Jump to content

HERŞEYİ AÇIKLAYAN KURAM (HAK)


Recommended Posts

Işık hızı referans noktasından bağımsızdır diye kabul ediliyor Ama ışık hızını ölçmek için en az iki nokta ve bu iki nokta arasındaki mesafenin kat edilişi sonucunda ölçülen zaman gereklidir.

Big-Bang esnasında noktanın birisi patlamanın (genişlemenin) başladığı yer olarak kabul edersek. Diğer yer neresidir? Ki bu iki nokta arasındaki mesafe ölçülebilsin.

Diyelim ki ışık hızı 10 kat aşıldı. Bu ne demektir. Etrafa yayılan madde. Saniyede 3 milyon km hız kazanmış demektir. Bir saniye sonra gelinen nokta ile patlamanın başladığı nokta arasında 3 milyon km mesafe olduğu nasıl saptanır? Bu hıza ulaşmış bir madde nasıl bir maddedir?

Sevgiler.

Doğru da burada evrenin genişleme hızını ölçerken başka bir kriter kullanılmaktadır.

O kriter informasyonun yayılmasıdır.

Evrenin kutuplarında yer alan galaksi kümeleri fiziksel ve kimyasal olarak birbirlerine çok benzemektedirler.

Bu da demektir ki bir zaman önce onlar bir aradaydı veya aynı kaynaktan çıktılar.

Daha sonra informasyon alış verişi yaparak birbirlerine benzemeleri mümkün değil.

İnformasyon saniyede 300 bin km'den daha hızlı yayılamaz.

Ayrıca evrenin flat olması ve ufuk sorunları da dikkate alınırsa, Big Bang'in bir genişleme sürecinden geçmiş olması gerekiyor.

Işık hızından 100 kere daha hızlı genişleme sadece bir takım hesaplamalar sırasında ortaya çıkıyor.

Ölçülen biçilen bir değer değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 91
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Evrenin kutuplarında yer alan galaksi kümeleri fiziksel ve kimyasal olarak birbirlerine çok benzemektedirler.

Bu da demektir ki bir zaman önce onlar bir aradaydı veya aynı kaynaktan çıktılar.

Daha sonra informasyon alış verişi yaparak birbirlerine benzemeleri mümkün değil.

İnformasyon saniyede 300 bin km'den daha hızlı yayılamaz.

Evrenin kutupları mı var?

Bunlardan bize veri mi geliyor?

Bu verilere bakarak, bu verilerin benzerliğinden hareketle aynı kaynaktan çıktığına mı hükmediyoruz?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrenin kutupları mı var?

Bunlardan bize veri mi geliyor?

Bu verilere bakarak, bu verilerin benzerliğinden hareketle aynı kaynaktan çıktığına mı hükmediyoruz?

Sevgiler.

Evrenin bildiğimiz anlamda kutupları yok tabii..

Bize göre gözlemlenen aşırı uçları var.. Onlara kutup diyorlar..

Evrenin şeklinin donut şeklinde olduğu sanılıyor. Torus şeklinde yani.

Kalınca bir halka gibi bir şey.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhaba

Hacı ve diğer arkadaşlar,

Alışagelinen değer yargılarının geçerli olduğu Makro kozmosta, Determinist yasalar geçerlidir. Makroskobik uzayda, bir nesnenin herhangi bir durumunda sahip olduğu konum, momentum, enerji,...vs büyüklükleri belirlendikten sonra, artık o cisme bakmasak bile, onun zaman içindeki tüm fiziksel halleri belirlenebilir, bilinebilir. Tıpkı, gezegenlerin ve yıldızların bundan onlarca, yüzlerce, binlerce yıl sonra konumlarının ne oldukları, hangi enerjiye ...vs sahip oldukları ölçümlenebilmeleri gibi. Buna biz nedensellik ilkesi de diyoruz. Neden ve o nedene bağlı olarak gelişen sonuç anlamında.

Bu boyutta her şey belirlenebilmesine karşın, mikro kozmosa doğru indiğimizde ise, belirginlik, yerini belirsizliğe bırakır. Yani, bir taneciğin sahip olduğu büyüklükler önceden tahmin edilememekte, ancak olasılıklı değerler içinde ifade edilebilmektedirler. Bu yüzden kuantum boyutlarında geçerli yasalara intederminist yaslar adı verilir. Yani, taneciklerin davranışları, Newton fiziğindeki gibi belli bir neden sonuç ilişkisi içinde belirlenebilir bir özelliğe sahip değildir. Bu boyutun indeterminist olmasının nedeni ise, Haysenberg’in Belirsizlik ilkesiyle açıklanmaktadır.

