Jump to content

YAYILMACI-MİSYONER HRİSTİYANLIK


Recommended Posts

yahu jadı ben zaten gittim kiliselere falan..ama tam olarak kimseye güvenemezsin.ben belgelere göre konuştum linki bulamıyorum getiririm bulursam.benim şeyimde dğeil yahu isteyen istediğini yaysın ben liberalim diyenlerden daah liberelim bu konularda.beni ilgilendiren kısmı ajanlık faaliyetleri yapıyorlar mı.hatırlarsanız türk ortodox patrikliği sözcüsü sevgi erenerol bunların .iipliğini pazara çıkarmıştı sonuçta din kardeşleri o insanlar durduk yerde nedne iftira atsın kadın bizzat içlerinde yaşayan biri

Bu Türk Ortodoks Patrikliği olayı da Türkiye için bir utanç kaynağı olması gereken bir şey aslında. Büyük rezalet gerçekten. Erenerol'un Ergenekoncunun ağababası olması da tarihi perspektiften bakıldığında şaşılacak bir şey değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 77
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Bu Türk Ortodoks Patrikliği olayı da Türkiye için bir utanç kaynağı olması gereken bir şey aslında. Büyük rezalet gerçekten. Erenerol'un Ergenekoncunun ağababası olması da tarihi perspektiften bakıldığında şaşılacak bir şey değil.

neden paşam??türkün ortodox olmaya hakkı yok mu??

Link to post
Sitelerde Paylaş

ergenekon'un akp'ye komplo kurduğuna inananlarda en az diğer iletimde bahsettiklerim kadar hayal aleminde yaşamaktadır. nedir bu ergenekon, yöneticileri kimler? nasıl örgütlenmişler, kim finanse etmiş, derinden çıkarın şöyle gözümüzün önüne koyunda görelim. çünkü böyle bir örgüt yok zaten, tamamen hayal ürünü. tıpkı faşistlerin türklere kurulan komplolar üzerine yürüttükleri hayal ve hezeyanlarına benzer şekilde. :)

akp kendine muhalifleri topluyor polisi savcısıyla, "ergenekoncu" diye etiket basıp hayali bir örgüt örüyor kafasında. millette bu salaklığa inanıyor. AKP muhtemelen, sol jargonun büfelerde şurda burda uygun fiyatlarla satılan ajitasyon-propaganda yayınlarından marjinal iki üç şey öğrenip kendine göre bir şeyler yapma çabasında.:) bu derin devlet masalını vaktiyle bizler savunuyorduk solcuyken. ama gerçekten inandığımızdan da değil yani, milleti keriz yerine koymak ve yönlendirmek amacıyla ajitasyon çekmek için elbette. türkiye cumhuriyeti solcu olmayan bir kişinin gözünde zaten liberal demokrasi ile yürütülen parlamenter bir devlettir. rejime faşist diktatörlük, olirgarşi vb. gibi adlar takan marksist soldan başka hiç bir kesim değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

neden paşam??türkün ortodox olmaya hakkı yok mu??

Mesele Türklerin Ortodoks olma hakları yok meselesi değil queen, bahsi geçen patrikhanenin tarihsel gelişimi konusunda biraz bilgi verirsem neyi sorun olarak gördüğümü anlayacağını sanıyorum.

Anadolu'da senin büyük ihtimalle Papa-Eftim olarak tanıdığın Pavlos Karahisaridis diye bir Ortodoks papaz var, ve bu adam Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunanlılara karşı Türk tarafını destekliyor. Bu adamın görevi Anadolu'da yaşayan Karamanlıların, yani Türkçe konuşan Ortodoks nüfusun Türklere sadık kalmasını ve Türklerin Ortodoks bir kolu olmalarını sağlamak. Yunanlılar 1922'de yenildikten sonra "Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi"ni kuruyor ve çabalarını yoğunlaştırıyor, ama mübadele adamın planlarını altüst ediyor. Mübadeledeki kriter din olduğu için destekçisi yapmayı planladığı Anadolu Ortodoksları Yunanistan'a yollanıyor. Papa-Eftim ise Bakanlar Kurulu kararıyla mübadeleden muaf tutuluyor. Adam daha sonra İstanbul'a yerleşiyor ve Ekümenik Patrik olup Patrikhane'yi ele geçirmeye ve Türkleştirmeye çalışıyor. İstanbul'da kalan mübadeleden muaf tutulan Karamanlıların desteğini almaya falan da çalışıyor ama bunlarda da başarılı olmuyor. Yani tüm amacı olan Türkçe konuşan Ortodoksları Türk milliyetçiğine katma projesi hüsranla sonuçlanıyor.

Ama devlet desteği arkasında olduğu için bugün İstanbul Karaköy'de bulunan dört Ortodoks kilisesini zengin vakıfları ile birlikte ele geçiriyor, Zeki Erenerol diye de bir Türk adı ediniyor. Ailesi dışında neredeyse hiç kimsenin katılmadığı ve sadece Türk devletinin tanıdığı cemaati bu sayede epeyce zenginleşiyor. Sorun olan da işte bu; uydurma, cemaati olmayan bir Patrikhane kurup devlet desteği ile azınlıkların mallarına, ibadethanelerine el koymuş adam. Bu adama bir de İstiklâl Madalyası veriyorlar... 1968'de ölüyor, aşırı sağ akımlarla ilişkisini ve fason patrikhanesini de çocuk ve torunları devam ettiriyor.

tarihinde @stur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlığa yazılanlara bakılınca hristiyanlığa sunulan inanç özgürlüğünün islama sunulmadığını görmüş bulunuyorum ne yazıkki.

