Jump to content

Yapay zeka, duygular ve canlılık...


Recommended Posts

İnsanda duygu dediğiniz şeyler algılanan duyulara verilen yanıtlardır.

Örneğin ağrı duyusuna karşı kişi nasıl tepki gösterir, ağrıyı nasıl algılar gibi sorular sorulunca, basit bir duyunun karmaşıklaştığı görülür.

Zaten birden fazla ağrı türü vardır. Bazı ağrılar akuttur ve kalın miyelinli sinir lifleri tarafından iletilirler.

Diğerleri kroniktir ve ince lifler tarafından iletilirler.

Akut ağrıların duygusal tarafı yoktur. Veya azdır. Şiddetli ağrı geldiği gibi gidince geride iz bırakmaz.

Ama kronik ağrılarda duygulsallık önde gelir ve kişi o tip ağrılardan çok rahatsız olur. Ona acı da denebilir. Sinsi ve devamlı bir ağrıdır. Diş ağrısı gibi. Romatizma ağrısı gibi. Kanser ağrısı gibi.

Beyne ulaşan çok sayıda çeşitli türde duyudan beyin karmaşık duygular oluşturur.

Burada önemli olan duyuların çeşitli olmasıdır.

Duyular aracılığı ile çevreden beyne gelen dürtüler değerlendirilir.

Beyin onlardan karmaşık duygular sentez eder.

Robotlarda insansal duyguların olabilmesi için, insanda mevcut bütün duyuların ulaştığı ve onların değerlendirildiği bir santral sinir sistemi, yani beyin olması zorunluğu vardır.

Bu da mümkün değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecektir. Belki benzeri bir takım duygular epifenomen olarak ortaya çıkabilir.

Ama insanlarda ortaya çıkan epifenomen duyguların aynısını tekrarlamak mümkün değildir.

Zaten onlar her insanda bile farklı olan duygulardır. Tek bir duygu yoktur. Nerdeyse her insan için ayrı bir duygu algılama özelliği vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 66
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Zor kısmı duygular değil. Duygular nedir ki? Dürtülerden veya ihtiyaçlardan doğarlar. Temelde sistemin vaziyeti + dış etkenler = duygu. Bakın aşağıdaki oyuncağa sevgi ihtiyacı ve araştırma dürtüsü verilmiş. Çoğalma dürtüleri yok tabi. Ama insanların da duyguları bu çeşit ihtiyaç ve dürtülerden doğuyor.

Zor olan kısım hafıza. Bu da neural ağ modellerinde bir sorun olduğundan değil uygulamada teknoloji eksikliğinden. Fare beynini bile simüle etmek için oda dolusu bilgisayara ihtiyaç var.

Yetişkin bir insan beyninde yaklaşık 100,000,000,000 hücre var. Her hücre yaklaşık 10,000 bağlantı kuruyor. Bu da az çok 1,000,000,000,000,000 bağlantı noktası eder. Her bir bağlantı noktası için başlangıç adresi, bitiş adresi ve ağırlık kaydetmeniz lazım. 100 milyar synaps'ı adreslemek için 38 bite ihtiyacınız var. Ağırlık biraz isteğe bağlı. O da en ucuz 8 bit olsa. Toplam 38+38+8=84 bit yani 10.5 byte lazım. Bu da insan beyninin synapslarını modellemek için 10,500,000,000,000,000 byte = 10,500,000 GB = 15 milyon divx film = 10 milyar dakika (28 yıl) mp3 = 10 bin 1 Terabytelık harddisk = 300,000 32 GB'lık solid state (usb,kamera,telefon).

Kullanılan her harddisk'in de her iterasyonda kapasitenin %10-%20 arasında okuyup yazabilmesi lazım. Solid stateler ile belki yapılabilir. Ama o telefonlarda kamerada kullanılanların belli bir yazma silme sınırı var. Onu aşınca kullanılmıyor.

Kısacası harddisk kullanırsan çok elektrik çeker ve yavaş çalışır, solid state kullanırsan hızlı çalışır ama 2-3 saatte bir parça eskir değiştirmek zorunda kalırsın. Her halükarda maliyeti çok yüksek, ki daha işlemci, bus konusuna gelmedik.

