Jump to content

HERŞEYİ AÇIKLAYAN KURAM (HAK)


Recommended Posts

Olasılıklardan bir tanesi gerçekleşiyor diyelim. Ya sonsuz veya sonsuza yakın olasılık varsa ne yapacağız. Belirsizlik ilkesi kendini bu yüzden korumaya devam ediyor. Eğer sonsuz'a yakın olasılık mevcut ise sonsuz'a yakın fonskiyonda olabilir. A bir durumda olasılıklar içinde bulunan B'ye neden olurken bir durumda olasılıklar içinde F'ye sebep olacak demektir bu. Matematik ağzı ile konuşuyoruz ama matematik bize şunu da söyler: Eğer sonsuz sayıda informasyon var ise orada doğru ve yanlıştan bahsedilmez çünkü hem doğru demeniz hem de yanlış demeniz de mümkündür ve asla mutlak doğru veya mutlak yanlıştan bahsedilemez. Gödel ve Cohen bunu ispatlamıştır.

Sevgilerimle...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 91
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Işık kaynağını söndürelim ve yarıklara uzaktan fotonları teker teker gönderelim.

Günümüz teknolojisi bunu kolaylıkla başaracaktır.

Hedefi tek tek fotonlarla dövmek mümkündür.

Bu durumda da ikinci kartonda aydınlık-karanlık şeritlerin ortaya çıktığını göreceksiniz…

Sanki aynı foton, aynı anda iki yarıktan da geçmektedir.

Bu mümkün olamamalıdır.

Çünkü insan sağduyusu ve rasyonalitesi ile çelişmektedir.

Aynı fotonun iki yarıktan aynı zamanda geçip geçmediğini nasıl saptayabiliriz?

Yarıklara birer sensör koyabiliriz..

Böyle yaptığımız zaman deney bozulmakta ve arkada şeritler oluşmamaktadır.

Fotonun hangi delikten geçtiğini bilmek deney sonucunu değiştirmektedir.

Geleceği bildiğiniz anda, gelecek değişir.

Selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Quantum fiziğinin Einstein’ın görelik kuramlarının hükmettiği fizikten farklı olduğuna değinmiştik.

Ama nedenine değinmemiştik.

Quantum fiziğindeki inanılmaz gariplikleri nasıl açıklayabiliriz?

Quantum fiziğini doğa atomüstü düzeyde ehlileştirmenin yolunu bulmuştur.

Bu durumda Einstein’ın görelik kuramı ile quantum fiziğini birleştirmenin mümkün olması gerekmelidir.

Çünkü bunu doğa bir tür başarmıştır.

Bizim bütün yapacağımız bu birleştirmeyi matematiksel ve intellektüel düzeyde gerçekleştirmektir.

Bütün yapılacak doğanın bunu nasıl başardığını öğrenmektir.

Ama bunu nasıl öğreneceğiz?

Neleri öğreneceğimizi bilmemenin şaşkınlığı içinde fizikçiler ortaya çeşitli kuramlar atmışlardır.

Doğa sırlarını ifşa etmede son derece cimridir.

Ancak fizikçiler iyimserliklerinden asla kaybetmeyen bilim adamlarıdır.

Durmadan yeni kuramlar geliştiriler ve onların doğruluğunu kanıtlamak için her türlü fedakarlığa baş vurmaktan çekinmezler.

Evet.. Quantum fiziği ile genel görelik kuramlarını, eğer bu fizikler doğru iseler, birbirleri ile birleştiren bir kuramın var olması gerekmektedir.

Tabii bunlardan birisi ya da ikisi de yanlış olabilir.

Ancak o zaman bu fizik türlerini bağdaştıran bir kuram yoktur diyebiliriz.

Fizikçiler bu iki fizik türü arasında kurulacak köprüden, küçük ve elementer bir zerrenin sorumlu olması olasalığı üzerinde durmaktadırlar.

Bu zerrenin davranışları o kadar özel olmalıdır ki hem quantum fiziğindeki garip gözlemlerden, hem de atomüstü dünyada mevcut ve görelik kuramı ile açıklanan düzen ve ahenkten sorumlu olmalıdır.

Doğanın bu en küçük ve elementer zerresine değinmeden önce, quantum mekaniğindeki garipliklerden birine daha değinmek istiyorum.