Bunu bir örnekle şöyle ifade edeyim..

Biz klasik boyutlarda bir cismin görüntüsünü, o cisimden yansıyan ışığın gözlerimiz vasıtasıyla beynimizde değerlendirilmesi sonucu algılarız. Aynı şekilde kuantum boyutlarında yer alan tanecikleri gözlemlemek için de, onlara ışık tutmamız gerekecektir. Ancak, makroskobik uzayda ışık fotonları, cisimleri etkileme düzeyleri ihmal edilebilecek kadar düşük olmasına karşın, kuantum boyutlarında bu etki değeri oldukça yüksektir. Dolayısıyla, bir taneciği gözlemlemek için yönlendirdiğimiz ışık, o tanecik ile etkileşime girip bize yansıdığında o parçacığın normal davranışını değil, etkileşim sonucu değişen konumunu, momentumunu, özlemlemiş oluruz. Bu nedenle, bir taneciğin konumunu ne kadar kesin saptamaya çalışırsak, hızını (yani momentumunu) da o kadar çok hatalı ölçeriz. Aksi de doğrudur. Bu olayı daha uç noktalarda irdelediğimizde ise, konumunu belli bir anda kesin olarak ölçtüğümüzde o taneciğin momentumunu sonsuz değerde belirsiz hale getiririz. Çünkü, neredeyse sıfır dalga boylu ya da sonsuz frekanslı ışın kullanmak gerekmektedir. Bu durumda, o taneciği tam görüyoruz derken momentumundaki sapmayı çok yüksek değerlere ulaştıracağından parçacık, tanecik özelliğini aniden dalgasal özelliğine çevirerek birden o noktadan ayrılır ve uzayın her yerine onu bulamayacağımız bir şekilde dağılır. Taneciğin momentumunu tam olarak ölçmeye kalkıştığımızda ise, bu, göndereceğimiz ışığın enerjisini azaltmak olacağından, bu sefer de parçacığın konumundaki belirsizliği arttırmış oluruz. Böylece onu gözlemlemediğimiz zaman taneciğin konumundaki belirsizlik, maksimum seviyeye ulaşarak evrenin (uzayın) her yerinde bulunabilme ihtimali ortaya çıkacaktır. Aynı durumu, zaman ve enerji ikilisi içerisinde de düşünebiliriz. Bu nedenle, kuantum boyutlarında bir taneciğin sahip olabileceği farklı özelliklerden iki,üç... tanesi aynı anda belirlenemez. Yani, ya taneciğin dalgasal özelliğinden bahsedeceğiz yada tanecik özelliğinden,. Aynı anda iki özelliğinden bahsedemeyiz. Dolayısıyla bizim bir tanecik hakkında aynı anda tespit ettiğimiz enerji, momentum...vs büyüklükler klasik fizikteki gibi kesin değerler değil, belli belirsizlikler içinde sahip oldukları değerlerdir. Bu sebeple, bir taneciğin nerede olduğu sorusu yerine, nerede hangi olasılıkla mevcut olduğu sorusunu sormamız gerekmektedir. Böylece, bir elektronu gözlemlediğimiz zaman mevcut, gözlemlemediğimiz taktirde evrenin her yerinde bulutumsu olasılık dalgası içerisinde ya da o dalganın kendisi olarak mevcuttur. Daha doğrusu, bir tanecik, dalganın güçlü olduğu bölgede daha yüksek ihtimalle, zayıf olduğu yerde ise, daha az ihtimalle yer almaktadır.(Bunu, diğer özellikleri için de aynen düşünebiliriz.) Ayrıca, bir elektronun (taneciğin) olasılık dalgası içindeki durumu, elektronun parçalanıp o alana dağılması anlamında da değil, o dalganın herhangi bir yerinde bir bütün tanecik olarak bulunma ihtimaliyle ilgilidir. Bu yüzden bu ifade, bir elektronun %20’si burada, % 40’ı şu alandadır...şeklinde olmayıp, bir elektron şu alanda bir bütün halde bulunma ihtimali %20, bu noktada bulunma olasılığı %40 ‘tır ...şeklinde olmalıdır. Ama bütün evrende kesin olarak mevcuttur ki, bunun değeri de %100’dür. Bununla birlikte, taneciklerin gözlemlenmediğinde sahip oldukları tüm özelliklerinin kaybolması (eni, boyu, yüksekliği, kütlesi, konumu...) bu boyutta fiziksel bir gerçekliğin olmadığı anlamına da gelir.