10-20 seneye olur, öğrenebilen, akıllı komplike yapay zekalar yapılabilir. Şimdilik maliyet çok yüksek, o yüzden genelde böcek, sürüngen gibi basit sinir sistemlerinin modellerini uygulanıyor. İnsan yaratmanın çok daha ucuz yolları var ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir tane daha pleo:

verdiğin videoları ard arda izleyip sonuncusuna geldiğimde, robota yapılanlara karşı vicdanım rahatsız oldu, ona karşı acıma hissi duydum, ne oluyoruz falan derken hemen toparladım kendime geldim, metalden plastikten yapılmış robotlarda duygu mümkün mü, tövbe estağfirullah(:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada bahsedilen sey "qualia" veya "Subjectif deneyim" diye tabir edilen

ve insanligin "buyuk sorularindan" bir tanesine tekabul eden zor bir konudur.

oncelikle bildigimiz verileri siralamamiz lazim:

1- insan diger cansiz seyleri de meydana getiren alelade yapi taslarindan olusur (Atomlar diyelim)

2- bu atomlarin tasta tas ozelligi kedi de kedi ozelligi insan da insan ozelligi yaratmasinin

tek sebebi degisik paternlerde biraraya gelmeleridir.

3- Insan beyni ve duyulari atomlarin olusturdugu paterne dahildir.

4- Demek ki onemli olan yapitasi ya da topyekun sistem degil paterndir. Cunku vucudumuzda ki atomlar

surekli yenilendigi halde(yeni yapi taslari eskilerinin yerini aldigi halde) biz gene kendimiz olmaya devam ediyoruz.

Cunku paternimizde herhangi bir aksama olmuyor.

5- Insan vucudunda ki butun atomlar yasam suresi icerisinde baska atomlarla degistigi halde "Ben" fikrinde herhangi bir aksama olmuyor.

Yukaridaki varsayimlardan cikarilacak sonuc:

1- Insan "subjektif deneyimi" hisler, ruh hali vs. vs. alt seviyede atomlarin ve molekullerin belli bir paterle bir araya gelmesinden,

Ust seviyede atomlardan olusan neuron ve bunlarin elektro kimyasal paternlerinden ortaya cikmaktadir.

2- Insanin oldugu herhangi bir patern ile tasin ya da elektronik devrenin oldugu herhangi bir patern arasinda fundemental olarak hicbir fark yoktur.

3- Insan olma deneyiminin hicbir alt kumesine (zeka, hissiyat, duyular) evrende ki diger paternlerden ozel bir konum taninamaz

Ve butun bunlari birlestirecek olursak:

1- elektronic, sentetik bir sekilde "Insan Subjectif deneyimi" paterni(simulasyonu) ortaya cikartilabildigi zaman.

Organik "Insan" ile "sentetik/yapay insan" arasinda herhangi bir fark soz konusu olamaz.

2- bu farki iddia edebilmenin tek yolu insan deneyimine metafizik ogeler eklemek yoluyla olabilir (ruh gibi)(bknz "Elan vital")

Yukaridakilerden bagimsiz olarak:

Nanoteknolojiyi takip eden arkadaslarimiz bilirler ki ilerleyen zamanda nanofabrikasyon yolu ile atom atom dizerek

istenilen herhangi bir objenin ortaya cikarilmasi mumkun olacak organik ya da degil. Insan beyni bundan bagimsiz degildir.

Yapay olarak, silikon zeka/insan uretilmese bile, Nanofabrikasyon yolu ile yapilabilecektir.

Bunun ise Bugunku tanimiyla insandan bir farki olmayacaktir.

Bunu aciklayici ve dusundurucu dusunce deneyi sunmak istiyorum:

"varsayiyoruz ki insan beynini yapay bir platformda birebir simule edebiliyoruz.

