Jump to content

İSLAM'IN YÜZ KARALARI


Recommended Posts

İslam tarihinin yüz akları olduğu gibi yüz karaları da vardır. Yunus Emre, Mevlana gibi kişiler yüz akları olarak müslümanların sürekli dilindeyken Yezid, Muaviye gibileri de yüz karaları olarak dilden, gönülden uzaktırlar. Bu yazımızda yüz karaları olanları ele alacağız. İslam’ın kurucusundan sonraki 4 halife içinde en çok eleştirilen Ömer ve Osman’ı bu değerlendirme dışında tutup diğer İslam’a kötü etkisi olan tarihi kişileri gözden geçireceğiz. Bunların bazıları dinciler tarafından kamufle edilir, iyi tarafları öne çıkarılarak olumsuz yanları görmezden gelinir. Bu konuda ilk örnek 5. halife Muaviye’dir.

ERKEN İSLAM DÖNEMİNİN YÜZ KARALARI

MUAVİYE

Muaviye, Emevi sülalesinden Kureyş lideri Ebu Süfyan’ın oğludur. Annesi, müslümanların gözünde büyük cengaver olan Hamza’yı öldürttükten sonra ciğerini yiyeceğine yemin etmiş ve bunu gerçekleştirmiş olan meşhur Hind adlı kadındır. Ne var ki bu kadın daha sonra İslam peygamberinin kayınvalidesi olmuş ve oğlu da, torunu da, torununun oğlu da halife olup İslam’ın başına geçmiştir.

Ömer döneminde Şam valisi yapılan Muaviye, aynı sülaleden olan Osman’ın zamanında palazlanmış, topraklarını ve nüfuzunu genişletmişti. Kendisine sadık askerlerden oluşturduğu güçlü Suriye ordusu sayesinde iktidarını güçlendirmiş, adeta devlet içinde devlet olmuştu. Ali’nin halifeliğine biat etmemiş, Osman’ın öldürülmesinden Ali’yi suçlayıp cephe alarak İslam’daki en büyük bölünmeye ve iç savaşa neden olmuştu. Sıffin Savaşı ve hakem hilesi ile hilafeti gaspedip saltanatını kurmuştu. Bu kanlı bir saltanattı. Çünkü en büyük icraati, Ali’nin aleyhinde iftira kampanyaları yürütüp, sevenleri üzerinde zulüm uygulamaktı. Irak’ta Ali yanlısı yüzlerce insan öldürüldü. Binlercesi üzerinde baskı n oluşturuldu.

Muaviye’nin İslam’a en büyük kötülüğü ise ölümünden önce kendisinden daha zalim olan oğlu Yezid’i halife tayin etmesidir.

YEZİD

Yüz karaları içinde 1. sırayı kimseye kaptırmayan Yezid, İslam liderleri arasında en zalim ve en baskıcı olanıdır. Döneminde Kerbela katliamıyla ehlibeytin, Harra katliamıyla sahabenin kökünü kuruttuğu öne sürülür. Yezid’den öylesine nefret edilmiştir ki ismi hakaret ve küfür olarak kullanılagelmiştir. Çocuklara Yezid ismi verilmemiş, Ebu Yezid Bayezit’e dönüştürülerek Yezid’in babası anlamında Muaviye kastedilmiştir. Muaviye döneminde başlayan Türk topraklarına saldırılar Yezid döneminde yağma ve talana dönüşmüştür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

HACCAC

Adı Haccac-ı zalim olarak tanınacak derecede acımasız bir katliamcıdır. Emevi İslam devletinin ırak valisidir. Halife Abdülmelik kendisine biat etmeyen Abdullah bin Zübeyr sorununu ortadan kaldırma görevini Haccac’a verir. Mekke’yi kuşatan Haccac, şehri ve Kabe’yi mancınıkla topa tutar. Müslümanları hunharca kılıçtan geçirir. Abdullah’ın kafasını kesip Suriye’ye gönderir. Haram ayda haram kılınan bir bölgede kan dökmekten, Allah’ın evini taşa tutmaktan ve Kabe’nin içine sığınan insanları bile katletmekten çekinmeyen Haccac’ın kan dökücülüğü bununla kalmaz. Türklere olan saldırı ve katliamlar onun zamanında yoğunlaşır. Horasan’ı defalarca kez yakıp yıkar, talan ettirir.

