Jump to content

Kan davasına teşvik! Hatta zorlama!


Recommended Posts

Cahilin hafıza kapasitesi inanılmaz derecede yüksektir. Zaten onu cehalete iten en önemli nedenlerden biri de hafıza kapasitesinin yüksekliğidir.

Örneğin aklen ve fikren gelişmiş bir insan, geçmişte gerçekleşmiş bir olayı nerdeyse tamemen unutmuşken, o olay esnasında yanında bulunan cahil bir kişi, olayı en önemsiz ayrıntılarına kadar hatırlar.

Mesela akıllı bir insan, bir düğüne gidip gitmediğini bile hatırlayamazken, düğünde bulunmuş bir cahil, "Sen o düğünde vardın. Hatta üzerinde falanca tarzda bir elibise vardı" diyerek ayrıntısına kadar anlatır.

Pekiyi cahilin hafızası neden bu kadar geniştir?

Çünkü, o hafızasını çok sık kullanarak geliştirmiştir. Nasıl ki aklını kullananın aklı gelişiyorsa, hafızasını kullananın da hafızası gelişir.

Pekiyi cahil neden hafızasını çok sık kullanır? Çünkü tembeldir ve tembel olduğu için kolaycıdır.

Pekiyi hafızayı sık kullanmak kolaycılık mıdır? Veya kolay mıdır ki, tembel bir insan bunu sık kullansın?

Evet, akıl yerine hafızayı kullanmak kolaydır ve kolaycılıktır.

Niçin kolaydır? Çünkü "düşünmeyi gerektirmediği için" az iş gerektirir.

Bir örnek verelim: Cehaleti yaşam tarzı olarak benimsemiş bir öğrenci, tarih dersi sınavına hazırlanırken okuduğu bilgileri, üzerlerinde hiç düşünmeden, olduğu gibi ezberler.(Buna çalışken öğrenci deniyor). Niçin olduğu gibi ezberler? Çünkü üzerinde düşünmek vakit alır, iş gerektirir. Fakat akıllı öğrenci, okuduğu bilgileri bütünüyle hafızaya almak yerine, üzerinde düşünür ve kendi yorumunu yaparak o olaydan kendisine bir ders çıkarır ve konunun detayı yerine, o çıkardığı dersi hafızasına yazar.

Fakat ne yazık ki, sınavlarda konulardan çıkarılan ders, yani tecrübe değil de konunun detayı sorulduğu için, o ezberlemeyen akıllı öğrenci zayıf not, üzerinde düşünmeden ezberleyen ise yüksek not alır. Bu aslında cehaletin ödülüdür ve bu ödül cehalete teşviktir. İşin daha da kötü tarafı ise, bizim gibi cehalete yatırım yapan ülkelerde bu cehalet ödülü sadece okullarda değil, toplum içinde genel yaşamın her noktasında vardır. Akli bakımdan en değerli insanlar sıralaması söyledir:

1- Okuyan cahil: Yani hafızasını toplumun doğru bildikleriyle doldurmuş cahil. Bu cahil, ezberleridiği ama üzerinde bir kez olsun düşünmediği, toplumun zaten doğru kabul ettiği bilgileri her fırsatta sıraladıkça, toplum tarafından "Ne kadar da çok şey biliyor. Üstelik de bildiklerinin çoğu doğru" şeklinde nitelendirilip, el üstünde tutulur.

2- Akıllı insan: Okuyan cahilden çok düşük bir değere sahiptir. Ama toplumun asıl yükünü çekendir. Hayatı botunca iki yakası bir araya gelmez. Bildikleri toplumun bildikleriyle terstir. Felsefi yönde toplumu dışlar, toplum onu zaten dışlar. Her konudan üşenmeden ders çıkarır ve o çıkardığı dersleri yine üşenmeden beyninde hiyerarşik dosyalama yaparak kaydeder. Bu sebeple, üzerinde zaten düşünmüş olduğu hazır doğruları olduğu için, aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmek zorunda kalmaz ve böylece yaşlandıkça daha hızlı düşünebilme yeteneğine sahip olur.(Daha önce düşündüklerinden faydalanarak)

3- Okumayan cahil: Yani hafızası boş olan cahil.

Buları niçin anlattım? Hatırlarsanız veya okuduysanız "Cahile bağımlı aydın" başlıklı bir yazım vardı.

İşte buna güzel bir örnek vermek için anlattım.

Bizim şu hani, güya laik, modern, çağdaş, din ile pek alakası olmayan müslüman aydınlarımız var ya! İşte bu aydınlar "Kan davalarına son derece karşıdır". Basında kan davası uğruna cinayet işlendiği zaman, aydınlık damarları kabarır ve hep bir ağızdan "Töreniz batsın" diye bağırırlar. Bu "töreniz batsın" lafı aydın olduğunu ispatlama açısından, onlar için bir fırsat niteliğinde olduğu için bu fırsatı hiç kaçırmazlar.

Oysa ki, bu kan davası kültürünü ayakta tutan, hatta teşvik eden kitap, o okumuş cahil aydının kutsal kitabının ta kendisidir. Buyrun bu da ispatı:

Kehf suresi/74: "Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi."