Labaratuar kosullarinda sizi aliyoruz ve bu yapay platform ile

baglanti kurmanizi sagliyoruz, devam olarak, Sizin beyninizin belli kisimlarini offline yaparken

bu yapay simulasyon offline olan kisimlarin gorevini ustleniyor. Ve bire bir simulasyon oldugunu kabullenirsek,

Bu degisim sirasinda herhangi bir fark hissedebilirmisiniz? bu sekilde devam ederek asama asama beyninizin butun fonksiyonlarini yapay platforma aktariyoruz.

Siz bu platform ile baglanti icerisinde oldugunuz icin ve sizin organik beyniniz tamamen devre disi kaldigi icin, siz siz olmaktan cikarmisiniz?"

Umarim entellektuel olarak besleyici bulursunuz.

Saygilar

tarihinde Pontifect Maximus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bilincin modellenmesi demek ölümsüzlük demektir.

ağlayan bir bebeğin o hissi yaşadığını sanmak nasıl aptallıksa

robotların hareketlerinden de robotların his sahibi olduğunu sanmak o derece aptallık olur.

benlik, bilinç, duygular insanlığın erişemeyeceği kadar gizemlidir.

erişebilmemiz demek can verebilmek, ölümsüz olabilmek demek olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bilincin modellenmesi demek ölümsüzlük demektir.

ağlayan bir bebeğin o hissi yaşadığını sanmak nasıl aptallıksa

robotların hareketlerinden de robotların his sahibi olduğunu sanmak o derece aptallık olur.

benlik, bilinç, duygular insanlığın erişemeyeceği kadar gizemlidir.

erişebilmemiz demek can verebilmek, ölümsüz olabilmek demek olur.

tutturmuşun ölümsüzlük ölümsüzlük . Nasıl ölümsüzlük arkadaş . Şunu açıkla biraz bize . İnsan beyni birebir modellenince nasıl ölümsüz oluyor ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

tutturmuşun ölümsüzlük ölümsüzlük . Nasıl ölümsüzlük arkadaş . Şunu açıkla biraz bize . İnsan beyni birebir modellenince nasıl ölümsüz oluyor ?

biyolojik beden öldüğü için ölüyoruz

bedenimiz slikon beden olsa

veya kuantum beden

ömrümüz milyar yıllara çıkabilir.

ama bunlar fantazidir.

ruh olmasaydı gerçek olablirlerdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

biyolojik beden öldüğü için ölüyoruz

bedenimiz slikon beden olsa

veya kuantum beden

ömrümüz milyar yıllara çıkabilir.

ama bunlar fantazidir.

ruh olmasaydı gerçek olablirlerdi.

Bak gördün mü sonunda bir rakam söyleyebildin . Ölümsüzlük diye bir şey yoktur arkadaşım . Sadece ömrü senin alışık olduğundan daha uzun olabilir o kadar .

Hem bu kuantum beden nasıl oluyormuş . İlk defa duydum .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak gördün mü sonunda bir rakam söyleyebildin . Ölümsüzlük diye bir şey yoktur arkadaşım . Sadece ömrü senin alışık olduğundan daha uzun olabilir o kadar .

Hem bu kuantum beden nasıl oluyormuş . İlk defa duydum .

benliğimiz beynin işlemlerinden ibaretse

beynin işlemlerini yapan silisyum veya kuantum işlemcilerde de bu modellenebilmelidir.

kuantum beden diye buna dedim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben robot:

Ben görebiliyorum

Ben yemek yiyebiliyorum

Ben resim çizebiliyorum

Ben uçabiliyorum

Ben sex yapabiliyorum

Ben hissedebiliyorum

Ama ayrıca Ben

Ben benim diyemiyorum ben nedir ki?

Ben etrafımdaki engelleri görebiliyor ve yürüyorum ama görmenin muhteşem hazzını alamıyorum bir sanat eserine bakarak muhteşem diyemiyorum.

Ben yemek yiyorum fakat yiyecekler benim için bir akü gibi , biyo enerjiden ürettiğim elektrik enerjisinin doyuruculuğuna ve tadına varamıyorum.