Ben ki din tekdir ve hepsi tevhid eksenlidir diyerek aslında bir inanç ayırımı bile yapmıyorum ve inançların başka başlıklar altında sunulmasını mülkiyet ve çıkar kaygısına bağlıyorum. Bunu her fırsatta burada belirttim. Ve ne yazıkki reformist olarak adlandırıldım sürekli. Ve yine buna en çok itiraz etmeme rağmen.

Son kez söylüyorum bunu arkadaşlar. Ben reformist değilim, ben orijinciyim. Senin dinin sana, benim dinim/yolum bana diyen bir sistemin savunucusuyum. Bu bağlamda insanların yollarının ne isimle adlandırıldığının benim nazarımda bir anlamı yok. Anlamlı olan şu ki, bu yolların dayatılma şekli ve bu yollara takılan isimlerin hangi amaçla kullanıldıkları.

İslam algınızı Taliban ekseninden çıkarmadığınız sürece bu sözde inanç özgürlüğünü islam hariç her dine verecekseniz hiç konuşmayalım olsun bitsin.

Taliban ve türevleri terör örgütleridir ve yaptıklarının islam ile hiçbir alakası yoktur. Sürekli bunu dayatmanız başlığı sabote etmeye yönelik bir eylemdir. Çünkü şişkin batı hayranlığınız, hristiyanlık kisvesi altında batının yaptığı sömürüleri sümen altı yapma kaynızdandır.

Taliban bugün islam adına terör üretiyor ve ben bunu kabul ediyorum ama bu zerre kadar islamın sorumluluğu değildir.

Tıpkı hristiyanlığın size özgürlük getireceğiz, size sadece incili dağıtacağız diyerek yaptığı zulüm ve sömürü eylemi ne ise talibanın da yaptığı odur.

Sizde bunu yüreklice söylemediğiniz sürece ne yazıkki dünya kan içinde boğulacaktır. Çünkü tavrınız haktan yana değil, işinize gelenden yanadır.

Hala jadı dan güneş batmayan imparatorluk ne demekmiş bunun cevabını alamamışken ve hala beklerken bir alıntı katmak istiyorum yazıma.

...............

Bugün dahi Batı hayranı saftiriklerimiz bu tür okullarda sadece Batı standartlarında pozitif ilim yapıldığına inanırlar ve ne derseniz deyin, gözlerinin içine ne sokarsanız sokun, bu dogmatik imanlarından vazgeçmezler. Nitekim bizim bu saftiriklerimizin babalarıyla da George Washburn dalga geçmeyi de ihmal etmez. Der ki Washburn; çocuğunun elinden tutarak okulumuza getiren Türk veliler 'oğlumu buraya İngiliz terbiyesiyle büyümesi için yolluyorum' derlerdi... Washburn, buradaki 'İngiliz Terbiyesi' tabirini yanlış anlayacak odun kafalıları düşünerek şöyle der: 'Burada İngiliz terbiyesinden kasıt, Protestanlıktır!' Kısaca, kolejin tek hedefi vardı. Buraya gelen çocuğu, Mesih'in sürüsüne katmak! Gerisi teferruattı ve tüm eğitim bu noktaya hizmet etmek üzere kurgulanmıştı. Bunun en bariz kanıtı, Haluk'tur. Tevfik Fikret üzerine yüzlerce çalışma yapan Türk akademisyenleri, Haluk'un tahsil için Amerika'ya gittiğini ve sonra orada din değiştirerek papaz olduğunu yazar-çizerler. Ama hiç kimse nasıl, neden, nerede, ne zaman Hristiyan olduğunu yazmaz, çünkü araştırma zahmetine katlanmadıkları gibi, bu işin Amerika'da gerçekleştiğine inanırlar. Haluk, işte bu Robert Kolej'in kurbanıdır. Fikret oradaki Türkçe bölümünün başkanıydı, çocuğu kendi görev yaptığı kurumda elinden kaydı, gitti... Fikret, bunu fark etmedi bile. İslama olan öfkesi ve düşmanlığı kalbini kararttığı gibi, gözlerini de kör etmişti... Haluk, Amerika'ya Mesih'in sürüsüne rahat hizmet etmek için gönderildi, zavallı Fikret de Batı'dan fen ve bilim getirecek masalı ile uyutuldu...

Kolejin siyasi tarihimiz açısından önemi ise, Bulgaristan'ın bizden koparak bağımsız bir devlet olarak teşekkül etmesindeki fonksiyoner rolüdür. American Board'ın misyonerlerinin tamamı Bulgarlar üzerinde faaliyet gösterirken devamlı surette Bulgarlarda milliyetçilik duygularının zayıfladığından, hatta hiç olmadığından, Bulgarların kendilerini Osmanlı diye tanımladıklarından şikayet ederler. Nitekim Kitab-ı Mukaddes'i ilk Bulgarca'ya çevirenler de bu Amerikalı misyonerler arasından çıkmıştır. Bulgar çocuklarını Robert Kolej'e kaydettiren, onlarla özel olarak ilgilenen, adeta kendisini Bulgar gençlerine adayan bu meşhur misyoner Albert Long'dur. Bulgar öğrenciler koleje öylesine damgalarını vurmuşlardır ki, İstanbul'un müslim, gayri müslim halkı arasında okulun adı 'Bulgar Koleji' olarak anılmaya başlanmıştır. Kolejdeki diğer milletlere mensup öğrenci sayısının toplamı, çoğunlukla Bulgar öğrencilerinden az olurdu. Örneğin 1871 yılında Kolejden mezun olan öğrencilerin tümü Bulgardı.