HACI

Bir gariplikta ben ekleyim,

Tüm süreci, atomların boyutundan seyrettiğinizi farz ederseniz Çok sayıda atomun teğetsel olarak hareket ettiğini arada sırada bir atomun, hareketinin tarzını değiştirip, görünmez bir gücün etkisiyle yeni bir stil kazandığını ve sonra tekrar başlangıçtaki hareketine döndüğünü göreceksiniz. Görünmez garip güçlerin etkileri gerekiyor Quantum fenomenleri açıklamakta...

Şimdi konumuza dönecek olursak, Big bang öncesinde bir şekilde tezarhür edilmeyen organize olmuş ve bir patlama gerçekleşmiştir.İşin doğası gereği daha önce hiç mevcut olmayan bir şey var olmuştur.

Big bang öncesinin, Fizik koşulların olmadığı, materyalist bilginin açıklamaya yetmediği bir dönem olduğu konusunda hem fikiriz sanırım. Ancak akıl yürütme ile bu döneminde koşulları olması gerektiğini düşünüyoruz. demekki fiziki olmayan en az bir koşul olmalı bu evrenin var oluşu için... Böyle bir patlama için sonsuz bir güç gerekli... bu güc uzay sistemi içinde olamıyacağını biliyoruz, çünkü uzay sonlu... günümüz fizikçileride kaydığı nokta burası... uzay sisteminine etki edecek yeni boyutlar arama çabaları içindeler şimdilik stiring teorisi var ellerinde... sistemin kendi kendisini açıklayamayacağı konusunda hem fikirler... durmadan denklemlerine sitem dışı güç, boyut ifadeleri koyma çabası gösteriyorlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Soru şu,

-Bu neden böyle oluyor?

Yanıt,

-Bilmiyorum. Çok mantıksız.

Sayın drekinci kuantum belirsizliğindeki belirsizlik kelimesine takılıp bunun bir açıklamazsızlık bir bilinmezlik bir eksiklik oldugunu düşündüğünüzü düşünüyorum. Ben size sorayım doğa neden mutlak deterministik olmak zorunda olsun? Bu mantıksal bir zorunluluk mu?

İlginç olarak kendilerini marksist, diyalektik materyalist gibi sıfatlarla tanımlayan kimi gördüysem mutlak determinizme Tanrıya inanır gibi inanıyorlar aksini düşüemiyorlar bile. Bunun dinden ne farkı var?

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Umarım burasını siyasi düello yeri yapmazsınız..

Politik tartışmalarınıza lütfen Atesitcafe'de devam edin.

Herşeyi açıkalayan kuramın politik sorunlara çözüm getirebileceğini sanmıyorum.

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mutlak determinizm, belirsizliğin doğadan kaynaklanamayacağını doğanın işleyişinin bir parçası olamacağını herşeyin, her sürecin mutlaka, biz ölçemesekte, biz bilemesekte tek bir olası geçmiş çizgisine sahip oldugunu savunan görüş. Evrendeki olası tüm bilgiyi bildiğin zaman, üstün bir hesap kapasitesine sahip bir zeka için geçmiş ve geleceğin ayrımının kalmayacağını. geçmiş ve geleceğin tüm bilgisinin şu an içinde saklı oldugunu savunan klasik görüş Bu görüşün temsilcisi olarak Pierre Simon De Laplace gösterilebilir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Quantum mekaniği hakkında yazmamın en büyük nedeni bu fizikteki gariplikleri gözler önüne sermek değildir. Aynı zamanda o gariplikleri açıklayan iddialara da yer vermek istememdir. Çünkü onları bir tür açıklamadan genel görelikle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu konuda şimdiye kadar yazdıklarımın kısa bir özetini aşağıda bulacaksınız:

Quantum mekaniği olasalık ve belirsizlik üstüne kurulmuş bir fizik dalıdır. Hiç bir şey kesin değildir. Her şey mümkündür.

Quantum mekaniğinin temelinde belirsizlik kuramı yatmaktadır. Bu Heisenberg tarafından tanımlanmış ilginç bir ilkedir. Bu ilkedeki belirsizlik her şeyi ilgilendirebilir. Elektronun hızı ve konumu da belirsiz olabilir, enerji miktarı ve herhangi bir momentum da.