Ben resim çiziyorum fakat hayallerim olmadığı için sadece raslantısal nesneler çiziyorum. Ben mutluluğun resmini hiç çizemedim.

Ben uçabiliyorum fakat süpermen gibi uçmanın verdiği heyecanı hissedemiyorum.

Ben çoğalabiliyorum fakat o arzuyu o güzel duygunun eşsizliğine ibretle bakamıyor ve ibretle bakmanın bile ne olduğunu bilmiyorum.

Ben yazılarımda hissetme fiilini kullandım fakat hissetmek nedir hiç anlayamadım.

Ben mutlu olamam , hissedemem, acı çekemem, aşık olamam bırakın benimle uğraşmayı da siz kendinize ne diye benim yerime koymayı düşünür durursunuz bunu da anlayamıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben robot:

Ben görebiliyorum

Ben yemek yiyebiliyorum

Ben resim çizebiliyorum

Ben uçabiliyorum

Ben sex yapabiliyorum

Ben hissedebiliyorum

Ama ayrıca Ben

Ben benim diyemiyorum ben nedir ki?

Ben etrafımdaki engelleri görebiliyor ve yürüyorum ama görmenin muhteşem hazzını alamıyorum bir sanat eserine bakarak muhteşem diyemiyorum.

Ben yemek yiyorum fakat yiyecekler benim için bir akü gibi , biyo enerjiden ürettiğim elektrik enerjisinin doyuruculuğuna ve tadına varamıyorum.

Ben resim çiziyorum fakat hayallerim olmadığı için sadece raslantısal nesneler çiziyorum. Ben mutluluğun resmini hiç çizemedim.

Ben uçabiliyorum fakat süpermen gibi uçmanın verdiği heyecanı hissedemiyorum.

Ben çoğalabiliyorum fakat o arzuyu o güzel duygunun eşsizliğine ibretle bakamıyor ve ibretle bakmanın bile ne olduğunu bilmiyorum.

Ben yazılarımda hissetme fiilini kullandım fakat hissetmek nedir hiç anlayamadım.

Ben mutlu olamam , hissedemem, acı çekemem, aşık olamam bırakın benimle uğraşmayı da siz kendinize ne diye benim yerime koymayı düşünür durursunuz bunu da anlayamıyorum.

ruhsuz şey seni :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Acı, keder, üzüntü vs. Ancak en basit hali ile acı. Bunu doğru bir şekilde modelleyebilir miyiz? Bunu öngörebilmek için öncelikle acının ne olduğunu anlamak gerekir.

Beyine çeşitli reseptörler tarafından ağrı hissi iletilir. Ağrı hissini arttıran iletinin ne kadar kuvvetli olduğu değil, iki ileti arasındaki sıklığın artmasıdır.

Tıp ağrı ve acıyı iki türlü giderir. Birincisi analjezi ile. Yani ağrı reseptörlerinin beyine ileti gönderilmesi baskılanır. İkincisi anestezi ile. Genel anestezide yapılan olay bilincin yok edilmesidir. Bilinç yoksa acı da yoktur. Acının var olabilmesi için bilincin var olması gerekir. Ağrı olayı bir şekilde bilinç düzeyine ulaşarak anlamlandırılır. Bilinci kapalı bir insan ağrı ve acıya da tepki vermeycektir.

Eğer bir makinaya bilinç verebilirseniz, bırakın acıyı, sizin bile tarif edemeyeceğiniz birçok duyguyu ona yükleyebilirsiniz. Bunun için de bilicin ne olduğunu ortaya koyabilmek gerekir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünya dışı varlıklar SETI araştırmasının önemli bir ayağı gezegenlerdeki yaratıkların değil, dünya dışı bir "bilincin" bulunmasıdır. Akıllı canlıların çevrelerini tamamıyla anlamaya başlamaları bir yapay bilinç yaratığı, robotu, vericisi veya uygulayıcısı yaratabilir. Bunu yapacaktır, 50-100-1000 yıllık zaman ölçeğimiz evren için çok kısa zamandır

Daha 20 sene önce Commodore bilgisayarımız var ise, 200 sene sonra, terabaytlık harddiskler, beyinden hızlı işlemciler, hücre boyutunda algılayıcılar yapabileceğimizi düşünmek neden anlamsız olsun?