Buradan yetişen öğrenciler, Bulgaristan milli şuurunu yaydılar ve bağımsız bir devlet fikrini halklarına kabul ettirdiler. Washburn bunun gururla şu kelimelerle ifade eder. *Bu kolej, Balkan yarımadasında bağımsız bir devlet kurulmasını sağladı. Bundan dolayı da Avrupa'da iyi tanınıyordu. 50 yıl önce Bulgarlar, Amerika ve Batı Avrupada unutulmuş bir ırktı...Bizim onlar için yaptığımız en önemli şey, bağımsız bir devletin yönetimi hakkında çok az şey bilen Bulgarların sayısının az olduğu bir devirde onları, yarının liderleri olacak genç adamlar olarak eğitmemizdi'... Böylece yeni devletin kurulmasında önemli katkımızın olduğu gerçeği tüm dünyanın ve Koleje karşı sorumluluklarını hiçbir zaman unutmayan Bulgarların bildiği bir gerçek oldu.*

Robert Kolejin bu fonksiyoner hizmetlerini Bulgar yöneticileri ve tarihçileri hep şükranla yadederler. Nitekim Bulgaristan henüz bizden ayrılmadan, 1895 yılında Bulgar Prensi Ferdinand İstanbul'a gelir ve Robert Kolej'i ziyaret eder. Burada yaptığı şükran konuşmasında şu çarpıcı tespitte bulunur. ' Robert Kolej, Bulgar devlet idarecisi fidanlığıdır. Bunun hep böyle olmasını temenni ederim!'

Cyrus Hamlin, Türkler arasında isimli hatıratından alıntıdır.

Cyrus Hamlin (d. 1811, Waterford, Maine, ABD) - (ö. 1900, Lexington, Massachusetts, ABD), ABD'li misyoner ve eğitimci.

1834 yılında Bowdoin College'den mezun oldu. 1837 yılında ise Bangor Theological Seminary eğitimini tamamladı.1838 yılında American Board isimli kuruluş adına misyoner olarak ABD'den ayrıldı. Ocak 1839 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na geldi. 1860 yılında Robert Kolej'in kurulması çalışmalarına başladı. 1876 yılına kadar okulun başkanı olarak hizmet verdi. Sonra ABD'ye dönüp, Bangor Theological Seminary okulunda dogmatik teoloji konusunda profesör olarak hizmet vermeye başladı. 1880 yılında Vermont'ta bulunan Middlebury College'in rektörü oldu. Bu görevi 1885 yılına kadar sürdü. Rektörlüğü döneminde 1883 yılında okula ilk defa kız öğrenci kabul edilmeye başlandı. İsmi, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs'te bir binaya verilmiştir.

.......

Bunları görmezden gelerek, çok çaplı ve çok eksenli bir misyonerlik faaliyetini basit o da onun namazı, ne varki adam inancını anlatıyor tarzı basite indirgeyen söylemler aslında sizler gibi zihniyetin acziyetinden öte gerçekler değildir.

Doğduğunuz vatana ihanetin göstergeleridir herşeyden önce.

Bana kalsa ben bayrak, sınır, toprak vs hepsini zaten elimin tersiyle reddediyorum. Dünya insanlarındır ve herkesin üzerinde eşit hakkı vardır diyenlerdenim.

Ama realite bu yönde olmadığından dolayı hayal dünyasında yaşamaktansa gerçeklerden yola çıkarak ne olduğunu, olmaya çalıştığını ve insanlara ne tuzaklarla, neler yapılmak istendiğini anlamaya çalışıyorum.

Malatyada bir tane gayri müslim vatandaşın proveke edici öldürülme eylemini Malatya katliamı! olarak buraya sunan kişilerin şişik egoları ve yenilmiş, ezik zihniyetlerini buraya getirmelerinden başka birşey değildir. Bu düşünce resmen bu toprağın ineğinin sütü ile beslenip, sütün bedelini başkasına ödemekten öte bir duruş hiç değildir.

Silkinin ve kendinize gelin. İnsan neye taparsa tapsın, bu haktır ve özgürlüktür.