Küçük bir boşluk düşünün. Bu çapı 10 sm olan bir küre olsun. Küreye uzaktan baktığımız zaman hiç bir özelliği olmadığını görürüz. Baktığımız boşluktan başka bir şey değildir. Ama o boşluğu yakından inceledeğimiz zaman, yani en küçük öğesini bile görebileceğimiz kadar yakından incelediğimiz zaman, orada bir tür enerjinin var olduğunu farkederiz. Ancak bu enerji hem var olmakta, hem de hemen ortadan kaybolmaktadır. Belli bir uzay yöresi doğadan enerji borç almakta ve onu 10^-21 saniye sonra doğaya geri iade etmektedir. Yalancı zerreler ortaya çıkmakta ve hemen kaybolmaktadırlar. Bu zerreler karşıtları ile birlikte ortaya çıkmakta ve birbirleriniz nötralize ederek yok olmaktadırlar. Doğadan alınan yarım fotondaki enerji, ona iade edilmektedir. Peki dışardan enerji vererek, yalancı zerreler ve enerjiden, gerçek zerreler, örneğin elektronlar oluşturmak mümkün müdür?

Kara deliklerin yakınlarından bunun gerçekleştiğine inanılmaktadır. Kara delikteki çekim enerjisinden yararlanan yalancı zerrelerin elektron-pozitron çiftine dönüştüğü ve bu süreç sırasında kara deliğin eridiği ileri sürülmüştür. Enerjinin ortaya çıması ve maddeye dönüşmesi Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre gerçekleşmektedir. Enerji ve hareketleri belirsizliği vardır ve onlar belli değerler arasında dalgalanırlar. Her türlü enerji belirsizlik ilkesine tabidir. Elektromanyetik osilasyonlar, zayıf ve kuvvetli nükleer güçlerle ilgili dalgalanmalar ve her türlü zerre oluşumları ile ilgili fenomenler bu ilkeye tabidirler. Uzay mikroskopik düzeyde son derece kaotik, hırçın, fırtılanı ve zıtlık dolu garip bir yerdir. Bu zıtlıklar atomüstü evrende birbirlerini nötralize ettiklerinden, Einstein’ın evreni, ahenkli, düzenli, sakin bir mekân görüntüsüne bürünmektedir. Bu son derece garip ve kaotik quantum evreninden Einstein evrenine yansıyan, o evrendeki düzenden sorumlu yasalardır.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Umarım burasını siyasi düello yeri yapmazsınız..

Politik tartışmalarınıza lütfen Atesitcafe'de devam edin.

Herşeyi açıkalayan kuramın politik sorunlara çözüm getirebileceğini sanmıyorum.

Selamlar..

HACI

Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.

Bu ileti ile, konuyu politika ile ilişkilendiriyorsunuz zaten.

Konunun politik ve de ideolojik yönü de yok değil.

Bilincinde veya değilsiniz.

İsterseniz onu da ateistcafe de tartışırız.

Gelelim bilimsel yönüne.

Biz atomaltı oluşumları (en küçük frekanstan, en büyüğüne kadar.(EMR) en küçük parçacıktan, en büyüğüne kadar (çekirdek ve yörünge elemanları)) üretip, kullanıyoruz zaten.

Ne ışık bizlere keyfine göre bilgi taşıyor, ne rontgen ışınları ne de radyo dalgaları.

Kaynağında karakteri ne ise (taşıdığı bilgi ne ise) menzilinde de aynı olduğunu görüyoruz. Tek fark kat ettiği mesafe için geçen zamandır.

Örneğin ABD deki bir olay bize EMR ile iletiliyor ise biz bu bilgiye kullandığımız teknolojinin hızı oranındaki bir süre geçtikten sonra ulaşırız.

Demek ki atom altı oluşumların mutlak belirsizliği yok. Belirsiz yönleri olabilir.

Mutlak determinizm

Mutlak determinizm, belirsizliğin doğadan kaynaklanamayacağını doğanın işleyişinin bir parçası olamacağını herşeyin, her sürecin mutlaka, biz ölçemesekte, biz bilemesekte tek bir olası geçmiş çizgisine sahip oldugunu savunan görüş. Evrendeki olası tüm bilgiyi bildiğin zaman, üstün bir hesap kapasitesine sahip bir zeka için geçmiş ve geleceğin ayrımının kalmayacağını. geçmiş ve geleceğin tüm bilgisinin şu an içinde saklı oldugunu savunan klasik görüş

Şeklinde tanımlamış sevgili kenzo

Öncelikle doğanın içinde olarak bir belirsizlik saptanmış ise bu zaten doğanın içinde bir belirsizliktir. Doğanın dışına çıkmak mümkün değildir. Ne varsa, doğanın içindedir.

Evrendeki tüm bilgiyi bilmek mümkün değildir. Bilgi aynı zamanda maddenin davranış biçimidir. Maddenin davranış biçimini bilmek onu yönlendirmek, isteğe tabi kılmak değildir.