Dolayısıyla biz, klasik fizik açısından bir elektronu atom çekirdeğinin etrafındaki belli bir yörünge üzerinde hareket ediyor dediğimiz zaman, aslında kuantum fiziği açısından bu yörünge hareketini, her yerde olma özelliğine sahip olan elektronun, olma ihtimalinin en yüksek (olasılık yoğunluğunun en güçlü) olduğu yer olarak ele almaktayız. Benzer deyişle, bir atomun elektronu uzayın her yerinde mevcut, fakat atomun belli bir yörüngesinde (hacminde) bulunma olasılığı en yüksek orandadır. Böylece; yine Belirsizlik İlkesi uyarınca, atom çekirdeği etrafında bir yörüngede hareket eden elektronun bu yörünge üzerinde herhangi bir noktasındaki konumu yerine, “bu noktada, şu ihtimalle bulunmaktadır” diyeceğiz. Yani, tanecik o yörünge yüzeyinin tümünde çok büyük bir olasılıkla mevcut iken, o yörünge içindeki yeri, zamanı ve hızının ne olduğunu kesin olarak bilemeyeceğiz ve bildiğimiz ise, sadece şu ihtimalle bu küre yüzeyinin şu noktasındadır, şu şekilde hareket etme olasılığı şudur şeklinde... olacaktır. Dolayısıyla biz bu bulutumsu yörünge küresine elektron için en güçlü olasılık yüzeyi adını veririz.

Bununla birlikte, kuantum boyutlarında alışılmışın dışında davranışlar sergileyen mikroskobik sistemlerin bağlı olduğu yasalar, klasik fizik boyutlarındaki deney sonuçlarını aynen (daha doğrusu büyük bir olasılıkla ) vermelidir. Örneğin, bir hidrojen atomunun temel enerji seviyesindeki bir elektronun yörünge yarıçapı klasik yasalarca (a) santimetre ise, kuantum fiziği açısından yapılacak bir çok deney sonucunda bu büyüklük, çok küçük (+) ve (-) farkla klasik değer olan (a) santimetrenin en olası değer olduğunu bize söyleyecektir.

“Dalgasal formda evrenin her yerinde yer alan taneciklerin, uzayın belli alanlarına doğru olasılıklarını yoğunlaştırmak suretiyle maddesel dünyamızın oluşumunu kim meydana getirmektedir?” diye sorduğumuzda ise, buna cevap olarak “gözlemcinin kendisidir” diyeceğiz. Dolayısıyla, bir elektrona belli bir sınır çizmezsek, evrenin her yerinde , belli bir ölçüm için klasik anlamda sınır çizdiğimizde, o sınırlar içerisinde, olasılığı çok yüksek olarak her yerdedir diyeceğiz. Tıpkı bir elektronun atomun yörüngesinde bulunması gibi. Ama yine de taneciğin ne zaman parçacık ne zaman dalgasal özelliğini sergileyeceğini belirleyemeyeceğiz. (Hemen söylemek gerekirse, bizim anlattığımız, tek bir elektronun görünüp görünmemesiydi. Bir elektronun tanecik özelliğini bilmemiz, bizim onu gözlemlememiz ya da bir elektronu görüyoruz anlamında değildir. Sadece belli deneylerle bu özelliğini tespit ediyoruz demektir. Dolayısıyla bu, tek bir örnekten yola çıkarak genel olayı daha iyi anlayabilmek için geliştirmiş olduğumuz bir düşünce deneyidir. Yoksa, bir elektronu bulunduğumuz boyuttan hiçbir zaman göremeyeceğiz. Çünkü, bunu belirsizlik ilkesi, doğanın bir kuralı olarak engellemektedir.) Mesela, biz bunu elektron ışını olan katot ışını üzerinde düşünürsek, elektronlar ayrıldığı kaynak ile yayıldığı alan içerisinde kimisi dalgasal özellik göstererek (katot ışını) o alanın her yerinde, o bölgenin dışında kalan yerlere nispetle çok yüksek bir olasılıkla bulunacak, kimisi de parçacık özelliğini göstererek (beta ışınları) maddesel olarak davranacaktır. Biz tanecik olarak onu ölçümleriz derken de, bir elektrondan değil, elektron yığınından bahsediyoruz. Yine burada da tek tek hangi elektronun tanecik ya da dalgasal özellik gösterdiğini belirleyemiyoruz. Bunun yerine elektronların belli bir bölümünün parçacık özelliğini gösterdiğini, yine elektronların yığınsal etkilerinden bilebiliyoruz. Bu fotonlar için de geçerlidir. Çünkü fotonlar, Elektromanyetik alanlar şeklinde dalgasal hareket ettikleri gibi, de Broglie (olasılık) dalgaları şeklinde de hareket edebilmektedir.. Bununla birlikte, bir taneciğin olasılık dalgasının her yerinde olma durumu, taneciğin olmaması gereken yerde yani; klasik boyutlar açısından bir taneciğin sıfır olduğu yerde bulunmasına (tünelleme etkisi) (4) ve aynı anda birden çok yerde görünmesine de olanak verir. Mesela; siz bir elektronu görmek için sıkıştırırsanız, alanını daraltırsanız elektron belli bir noktaya geldiğinde sıkı sıkıya kapattığınız aletlerin içinden geçerek bunun dışında yer alabileceği gibi, bu dış bölgede aynı anda bir den çok fazla sayıda tanecik olarak da kendini gösterebilecektir.