Ama isimlendirilmiş bir inanca olan öfkeniz başka bir inanca (ki tüm inançları reddeden insanlar olarak size söylüyorum bunu) özgürlük sunuyorsa şapkalarınızı önünüze koyup düşünmeniz gerekenler sizlersiniz diye düşünüyorum.

tarihinde BERGÜZAR06 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ama isimlendirilmiş bir inanca olan öfkeniz başka bir inanca (ki tüm inançları reddeden insanlar olarak size söylüyorum bunu) özgürlük sunuyorsa şapkalarınızı önünüze koyup düşünmeniz gerekenler sizlersiniz diye düşünüyorum.

ya iki tane zavallı misyoner gelip

sizin yayılım alanlarınızı kuşatıyorsa

bundan bize ne

kendi aranızda hallediyorsunuz zaten

biz hangi müslümanı namaz kılma vs. diye zorlamışsak

gelip burada kafa karıştırma edebiyatı yapmanın alemi yok

ya da kendi kafanı gidip orada burada karıştırıp burada dökülmeninde alemi yok

üzerinde güneş batmayan imparatorluktan nereye varmaya çalışıyorsun?

osmanlıda 3 kıtaya egemen olmuş imparatorluk

ne olmuş yani

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlığa yazılanlara bakılınca hristiyanlığa sunulan inanç özgürlüğünün islama sunulmadığını görmüş bulunuyorum ne yazıkki.

Ben ki din tekdir ve hepsi tevhid eksenlidir diyerek aslında bir inanç ayırımı bile yapmıyorum ve inançların başka başlıklar altında sunulmasını mülkiyet ve çıkar kaygısına bağlıyorum. Bunu her fırsatta burada belirttim. Ve ne yazıkki reformist olarak adlandırıldım sürekli. Ve yine buna en çok itiraz etmeme rağmen.

Son kez söylüyorum bunu arkadaşlar. Ben reformist değilim, ben orijinciyim. Senin dinin sana, benim dinim/yolum bana diyen bir sistemin savunucusuyum. Bu bağlamda insanların yollarının ne isimle adlandırıldığının benim nazarımda bir anlamı yok. Anlamlı olan şu ki, bu yolların dayatılma şekli ve bu yollara takılan isimlerin hangi amaçla kullanıldıkları.

İslam algınızı Taliban ekseninden çıkarmadığınız sürece bu sözde inanç özgürlüğünü islam hariç her dine verecekseniz hiç konuşmayalım olsun bitsin.

Taliban ve türevleri terör örgütleridir ve yaptıklarının islam ile hiçbir alakası yoktur. Sürekli bunu dayatmanız başlığı sabote etmeye yönelik bir eylemdir. Çünkü şişkin batı hayranlığınız, hristiyanlık kisvesi altında batının yaptığı sömürüleri sümen altı yapma kaynızdandır.

Taliban bugün islam adına terör üretiyor ve ben bunu kabul ediyorum ama bu zerre kadar islamın sorumluluğu değildir.

Tıpkı hristiyanlığın size özgürlük getireceğiz, size sadece incili dağıtacağız diyerek yaptığı zulüm ve sömürü eylemi ne ise talibanın da yaptığı odur.

Sizde bunu yüreklice söylemediğiniz sürece ne yazıkki dünya kan içinde boğulacaktır. Çünkü tavrınız haktan yana değil, işinize gelenden yanadır.

Hala jadı dan güneş batmayan imparatorluk ne demekmiş bunun cevabını alamamışken ve hala beklerken bir alıntı katmak istiyorum yazıma.

...............

Bugün dahi Batı hayranı saftiriklerimiz bu tür okullarda sadece Batı standartlarında pozitif ilim yapıldığına inanırlar ve ne derseniz deyin, gözlerinin içine ne sokarsanız sokun, bu dogmatik imanlarından vazgeçmezler. Nitekim bizim bu saftiriklerimizin babalarıyla da George Washburn dalga geçmeyi de ihmal etmez. Der ki Washburn; çocuğunun elinden tutarak okulumuza getiren Türk veliler 'oğlumu buraya İngiliz terbiyesiyle büyümesi için yolluyorum' derlerdi... Washburn, buradaki 'İngiliz Terbiyesi' tabirini yanlış anlayacak odun kafalıları düşünerek şöyle der: 'Burada İngiliz terbiyesinden kasıt, Protestanlıktır!' Kısaca, kolejin tek hedefi vardı. Buraya gelen çocuğu, Mesih'in sürüsüne katmak! Gerisi teferruattı ve tüm eğitim bu noktaya hizmet etmek üzere kurgulanmıştı. Bunun en bariz kanıtı, Haluk'tur. Tevfik Fikret üzerine yüzlerce çalışma yapan Türk akademisyenleri, Haluk'un tahsil için Amerika'ya gittiğini ve sonra orada din değiştirerek papaz olduğunu yazar-çizerler. Ama hiç kimse nasıl, neden, nerede, ne zaman Hristiyan olduğunu yazmaz, çünkü araştırma zahmetine katlanmadıkları gibi, bu işin Amerika'da gerçekleştiğine inanırlar. Haluk, işte bu Robert Kolej'in kurbanıdır. Fikret oradaki Türkçe bölümünün başkanıydı, çocuğu kendi görev yaptığı kurumda elinden kaydı, gitti... Fikret, bunu fark etmedi bile. İslama olan öfkesi ve düşmanlığı kalbini kararttığı gibi, gözlerini de kör etmişti... Haluk, Amerika'ya Mesih'in sürüsüne rahat hizmet etmek için gönderildi, zavallı Fikret de Batı'dan fen ve bilim getirecek masalı ile uyutuldu...