KUTEYBE

Horasan alındıktan sonra Halife Abdülmelik’in Horasan valisi yaptığı Kuteybe bin Müslim Türk katili olarak ün yapmıştır. Tarihte onun kadar Türk katliamı yapan, onun kadar Türkleri köle pazarlarında sattıran biri olmamıştır. Talkan ve Curcan katliamlarında 80 binden fazla Türk kesilmiştir. Türklerin kesik kafalı gövdeleri kilometrelerce yol boyunca ağaçlara asılarak sallandırılmıştır. 10 bin’den fazla küçük yaşta kız vçocuğu ve kadın köle yapılmış, cariye olarak pazarlanmıştır.

Harzemli ünlü Türk bilgini Biruni, Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.

“Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü. İslam Harzemlilerin içine girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı.”

Katliamların başı olan Horasan valisi Kuteybe’ nin Türkler için şu sözleri ibret vericidir;

“Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa (Türkler için) derim ki;

Uktülühü.. Uktülühü.. Uktülühü… ( Hepsini öldürün.. hepsini öldürün.. hepsini öldürün..)”

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emevi halife ve valilerinin geneli aynıdır. İçlerinde methi yapılacak tek kişi yoktur. Emevileri diğer bir Arap aşireti olan Abbasiler yıkar ve başa Muhammed’in amcasının soyundan gelen Ebul Abbas geçer.

EBUL ABBAS

90 yıl süren Emevi iktidarı yıkıldıktan sonra büyük bir kin ve intikam duygusuyla hareket eden halife Ebul Abbas acımasız yöntemlerle Emevi soykırımı başlatır. Nerede Emevi varsa öldürülür. Ya da hileli metotlar uygulanır. Ziyafetler tertip edilip davete katılanlar hunharca katledilir. Bunlar yapılırken Emevilerin yaptığı zulümler sebep olarak gösterilir ama Ebul Abbas ve Abbasilerin zulmünün Emevilerinkinden aşağı kalır yanı yoktur. Katliamlarda özellikle amcaları başroldedir.

Bu intikam duygusu ve zulmün vardığı nokta ölmüş halifelerin mezarlarının kazılmasına kadar varır. Emevi halifelerinin cesetlerin yakılır ve hatta dışarı çıkarılıp asılarak teşhir edilir. Abbâsîlerin bu kıyım hareketi çoğunlukla Emevîlere karşı yapılmışsa da, bunların dışında Abbâsî ihtilal hareketinde üstün görevler almış komutanlar ve amca çocukları olan Ali oğulları da nasiplerini almışlardır. Kendisine cömert anlamına da gelen Es-Seffah lakabını takan Ebul Abbas’a korkunç katliamları nedeniyle Es-Seffah lakabı kan dökücü anlamında kullanılmıştır.

EL-MANSUR

Ebul Abbas’tan sonra halifeliğe amcası Mansur geçer. Emevi soykırımının başta gelen katillerinden olan Mansur’un ilk işi, o dönemin büyük komutanı, Emevi iktidarına karşı yapılan ihtilalin örgütleyicisi ve lideri, halk kahramanı Ebu Müslim Horasani’yi hile ile davet edip katlettirmek olur. Aşırı cimriliği ve zalimliği ile ün salmıştır. Onun zamanında da Ali sevenler büyük zulüm görmüş ve katliamlara maruz kalmışlardır. Şiiler, Mansur’un öldürdüklerinin kafalarından müze yaptığını iddia ederler. İmam Cafer-i Sadık onun döneminde defalarca hapse atılmış ve zehirlenerek öldürülmüştür.

Mansur’un zulmüne uğrayanlardan biri de Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’dir. Mansur tarafından hapse atılıp işkence gördükten sonra zehirlenerek öldürülmüştür.