O halde tüm bunlardan çıkan sonuç, bir taneciğin konumunu ölçerken parçacığın hızındaki hata artıyorsa, ben onu olması gereken yerde ya da sahip olduğu enerji, momentum... değerlerinde değil, bizim ölçümlemelerimiz sonucu değiştirdiğim noktada ya da değerlerde göreceğim demektir. Böylece gözlemci, gözlemlenen olaya etki etmekte, dolayısıyla gözlemci statüsünden çıkarak katılımcı statüsüne geçmektedir. Bu da, gözlemciyle gözlemlenen şeyin daha derin düzeyde aynı Tek şey olduğunu ve bu boyutlarda gözlemci ve gözlemlenen diye iki ayrı şekilde belirdiğinde ise, birinin diğer şeyi yarattığını, bu nedenle de, madde denilen şeyin aslında var olmayıp bilincin bir görünümü şeklinde belirdiği anlamına gelir.

Bunu biraz daha genelleştirdiğimizde ise, bildiğimiz anlamda somut hiçbir gerçekliği olmayan ve her şeyin diğer şeylerden ayrılmayacak bir şekilde, tüm sonsuz ihtimalleri içinde barındıran sonsuz - sınırsız olasılık dalgasındaki Mutlak Bilinç, olasılık yoğunluğu anlamında sınır şartlarını oluşturup buradan da sırasıyla belli boyutlara yoğunlaşmak suretiyle maddesel boyutları (fiziksel gerçeklikleri), onu algılayan Şuur olarak meydana getirmektedir. Dolayısıyla, çevremizde, ne algılıyorsak, o algılananların bizim tarafımızdan oluşturulduğu, buna karşın, bizim dışımızda ikinci bir varlığın bir şeyler yaratıp o yarattığı şeyleri algılayacağı, bizlerin ise, var olmadığı anlamına gelmektedir.

Bu, bizim ve bilim dünyasında şöyle de ifade edilmekte; Gördüğün yarattığındır; Varlık, algılayanda mevcuttur; Algılanan, algılayandan doğar; Varlık, algılayanda mevcuttur..

Parçacık yönüyle bir bedene (beyine) sahip olan insana, dalgasal özelliğiyle Hakikâtini, Mutlak Bilincini (Semasını) anlatan Kur’an (Bilgi Kaynağı), gözlemlendiğinde somut gerçekler olarak karşımıza çıkan dünyanın, gözlemlenmediğinde soyut bulutumsu bir dalga şeklinde var oluşunu “ Sen dağları görürsün de onları hareketsiz ve sabit sanırsın. Halbuki onlar, bulutların geçişi gibi geçerler. ayetiyle dile getirmektedir.Bununla birlikte Kuantum fiziğinin ilkeleri, bilim adamlarının günümüzde nötrinoyu (parçacığını) gerçekte var olmamasına karşın, denklemlerin öngörüsü doğrultusunda maddeleştirmeyi başarmalarını, arkama dönüp bakmadıkça, algı dışında kalan yerlerin maddi olarak değil bir kuantum çorbası biçiminde mevcut olmasını, tarihçilerin bir araya gelip ortaya koydukları öngörülerle, aslında geçmişte var olmayanı oluşturarak (yaşanmış bir olay olarak) bunları maddesel kalıntıları biçiminde günümüze taşımalarını(6), ya da iki kişinin algıladığı herhangi bir gerçekliği, bir üçüncü kişini algılayamaması...gibi şartlanmalarımızın dışında bir gerçekliğin de her zaman var olduğunu bize göstermektedir.

