Jump to content

TANRI DİYECEKTE DİLİ VARMIYOR


Recommended Posts

Öyle bir varlık sınırlı bir varlıktır diye düşünürüm ve cehennemide insan uydurmuştur, yoktur derim. Zira cehennem dünyadaki zalimleri cezalandırmak için varım diyor bütün kutsal metinlerde.

Yani senin kurguladığın gibi bir varlığın bana herhangi bir etkisi olmaz. Kısa tanımla o varlık benim için etkisiz elemandır derim.

öldükten sonra seni her şekilde cehenneme atacaktır belki. atmaması için tek yol vardır ve sen hayatını bunu bulmaya adamalısındır belki. tabi tek yolu bulunca da gene kandırdım seni yapanbilir ama sonsuza kadar cehheneme gitme ihtimalini düşünerek kaygılanmaktan iyidir çabalamak. :)

boşuna uğraşma, metafizik şeyleri asla bir mantığa oturtamazsın. her zaman arkasından yenileri gelir. sen sadece bunları mantıksal bir temele oturtuğunu zannediyorsun ki yaptığın tek şey döngüsel düşünmek.

kadiri mutlak bir varlık bizi kandıramaz, kandırırsa kadiri mutlak olamaz diyorsun. belki de evreni yaratan hasta ruhlu dediğimiz insanlar gibi düşünen, kusursuz olmayan, aldatmaktan zevk alan kozmik bir varlıktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 134
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

BERGUZAR O ALLAH SENI BILDIGI GIBI YAPSIN.

ECMAİN. :D

kadiri mutlak bir varlık bizi kandıramaz, kandırırsa kadiri mutlak olamaz diyorsun. belki de evreni yaratan hasta ruhlu dediğimiz insanlar gibi düşünen, kusursuz olmayan, aldatmaktan zevk alan kozmik bir varlıktır.

Kusursuz olmayan bir varlık hiçbir şekilde etkili eleman değildir diyorum.

Saydığın gibi bir sürü olasılık düşünülebilir ama gerçek bir tanedir. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar, insan toplulukları gözlemlendikleri süreçlerde belirli nitelikler sergileyebilirler ancak bu nitelikleri kalıcı değildir.

Zaman ve mekânın mutlaklığı Newtonsal bir illüzyondan ibaretti, bunu Einstein ve görecelik yıktı.

Kuantum Teorisi, ölçümleme sonuçlarının kesinliğine ilişkin rüyalardan uyandırdı.

Laplace'çıların geleceğin öngörülebilineceğine dair fantazilerini de kaos bilimi ortadan kaldırdı.

Bu nedenledir ki, İkinci Aydınlanma Çağı'nın anlayışı Dünyaya dair olup da, yüzde yüz doğru ya da yüzde yüz yanlış olduğu kanıtlanmış tek bir olgu yoktur.

doğrultusunda; ve buna insanların kendi ve başkaları hakkında verdikleri hükümler dâhil.

Bunu Alev Alatlı söylemiş..Güzel söylemiş..

RD e sormak gerekir; Tanrı nın olmama ihtimalinin %50 den fazla olduğunun hesabını yaptığı için mi ateist?

Yapmışsa nasıl yapmış?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu hesabı nasıl yapmış ve kriterleri neler?

Aslında Laplace demişken aklıma o meşhur Napolyon diyoloğu geldi.

Laplace, evreni açıkladığında "Tanrı ya ihtiyaç duymadım" derken yanında determinizm vardı.

Yani başından sonuna planlanmış bir evren özgür iradeye yani aslında Tanrı ya yer bırakmıyordu.

Yakın zamanda evreni açıklarken yine bir Tanrı ya ihtiyaç duymayan Hawking in yanında ise, determinizmin zıddı belirsizlik bulunuyor.

Komik ama, şu gerçek ortaya çıkıyor; eğer Laplace zamanından bu yana yaşayabilseydik, tamamen zıd sebeplerle Tanrı yok diyebilecektik.

Hem de bilimsel olarak.. :)

tarihinde WerderBremen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında Laplace demişken aklıma o meşhur Napolyon diyoloğu geldi.

Laplace, evreni açıkladığında "Tanrı ya ihtiyaç duymadım" derken yanında determinizm vardı.

Yani başından sonuna planlanmış bir evren özgür iradeye yani aslında Tanrı ya yer bırakmıyordu.

Yakın zamanda evreni açıklarken yine bir Tanrı ya ihtiyaç duymayan Hawking in yanında ise, determinizmin zıddı belirsizlik bulunuyor.

Komik ama, şu gerçek ortaya çıkıyor; eğer Laplace zamanından bu yana yaşayabilseydik, tamamen zıd sebeplerle Tanrı yok diyebilecektik.

Hem de bilimsel olarak.. :)

Bu bile varlık belirteci aslında.

İnsanın bilimsel düşünce serüvenine göre güzel bir çıkarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haha ne komik değil mi?

Evet, bakalım şimdi ne kadar komik.

Bunu söyleyip bu bir olasılık diyor ve yerine başka bir olasılık söylemiyor. Tek olasılık var gibi duruyor ve ben bu videodan bunu çıkarabilirim.

