Jump to content

Mükemmel sisteme bak sen :)


Recommended Posts

İnsanı yaratan mükemmel bir yaratıcıdan bahseder dinler.

Herkesin kaç kere kakasını yaptığını ve kaç kere yapacağını bilen bir yaratıcı.

Hatta tükürdüğünüzde tükürüğünüzün tam olarak nereye, hangi hızla düştüğünü ve kütlesinin hem sizin bedeninize hem dünyaya hem de evrene oranını biliyor.

Yani herşey hesap dahilinde.

Hesap dahilinde düşünebilen tüm insanları yaratıyor.

Şimdi bakalım neleri hesap etmiş tanrı bir insan oluşurken.

- İki kişinin ön sevişme şekilleri ve süresi (üremeye hazırlık olup, yeni canlı oluşturmayı doğrudan etkiler)

- Kızışkanlık derecesi (azmışlık derecesi de denilebilir ve çok önemlidir)

- Seks pozisyonu (çünkü pozisyon tam olarak hangi spermin yumurtaya ulaşacağını tayin eder, mesela kadın üstte olursa bu birliktelikten çıkan spermlerin yumurtaya ulaşmaları çok zor olacağından o milyonlarca alternatif insan larvalarından hiçbiri ulaşamayacak ve bu da o andaki alternatiflerin hiçbirini gerçekleştirmeyecektir)

- Boşalma anı (boşalma anı da sperm kalitesi, miktarı gibi unsurlara etki eder)

- Milyonlarca spermden hangilerinin öleceği ve ölmeden yola devam eden binlercesinden hangisinin yumurtanın içine girebileceği

Yaratıcı bütün bunları biliyormuş.

Az kalsın unutuyordum. Menüstrasyon öncesi dönem (premenüstrasyon) ve menüstrasyon dönemi sürelerini de takip ediyor olmalı (Bunlar da kombinasyona dahil veriler) :)

Yani şöyle bir durum söz konusu.

İnsanın yaratılması yaratıcının iradesine değil, insanın şeyinin keyfine odaklı.

Ve işin çok daha ilginç yanı, bir insanı yaratmak isteyen Allah iki insanı bir araya getirtip seks yaptırmalı :) (Çöpçatanlık yani)

Öyle ol diyince olan bir şey yok yani...

Erkeğin özellikle o kadını çekici bulup arzulaması, kadının özellikle o erkeği çekici bulup arzulaması, kadının başım ağrıyor numarası yapmaması gibi bir çok detayı halletmek zorunda Allah bir şeyi yaratmak için.

Aslında Allah neymiş de biz bilmiyor muşuz :)

Herhalde bu kısım onun onuruna dokunuyor olacak ki Kuranda direkt işin biz sizi bir su damlasından yarattık kısmına geçiyor :)

Evet onur kırıcı bir meslek...

Yahu değer miydi insan yaratacağım diye p.... olmaya? :)

tarihinde ateist.bakis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kere, şu noktada yanılıyorsun. Cinsellik, insanın kontrolünde meydana gelen bir şey değil. İnsan, kendi vücuduna müdahale edemeyecek kadar acizdir.

---------> Döktüğünüz meniyi görmüyormusunuz. Onu sizmi yaratıyorsunuz, yoksa bizmi ? (vakıa suresi)

Erkek vücudu, ister istemez, sperm üretmektedir. Buna engel olunamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kere, şu noktada yanılıyorsun. Cinsellik, insanın kontrolünde meydana gelen bir şey değil. İnsan, kendi vücuduna müdahale edemeyecek kadar acizdir.

---------> Döktüğünüz meniyi görmüyormusunuz. Onu sizmi yaratıyorsunuz, yoksa bizmi ? (vakıa suresi)

Erkek vücudu, ister istemez, sperm üretmektedir. Buna engel olunamaz.

Arkadaşım neyin nasıl üretildiği sorun değil.