İşin ilginç yönü, tüm bu tespitlerimizi bile beş duyu skalasına göre yapılmış olması. Ateizm görüşünü savunanlar peki ya ötesi?..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu dryeni bilim forumuna yazı yazdığının farkında değil mi?

Neler zırvalıyor?

Dış evren bizim düşüncemizde varsa. Senin bu yazıların da var demektir. Niye zahmet edip büyük puntolarlar yazıyorsun. Öğretmen edasıyla.

Madde elemanları ve özellikleri hakkında yalan yanlış, kulaktan dolma şeylerle konuyu kurana getirince çok mu inandırıcı olacağını zannediyorsun.

Bu yazı, bilimsel terminolojinin kullanıldığı (madde elemanlarının ve davranışlarının yanlış kullanıldığını) içerik olarak subjektif idealizmi öne süren bir yazıdır.

Üstelik kuran'ın bahsettiği evren fikrine de terstir. Kuran evrenin yaratıldığını ve objektif olarak varlığını kabul eder. İnsanların ve tüm canlıların yarattıldığından bahseder. Böyle olunca evren nasıl insanın düşüncesinde olur. Dış objeyi nasıl insanın düşüncesi yaratır? Tüm evreni nasıl insan düşüncesine sığdırabilirsin?

İdealizmi tartışmak istiyorsan ateistcafe de aç bir başlık orada tartışalım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu dryeni bilim forumuna yazı yazdığının farkında değil mi?

Neler zırvalıyor?

Dış evren bizim düşüncemizde varsa. Senin bu yazıların da var demektir. Niye zahmet edip büyük puntolarlar yazıyorsun. Öğretmen edasıyla.

Madde elemanları ve özellikleri hakkında yalan yanlış, kulaktan dolma şeylerle konuyu kurana getirince çok mu inandırıcı olacağını zannediyorsun.

Bu yazı, bilimsel terminolojinin kullanıldığı (madde elemanlarının ve davranışlarının yanlış kullanıldığını) içerik olarak subjektif idealizmi öne süren bir yazıdır.

Üstelik kuran'ın bahsettiği evren fikrine de terstir. Kuran evrenin yaratıldığını ve objektif olarak varlığını kabul eder. İnsanların ve tüm canlıların yarattıldığından bahseder. Böyle olunca evren nasıl insanın düşüncesinde olur. Dış objeyi nasıl insanın düşüncesi yaratır? Tüm evreni nasıl insan düşüncesine sığdırabilirsin?

İdealizmi tartışmak istiyorsan ateistcafe de aç bir başlık orada tartışalım.

Sevgiler.

Merhaba,

Zırvalamıyorum arkadaşım!..

Madde denen yapının orjinin ve bilinç yapısını anlattım. Kur-ân boyutsallığı anlatır, beşeri değer yargısını ve anlatımını değil. 5 duyu skalası içerisine hapsolmuş ise düşünü dünyan kurabileceğim bir cümlem olamaz. Kozalı köylülüğünün dar penceresinden evrene bakıpta hükmü vermemelisin.. Çünkü kozmos, her an yeni bir oluşta ; senden yine sana açığa çıkmakta. Doktor yeni mi? :-) Tartışmam arkadaşım.. Tahsil alanım Beyin cerrahi , ilgi alanım ise Fizik ve Astro Fizik. Yararlı olacaksam boyutsal anlamda, her platformda yazışırız..

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben senin için, senin anlayışında yokum. Beni senin düşüncen yaratıyor ya.

O zaman otur karşına beni koy (senin düşüncenin yarattığıyım ya) tartış.

Kendi kendinle sayıkla.

Kendi çekişkini kendin çöz.

Çözdükten sonra de ki. Haa sen benim düşüncemden bağımsız olarak varsın.

Ben de o zaman geçeyim karşına. bir sen söyle bir ben söyleyeyim. Bir birimize bilmediklerimizi anlatalım.

Yani önce beni, kendinden bağımsız olarak varlığımı kabul et sonra karşına çıkayım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Merhaba,

Tahsil alanım Beyin cerrahi , ilgi alanım ise Fizik ve Astro Fizik. Yararlı olacaksam boyutsal anlamda, her platformda yazışırız..

Sevgiler.

Beyin cerrahı mış. fizikle ilgileniyormuz. Hemi de Astro Fizik.

Astro Fizik senin cerrahlınığın da fiziğini de alıp götürmüş.