Önce cehaletini bir kenara koyup, Olasılık'ın ne olduğunu öğrenmek için bir sözlük alıp bakacaksın. Dur ben sana yardımcı olayım: "O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu.

Ama sen karacahil, sırf Dawkins başka bir olasılık söylemiyor diye olasılık dediği bir şeyi "kesinlik" olarak algılayacak kadar zırcahilsin. Faili meçhul bir cinayette ilk olasılık, tüm insanların fail olabileceğidir. Elenir, elenir, elenir... geriye birkaç olası kişi kalır.

- Sence Bergüzar'ı kim vurdu?

- Bilemiyoruz; şu an emniyette bunla ilgili kesin bir bilgi yok.

- Peki Muhammet vurmuş olabilir mi?

- Tabii olabilir. O sırada olay yerinde bulunan herkes olabilir. Muhammet de orada idiyse, fail o olabilir.

Şimdi sen karacahil, bu diyalogdan "Hah, başka olasılık söylemediğine göre beni vuran Muhammet'tir" dersin; bense, "Önce Muhammet'in olay anında orada olduğunun, bu da yetmez, aynı zamanda seni vurduğunun kanıtlanması gerek" derim.

Ama sağol, esas dikkat etmem gereken yere etmemişim ve burda gördüm.

RD : Bu, kendi kendini kopyalama kabiliyeti olan ilk molekülün ortaya çıkmasıyla oldu.

SN : Peki, o nasıl olmuş?

RD : Size söyledim, bilmiyoruz.

SN : Yani, nasıl başladığı hakkında hiçbir bilginiz yok mu?

RD : Hayır, hayır. Hiç kimse gibi ben de bilmiyorum.

Senin arkanı yasladığın bilimin ilk parçası bilinemezmiş, kimse bilmiyormuş ve bilimi bu bilinemez üzerine temellendirmişler. Esas cahilin sen olduğunu göstermen cidden çok hoş.

Bilinemez temele oturtulmuş ve çok biliniyormuş gibi dayatılan bir süreç ve bu bir olasılık diyerek tek olasılık ortaya koyabiliyor adamın.

Senin de arkanın islam dünyasına yaslandığı nasıl da belli. Bilim, yaptığı bir araştırmayla ilgili henüz sonuca ulaşmamışsa eğer "Bu konuyu biliyoruz" demez, bu konunun araştırma aşamasında olduğunu söyler ve sonuca yönelik olasılıklar varsa bu olasılıkları sıralar. Teistler gibi aptalca fikirler peşinde koşup da "Bilmiyorsak eğer, Allah yaptı o zaman" demez.

Bilinemez temele oturtulmuş ve çok biliniyormuş gibi dayatılan bir süreç ve bu bir olasılık diyerek tek olasılık ortaya koyabiliyor adamın.

Helal olsun nan size. :D

Zırcahil bergüzar! İnsanın kalbi mühürlü, beyni örümcekli, gözü kör, kulağı sağır, mayası sığır olunca, işine gelenden başkasını görmez, buna sen de katılıyor musun? Nitekim sen, Dawkins'in "Olası dünyadışı varlıklar"dan sözetmesini tek olasılık olarak görürken, aynı Dawkins'in aynı cümle içinde Darwin'den sözetmesini; yani Darwin teorisi gereği yaşamın bu dünyada oluştuğu ve yine evrim sonucu tür ve çeşitlilik oluştuğu olasılığını da otomatikman söylemiş olduğunu göremiyorsun. Niye? Çünkü; (bkz. Bu parağrafın başı)

İşte bu sebeple, ben size "Helal olsun" demeyecem, çünkü yediğiniz içtiğiniz haram.

Hadi o bilinemeze ben Tanrı diyorum ve sen bunu bana bilimsel olarak yanlışla. Hadi göreyim seni. Bunu yapabilirsen ben cahil olduğumu kabul edeceğim. :)

Öncelikle senin kabul edip etmemen, cahil olduğun gerçeğini değiştirmez; bu başlık yeterli kanıt zaten. Konuya gelirsek;

İşte başla kıç arasındaki fark da böyle bir şey olsa gerek. Baş, neyin ne olduğunu düşünüp, akıl edip, doğruya ulaşmaya çalışır; en sıkıştığı zamanda bile o doğrunun peşinden koşar; ta ki doğru bilgiye ulaşana kadar... Kıç ise, ifrazattan bir kısmın atılımına yarar. Ama o kıç, bağlı bulunduğu akla başvurursa, sıkıştığında sonuç için uygun bir ortam (tuvalet, kayadibi, dere yatağı, vb.) arayıp ifrazatı oraya bırakır. Ama senin gibi başvuracak bir aklı yoksa kıçın (senin gibi derken, hani "Oku baban gibi eşek olma" tekerlemesindeki anlamla söylüyorum, yanlış anlama), uluorta, nereye rast gelirse oraya sıçar. Çıkana da bir ad verir, olur biter.

Tanrının varlığını iddia eden sensin a karacahil, dolayısıyla varlığını kanıtlamak da sana düşer. Yokluğunu kanıtlamak gibi bir zorunluluğum yok. E5 Karayolu üzerinde fuhuş yapmaktan tutuklanır da, sana "Sen, E5 karayolu üzerinde fuhuş yapıyorsun, çünkü ben buna iman ettim. Hadi fuhuş yapmadığını kanıtla" diyen bir yargıcın karşısına sanık olarak çıkarsan ne derdin, onu merak ediyorum bergüzar.