Kolejin siyasi tarihimiz açısından önemi ise, Bulgaristan'ın bizden koparak bağımsız bir devlet olarak teşekkül etmesindeki fonksiyoner rolüdür. American Board'ın misyonerlerinin tamamı Bulgarlar üzerinde faaliyet gösterirken devamlı surette Bulgarlarda milliyetçilik duygularının zayıfladığından, hatta hiç olmadığından, Bulgarların kendilerini Osmanlı diye tanımladıklarından şikayet ederler. Nitekim Kitab-ı Mukaddes'i ilk Bulgarca'ya çevirenler de bu Amerikalı misyonerler arasından çıkmıştır. Bulgar çocuklarını Robert Kolej'e kaydettiren, onlarla özel olarak ilgilenen, adeta kendisini Bulgar gençlerine adayan bu meşhur misyoner Albert Long'dur. Bulgar öğrenciler koleje öylesine damgalarını vurmuşlardır ki, İstanbul'un müslim, gayri müslim halkı arasında okulun adı 'Bulgar Koleji' olarak anılmaya başlanmıştır. Kolejdeki diğer milletlere mensup öğrenci sayısının toplamı, çoğunlukla Bulgar öğrencilerinden az olurdu. Örneğin 1871 yılında Kolejden mezun olan öğrencilerin tümü Bulgardı.

Buradan yetişen öğrenciler, Bulgaristan milli şuurunu yaydılar ve bağımsız bir devlet fikrini halklarına kabul ettirdiler. Washburn bunun gururla şu kelimelerle ifade eder. *Bu kolej, Balkan yarımadasında bağımsız bir devlet kurulmasını sağladı. Bundan dolayı da Avrupa'da iyi tanınıyordu. 50 yıl önce Bulgarlar, Amerika ve Batı Avrupada unutulmuş bir ırktı...Bizim onlar için yaptığımız en önemli şey, bağımsız bir devletin yönetimi hakkında çok az şey bilen Bulgarların sayısının az olduğu bir devirde onları, yarının liderleri olacak genç adamlar olarak eğitmemizdi'... Böylece yeni devletin kurulmasında önemli katkımızın olduğu gerçeği tüm dünyanın ve Koleje karşı sorumluluklarını hiçbir zaman unutmayan Bulgarların bildiği bir gerçek oldu.*

Robert Kolejin bu fonksiyoner hizmetlerini Bulgar yöneticileri ve tarihçileri hep şükranla yadederler. Nitekim Bulgaristan henüz bizden ayrılmadan, 1895 yılında Bulgar Prensi Ferdinand İstanbul'a gelir ve Robert Kolej'i ziyaret eder. Burada yaptığı şükran konuşmasında şu çarpıcı tespitte bulunur. ' Robert Kolej, Bulgar devlet idarecisi fidanlığıdır. Bunun hep böyle olmasını temenni ederim!'

Cyrus Hamlin, Türkler arasında isimli hatıratından alıntıdır.

Cyrus Hamlin (d. 1811, Waterford, Maine, ABD) - (ö. 1900, Lexington, Massachusetts, ABD), ABD'li misyoner ve eğitimci.

1834 yılında Bowdoin College'den mezun oldu. 1837 yılında ise Bangor Theological Seminary eğitimini tamamladı.1838 yılında American Board isimli kuruluş adına misyoner olarak ABD'den ayrıldı. Ocak 1839 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na geldi. 1860 yılında Robert Kolej'in kurulması çalışmalarına başladı. 1876 yılına kadar okulun başkanı olarak hizmet verdi. Sonra ABD'ye dönüp, Bangor Theological Seminary okulunda dogmatik teoloji konusunda profesör olarak hizmet vermeye başladı. 1880 yılında Vermont'ta bulunan Middlebury College'in rektörü oldu. Bu görevi 1885 yılına kadar sürdü. Rektörlüğü döneminde 1883 yılında okula ilk defa kız öğrenci kabul edilmeye başlandı. İsmi, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs'te bir binaya verilmiştir.

.......

Bunları görmezden gelerek, çok çaplı ve çok eksenli bir misyonerlik faaliyetini basit o da onun namazı, ne varki adam inancını anlatıyor tarzı basite indirgeyen söylemler aslında sizler gibi zihniyetin acziyetinden öte gerçekler değildir.

Doğduğunuz vatana ihanetin göstergeleridir herşeyden önce.

Bana kalsa ben bayrak, sınır, toprak vs hepsini zaten elimin tersiyle reddediyorum. Dünya insanlarındır ve herkesin üzerinde eşit hakkı vardır diyenlerdenim.

Ama realite bu yönde olmadığından dolayı hayal dünyasında yaşamaktansa gerçeklerden yola çıkarak ne olduğunu, olmaya çalıştığını ve insanlara ne tuzaklarla, neler yapılmak istendiğini anlamaya çalışıyorum.

Malatyada bir tane gayri müslim vatandaşın proveke edici öldürülme eylemini Malatya katliamı! olarak buraya sunan kişilerin şişik egoları ve yenilmiş, ezik zihniyetlerini buraya getirmelerinden başka birşey değildir. Bu düşünce resmen bu toprağın ineğinin sütü ile beslenip, sütün bedelini başkasına ödemekten öte bir duruş hiç değildir.

Silkinin ve kendinize gelin. İnsan neye taparsa tapsın, bu haktır ve özgürlüktür.