Güneşten bize ısı ve ışık enerjilerinin geldiğini biliyoruz ama güneşi manüple edemiyoruz. vs. Bize gelen ısı ve ışığın ancak küçük bir kısmını kullanabiliyoruz.

Doğanın içinde kalarak, soyutlayabildiğimiz her madde ve hareketin bir başlangıcının ve yok olma süreçlerinin olduğunu görüyoruz. Bu süreçlerin nedenlerini araştırıyoruz, asıl ve yedek nedenlerini bulup ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bilim zaten bu minval üzerinde yürümektedir. Doğanın içinde kalarak atomaltı oluşumların mahiyetlerini bulmaya çalışırken yetersiz kaldığımız belirsizlikler saptıyoruz. Bunlar yarın gayet doyurucu bir şekilde belirlenecektir. Hatta büyük bir kısmı belirlenmiştir, Çünkü bunları isteğimize ve ihtiyacımıza uygun bir şekilde kullanmaktayız. Yani elektronun ne olduğun bilmiyoruz ama üretip keyfimizce kullanabiliyoruz. Bu demektir ki ne olduğunun büyük bir kısmını biliyoruz. Karanlıkta kalan yönleri var, onu da yarın ortaya çıkarırız.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Doğanın içinde kalarak atomaltı oluşumların mahiyetlerini bulmaya çalışırken yetersiz kaldığımız belirsizlikler saptıyoruz. Bunlar yarın gayet doyurucu bir şekilde belirlenecektir. Hatta büyük bir kısmı belirlenmiştir,

Her belirsizliğin bir yetersizlikten kaynaklandıgına dair inancınızın temeli nedir?

Kuantum belirsizliği sayesinde klasik olarak açıklanamayacak birçok şey açıklanabiliyor maddeye dair

Bu nasıl bir yetesizliktirki açıklama yapma imkanı sağlıyor sizce?

Siz doğaya nasıl davranması gerektiğini dayatıyorsunuz bence. "Bu böyle olmamalı çünkü benim felsefe ters" diye bakıyorsunuz.

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili kenzo

bir kavram kargaşası yaşadığımız ortada.

Kuantum belirsizliği, bir çok şeyi açıklamaya imkan sağlıyor ise bu zaten belirsizlik değildir.

Kuantum belirsizliği ise istatistik belirsizliklere benzer. ve istatistik belirsizlikler genele paralel olabilir, olmayabilir de. Kullandığınız sistem önemlidir.

Bir yandan mutlak determinist olmakla nitelendiriyorsunuz.

Diğer yandan doğaya davranış biçimi dayattığımdan bahsediyorsunuz.

Bu iki durum birbiri ile çelişiktir. Determinizm ve volanterizm gibi.

Beni bir kategoriye sokma gayretinden vazgeçseniz diyorum.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fizikte "enerjinin sakınımı" prensibiyle ifade edildiği üzere, evrendeki tüm güçlerin, hareketin ve enerjinin toplamı sıfırdır. Bu ifadeyi açarsak açıkça anlasılır bir dille evrenin başlaması için en az bir evrensel olmayan güce ihtiyaç vardır. Evrenin başlangıcının böyle bir güce ihtiyaç duyması, büyük güç, yaratıcı gibi kavramlarada açık kapı bırakacaktır. burda yazılanların temel amacının bir bilgiye ulaşmak için değil, bu açık kapının kapatılması yönünde yapılan kasıtlı bir çaba olarak görüyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kuantum belirsizliği ise istatistik belirsizliklere benzer. ve istatistik belirsizlikler genele paralel olabilir, olmayabilir de. Kullandığınız sistem önemlidir.

Hayır sevgili drekinci kuantum belirsizlik istatistiksel belirsizlikle aynı türde bir belirsizlik değildir

Aksi takdirde klasik fiziğe aykırı bir fizik olarak ortaya çıkmazdı. Klasik istatistiksel fizik tek bir parçacık için belirsizlik öngörmez çok sayısıda parçaçıcıgın genel durumu için ortalama değerler ile hesap yapar. Kuantum fiziğinde ise tek bir parçaçığın bile doğasında belirsizlik vardır. Siz klasik fizik paradigması altında kuantum dünyasını anlamaya çalışıyorsunuz. Hatanız burda.