Buraya kadar ele aldıklarımız Erken İslam döneminin yüz karalarıydı. Devamındaki halifeler de bu anlatılanlara benzer niteliktedir. Yazının uzamaması için tümünü ele alamıyoruz. Bunlar içinde yüz akı olarak sunulacak bir isim bulmak olanaksızdır. Gerçi gerici dincilerimizin önemli bir kesimi bu yüz karalıklarını görmezden gelme ve iyi taraflarını öne çıkarma pişkinliği içindedir. Öyle ki bu yüz karalarının çoğunun isimlerini telaffuz ederken başına Hz. koymaktan ve radiyallahü anhü demekten de sıkılmazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

YAKIN TARİHİMİZİN YÜZ KARALARI

MUHAMMED BİN ABDÜLVAHHAB

18. yüzyılda yaşamış olup Vahhabiliğin kurucusudur. İbni Teymiyye’nin görüşlerinin katı uygulaması olan ve aşırı Hanbeli akımı olarak da nitelen Vahhabilerin yaptıkları da Emevilerden aşağı kalır değildir. Onlar da başta Şiiler olmak üzere birçok kesime katliam düzenlediler. İbni Abdülvahhab, müslümanların şirk içinde olduklarını, şirk yapanların can ve mallarının kendisine inananların tasarrufunda olduğu fetvasını vererek katliamların emrini vermiş oldu. bu fetva sonucu kazanacakları ganimetlerin hesabıyla kendisine katılımlar sağladı ve ganşmet uğruna katledilenlerin sayısı da sürekli arttı. İngiliz ajanı da olduğu iddia edilen İbni Abdülvahhab Osmanlıya karşı Vahhabi İsyanlarının da başlatıcısı oldu.

V. MURAT

Osmanlı padişahları ve halifeleri içinde en az süre ile tahtta kalanıdır. Abdülhamit’le kardeş olup, Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle başa geçirilmiştir. Padişahlığı 3 ay sürmüş, akli dengesinin bozulduğu gerekçesiyle saltanatına son verilmiştir. Edebiyata ve şiire çok ilgiliydi. Piyano çalar, batı stilinde besteler yapardı. Mason olarak bilinir. Şehzadeliği sırasında 27 yaşındayken masonluğa kabul olunmuş ve Proodos locasında tekris edilmiş. İslam açısından yüz karalığı ve rezaleti düşünebiliyor musunuz? Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun taht varisi, İslam halifesi olacak olan şehzade, gözleri bağlı ve boğazına kılıö dayanmış olarak masonlar önünde diz çöküp yemin ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI

Gelenekçi gericiler tarafından büyük ehli sünnet alimi, büyük evliya olarak tanıtılan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın en büyük eseri olan Marifetname, gelenekçi olmayan İslamcılar tarafından Rezaletname olarak adlandırılır. Eserinden bir paragraf:

Melekleri Korkutan Yakut Gözlü Yılan

Bütün bu saf saf olan meleklerin ötesinde bir büyük yılan vardır. Arşı azamı başı kuyruğunun üzerine gelmek üzere çevrelemiştir. Başı beyaz inciden, bedeni sarı altından ve gözleri kırmızı yakuttan yaratılmıştır. Her bir tüyünün dibinde bir meleğin tespih ettiği yüz bin kanadı vardır. Bu sarı yılanın tespihinin sesi diğer bütün meleklerin tespih seslerini bastırarak onlara korku verir. Ağzını açtığı zaman gökleri ve yeri bir lokma etmesi mümkündür. Eğer o büyük yılana ilham olunmasa idi, onun sesinin heybetinden bütün mahluklar helak olurdu.

ŞEYH ABDÜLAZİZ BİN BAZ

Suudi Arabistan’ın baş müftülerinden olan bu şeyhin bilim karşısında düştüğü rezalete sebep olan fetvası şöyle:

Tarih: 1975

Kaynak: “Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabı.

Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.

Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”

Link to post
Sitelerde Paylaş

VE GÜNÜMÜZÜN YÜZ KARALARI

Son yüzyılda yüz karaları öylesine çoğaldı ki, bunların tümünü ele almak için kitap yazmak gerekir. Günümüzün diğer yüz karalarını ise zaman zaman tartışıyoruz. Bunların başında İslami terör örgütlerinin liderleri geliyor. Tabi ayrıca mucize şarlatanları da var. Said-i Nursi, Humeyni, Taliban, Usame Bin Ladin, Fetullah, Motorcu Adnan, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Hüseyin Ölmez ve Cüppeli gibi gündemimizde sıkça yer almış isimler içinde yüz karası çok ama yüz akının var olup olmadığına varın siz karar verin.

Ayrıca ismi geçenlerin dışında, yer verilmesi gerektiğini düşündüğünüz kişileri ve yüz karalık sebebini de yazarak katkıda bulunabilirsiniz.

Kaynakça:

* Ibnul Esîr, el Kamilu’tTarih,

* Taberi, Tarih-i Taberi

* İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra

* Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname

* Bahriye Üçok, İslam Tarihi, Emeviler ve Abbasiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tebrikler Çok güzel bir çalışma.

Ama Türklerin islamı nasıl kabul ettiğini Müslüman TÜRKLER kesinlikle bilmiyorlar.Onlara öğretilen Türklerin islamiyetin "güzellik" lerinden etkilenerek kendiliklerinden kabul ederek müslüman olduklarıdır.

Haccac ve Kuteybe nin Türkler üzeründeki zalimliklerini de anlatırsak islamda zorlama yoktur masalı ile uyutulan(CÜPPELİ hariç) tatlı su müslümanları nasıl bir dinin mensubu olduklarını daha iyi anlarlar.

Eğer bugün Türkler medeniyet sahnesinde yeteri kadar yoksalar bunun dinlerinin nedeniyle olduğunu öğrensinler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam'ın kendisi yüz karasıyken ; İslam'da ak aramaya lüzum yoktur . Zamanla bilimsel gelişimlerin rüzgarından etkilenen İslam , geleneksel yapıdan uzaklaşıp , bilimden pay kapmak istemiştir . Görüldüğü üzere zaten İslam , bu şekilde mavallarla 1400 yıldır gücünü koruyup , bilimden muzdarip insanlığın bilgisizliğini sömürmüş yahut alternatif oluşturmuştur. Şİmdi ise bilimin yelpazesi altında gölgelenmeye çalışan İslam , gelenekçi yapıyı kırarak , kendini yaşatmak için farklı yöntemlere başvurmaya çalışmaktadır. Yeni nesil reformist olmadığını iddia etmeyip , orijinci olduğunu söyleyen dinci yazarlara bakarak bunu rahatlıkla görebiliriz .

Hak gelip batıl gitmedi , batıl herzaman vardı ama batıl olduğundan şüphe edilmezdi. Umarım İslam yok olduğunda bunların hepsinden kurtulacağız.

İslamında akı yoktur . Kendilerini manifest edemeyen kimselerin yahut algıları farklılaşmış kimselerin algılama süzgeçlerinden çıkarttıkları sevgi sözcükleri ise İslam'ı aklamaz . Aklamadığını görmek için eleğe takılanlara bakmak gerekir.

SAYGILAR

tarihinde Crafterman tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

MEHMET ŞEVKET EYGİ

15 Şubat 1969 tarihli Bugün gazetesinde, “cihada hazır olunuz” başlıklı bir yazı yazıyor: “Büyük fırtına patlamak üzeredir, Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekün savaş kaçınılmaz hale gelmiştir... Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf kalamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim... Etliye, sütlüye karışmam deyip de kendine zulüm edenlerden olma, gözünü aç, bak!.. Onlarda taş, sopa, demir, molotof kokteyli mi var? Biz de aynı silahları kullanmaktan aciz değiliz... Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır.” diyor.

Ertesi gün kanlı pazar ve Taksim. Mehmet Şevket Eygi gibilerin cihad çağrısı cevap buluyor, camilerden çıkanlar toplanıp, Amerikan 6. filosunu protesto yürüyüşüne katılan topluluğa saldırıyor ve 2 ölü, 200 yaralı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...