Alla putu Kuran'da defalarca "Herkes kolayca anlasın diye bu kitap apaçık dille yazılmıştır" dediği halde takım tutar gibi din tutanlar ayetin ne dediğini görmezden gelip, 80,000 tane takla atarak savunmaya geçeceklerdir. bU sebeple yollarını tıkayalım. Ayet ne diyor?

"Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün?"

Demek ki bir cana karşılık olduğunda SUÇSUZ birini öldürebilirsin. İşte size kan davasına teşvik. Kuranda "Yakaladığın yerde öldür" diyen ve buna benzer bir çok ayet var ama o ayetlerin hepsi müslüman olmayanlara karşı. Fakat bu müslümanı da dahil ediyor. Yani Kan davası uğruna suçsuz bir müslümanı da öldürebilirsin.

Daha da beteri var. Sadece tek ayetle yetinmeyip, kan davasını garantiye almış. Buyrun:

Bakara/178:

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.

Gördüğünüz gibi, kan davası bırakın keyfi olmayı, farz kılınmış, yani zorunlu kılınmış. Suçsuz da olsa, karşı aileden birini öldürmek zorundasın. Yoksa farz olduğu için dinden çıkmış olursun. Tek kurtuluşun var ve o da karşı taraftan rüşvet alarak affetmek. Yani katili kurtarmak. Yani onurunu, ruhunu parayla satmak ve paraları afiyetle yemek.

Bakın, arap'ın putu kan davası konusunda o kadar ısrarcı ki, iki ayetle bile yetinmemiş:

İsrâ/33:

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.

Gördünüz değil mi cehaletin kitabını? Cehaletin bir numaralı kaynağı. "Suçsuz da olsa öldür" diyor. Hatta öldürmeyi zorunlu kılıyor. Oysa ki çağdaş hukukta, değil suçsuz, suçlu insanı dahi öldüremezsin.

Ama bizim okumuş cahil aydınlarımız, bu ayetleri zaten okumaz, okusa da üzerinde düşünmez. Çünkü o, düşünerek değil, toplumun doğru kabul ettiklerini ezberleyerek aydın sıfatını almıştır. O bu yolda ödüller almıştır. (DüşünMeMe ödülü.)

Ancak soran olursa düşünmek zorunda kalır. Neyi mi düşünür? Ayeti okuyup üzerinde düşünür sanmayın, gider okumayan cahili bulur, ona bu konuyu danışmayı düşünür. Düşünebileceği maksimum derece budur. Hangi okumayan cahile danışır? Hayatında din safsatasından başka bir şey okummaış, akşam din ile yatıp sabah din ile kalkan, okula gitmiş olsa bile okul yerine koyulamayacak olan Cahil-hatip ve Cehaliyet fakültesinden mezun olan, cehalet abidelerine danışır. Yani kılıfı bulma amacıyla bile düşünmez. Onun da kolayına kaçarak hazır kılıfı alır ve ezberler.

Lanet olsun böyle aydına da, ona aydın diyene de.

Saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 55
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

İsrâ/33:

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.

Bu ayet varken sevgili Notamatik, senden böyle bir bakış beklemezdim. Cidden beklemezdim ama olmuş ne yapalım?

Gerçi sende haklısın, forumda son zamanlarda bu tarz bakışlardan geçilmiyor. :)

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsrâ/33:

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.

Kendi sürüsünden bir canın alınmasını karşı sürüden başka bir can almak için haklı bir sebep olarak görüyor. Verdiğiniz ayette de bu yaklaşımı yalanlayacak hiç bir şey yok.

Ayrıca ey inananlar size kısas farz kılındı hüre hür köleye köle kadına kadın ayeti notamatiğin iddiasını pekiştiriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendi sürüsünden bir canın alınmasını karşı sürüden başka bir can almak için haklı bir sebep olarak görüyor. Verdiğiniz ayette de bu yaklaşımı yalanlayacak hiç bir şey yok.

Ayrıca ey inananlar size kısas farz kılındı hüre hür köleye köle kadına kadın ayeti notamatiğin iddiasını pekiştiriyor.

Kısas Muhammed elçiden öncede vardı diğer ilahi metinlerde. Ve kuranda da zikredilir. Lakin bağışlamaya teşvik vardır ve önerilen yöntem budur. Ama kısas uygulayanda kınanmaz.

Çünkü herkesin hayat hakkı vardır ve bu hak konusunda herkes eşittir.

Siz birini öldürürseniz sebepsiz yere, birileride sizi öldürür. Ve bu ceza toplumun ahkamı tarafından uygulanır. Mesela bugün bunu hukuk eli ile yapabiliriz ve idam cezası şeklinde.

Düşününki benim çocuğuma bir şekilde birisi tecavüz ediyor ve boğarak öldürüyor. Ben o kişinin nefes almasını bile ona çok görürüm. Ve bu hak bana verilmiş oluyor.

Ama yinede herkesin hayat hakkı vardır ilkesinden yola çıkarak o kişinin ömür boyu hapishanede yatmasını da isteyebilirim. Burada serbestim.