Sana bir psikiatr gerek.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben senin için, senin anlayışında yokum. Beni senin düşüncen yaratıyor ya.

O zaman otur karşına beni koy (senin düşüncenin yarattığıyım ya) tartış.

Kendi kendinle sayıkla.

Kendi çekişkini kendin çöz.

Çözdükten sonra de ki. Haa sen benim düşüncemden bağımsız olarak varsın.

Ben de o zaman geçeyim karşına. bir sen söyle bir ben söyleyeyim. Bir birimize bilmediklerimizi anlatalım.

Yani önce beni, kendinden bağımsız olarak varlığımı kabul et sonra karşına çıkayım.

Sevgiler.

Maalesef, bu bir realite!.. İstesen de istemesen de bu açıklanacak dünyaya kısa bir süre sonra. Seni olduğu gibi kabul etmek, fikrine, cinsine, insine saygı duymak, senden çıkana saygı duymakta bir olgululuk.. Dene derim, kozalı köyü olmaktan iyidir.. Ve konuyu uzatmaya da gerek yok.

Sevgilerimle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Beyin cerrahı mış. fizikle ilgileniyormuz. Hemi de Astro Fizik.

Astro Fizik senin cerrahlınığın da fiziğini de alıp götürmüş.

Sana bir psikiatr gerek.

Sevgiler.

Sen ne doktorusun? Bana alanını söyle, ne kadar basiretsiz olduğunu söylüyeyim.. Anlayışı sınırlıların tavırlarını sergiliyorsun!.. Kendin olmayı dene.

Psikiatr' a ihtiyacım yok!.. Siz önce aynadan kendinize bakın ve neden bu kadar tahammül edemediğinizi sorun kendinize. Şu şartlanmalarınızın sizde doğurdu ön yargılar, insanSı 'lar da belirir. Homo sappien fakat.. neyse,

tarihinde DrNeo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben neden sinirlendiğimi açıkca söylüyorum.

Bilim forumunda metafizik felsefelerden bahsedilmez.

Bilime güvenen arkadaşlar da doğru şeyler söylediğini zannedecekler.

Sen neden sinirleniyorsun. Sana göre ben yokum ki.

Sen kendi kendine küfrediyorsun. Zira ben senin kafanın içindeyim. ;)

Önce dünyayı ve evreni doğru değerlendirmeyi öğren. Sonra biliminsanıyım diyebilirsin.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben neden sinirlendiğimi açıkca söylüyorum.

Bilim forumunda metafizik felsefelerden bahsedilmez.

Bilime güvenen arkadaşlar da doğru şeyler söylediğini zannedecekler.

Sen neden sinirleniyorsun. Sana göre ben yokum ki.

Sen kendi kendine küfrediyorsun. Zira ben senin kafanın içindeyim. ;)

Önce dünyayı ve evreni doğru değerlendirmeyi öğren. Sonra biliminsanıyım diyebilirsin.

Sevgiler.

KENdini bilmeyen dünyayı ve evreni nasıl değerlendirsin? Bende ki Mutlak bilinçte ki aynı Tek, sende ki Mutlak bilinçte aynı tek. Bilimi savunuyorum diyorsun, nereden seyrediyorsun, 80'li ve 90'lı yılların materyal bilimini mi? Sanırım holografik gerçeklikten, stringten kuark (mana) 'lardan haberin yok. Bende gelmiş ne anlatıyorum, haklısın.. Kapasitene göre dozaj vermeliyken, hata benim. Ben kendi kendime küfretmiyorum. 5 Duyu skalası içerisine hapsolmuşsun. Benim kafamın (Veri tabanımın) içerisinde sen yoksun!.. Yukarıdaki söylemlerimi bile tersten anlamışsın.. Söyleyecek söz yok, kapasiten el vermiyor.. Sinirlenmem, kızmam, agresiflik halimde yoktur!.. Nörotransmitterlerimi niçin harab ediyim?!..

Sevgilerimle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bunu biraz daha genelleştirdiğimizde ise, bildiğimiz anlamda somut hiçbir gerçekliği olmayan ve her şeyin diğer şeylerden ayrılmayacak bir şekilde, tüm sonsuz ihtimalleri içinde barındıran sonsuz - sınırsız olasılık dalgasındaki Mutlak Bilinç, olasılık yoğunluğu anlamında sınır şartlarını oluşturup buradan da sırasıyla belli boyutlara yoğunlaşmak suretiyle maddesel boyutları (fiziksel gerçeklikleri), onu algılayan Şuur olarak meydana getirmektedir. Dolayısıyla, çevremizde, ne algılıyorsak, o algılananların bizim tarafımızdan oluşturulduğu, buna karşın, bizim dışımızda ikinci bir varlığın bir şeyler yaratıp o yarattığı şeyleri algılayacağı, bizlerin ise, var olmadığı anlamına gelmektedir.