Bugün ulaşamadığımız teknoloji mikro boyutta motorlar üretmektir. Hücre makineleri, molekül boyutundaki kimyasalları işleyerek dönüyor, ve biz hücre boyutunda, molekül boyutunda bir makineyi istesek de yapamıyoruz, ama doğa yapabiliyor. Molekül boyutundan, makro moleküle doğru çalışarak evrimleşiyor. Biz makro boyuttaki kendimizin mikro boyuttaki makinelerini anlamaya çalışıyoruz.

Duygular, algılama, hareket bir fotonun, bir molekülün bir molekülün içine girmesi ve onu şekline göre hareket ettirmesinden başka bir şey değildir, böyle koku alıyoruz, böyle görüp, böyle ATP harcıyoruz, beynimiz, gözümüz, nöronlarımız, buna göre kaydedip, buna göre şekilleniyor.

Bir ribozom makinesi PLEO'dan çok daha fazla şey yapabiliyor, çok daha fazla sayıda motorlarla hareket edip, çok daha fazla uyaranı algılayabiliyor ve PLEO'dan bir milyar kere daha küçüktür.

Molekül boyutunda her istediğimiz atomu her istediğimiz yere koyabilecek bir makinemiz olsa idi, insandan, hücreden çok daha güçlü makinalar yapabilecektik, ve bu makinaları kendini kopyalayabilecek şekilde üretebilecektik, molekül boyutunda...

Dünya dışı bilinç de budur. Bulunduğu ortamdaki kaynakları kullanarak kendini kopyalamayı becerebilen bir molekül makinesi yapabilirsek eğer, bu evrimin de zekanın da ilk adımıdır. Doğa bu kopyalamayı 4 milyar yıl önce yaptı, bundan insan, balık, virüs çıktı. Trilyon kere trilyon hatalı imalatın sonucunda.

Bütün bu fabrikanın talimatnamesi 6 milyar baytlık bir kitaptır, yani küçücüktür, bu bastığım bilgisayarın hafızasından çok çok küçüktür, ama çalıştırdığı motorlar da en az onun kadar küçüktür, onlardan trilyonlarcası kocaman bir makro molekül yapıyor. Bilinç de duyularımız da beynimiz de moleküllerin molekülleri ittirmesinden ibarettir, ama bir molekül var ki, kendisini ölümsüz yapmayı, yani sürekli kopyalanmayı başarmış bir moleküldür, ve bizler de bu beden de sensörler de bu molekülün yan ürünleridir, atıklarıdır, ölümsüzlük için, tek fonksiyonunu gerçekleştirmek için kullandığı diğer moleküllerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben robot:

Ben görebiliyorum

Ben yemek yiyebiliyorum

Ben resim çizebiliyorum

Ben uçabiliyorum

Ben sex yapabiliyorum

Ben hissedebiliyorum

Peki, buraya kadar tamam.

Ama ayrıca Ben

Ben benim diyemiyorum ben nedir ki?

İnsan yapabiliyor mu ki gerçekten bunu? Peki ya diğer hayvanlar? Robotların da insanın yapabildiği dercede bir benlik tanımı yapamıyacağını kanıtlayabilir misin? Bence aksini kanıtlamaya çalışmak daha verimli olur. Tiyo: Olay "ben kimim" sorusunu sorabilme ve cevaplayabilme olarak indirgenebilir. Değişik hayvanların zeka ve sinir sistemleri robotlarla kıyaslanıp induksiyon kullanılabilir.

Ben etrafımdaki engelleri görebiliyor ve yürüyorum ama görmenin muhteşem hazzını alamıyorum bir sanat eserine bakarak muhteşem diyemiyorum.

Yukardaki ile aynı argüman. Sinek sanattan ne anlar? Sinek ve insan'ın sinir sistemi arasındaki fark kompleksite. Daha komplike robotların sanat'tan anlamıyacağına neden eminsiniz?