Lakin bazen günümüz hukukunda suçlara denk cezalar olmuyor maalesef. Ve yanlış işleyen bir hukuk süreci insanları bireysel cezalandırma yöntemine sürüklüyor ve buda günümüzde kan davası olarak tabir edilen - ki Notamatiğin söylediği ile zerre kadar alakası yok- sonucu buralara kadar götürebiliyor.

Aslında mantık çok basit. Herkesin hayat hakkı vardır.

Siz birisinin hayat hakkını alırsanız, sizin hayat hakkınızında elinizden alınmasını onaylamış oluyorsunuz.

Çünkü kısas ile ilgili ayetlerde şöyle bir cümle vardır.

Kısasda sizin için hayat vardır der. İlk başta sanki çelişki gibi geliyor ama uygulaması ve caydırıcılığını düşünürseniz, cidden kısasta hayat var gibi. Ne dersiniz?

Ve önemli olan bu kısas olayında adaletin gösterilmesi ve işletilmesi. Ayrım yok çünkü. Hür, köle, kadın diyerek suçu uygulayanın kimliği/toplumdaki yerinin bu ceza konusunda bir fark teşkil etmeyeceğini gösteriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bergüzar hanım önümüzde iki ayet var.

Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün?

size kısas farz kılındı hüre hür köleye köle kadına kadın

Lise edebiyat bilgimizle şair ne demek istiyor anlayalım.

1: Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün

Suçsuz birini, bir cana karşılık olmaksızın mı öldürdün?

Yani eğer bir cana karşılık olacak ise suçsuz biri öldürülebilir.

Eğer şair bir can alan katilin öldürülmesi gerektiğini ima etseydi cümleyi aşağıdakı gibi kurardı:

Bir can almayan suçsuz birini mi öldürdün?

-------------------------------------------

2: size kısas farz kılındı hüre hür köleye köle kadına kadın

Size hür öldürüldüyse (karşı taraftan) hür, köle öldürüldüyse köle, kadın öldürüldüyse kadın öldürmeniz için kısas farz kılındı

Eğer şair hiç bir toplumsal sınıf gözetmeden katilin cezalandırılması gerektiğini anlatmak isteseydi cümleyi aşağıdaki gibi kurardı:

Size hür, köle, kadın ayrımı yapmaksızın kısas farz kılındı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsrâ/33:

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.

Bakara/178:

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

al sana haklı sebep, demek ki senin benim anladığın haklı sebeple kuranınki aynı değil.

öte yandan ayette anlaşıldığı şekilde bir uygulamayı hiç bir islami kaynakta görmedim, uygulandığını duymadım. ya mealde bir sorun var (gerçi tüm meallerde yaklaşık aynı şekilde geçiyor, önceden kontrol etmiştim sanırım bu ayeti) ya da bu ayeti nesh etmişler. tabi eğer nesh edildiyse gene de allahın böyle bir zalimliğe kısa bir süreliğine de olsa olur demesi o allah yerine başka birilerinin konuştuğunun göstergesi sayılabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bergüzar bacı, ayetleri eğip bükmekte üstüne yok vallahi. Öyle bir büküyorsun ki bazen tam tersine bile çevirebiliyorsun. Yahu şu Arap'ın putu bütün bu fedakarlığa değer mi? Put işte put. Başka bir tarafı yok bunun.

İsrâ/33:

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.

Ne diyor ayet?

"Haklı bir sebep olmadıkça"

Yani haklı bir sebep varsa, öldürebilirsin. Hatta bu sözler, değil kan davasını devam ettirmek, kan davasını başlatmaya bile teşviktir. Çünkü senin kafadan salladığın gibi, "Bu kararı İslam büyükleri veya devlet verir" diye bir şey de yok. Olsa ayette olurdu. Neden ayette böyle bir ekleme yok? Şunun cevabnı versene bana? Cevap yazarsan es geçme bak ne soruyorum?

Ayet niçin "Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Haklı olsanız dahi İslam veya devlet büyükleri onaylamadıkça öldürmeyin" demiyor?

İşte bunun cevabını verebilmen lazım. Neden? Çünkü ayette böyle bir ekleme olmadığı için, haklı olduğuna inanan herkes, aralarında kan davası olmasa dahi cinayet işleyebilir. Sen istediğin kadar yanlış de. Adam "Allah bana yetki vermiş, sen de kim oluyorsun" der. Allah bana "Falanca kişinin veya kurumun kararına bak filan demiyor" der. Haklı sebep bulmak ise çok kolaydır.

Ayrıca, senin dediğin geçerli olmuş olsaydı dahi çağdaş hukukta hiç bir mahkeme "Sen bu durumda haklısın, falancayı öldürebilirsin" diyemez. Bu ancak vahşilerin hukukunda olabilir. Oysa ki senin kırptığın, görmezden geldiğin ayetin devamında şöyle diyor:

"Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) ÖLDÜRMEDE meşru ölçüleri aşmasın."

Kime yetki vermiş? Velisine. Ne konuda yetki vermiş? ÖLDÜRMEDE.