Bu kadar çok detayın insan ve doğa iradesinde olduğu aşikarken Allah isterse diye bir saçmalığın telaffuzundan bahsediyorum ben.

Bir kadın erkekle birlikte olmak istemezse Allah ne yaparsa yapsın o ilişkiden ortaya çıkacak adam ortaya çıkmıyor.

Budur konu.

Burada milyonlarca spermi katmıyorum (ki her biri ayrı bir adam oluşturacağı aşikardır)

Sen de bana ayetten bahsediyorsun...

Yapma bunu...

tarihinde ateist.bakis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

sebepler..hepsi bi sebebe bağlı ve kullarına bi lütüftur bu,mucizeye bi delil,bak işte su damlası yumurtaya geldiğinde nasıl insan oluyor,nasıl varlık oluyor

diyosun ki kadın erkek istemezse ilişkiye girmez evet bu genellikle böyledirde şunu unutuyosun,istemeyide O veriyor,yaprak kımıldamıyor izni olmadan sen parmağını kaldırabileceğini mi sanıyosun??

bunlar ezel bezminde yazılmış şeyler,senin hangi kadına ilgi duyacağın bile!

Link to post
Sitelerde Paylaş

ayıp değildir bu cahillerin uydurması,cinsellik yadsınamaz,evlilik helaldir,diğer yollar dinde yoktur bunda kavranamayacak bi durum yok

Evet ben bir cahilim , üzgünüm sana bilmediğim ve haddimi aşan birşey söylemek istemedim

Cahilliğimden affına sığınıyorum meçhule afedersin ... :D

Şu şeriat gelsede sen ve senin gibi mümineler rahat etse yaw , o zaman imanınız ve aşkınız daha da artar da bizi bilgilendirirsiniz bu hikmet - sual konularında. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

şeriat kişinin kendinde olur,hemde öyle güzel olur ki dünyaya inat daha güçlü bi şeriat olur,varsın devlet olmasın şeriat(:

ama allah demiyor mu kuranda kim allahın kurallarıyla hükmetmezse onlar zalimlerin veyahut sapıkların herneyse , kendileridir diye ?

Olmadı şimdi bak öyle olur mu rahat rahat gez eğlen , dinden işine geldiğinde bahset sırf bilgelik taslamak niyetiyle ...

Yok öyle işte şeriat şart herkes kendi kafasına buyruk gidemez :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her sistemin kendisi ile ilgili spesifik işleyiş mekanizmaları vardır.

İslam’da bir sistem olduğuna göre kendisi ile ilgili bazı spesifik ve diğer dinlerden farklı işleyiş mekanizmaları olmalıdır.

Diğer din ve eğilimlerin, sosyo-ekonomik sistem ve rejimlerin tümünden farklı olarak İslam, tek bir veya birkaç şey değildir. Birçok şey de değildir. Herşeydir. İslam Allah’ın insanlar için tasarımladığına inanılan sosyo-ekonomik bir sistem ve rejimdir. Ayrıca bir yaşam tarzıdır. Başka bir deyişle İslam Allah’ın, insanlar için kurduğu komple bir düzendir. Bu düzende insan halifedir. Evrende mevcut her şey insan içindir. Bu düzeni günümüz sistemleri ile karşılaştırırsak şöyle bir sonuca varabiliriz:

Allah başkandır. Peygamberler başbakandır. Kur’an anayasadır. Hükümet melekler, cinler, şeytan, cebrail ve azraillerden oluşmuştur.

Bu sistemde en büyük sorun hükümetle, onun yönettiği halk (Müslüman’lar) arasında pratik olarak işleyebilen bir ilişki kurmaktır. Elimizde bir anayada vardır. Ona göre hükümetin kimlerden ve nelerden kurulmuş olduğunu biliyoruz. Bu hükümetin ilkelerini ve yasaları da biliyoruz. Bilmediğimiz onların çağımız dünyasında nasıl yorumlanacağı ve pratik yaşama uygulanacağıdır... Ölümcül bir insanlıkla ölümsüz ve ilahi bir yönetimi nasıl bir araya getireceğiz? Birbirleri ile somut ilişkiler kurmayan bu iki domain arasında, doğası gereği somut olması gereken nasıl bir köprü kuracağız? Ve o köprünün başını kimlerin tutmasına izin vereceğiz?