Beni bir kategoriye sokma gayretinden vazgeçseniz diyorum.

demişsiniz ama ilginç bir şekilde tanıdıgım tüm "marksist" "diyalektik materyalist" ler ile aynı şekilde karşı çıkıyorsunuz fiziksel bir olguya. Bilimin peşinde oldugunuzu söylüyorunuz ama bilimin ne gösterdiği değil sizin bilimin doğanın nasıl olması gerektiğini düşündüğünüz şeyin peşindesiniz. Ben böyle bir izlenim edindim. Doğru yada yanlış.

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili kenzo

klasik fizik, rasyoneldir. Akılcı ve anlaşılabilirdir. Akılsız, mantıksız, garip, sihirli, anlaşılmaz şeylerin anlaşılabilir hale getirilmesidir aslolan. Marksist ve materyalistlerin yapmak istedikleri de budur.

Bunun tersi, akılsızlığı, mantıksızlığı, sihri realitenin içine sokmak gayreti olur. Ki bir kısım bilim adamının yaptığı budur.

Farkındadır veya değildir o ayrı konu. Farkında olanlar, bilinçli yapanlar da vardır. Zaten bunu fark edebilmek için de iyi bir materyalist olmak gerekir.

Bilim kimsenin tekelinde değildir. Üzerinde düşünülecek, spekülasyon yapılacak her konuda, her düşünen insan düşünmelidir. Birkaç sözümona fizikçiyi referans gösterip, tüm düşüncelerin önünü kesmek gayreti içinde olanları da ibretle görüyorum.

Kuantum fiziğinin konularını kullanıyoruz. yönlendiriyoruz. Tıpkı gravitasyon gibi etkilerini görüyor, ancak mahiyetini bilmiyoruz. Bu bilinmemezlikte, ilahi veya bilime ilişkin bir keramet yoktur. Eksiklik ve yetersizlik vardır.

Bugün bilinmiyorsa yarın bilinebilir.

Bugünün bilinmeyeninden statü kazanma gayreti boş bir gayrettir. Statü, itibar; bilgi üzerinden kazanılır, buluş üzerinden, yaratıcılık ve edim üzerinden kazanılır.

Yarın gravitasyonun ne olduğu, fotonların neden garip davrandığına ilişkin keşifler yapılırsa bunu kabul etmemek aptallık olur. Bunu bulan fizikçiyi takdir etmemek, ancak kalıplaşmış kafalarda olur.

Ama üzerinde her türlü spekülasyon yapılan bir alanda. Fizikçilerin bir kısma A diyor. Diğer bir kesimi bunu kabul etmiyorsa. Durup düşünmek gerek.

A fizikçisinin hayal dünyası geniş. Fiziksel altyapısı da var. Sürekli senaryolar üretip, senaryoları için fiziksel bulgu peşinde koşuyor ise. Kimse bu senaryoları kabul etmek zorunda değildir. vs. vs.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

QUANTUM ALAN KURAMI

1930’lu ve 40’lı yıllarda aralarında Shrödinger, Dirak, Pauli, Dyson ve Feynman’in de olduğu kuramsal fizikçiler, quantum mekaniğini anlamaya yönelik matematiksel formüller oluşturmaya çalışmışlardır. Shrödinger’in quantum dalga çözümü buna en yakın olanıdır. Yine de sonuç kesin olmayıp, yaklaşıltır. Bu çözüm quantum mekaniğinin çılgın mikroskopik dünyasını anlamaya ve ifade etmeye yetmemiştir. Çünkü Schrödinger Einstein’ın özel görelik kuramını kendi matematik formüllerine eklememiştir. Yani madde ve enerji arasındaki ilişkiyi formüllerinde belirtmeyi ihmal etmiştir. Bir süre sonra fizikçiler özel görelik kuramı olmadan quantum mekaniği ile ilgili matematiksel hesapların güvenilir olmayacağını anlamışlardır.

Enerji kendini çok çeşitli şekillerde belirtmektedir. E=MC2 formülünü ihmal etmeye olanak yokur. Schrödinger’in yaklaşımı madde, enerji ve hareket arasındaki ilişkiyi dikkate almadan gerçekleştirilmiştir.

Bu eksik ve yanlış bir yaklaşımdır.

Bunun üzerine fizikçiler, önce elektromanyetik gücün madde ile ilişkisinin quantum davranışına “Einstein’ın özel görelik kuramını” da eklemişlerdir. Başka bir deyişle, madde ve elektromanyetik gücün quantum fiziği muvacehesindeki ilişkisine özel görelik kuramı ile ilgili hesaplar da dahil edilmişlerdir. Böylece “quantum elektrodinamik” ortaya çıkmıştır. Bu quantum alan kuramının bir örneğidir.