Ha, bu arada "Bilinmeyen" ile "Bilinemez" arasındaki farkı da bilemeyecek kadar karacahilsin, vesselam. Dawkins'in ağzından çıkan "Bilinemez" diye bir kelime veya buna işaret edecek bir ifade var da biz mi duymuyoruz, yoksa sen böyle bir şey duyduğuna da iman mı ediyorsun?

Ama bilimsel olarak Tanrıyıda ispatlayamazsın, bende ispatlayamam. O inancın konusudur. (Bunları diyeceğini bildiğimden gardımı alayımda)

İşte benim bunu bilimsel olarak doğrulayamam ve seninde bilimsel olarak yanlışlayamamanın ne demek olduğunu sana söyleyimmi çakırcalı.

Buna inanç (iman/güven) diyoruz.

Bilimin tanrıyı ispatlamak gibi bir görevi de zorunluluğu da yok. Bilim, adı üzerinde "Bilgi"ye dayanır, "İman"a değil. Konu bağlamında "Olasılık" da, bilimin dahilindeki bir kavramdır. Dolayısıyla bilim, bilinmeyen bir şeye bilinmiyor deme bilimselliğini gösterir.

Senin bilimsel olarak doğrulayamaman normal; ancak, benim bilimsel olarak yanlışlayamadığım sonucuna nerden ulaştın? İman mı yine? Şu veya bu vasıf yüklenmiş bir tanrı, hele ki islam tanrısı Allah'ın bilimsel olarak varolmadığı sabittir. Çünkü güneş dünya etrafında değil, dünya güneş etrafında döner. Çünkü dünya düz ve yayılmış değil, yuvarlaktır. Çünkü güneş asla ve asla batıdan doğmaz; çünkü güneşin doğduğu yer otomatikman doğudur. Çünkü erkek kadından üstün değildir. Çünkü insan kalbiyle değil, beyniyle düşünür. Çünkü Adem diye bir ilk insan yaşamamıştır; çünkü ilk insanlık diye kabul edebileceğimiz dönemlerde isim diye bir şey dahi yoktu. Çünkü Kuran denen saçmalık yığınının bilimsellikle alakası yok, deli zırvası, kadın budu, dilber dudağı, hanım göbeği, Zeyd'in büllüğü, Zeyneb'in dıllığı, Ebu Leheb'in eli, Muhammed'in uçkuru gibi aptallıklarının, bilimsel bir makalede yeri dahi olmaz. İşte bu nedenlerle;

Sizin inanç dediğiniz şeye, biz "yellenme" diyoruz. Çünkü imanlı insan, yukarıda da kanıtladığın üzere, duymadığı şeyleri duyduğuna da iman edebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Determinizm hala var ki, ama artık olasılıklara dayanan bir determinizm var.

Klasik mekaniğin temel yasaları olasılık barındırmazdı, olasılık bilgi yetersizliğinin bir sonucu idi, kuantum mekaniğinde ise olasılık temel bir doğa yasası olarak karşımıza çıkıyor.

Matematiksel olarak ifade edilebilen, öngörüler ortaya koyabilen (olasılıklara dayansada) her model şöyle yada böyle bir determinizm barındırır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca kuantum mekaniğine göre doğanın temel yasalarının olasılıklara dayanması "herşey mümkün" anlamına gelmez.

Dehri diyorum ya sen quantum dünyanın adamı olarak bunu böyle düşünüyorsun diye. Senin bu düşüncen kendi içinde tutarlı. Ama benim düşüncemde kendi içimde tutarlı.

Basit bir örnek ama doğru bir örnek bu yazacağım şey.

Bilgisayarı tasarımlayan mühendisin bilgisayar ile beraber piyasaya sürülmesi düşünülemez değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Düşünülemez elbette, tanrıyı neden görmüyoruz ki demiyorum yada demiyoruz

Ama tanrı ile bilgisayar tasarımcısı epey farklı aslında

bilgisayar tasarımcı niçin tasarım yapar?

belirli zorunluluklara itibar etmezse o bilgisayar çalışmaz.

Peki niçin bir bilgisayar tasarlar?

Mevcut bir ihtiyacı karsılamak için, ortada duran bir "sorunu" çözmek için

Tanrı neden tasarım yapar?

Hangi soruna çözüm üretti?

Bu sorunun kaynağı neydi?

Peki böyle bir "tasarım" yapmadan da mantıken mümkün olan baska bir yoldan tanrı bu sistemi baska türlü varedemez miydi?

Ederdi.

"Tanrı tasarım yaptı" demek tanrı'nın iradesi dışında belirli zorunluluklar vardı ve bu zorunluluklar -yasalar- altında mevcut bir olgusal sorun vardı ve tanrı bu soruna çözüm üretti demektir.

Burda tutarsızlıklar var.

Neyse ben şimdi kaçar sonra bir ara cevap yazmaya çalışırım.