O köprü aracılığı ile Allah’ın emirleri bize iletilecek ve köprüyü tutan ulema tarafından yeniden yorumlanarak,biz insanlara yol gösterecek ve yaşamımıza şekil verecek. Laik ve çağdaş diğer sosyo-ekonomik rejimlerden farklı olarak bu ilahi sistemde hem cezalar var, hem de mükafatlar. Çağdaş toplumlar insanları dürüst oldukları ve yasalara uydukları için mükafatlandırmazlar. Onlara uymayanlar ise cezalandırılırlar. Çünkü iyi vatandaş olmak görevimizdir. Ama bu ilahi sistemde iyi olanlar mükafatlandırılırken, kötüler cezalandırılmaktadırlar. Tabii her ikisi de mükafatlarını almak için ölümü beklemek zorundadırlar. Allah’ın kurduğu sistem bu dünyada suçluları (günahkarları) cezalandırmaktadır. Onlar ayrıca öte dünyada da cezalandırılacaklardır. İslam için dünya ve yaşam, geçici olgulardır. İnsan ölünce uyanacaktır.

İslam inanışına göre Allah insanı yarattığı ilk andan itibaren İslam’ı onlar için seçmiş ve onları İslam’a davet etmiştir. Ama Allah’ın, Muhammed ile İslam dinini indirinceye kadar, bunda başarılı olduğu söylenemez. Allah yeryüzüne 124 bin peygamber ve din indirmiştir ve onların hepsi de İslam’dır ama, insanlar onların tümünü hızla yozlaştırmışlardır. İslam son din ve Muhammed O’nun son peygamberidir. Allah sonunda İslam’ın kitabı olan Kur’an’ın değiştirilmemesi için bazı önlemler almıştır. Allah yaptığı hatalardan ders almışa benzemektedir.

Allah’ın kurduğu ve İslam olarak isimlendirdiği dinin başlangıcı Adem peygambere kadar gider. Şurasına hemen değinmekte yarar vardır ki İslam’a göre Allah, insanı yaratmadan önce kendisi ve ilk yarattığı ilahi yaratıklar için farklı bir sistem kurmuştur. O sistemde melekler ve cinler vardır. Şeytan yoktur. Şeytan da diğerleri gibi, Allah’a dua eden bir melektir. Şeytan şeytanlığını Adem yaratıldıktan sonra göstermiştir. Allah ve melekleri cennette mutlu bir yaşam sürdürmektedirler. Cehennem henüz yoktur. Çünkü cehennemin önkoşulu olan gühah işlemek ve Allah’a saygısızlık yoktur. İnsan henüz yaratılmamıştır. Melekler Allah’ın her emrini hemen yerine getirmektedirler. Cennette barış ve huzur insanın yaratılması ile bozulmuştur. Bunun üzerine Allah cehennemi oluşturmuş ve haksızlığa saparak Allah’ı inkâr eden günahkârları cehennemde odun olarak yakacağını ilan etmiştir. (Cin: 15)

Link to post
Sitelerde Paylaş

ama allah demiyor mu kuranda kim allahın kurallarıyla hükmetmezse onlar zalimlerin veyahut sapıkların herneyse , kendileridir diye ?

Olmadı şimdi bak öyle olur mu rahat rahat gez eğlen , dinden işine geldiğinde bahset sırf bilgelik taslamak niyetiyle ...