Ayrıca sırf kendi putunun ayeti olduğu için, çağdaşlığı bir kenara bırakıp kısası savunabiliyorsun. Nedenini ise haklı/haksız olma durumuna bağlıyorsun. "Benim çocuğumu öldürmüşse" diyerek kendine göre örnekler veriyorsun. Yani "öldüreni öldürürüm" diyorsun. Oysa ki ayet öldüreni öldürmekten çok öldürenin ailesinden birini öldürmekten bahsediyor. Aksi söz konusu olsaydı, hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kuralı söz konusu olamazdı. Örneğin:

Ahmet, Mehmet'in karısını öldürdü. Bu durumda ölen bir kadındır. O halde "Kadına karşı kadın" dediğine göre, öldüreni öldüremezsin çünkü öldüren bir erkek. Bu durumda Ahmet ne yapmalı? Mehmet'in ailesinden bir kadını öldürmeli.

Bu sebeplerden ötürü, senin verdiğin "Benim çocuğuma tecavüz edip öldürmüşse ben de onun kendisini öldürürüm" örneği de geçersiz. Çünkü senin çocuğun kız ise; senin erkek öldürme hakkın zaten yok.

Saygılar, sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kısas Muhammed elçiden öncede vardı diğer ilahi metinlerde. Ve kuranda da zikredilir. Lakin bağışlamaya teşvik vardır ve önerilen yöntem budur. Ama kısas uygulayanda kınanmaz.

Çünkü herkesin hayat hakkı vardır ve bu hak konusunda herkes eşittir.

Siz birini öldürürseniz sebepsiz yere, birileride sizi öldürür. Ve bu ceza toplumun ahkamı tarafından uygulanır. Mesela bugün bunu hukuk eli ile yapabiliriz ve idam cezası şeklinde.

Düşününki benim çocuğuma bir şekilde birisi tecavüz ediyor ve boğarak öldürüyor. Ben o kişinin nefes almasını bile ona çok görürüm. Ve bu hak bana verilmiş oluyor.

Ama yinede herkesin hayat hakkı vardır ilkesinden yola çıkarak o kişinin ömür boyu hapishanede yatmasını da isteyebilirim. Burada serbestim.

Lakin bazen günümüz hukukunda suçlara denk cezalar olmuyor maalesef. Ve yanlış işleyen bir hukuk süreci insanları bireysel cezalandırma yöntemine sürüklüyor ve buda günümüzde kan davası olarak tabir edilen - ki Notamatiğin söylediği ile zerre kadar alakası yok- sonucu buralara kadar götürebiliyor.

Aslında mantık çok basit. Herkesin hayat hakkı vardır.

Siz birisinin hayat hakkını alırsanız, sizin hayat hakkınızında elinizden alınmasını onaylamış oluyorsunuz.

Çünkü kısas ile ilgili ayetlerde şöyle bir cümle vardır.

Kısasda sizin için hayat vardır der. İlk başta sanki çelişki gibi geliyor ama uygulaması ve caydırıcılığını düşünürseniz, cidden kısasta hayat var gibi. Ne dersiniz?

Ve önemli olan bu kısas olayında adaletin gösterilmesi ve işletilmesi. Ayrım yok çünkü. Hür, köle, kadın diyerek suçu uygulayanın kimliği/toplumdaki yerinin bu ceza konusunda bir fark teşkil etmeyeceğini gösteriyor.

Özrünüz kabahatinizden büyük be ....! Adam durumu gayet net anlatmış zaten: Kan davasının yanlışlığına ve islamın da kandavasını teşvik ettiğine vurgu yapmış.

Burada senin diyebileceğin tek şey var: "Evet, dinim bunu emrediyor ve ben de kandavasını savunuyorum!"

Ne demeye "Kem küm de, zart zurt..." diye zırvalayıp göbek çalkalıyorsun ki?

Hem "Herkesin hayat hakkı vardır ve bu hak konusunda herkes eşittir" diyorsun, hem de kan davasını (salağa yatıp anlamamış tavırları içinde) meşru göstermeye çalışıyorsun. Ben bir adamı öldürüyorum, karşı taraf da beni bulamazsa islamın emrettiği üzere kardeşimi, oğlumu, babamı, amcaoğlumu vs. öldürüyor. Peki bunların hayat hakkı ne oluyor? Benim suçumun ceremesini akrabam neden çekiyor? Zira Kuran "kısas" derken, kısasın doğrudan cürmü işleyene yönelik olduğunu söylemiyor, dinsel ve sosyal konum çerçevesinde muadilinden bahsediyor. Örneğin, bir erkek olarak ben müslüman bir kadını öldürdüğümde, karşı taraf da benim tarafımdan müslüman bir kadını öldürme hakkına sahip oluyor. Yahu bu kadının suçu ne?

Dahası, kısasın islamöncesi toplumlarda olması, islamda da olmasını haklı mı kılar? Bilimsel düşünce sayesindedir ki idam cezası denen vahşet, yasalardan çıkarılıyor ve dahası bilimsel düşünce cezaevlerinin dahi anlamı ve işlevi hakkında tartışıyor. Senin "İdam edilmeli" dediğin adama "Suçlu mu, hasta mı?" şüphesiyle yaklaşıyor. Belki bizler göremeyeceğiz ama yakın bir zamanda cezaevlerinin tam güvenlikli tedavi merkezlerine dönüşeceğinden eminim, zira akıl bunu gerektiriyor. Bugün değilse, yarın...