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar, insan toplulukları gözlemlendikleri süreçlerde belirli nitelikler sergileyebilirler ancak bu nitelikleri kalıcı değildir.

Zaman ve mekânın mutlaklığı Newtonsal bir illüzyondan ibaretti, bunu Einstein ve görecelik yıktı.

Kuantum Teorisi, ölçümleme sonuçlarının kesinliğine ilişkin rüyalardan uyandırdı.

Laplace'çıların geleceğin öngörülebilineceğine dair fantazilerini de kaos bilimi ortadan kaldırdı.

Bu nedenledir ki, İkinci Aydınlanma Çağı'nın anlayışı �Dünyaya dair olup da, yüzde yüz doğru ya da yüzde yüz yanlış olduğu kanıtlanmış tek bir olgu yoktur.�

doğrultusunda; ve buna insanların kendi ve başkaları hakkında verdikleri hükümler dâhil.�

Bunu Alev Alatlı söylemiş..Güzel söylemiş..

RD e sormak gerekir; Tanrı nın olmama ihtimalinin %50 den fazla olduğunun hesabını yaptığı için mi ateist?

Yapmışsa nasıl yapmış?

WerderBremen,

Askerlik görevim sırasında bir soru üzerine ders komutanımız: "Herkesin yorulup yığıldığı yerde koşmaya, yürümeye devam edene komando denir" demişti. İşte bilimi bilim yapan da bir bakıma bu niteliğidir; bilim asla durmaz, asla tıkanmaz, asla yorulmaz... Bilginin sınırı yok ki, bilimin de bir sınırı olsun. Nitekim Einstein de, Newton'un teorisinden hareket edip, onu geliştirerek özel ve genel bağıntılılık kuramlarını geliştirmişti, de'mi; Muhammet'in zırvalarından hareket etmiş değil... Ve dahası, özel ve genel bağıntılılık kuramları da adı üzerinde KURAMDIR. Nitekim eylem alanına geçirilemiyor, ama matematiksel olarak varlığı ortaya konuyor, de'mi?

Aslında Laplace demişken aklıma o meşhur Napolyon diyoloğu geldi.

Laplace, evreni açıkladığında "Tanrı ya ihtiyaç duymadım" derken yanında determinizm vardı.

Yani başından sonuna planlanmış bir evren özgür iradeye yani aslında Tanrı ya yer bırakmıyordu.

Yakın zamanda evreni açıklarken yine bir Tanrı ya ihtiyaç duymayan Hawking in yanında ise, determinizmin zıddı belirsizlik bulunuyor.

Komik ama, şu gerçek ortaya çıkıyor; eğer Laplace zamanından bu yana yaşayabilseydik, tamamen zıd sebeplerle Tanrı yok diyebilecektik.

Hem de bilimsel olarak.. :)

Bilinen evrende hala deterministik kanunlar geçerli. Atomaltı parçacıkların bilinen evrene etkisi hala araştırma aşamasında ve bir etkisi olup olmadığı henüz kanıtlanmış değil. Varsa bile henüz bilmiyorum. Kaldı ki bilimsel (diyalektik) determinizm, Laplace'ın determinizmini (mekanik determinizmi) yadsır ve bilime aykırı bulur. Nitekim rastlantıyı yadsıyıp sadece zorunluluğu esas alır ve aynı nedenlerin aynı sonuçları doğuracağını savunur ki, kendi nedeniyle belirlenen sonuç da yine kendi nedeniyle aynılaşır ve kendisiyle aynı olan yeni bir sonuç meydana getirir. Bu da evrim ve devrim kavramlarının imkansızlığını doğurur. Tamamen kaderci bir gerekirciliktir Laplace'ınki. Oysa diyalektik determinizm, mikrofizikte rastlantının da önemli bir rolü olduğunu; maddenin tekdüze değil, sonsuz bir çeşitlilik içinde bulunduğunu kabul etmektedir. Ancak yiğidi öldür, hakkını yeme misali, Laplace'ın da hakkını vermek gerek: Mekanik determinizm de bilim alanında, en azından dünya ve diğer gök cisimlerinin hareketlerinin belirlenmesinde, çeşitli alet edevatların, iş makinelerinin yapımında epey faydalı olmuştur, olmaktadır da.

Yani bergüzarın vikviklemesine bir neden yok. Elbette yürüyen, önce bir adımını, sonra diğer adımını atacak. "Bak, az önce sol ayağıyla adım atmıştı, şimdi sağ adımını atıyor. Bu ne tutarsızlık, bu nasıl yürümek!?..." demenin anlamı yok. Bilim böyle yürüyor. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olasılıklara dayalı determinizmin var olup-olmamasının konuyla alakası yok.

Her ne şekilde olursa olsun, hatta birbirinin tamamen zıddı bazı gerekçelerle Tanrı ya yok demek ve bunu bilimsel olarak adletmek problem olan.

Eğer Tanrı yanlışlanamaz bir hipotez ise Tanrı ya bilimsel olarak yok demenin bir yolu yoktur.

Bir taraftan Tanrı bilimsel değildir diyeceksin, diğer taraftan evrim ile, belirsizlik ile, beta ışıması vb. ile Tanrı ya yok demenin yollarını arayacaksın.