Ben yemek yiyorum fakat yiyecekler benim için bir akü gibi , biyo enerjiden ürettiğim elektrik enerjisinin doyuruculuğuna ve tadına varamıyorum.

Yiyecekler, insan için de bir akü gibi değil mi? Bu tamamen saçmalık. Nedemek tadına varamıyor. Tadına varmaya programlanırsa bir robot, tadına varır. Sen senin zevk alma dediğin şey elektro ve biokimyasal bir kaç sinyal sadece.

Ben resim çiziyorum fakat hayallerim olmadığı için sadece raslantısal nesneler çiziyorum. Ben mutluluğun resmini hiç çizemedim.

Raslantısal karar := Ön koşullardan bağımsız karar

İnsanın hayal gücü eksik hafızaları raslantısal olarak diğer hafızalar ve tamamen raslantısal değerlerle doldurmaktan çıkıyor. Olay yine kompleksiteye kalıyor. İnsan zekası komplike olduğu için, algoritma salatasının içinde raslantısallığın kaynağını ve etksini seçmek zor ama mümkün.

Ben uçabiliyorum fakat süpermen gibi uçmanın verdiği heyecanı hissedemiyorum.

Ben çoğalabiliyorum fakat o arzuyu o güzel duygunun eşsizliğine ibretle bakamıyor ve ibretle bakmanın bile ne olduğunu bilmiyorum.

Ben yazılarımda hissetme fiilini kullandım fakat hissetmek nedir hiç anlayamadım.

Ben mutlu olamam , hissedemem, acı çekemem, aşık olamam bırakın benimle uğraşmayı da siz kendinize ne diye benim yerime koymayı düşünür durursunuz bunu da anlayamıyorum.

Uydur uydur söyle, oh ne güzel. Kanıt nerede?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hep yanılgı hep zırvalık hep yönlendirme hep saldırı. Bende biliyorum beyin sinyaller ile çalışıyor en güzel örneği matrix. Ama hala anlayamadım sizin gibi bilimin avukatları nasıl olur da bu gerçeği görmekten acizdirler sonuçta beyni çok küçük bir sisteme indirgerseniz ortaya atomlar kalıyor yani madde , madde nasıl ağrıyı hissedebilir nasıl renkleri duyumlar, nasıl aşk hissini sizin söylediğiniz aslında olmayan bir şeyi tadabilir. Bu noktayı anlamayıp ta anlamış gibi yaparak doğruluğunu bile kesin olarak görmediğin tezler ile bana gelme. Senin bir görüşün var mı? Atomlar bir bilince mi sahipler sence? Bir robot gerçekten acı çekebilir mi? Tam bir kaos tam bir saçmalık bir insan Allah ı değil kendisini nasıl bu kadar inkar edebilir , bu kadar kör olabilir, bu kadar katı kalpli olup ta sonra biz iyi insanlarız , inançlar olmasaydı bile biz kendimizi biliriz palavralarını nasıl savunabiliyorsunuz. Ne biliyorsun o zaman her şey bir algı ise her şey bir illüzyon ise belkide kötü olarak nitelendirdiğin şeyler iyi, iyi olarak nitelendirdiklerin de kötüdür, acı aslında iyi bir şeydir? Şu at gözlüklerinizi çıkartın artık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu at gözlüklerinizi çıkartın artık.

At gözlüğünü sen takıyorsun arkadaşım...

tüm duyguların bir mantığı vardır.

hepsi bir amaca hizmet eder.

İnsan için acı duygusu bedene etkiyen zararlı bir şeyi haber vermekten başka bir şey değildir.

Bir robotta kendisine zarar veren bir etkiyi, eğer acı olarak tanımlamaya programlanmışsa ''acı olarak '' hissetmiş olur.

insanı beden + ruh ,olarak kabul ettiğiniz için ,duyguların yapay zeka ortamına taşınamayacağını düşünüyorsunuz.

bilimle ilgisi olmayan bir inanç..

Siz ruhun varlığına inanıyorsunuz.

Yani bilimsel olmayan bir inancınız var.İşte at gözlüğü budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...