Yok öyle işte şeriat şart herkes kendi kafasına buyruk gidemez :)

(: kafaya buyrukluk değil demek istediğim Kuran bitanedir,kurlalar yasalarda öyle,her birey bi alemdir,şeriat yok diye şeriatsiz yaşamak yok diyorum,şu halde bile Kurana tam uyarak yaşabilirsin istersen şayet

herneyse

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah'ın biz insanlar için kurduğu sistemi incelemeye devam edelim.

Hristiyanlıkta cehennem kendilerini kurtaracak olan İsa’nın gelmesini bekleyenlerin yeridir. İslam’da ise cehennem hem cezaların yakılarak çekildiği bir yerdir, hem de bir işkence yeridir. Günahı büyük olanlar kökü cehennemin dibinde olan ve meyvesi yılan başına benzeyen zakkumlar yiyip, bunu üstüne kaynar sular içeceklerdir. Cehennem 7 kattır ve 7 kapısı vardır. (Hicr: 44). Her kapıdan ayrı bir günahkâr bölüğü girer. Yorumcular bundan kapıların günahların ağırlığı derecesine göre düzenlendiği sonucunu çıkarmışlardır.

İslam’da Allah için önemli olan Müslüman’ların kendisine iteat etmeleridir. Allah’ın emirlerini yerine getirmeyenleri korkunç bir son beklemektedir. Tehdit ve korkutma İslam’ın iki temel ilkesidir. Allah tehdit ederken bazı ayrıntıları bile ihmal etmemiştir. Kur’an’da cehennem ateşinin bazı niteliklerine değinilmiştir. Bu ateş halis alev olabilir. Ayrıca yanan ateş, kırmızı ateş, ateşli kaygı olarak da nitelendirilmiştir.

Adem ilk erkek insandır. İslam’da Hz Adem olarak bilinir. İnsanoğullarının babası olan Adem’i-ki Arapca Abu’l Başar olarak bilinir- Allah, kumlu toprak ve pis kokan çamurdan yaratmıştır. İslam kaynaklarına göre Adem, seksen yıl çamur yığını halinde kalmış, seksen yıl sonra bilinen insansı şeklini almış, bunu izleyen 120 yıl ruhsuz kalmış ve bu sürenin sonunda kendisine ruh verilmiştir. Allah’ın amacı Adem’i meleklerine hükümdar yapmaktır. Bu amacını gerçekleştirmek için Allah, meleklerine Adem’in önünde diz çökmelerini emretmiştir. Meleklerden İblis bu emre uymamış ve ayrıntıları yeterince bilinmeyen bazı nahoş olaylardan sonra, her ikisi de cennetten kovulmuşlardır. (Kur’an 2:34, 7: 11, 17:62)

Allah Adem’e kendisi için bir gün sayılan 1000 yıllık bir ömür bahşetmiştir. Ancak Adem bu ömrün 40 yılını Davud’a bağışladığından, yalnız 960 yıl yaşamıştır.

Cennetten kovulan Adem Serendip (Seylan) adasına düşmüş, orada iki yüzyıl tövbe ettikten sonra, Cebrail tarafından Arafat’a götürülerek Havva ile buluşturulmuştur. Allah Adem’e Kâbe’yi onarmasını buyurmuş, Cebrail de O’na Hac törenini öğretmiştir. Dünyaya ayak bastığından 960 yıl sonra nisan ayının bir Cuma günü ölen Adem, Abu Kubays dağı eteğinde Hazineler mağarasına gömülmüştür. Adem yalnız ilk erkek insan değildir. Cennetten kovulmasına rağmen, aynı zamanda ilk peygamberdir de.

Burada bir çelişki dikkatinizi çekmiştir. Allah Adem’e Kâbe’yı onarmasını buyurmuştur ama, Kâbe henüz inşa edilmemiştir. İslam inancına göre Kâbe, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilecektir. (Bakara 127). Bu inancı Adem’in Kâbe’nin yerini saptaması ve o yeri ilerde kurulacak Kâbe için hazırlaması olarak yorumlayabiliriz.