Bu, Akıllı Tasarıma bilimsel değil diyenlerin, kör nokta-yarım kanat-kusurlu.. vs diyerek onu yanlışlamaya çalışmaları komedisine benziyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olasılıklara dayalı determinizmin var olup-olmamasının konuyla alakası yok.

Her ne şekilde olursa olsun, hatta birbirinin tamamen zıddı bazı gerekçelerle Tanrı ya yok demek ve bunu bilimsel olarak adletmek problem olan.

Eğer Tanrı yanlışlanamaz bir hipotez ise Tanrı ya bilimsel olarak yok demenin bir yolu yoktur.

Bir taraftan Tanrı bilimsel değildir diyeceksin, diğer taraftan evrim ile, belirsizlik ile, beta ışıması vb. ile Tanrı ya yok demenin yollarını arayacaksın.

Bu, Akıllı Tasarıma bilimsel değil diyenlerin, kör nokta-yarım kanat-kusurlu.. vs diyerek onu yanlışlamaya çalışmaları komedisine benziyor.

Hipotez (Varsayım-Hypothesis), bilimsel bir yasayı meydana çıkarmak için bir olgular dizisine dayanarak temellendirilmiş doğrulanması gereken bilimsel sanı demektir.

Şimdi bu tanım çerçevesinde bir düşünelim: Tanrı, bir hipotez midir? Eğer öyleyse, hangi olgular dizisine dayandırılarak temellendirilmiştir? Zira "olgu", gerçekleşmiş olan bir şey için kullanılır. Tanrı'ya değgin bana bir tek "olgu" gösterebilir misin? "İşte herşeyi allah yaptı da, akan suları, uçan bulutları görmüyor musun da, kalbine atmasını kim söylüyor da, vik vik de vik vik..." türü zırvalar istemiyorum; "TANRI'YA DEĞGİN BİR OLGU" istiyorum.

"Şu, oluşabilmesi için illa ki bir tanrıya ihtiyaç duyar, bu doğanun Şu'yu yapabilecek kapasitesi yok; çünkü Şu, doğaüstü bir şey." diyeceğin türden bir "olgu"... Ben bu yaşıma geldim, hiç de doğaüstü bir şey görmedim. Sizler ne kadar da şanslısınız, ne kadar renkli yaşamlarınız vardır kimbilir sizin.

Tanrının varlığına değgin ortada bir olgu yoksa, hipotezin tanımı gereği, "tanrının varlığına değgin doğrulanması gereken bir sanı" da saçma ve gereksiz olur.

Bu ileti, aynı zamanda "Ben tanrının varlığını ispatlayamıyorum, sen de yokluğunu ispatlayamıyorsun" diyen bir zırcahilin bu sözüne de kapak olsun: Saçmalığı daha baştan belli olan bir sanının suyundan tirit olmaz! Hiçbir olguyla temellendirilmemiş bir hipotezi bagajımda bile taşıma aptallığını sergilemeyecekken, ne diye yanlışlamak zorunda olayım ki?

Şimdi bundan ne sonuç çıkarabiliriz? Demek ki Tanrı, senin sandığın gibi bir HİPOTEZ bile değilmiiiiiişş! Dolayısıyla bir hipotezs bile olamıyorken, yanlışlanamazlığı sözkonu bile değilmiiiiiiişş!

Tanrı diye bir şeye inanmanız için bana bilimsel hiçbir olgu gösteremezsiniz; cehaletiniz ve beraberinde gelen egonuz, korkularınız, umutlarınızdan başka.

Tanrı nedir, sana söyleyeyim mi? Tanrı, sadece ve sadece cehaletin bir göstergesidir. Bilgisizliğin bir ürünüdür. "Bilmiyorum" diyememe erdemsizliğidir. Zenginin malı, züğürdün çenesidir. Ak akça, kara gün içindir. Bergüzarla birbirinize bakıp, aynı anda aynı hissi yaşadığınız romantizmine kapılmayın. Gökten iki elma düştü de...

Ha, sen eğer mantığı bilimdışı sayıyorsan WerderBremen, ben de sana bir şey diyemem.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çakırcalı;

Tanrı bir hipotez bile değilse bunu burada bilimsel olarak yanlışamaya, yok belirsizlikmiş yok evrimmiş mantık kuralları dışında imiş diyerek, mantık ile yok etmeye çalışan arkadaşlara söyleyeceksin.

Kaldı ki hipotez lafını, Laplace ın Traite de Mecanique Celeste (Göksel Mekanik) isimli kitabında Tanrı ya rastlamayan Napolyon un sorması üzerine, Laplace ın kullandığı rivayet edilir.

Ben oradan atıfta bulunduğum için hipotez kelimesini kullanmayı uygun buldum.

Şimdi seninle Tanrı bir hipotez mi değil mi diye demogojik oyunlar oynamaya gerek yok.

Ha oynayalım diyorsan bunun vakit kaybı olacağını bile bile sana bir servis atayım:

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’nin 1999 basımlı “Bilim ve Yaratılışçılık” kitabının 25. sayfasında şöyle deniyor: “zeki tasarım bilim değildir, çünkü bilimsel metotlarla test edilemiyor”

Biraz daha geniş alırsak;

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi hayatın kökenine ilahi akıllı tasarım ve diğer tüm ilahi müdahele iddialarının, deneysel olarak test edilemeyecekleri, hiçbir tahminde bulunamayacakları ve kendi yeni hipotezlerini yaratamayacakları için bilim olmadığını belirmiştir.