Quantum olmasının nedeni, her türlü olasalık ve belirsizliğin daha başından formüle eklenmiş olmasıdır. Aynı zamanda bu bir alan kuramıdır, çünkü quantum ilkesi ile daha önceden tanımlana güç alanı nosyonlarını birlikte içermektedir. Yani eski ve kabul edilen özel görelik kuramı ve quantum ilkelerini bünyesinde birlikte barındırmaktadır. Bu nedende doyaı da aynı zamanda görelidir.

Quantum elektrodinamiği doğal bir fenomenin, o zaman kadar başarılmış en kesin kuramı olarak kabul edilir. Quantum elektrodinamiği sayesinde fizikçiler fotonların en küçük ışı kbirimi olduğunu kesin olarak kanıtlamışlar ve onların, elektrikle yüklü zerreler, örneğin elektronlarla, nasıl bir ilişki kurduklarını matematiksel oarak mükemmel bir şekilde açıklamışlardır.

Fizikçiler daha sonra quantum elektrodinamiğini, kuvvetli ve zayıf nükleer güçlere de uygulamışar ve quantum chromodinamic (kromodinamik) ve quantum zayıfelektro (electroweak) kuramlarını geliştirmişlerdir.

Bütün bu çalışmaların sonucunda neler kazanılmıştır?

Shledon Glashow, Abdus Salan ve Steven Weinberg, çok farklı nitelikler içermelerine rağmen, zayıf nükleer güçle, elektromanyetik gücün, yüksek ısı altında birleşebileceklerini kuramsal olarak kanıtlamışlardır. Bu çalışmalarından dolayı Nobel fizik ödülüne layık görülen bu araştırıcılar Big Bang’in ilk anlarında bu güçlerin birleşmiş durumda olduklarını kanıtlamışlar ve o güce zayıfelektro (electroweak) güç adını vermişlerdir. Isıyı biraz daha artırınca bu güce kuvvetli nükleer güç de katılmaktadır. Ancak ısı ne kadar artarsa arstsın, çekim gücü bu güçlere eşlik etmemektedir.

Birleşen güçler etkilerini spesifik zerreler aracılığı ile göstermektedirler.

Elektromanyetik güç fotonlar, kuvvetli nükleer güç gluon’lar ve zayıf nükleer güç ise W ve Z bozonları aracılığı ile etkilerni göstermektedirler. Çekim gücünün etkisini göstermede aracılık eden zerre henüz bulunamamıştır ama, daha şimdi ismi verilmiştir. Bu zerreler graviton olarak adlandırımıştır.

Bu ilginç konunun ayrıntılarına kısaca değinmek istiyorum.

Elektrikle yüklü zerrelerin, örneğin elektronların, birbirlerini ittiğini biliyoruz. Elektronların çevresinde bir elektrik alanı vardır. Bir bulut gibi elektronu çepeçevre kuşatan bu alan aslında bir güç alanı olup diğer elektronların bu alana girmesine izin vermez. Benzer yüklü elektronlar birbirlerini iterler. Bu itme nasıl başarılır?

Elektrik yüklü zerrelerin çevresine bulut şeklinde bir alan olduğuna değinmiştik. Bu alanda fotonlar vardır. Bu fotonlar ışık fotonlarından farklıdırlar. İki elektron birbirlerine yaklaşırsa, bu fotonlar aracılığı ile birbirlerinin varlığından haberdar olurlar. Yani foton alış verişi yapılır. Birbirlerini tanıdıktan sonra davranışları değişir. Karşı yüklere sahip iseler birbirlerini çekerler, aynı yüke sahip iseler, birbirlerini iterler. Fotonlar bu etkiden sorumlu güçler değillerdir. Sadece bir atomaltı zerreden diğerine mesaj iletirler.

Kuvvetli nükleer güç quarkları, proton ve nötronların içinde bir arada tutan güçtür ve bunu gluonlar aracılığı ile gerçekleştirir. Gluonlar burada mesaj ileten zerrelerdir.

Zayıf nükleer güç de etkisini W ve Z bozonları ile iletir.

Atomaltı evrende zerreler birbirleri ile bu güçler aracılığı ile ilişki kurarlar. Onlar mesaj ileten güçler olarak kullanılırlar. Bu durumda fotonların ısı, ışık, itici ve çekici güçleri ileten birer araç oldukları söylenebilir. Gluonların kaynağı quark’lardır. Bozonlar ise zayıf nükleer gücün manifestasyonunda kullanılırlar. Zayıf nükleler gücün manifestasyonunda rolleri olan W ve Z bozonları da quark kaynaklı olmalıdırlar.

