zamanda Museviliğin, Hıristiyanlığın, İslam'ın Allah tarafından gönderilen dinler olduğunun da delilidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

BIG BANG'TEN ÖNCE

David Darling "Deep Time(Derin Zaman)" adlı kitabının başlangıç bölümünde Big Bang'i öncesinden alıp şöyle tarif eder: "Zaman yoktu, Uzay yoktu...Madde ve enerji de yoktu... Hiçbir şey yoktu...En küçük bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi... Ufacık bir titreme... Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir gir-dap...Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi..."

Colarado üniversitesi'nden Gerrit L. Vershuur ise "Starscapes" adlı kitabında tüm diğer tezlere karşı dinin tezinin doğru çıktığını şu cümleleriyle ifade eder: " Big Bang teorisi, dini inançların gösterdiği, Dünya'nın ve gökyüzünün yaratılmış olduğu gerçeği ile uygunluk göstermektedir. Bu astronominin dinle beraber olduğunun sürprizli bir sonucudur."

Zamanın maddeye, maddenin hareketlerine göre var olduğu anlaşılmıştır. Big Bang'ten önce madde ve maddenin hareketi söz konusu olmadığına göre Big-Bang'ten önce zaman da söz konusu değildir. Big Bang ile beraber madde de, zaman da yaratılmıştır. Zaten bunlardan biri diğerine bağımlıdır. Oxford üniversitesi'nden Roger Penrose, Stephen Hawking ile beraber yaptıkları çalışmalarda zamanın Evren'in başlangıcı ile başladığını matematiksel olarak da ispatladılar. Big-Bang teorisi ateistlerin "Evren yaratılmış olsaydı başlangıcı olması gerekirdi." diye kendilerinin de ileri sürdükleri anın varlığını ispat etmiştir. Kısacası ateizm bilim, mantık ve akıl platformunda çökmüştür, fakat inada, kuruntuya ve keyfiliğe dayanarak devam etmektedir.

Mantığın temel kuralları açısından sadece iki tane tez varsa, birinin yanlışlığının ispatı diğer tezin doğrulanması demektir. Ateizmin madde sonsuzdan beri vardır tezi yalanlanınca, maddenin yaratılışını kabul etmek otomatikman geçerli olmakta, böylece ateizmin de, bu konu çözülemez diyenlerin de yanıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu açık delillere karşın yaratılışı inkâr etmek gerçeğe karşı yapılan bir zulümdür ve inattır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaten burada anlaşamıyoruz "ol dedi oldu" oldu...

ve bunu sonsuz evrende sadece insanlar için yaptı....

"ol dedi oldu" oldu...

ve (benim fiziğim iyi değildir ama) senin gibi "renk kavramı" nı ışıktan bağımsız düşünerek

anlatanların bu dünyada çoğunluğu oluşturması batılın akla egemen olması için yaptı...

keşke ol demeseymiş...

kendiliğinden olsa anca bu kadar olurdu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

İnanç eksenli bir ödül ceza sistemi kurmak ve yine insanları inanç bazında yargılayan bir tanrının senaryosunu yazmak tam bir çılgınlık olayı bence...

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum islamda herşey açık seçik olsaydı inanmanın ve gerçek inananların önemi kalmazdı.bazı şeyler sırdır ve zamanı gelince ortaya çıkacaktır

Kuran da herşeyin açık olduğunu açıklayan ayetlerde vardır. Nerden çıkarıyorsun sırmış,açık seçik değilmiş, tarikatlarda beyinleriniz yıkanmış başınız ne derse onaylıyorsunuz.Söyle bakalım neresi sırmış bu kitabın ha...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...