Bu, bizim ve bilim dünyasında şöyle de ifade edilmekte; Gördüğün yarattığındır; Varlık, algılayanda mevcuttur; Algılanan, algılayandan doğar; Varlık, algılayanda mevcuttur..

Parçacık yönüyle bir bedene (beyine) sahip olan insana, dalgasal özelliğiyle Hakikâtini, Mutlak Bilincini (Semasını) anlatan Kur’an (Bilgi Kaynağı), gözlemlendiğinde somut gerçekler olarak karşımıza çıkan dünyanın, gözlemlenmediğinde soyut bulutumsu bir dalga şeklinde var oluşunu “ Sen dağları görürsün de onları hareketsiz ve sabit sanırsın. Halbuki onlar, bulutların geçişi gibi geçerler. ayetiyle dile getirmektedir.Bununla birlikte Kuantum fiziğinin ilkeleri, bilim adamlarının günümüzde nötrinoyu (parçacığını) gerçekte var olmamasına karşın, denklemlerin öngörüsü doğrultusunda maddeleştirmeyi başarmalarını, arkama dönüp bakmadıkça, algı dışında kalan yerlerin maddi olarak değil bir kuantum çorbası biçiminde mevcut olmasını, tarihçilerin bir araya gelip ortaya koydukları öngörülerle, aslında geçmişte var olmayanı oluşturarak (yaşanmış bir olay olarak) bunları maddesel kalıntıları biçiminde günümüze taşımalarını(6), ya da iki kişinin algıladığı herhangi bir gerçekliği, bir üçüncü kişini algılayamaması...gibi şartlanmalarımızın dışında bir gerçekliğin de her zaman var olduğunu bize göstermektedir.

İşin ilginç yönü, tüm bu tespitlerimizi bile beş duyu skalasına göre yapılmış olması. Ateizm görüşünü savunanlar peki ya ötesi?..

DrNeo'ya ait uzunca iletiye, yukarıya yapıştırdığım son birkaç paragraf hariç katılıyorum.

Ama bu son paragraflarda, kusura bakmasın ama, DrNeo, Dreinci'nin de değindiği giibi, gerçekten zırvalamış..

Kavram kargaşalığı içinde olduğu çok belli oluyor.

Deterministik makro düzenden, belirsizliğin hükmettiği atomaltı düzene inip, oradan yine atomüstü düzenene çıkıp, Kur'an'la ilgili görüşleri belirsizleştirme çabası için ben, zırvalama demezsem, sayıklama demek zorundayım.

Kur'an'ın belirsizlik ilkesini bize açıklayan bir kitap olduğu iddiasını başka türlü nitelendirmeye olanak yoktur.

İslam için bazıları atomist görüşün savunulduğu bir din der bazıları.

Bunu Arap'ların ileri sürdüğünü bizzat okumuştum.

Atomist görüş de aslında materyelist görüştür.

İslam bütün öğreti ve ilkeleri ile materyelizme önem veren bir dindir.

Ama insanlığa pazarlanan bu din, materyelizmi bile, ilahi paketçikler şeklinde sunar.

Sanırım DrNeo kardeşimiz İslam'ın bu yönünü göremiyor.

Bu konuda çok sayıda örnek verilebilir.

Hırsızların ellerinin kesilmesi, kadınların dövülmesi, zina yapanların kırbaçlanması, müşriklerin öldürülmesi, cihat ve diğerleri.

Bunlar açıkca materyelistik emirlerdir.

İslam bu dünya ile ilgili sorulara çözümler getirirken, öte dünyayı da ihmal etmeme ilkesi üzerine kurulmuş bir sayıklamadır.

Ama İslam'ın bu yönü burada değil, din forumunda tartışılması gerekiyor.

Bu nedenden dolayı bu tartışmalara lütfen din forumunda devam edin.

Orada çok daha geniş bir yelpaze oluşturan inanç ve düşünceler daha rahat tartışılabilir.

Burası en fazla bilimsel spekülasyonlara izin veren bir forumdur.

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
DrNeo'ya ait uzunca iletiye, yukarıya yapıştırdığım son birkaç paragraf hariç katılıyorum.

Ama bu son paragraflarda, kusura bakmasın ama, DrNeo, Dreinci'nin de değindiği giibi, gerçekten zırvalamış..