Buna rağmen bilindiği gibi Kenneth Miller ve Russel Dolittle akıllı tasarımı’ı çürütme maksatlı bilimsel savları ortaya koydular ve onları savundular.

Fakat Ulusal Bilimler Akademisi’nin yanıldığı nokta şu: “her iki durum da aynı anda geçerli olamaz“! Bir kimse “zeki tasarımın hem yanlışlanamaz (ya da test edilemez) olduğunu” hem de “onun aleyhinde kanıtların bulunduğunu” söyleyemez.

O “ya yanlışlanamazdır ve deneysel suçlamanın ötesindedir” ya da “gözlemlerimiz temelinde eleştirilebilir ve test edilebilir” özelliğe sahiptir. Yani bilimseldir.

Bir diğer husus da şu; “canlı bir şey tasarlanmamışsa evrilmiştir”.

Tasarlanmadığını kanıtlamanın yolu, evrildiklerini kanıtlamaktır.

Bir şeyin evrildiğini kanıtlamak evrimin lehinde ve tasarımın aleyhinde kanıtların bulunduğu anlamına gelir.

Canlıların doğal yollarla evrildiğinin kanıtlanması canlıların tasarlandıkları iddiasını otomatik olarak yanlışlayacaktır.

Bilim yapabilmeniz için, bir şeyi hem doğruluyabiliyor, hem de yanlışlayabiliyor olmanız gerekir. Ancak A.T. bunu yerine getirememektedir” deniyor.

Her iki teoriyi de masaya yatıralım ve ikisini de kendi savları ile test edip UBA’ne göre bilimsel bir kıstas olan “yanlışlanabilirlik ilkesi”ni karşılayıp karşılayamadıklarına bakalım.

Teorileri inceleyelim ve yanlışlanmaya izin verip vermediklerine bakalım. Bunun için de “Evrim Kuram’ına göre evrilebileceği” iddia edilen ve doğal olarak evrilmiş olması gereken Bakteri Kamçısı’nı ele alalım.

-Tasarım teorisi, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üreteMEyeceğini” iddia eder (J.Behe).

-Evrim teorisi ise, zekâ içermeyen bir sürecin bakteri kamçısını “üretebileceğini” iddia eder (K. Miller).

İnceleyelim;

Tasarım yanlışlanabilir mi?

Evet. Çünkü tasarımı yanlışlamak için zekâ içermeyen bir sürecin kamçıyı (veya benzer herhangi bir sistemi) üretebildiğini yani onun evrildiğini göstermek yeterlidir.

Peki, Evrim Teorisi yanlışlanabilir mi?

Hayır. Çünkü evrim teorisini yanlışlamak için kamçının (veya benzer herhangi bir sistemin) potansiyel olarak sonsuz sayıdaki zekâ içermeyen muhtemel süreçlerden herhangi biriyle oluşamayacağını göstermek gerekir ki, bunu yapmak pratik olarak imkânsızdır.

Bunu tüm evrilmiş canlılar için de uygulayabilirsiniz.

Sonuca gelelim; Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne göre yanlışlanamayan ne oluyordu? Bilimdışı!

Yani bilimsel değil. Sonuç olarak Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne göre evrim kuramı bilimsel değildir.

Bilimsel değil diye Evrim Kuramı yanlış mıdır?

Hayır, sadece bilimsel değildir ve doğruluğun ölçüsü kati surette bilimsel olmaktan geçmez.

Yani uzun lafın kısası senin Tanrı hipotez bile değil demenle Tanrı yanlışlanamıyor, yanlışlanamadığından yok da olmuyor.

Zamanında, Einstein'in 1901 yılında, görelilik teorisinin Zürih üniversitesi tarafından reddedilmesi, ardından yine 1905 yılında da ısrarı üzerine "anlaşılmaz/garip" yanıtının verilmesi bilmem sana bir şeyler anlatır mı ama 1919 yılında görelilik teorisini dünyada anlayanların, Einstein'ın ifadesi ile 12 kişi olması çok şeyler anlatır.

tarihinde WerderBremen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hem polemik yapmayacağını söylüyorsun, hem de bir çuval copy-paste bırakıp gidiyorsun. Bu kadar pasteyi ben yemem!

Evrim teorisinin yanlışlanamaz olduğunu veya akıllı tasarımın evrim teorisinin değili olduğunu söyleyen beyinin üzerine ben kimon sıkıp, karabiber ekerim.

1- Evrim teorisi elbette yanlışlanabilir; çünkü evrim teorisi bugüne kadarki bulgularla birbirine paralel bir seyir göstermemiş olabilir. Yani, başlıktaki videoda da sözü edilen dünyadışı varlıkların bir müdahelesi; veya zamanla absorbe edilmiş dünyadışı bir tür gazın etkisiyle nicel birikim olmaksızın oluşan nitel bir sıçrama, vs... Bunlar evrim teorisini yanlışlar; çünkü zaten evrim TEORİSİDİR.