Ama isimlendirilmiş bir inanca olan öfkeniz başka bir inanca (ki tüm inançları reddeden insanlar olarak size söylüyorum bunu) özgürlük sunuyorsa şapkalarınızı önünüze koyup düşünmeniz gerekenler sizlersiniz diye düşünüyorum.

Bence önce sen silkin ve kendine gel.

Tehditi tanımla lütfen.

Misyonerlik faaliyetlerine izin verildiği takdirde hangi ülke veya ulusun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde çıkarlarına uygun olarak mühendislik yapacağını kesin bir şekilde ifade et.

Tamam dediğin gibi basite indirgiyoruz ve tehlikeyi göremiyoruz. Kabul.

O zaman bana bu tehditi iyi çiz. Cahil kabul et ve çocuğa anlatır gibi anlat.

Afaki değil, kesin kurum, kuruluş, ülke, ulus adlarıyla lütfen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence önce sen silkin ve kendine gel.

Tehditi tanımla lütfen.

Misyonerlik faaliyetlerine izin verildiği takdirde hangi ülke veya ulusun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde çıkarlarına uygun olarak mühendislik yapacağını kesin bir şekilde ifade et.

Tamam dediğin gibi basite indirgiyoruz ve tehlikeyi göremiyoruz. Kabul.

O zaman bana bu tehditi iyi çiz. Cahil kabul et ve çocuğa anlatır gibi anlat.

Afaki değil, kesin kurum, kuruluş, ülke, ulus adlarıyla lütfen.

Ben sana istediğin şekilde bilgi ve belge sunsam ki bunlar çok sınırlı sayıda zaten, sen inanacak mısın bana?

Üstelik bunlar bakın biz size incil veriyoruz ama bu sadece görüntü, altında yatan sebep bu diye dürüstçe mi yapıyorlar bunu?

Sen beni herhalde çocuk yerine koyup şekerle kandırmaya çalışıyorsun, tıpkı onların bize yaptıkları gibi.

Şunu çok rahat söyleyebilirim.

Bir müslümanı kolay kolay başka bir inanca yöneltmek zor, lakin olmuyor değil. Ama sınırlı sayıda.

Madem öyle ise en güzeli dinlerini dejenere etmek, soylarını asimile ederek bize ait köleler haline getirmek fikri baskın bunlarda.

Kölelikten kasıt zincire vurulmuş gibi değil, daha beter zindanlara tıkılarak. Tabi modernizm ve çağdaşlık altında yapılıyor bunlar.

Hayatı biraz tersten okumayı denersen, ne demek istediğimi anlayacaksın umuyorum. Ve cidden anlayacağından da eminim.

Yoksa benim incille sorunum yok, incil inanırları ilede.

Burada ben Osmanlıyı savunmak durumunda bırakılıyorum üstelik, bu bile başlığa yanlı yaklaşıldığının göstergesi.

Bu başlığın konusu Osmanlı değilki hristiyan misyonerliği nedir, amacı nedir başlığında bu bana sürekli dayatılsın.

Sen olsan bunun altında başka birşey aramaz mısın?

Bak sana kısaca bir örnek vereyim.

Sen Amerika topraklarında çıkan bir madenden/petrolden kendi ülken adına pay alıyor musun?

Hayır.

Ama batı doğu için diyorki, özelde Afrika kıtası için. Oradaki başta altın madenleri olmak üzere her madende insanın hakkı var. Bunları çıkarıp ekonomiye sürersen haksız rekabet yapmış olursun. Bu nedenle ben senin iç huzurunu bozacağım, sen sürekli kendi insanınla savaşacaksın ve bende sana bozduğum özgürlüğü sözde demokrasi adı altında götürmek üzere ülkene geleceğim. E tabi bu yardımımın! bir bedeli olacaktır. Bil bakalım o bedel ne?

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani sen diyorsun ki, Türkiye'yi hedef almış bir kesim var.

Kavgalı kanlı bıçaklı, gürültülü, kadını ezen, başka inanca tahammül edemeyen, çağdaş yaşamı ilkelliğe çevirmek isteyen, çocukların beyinlerini zorla tahakküm altına almak isteyen, inancı için şiddet kullanmaktan çekinmeyen bir çoğunluk barındıran müslümanları uysal ve daha anlayışlı, bir yanağına tokat iyince diğer yanağını çeviren insanlara dönüştürmeyi kafalarına koymuş azılı hristiyanlar var diyorsun öyle mi?

Ben alkışlarım o adamları :) Buyursunlar gelsinler gerçekten. Başımızın üstünde yerleri var :)

tarihinde ateist.bakis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Bergüzar,

Sizlerin sorunu, devlet anlayışınızın ümmetçilik anlayışıyla kaynaşmış olmasıdır.

Dini devleti ayakta tutan etkenlerden biri olarak görüyorsunuz.

Bu yanlış bir şey.

Din hiçbir şeydir.

Bir devleti ayakta tutan şey halkıdır. Düşünebilen, zamana yak uydurabilen, dünyaya iyi entegre olabilen, eğitimli, bilgili insanlar topluluğu.

Birileri sizin bilinç altınıza bu halkın özellikleri içerisinde "imanlı insanlar topluluğu" da var diye zorla empoze etmiş. O yüzden de algılamakta zorlanıyorsunuz.