"Siz birisinin hayat hakkını alırsanız, sizin hayat hakkınızında elinizden alınmasını onaylamış oluyorsunuz." demek de nedir? Bu nasıl bir gerizekalı çıkarımdır? Kaldı ki olayın bu kadar basit olmadığı da aşikar: Demeliydin ki "Siz birisinin annesinin hayat hakkını alırsanız, kendi annenizin hayat hakkının da alınmasını onaylamış oluyorsunuz" Ben birinin kardeşini öldürürsem, kendi kardeşimin de öldürülmesine razıyım demek ki, ha? Akıl, akıl... geh bili bili!

Söylenecek çok şey var da, nasılsa anlayamıyorsunuz. Uğrunda ölümü göze aldığınız iki paralık bir kitabı dahi okuyup anlamaktan acizsiniz, sizin elinizden kabuklu yumurta bile yenmez...

tarihinde administrator tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şeriat hukukunun bütün acayipliği içerisinde belki çok küçük bir damla olacak ama ayrıca, bireyler cinayet işler devletler işlemez. Ben de çocuğumu öldüreni öldürmek isterim fakat hukukun duyguları yoktur olmamalıdır. Hukuk kana kan intikam diye çığırmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şeriat hukukunun bütün acayipliği içerisinde belki çok küçük bir damla olacak ama ayrıca, bireyler cinayet işler devletler işlemez. Ben de çocuğumu öldüreni öldürmek isterim fakat hukukun duyguları yoktur olmamalıdır. Hukuk kana kan intikam diye çığırmaz.

Neden? Hukuk, akla ve bilime uygunluk; din ise akıl ve bilimde durgunluk olduğu için olabilir mi acep?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şeriat hukukunun bütün acayipliği içerisinde belki çok küçük bir damla olacak ama ayrıca, bireyler cinayet işler devletler işlemez. Ben de çocuğumu öldüreni öldürmek isterim fakat hukukun duyguları yoktur olmamalıdır. Hukuk kana kan intikam diye çığırmaz.

Zula,

Öncelikle ayette yanlış bakışa sahipsiniz. Birisi sizin canınıza kast ettiğinde, katil konumunda olana uygulanır bu kısas cezası. Bazıları benim karımı öldürdü bende onun karısını öldüreyim demiş. Bu nasıl bir mantık anlayan beri gelsin. Yani bir cümleye bu kadar yanlı bakılabilir diyorum.

Birde şu var. Sizde çocuğunuz konusunda benim gibi düşünüyorsunuz. Ama bizim gibi düşünmeyenlerde olduğunu iddia edenler var. Yani ateş düştüğü yeri yakıyor mantığıyla ateşe uzaklar bizim çocuğumuzun başına gelene karşı bu verdiğimiz refleksi çok barbar bulanlar var. Ne zamana kadar, taki kendi başına gelene kadar.

Dünyayı ve insanı bir gözlemleyin lütfen. Bugün cinayetler ne şekilde işleniyor bir bakın ve cezalara bakın.

Trafik kazalarında ölenlerin çocu cinayet kurbanlarıdır. Adam alkollü geçiyor direksiyona, hiz limitini aşıyor vs vs. E bunları 3 ay yatır çıkar ne oluyor. Ondan sonra boy boy haberlerimiz çıkıyor. Türkiye trafik teröründe dünyada ilk sırada neredeyse...

Ama cezalar cidden caydırıcı olabilse ve uygulanabilse suç oranında çok ciddi bir azalma olacağı muhakkaktır.

Mesela bundan 4 yıl önce 36 yaşında iki çocuk babası yeğenim ek iş olarak geceleri taksicilik yapıyordu. Otobanda benzini bitmiş ve bidondan araca benzin doldururken bir kamyon ona hızla çarpıp kaçmış. Tenha bir yer, saatlerce kalmış orda. Kimbilir kaç araç geçti ve yanından geçip gittiler. Sonra birisi ambulansa haber vermiş ve hastaneye kaldırılmış. Tam 84 gün reanimasyon servisinde yattı. Kazadan sonra uzun süre müdahale edilmediği için beyni hasar görmüş ve en sonunda kurtaramadılar ve öldü.

Ne bir kamera var, ne şu ne bu. Ölen öldüğüyle kaldı ve geride küçücük 2 kız çocuğu bırakarak. Emekli olması için günü eksik, primi eksik. Eşi çalışmıyor ilkokul mezunu köyden gelmiş kız. Hadi buyrun bakalım, modern hukukunuzun eli kolu bağlı ve devlet yapınız hem suçu işleyeni bulamıyor, hemde bu suça caydırıcı cezalar veremiyor. Ama 3 kişiye bakmakla sorumlu olan biri ölünce 3 kişiye bakmayıda taahhüt edemiyor.

Kuranın önermeleri işte tam bu sorunlar içindir. Ayetler olaylara ve olgulara çok geniş açılarla bakar. Ve olabilecek en caydırıcı, en akılcı ve toplumun en faydasına olan önermeleri sunar. Ama statik değil, dinamiktir.