Kavram kargaşalığı içinde olduğu çok belli oluyor.

Deterministik makro düzenden, belirsizliğin hükmettiği atomaltı düzene inip, oradan yine atomüstü düzenene çıkıp, Kur'an'la ilgili görüşleri belirsizleştirme çabası için ben, zırvalama demezsem, sayıklama demek zorundayım.

Kur'an'ın belirsizlik ilkesini bize açıklayan bir kitap olduğu iddiasını başka türlü nitelendirmeye olanak yoktur.

İslam için bazıları atomist görüşün savunulduğu bir din der bazıları.

Bunu Arap'ların ileri sürdüğünü bizzat okumuştum.

Atomist görüş de aslında materyelist görüştür.

İslam bütün öğreti ve ilkeleri ile materyelizme önem veren bir dindir.

Ama insanlığa pazarlanan bu din, materyelizmi bile, ilahi paketçikler şeklinde sunar.

Sanırım DrNeo kardeşimiz İslam'ın bu yönünü göremiyor.

Bu konuda çok sayıda örnek verilebilir.

Hırsızların ellerinin kesilmesi, kadınların dövülmesi, zina yapanların kırbaçlanması, müşriklerin öldürülmesi, cihat ve diğerleri.

Bunlar açıkca materyelistik emirlerdir.

İslam bu dünya ile ilgili sorulara çözümler getirirken, öte dünyayı da ihmal etmeme ilkesi üzerine kurulmuş bir sayıklamadır.

Ama İslam'ın bu yönü burada değil, din forumunda tartışılması gerekiyor.

Bu nedenden dolayı bu tartışmalara lütfen din forumunda devam edin.

Orada çok daha geniş bir yelpaze oluşturan inanç ve düşünceler daha rahat tartışılabilir.

Burası en fazla bilimsel spekülasyonlara izin veren bir forumdur.

Selamlar..

HACI

Arap toplumunun örf ve adetini İslam Din'in emirleri diye pazarlayanlar muhakakkak sonuçlarını yaşayacaklardır!.. Ama öyle ama böyle. Müslüman'lık Din'i ni size anlatmıyorum, İslam ise bütün bu beşeri değer yargıları ve kavramlardan ötedir.. Arap toplumunun devşirmelerinin getirdiği gelenekler ile dediğim gibi lokalize olmuş mahalle anlayışı var.. Orijin İslam anlayışı bu değil.. Bilse idiniz ve O ayetteki Mana'yı irdeleseydiniz hak verirdiniz.. Saygı duyarım, teşekkürler.. Haklısınız, bu platformda inançsal bütünü söylenilmemeli.

Selamlar..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Arap toplumunun örf ve adetini İslam Din'in emirleri diye pazarlayanlar muhakakkak sonuçlarını yaşayacaklardır!.. Ama öyle ama böyle. Müslüman'lık Din'i ni size anlatmıyorum, İslam ise bütün bu beşeri değer yargıları ve kavramlardan ötedir.. Arap toplumunun devşirmelerinin getirdiği gelenekler ile dediğim gibi lokalize olmuş mahalle anlayışı var.. Orijin İslam anlayışı bu değil.. Bilse idiniz ve O ayetteki Mana'yı irdeleseydiniz hak verirdiniz.. Saygı duyarım, teşekkürler.. Haklısınız, bu platformda inançsal bütünü söylenilmemeli.

Selamlar..

Bu nedenle senin İslam ve Müslüman damgasıyla yaftalanmanı istemem..Anlattıkların Müslümanlıkla çok alakasız ama değişik açılımlar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

sav4sj.jpg

ISBN-10 / ASIN: 9812560831

ISBN-13 / EAN: 9789812560834

Publisher: World Scientific Publishing Company

Number Of Pages: 200

Publication Date: 2004-12-31

Download:

http://rapidshare.com/files/129944782/BlackHoles_StringTheoryRevolution.pdf.html
http://www.egoshare.com/download.php?id=4F812CFE5
http://w17.easy-share.com/1700917599.html

bunu yabanci bir sitede buldum paylasayim dedim :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 years later...

Higgs bozonu sicim teorisinin tam olarak neresinde ? Malum, son günlerde CERN'de izine raslandığı konusunda haberler duyuyoruz.

Higgs bozonu sicim teorisinin hiçbir yerinde yok.

Varlığı siclm kuramını çürütüyor.

Zaten çürük ve uydurma bir kuram. İyice çürüyüp kokuşuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...