Yukarda değindiğim gibi çekimi diğer güçlerle birleştirmek mümkün olamamıştır. Bu nedenden dolayı quantum çekim alanı kuramı yoktur. Quantum mekaniğinin en zayıf tarafı çekim alanı kuramı içermemesidir. Einstein'ın genel görelik kuramı aslında çekim alanı kuramdır. Ama bu alan kuramının quantum mekanik karşıtı yoktur. Çekim gücünü quantum mekaniği ile açıklamak mümkün değildir. Ama yine de bu hiç bir kuram yoktur anlamına gelmemelidir.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Klasik fizik akılcı rasyonel falan değildir sayın drekinci tamamen olgusaldır aynen kuantum fiziği gibi

Dış dünyaya bakarız maddenin nasıl davrandıgını tespit ederiz. Bunun mantıkla akılla doğrudan ilgisi yoktur. GÜnlük sayduyumuza uygun gelen şeyleri akılcı rasyonel kabul etmek gibi bir hata içindeyiz genelde. Dünya dönüyor denildiğinde bunu akılcı bulmayanlarda olmuştu onun gibi bir çok konudaki tutumumuz. F=ma'nın neresi akılcı? Uzay-zamanın mutlak olmayışının göreli omasının neresi akılcı? uzay ve zaman ölçümleri gözlemciye bağlı olmasaydı bu akıldışı bir evrende yaşadıgımızı mı göstecekti?

Hani bu bilimsel marksistlerin sovyetler zamanında darwinci görüşü değilde kendi ideolojilerine yakın gördükleri lamarkcı görüşü benimsemeleri labaratuar ortamınde güçlendirdikleri tohumlardan daha sonraki nesillerdede aynı derece güçlü tohum beklemeleri ve bu yüzden tarım politikalarında iflas etmeleride oldukca manidardır değil mi?

Bazı marksisler (sözüm meclisten dışarı) bazı şeyleri din gibi kabul etmekteler. Bilimden başka referansımız yok deselerde bilimsel bulgular kendi görüşlerine uygun değilse anında tepki gösterirler. Çünkü kafalarında maddenin nasıl davranması gerektiğine dair hazır şablonları vardır.

Bir kaç bilim adamının kabul etmesinden çok daha öte birşeydir bilimsel bir bulgunun genelgeçer olması. Maddenin davranışı ardında gizli birşeyler aramaktır asıl metafizik olan. Madde/enerji nasıl davranıyorsa o onun öz niteliğidir demek yerine arkasında tespit edilmemiş veya asla tespit edilemeyecek bazı süreçler, nedenler aramakta Tanrı'yı aramak kadar gariptir

Link to post
Sitelerde Paylaş
Uzay-zamanın mutlak olmayışının göreli omasının neresi akılcı? uzay ve zaman ölçümleri gözlemciye bağlı olmasaydı bu akıldışı bir evrende yaşadıgımızı mı göstecekti?

............

Bazı marksistler (sözüm meclisten dışarı) bazı şeyleri din gibi kabul etmekteler. Bilimden başka referansımız yok deselerde bilimsel bulgular kendi görüşlerine uygun değilse anında tepki gösterirler. Çünkü kafalarında maddenin nasıl davranması gerektiğine dair hazır şablonları vardır.

Bir kaç bilim adamının kabul etmesinden çok daha öte birşeydir bilimsel bir bulgunun genelgeçer olması. Maddenin davranışı ardında gizli birşeyler aramaktır asıl metafizik olan. Madde/enerji nasıl davranıyorsa o onun öz niteliğidir demek yerine arkasında tespit edilmemiş veya asla tespit edilemeyecek bazı süreçler, nedenler aramakta Tanrı'yı aramak kadar gariptir

Sevgili kenzo

genel görelilik en akılcı bir teoridir. Bu tam da bakış açısının öznelliğini gösterir. Ben sana baktığımda seni, sen bana baktığında beni görürsün. ikimizinki de bakış ama farklı şeyleri görüyoruz.

Mesele marksizm falan meselesi değildir. Kendi bakış açınızı marksistlere yansıtıyorsunuz.