E ne oldu benim yeğenim. Ne şehittir ne gazi oldu değil mi? :(

E şimdi ne yapalım bu durumda? Gelecek zamanda şunlar şunlar olur, bunlar bunlar düzelir diye hikayelere hem benim, hem yeğenimin anne ve amcam olan babasının karnı tok bunlara. Kuranın önermelerini dar pencereden bakarak anlamanız mümkün değil. Olabildiğince geniş düşünmeniz gerekir.

Bu sadece başka bir başlık altında cana kasta bir örnek idi. Niceleri var daha türlü türlü.

Cezanız ne kadar caydırıcı olursa, o suça meyil o oranda azalır. Kural budur. Doğanında kuralı budur. Gerçekte budur.

Selamlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zula,

Öncelikle ayette yanlış bakışa sahipsiniz. Birisi sizin canınıza kast ettiğinde, katil konumunda olana uygulanır bu kısas cezası.

Yahu Bergüzar, gavurun önde gidenisin de haberin yok vallahi. Sende vallahi zerre kadar put korkusu kalmamış.

Ne demek "katil konuımunda olana uygulanır"? Madem öyle; nasıl oluyor da "Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın" oluyor onu bir açıklasana!

Yok öyle bir şey. Katil öldürülür veya öldürülmez, o ayrı. Bu ayetlerin onunla ilgisi yok.

Diyelim ki öldüren erkek, ölen kadın. Sen katili öldürürsen "Kadına karşı kadın" değil, kadına karşı erkek" öldürmüş oluyorsun. Oysa ki ayet ne diyor? "Kadına karşı kadın" diyor. Bunu da ancak, karşı aileden bir kadını öldürerek sağlayabilirsin ve başka da çıkar yolu yok. "Kadına karşı kadın" kuralını bozmadan başka çıkar yolu varsa söyle.

Arkadaşlar bu arada bu "Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın" meselesine de bir açıklık getirelim. Neden "bir ölüye karşı bir öldür" gibi basit bir kural getirmemiş de öldürülenin cinsine göre cinayet vazifesi vermiş? Bunun cevabı şu: Adil olmak. Adaletli olmak.

Örneğin, adamın biri sana bir tokat attı. Sen de gidip onun kafasına bir kalasla vurursan ölçüyü aşmış olursun. Yani vurmada fazla ileri gitmiş olursun.

Veya komşunun çocuğu bahçenden erik çaldı. Sen de gidip komşunun evini soyup, ahırını da olduğu gibi boşaltırsan olmaz. Adaleti sağlayamazsın. İşte bu "Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın" meselesinin nedeni de bu.

Karşı tarafın öldürdüğü sadece bir köle ise, sen de en fazla bir köle öldürebilirsin. Çünkü o senin en değersiz varlıklarından birini öldürmüş, sen de gidip onun değerli varlıklarından birini öldürürsen adil olmaz.

Aynı şekilde, diyelim ki birisi senin ailenden bir kadını öldürdü. Öldürülen alt tarafı bir kadın ise, sen de gidip onun yerine hür bir erkeği öldüremezsin. Çünkü hür erkek değerli ama kadın hür de olsa alt tarafı bir kadın.

"Biz onun velisine yetki verdik, ancak o da öldürmede fazla ileri gitmesin" dediği de bu zaten.

Bu dini savunmak kadar acı bir zavallılık olamaz. Çünkü bu din filan değil, tam anlamıyla bir kepazelik. Olaya bak sen! Tek bir ayette bile hem cinayete teşvik, hem kan davasına teşvik, hem insan ayrımcılığı. Tek bir ayette bu kadar rezilliği nasıl başarmış hayret. Pes doğrusu.

Saygılar, sevgiler.

tarihinde Notamatik tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında sevgili Notamatik'in gündeme getirdiği bu konu son derece önemlidir.

Ciddiye alınması gerekir.

Antik ve açıkça çağdışı ahlaksal değerler İslam aracılığı ile günümüze ulaşmaktadırlar.

Kur'an ayetleri bize eski gelenekleri ve sorunlara bulunan çözümleri naklettiği için sadece tarihsel öneme sahiptirler.

Kur'an'ın emirlerinin başka değerleri yoktur.

Eski Yunan ve Roma gelekleri ne kadar çağdışı ise, İslam da o kadar çağdışıdır.

Bu sapık dini yaşatanlar utansın.. Utanma hisleri varsa tabii.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Töreye karşı sert çıkışlarıyla tanınan , ‘’ ezberci aydınlarımız ‘’ nedense dincilerin manipüle edip ; ‘’bir insanı öldürmek , tüm insanları öldürmek gibidir’’ , diyerekten bizlere Kuran’ın insanları öldürmeyi yasakladığını söyleyerekten , müslüman sıfatıyla töre cinayetlerine tepki veriyorlar.