Din hiçbirşeydir. Önemli olan devlettir. Bu devlet müslümanların değil. İçeride mecusiler de yaşıyor, Ateşe ve Şeytana tapanlar da. Ateistler bile yaşıyor gördüğün gibi. Bu devlet herkesin.

Müslümanlar olarak sizler azalırsanız başka inançlar çoğalır. Çoğalan inanç da emin olun sizden daha iyisi olur (Sizden daha kötü gibi görünen bir tek Satanizm var, o adamlar bile insan kesmek yerine kedi kesmenin doğru olduğunu algılayabiliyorlar-sizler bunu algılayamıyorsunuz maalesef :) )

Bırakın bu ümmetçilik işlerini. Millet Gurulara Yoga Masterlere milyarlarca dolar harcıyor farklı bakış açısı öğrenmek için. Madem adamlar bedava ayağınıza geliyor en azından uysallık nedir onu öğrenmeye çalışın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye, İslam modeli olarak Sünni-İslam modelinin MİSYONERLİĞİNİ yapan bir devlet kurumuna yani DİYANETE sahiptir.

Dolayısıyla Türkiye devleti taraf olduğundan hristiyan yayılım hareketlerine ve misyonerliğede bölücülük kapsamında bakmakta.Açıkçası Türklerin SÜNNİ MÜSLÜMANLIĞA geçişiyle İSLAM Türklüğün de bir sembolü yapılmıştır.İşin özü budur.

Öncelikle Türkiye gerçek LAİK bir devlet gibi davranıp SÜNNİ MİSYONERLİĞİ yapan kurumunu lağvetmelidir.

Kısacası Hristiyanların dinlerini anlatmasını İNCİL dağıtmasını çok masum bulmaktayım.Kuran dağıtılabiliyorsa İncil'de dağıtılmalıdır.

Bu forumda İslam'ın eleştirilmesi gayet doğaldır.Çünkü yoğun olarak GELENEKSEL SÜNNİ İSLAM mensupları içinde yeralıyoruz.

Hristiyanlık'ta en az sünni İslam kadar rivayetler efsaneler mucizeler ve saçmalıklar dinidir.Ama İslam kadar dayatmacı ve baskıcı değildir.

tarihinde Galileo100 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tutumu doğru bulmuyorum.

Devir dinler arası diyalog, hoşgörü ve açılım devri.

Bu, Türkün Türkten başka dostu yoktur zihniyetini bırakınız.

Nasıl Türkler Avrupa'da, Amerika'da camiler, okullar açıyor ve ilgi duyanlara İslam'ı anlatıp öğretebiliyorsa, hristiyanlar da buraya gelip kilise ve okul açıp misyonerlik yapabilmelidir. Bunda bir sakınca ve artniyet veya komplo aramaya gerek yok. Her din kendini en doğru olarak görüp inanır ve bu pozitif duyguyla yayılıp daha çok insana hitap etmeye çalışır. Hepsi bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesele Türklerin Ortodoks olma hakları yok meselesi değil queen, bahsi geçen patrikhanenin tarihsel gelişimi konusunda biraz bilgi verirsem neyi sorun olarak gördüğümü anlayacağını sanıyorum.

Anadolu'da senin büyük ihtimalle Papa-Eftim olarak tanıdığın Pavlos Karahisaridis diye bir Ortodoks papaz var, ve bu adam Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunanlılara karşı Türk tarafını destekliyor. Bu adamın görevi Anadolu'da yaşayan Karamanlıların, yani Türkçe konuşan Ortodoks nüfusun Türklere sadık kalmasını ve Türklerin Ortodoks bir kolu olmalarını sağlamak. Yunanlılar 1922'de yenildikten sonra "Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi"ni kuruyor ve çabalarını yoğunlaştırıyor, ama mübadele adamın planlarını altüst ediyor. Mübadeledeki kriter din olduğu için destekçisi yapmayı planladığı Anadolu Ortodoksları Yunanistan'a yollanıyor. Papa-Eftim ise Bakanlar Kurulu kararıyla mübadeleden muaf tutuluyor. Adam daha sonra İstanbul'a yerleşiyor ve Ekümenik Patrik olup Patrikhane'yi ele geçirmeye ve Türkleştirmeye çalışıyor. İstanbul'da kalan mübadeleden muaf tutulan Karamanlıların desteğini almaya falan da çalışıyor ama bunlarda da başarılı olmuyor. Yani tüm amacı olan Türkçe konuşan Ortodoksları Türk milliyetçiğine katma projesi hüsranla sonuçlanıyor.

Ama devlet desteği arkasında olduğu için bugün İstanbul Karaköy'de bulunan dört Ortodoks kilisesini zengin vakıfları ile birlikte ele geçiriyor, Zeki Erenerol diye de bir Türk adı ediniyor. Ailesi dışında neredeyse hiç kimsenin katılmadığı ve sadece Türk devletinin tanıdığı cemaati bu sayede epeyce zenginleşiyor. Sorun olan da işte bu; uydurma, cemaati olmayan bir Patrikhane kurup devlet desteği ile azınlıkların mallarına, ibadethanelerine el koymuş adam. Bu adama bir de İstiklâl Madalyası veriyorlar... 1968'de ölüyor, aşırı sağ akımlarla ilişkisini ve fason patrikhanesini de çocuk ve torunları devam ettiriyor.

bu dediklerin kısmen doğru..sen negatif ele alıp yorumladın ama...sonuçta fener patrikliğinin siyasi kimliğinin olmadığını iddia etmek,onların da yunan milliyetçiliği yapmadığını iddia etmek tuhaf.yani senin türk patrikliğini böyle suçlaman, bu demek oluyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu dediklerin kısmen doğru..sen negatif ele alıp yorumladın ama...sonuçta fener patrikliğinin siyasi kimliğinin olmadığını iddia etmek,onların da yunan milliyetçiliği yapmadığını iddia etmek tuhaf.yani senin türk patrikliğini böyle suçlaman, bu demek oluyor..