Kâbe İslam’ın en kutsal ve önemli ibadet yeridir. Kur’an’a göre Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilmiştir. Boyutlarının bir önemi varsa, bilinmemektedir. Kapı ve arka duvarları 12 metre, öteki iki duvarı onar metre uzunluğundadır. Duvarlarının yüksekliği 15 metredir. Duvarları Mekke civarındaki dağlardan getirilen kara taşlardan yapılmıştır. Her yıl değiştirilen kara bir örtü ile örtülür. İçinde tavanı tutan üç ağaç direk vardır. Altın ve gümüş kandillerle süslenmiştir. İç duvarlar ve yer mermer döşelidir. Tavana çıkmak için bir merdiveni vardır. Kapısı kuzeybatı duvarında ve yerden iki metre yüksekliktedir. Açıldığında önüne tahta bir merdiven sürülür. Doğu köşesinin kapıya yakın tarafında, yerden birbuçuk metre yüksekliğe Hacer-i esved denen bir karataş yerleştirilmiştir. Kuzeybatı duvarının üst kenarının altından dışarıya çıkan bir yağmur su oluğu (Mizâb al-rahmâ) vardır ki bu olukla batı köşesi arasındaki yer, tam kıbledir.. Buna ayrıca kutsal yön de denir.

Bakara 125’e göre Allah Kâbe’yi insanlar için toplantı ve güven yeri kılmıştır. Yukarda değindiğimiz gibi Kâbe Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilmiştir. Her ikisi de Kâbe’nin temelini atarlarken şunları söylemişlerdir.

Âli İmran: 96-97. Gerçekten herkes için kutlu, yolgösterici olarak kurulan ilk tapınak Mekke’dedir. Oranın tapınak olduğunu gösteren apaçık ayetler vardır. İbrahim’in katı da oradadır. Her kim oraya girerse güvenliğe kavuşmuş olur.Yolunu bulan için oraya yüz sürmek Allah’a karşı borçtur.

Kâbe’nin kutsal bir yer olduğuna işaret eden diğer ayetler de vardır. Mâide: 97, Hac: 27, Kureyş: 3.

Kıble İslam’da önemli bir kavramdır. Namaz kılarken dönülmesi gerekli Kâbe’nin yönüdür. Yön anlamına gelen kıbel kelimesinden türemiştir.

Sünni inançlarına göre Allah’ın belli bir mahali yoktur. Her yerdedir. Yüzünüzü nereye dönerseniz Allah oradadır. (Bakara 115) Buna rağmen, Kıbleye dönerek namaz kılmak İslam’da namazın zorunlu koşuludur. Kıbleye dönülmeden kılınan namaz kabul edilmez. Ayrıca ölü Müslüman’lar başları kıbleye dönük olacak şekilde defnedilirler. Kesilen kurbanların başı da kesim sırasında kıbleye doğru çevrilir. Cami mihraplarının yönü de kıbleye doğrudur. Namaz sırasında yüzünü kıbleden başka yere çevirenin namazı bozulur.

Allah’ın her yerde olmasına rağmen Müslüman’ların namaz sırasında Kâbeye doğru dönmelerinin nedeni kesin olarak belli değildir. Kıble Medine’ye olan hicretten sonra bir ara Kudüs olmuş, sonra yeniden Kâbe’ye dönmüştür. Kıbleye dönerek namaz kılmak da putperestlikten kalma bir gelenektir. Samî kavimlerinden Essenîler doğuya dönerek doğan güneşe taparlardı. Bir yere dönmek zorunluğu İslam’da devam etmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dincide laf bol.

Salladıkça sallıyor?

Ne yumurtlamış bakalım:

"cinsellik yadsınamaz,evlilik helaldir diğer yollar dinde yoktur"

Evlenmeyen ya da evlenemeyen ne yapacak?

Dinden mi çıksın apış arasına beton mu döksün?

Sonra da dalga geçiyorsunuz diye kızıyorlar.