2- Akıllı tasarım, evrim teorisinin değili de değildir. Adı üzerinde bir teorinin tek değili olacak diye bir şart mı var? Yukarda saydığım olasılıklar da "değil" değil midir o halde?

3- Burada, tanrı yok edilmeye çalışılmıyor; burada, var olduğunu söyleyenlere, YANLIŞ DÜŞÜNDÜKLERİNE DAİR cevaplar veriliyor. Yoksa psikiyatrlar da, hastalarının gördükleri halüsinasyonların gerçekliğini kabul mü ediyorlar? Onlar, hastalarının halüsinasyonlarıyla değil, o halüsinasyonları yaratan sebepleri bulmaya ve hastaların o sebepler üzerinde doğru değerlendirmeler yapmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Bunu, ama telkinle, ama ilaç tedavisiyle yapıyorlar ki, burada mesajla ilaç verilebilseydi, ben de bazıları için evde sinir ilaçları bulundururdum. O nedenle telkin; yani, ısrarla doğru bilgi aktarımı, tekrarları... Burada tanrı yok edilmiyor, var değil ki zaten... Bana Harun Yahya'yla gelme...

Kısaca: Evrim teorisi bilimseldir, çünkü yanlışlanabilir. Tanrı ise, hipotezi bile olmuyor, ne diyeyim?..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Polemik yapmayacağımı değil bunun zaman kaybı olduğunu söylüyorum ve haklı çıkmışım galiba.

Kaldı ki konunun polemik olacak yanı kalmamış, sen teşhisi koymuşsun bizler anormal hasta, sizler normal doktorlarsınız.

Burada sonuca ulaşamamak gibi durum yok, sizler zaten kendi kendinize telkinle "benim söylediğim kesinlikle doğru" diyerek polemiğe yer bırakmıyorsunuz.

Kendi fikirlerinizin dışında fikirlere sahip olanlara zaten baştan etiketi yapıştırmışsınız, onlar "deli"..

Bazı horozlar sırf kendi öttüğü için sabah oluyor sanır, durumunun sanal versiyonusuz.

Limonlasınız da kimyonlasanız da durum bundan ibaret...

Gelelim evrim teorisinin yanlışlanabilmesine..

Evrim teorisi elbette yanlaşlanabilir ama sizin kafananızdaki evrim teorisi yanlışlanamaz.

Darwin’in iddiasının ünü onun organizmaların ‘‘ortak bir atadan evirilmiş’’ olabileceği fikri değildi.

Diğer insanlarda bu konuda diğer teorileri ortaya koymuşlar ama her zaman aklın rehberliğini dilemişlerdi.

Darwin’in esas dayandığı temel bunun ‘‘şansla’’ olabileceğidir.

Eğer evrim rassal değişkenler ile ilerlemiyorsa, bunun tam tersi planlamış bir şekilde ilerliyor demektir.

Bir şey şans değilse o zaman planlanmıştır, bunun başka alternatifi yoktur.

Dolayısı ile evrim teorisinin değili akıllı tasarım diye adlandırılan fikirdir.

Burada konuştuklarımızla aslında evrim olmuyor demiyor değil, şansa dayalı evrim olmuyor diyoruz..

En azından ben öyle diyorum..

Bu açıdan bakacak olursak evrim teorisini yanlışlabileyecek başka teori de yoktur.

Zaten kendin de diyorsun, mevcut abiyogonez fikirlerini dünya dışı bir takım oluşumlarla desteklemek zaten evrim teorisine dahil olacağından, evrim teorisi nasıl yanlışlanabilir?

Bu konuda buradaki tartışmaların fotoğrafını çeken bir diyoloğu aktarayım:

Sorgulayan: Böldüğüm için kusura bakmayın ama her şeyi kim yaptı bana açıklayabilir misiniz?

Teist: Tanrı her şeyi yarattı.

İlk ateist: Oh! O halde Tanrıyı kim yarattı?

İkinci ateist: Biz Tanrıyı yarattık.

Teist: Öyleyse, bizi kim yarattı?

İlk ateist: Evrim bizi yarattı.

Teist: Evrimi kim yarattı?

İkinci ateist: O her şeyin bir parçasıdır, ‘her şey’ evrimi yaratır.

Sorgulayan: Yine böldüğüm için kusura bakmayın ama ‘her şeyi kim yaptı ‘ diye sormuştum?

Buradaki durum aynen budur.

Çok daha fazla uzatmak, kendini hasta ile konuşuyor zanneden çakma doktorların rahatsızlığını ilerletebilir.

Bu arada zaten HY ile gelmedim.. :)

tarihinde WerderBremen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
name='Dehri' timestamp='1290697064' post='678342'
Düşünülemez elbette, tanrıyı neden görmüyoruz ki demiyorum yada demiyoruz

Elbette düşünülemez. Ama işte klozete baktım Tanrı yok diyen ateistimiz çok değil mi Dehri? Onları ateist olarak nitelendirmeyelimmi o zaman? Yada ne diyelim onlara?

Ama tanrı ile bilgisayar tasarımcısı epey farklı aslında

Biri yaratıcı ve biri beşer olması itibarı ile farklı tabi. Ama ben sadece teşbih yaptım.

bilgisayar tasarımcı niçin tasarım yapar?

belirli zorunluluklara itibar etmezse o bilgisayar çalışmaz.