Fener Patrikhanesi'nin istediği kadar siyasi kimliği olsun, istediği kadar da Yunan milliyetçiliği yapsın; korumasız bir azınlığın mallarını yağmalayan bir aile şirketi görüntüsü veren Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi gibi bir durumu var mı Fener Patrikhanesi'nin? Hem olsa da bu "bizim" patrikhaneyi aklar mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fener Patrikhanesi'nin istediği kadar siyasi kimliği olsun, istediği kadar da Yunan milliyetçiliği yapsın; korumasız bir azınlığın mallarını yağmalayan bir aile şirketi görüntüsü veren Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi gibi bir durumu var mı Fener Patrikhanesi'nin? Hem olsa da bu "bizim" patrikhaneyi aklar mı?

o senin kendi çıkarımların..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bergüzar, gönlünde yatan aslan nedir? İncil yada hristiyanlığı tanıtan kitapların, cd'lerin dağıtılması yasaklansın ve yapanlara ceza mı kesilsin istiyorsun? Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi çapında hristiyan olma veya başka bir dine geçme hakkı yokmudur? Kurtuluşun İsa'da olduğuna inanan ve bu amaçla çalışmak isteyen bir hristiyan ülkemizde ibadetini yetine getirememelimidir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanların misyonerliği ile Hristiyanların misyonerliği arasında farklar olduğu gibi benzerlikler de vardır . Her ne olursa olsun ikisi de ahlaksızlıktır . Cihan hakimiyetini savunan İslamda da tüm cihanda İslam’ı yayma amacı mevcuttur fakat Hristiyanların amacı ise Müslümanlara göre pek insancıl değildir. Her ikisi de ahlaksızlıklarla dini yayma girşiminde bulunup amaçlarına ulaşmayı kendilerine görev bilirler. Cihad kılıfı içerisinde nasıl ki zenginlikleri sömürme peşindeyse İslam devletleri , aynı şekilde Hristiyanlarda da bu mevcuttur . Tarihte de bunun örnekleri vardır . Abbasiler de bunu yapmışlar ve seferlerinde zengin kaynakları cihad kılıfına sokmuşlardır .

Her iki tarafın misyonerleride fakir aile çocuklarını , bilgisiz insanları sömürerek sırtlarından amaçlarına ulaşma peşinde sürüklenirler . Tatlı ve kibar dille bunu nasıl yapıyorlarsa aynı şekilde amaçları uğruna birçok kişiyi de harcıyorlar . Aslında bu konu İslam’ı aklamaz . Benim müslüman olmamam Hristiyanlığı sevdiğim manasına da gelmez . Hristiyanlığı da sevmiyorum , İncili de lanetliyorum.

Sadece ek bilgiler sunmak istemiştim . Al birini vur ötekini diyorum ben . Kutsal olarak ulviyetine toz kondurulmayan dinlerin hepsinin canı cehenneme !

Not : Önceki ek bilgilerde Hz. ifadesini kullanmışım. Tamamen ağız alışkanlığıdır .

tarihinde Crafterman tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bergüzar, gönlünde yatan aslan nedir? İncil yada hristiyanlığı tanıtan kitapların, cd'lerin dağıtılması yasaklansın ve yapanlara ceza mı kesilsin istiyorsun? Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendi çapında hristiyan olma veya başka bir dine geçme hakkı yokmudur? Kurtuluşun İsa'da olduğuna inanan ve bu amaçla çalışmak isteyen bir hristiyan ülkemizde ibadetini yetine getirememelimidir?

Gönlünde yatan aslan nedir diye soru sorup ondan sonra benim yerime bunları yazmak ne demek?

Baştan beri gönlümde yatan aslanı yazıyorum. Daha ne olsun, daha ne kadar açık olabilirim?

Peki jadı sen hristiyanlığa tanıdığın hakkı müslümanlığa niye tanımıyorsun?

Peki jadı İngiltere için neden güneş batmayan imparatorluk deniyor?

Peki jadı minareleri yıkılan camiler hakkında ne düşünüyorsun?

Bunlara cevap vermezsen cevap alamazsın bundan sonraki sorularına.

Ama cevabın yok, zerre kadar yok. Hele şu güneş batmayan imparatorluk konusunda inan çuvallayacaksın.

Hadi canım selametle... :)

........................

Arkadaşlar, ben birileri inancını yaysın vs bundan rahatsız olmuyorum ama batı hayranı yurdum insanı konuyu illede buraya getirmeye çalışıyor.

Yazık, bu kadar mı anlama yoksunusunuz yav siz?

Birde ıq seviyeniz ile övünür durursunuz. Tuuuu :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...