Zamanla esneyen kurallar ve insanlık tarihinin tecrübesi ve kültürel canlanışlarla edinilen birikimler bizlere kuralları esnetip daha estetik bir hayat oluşturmamız istemiştir . Hükümlerde bu doğrultuda esnemişken , Kuran’ın caydırıcılık hükmünün her çağa hitap edeceğini ve töreye karşı çıkışta olduğunu söylemek sahtekarlık olur . Ne olursa olsun bir insanın ölümüne onay verip , masum bir kimseye karşı kısas uygulayıp bunu da caydırıcılık kılıfıyla kamufle etmek dansözlüktür . Bu dar bir bakış açısıdır . Zaten Çakırcali bunu yazarak konuya daha geniş bakmamızı sağlamış . Bence sizler biraz daha geniş düşünün ki bu ‘’ Arap putunun ‘’ zorbalıklarıyla yaşamına son verilen kişilerin sayısı azalsın . ''

Bakara/178:

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

Kuran’a göre haklı adledilen sebeplerden biri de budur . Bunu savunmakla , töreyi savunmak arasında birfark yoktur .

Benim çocuğumu öldürenin çocuğunu öldürme gibi girişimde de bulunmam . Suçlunun cezasını çekmesini ister , duygularımı kontrol etmeye çalışırım . Başa gelinmedikçe bilinmez ama başa gelince de benim karşı tarafın çocuğunu öldürmem haklı olarak adledilemez.

SAYGILAR

tarihinde Crafterman tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şuda ayrı bi sorudur. Köleye karşı köle öldürülüyor yani resmen köleler eşya gibi.

Biri senin köleni öldürdü diye karşı tarafın kölesini öldürmek ne komik garibim kölelerin suçu ne diye sormazlarmı 99 isminden biri adil olan varlıga.

kadına kadınmış erkege erkek.Yazık ya...

Link to post
Sitelerde Paylaş

MATEMATİKSEL MUCİZELER

9 Ocak, 2007 • İlgili • Kategorisi

Kategorisi: Kuran Mucizeleri

Gün, günler ve ay kelimeleri

Kuran’da tekil olarak gün ( yevm) kelimesi tam 365 sefer geçer. Dünya güneş etrafındaki bir turu olan bir yıl yani 365 gündür. Gün kelimesinin çoğul kullanımı olan (eyyam, yevmeyn) kelimeleri ise tam 30 değer geçer. Kuran’da ay (senenin ayı anlamında) tam 12 sefer geçer. Bilindiği gibi bir sene 12 ay vardır. Gün kelimesi tüm çekimleriyle Kuran’da tam 475 sefer geçer. Bu 19’un tam 25 katıdır. Bu sayının 19 katı olmasının bir önemi vardır. Bunun dışında da 25 sayısının Güneş için ayrı bir önemi vardır. Dünya Güneşin etrafında bir yılda döndüğünde kendi ekseni etrafında 365 kere dönmüş olur. Güneş ise kendi etrafında bir yılda tam 25 sefer döner. Ayrıca 25’in katsayısı olan 19’un Güneş-Dünya-Gün kavramları bağlamında önemi vardır. Çünkü Dünya’nın, Güneş’in ve Ay’ın aynı hizaya geldiği Meton devri; 19 Dünya yılında bir oluşur.

RESİM-39

Yani Güneş bir Meton devrinde 19×25= 475 defa kendi etrafında dönmüş olur.. Bu sayı tamı tamına gün kelimesinin tüm türevleriyle Kuran’daki geçiş sayısına eşittir. Dünya ve güneşin hareketleri ile Kuran’da gün, ay, kelimelerin tekrarlarının bu kadar ilişkili olması gerçekten tesadüf olarak düşünülemez. Bu tekrar sayıları ile Dünya ve Güneş’in hareketleri arasındaki uyum hesaplanması kolay fakat taklit edilmesi imkansız bir Kuran mucizesidir.

Karaların ve denizlerin oranı

“Deniz (bahr)” kelimesi Kuran’da 32 defa geçer. Kuran’da geçen “bahr” kelimesi deniz-ler gibi, göl, ırmak tipi büyük suları da ifade eder. “Kara (berr, yabas)” ifadesi ise Kuran’da 13 defa geçer. Eğer 32’nin 45’e oranını alırsak karşımıza %71,111 çıkar. Dünya üzerindeki karalarla denizlerin oranı da bu çıkan orandır. Dünya’nın %71’i sularla kaplıdır, %29’u ise karalarla kaplıdır.

Tekrar eden kelimeler

Kuran’da birbiriyle ilişkili bazı kelimelerin tekrar sayısına bakıldığında da ilginç bir sonuç ile karşılaşılmaktadır:

Kadın 23 kere

Erkek 23 kere

RESİM-64

İnsan hücresinde 46 kromozom vardır. Erkek ve kadın üreme hücrelerinde ise 23’er kromozom vardır. Kuran’da kadın ve erkek kelimelerinin eşit geçmesinin yanında, üreme hücrelerinindeki kromozom sayısının da tekrar sayısı olan 23 olması oldukça dikkat çekicidir.

İnsan kelimesi Kuran’da tam 65 sefer geçer. İnsanın oluşumunda geçirdiği evreni tanımlayan kelimelerin Kuran’da geçiş sayıları da 65’tir.