Tabi çalışmaz. Tanrının sistemide böyle olsa idi çalışmazdı. Ama o doğruluyor sistemini ve sen sünnetullahda (her tür fizik yasada) zerre kadar değişiklik bulamazsın diyor.

Peki niçin bir bilgisayar tasarlar?

Bir bilgisayar tasarımcısı bir bilgisayar tasarlayıp kullanıma sunmasa idi, ona bilgisayar tasarımcısı demezdikde ondan.

Çünkü birine bak bu adam bilgisayar tasarımcısı dediğinde, hani nerde tasarladığı bilgisayar diye sorulabilir. :)

Mevcut bir ihtiyacı karsılamak için, ortada duran bir "sorunu" çözmek için

Bu sorular Tanrı için uygun düşmüyor. Tanrı ihtiyaç sahibi değil ve ortada onun açısından sorun teşkil edecek birşey yok henüz tasarım yapmadan önce.

Ama yinede canlılık bir tasarım dahilinde ve aşama aşama var ediliyor ve kullanıma sunuluyor.

Neden?

Çünkü bu onun Tanrılığının (yani yaratıcı vasfının) mutlak bir sonucu.

Peki böyle bir "tasarım" yapmadan da mantıken mümkün olan baska bir yoldan tanrı bu sistemi baska türlü varedemez miydi?

Ederdi.

Her tür yaratma onun kudretinde ise istediği gibi yaratır demek en tutarlı duruştur.

"Tanrı tasarım yaptı" demek tanrı'nın iradesi dışında belirli zorunluluklar vardı ve bu zorunluluklar -yasalar- altında mevcut bir olgusal sorun vardı ve tanrı bu soruna çözüm üretti demektir.

Burda tutarsızlıklar var.

Bunlara kısmen yukarıda cevap verdim zaten. Ama henüz ortada bir tasarım yokken ve tasarlanan şey yokken sorun olarak gördüğün nedir onu anlamadım.

Ki zira ortada bir sorun olmadığından çözüm üretmenin de bir mantığı yoktur.

Dolayısı ile tutarsızlık bir durum sözkonusu olamaz.

tarihinde BERGÜZAR006 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Olasılıklara dayalı determinizmin var olup-olmamasının konuyla alakası yok.

Her ne şekilde olursa olsun, hatta birbirinin tamamen zıddı bazı gerekçelerle Tanrı ya yok demek ve bunu bilimsel olarak adletmek problem olan.

Eğer Tanrı yanlışlanamaz bir hipotez ise Tanrı ya bilimsel olarak yok demenin bir yolu yoktur.

Bir taraftan Tanrı bilimsel değildir diyeceksin, diğer taraftan evrim ile, belirsizlik ile, beta ışıması vb. ile Tanrı ya yok demenin yollarını arayacaksın.

Bu, Akıllı Tasarıma bilimsel değil diyenlerin, kör nokta-yarım kanat-kusurlu.. vs diyerek onu yanlışlamaya çalışmaları komedisine benziyor.

Tanrı yok demek için bilimsel verilere dayanmak zorunlu değil. Yüzyıllar öncesinde bile tanrı'nın gereksizliğini, tutarsızlığını ortaya koyan bir sürü düşünür olmuştur.

Ayrıca Steven Weinberg'in dediği gibi "bilim bir tanrı'nın olmasını imkansız hale getirmedi tanrı varsayımında bulunmanın zorunlu olmadıgını ortaya koydu"

Tanrı bilimsel bir v arsayım değildir evet ve biz tanrı'yı kanıtlamak için sözde bilimsel ve felsefi argümanların geçerli olmadıgını söylüyoruz.

Hem tanrı derken hangi tanrı? Hangi dinin tanrısı? Ya da deizmin tanrısı mı? Ya da panteizmin tanrısı mı?....

Tanrı ne ola ki? nasıl bir açıklayıcılıgı var?

Bu tanrı alimimutlak mı? kadirimutlak mı? nasıl varoldu? Zamandan ve mekandan münezzeh mi?

Kendisi dışında hiçbirşey yok iken kendisi dışındaki varlık alemini nasıl ve nerde yarattı? Neye ol dedi?

Peki eylemde bulunan bir varlık zamandan münezzeh nasıl olabiliyor? Siz zamanı nasıl tanımlıyorsunuz ki?

Hadi başka bir zaman boyutunda deseler anlarımda zamandan münezzeh olan bir fail (yapan,eden) nasıl varolabilir.

Kendi dışındaki varlık alemi ile ortak hiç bir yanı yok iken o varlık alemi ile nasıl etkileşiyor?

Daha böyle bir sürü cevapsız soru sorulabilir.

"Orası imanın konusu" diyerek topu taca atıverirsiniz.

Bırakın bilimi falan bir kenara sadece mantıksal temelde bile tanrı kavramının sayısız tutarsızlığı vardır.

Ben tutarlı biçimde kavrayamadıgım, olgusal olarak açıklayıcılığı olmayan bir varsayıma gerek duymuyorum

tarihinde Dehri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...