Bizler dinin temel karinelerini bilimin içine sokmamaya gayret ediyoruz. Siz adını değiştirip sokuşturuyorsunuz. Sanki dinlerin yaratılış yaklaşımını doğrulamak gayreti içindesiniz.

Maddenin özniteliklerinin arkasında birşeyler arayan sizlersiniz. Maddeden bağımsız fizik yasaları gibi, pür enerji gibi vb.

Bu nedenle benimle değil dana altında buzağı arayanlarla tartışmalısınız.

Sevgiler.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

QUANTUM MEKANİĞİNE GÖRE UZAYIN TANIMI….

HAK konusunu tartışırken bazı temel ilkelere değinmek zorunda olduğumuzdan bahsetmiştim. Temeli yeterince tamamlamadan o temel üzerine inşa edeceğimiz herşeyi açıklayan kuramı anlamak mümkün değildir. Bu nedenen dolayı uzay kavramına kısaca yeniden değinmek istiyorum.

Uzay nedir? Yalnız bir boşluk veya vaküm mudur? Hiçlik midir? Yokluk mudur?

Uzay sonsuz bir boşluk ve yokluk gibi durur ama, aslında bünyesinde maddeyi ve elektromanyetik radyasyon dahil, her türlü gücü barındıran bir varlıktır.

Bir cisim midir uzay?

Her varlığın bir cisme (kütleye) sahip olma zorunluğu yoktur.Enerji bir varlıktır ama, cisim değildir. Soyut bir değerdir. Bir zerre gibi davranmalarına rağmen kütleden yoksun fotonlar cisim değillerdir. Küçük enerji paketleridirler.

Peki bu durumda uzay nedir?

İçinden bütün atom ve moleküller çıkarılsa bile uzayın tümüyle boş bir vaküm olmadığı bilinir. Uzayda evreni boydan boya kateden elektromanyetik radyasyon, yalancı zerreler, çekim gücünü ileten dalgalar ve belki de doğasını henüz bilmediğimiz güçler vardır. Galaksilerin içindeki ve arasındaki uzay boş değildir. Einsten’a göre bir dokusu vardır.

Peki daha başka neler barındırmaktadır bu uzay dediğimiz boş olmayan boşluk?

Bir atomu ele alalım. Çok yoğun bir çekirdeğin etrafındaki yörüngelerde elektronlar dönmektedirler. Görünüşe göre elektronlarla çekirdek arasında çok geniş bir alan vardır. Atom çekirdeğini bir tenis topu büyüklüğünde kabul edelim. Pirinç tanesi büyüklüğündeki elektron onun etrafında bir yörüngede dönmektedir. Bu elektronun atom çekirdeğine olan uzaklığı 6,3 km’dir.

Bu son derece geniş alan boş mudur?

Elektronlar negatif yüklü zerrelerdir. Protonların ise pozitif yüklüdürler. Elektronun dolaştığı yörünge ile atom çekirdeği arasında sürekli bir yalancı foton alışverişi yapılmaktadır. Elektrostatik gücü ileten yalancı zerreler elektronla atom çekirdeği arasındaki boşluğu satüre etmişlerdir. Protonlardan kaynak alan ve fotonlar aracılığı ile iletilen elektrostatik çekim gücü de bu boşluğu katederek elektrona uşalmakta ve onun atomdan uzaklaşmasını önlemektedir. Ayrıca atom çekirdeğinden çıkan ve elektronlar üzerinde etkisi olan başka güçler de var olabilir.

Aynı şekilde, uzayda da, cisimleri birbirlerine bağlayan çekim gücü, bu cisimler arasındaki boşluğu katederek onlara ulaşmaktadır. Bu gücün doğasının iyi bilinmemesi onun olmadığı anlamına gelmez. Uzayı kateden ve doğalarını bilmediğimiz başka güçler de var olabilir. Tümüyle boş görünüyor bile olsa uzay boş bir mekân değildir.

Atom çekirdeği etrafındaki boşlukta olduğu gibi, uzay da içinde barındırdığı cisimlerin etki alanı olan bir varlıktır. İçindekileri tutan, barındıran, koruyan ve onların birbirleri ile ilişki kurmalarına izin ve olanak veren, aracı olan gerçek bir varlık, bir nesne ve bir oluşumdur uzay. Bir vaküm gibi durmasına rağmen uzay, hiçlik ve yokluk değildir. Vardır, yaratılmıştır. Uzay da madde gibi daha önce olmadığı halde, Big Bang sırasında ortaya çıkmıştır. Evrenin genişleme döneminde uzay büyük bir hızla genişlemiştir.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...