Toprak (Turabun) 17 kere

Nutfe ( Nutfun) 12 kere

Embriyon ( alak) 6 kere

Bir çiğnemlik et (Medaa) 3 kere

Kemik (İzamun) 15 kere

Et (Lehmun) 12 kere

Toplam 65

Bitki 26 kere

Ağaç 26 kere

Ceza 117 kere

Affetmek 234 kere ( 117’nin 2 katı)

Dedi 332 Kere

Dediler 332 kere

Dünya 115 kere

Ahiret 115 kere

İman 25 kere

Küfür 25 kere

Şeytan 88 kere

Melek 88 kere

Cennet 77 kere

Cehennem 77 kere

Zekat 32 kere

Bereket 32 kere

Yaz+sıcak 5 kere

Kış +soğuk 5 kere

Akletmek 49 kere

Nur 49 kere

Dil 50 kere

Vaaz 50 kere

Sevgi 88 kere

İtaat 88 kere

Musibet 75 kere

Şükür 75 kere

Doğru yol 79 kere

Rahmet 79 kere

Sıkıntı 13 kere

Huzur 13 kere

Hıyanet 16 kere

Habis 16 kere

------------------------------------------

Ceza 117 kere

Affetmek 234 kere ( 117’nin 2 katı)

------------------------------------------

bu rakamlar insan nufusu uzerinde orantılı ise insanların 3te1 i cezalandırılacak demektir

bu da hiçte azımsanacak bir rakam değildir

melek ve cin kavramından hariç evrende bu kadar yıldız bu kadar çok galaksi varken insandan başka canlıların olması bunlarında sınava tutulması muhtemel iken

insanoğlunun O nun düşüncelerinde ne kadar değeri olabilir?

bu sorum 2 kesimede yanlış anlaşılmasın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar zaten gün gibi apaçık ortada Notamatik.

İslam bir terör dinidir.

Tanrı kulunu terörize eder

Mümin mümin olmayanı terörize eder

Erkek kadını terörize eder

İslamda kucaklayın, bağrınıza basın, sevin, öpün diye emirler yok.

Aksine kucaklama, bağrına basma, sevme ve öpme gibi eylemlere karşı verilecek cezalar var :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir de hiç şüpheye mahal bırakmayacak şekilde farz kılmış.

Namaz, oruç gibi dinin bir gerekliliği. Şart!

Ben senin inancına saygı duyuyorum ama devlet, hukuk işlerine karışma din allahla senin aranda kalsın da diyemezsin.

Adam haklı olarak, benim inancıma göre kısas farz, senin kanunun uygulamazsa ben kendim uygularım der. İnancı bu. Ee sen de bir kere saygı duyma vaadinde bulunmuşsun. O yüzden islama elini veren kolunu kaptırır.

ve kısas bakın nasıl işliyor:

Pakistan’da toplu tecavüzle töre intikamı

1 Şubat 2007

Pakistan’da 11 erkek, bir akrabasının kendi ailelerinden bir kadınla evlenmesine kızdıkları genç bir kıza tecavüz etti ve onu daha sonra zorla yarı çıplak köyün içinde dolaştırdı.

Polis, saldırıya uğrayan kızın babasının, Karaçi’nin 530 km uzağındaki Ubaro kasabasında saldırganlar hakkında şikayette bulunduğunu söyledi. Polis yetkilisi Aftab Faruki, "Bazı köylüler, kızın tecavüze uğradığını ve elbiselerinin yırtılıp atıldığını, daha sonra da bazı yaşlı kadınlar üstünü battaniyeyle örtene kadar yarı çıplak olarak köyün içinde dolaşmaya zorlandığını söylüyor" dedi.

Polis, genç kızın halen kasabada hastanede tedavi gördüğünü, 11 saldırgandan 4’ünün gözaltına alındığını belirtti. Polis yetkilileri, ayrıca 16 yaşındaki genç kızın tecavüze uğrayıp uğramadığı konusunda hastaneden gelecek raporu beklediklerini kaydettiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

al sana haklı sebep, demek ki senin benim anladığın haklı sebeple kuranınki aynı değil.

öte yandan ayette anlaşıldığı şekilde bir uygulamayı hiç bir islami kaynakta görmedim, uygulandığını duymadım. ya mealde bir sorun var (gerçi tüm meallerde yaklaşık aynı şekilde geçiyor, önceden kontrol etmiştim sanırım bu ayeti) ya da bu ayeti nesh etmişler. tabi eğer nesh edildiyse gene de allahın böyle bir zalimliğe kısa bir süreliğine de olsa olur demesi o allah yerine başka birilerinin konuştuğunun göstergesi sayılabilir.

yanı diyorsunki gelsin biri çocuğumu haksız yere oldursun ve yasasın ohhh ne ala

Link to post
Sitelerde Paylaş

Notamatik kardeşimizin açtığı bu başlık çok önemli aslında.

Üzerinde biraz düşünürseniz, yalnız bu birkaç ayet bile, Kur'an'ın ne kadar ilkel bir kitap olduğunu göstermeye yetiyor.

Buna benzer çok sayıda ayet var.

Hepsinden bir liste oluşturmalı ve foruma iğnelemeliyiz.

İğneli başlık şu olabilir:

İslam dininin kurumlaştırdığı, Kur'an'la günümüze kadar ulaşan çağdışı ilkel gelenekler.

Ya da benzer bir başlık..

İğneli de olursa foruma her girişte karşımıza çıkar ve bize İslam'ın nasıl bir din olduğunu sürekli olarak hatırlatır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...