Hem palyaçoluk yapacaksın hem de gülüyorsunuz diye kızacaksın.

tarihinde hubbez tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

şunu unutuyosun,istemeyide O veriyor,yaprak kımıldamıyor izni olmadan sen parmağını kaldırabileceğini mi sanıyosun??

bunlar ezel bezminde yazılmış şeyler,senin hangi kadına ilgi duyacağın bile!

Senin yukarıdaki açıklaman başka paradoks doğuruyor.

Eğer istemeyi oluşturan Allah ise burada özgür irade ile hareket edildiğinden bahsedemezsiniz.

Sen onun istediği şekilde hareket ediyorsan, kuranın cehennemini komple çökertirsin.

Yani senin yaratılman için annen ve babanın birbirinden bağımsız kişiliklerini zorla bir araya getiriyorsa (ki senin dünyaya gelmenin başka yolu yok, ancak bu şekilde gelebilirsin) o zaman buna sen özgür iradeye sahipsin denemez. Sen koyun gibi güdülüyorsun denir.

Eğer kendiliğinden, insanların kendi istekleriyle hareket ettikleri bir özgürlük sunuyor dersen, bu sefer de Tanrının seni yarattığından bahsedemezsin.

Çünkü sen tanrının değil, anne babanın isteği sonucu yapılan bir aktivitenin ürünü olursun.

Şimdi anladın mı paradoksu sevgili mechule?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dincide laf bol.

Salladıkça sallıyor?

Ne yumurtlamış bakalım:

"cinsellik yadsınamaz,evlilik helaldir diğer yollar dinde yoktur"

Evlenmeyen ya da evlenemeyen ne yapacak?

Dinden mi çıksın apış arasına beton mu döksün?

Sonra da dalga geçiyorsunuz diye kızıyorlar.

Hem palyaçoluk yapacaksın hem de gülüyorsunuz diye kızacaksın.

nikah helal yöndür,evlenemeyenede oruç tutsun deniyor,ama bu evlenmeyen keyfi sebep değilde maddi sıkıntıdsn evlenemiyorsa ve onlarıda evlendirin yardım edin diyor,dünyalık keyif hasabi ile evlenmeyip harama dalan ziyandadır!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin yukarıdaki açıklaman başka paradoks doğuruyor.

Eğer istemeyi oluşturan Allah ise burada özgür irade ile hareket edildiğinden bahsedemezsiniz.

Sen onun istediği şekilde hareket ediyorsan, kuranın cehennemini komple çökertirsin.

Yani senin yaratılman için annen ve babanın birbirinden bağımsız kişiliklerini zorla bir araya getiriyorsa (ki senin dünyaya gelmenin başka yolu yok, ancak bu şekilde gelebilirsin) o zaman buna sen özgür iradeye sahipsin denemez. Sen koyun gibi güdülüyorsun denir.

Eğer kendiliğinden, insanların kendi istekleriyle hareket ettikleri bir özgürlük sunuyor dersen, bu sefer de Tanrının seni yarattığından bahsedemezsin.

Çünkü sen tanrının değil, anne babanın isteği sonucu yapılan bir aktivitenin ürünü olursun.

Şimdi anladın mı paradoksu sevgili mechule?

külli irade ve cüzi irade,biraz araştırmanı öneririm .

özgür irade elbet var buna yok demek şirke girer,aklın ile yapacağın kararın neticesinde cennet cehennem dünya mevkileri vs. var ama tamamende özgürsün manasınada gelmiyor bu,evlilik içinde belli kıstaslar konmuştur her hal için sen dilediğin ama Onun izin vermesiyle dilediğin yola gidiyosun,seninde hayatında olmuştur çok istediğin bişey iş okul olamamıştır bi türlü tüm olanaklar varken üstelik,sevdiğin kızla herşey güzelken ayrılıvermişindir elinden bişey gelmediği anlar O'nun iradesinin devreye girdiği anlardır,herşey elinde değildir insanın bu net bi açıklaması külli iradenin .

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...